Arama

Okuma Nedir?

Güncelleme: 17 Aralık 2015 Gösterim: 1.171 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Aralık 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
OKUMA a.
1. Her türiü işareti ve işaretlemeyi okumak, çözmek eylemi: Bir kitabı okuma, harita ve plan okuma. Grafikleri okuma. (Bk. ansikl. böl. ikonogr.)
Sponsorlu Bağlantılar
2. Yazılı olanı okumak, çözmek ve anlamak olgusu: Okuma dersi (Bk. ansikl böl. Ruhbil ve Eğit.)
3. Bir metni özellikle içeriğini değerlendirmek için gözden geçirmek, okumak eylemi: Kimi kitaplar, birden çok okumayı gerektirir.
4. Bir metni dinleyiciler önünde yüksek sesle okumak eylemi: Bir şiiri güzel okuma.
5. Bir metnin çözümlenmesi, yorumlanması, ne anlama geldiğinin belirtilmesi: Çoğul okumalara olanak veren bir metin.
6. Bir uğraşı olarak ele alınan okumak eylemi: Okumayı sevmek. Okuma alışkanlığı.
7. Okuma kitabı, öğrencilere okumayı sevdirmek amacıyla hazırlanan, içerisinde değişik metinlerin yer aldığı kılavuz kitap. || Okuma yazma, okuma yazmayla ilgili temel bilgi ve beceriler: Okuma yazma öğretiminde yeni yöntemler.

—Bilş. Bellek okuma, bilgisayar merkezi belleğine kaydedilen ve daha sonra, işlenmek üzere, bir bilgisayar merkezi biriminin bir kütüğüne aktarılan bilgileri tanıma işlemi. || Bozucu okuma, bilgisayar belleğinde yazılı bilgileri, bozarak ya da silerek okuma yöntemi; bu yöntem, aynı bilgiye daha sonra başvurulmak isteniyorsa, silinen bilginin okumadan hemen sonra yeniden yazımını gerektirir. || Disk okuma, manyetik bir disk üzerine yazılmış ve daha sonra bir bilgisayarın merkezi belleğine aktarılan bir bilgi kümesini tanıma işlemi. || Manyetik okuma, manyetik kayıt (örneğin bir kart ya da bir şerit üzerinde) ya da manyetik ya da mıknatıslanabilir bir mürekkeple yazılmış alfasayısal karakterler biçiminde saklanan bilgileri tanıma yöntemi. || Optik okuma, grafik biçimde kaydedilmiş bilgileri tanımada kullanılan optikelektronik yöntem. (Bk. ansikl. böl.) || Otomatik okuma, bir bilgisayar çevre biriminin, bilgisayarda saklama ya da işleme amacıyla, alfasayısal ya da grafik biçimde gösterilen bilgileri otomatik olarak tanıması.

—Din. Okuma secdesi - TİLAVET SECDESİ.

—Eğit. Okuma haftası, ilkokul birinci sınıflarda okuma yazmayı öğrenmeye başlayan öğrencileri ödüllendirmek için düzenlenen törenlerin yapıldığı hafta. (Bu törenlerde başarılı öğrencilere kitap, ders araç ve gereçleri vb. armağanlar verilir okuma yazma ile ilgili yazılar, şiirler okunur.).

—Elektroakust. Kaydedilmiş işaretleri başlangıçtaki biçimleriyle (elektriksel ya da akustik) yeniden elde etmek işlemi.

—Telekom. Ses okuma, telefon kulaklıklarından ya da kimi kez bir telgraf hoparlöründen yayımlanan ve Mors abecesine göre kodlanmış telgraf iletilerini gösteren sesleri, işitsel olarak yorumlama.

—Tip Ökumayı öğrenme güçlüğü - DİS- LEKSİ.

—ANSİKL. XIX. yy.'daki siyasal, iktisadi ve toplumsal gelişme, bir eğitim hakkının doğmasına yol açmıştı, ikinci Dünya savaşı'ndan sonra Unesco'nun başlıca amaçlarından biri üyelerinin okuma yazmayı geliştirmek için aldıkları bütün önlemleri desteklemekti. 1951’de Unesco uzmanları, okuryazar kişiyi, "günlük yaşamla ilgili olguların basit ve kısa bir açıklamasını anlayarak okumaya ve yazmaya yetenekli” olarak, 1962'de de "kendi grubu ve topluluğu içindeki rolünü başarılı bir biçimde oynamak bakımından okuma yazmanın zorunlu olduğu bütün etkinlikler için gerekli, okumada, yazmada ve aritmetikte erişilen sonuçları, bu yeteneklerini hem kendi gelişmesinin, hem de top luluğun gelişmesinin hizmetine vermeyi sürdürmesini ve ülkesinin yaşamına etkin olarak katılmasını sağlayacak bilgi ve edinci kazanmış kişi" olarak tanımlıyorlardı.
50'li yıllardan bu yana dünyada okuma yazma bilmeyenlerin oranı sürekli biçimde azaldı. 1970'te % 32,4 iken 1990'da % 25,7'ye düştü; ancak okuma yazma bilmeyenlerin gerçek sayısı, nüfus artışı sonucu, aynı 20 yıl içinde 742 milyondan 948 milyona yükselerek artmayı sürdürdü. Bu sayı içinde kadınların oranı gitgide arttı. Okuma yazma haritasıyla yoksulluk haritası örtüşürse de (dünyanın en yoksul 25 ülkesinde nüfusun % 80'i okuma yazma bilmemekte, diğer 173 ülkede bu oran % 50'nin üzerinde olmaya devam etmektedir), son zamanlarda sanayileşmiş ülkelerde de yüksek bir sayıda işlevsel okumaz yazmazlar, yani topluma katılmaları için gerekli temel okuma, yazma ve hesap bilgilerinden (bir tren tarifesini okumak ya da bir iş formunu doldurmak gibi) yoksun kişiler olduğu saptanmıştır. 1991'de ABD'de yapılan değerlendirmeler nüfusun % 10'undan çoğunun gerçekte okuma yazma bilmediğini ve okul çağındaki gençlerde bu oranın pek az olduğunu ortaya koydu.

—Bilş. Optik okuma. Bilgileri elle girme (yükleme), otomatik sistemlerde ve bilişim sistemlerinde, önemli bir maliyet ve hata unsuru oluşturduğundan optik okuma çok sayıda araştırma ve gelişmeye konu olmaktadır. Büyük optik okuma uygulamaları arasında, mektup ayırma, banka çeklerini ve birçok ürünün ambalajları üzerinde yazılı çubuklu kodları okuma sayılabilir.
Optik okuma, tanınacak karakterin oluşturduğu görüntüyü ve bir kodu çözümleyen ve ışığa duyarlı diyotlardan oluşan bir çubuk ya da matrisle gerçekleştirilir; bu matris özel bir işlemciye, bu kodlanmış görüntüyü, bellekte saklı aranılabilecek bütün karakter görüntüleriyle karşılaştırma ve en yakın görüntüyü arama olanağı verir: karşılık gelen karakter, dolayısıyla aranan karakter olarak kabul edilir.

—İkonogr. Okuma konusunu işlemiş olan flaman ve hollandalı ressamlar arasında, Van Ostade (Gazete okuma, Louvre müzesi), N. Maes (Brüksel), Ö. Teniers (Gazete okuma, Viyana), G. Dou (Kutsal Kitap'ı okuma, Louvre müzesi) sayılabilir. XVIII. yüzyılda, Creuze (Kutsal Kitap) okuma, Dresden) gibi transız ressamlar bu tablolardan esinlendiler. Ayrıca, J.-F. De Troy (Bir Moliöre okuması, Londra). C. Van Loo (İspanyol usulü okuma, Sen-Petersburg), Delacroix (özel kol.), Boucher (Mme Geoffrin'de bir D'Alembertokuması, desen, özel kol ), Fantin Latour (Lyon), Manet (Louvre), D. Wilkie (Bir vasiyetnameyi okuma, Münih), Marcoussis'i de (Lamba altında okuyan adam, Art moderne ulusal müzesi, Paris) anmak gerekir. Okuyan kadın ise, Vermeer (Amsterdam) ve Renoir'ın (Louvre) başyapıtlarına konu olmuştur.

—Ruhbil. ve Eğit. İlköğretimin birinci yılı okuma öğrenimine ayrılmıştır. Çocuk ikinci sınıfa ancak okuma biliyorsa geçer. Oysa ilkokulun birinci yılı sonunda, çocukların yalnız üçte birinin rahatça okuyabildiği görülmektedir.
Sözlü dilin somut ve gösterilebilir bir olaylar ve nesneler bağlamında kullanılan ve ereği dolayımsız iletişim olan bir durum dili olmasına karşılık, yazı dili diyalog olanağından yoksun zamandışı bir iletişim oluşturur. Yazı dili harflere dönüştürdüğü konuşulan dil öğelerinin bir sesbirim bölümlemesini, bir sözcük bölümlemesini ve noktalama yoluyla bir cümle ve cümle parçaları bölümlemesini içerir. Üstelik birçok dilde, örneğin fransızcada, yazım sesbirimler diziminin basit bir çeviriyazısını gerçekleştirmekten uzaktır Bu durum çocuğun, okumayı öğrenebilmesi için, sözvarlığı ve sözdizirnine sözlü olarak egemen olmasını, eklemleme güçlüğü olmamasını ve görsel rahatsızlığı bulunmamasını gerektirir. Algılama düzeyinde, çocuk biçimleri tanımaya ve sesbirimlerin za- mansal dizisiyle harflerin uzaysal dizisi arasında bir benzeşim kurmaya yetenekli olmalıdır. Okumayı öğrenmenin temel koşullarından biri de buna istekli olmaktır: okulöncesi dönemde aile çevresiyle kurulan sözsel ilişkilerin niteliğinin okuma ve yazma denilen dolayımlı iletişim üzerinde geniş ölçüde etkili olduğu sanılır.
Okuma, özellikle bireşimsel ya da sesbirimsel yöntem denilen geleneksel yöntemle tümce yöntemi denilen yöntemi karşı karşıya getirerek, gerçek bir yöntem savaşımına yol açmıştır. Bireşimsel yöntem, sesbirimler olarak birleşen harflerden (B -A-BA) sözcüklere, sözcüklerden cümlelere doğru bir ilerleme öngörür. Toplu yöntem denilen bağdaşmalı yöntemse (O. Decroly) gerekli becerilerin sözcük tanımaya ve çözümlemeye geçmeden, tümce bütünlüğü içinde kazandırılmasını amaçlar.

Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

22 Aralık 2010 / melile Cevaplanmış
12 Kasım 2008 / asla_asla_deme Eğitim Bilimleri
5 Aralık 2010 / Misafir Cevaplanmış
9 Mayıs 2007 / HayLaZ61 Taslak Konular
8 Temmuz 2009 / asla_asla_deme Psikoloji ve Psikiyatri