Arama

Yapısalcılık Nedir?

Güncelleme: 20 Mart 2016 Gösterim: 997 Cevap: 3
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Haziran 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yapısalcılık
isim
Sponsorlu Bağlantılar

1 . Bilimin her dalında "yapı" dan yola çıkarak sonuçlara ulaşma yöntemi, strüktüralizm.
2 . dil bilimi Dilin tümüyle bir yapı özelliği gösterdiğini, terimlerin bu ilişkileri belirlediğini ileri süren dil bilimi öğretisi.
Son düzenleyen Safi; 20 Mart 2016 13:25
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Haziran 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAPISALCILIK a. Fels. 60’lı yıllarda bazı insan bilimlerinde ortaya çıkan ve insana ilişkin olayların çözümlenmesinde, tek tek bireylerden çok bütünselliğe, olayların tarihinden ve evriminden çok eşsürem- liliğine ve bu olayların, onları üreten insanla ve insanın yaratıcılığıyla olan bağıntısından çok, tamamlanmış ve biçimselleştirilebilir yaratılar oluşuna önem veren düşünce akımı. (Bk. ansikl. böl. Ed. ve Fels.)

Sponsorlu Bağlantılar
—Dilbil. Dili bir yapı, başka bir deyişle, aralarında biçimsel bağıntılar bulunan öğeler bütünü olarak ele almaya dayanan kuramsal yaklaşım. (Eşanl. YAPISAL DİLBİLİM.) [Bk. ansikl. böl.]

—ANSİKL. Dilbil. Genel olarak yapısalcılık, XX. yy.’da, dilbilim alanındaki gelişmelerin kaynağındaki çalışmaları etkileyen bir bakış açısını, bir tutumu, bir yaklaşımı, bir yöntemi simgeler Gerçekten de, çeşitli kişi, akım ya da okullar tarafından üne kavuşturulmasına karşın, "yapısalcılık'' terimi, yapı, yani öğelerin aralarında sıkı bağıntılar kurduğu dizge, kavramının egemen olduğu dil incelemelerinde ortak bir anlayışı belirtir. Bu durumda sözkonusu olan, özde biçimsel bir araştırma türüdür. Bu araştırma da ancak, soyutlamayı ve düşünselleştirmeyi amaçlayan bir dizi kuramsal kararlarla gerçekleştirilir. "Yapı” terimi Genel dilbilim dersleri' nde (Cours de linguistique gânârale) [1961] bulunmamasına karşın, yapısala yaklaşımın temel kurucu ilkelerini F. de Saussure ortaya atmıştır. Bu ilkelerin başında, "söz" kavramıyla (bireysel değişimlerin etkisindeki somut etkinlikler bütünü) karşıtlık içinde bulunan "dil" kavramı (edilgen biçimde öğrenilen toplumsal ürün) gelir. Ayrıca, dil “dizge"si, evriminin (artzaman) bir bölümünde (eşzaman) "bir dil durumunu" ortaya çıkarma önlemi alınırsa incelenebilir. Böylece, dizgenin kurucu birimlerinin dökümünü yapma, sınırlandırılma ve düzenlenmelerini yönlendiren kuralları belirleme olanağı doğar. Bu girişim, her birimin, ikili eksen biçiminde gösterilebilen bir bağıntı ağında bulunduğunu savunan temel bir varsayıma dayanır. Bu iki eksen; öğelerin söz zincirinin çizgisel sırasına gör birbirlerine bağlandığı dizimsel eksen ve bu zincirin bir yerinde bulunabilecek öğeler bütününü içeren dizisel eksendir. Bu ayrım, öğelerin oluşturduğu her bütünün bir seçme sürecinden, yani bir dizi ardışık seçimden, kaynaklandığını açıklamaya yarar. Sözkonusu varsayım, tüm yapısalcı çalışmaların temelinde bulunan genel bir yöntembilimin ortaya çıkmasına yol açmıştır: derlenen sözceler üstünde, işlevsel birimlerin saptanmasını amaçlayan içkin bir çözümleme yapılır. Çözümleme, değiştirim işlemlerine (eşdeğerli bağlamlarda ayırıcı karşıtlık içinde bulunan öğelerin değişimi) dayanan kesitleme yöntemleriyle gerçekleşir. Yine de, bu ilkelerin herkesçe benimsenmesi, öğeretinin gelişmesine katkıda bulunan değişik akımların özgünlüğünü engellememiştir. Gerçekten de, bağıntı dizgesinin, dizimsel ve dizisel eksenlere göre dinamik yönelimi, bir birimin ancak üst düzeydeki sırayla (ya da sıralarla) kurduğu ilişkiler göz önünde tutulursa saptanabileceği ve de belli bir yere yerleştirebileceği görüşünü içerir. Böylece, değişik çözümleme düzeylerini ortaya çıkarma olanağı doğar: sesbilimsel, bi- çimbilimsel, sözdizimsel düzeylerdir bunlar Bu düzeyler, ilkece özerk değildir ama, özel bir dikkatle ele alınması gereken alanları belirtirler. Örneğin, Avrupa yapısalcılığı başlangıçta, özellikle R. Jakobson ve N. Trubetskoy’un Prag dilbilim çevresindeki çalışmalarıyla, sesbilim ağırlıklı araştırmalara yönelmiştir A. Martinet ve işlevselcik okulu, sesbilimsel düzeyle bi- çimbilimsel düzey arasındaki bağıntılara dikkat çekmiş, dizgedeki tutumluluğun çift eklemliliğe dayandığını vurgulamışlardır; glosematik'in kurucusu L. Hjelmslev, yapısalcılığın kuramsal ilkelerinin derinleştirilmiş bir bireşimini önerdi, özellikle anlatım ve içerik düzlemleri arasında yerdeş- lik bağıntısı bulunduğu varsayımını savundu. Bu varsayım yapısal anlambilim çalışmalarının temelini oluşturdu. Öte yandan, amerikan yapısalcılığı, L. Bloomfield ve özellikle de Z. S. Harris'le, birimlerin ve birim kesitlerinin dağılımlarına (yani çevrelerinin toplamına) dayanarak biçimsel sınıflandırmaya yöneldi. Böylelikle de, sözcelerin aşamalı kurucular yapısı biçiminde (dolaysız kuruculann çözümlenmesi) gösterilmesini sağladı.
Dilbilimde yapısalcılığın en belirgin eleştirileri öğretinin dar ve köktenci bir anlayışına yöneliktir. Örneğin, N. Chomsky, üretici yaklaşımın kuramsal ilkelerini tanımlarken, inceleme konusunun sonlu bir sözce bütüncesiyle sınırlanmasının ve yapısalcılığın salt sınıflandırma amacının, dilsel edincin yaratıcı boyutunu açıklayamayacağını düşünüyordu. Ama, varılan sonuçların çoğunun, yapı kavramının önemli bir rol oynamayı sürdüğü üretici dilbilgisi modelinin kurulmasında en sağlam temellerden biri olduğunu da kabul ediyordu.

—Ed. Edebiyat, zamana ilişkin bir sanat olduğundan, yapısal betimlemeler, "eyleyen" şemalarını ortaya çıkarmak ve çizgisel yayılma tarzlarını belirlemek üzere öncelikle dizimsel verilerle, söylemsel çizginin düzenlenişiyle ilgilenir Doğal dillerde olduğu gibi, sözkonusu yayılım, hem dizimsel çizgide bölünebilen öğelerin açık seçimini, hem de bu dizimdışı sistemi belirleyen dizisel verilerden ayrı düşünülemez. Aslında bu, anlatısal ve dramatik yaratıcılığı, seçilmiş bir belirlenimcilikten ve bu belirlenimcilikten doğan öğelerin özgür ve yinelemeli kullanımından yararlanarak değerlendirmektedir. Bu aynı zamanda yapıtı, sınırlarını ve iç gelişimini bir eşdeğerlilik/çokdeğerlilik şemasında belirlemek üzere hem düşey hem dikey bir okumayla incelemektir Yapının araştırılması yüzeysel yapı ile derin yapının, görünen düzen ile belirleyici düzenin araştırılmasına dönüşerek iki yönde ilerler ve böylelikle, farklı türlerdeki ortak yapılar, cümlenin genişlemesi olarak ele alınan her türlü edebi üretimi göz önünde tutabilen basit anlatım şemalarına indirgenerek incelenebilir.

—Fels. Tam anlamıyla yapısalcı bir öğreti ortaya koyma çabası özellikle antropolojide, ruhbilim ve iktisatta, hatta marxçılıkta görülür. Yapısalcılık, biçimselleştirilmeye yatkın bilim dallarında önemli bir uygulama alanı bulan yapı kavramına dayanır. Lalande, Vocabulaire technique et cri- tique de la philosophie (Teknik ve eleştirel felsefe sözlüğü) adlı yapıtına ek olarak çıkarttığı çalışmasında (1932), yapı (alm. Geştalt, ing. pattern) kavramının, farklı bölümlerin oluşturduğu gelişmiş ve tutarlı bütün anlamında biyolojide ve geştalt* kavramından yararlanan ruhbilimde uygulama alanı bulduğuna dikkati çeker. Buna koşut olarak, yapı kavramı, Galois'dan Bourbaki’ye kadar matematikte de önemli bir yer tutar; matematikte yapı kavramı özellikle işaretlere bağlı olarak, bir şemayla ifade edilebilen x: -x, x:1/x gibi karşıtlıkları göstermeyi sağlar (Marc Barbut, les Temps modernes dergisi, no. 246,1966). Bu formüllendirme tarzına başka kuramların da eklenmesiyle, aralarında özellikle Klein grubunun yer aldığı cebirsel yapıların aksiyomatiğine ulaşıldı. Yapı kavramının bütün bu değişik biçimleri, Bloomfield ve Jakobson’un dilbilimde yapı kavramının verimliliğini göstermeleriyle insan bilimlerini de etkiledi. Aslında 50'li yıllarda Lövi-Strauss'un, sanayileşmemiş toplumlarda akrabalık sistemlerini ele alan çözümlemelerinden çıkan sonuçlar, düşünen varlık (felsefe), toplumsal varlık (toplumbilim ve etnoloji), benzerleriyle iletişim kuran varlık (gösterge bilim) olarak vb., insanın, somut varlığıyla artık bir bilim konusu haline gelebileceği umudunu yarattı: "insan bilimleri” kavramı bir hayal olmaktan artık çıkacaktı. Yapısalcılık bu umudun yansıması, “yapı” kavramı da bu umudu gerçekleştirecek gereç olarak görüldü. Böylece akrabalık atomunun (baba, anne, dayı, ego) çevresinde biçimselleştirilmeye yatkın birçok olabilir sistem (katchin, crow, murngin, Trobriand vb.) meydana getirildi; aynı biçimde, mitbirimler, en azından Lövi-Strauss'a göre, dönüşüm gruplarıyla bütünleşebildi. Doğrudan gözlenemese de, "bilincin ve düşüncenin ötesinde nesnel birtemel”i bulunan yapı, mantıksal bir düzenlemeyle örtük olanı belirtik kılacak, akılla kavranabilir hale getirilmiş gerçektir. Roland Barthes'ın edebiyatla, Michel Foucault’un "söylemsel oluşumlar" adını verdiği alanla ilgili çalışmaları ya da kimi kez yanlış olarak yapısalcı diye nitelenen AKhusser’in çalışmaları tarn anlamıyla mantıksal-matematiksel bir yapı sistemi meydana getirmez, insani olayları yapı kavramıyla çözümleme girişimi çoğu kez, insanın tarihselliğini bir yana bıraktığı ve insani bireyselliğinden kopardığı öne sürülerek eleştirilmiştir.

Kaynak: Büyük Larousse

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Mart 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YAPISALCI sıf. Yapısalcılığa ilişkin.

♦ sıf. ve a. Yapısalcılığı benimseyen kimse.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Mart 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yapısalcılık ingilizcesi
  • structuralism
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

4 Nisan 2013 / Mystic@L Felsefe
18 Aralık 2012 / şirivan Soru-Cevap