Arama

Sermaye Nedir?

Güncelleme: 20 Ekim 2015 Gösterim: 13.650 Cevap: 3
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
26 Aralık 2007       Mesaj #1
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi
sermaye
isim, ekonomi (serma:ye) Farsça ser + m¥ye

Sponsorlu Bağlantılar
1 . Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta:
"Komisyoncu demek, metelik sermayesi olmayan tüccar demektir."- A. Gündüz.

2 . Varlık, servet.

3 . mecaz Konu:
"Bu lakırtı, bir hafta havuzlu kahvenin sermayesi oldu."- R. H. Karay.

4 . mecaz Genelev kadını.
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
kaganksk35 - avatarı
kaganksk35
Ziyaretçi
11 Ocak 2012       Mesaj #2
kaganksk35 - avatarı
Ziyaretçi
Sermaye

Sponsorlu Bağlantılar

Üretimde kullanılan kendisi de üretilmiş olan mal ve değerlerdir. Sermaye kavramı; yatırılmış para, yatırımdan kazanılan gelir ve varlıkların parasal değeri anlamında da kullanılmaktadır.

Candy_Girl - avatarı
Candy_Girl
Ziyaretçi
13 Ocak 2012       Mesaj #3
Candy_Girl - avatarı
Ziyaretçi
sermaye

Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
20 Ekim 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
SERMAYE a (fars. sermâye).
1. Bir kimsenin, bir ailenin ya da bir işletmenin sahip olduğu ve gelir getirebilen mal varlığı. (Eşanl. KAPİTAL, ANAMAL.)
2. Bir şeyin mal oluş fiyatı; maliyet: Sermayesine satışlar.
3. Bir kimsenin sahip olduğu maddi ya da manevi zenginlikler: Bilgi, en gerekli sermayedir. Bütün sermayem bir bavul giysi ve bir yataktan ibarettir.
4. Arg. Genelevde çalışan kadın.
5. Bir işe sermaye koymak, o işe parasını, malını ya da emeğini yatırmak. || Sermayeyi kediye yüklemek, "elindeki avucundaki tüm parasını yiyip bitirmek ya da bir işte zarar ederek batmak" anlamında şaka yollu söylenir: Böyle gidersen, yakında sermayeyi kediye yüklersin.

—Bors. Sermaye payını yükseltme, bir işletmede hissedarlann ya da ilgili kişilerin, başlangıçta yatırdıktan sermayeye bir pay eklemeleri.

—Ikt. Sermaye bütçesi - YATIRIM' BÜTÇESİ. || Sermaye değerinin düşürülmesi, sermayenin bir bölümünün budanması ya da aktiften çıkarılması yoluyla kalan bölümünün daha verimli bir biçimde işletilmesinin sağlanması. (Bu işlem çeşitli biçimlerde yapılabilir: fabrikalann kapatılması ve bazen düşük fiyatla satılması, üretim araçlarından bir bölümünün geri çekilmesi yoluyla sermayenin yok edilmesi, eskimiş donanımın kullanım sürelerinin kısaltılması, henüz kullanılmakla birlikte başkalanna oranla yeterince verimli olmayan bir araç ya da makinenin çürüğe çıkanlması.) || Sermaye hesabı, ödemeler bilançosunda uzun (bir yıldan fazla) ya da kısa (bir yıldan az) süreli uluslararası sermaye akımlannın yer aldığı bölüm. (Ülkeden sermaye çıkışları ödemeler bilançosunda sermaye hesabının borcuna, sermaye girişleriyse alacağına geçirilir.) || Sermaye kaçışı, sermaye sahibinin, sermayesini, başka bir ülkede yatırım yapmaktan çok, kendi ülkesindeki vergilerden, para ya da ekonomi politikasından korumak amacıyla yurtdışına çıkarması ya da orada tutması. || Sermaye (yoğunluk) katsayısı, bir üretim sürecinde kullanılan sermayeyle belli bir dönem içinde elde edilen üretim arasındaki oran. (Sermaye-hâsıla oranı da denir.) (Bk. ansikl. böl.] || Sermaye yoğun üretim, emek, sermaye ve topraktan oluşan üç temel üretim etmeninden, sermayenin ağırlıklı olarak kullanıldığı üretim süreci, f Sermaye yoğunlaşması, sermayenin hızlı bir biçimde emeğin yerini almasının sonuçlarını belirten kavram. || Sermayenin marjinal etkinliği, Keynes'te, “bir sermayeden, varlığı süresince, beklenen randımanlann oluşturduğu yıllık getiriler serisine uygulandığında, bu getirilerin güncel (aktüel) değerini sermayenin arz fiyatına eşit kılan güncelleştirme (aktüelleştirme) oranT'nı belirten kavram. || Sermayenin organik bileşimi, belli bir teknik düzeydeki üretim araçları stokunda cisimleşmiş olan emek miktarı. || Sermayenin yeniden devreye sokulması, dış ticaret bilançosu fazlalık veren bazı ülkelerin fazla paralarının uluslararası iktisadi topluluğun emrine verilmesi. (Bu terim, özellikle 70'li yıllarda OPEC ülkelerinin dolar fazlalıkları için kullanılmıştır.) || Sermayeyi denetimde tutma, bir şirket sermayesinin yabancı hissedarların denetimine girmesini önlemek amacıyla bir grup hissedarın şirketi kendi denetiminde tutması. || Emek-sermaye ortaklığı, toplumsal sorunu, emekçilerin işletme kârlarından pay alması (işletme yönetiminin, sermayedarların ya da bunların temsilcilerinin elinde kalması koşuluyla) yoluyla çözmeyi amaçlayan bazı siyaset adamlarının ileri sürdükleri formül. || Entellektüel sermaye bir ya da birden fazla kişinin ulusal ekonomi alanında edinilmiş ya da özümsenmiş, üretime yararlı olabilecek bilgilerinin tümü. || Gerçek sermaye üretim ve değişim araçlarını oluşturan maddi servetlerin tümü. || Mali sermaye, bazı grupların (çoğu kez bankalar, bazen de holdingler) işletmelerin sermayesinde sahip oldukları ve bu işletmeleri yönetmelerini ya da denetlemelerini sağlayan katılım payları. || Parasal sermaye teknik sermayeyi oluşturan mallann, para birimi olarak belirtilen değeri; kullanılabilir fonlann tümü. || Taşınabilir sermaye alınıp satılabilen kıymetli evraktan (hisse senetleri, tahviller vb.) oluşan sermaye. || Teknik sermaye, ÜRETİM MALLARInın eşanlamlısı. || Toprak sermayesi, birtanm işletmesini oluşturan toprakların tümü. || Ulusal sermaye, bir ülkedeki özel ve tüzel kişilerin net aktiflerinin toplamı.

—Ikt. düş tar Sermayenin değersizleşme- si, kapitalist “artıdeğer" doğurucusu olmayan, yani "artıdeğerden yoksun" bir kamu iktisadi kesiminin gelişmesini açıklamak amacını güden, mantçı esinli iktisadi kavram (özellikle, iktisatçı Paul Boccara tarafından işlenmiştir). [Bk. ansikl. böl.] || Değişken sermaye, bir üretim için zorunlu olan insan emeğinin tümü. (Bk. ansikl. böl.)|| Değişmez sermaye bir üretim için zorunlu olan malların tümü. (Bk. ansikl. böl.)

—İşi. ikt. Sermaye devir oranı, yatırılan sermayenin toplam ciroyla ilişkisini gösteren oran, bir başka deyişle, şirket sermayesinin yıllık satış hacmine oranı. || Sermaye hesabı, bankalarda ve çeşitli işletmelerde ortaklar tarafından taahhüt edilen sermaye miktarlarını gösteren ve pasifte yer alan hesap. (Kuruluş anında ya da sermaye artınmı sırasında taahhüt edilen sermaye miktarı "ödenmemiş sermaye" hesabına borç, "sermaye" hesabına alacak yazılır. Taahhüt edilen sermaye fiilen ödenince ödenmemiş sermaye hesabı kapatılır.) || Sermaye indirimi, bir şirket sermayesinin muhasebe değerini, hisse senetleri nominal değerinin düşürülmesi, iptali ya da borsadan satın alınması yoluyla azaltma eylemi. (Bu işleme genellikle bir ya da birkaç hesap yılı boyunca zarara uğranması durumunda başvurulur.) [Çoğu kez, sermaye indirimini bir sermaye artırımı izler.] || Sermaye payı, bir ortaklığın kuruluş anında ya da daha sonra ortaklardan her birinin koyduğu sermayenin toplam sermayeye oranı. || Döner sermaye, işletme değerleri, nakte çevrilebilir değerler ve kullanılabilir değerlerin, kısa vadede ödenmesi gereken değerlere oranla gösterdiği fazlalık. (Pozitif bir döner sermaye, işletme için bir güvenlik öğesidir.) || Esas ya da nominal sermaye, bir ortaklığın kuruluşunda ortaklar tarafından taahhüt edilen sermaye. (Türk Tic. k. anonim şirketlerde: esas sermayenin dörtte birinin, şirketin kuruluşu sırasında ödenmesini zorunlu tutmuştur.)

—Mil. muhs. Gayri safi sabit sermaye oluşumu, bir ülkede belli bir dönemde (genellikle bir yıl) üretim birimleri tarafından (kamu-özel) üretilen dayanıklı yatırım mallarının tümü. (Yatınmlan belirten, gayri safi sabit sermaye kavramının bir özelliği de kullanım süresi bir yılı aşan yatırım harcamalarını göstermesidir. Milli muhasebede yatınm harcamalarının yalnızca yurtiçinde gerçekleştirilen bölümüne gayri safi yurtiçi sabit sermaye oluşumu, yurtiçi ve yurtdışı yatırım harcamalarının tümüneyse gayri safi sabit sermaye oluşumu denir.)

—Tarıms. ikt. Toprak sermayesi, bir tanm işletmesini oluşturan toprakların satış değeri. (Bk. ansikl. böl.)

—Tıc huk. Bir ticari işletmeye ya da ortaklığa konan para ya da mal. (Bk. ansikl. böl.) || Sermaye artırımı, yasada öngörülen usullere uyularak anonim ortaklık esas sermayesinin yükseltilmesi. (Bk. ansikl. böl. || Sermaye azaltılması, yasada öngörülen usullere uyularak anonim ortaklık esas sermayesinin nominal olarak indirilmesi. (Bk. ansikl. böl.) || Sermaye piyasası, hise senedi ve tahvil gibi menkul değerlerin alınıp satıldığı piyasa. || Sermaye şirketleri, sermaye öğesinin büyük önem taşıdığı, şirket işlerinin yürütülmesinde kişilerin geri planda kaldığı şirketlere verilen ad. (Kişi öğesinin ön planda bulunduğu şirketlere de "kişi şirketleri" denir Adi, kolektif ve komandit şirketleri kişi, anonim ve limited şirketler ise sermaye şirketleri grubunda yer alırlar.) || Sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık - KOMANDİT ORTAKLIK.

—Uluslarar. ikt. Sermaye hareketleri, Türkiye ile yabancı ülkeler arasındaki ödemeler dengesinde yer alan fasıllardan biri.

—Verg. huk. Sermaye kazançtan, bir kişi ya da işletmenin sahip olduğu sermayenin belli bir dönem içinde ortaya çıkan değer artışı. || Sermaye kazançtan vergisi, sermaye kazançlarından alınan vergi. (Sermaye kazançtan bir gelir fazlası yarattıktan için, servet vergisi gibi ayn bir vergi konusu yapılmayarak gelir vergisi içinde vergilendirilmektedir. Türkiye'de, 1982’den başlayarak taşınmazların değer artış kazançtan, vergi dışı bırakılmıştır. Kısa vadeli [1 yıl] taşınır sermaye kazançları ise ger- çekleşme esasına göre vergilendirilmektedir.)

—ANSİKL. Ikt. İnsan, ürettiği malları, alet ve makineler kullanarak üretir. Bu alet ve makinelere, dolaylı mallar, üretim malları, sermaye malları ya da teknik sermayeler denir. Teknik sermaye, binlerce yıl boyunca ancak küçük bir rol oynadı; çünkü, onun harekete geçirilmesi için gerekli enerji, insandan ve evcil hayvanlardan ve bazen de doğadan (rüzgâr, akarsu) elde ediliyordu, Ama XIX. yy.'dan beri makineleşme, iktisadi gücün simgesi durumuna geldi ve teknik sermayenin üretime katılımı aralıksız arttı. AvusturyalI iktisat ve maliyeci Böhm-Bawerk, teknik sermayeyi, üretime götüren dolambaçlı ama elverişli yol diye tanımlar. Teknik sermayeyi, daha önce üretilmiş araçlarla üretilen ve bir ek üretkenlik sağlama gücüne sahip olan bir dojaylı mal saymak da olanaklıdır.

Üretim etmeni olarak sermaye. Bir işletmede kullanılan ve o işletmenin bilançosunun aktifinde gözüken sermayeler ikiye ayrılır: sabit sermayeler ve dolaşan sermayeler. Sabit sermayeler, birçok üretim işleminde hizmet görürler (makineler, binalar vb.); üretim süreci boyunca hep oldukları yerde kalırlar; fiziksel ve iktisadi bakımdan yavaş yavaş yıpranırlar. Bu nedenle sabit sermayeler, daha sonra yerlerine yenileri konulabilmesi için yavaş yavaş amorti edilirler. Dolaşan sermayelerse, daha ilk kullanışta tüketime uğrar ya da bir başka mala dönüşürler (hammaddeler, enerji, para vb.). Ama aynı bir malın niteliği, ele alındığı etkinlik dalına ve işletme ya da ulusal ekonomi açısından göz önüne alınmasına göre değişebilir: örneğin, taşınmaz bir mal, bir emlak satıcısının malvarlığı içinde yer aldığında, dolaşan sermaye, bir işletme tarafından satın alındığı zamansa sabit sermayedir; otomobil, bir taksi şoförü için sabit sermaye, bir aile için dayanıklı bir tüketim malıdır. Bir işletmenin yönetimi bakımından, sabit sermayelerle dolaşan sermayeler arasında birçok fark vardır. Bir yandan, bu iki çeşit sermaye, üretimin maliyetine aynı biçimde yansımaz; dolaşan sermayenin randımanı, onun rotasyon hızına, sabit sermayenin randımanıysa onun kullanılış oranına bağlıdır. Sabit sermayenin en yüksek randımanı, bol ve düzenli bir üretimi gerektirir; dolaşan sermayenin yönetimiyse, stokların sürekli gözetimini zorunlu kılar. Öte yandan, bu iki tür sermayenin likidite derecesi de aynı değildir. Çok büyük bir sabit sermayenin varlığı, üretim temposunda aşırı değişiklikler olduğunda işletme için ağır kayıplara uğrama tehlikesi doğurur. Gittikçe artan sabit sermaye kullanımı, ekonominin, konjonktür değişikliklerine daha çok uyumsuzluk göstermesine yol açar.

İşletmenin sermayesi ve mülkiyeti: muhasebe sermayesi ve hukuksal sermaye. Bir işletmenin aktifleri, bilançoda aktifin üç klasik faslında gösterilir: "sabit değerler", “işletme değerleri" ve "kısa vadede paraya çevrilebilir ya da disponibl değerler". Bunların pasifteki karşılığı, "öz sermaye ve karşılıklar" hesabıdır. Öz sermaye, kurucu ya da kurucuların katkılarından, karşılıklar da bu katkılarda gerektiğinde yapılan artışlardan oluşur ve ikisi birden muhasebe sermayesi'ni oluştururlar. Muhasebe sermayesi, işletmenin net aktifinin değerini göstermez; onun yanı sıra bir de ödünç alınmış sermaye’nin bulunduğunu belirtmek gerekir. Bu ödünç alınmış sermaye hukuksal bakımdan işletmenin risklerine katılmamakla birlikte, yatırılmış sermayeyle aynı rolü oynar.
Hukuksal bakımdan, işletmeye katılan sermayelerin kaynağı, XIX. yy.’dan beri köklü bir değişikliğe uğradı. Büyük kapitalizmin gelişmesinden önce, öz sermaye işletmenin kurucu sahibi tarafından sağlanmakta ve işletmenin yönetiminde hiçbir dış hissedar yer almamaktaydı. Sermaye, işletmeyle özdeşleşmekte ve sermaye sahibinin tüm işletme gelirlerini alması normal görülmekteydi. Büyük kapitalizm gelişmeye başladığı zaman, işletmenin kişisel niteliğini sürdürdüğü durumlarda, sermaye sahibi, işletmenin sahibi olarak kaldı ve gelirleri almayı sürdürdü: bu durumda, girişimciyle sermaye yatırımcısı arasındaki özdeşlik olduğu gibi kaldı. Ama büyük işletmelerin çalışması için gerekli sermayelerin giderek önemli miktarlara ulaşması, girişimciyle sermaye yatırımcısının işlevlerinin birbirinden ayrılmasına yol açtı. Nitekim bir anonim şirkette, herhangi bir hissedar kuramsal olarak sahip olduğu yönetim hakkını çoğu kez uygulamada kullanmamaktadır Hisse senedi, yani bir sermaye payını temsil eden senet giderek yalnızca gelir getiren bir kıymetli evrak niteliğini almaktadır.

Sermaye katsayısı. Bu konuda, ortalama sermaye katsayısı (K/Y) ile marjinal sermaye katsayısı' nı (dK/dY) ayırmak gerekir. Birincisi, kullanılan sermayeyle elde edilen üretimi; İkincisiyse, kullanılan sermayenin -yani yatırımın- büyümesiyle buna karşılık gelen ürün büyümesi arasındaki ilişkiyi gösterir. Gelişmiş ülkelerde, sermaye katsayısı 3 dolayındadır. Belli bir üretim dalı düzeyinde, iktisadi kesimlerin sermaye katsayıları da hesaplanır. İlk büyüme modellerinde kullanılan katsayı, milli gelirde belli bir büyüme oranını gerçekleştirmek için gerekli yatırım oranını belirlemeye yarıyordu (nüfus büyümesi de hesaba katılmak koşuluyla).
Türkiye'de, planın hazırlanmasında temel alınan ekonometrik modellerde değişik tipte sermaye katsayıları kullanılır. Teknik üretim katsayısı, tüketilen bir mal miktarıyla (girdi) bu tüketim sırasında üretilen bir birim başka mal (çıktı) arasındaki orandır Sanayilerarası değişimler tablosunda, katsayılar (a, i, j) belli bir sanayi dalı ya da kesiminde (j) bir birimlik üretim için tüketilen, başka bir sanayi dalı ya da kesimine (i) ait ürün miktarını gösterir. Birim katsayıları (a, i, j) matrisinin tersyüz edilmesiyle tersine katsayılar ya da talep katsayıları (b, i, j) matrisi elde edilir; (b, i, j) katsayısı, nihai kullanımlar için bir birimlik malı (j) karşılamak için gerekli mal (i) üretimini gösterir.

—İkt. düş. tar. Kapitalizmin temellerinden birinin de sermayenin, "ödenmemiş” emek ürünü bir “artıdeğer"den yararlanması olduğu kabul edilirse, sermaye birikiminin, bu artıdeğerin sermayeye göre nispi payını giderek azaltacağı, yani artı- değer oranının giderek düşeceği söylenebilir. Buradan, bir kamu kesimi, bir de özel kesim olmak üzere iki kesim bulunmasının önemini anlamak olasıdır. "Artıdeğerden yoksun" bir kesim olan kamu kesiminin varlığı (çünkü, en az verimli etkinlikleri devlet kendi üstüne alır), özel kesimin daha çekici bir artıdeğer oranına sahip olmasını olanaklı kılar Sermayenin de- ğersizleşmesi tezinin özellikle üzerinde durduğu olay budur.
Depresyon dönemleri, sermayenin değersizleşmesinin özellikle geliştiği dönemler olarak görünmektedir: 1850'den önce (Kondratiyev çevriminin düşüş evresi), devlet büyük etkinlikleri, ulaşım, eğitim işlerini konu alan programlar uygulayarak, özel sermayenin kâr oranında nispi bir artış sağlamak için gerekli koşulları yarattı. 1873'e doğru (yeni bir Kondratiyev düşüş evresi başlangıcı), yeni bir sermayenin de- ğersizleşmesi olayı ortaya çıktı: iktisadi etkinlik ve eğitim harcamaları dört kat, bayındırlık işleri harcamaları iki kat, devlet borçlarıysa hissedilir ölçüde arttı. 1914'ten sonra aynı eğilim yeniden baş gösterdiyse de, bu kez isteyerek olmadı, çünkü Birinci Dünya savaşı, yol açtığı kitlesel yıkımlarla çok büyük bir sermaye değersizleşmesi oluşturdu. (BİRİKİM, KAPİTALİZM, ARTIDEĞER.)

Değişken sermaye. Marx'a göre, "sermayenin emek gücüne dönüşen bölümünün değeri... üretim süreci içinde değişir. Sermayenin bu bölümü hem kendi eşdeğerini, hem de buna ek bir fazlalık, bir artıdeğer üretir. Sermayenin bu bölümü hiç durmadan değişmez bir büyüklükten, değişken bir büyüklüğe dönüşür. Bunun için, bu bölüme sermayenin değişen bölümü ya da kısaca değişken sermaye (variables Kapital) adını veriyoruz" (.Kapital, 1, 3, 8). Marx'ın buluşlarının temelini, sermayenin içeriğiyle ilgili bu katkı oluşturur, işin değeri ya da artıdeğer kavramları bu tanımdan kaynaklanır. Sermayenin bu bölümünün değişken niteliğini iyice belirtmek için Marx bunu "canlı emek" diye tanımlar.

Değişmez sermaye ise, Marx'a göre "sermayenin üretim araçlanna, yani hammaddeler, yardımcı maddeler ve iş araçlarına dönüşmüş olan bölümünün değe ri, üretim süreci içinde değişmez. Bunun için bu bölüme biz, sermayenin değişme yen bölümü ya da kısaca değişmez sermaye (konstantes Kapital) adını veriyoruz" (Kapital, 1, 3, 8). Bu tanımlamanın elve rişli yanı, sabit sermaye (makineler, binalar vb.) ve dolaşan sermaye (üretimle bütünleşen hammaddeler, yarı işlenmiş maddeler) kavramlarını aynı ad altında birleştirmesidir. Demek ki değişmez sermaye, bir maddi servetler kümesidir. Marx, buna "ölü emek” de der.

—Tarıms. ikt. Toprak, tarımda temel üretim aracıdır. Sanayi sermayesinin (makineler vb.) aksine, toprak, ancak sınırlı miktarda sahip olunabilen ve çiftçi tarafından düzene sokulmuş olsa bile -Hollandalılar'ın denizden kazandıkları topraklar gibi ünlü bazı istisnalar bir yana- insan etkinliğinin ürünü olmayan bir maldır. Bu farklar, toprakla sermaye arasında temelli bir ayrım oluşturur ve toprağı sermayeden ayrı bir iktisadi kategori durumuna getirir. Bu karşıtlık, bunların sağladığı gelirlerin niteliğinde de kendini gösterir: toprağın geliri rant, sermayenin geliri kârdır. Bununla birlikte; bir tanm işletmesinin topraklanna toprak sermayesi denilmesi âdet olmuştur, çünkü toprak, piyasada alınıp satılabilen bir maldır.

—Tic huk. Türk ticaret k.'nun 139. maddesi ticaret ortaklıklarına sermaye olarak konabilecek değerleri şu şekilde sıralamıştır:
1. para, alacak, kıymetli evrak ve her tür taşınır;
2. imtiyaz ve ihtira beratları ve alameti farika ruhsatnameleri gibi sınai haklar;
3. her tur taşınmazlar;
4. taşınır ve taşınmazlann yararlanma ve kullanma hakları;
5. kişisel emek;
6. ticari itibar;
7. ticari işletmeler;
8. telif hakları, maden ruhsatnameleri gibi iktisadi değeri olan öteki haklar. Borçlar k.'nun 521. maddesinde de sermaye ile ilgili bir hüküm vardır. Buna göre her ortak para, mal, alacak ya da emek olarak ortaklığa bir sermaye koymakla yükümlüdür. Her ortak, kurallara uygun olarak düzenlenmiş ortaklık sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı ortaklığa karşı borçludur(Turk tic. k. md. 140). Ortaklık, her ortağın sermaye koyma taahhüdünü yerine getirmesini isteyebileceği gibi, gecikme nedeniyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir; süresi içinde konmayan sermaye paraysa, sermayenin ödenmesi gereken günden başlayarak yasal faizin de ödenmesi gerekir. Sermaye olarak ortaklığa alacaklarını devretmiş olan bir ortak, alacakları ortaklık tarafından tahsil edilmiş olmadıkça sermaye koyma borcundan kurtulmuş olmaz (Türk. tic. k. md. 142).

Sermaye artınmı. Anonim ortaklığın esas sermayesinin artınlmasına, genel kurul tarar verir. Ancak çeşitli imtiyazları olan değişik türden hisse senedi sahipleri varsa bu hisse senedi sahiplerinin de özel bir toplantı yaparak sermaye artınmı taran almaları gerekjr (Türk tic. k. md. 391). Sermaye artırımının değişik yollan vardır. Bunlardan biri yeni sermaye taahhüt ederek yapılan artırımdır. Yasaya göre esas sermayeye karşılık olan hisse senetlerinin bedelleri tümüyle ödenmedikçe, yeni hisse senetleri çıkararak sermaye artırımına gidilemez (Türk tic k. md, 391). Sermaye artırımının başta bir yolu, pay sahiplerinin taahhütlerinin artınlmasıdır. Bu tür artırma ortaklık paylarının itibari değerlerinin yükseltilmesiyle olur. Yedeklerin esas sermayeye çevrilmesi de bir sermaye artınmı yoludur. Ancak bu artırma anonim ortaklığın mal varlığında bir artış meydana getirmez. Bu işlem yalnız bilançodaki kalemlerde bir değişiklik yaratır; yedekler esas sermayeye katılmış olur.

Sermaye azaltılması. Çeşitli amaçlarla yapılır. Başlıcalan esas sermayenin ihtiyaçtan fazla olması ve bilançodaki zarann kapatılmasıdır. Sermaye azaltılması payların itibari değerlerinin azaltılması yoluyla yada pey sayısının azaltılmasıyla yapılır. Payların itibari değerlerinin azaltılmasında her payın itibari değeri aynı oranda düşürülür. Pay sayısının azaltılması, payların birleştirilmesi ya da bir kısım payların yok edilmesiyle gerçekleştirilir.
Sermaye birikimi (Die Akkumulation des Kapitals), Rosa Luxemburg'un yapıtı (1913). Yazar bu yapıtında, kapitalizmin gelişmesinin, işçi sınıfı dışındaki sosyal tabakaların sömürûlmesinin şiddetlenmesini olduğu kadar emperyalist sömürünün genişleyip yayılmasını da özünde taşıdığını gösterir.
Sermaye plyaeaeı kurulu (SPK), Türkiye'deki sermaye piyasasını düzenleyen 30 temmuz 1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye piyasası kanunu ile kurulan tüzel kişiliğe sahip kamu kuruluşu. Kurul, biri başkan, biri başkanvekili olmak üzere yedi üyeden oluşur. Yetkilerini kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak kullanır. Merkezi Ankara'dadır. Gerekli gördüğü yerlerde büro açar, ilgili olduğu bakanlık, Maliye ve Gümrük bakanlığı'dır. Başlıca görev ve yetkileri şunlardır: menkul hizmet arz eden kuruluşların çalışmalarını denetlemek; kamunun aydınlatılmasını sağlamak için, genel ve özel nitelikte kararlar almak, bilanço, kâr ve zarar tablosu, yıllık raporlar vb. hakkında standartlar saptamak ve bunları yayın yoluyla duyurmak; sermaye piyasasında etkinlik gösteren kuruluşları, işlem gören menkul değerleri izlemek; Sermaye piyasası kanunu'na bağlı kuruluşların ve halka arz edilen her türlü menkul değerin kaydını tutmak; bu kanun hükümleri gereğince kendisine verilen bilanço, yıllık rapor ve denetim raporları ile öteki belgeleri incelemek, gerekli gördüğü konular hakkında denetçilerden ayrıca rapor istemek, sonuçları değerlendirmek ve ortaklık mali durumunda tehlike sayılacak belirtilerin saptanması durumunda ortaklığın dikkatini çekmek; iç ve dış ekonomik gelişmelerin sermaye piyasası üzerindeki etkileri, piyasada ortaya çıkan sorunlar hakkında araştırma yapmak, ilgili bakanlığa bilgi vermek.


Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

10 Şubat 2007 / Misafir Ekonomi
5 Kasım 2010 / Ziyaretçi Soru-Cevap
17 Temmuz 2009 / KisukE UraharA Ekonomi