Ziyaretçi
Kış Uykusu
Kış Uykusu, ağır kış koşullarına dayanabilmek ve yiyecek bulma güçlüğünden kaçmak için bazı hayvanların başvurdukları bir uyarlanma yöntemidir. Kışı geçirmek üzere sıcak ülkelere göç etmeyen sıcakkanlı hayvanların bir bölümü havalar ısınıp yiyecek bollaşıncaya kadar çok derin bir uykuya yatar.
Kışın soğuğuna ve elverişsiz çevre koşullarına göğüs germek aslında bütün canlılar için önemli bir sorundur. Ağaçlardan çoğunun yapraklarını döktüğü, bitki tohumlarının ve böcek yumurtalarının toprağın altında havaların ısınmasını beklediği bu mevsimde hayvanlar da bahar ya da yaz aylarındaki kadar hareketli değildir. Çoğu yuvasına ya da korunaklı bir yere sığınarak kışı yarı uyuşuk durumda geçirir. Ama bu gerçek anlamda bir kış uykusu değildir. Çünkü gerçek kış uykusuna yatan hayvanların neredeyse ölüm kadar derin olan uykusu normal uykudan çok farklıdır. Her iki uykuda da vücutta temel olarak aynı değişiklikler gözlenmekle birlikte, uyku durumunun daha uzun süreli olabilmesi için kış uykusunda bu değişikliklerin etkisi çok daha derin ve kalıcıdır. Hayvanın vücut sıcaklığı hemen hemen çevre sıcaklığına eşit oluncaya kadar düşer. Kalbin, akciğerlerin ve öbür organların çalışması için çok az enerji tüketileceğinden solunum ve kalp atımları iyice yavaşlar. Vücutta depolanmış olan yağların yakılarak enerjiye dönüşme süreci de normalden çok daha yavaştır. Baharda havalar ısınmaya başlayınca kış uykusundan uyanan hayvan yuvasından ya da barınağından dışarı çıkarak normal yaşamına döner. Eskiye oranla çok zayıflamış, ama güçsüz düşmemiştir; baharla birlikte hemen üreme mevsimine girer. Yaz sonunda ya da güz başında da yeni bir kış uykusuna hazırlanmak üzere iki üç hafta boyunca çok fazla beslenerek yeniden yağ depolamaya başlar.
Memeliler arasında yalnızca kemiriciler, yarasalar ve kirpi, köstebek gibi böcekçiller gerçek kış uykusuna yatarlar. İçlerinde en uykucuları da marmot (dağsıçanı) ile kakırcadır. Bu küçük kemiricilerin bazı türleri yılın yedi sekiz ayını uykuda geçirir. Örneğin kakırca sonbaharda o kadar çok yer ki, kısa sürede bol bol yağ depolayıp şişmanlar. Hava sıcaklığı yaklaşık 8°C'ye kadar düştüğünde de kuyruğunu başının ve sırtının çevresine do-layıp ön ayaklarını yanaklarına dayayarak yusyuvarlak bir top haline gelir. Sonra, içine ağaç kabuğu parçacıkları ile yapraklan döşeyerek hazırladığı yuvasında derin bir uykuya dalar. Uykuda olduğu sürece hiçbir şey yemez; yalnızca vücudunda depoladığı yağları yakarak yaşamını sürdürür.
Kakırca, marmot ve Avrupa kirpisi gibi bazı memeliler kış uykusuna yatmak için genellikle donma çizgisinin altına kadar inen derin bir oyuk kazıp toprağın altına gömülürler. Oyuğun içindeki havanın sıcaklığı donma derecesine kadar düştüğünde kısa bir süre için uyanır ve vücut sıcaklıklarını yükselterek donmaktan kurtulurlar. Yeniden uykuya geçmeden önce de genellikle toprağın daha derin ve sıcak yerlerine ulaşabilmek için oyuklarını biraz daha kazarlar. Yarasaların kış uykusuna yatmak için seçtikleri yerler özellikle mağaralar, eski yapılar ve ağaç kovuklarıdır. Bu arada bazı yarasa türlerinin zaman zaman uyanıp kış gecelerinde uçuştukları görülebilir.
Kemiriciler, böcekçiller ve yarasalar dışındaki bazı memeliler, özellikle ayılar da havalar soğuduğunda derin bir uykuya dalarlar. Ama bu hayvanların vücut işlevleri gerçek kış uykusuna yatanlarınki kadar yavaşlamaz; vücut sıcaklıkları da yalnızca birkaç derece düşer. Aynı biçimde sincaplar, kokarcalar ve gelengiler de yılın en soğuk dönemlerinde günlerce uyuyabilirler; ama hava birkaç derece ısındığında uykularına ara vererek hemen hareketlenir, sonra soğuklar başlayınca yeniden uykuya dalarlar.
Ilıman iklimli bölgelerde yaşayan sürüngenler ve amfibyumlar gibi soğukkanlı hayvanlar da kışı genellikle yarı uykuda geçirirler. Memelilerin gerçek kış uykusundan çok farklı olan bu uykuya yatmak için kurbağalar yerdeki oyukların içine girer ya da göllerin dibindeki balçıkların arasına gömülürler. Yılanlar ise topraktaki çukurlara, kaya yarıklarına ve küçük mağaralara sığınarak birbirlerini ısıtmak için üst üste çöreklenirler. Böceklerin çoğu kışı yumurta, larva ya da pupa evresinde geçirir. Bazı kelebekler de kışın ağaç kovuklarına, kütüklerin altına, hatta evlerin içine saklanırlar.
Bilim adamları bazı hayvanların neden kış uykusuna yattıklarına bugün bile tam bir açıklama getirememişlerdir. Hayvanı böyle bir uykuya zorlayan temel nedenler kuşkusuz yaşadığı bölgedeki dondurucu soğuklar ile yiyecek kıtlığıdır. Havalar İsınmadıkça yiyecek bulma şansı olmayan hayvanların çoğu bu elverişsiz koşullarda açlıktan ölmemek için kış uykusuna yatmak zorundadır. Ne var ki bu durum, kışların çok soğuk geçmediği ve yiyeceğin her mevsimde bol olduğu bölgelerde yaşayan marmotların neden kış uykusuna yattıklarını açıklayamaz. Büyük olasılıkla bu hayvanların vücutlarında gelişen bazı kimyasal değişiklikler kış uykusunun programlanmasında önemli bir rol oynar.
Sıcak ülkelerde yaşayan bazı hayvanlar da yılın en sıcak ve kurak dönemlerinde bu elverişsiz koşullara göğüs gerebilmek için uykuya yatarlar. Bu uyarlanma yöntemine de yaz uykusu (bak: Yaz Uykusu) denir.
Sponsorlu Bağlantılar
Kışın soğuğuna ve elverişsiz çevre koşullarına göğüs germek aslında bütün canlılar için önemli bir sorundur. Ağaçlardan çoğunun yapraklarını döktüğü, bitki tohumlarının ve böcek yumurtalarının toprağın altında havaların ısınmasını beklediği bu mevsimde hayvanlar da bahar ya da yaz aylarındaki kadar hareketli değildir. Çoğu yuvasına ya da korunaklı bir yere sığınarak kışı yarı uyuşuk durumda geçirir. Ama bu gerçek anlamda bir kış uykusu değildir. Çünkü gerçek kış uykusuna yatan hayvanların neredeyse ölüm kadar derin olan uykusu normal uykudan çok farklıdır. Her iki uykuda da vücutta temel olarak aynı değişiklikler gözlenmekle birlikte, uyku durumunun daha uzun süreli olabilmesi için kış uykusunda bu değişikliklerin etkisi çok daha derin ve kalıcıdır. Hayvanın vücut sıcaklığı hemen hemen çevre sıcaklığına eşit oluncaya kadar düşer. Kalbin, akciğerlerin ve öbür organların çalışması için çok az enerji tüketileceğinden solunum ve kalp atımları iyice yavaşlar. Vücutta depolanmış olan yağların yakılarak enerjiye dönüşme süreci de normalden çok daha yavaştır. Baharda havalar ısınmaya başlayınca kış uykusundan uyanan hayvan yuvasından ya da barınağından dışarı çıkarak normal yaşamına döner. Eskiye oranla çok zayıflamış, ama güçsüz düşmemiştir; baharla birlikte hemen üreme mevsimine girer. Yaz sonunda ya da güz başında da yeni bir kış uykusuna hazırlanmak üzere iki üç hafta boyunca çok fazla beslenerek yeniden yağ depolamaya başlar.
Memeliler arasında yalnızca kemiriciler, yarasalar ve kirpi, köstebek gibi böcekçiller gerçek kış uykusuna yatarlar. İçlerinde en uykucuları da marmot (dağsıçanı) ile kakırcadır. Bu küçük kemiricilerin bazı türleri yılın yedi sekiz ayını uykuda geçirir. Örneğin kakırca sonbaharda o kadar çok yer ki, kısa sürede bol bol yağ depolayıp şişmanlar. Hava sıcaklığı yaklaşık 8°C'ye kadar düştüğünde de kuyruğunu başının ve sırtının çevresine do-layıp ön ayaklarını yanaklarına dayayarak yusyuvarlak bir top haline gelir. Sonra, içine ağaç kabuğu parçacıkları ile yapraklan döşeyerek hazırladığı yuvasında derin bir uykuya dalar. Uykuda olduğu sürece hiçbir şey yemez; yalnızca vücudunda depoladığı yağları yakarak yaşamını sürdürür.
Kakırca, marmot ve Avrupa kirpisi gibi bazı memeliler kış uykusuna yatmak için genellikle donma çizgisinin altına kadar inen derin bir oyuk kazıp toprağın altına gömülürler. Oyuğun içindeki havanın sıcaklığı donma derecesine kadar düştüğünde kısa bir süre için uyanır ve vücut sıcaklıklarını yükselterek donmaktan kurtulurlar. Yeniden uykuya geçmeden önce de genellikle toprağın daha derin ve sıcak yerlerine ulaşabilmek için oyuklarını biraz daha kazarlar. Yarasaların kış uykusuna yatmak için seçtikleri yerler özellikle mağaralar, eski yapılar ve ağaç kovuklarıdır. Bu arada bazı yarasa türlerinin zaman zaman uyanıp kış gecelerinde uçuştukları görülebilir.
Kemiriciler, böcekçiller ve yarasalar dışındaki bazı memeliler, özellikle ayılar da havalar soğuduğunda derin bir uykuya dalarlar. Ama bu hayvanların vücut işlevleri gerçek kış uykusuna yatanlarınki kadar yavaşlamaz; vücut sıcaklıkları da yalnızca birkaç derece düşer. Aynı biçimde sincaplar, kokarcalar ve gelengiler de yılın en soğuk dönemlerinde günlerce uyuyabilirler; ama hava birkaç derece ısındığında uykularına ara vererek hemen hareketlenir, sonra soğuklar başlayınca yeniden uykuya dalarlar.
Ilıman iklimli bölgelerde yaşayan sürüngenler ve amfibyumlar gibi soğukkanlı hayvanlar da kışı genellikle yarı uykuda geçirirler. Memelilerin gerçek kış uykusundan çok farklı olan bu uykuya yatmak için kurbağalar yerdeki oyukların içine girer ya da göllerin dibindeki balçıkların arasına gömülürler. Yılanlar ise topraktaki çukurlara, kaya yarıklarına ve küçük mağaralara sığınarak birbirlerini ısıtmak için üst üste çöreklenirler. Böceklerin çoğu kışı yumurta, larva ya da pupa evresinde geçirir. Bazı kelebekler de kışın ağaç kovuklarına, kütüklerin altına, hatta evlerin içine saklanırlar.
Bilim adamları bazı hayvanların neden kış uykusuna yattıklarına bugün bile tam bir açıklama getirememişlerdir. Hayvanı böyle bir uykuya zorlayan temel nedenler kuşkusuz yaşadığı bölgedeki dondurucu soğuklar ile yiyecek kıtlığıdır. Havalar İsınmadıkça yiyecek bulma şansı olmayan hayvanların çoğu bu elverişsiz koşullarda açlıktan ölmemek için kış uykusuna yatmak zorundadır. Ne var ki bu durum, kışların çok soğuk geçmediği ve yiyeceğin her mevsimde bol olduğu bölgelerde yaşayan marmotların neden kış uykusuna yattıklarını açıklayamaz. Büyük olasılıkla bu hayvanların vücutlarında gelişen bazı kimyasal değişiklikler kış uykusunun programlanmasında önemli bir rol oynar.
Sıcak ülkelerde yaşayan bazı hayvanlar da yılın en sıcak ve kurak dönemlerinde bu elverişsiz koşullara göğüs gerebilmek için uykuya yatarlar. Bu uyarlanma yöntemine de yaz uykusu (bak: Yaz Uykusu) denir.
MsXLabs.org & Temel Britannica