Arama

Kuşlar (Aves)

Güncelleme: 12 Mart 2018 Gösterim: 13.356 Cevap: 5
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
9 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Kuşlar (Aves)

Ad:  kuş2.JPG
Gösterim: 2627
Boyut:  74.0 KB

kuş, Aves sınıfını oluşturan sıcakkanlı omurgalıların ortak adı.

Vücutlarını örten ve başka hiçbir hayvan grubunda rastlanmayan yapıdaki tüyler en ayırt edici özelliklerini oluşturur. Kuşların ön bacakları uçmaya uyarlanarak kanat biçimini, tüylerle örtülü ve dişsiz olan alt ve üst çeneleri uzayarak gaga biçimini almıştır. Kalpleri bütün memelilerde olduğu gibi dört odacıklıdır. Yumurtalarını kalkerli bir kabuk örter. Gözleri çevreyi algılamada kullandıkları en gelişmiş duyu organlarıdır. Av es sınıfını yaklaşık 8.700 yaşayan türün yanı sıra fosil kalıntılarından taranan 1.000 dolayında soyu tükemîıiş tür oluşturur. Yaşayan en küçük kuş olarak kabul edilen an kolibrisinin uzunluğu 6 cm’yi, ağırlığı ise 3 gr’yi geçmez. Yaşayan en iri kuş olan devekuşunun ise boyu 2,5 m’yi, ağırlığı 155 kg’yi bulur. Uçan kuşlar arasında en büyük kanat açıklığı 3,5 m ile albatroslara, en ağır vücut 23 kg ile bayağı kuğulara aittir. Pleyistosen Bölümde (y. 2,5 milyon - 10 bin yıl önce) yaşamış kondora benzeyen Teratornis incredibilis türünde ise kanat açıklığının 5 m’ye ulaştığı anlaşılmaktadır. Uçma yetenekleri sayesinde kuşlar tüm yeryüzüne dağılmıştır. Yeryüzünün herhangi bir yerindeki kuş türlerinin sayısı genel olarak uygun yaşama ortamlarının çeşitliliğine ve bölgenin büyüklüğüne bağlıdır.

KUŞ VE İNSAN İLİŞKİLERİ.


İnsanlar çok eski zamanlardan beri kuşlan ve yumurtalarını besin olarak kullanmış ve tarım toplumuna geçişle birlikte bazı yabanıl türleri evcilleştirmeye başlamıştır. Evcil tavuk, ördek ve kazın ataları, sırasıyla yaban tavuğu, yeşilbaş ördek ve boz kazdır. Yenidünya’da evcilleştirilen hindiyle birlikte bu kümes hayvanları hemen hemen bütün ülkelerin tarımında önemli bir yer tutar.

Kuşlar üstüne yapılan araştırmalar, biyolojinin uygulamaya yönelik olduğu kadar kuramsal birçok sorununa açıklık getirmesi bakımından büyük önem taşır. Darwin’in “Beagle” gemisiyle yaptığı sefer sırasında Galapagos ispinozu ve öbür kuş türlerini incelemesi, türlerin kökenini doğal seçmeye bağlayan görüşünü ortaya koymasında önemli bir kanıt sağladı. Evcil kümes hayvanları üstüne yapılan ilk çalışmalar genetik ve embriyoloji bilimlerinin gelişmesine yardımcı oldu. Etoloji (hayvan davranışlarını inceleyen bilim) Konrad Lorenz, Nikolaas Tinbergen ve ardıllarının büyük ölçüde kuşlara yönelik çalışmalarıyla biçimlendi. Kuşlar ayrıca göç, çevreye uyum, davranış ve fizyoloji üstüne hormonların etkisi gibi konularda inceleme altına alınan en önemli grup olmuştur.
Kuş tüyü bezeme, yalıtım ve yastık gibi eşyaların içini doldurma amacıyla kullanılılırken, birçok kuş türü süs hayvanı olarak beslenir. Ama yararlarının yanı sıra birçok kuş türü tohum, ekin ve meyvelere dadanarak önemli zararlara yol açar.

DAVRANIŞ BİÇİMLERİ.


Kuşlar büyük ölçüde içgüdülerine bağlı olarak hareket eder ve görsel uyarılara ya da sfes uyarılarına doğuştan belirlenmiş yanıtlar verirler. Feslenme ve üreme davranışlarının önemli bir bölümü değişmez kalıplardan oluşur. Kanat ve kuyruk tüyleri uçmayı, öbür tüyler ise yalıtımı sağladığından tüy bakımı yaşamsal bir önem taşır. Bu nedenle gagayla taranma, silkinme, tüyleri kabartma hareketleri iyi gelişmiştir ve düzenli olarak yinelenir. Kuyruğun bir yanını ya da kanatlardan yalnız birini açmak gibi hareketler bütün kuşlarda görülmese bile oldukça yaygındır.

Bölgeyi savunma davranışı üreme mevsimi boyunca sürer. Ötüşleri eş çekmeye, rakiplere gözdağı vermeye, yaklaşan tehlikeye karşı öbür kuşları uyarmaya ve yavruların acıktıklarını erişkinlere duyurmasına yönelik olarak kullanılan iletişim işaretidir.
Kuşlar derin oyukları, kumdaki basit bir çukuru, bir ağaç kovuğunu ya da kaya çatlağını yuva olarak kullanabildiği gibi, yerde, çalı ve ağaç üstünde, bina çatısı ya da kaya çıkıntısı gibi yerlerde ya da bir sapın ucunda asılmış özenli yuvalar yapabilirler. Yuvayı döşemekte kullandıkları malzeme dallar, yapraklar, yosun, kök parçalan, küçük taşlar ve çamurun yanı sıra at kılı, yılan derisi ya da tüy gibi hayvansal maddeleri de içerebilir. Yumurtalarını gömen iriayaklar dışında bütün kuşlar, 11-80 gün arasında değişen bir süre boyunca kuluçkaya yatarlar.

En eski kuşların böcekle beslenenler olduğu sanılmaktadır. Günümüzde de, uzun evrimleri boyunca birçok organı özelleşerek böcekle beslenmeyi sürdüren kuş türleri bulunmaktadır. Yelyutanlar, kırlangıçlar ve çobanaldatanlann çok geniş olan ağız açıklığı uçarken böceklerin yakalanmasını kolaylaştırır. Bazı ağaçkakanlar gagalarıyla oydukları ağaç kabuklarının altından böcekleri yakalarken öbürleri uzun yapışkan dilleriyle karıncalan toplarlar. Tırmaşıkkuşlan kabuk çatlaklannı özenle araştırır, ötleğenler sık otlar ve çalılar arasında böcekleri tek tek toplar. Öte yandan yırtıcı kuşların pençeleri ve kanca gagalan iri memelilerle beslenmelerini sağlamaya uyarlanmıştır. Akbabalann tüysüz başlan ve keskin gagalan leşle beslenmelerine uygundur. Balık- çıllann zıpkına benzer gagaları ve kıvrık boyunlarını yaydan boşanmışçasma ileri uzatabilmeleri çok hızlı yüzen balıkları bile yakalayabilmelerini sağlar. Yalıçapkmlan, sumrular, sümsükkuşları da balık yakalamak için suya dalar. Uzun gagalı kıyıkuşlan sığ sulan kanştıra kanştıra dolaşarak solucanlan ve öbür omurgasızlan arar. Birçok kuş türü ise tohum, meyve, balözü gibi besleyici değeri yüksek bitkisel maddelerle beslenir. Az sayıda tür ise yaprak ve tomurcuk yer. Bazı kuşlann yalnız belli bir yiyeceği seçmesine karşın öbürleri çok çeşitli besinleri tüketebilir.

ANATOMİ VE FİZYOLOJİ.


Kanatlar ve uçma biçimleri.


Kuşlar kanatlannı çırparak ve kuyruklarım genellikle dümen gibi kullanarak uçarlar. Bir kuşun kanadı hem kaldırma, hem itme kuvveti olarak işlev görür. Temel olarak kuş kanadının dip bölümü kaldırma yüzeyini, uç bölümü itme kuvvetini sağlar. Kanat çok değişik biçimlere ve konumlara girebilecek özelliktedir: Kolayca katlanarak kısalabilir ya da uzayabilir, uçta bulunan telekler birbirine yaklaşabilir ya da birbirinden ayrılabilir. Her iki yandaki kanadın tümü ya da bir bölümü birbirinden farkh yöne doğru çevrilebilir. Bütün bu düzenlemeler bir kuş kanadını uçak kanadından çok daha aerodinamik bir yapıya kavuşturduğundan kuşlann uçuşu çok daha kusursuz ve manevra yetenekleri yüksektir.

Uçabilmek, kuşların yaşamında son derece önemli bir yer tutar. Çoğu tür deri değiştirme sırasında bile tüylerini tümüyle yitirmez. Kanat ve kuyruk telekleri yavaş yavaş dökülürken yerlerini yenileri aldığından uçma yeteneği kesintisiz sürer. Ama ördekler ve kazlar, bazı yelveler ve dalgıçlar yuva yapma mevsiminden sonra bütün uçma tüylerini birden dökerler. Bu tür kuşlar tüylerin yenileri çıkana değin uçamaz ve genellikle besinlerini yürüyerek ya da yüzerek ararlar. Aynca bazı türlerin erkekleri ve dişileri ayrı zamanlarda ve biçimlerde deri değiştirir. Örneğin boynuzgagalarm önce dişileri kuyruk ve kanat teleklerini döker. Yeni tüyleri gelişene değin dişiler yuvaya çekilir ve erkekler tarafından beslenirler.

Bazı kuşlar evrim süreci içinde uçma yeteneklerini tümüyle yitirmiştir. Uçabilen ve uçamayan kuşlann temel vücut yapıları arasında görülen yakın benzerlik bu iki grup kuşun da aynı uçabilen ortak atadan türediklerini gösterir.
Devekuşu ve penguen gibi bazı türlerin körelmiş kanatları ve uçma yeteneklerini yitirmeleri değişik yaşama ortamlarına çengeller uyarlanırken sonradan ortaya çıkmıştır. Bu olayın ikincil niteliği, uçabilen çok sayıda türün yanı sıra uçamayan türleri de içeren familyalarda daha belirgin bir biçimde ortaya çıkar. Örneğin soyu tükenmiş büyük dalıcımartı Alcidae familyasının uçamayan tek üyesidir.

Kuşlarda görülen uçma biçimleri de önemli farklılıklar gösterir. Albatroslar ve öbür deniz kuşlanndan bazılan uzun ve dar kanatlıdır. Bunlar okyanusun üstünde uçarken zaman zaman kendilerini rüzgâra bırakırlar. Öte yandan, akbabalar, şahinler ve tuygunların geniş kanatlarının aralıklı uçları yükselen hava akımlarından ve dağ rüzgârlarından yararlanmalarını sağlar. Sık ve hızlı kanat çırpışlarıyla yükselen kuşlarda ise kısa ve geniş kanatlar bulunur. Ördek, güvercin ve doğan gibi aralıksız kanat hareketleriyle hızla uçan kuşların kanatlan uzunca, uçlan sivridir.

Tüyler ve öbür deri türevleri.


Tüy kuşlann en ayırt edici özelliklerinden biridir. Sürüngenlerin ve kuşların ayaklanndaki pullar ya da saçlar gibi keratin denen protein yapısındaki tüyler biçim ve işlev bakımından üç temel tipe aynlabilir: Telek, hav ve kıl tüyleri. Genel olarak bir teleğin kök ve gövde bölümlerinden oluşan ekseni, eksenin gövde bölümünden iki yana doğru ayrılan dallan, bunlann her birine bağlı yan dallan ve yan dallarda komşu yan dallara tutunan çengelleri vardır. Gövdeden aynlan bu dallı yapı bayrak adıyla tanınır. Birbirlerinden çıplak deri ya da hav tüyleriyle kaplı alanlarla aynlmış olan telekler vücudun belirli bölümlerinden ve derideki kıl keseciklerinden çıkar. Telekler kanat ve kuyruktaki uzun uçma tüyleri ile bunlann gerisindeki küçük örtü tüylerini, ayrıca vücuttaki örtü tüylerini oluşturur.
Hav tüylerinde dallanma seyrektir ve tümü de kısa eksenin ucundan çıkar. Teleklerin uçma ve örtü işlevine karşın hav tüyleri yalıtım işlevi görür. Yavru kuşların vücudunu örten ilk tüyler de genellikle hav tüyleridir.
Ad:  kuş1.JPG
Gösterim: 1098
Boyut:  74.1 KB

Kıl tüyleri uzun ve ince eksenlidir. Bayrak bölümleri körelerek uçta çıkan birkaç dalla sınırlanmıştır. Bu tip tüyler örtü tüyleriyle kanşık bir biçimde bulunur. Bayrak bölümümü tümüyle yitirerek kaim kıl biçimini almış olanlar ise ağız, göz ve burunrielikleri çevresinden çıkar.
Kuşların renk özellikleri pigmentler, dokularındaki yapısal özellikler ya da her ikisinin etkisiyle biçimlenir.
Kuşların ayaklarında sürüngenlerdekine benzer pullar, parmak uçlarında tırnaklar vardır. Bazen kanat uçlarında körelmiş tırnak kalıntıları bulunur.
Gaga bir keratin katmanıyla örtülmüştür. Kivi ya da çulluk gibi gagasıyla yiyecek arayan kuşlann gaga ucunda duyu alıcı gözenekler yer alır.
Kuşlann derisinde hemen hiç salgıbezi yoktur. Tek önemli bez, tüylerin yağlanmasını sağlayan kuyruksokumundaki yağ bezidir. Bazı kuşlarda bu bezin salgısının güçlü, kötü bir kokusu vardır. Yağ bezinin çok küçük olduğu ya da hiç bulunmadığı bazı kuşlarda sürekli büyüyen ve toz halinde ufalanan, böylece tüyleri örterek koruduğu düşünülen özelleşmiş bir tüy tipi görülür.

İskelet ve kas sistemi.


Dayanıklılık ve hafiflik kuş iskeletinin en önemli iki özelliğidir. Kafatası sürüngenlerdekinden daha iri ve daha gelişmiştir. Kuşlan memelilerden ayıran bir özellik de üstçenenin kafatası sabitken hareket edebilmesidir. Ağız açılınca hem alt, hem üst çene hareket eder.
İskeletlerindeki omur sayısı 39 ile 63 arasında değişir. Her biri bir göğüs omuruna bağlı olan kaburgalarda yassı, arkaya doğru uzanan ve yalnız kuşlarda görülen bir çıkıntı vardır (kaburga mahmuzu). Göğüs kemiği, göğüs boşluğunun önünde yer alan iyi gelişmiş yassı bir oluşumdur ve öne doğru geniş bir karina çıkıntısı yapar. Göğüs kemiği ve kann uçma kaslarının başlıca tutunma bölgesidir. İnce uzun kürek kemiği iyi gelişmiş korakoyit çifti ve lades kemiği göğüs kemerini oluşturur. Kürek
kemiği korakoyit ve üstkol kemikleriyle, korakoyit kemiği ise göğüs, kürek, üstkol ve lades kemikleriyle eklemlidir.

Kanat kemikleri tüylerle birlikte uçmaya uyarlanacak biçimde değişmiştir. Başlıca değişiklikler dirsek ve bilek eklemlerinin hareketlerinin tek düzlemle sınırlanması, parmak sayısının azalması, işlevsel pençelerin ortadan kalkması, “el”deki bazı kemiklerin birbiriyle kaynaşması ve özellikle kanadın ucuna yakın olan yapıların değişerek tüylerin tutunmasına olanak sağlamasıdır. Kanat kemiklerinin içi boştur. Üstkol kemiğindeki boşluk hava keseleri sistemiyle bağlantılıdır.
Kalça kemeri üç çift kemik içerir: Böğür (ilium), oturga (ischium) ve çatı (pubis) kemikleri. Birbirleriyle kaynaşmış olan bu kemiklerin en üstünde yer alan böğür kemiği sağrı kemiğiyle kaynaşmıştır. Bu yapıların üçü de bacak kaslarının tutunmasına yarar. Bacak iskeleti, uyluk kemiği (femur), alt bacağın başlıca kemiği olan kaval-bilek kemiği (tibiotarsus), kamış kemiği (fibula), bilek-tarak kemiği (tarso- metatarsus) ile parmak kemiklerinden oluşur.

Kuşlarda ayağın temel yapısı kavramaya uyarlanacak biçimde özelleşmiştir. Baş ya da arka parmak öbür üç parmakla karşılıklı konumdadır. Parmakların bükülmesini sağlayan kasların kirişleri bilek ekleminin arkasından geçerek bilek büküldüğünde parmakların da bükülmesini sağlar.
Kuşlarda kalp kası ve iç organlardaki düz kaslar sürüngenler ve memelilerdekilere benzer. Derideki düz kaslardan bazıları tüyleri kabartırken bazıları da tüylerin yatmasını sağlar. Uçuş sırasında kanatlan iki çift güçlü kas demeti hareket ettirir.

İç organlar.


Kuşlarda dolaşım sistemi birçok yönden sürügenlerdekinden daha üstündür. Örneğin memelilerde olduğu gibi küçük ve büyük dolaşımlar birbirinden kesin olarak aynlmış, kalp dört odacıktan oluşmuştur.
Kuşlarda akciğer karada yaşayan omurgahlarınkinden farklıdır. İçinden hava geçen ve duvarlannda gaz alışverişi olan kılcal damarlar akciğer, dışındaki birçok hava kesesiyle ve iskelet kemiklerinin hava içe- reıv boşluklanyla bağlantılıdır. Soluk borusunun bronşlara aynldığı noktada yer alan ses kutusu (syrinx) ses organı işlevi görür.
Kuşlarda sindirim sistemi yüksek metabolizma etkinliğine ve uçmaya uyarlanacak biçimde özelleşmiştir. Yemek borusunun genişlemiş bölgesi (kursak) sindirimin başlamasından önce besinlerin depolanmasına yarar. Mideyi yumuşak çeperli, salgıbezleriyle kaplı önmide ile kalın duvarlı kashmi- de (taşhk) oluşturur. Ağızda diş bulunmamasının ve çene yapısının genellikle öğütücü işlev görmemesinin sakıncasını taşlık giderir.

Sürüngenler gibi kuşlarda da sindirim, boşaltım ve üreme sistemleri dışkılığa (kloak) açılır. Kuşlar yaklaşık 41°C’lik bir vücut sıcaklığını koruyan sıcakkanlı hayvanlardır. Ter bezleri bulunmadığından ısı kaybı hızlı soluk alıp vermeyle sağlanır. Evcil tavuklar dakikada 300 kez soluk alıp verebilir. Kuşlarda kalp atım hızı da oldukça değişkendir. Devekuşunda dakikada 60-70 atım görülürken, kolibrilerde bu sayı binin üstüne çıkabilir.
Erkek kuşların yumurtalıkları sürüngenlerde olduğu gibi, vücudun içindedir. Pek az grupta (kaz, ördek ve kuğunun yer aldığı Anatidae familyası, karinasız kuşlar, tina- mular) ayrı bir çiftleşme organı görülür. Genellikle bu işlevi ersuyu kanalının üreme mevsiminde genişleyen uç bölümü üstlenir. Benzer biçimde dişilerin cinsel organları da büyür ve küçülür.

EVRİM VE SINIFLANDIRMA.


Bavyera’da Üst Jura Dönemi (Jura Dönemi y. 190-136 milyon yıl önce) çökellerinde bulunan Arc- haeopteryx lithographica, bilinen en eski kuş fosilidir. İskelet yapısına bakılırsa Archaeopteryx uçmuyor, havada süzülüyordu. Kol ve bacak kemiklerindeki özellikler, bu hayvanın Triyas Döneminde (y. 225-190 milyon yıl önce) yaşamış olan Thecodontia takımından sürüngenlerden evrimleştiğini göstermektedir.

Yaşayan çoğu türü tanımlanmış olan Av es sınıfı en iyi bilinen hayvan gruplarından biridir. Ama bulunan fosillerin yetersizliği ve değişik gruplardan kuşların bulundukları ortama uygun başkalaşıma uğrayarak birbirlerine yakın özellikler kazanması olgusuyla ortaya çıkan belirsizlikler önemli tak- sonomik sorunlar yaratmaktadır. Bu nedenle bazı grupların yeri ve birbirleriyle olan ilişkisi yeni bilgilerin ışığında önemli değişikliklere uğrayabilmektedir.
Birçok sınıflandırmada yaşayan kuşlar 28 takım altında toplanmaktadır: Tinamiformes (tinamu), Rheiformes (rea), Struthioniformes (devekuşu), Casuariiformes (bak. emu, tepelidevekuşu), Apterygiformes (kivi), Podicipediformes (bak. batağan), Gaviiformes (dalgıç), Procellariiformes (albatroslar, yelkovanlar vb), Sphenisciformes (penguen), Pelecaniformes (kutanlar, sümsük-kuşları, karabataklar vb), Anseriformes (anhimalar, kazlar, ördekler, kuğular vb), Phoenicopteriformes (flamingo), Ciconiiformes (balıkçıllar, leylekler, aynaklar, kaşıkgagalar vb), Falconiformes (kartallar, şahinler, atmacalar, akbabalar vb), Galliformes (tavuklar, sülünler, bıldırcınlar, hindiler vb), Gruiformes (turnalar, yelveler, mekeler, toylar vb), Charadriiformes (yağmurcunlar, düdükçünler, martılar vb), Columbiformes (bağırtlaklar, güvercinler vb), Psittaciformes (papağan), Cuculiformes (muzcullar, guguklar vb), Strigiformes (baykuş), Caprimulgiformes (çobanaldatanlar, yağ-kuşları vb), Apodiformes (yelyutanlar, kolibriler vb), Coliiformes (farekuşu), Trogoniformes ( trogon), Coraciijormes (yalıçapkınları vb) Piciformes (ağaçkakanlar, tukanlar vb), Passeriformes (ötücükuşlar).

Sınıflandırma
  • Alt sınıf Archaeornites (Sürüngen benzeri kuşlar, fosil kuşlar)
  • Alt sınıf Neornithes (Günümüz kuşları, gerçek kuşlar)
Paleognathae
  • Struthioniformes, (Deve kuşları, kiviler vb.)
  • Tinamiformes, (Tinamular)
Neognathae
  • Anseriformes (Kazsılar), dünya çapında bulunur; 150 tür
  • Galliformes (Tavuksular), dünya çapında, kuzey Avrasya harıç; 256 tür
  • Sphenisciformes (Penguenler), güney kutbu ve güney suları ait; 16 tür
  • Gaviiformes (Dalgıç kuşları), Kuzey Amerika, Avrasya; 5 tür
  • Podicipediformes (Yumurta piçleri, Batağanlar), dünya çapında bulunur; 20 tür
  • Procellariiformes (Tüp burunlu kuşlar, Fırtına kuşları), bütün denizlerde bulunur; 93 tür
  • Pelecaniformes (Kürek ayaklılar, Pelikanlar), dünya çapında bulunur; 57 tür
  • Ciconiiformes (Leyleksiler), bütün kıtalarda bulunur; 115 tür
  • Falconiformes (Gündüz yırtıcıları), dünya çapında bulunur.
  • Turniciformes (Üçparmaklı bıldırcınlar), Eski Dünya, 15 tür
  • Gruiformes (Turnamsılar), dünya çapında bulunur; 196 tür
  • Charadriiformes (Yağmur kuşları, Kıyı kuşları), dünya çapında bulunur; 305 tür
  • Pterocliformes (Bağırtlaklar), Afrika, Avrupa, Asya; 16 tür
  • Columbiformes (Güvercinler), dünya çapında bulunur; 300 tür
  • Psittaciformes (Papağansılar), bütün tropikal bölgeler, güney ılıman bölgeler; 330 tür
  • Cuculiformes (Guguksulur), dünya çapında bulunur; 151 tür
  • Strigiformes (Gece yırtıcıları), dünya çapında bulunur; 134 tür
  • Caprimulgiformes (Çoban Aldatanlar), dünya çapında bulunur; 96 tür
  • Apodiformes (Ebabiller, Sağanlar), dünya çapında bulunur; 403 tür
  • Trochiliformes (Kolibriler), orta ve kuzey Amerika, 331 tür
  • Coliiformes (Fare kuşları), Sahra aşağıda Afrika; 6 tür
  • Trogoniformes (Kemirgen gagalılar), Sahra aşağıda Afrika, Amerika, Asya; 35 tür
  • Coraciiformes (Gökkuzgunları), dünya çapında bulunur; 192 tür
  • Piciformes (Ağaçkakansılar), dünya çapında bulunur, Asya kıtasının güneydoğusundaki büyüklü küçüklü adalar harıç; 376 tür
  • Passeriformes (Ötücü kuşlar), dünya çapında bulunur; yaklaşık 5200 tür
kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 03:02
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
30 Mart 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Kuşların Konuşabimesi

Sadece papağan ve muhabbet kuşları değil, üzerinde uğraşıldığında kargalar, kuzgunlar, saksağanlar ve sığırcıklar da konuşabilirler. Hatta bir kaç kelime söyleyebilen serçe ve kanaryalar bile kayıtlara geçmiştir.
Aslında bu, kuşların yaptıkları konuşma değil, sesleri ezberlemeleri ve taklit etmeleridir. Her insan ağzı ile konuşur ama konuşabilmeyi sağlayan asıl organ beyindir. Beyinde oluşan düşünceler daha sonra dilimize ve dudaklarımıza aktarılır. Hayvanlar bu nedenle konuşamaz. Papağan ve benzeri kuşların yaptıkları da konuşma değil, mükemmel bir ses tınısı ezberi ve tekrarıdır.
Kuşların ses organlarının memeli hayvanlardan çok farklı olarak gırtlakta değil de göğüs kafeslerinin dibinde, karın boşluğunun derinliklerinde yer alması kuşların bu ses taklit özelliklerini daha anlaşılmaz bir hale getirmektedir. Ses organlarının bu yeri dolayısıyla tavuk, ördek gibi bazı kuşgiller kafaları kesildikten sonra da ötmeye devam ederler.
Bu ses taklit yeteneği bazı kuşların doğasında vardır. Tabiatla içice yaşarken diğer kuşların seslerini taklit edebilmeleri sayesinde onlarla daha iyi iletişim kurabilmişler ve çevreye daha iyi uyum sağlayabilmişlerdir.
Konuşma denilince ilk akla gelen kuş olan papağanlar Avrupa'ya ilk olarak Büyük İskender tarafından Hindistan'dan getirilmişlerdir. Papağanlar arasında en iyi konuşan tür olan Afrika papağanlarının gelişi ise daha sonradır. Muhabbet kuşları 19. yüzyılın ortalarında Avustralya'dan Avrupa'ya getirilmişlerdir.
Papağanlar insan isimleri, selam, emir ve soru sözcüklerini öğrenmekten hoşlanırlar. Bir papağan 500-600 kelime öğrenebilir. Zamanla bazı kelimeleri unutur ve yerine yeni kelimeler öğrenir.
Papağanların insan seslerini ve hayvanların bağırışlarını son derece benzeterek taklit etme ve parmaklarını kullanabilme yeteneklerine rağmen çok gelişmiş bir tür oldukları söylenemez. Uzmanlara göre papağanlar, ruhsal bakımdan kargagillerden daha az gelişmişlerdir.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
14 Aralık 2012       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Kuşların yapısı


Kuşların genel yapısı yürüme ve uçma hareketlerini rahatça yapmaya uygun bir şekilde oluşmuştur. Yürürken ve dururken gövdenin ağırlık merkezi ayakların üzerine düşer. Bu sırada kanatlar katlanmış durumda gövdenin iki yanına yapışık olarak durur. Kuşların iskeleti incelendiğinde kemiklerin ince, içlerinin boş ve birçok yerinde belirli delikler bulunduğu görülür.

Akciğerlerden itibaren muhtelif yerlerde bulunan hava keseleri kemiklerle irtibatlıdır. İskeletin hafifliği, akciğer ve kemiklerle bağlantılı hava keseleri kuşların uçmalarını kolaylaştırır.

Kuşlarda kafatası beyin ve soğancığın muhafaza edildiği, kubbemsi ve iyi kaynaşmış kemiklerden, dikine bir kemik plakası ile ayrılmış büyük göz çukurlarından kemik veya kıkırdak plakalarla ayrılmış burun deliklerinden itibaren boynuzumsu bir maddeden ibaret üst gaga ile yine ucu boynuzumsu maddeden yapılı alt gagayı göz çukurları altına bağlayan alt çene kemiklerinden oluşur. Gaga kafatası ve altçene ile bağlantılı halindedir, eklemli ve oynaktır.

Kuşların omurgası, genellikle uzun olan ve 9 ile 23 omurdan oluşan hareketli bir boyun kısmı, 5-10 omurdan oluşan ve sabit olan göğüs kısmı, yine 16-20 omurdan oluşan ve sabit olan sırt kısmı ile 4-6 kısa omurdan oluşan, kütlenmiş ve az oynak olan kuyruk kısmından ibarettir. Göğüste birbirine ve göğüs omurlarına bağlı 5-10 kaburga kemiği vardır. Göğüs kemiği, iri, geniş ve yassıdır. Yalnız göğsü değil karın kısmını da kaplar. Göğüs omurlarından sonra gelen sırt ve bel omurları leğen kemiği ile kaynaşmıştır.

Kuşlarda ön ekstremiteler kanat şeklini almıştır. Kanatlar kuvvetli kaslarla göğüs kemiğine bağlanmıştır. Kanadı omurgaya ve göğüse bağlayan kemiklerden kürek kemikleri sırt tarafına doğru uzamışken kargacık kemikleri göğüs ile kaynaşmış, köprücük kemikleri ise uçta birleşerek lades kemiğini oluşturmuşlardır.

Kanatlar, kısa bir pazu kemiği ve uzun ön kol kemikleri ile körelmiş el kemiklerinden ibarettir. El, birbirine kaynaşmış uzunca bir orta el parçası, başparmak, orta büyük parmak ve buna bitişik küçük parmak olmak üzere 3 parmaktan oluşmuştur. Duruş ve yürüyüş halinde kolun üst kısmı geriye, alt kısmı öne ve el kısmı geriye kıvrık bir şekilde durur.

Ayaklar, sırt omurlarıyla birleşmiş ve bütünleşmiş leğen kemiğine bağlıdır. Kısa ve kuvvetli olan uyluk kemiği öne doğru yatık gövdenin yan etleri içinde gizlenmiştir. Bu nedenle düz eklemi dışarıdan görülmez. Arkaya doğru eğik duran baldır kemiği oldukça uzun ve iridir. Kaval kemikleri kaynaşmıştır. Bilek ve ayak kemikleri kaynaşarak boru şeklinde parmaklara eklenmiştir. Beşinci parmak kaybolmuştur. Parmak sayısı genel olarak 3-4,
deve kuşlarında 2’dir. Arkaya dönük birinci parmak 2, içe bakan ikinci parmak 3, ortadaki üçüncü parmak 4, dıştaki dördüncü parmak ise 5 eklemlidir.

En uç eklemde tırnak oluşmuştur. Parmak sayısı ve eklemlerde türlere göre çok değişikliklere rastlanır.
İskelet kaslarla çevrilidir. Kanatlar çok kuvvetli kaslarla göğüs kemiğine bağlıdır. Ayak kasları da oldukça güçlüdür.

İç Organlar:
  • 1.Hava Delikleri
  • 2.Göğüs hava torbacıkları
  • 3Yemek borusu
  • 4.Kursak(Taşlık)
  • 5.Bezli Mide
  • 6.Yürek
  • 7.Çiğneme midesi
  • 8.Ciğer
  • 9.Bağırsak
  • 10.Karın hava torbacıkları
  • 11.Akciğer
  • 12.Yumurtalık
  • 13.Böbrek
  • 14.Yumurta Kanalı
  • 15.Dışkılık(Anüs)
  • 16.Sidik kanalı
  • 17.Kör bağırsak
Beyin kafatası boşluğunu doldurur. Omurilik omurga kanalının son ucuna kadar uzanır. Omurilikten ayrılan sinir sistemi bütün organlara ve kaslara kadar dağılır.

Kuşların kalpleri 4 gözlüdür. Sağ ve sol kulakçıkla karıncıklardan oluşur. Kalp atışları memelilerden daha hızlıdır.

Solunum organları akciğerler küçüktür. Memelilerde olduğu gibi serbest bir halde göğüs boşluğunda durmazlar. Tersine hücre dokuları ile gövde boşluğunun duvarlarına yapışık ve omurganın yanlarında, kaburganın ara boşluklarına gömülmüş bir halde bulunurlar. Kısa olan bronşları birçok kollara ayrılır. Bu kollardan yer yer birbirleriyle birleşen borular çıkar ve bunlar kılcal kan damarlariyle iç içe örgülenirler. Akciğerin bronşiyal borularından birçok hava kesesi çıkmaktadır. Bunlar belirli bölgelere, boyun, göğüs ve karın kısımlarına uzanır. Hatta leğen kemiği boşluklarına kadar sokulurlar. Bu hava keseleri hava deposu işini görürler.

Gövde, kanat ve ayak hareketlerinde sıkışır ve açılırlar, bu suretle ciğerlerde hava vantilasyonunu sağlarlar. Kuşlarda diyafram olmayışı, göğüs kafesi yapısı ve akciğerlerin yerleşimi dolayısıyla solunum işlemi de memelilerden farklıdır. Uçuşta kanat çırpma sırasında ciğerlere ve hava keselerine yapılan basınçla ciğerlerin körüklenmesi sağlanır ve solunum meydana gelir. Uçmayan evcil kümes hayvanlarının zaman zaman kanat çırpmaları, uçamayan devekuşlarının yürürken ve koşarken küçük kanatlarını sürekli sallamaları solunumu sağlayan ihtiyacından doğar. Solunumda yararlı olan hava keseleri aynı zamanda vücut sıcaklığının korunmasını da sağlarlar.

Kuşlarda böbrekler iri ve uzunca, sırt kemiğinin iç çukuruna gömülmüş bir durumdadır. Böbrekten çıkan idrar kanalları bağırsağın arka tarafına uzanır ve eşey deliğinin üst kısmına açılır. Sidik salgısı kuşlarda sulu değildir. Beyaz, yoğun ve çabuk katılaşan bir maddeden ibarettir.

Kuşlarda sindirim sistemi de değişiklik gösterir. Kuşlarda ağız kısmında diş bulunmaz. Gaga kenarlarındaki testeremsi çıkıntılar ve diğer oluşumlar beslenmeleri ile ilgilidir. Gagalar da beslenme şekline göre değişiklik gösterir. Ağız içinde boynuzumsu bir madde ile kaplı ve hareketli olan dil, besinleri almaya ve yemek borusuna göndermeye yarar. Yemek borusu boyun uzunluğuna göre şekil alır. Bazı tanelerle beslenen kuşlarda ve yırtıcılarda yemek borusu genişleyerek kursak oluşmuştur. Alınan besinler kursakta yumuşatılır.

Pelikanlarda yemek borusu gırtlakta genişleyerek kese halini almıştır ve tükürük bezleri ile diğer salgılar bu keseye boşalır. Bütün kuşlarda yemek borusu alt kısımda genişler ve oval bir şekil alarak ön mideyi oluşturur. Ön mideye birçok salgı bezi bağlıdır. Ön mideden sonra güçlü kaslardan oluşan ve iç kısmı sertleşmiş, boynuzumsu bir madde ile kaplı katı veya konsa denilen kaslı mide gelir. Kaslı miğde alınan besinlere göre değişiklik gösterir. Yırtıcı kuşlarda bu mide zayıf kaslıdır. Tane yiyen kuşlarda ise sert kaslı ve içi karşılıklı sert iki plakadan oluşur. Kursak ve ön miğdeden geçerken yumuşayan besinler burada miğde hareketleriyle mihaniki olarak parçalanır ve öğütülürler. İnce bağırsak uzundur. Baş tarafına pankreas ve öd salgısı ulaşır. Kısa olan kalın bağırsağın sonunda uzunca iki kör bağırsak bulunur. Kalın bağırsak anüse açılır.

Kuşlar
yumurtalayarak ürediklerinden üreme organları da değişiklik göstermekte ve sürüngenlerin üreme organlarına benzemektedir. Erkeklerde böbreklerin ön yan tarafına ikişer tane yumurta biçiminde bulunur. Çiftleşme zamanı bu testisler şişer, genellikle soldaki daha büyük olur. Az gelişmiş olan ve böbreğin bir kısmından oluşan yan testisler sidik kanalının dış yanından aşağıya doğru iner ve uçları sperın baloncukları ile şişen sperma kanallarıyla birlikte anüsün iç tarafındaki iki çıkıntıya ulaşır. Kuşların çoğunda çiftleşme organı yoktur. Yalnız ördekgiller familyasında anüsün karına bakan iç duvarından çıkan iki kabarcık ile payandalanmış ucu dışarı çıkabilen bir penis bulunur. Penis üzerindeki oluk, sperma kanatlarının ucu olan kabarcıklardan çıkan spermayı dişiye iletmeye yarar.


Leylek ve balıkçıllarda ise penis körelmiş, anüsün iç duvarında bir siğil şeklini almıştır.

Dişilerde üreme organı yumurtalık ve yumurta kanalından ibarettir. Sağ yumurtalık ve yumurta kanalı körelmiş veya tamamen ortadan kalkmıştır. Çiftleşme ve yumurtlama zamanı sol tarafta bulunan üzüm salkımı şeklindeki yumurtalık ve dolambaçlı döl kanalı olağan üstü büyür. Döl kanalı üzerinde bulunan uzunluğuna katlanmış derideki sümüğümsü bezler yumurta akı maddesini ve arka taraftaki bezlerde iplikli yumurta derisini oluştururlar. Döl yolunun sonunda kısa ve geniş kısım döl yatağı adını alır. Burada çeşitli renklerde ve poröz olan yumurta kabuğu oluşur. Kısa ve dar olan uç kısmı sidik borusunda olduğu gibi dış yandan kloaka açılır. Her dişinin eşey organında erkek eşey organını karşılayan ve aynı bölgede anüsün iç duvarında yer alan bir klitoris (bızır) bulunur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Mart 2018 01:20
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
14 Aralık 2012       Mesaj #4
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Duyu Organları
Kuşlarda duyu organları arasında görme organı göz en çok gelişme gösteren organdır. Kuşların büyük bir bölümünde gözler kafanın iki yanında yer alır.
Sadece gece yırtıcılarında gözler kafanın ön tarafındadır. Kuşlarda gözlerin çok az hareketli olmasına karşın baş ve boyun büyük hareket kabiliyetine sahiptir. Kuşlarda göz kapakları çok hareketlidir. Göz kapaklarından ayrı olarak gözü örtebilen hareketli ve saydam bir zar (nictitans) bulunur. Bütün kuşlarda daralıp genişleyebilen göz bebekleri yuvarlaktır. Retina tabakası ön kısma nazaran daha geniştir. Gözü çevreleyen katı tabakanın içinde ve cornea kenarlarının arkasında kemik tabakacıklarından oluşan bir halka vardır. Cornea tabakası bütün kuşlarda kuvvetli bir şekilde kubbeleşmiştir. Retina tabakasının büyüklük ve gelişmişliğine paralel olarak keskin ve net görebilme çok gelişmiştir. Durdukları yerde bir dairenin 300°’lik sahasını görebilirler.

İşitme organı olan kulak, gözlerin hemen arkasında, başın iki yanında yer alır. Kuşlarda da kulak, iç, orta ve dış kulak olmak üzere üç kısımdan ibarettir. Fakat dış kulak pek dikkati çekmez. Genellikle dıştan bir tutam kalem tüyü ile çevrili ve örtülüdür. Bazı kuşlarda kulağı çevreleyip örten kalem tüylerinin rengi değişiktir.

Koku alma organı burun, üst gaganın dip kısmında yer alır. Çoğunlukla tam olmayan bir ara perde ile ayrılmış burun boşluğunda koku alma görevini taşıyan

midye şeklinde bir çift oluşum vardır. Her iki burun deliği üst gaga dibine yakın bir yerde bulunur. Bazı kuşlarda burun delikleri sert kıllarla örtülüdür (Kuzgun) azılarında ise (fırtına kuşlarında) boru şeklinde uzamış ve birbirleriyle birleşmiştir.

Tat alma organı, dil ve gaganın iç kısmıdır. Yumuşak olan dil dibi ile damakta yer alan tomurcuklar vasıtasıyla tad alma olayı gerçekleşir. Gaga ve dil, dokunun organı vazifesini de görmektedir.

Çulluklar, ördekler ve genellikle diğer su kuşlarında yumuşak gaga derisi üzerinde yer alan cisimcikler gaganın dokunma organı olarak iş görmesini sağlar. Ayrıca böcekler beslen diğer bazı kuşlarda (ağaçkağanlar) oldukça uzun olan dilleri de dokunma organı vazifesini görür.

Tüy Yapısı
Kuş tüyleri karmaşık bir yapıdadır. Keratinleşmiş deri hücrelerinden oluşur. Kanat ve kuyrukta yer alan büyük tüyler (telekler) uçmaya yarar. Vücudu, bir kiremit örtüsü gibi kaplayan dış tüyler ıslanmaktan korur, alttaki ince ve yumuşak tüyler ise vücut ısısının kaybını önler.

Bir kuş tüyü, tüy ekseni ve tüy bayrağından oluşur. Tüy ekseni içi boş ve yuvarlak oyan tüy kökü ile içi ilik dolu dört köşeli tüy gövdesinden ibarettir. Tüy bayrağı ise gövdeden çıkan dallardan, bu dallardan çıkan yan dallardan ve bunların üzerindeki ucu çengel gibi küçük dalcıklardan oluşur. Bu çengelli dalcıklar, üzerinde çengelli dalcık bulunmayan yan dalları kavrayarak tüylerin dik durmasını sağlar

Tüyler eksen ve bayrak kısımlarına göre üç gruba ayrılır:

Telekler
Büyük ve uzun tüylerdir. Yan dalcıkları çengellidir ve bu tüyler dik dururlar. Telekler kuş vücudunun belli bölgelerinden çıkarlar. Bu bölgelerin dışında kalan kısımlar ya tamamen çıplak veya hav tüyleri ile örtülüdür. Telekler de; uçma telekleri, kuyruk telekleri ve örtü telekleri olmak üzere üç çeşittir. Telekler çeşitli renklerde olabilirler.

Uçma Telekleri: Kanat şekline dönüşen ön ekstremitenin el ve alt kol kısmında bulunur. Genellikle 10 tane el uçma teleği (esas uçma tüyü) kanat ucundan bilek eklemine kadar sıralanır. Daha küçük olan alt kol uçma telekleri (ikinci derece uçma tüyleri) bilek ekseninden dirseğe kadar sıralanır ve sayıları değişiktir. Tüylerin uzunluklarına ve bayrak şekillerine göre kanatlar sivri veya küt bir görünüm alırlar.

Kuyruk Telekleri: Kuyruktaki büyük tüylerdir. Uçarken dümen görevini yaparlar. Sayıları genellikle 12’dir. Bazı türlerde 10, bazılarında 20’ye kadar, hatta bazılarında daha fazla da olabilir. Kuyruk telekleri son kuyruk omuruna bağlanmıştır. Buradaki kasların hareketiyle yelpaze gibi açılabilir, aşağı ve yukarı hareket edebilir. Çok değişik şekillerde olan kuyruk tüyleri bazı türlerde körelmiştir. (Yumurta piçi) Kuyruk teleklerinin uzunluk ve yapılarına göre basamaklı, kama şekilli yuvarlak, dört köşe, girintili ve çatallı kuyruk şekillerine rastlanır.

Örtü Telekleri: Uçma tüylerinin ve kuyruğun dibinde kiremit gibi dizilmiş kısa tüylerdir. Kanatların üst ve alt taraflarında birkaç sıra örtü tüyü bulunur. Üsttekilere kanat üstü örtü tüyler, alttakilere kanat altı örtü tüyleri denir. Uçma teleklerine en yakın olan örtü tüyleri en büyükleridir, bunlar da el ve kol örtü tüyleri adını alırlar. Vücudun diğer bölümleri de çeşitli büyüklükteki örtü tüyleri ile kaplıdır. Kuyruk Şekilleri: 1.düz 2.Yuvarlak 3.Kama kuyruk 4.basamaklı 5.Girintili 6.Çatal


Hav Tüyleri
Yan dalları üzerinde kanca gibi çıkıntıları bulunmadığı için bu tüyler dik durmazlar, yumuşak ve gevşek bir haldedirler. Bu tüylerin gövde kısmı da genellikle ince ve zayıftır. Bazen tüy gövdesi körelmiş olup tüy dallarının hepsi tüy kökünden birbirine çok yakın olarak çıkarlar. Hav tüyleri teleklerinin altında yer alır ve kuşun vücut ısısını korumaya yararlar. Renkleri genellikle beyaz veya gridir.

Kıl Tüyleri
Eksenleri uzun ve incedir. Bayrak kısımları körelmiştir. Telek tüyleri arasında dağınık olarak bulunur. Gaga dibinde yer alanlar bazen kalın ve sert sakal veya bıyık kılları haline dönüşürler.

Tüy Değişimi
Memelilerde ve kuşlarda deriden oluşan kıllar, tüyler, tırnaklar, dış etkilerle devamlı yıprandıklarından zamanla bunların yerine yenileri oluşur. Bu yenileme işi bazen yavaş yavaş (memelilerde deri, tırnak; kuşlarda pençe ve gaga) bazen de belli zamanlarda ve oldukça hızlı bir şekilde oluşur (Kıl ve tüy değiştirme). Ekseri kuşlar bütün tüylerini senede bir defa, bazıları iki defa değiştirirler. Bazı kuşlar küçük örtü tüylerini senede iki defa, kanat ve kuyruk teleklerini ise bir defa değiştirirler. Tüy değiştirme yavaş olduğundan, genellikle 1-3 ay sürdüğünden kuşlar tamamen çıplak kalmaz ve uçma yeteneklerini kaybetmezler. (Yırtıcı kuşlar, güvercinler, tavukgiller, martılar, ötücüler).

Fakat kaz, ördek, kuğu, turna ve bazı bataklık kuşları uçma teleklerini birden döktüklerinden birkaç hafta uçamazlar. Bu durumlar dışında değişik şekillerde tüy değiştiren türler de vardır. Bazılarında erkek ve dişi değişik zamanlarda tüy değiştirir.

Tüy değişimi derideki tüy yuvasında yeni tüyün büyümesi ve üstteki yıpranmış tüyün atılmasıyla oluşur. Bu tüy yenilemede renk değişikliklerine de rastlanır. Yılda iki kez tüy değiştiren kuşlarda genellikle yaz ve kış renklerinde farklılıklar görülür.

Kuşlarda arka ekskremiteler yürüme bacaklarıdır. Bacağın üst kısmında yer alan uyluk kemiği ve diz eklemi bacak kasları ve karın tüyleri tarafından örtüldüğünden dışarıdan görülmez.

Ayak Yapıları


Alt bacakta kaval kemiği kamış kemiği ile birleşerek but kemiğini oluşturmuştur. But kemiğinden sonra bilek ve tarak kemiklerinin birleşmesinden oluşan oldukça uzun ayak kemiği gelir. Bu kemiğin alt ucundaki çıkıntılara ikinci, üçüncü ve dördüncü parmaklar bağlanır. Birinci (arka) parmağı olan kuşlarda bu parmak ayak kemiğinin iç kenarındaki çıkıntıya bağlanır. Beşinci parmak yoktur. Parmak sayısı genellikle 3-4’tür. Birinci parmak 2, ikinci parmak 3, üçüncü parmak 4 ve dödüncü parmak 5 parçalıdır. Parmaklar bazı türlerde öne ve arkaya dönebilir. Ayaklar keratin pullarla kaplıdır. Bu pullar da çok değişik şekillerde olur. Bazı türlerde ayaklar ve bazen parmaklar da tüylerle kaplıdır.
Kuşlarda ayaklar, yaşam ve hareket tarzlarına göre çok değişik yapılar gösterir.

Yürüme Bacakları
Bu ayak tipinde but, ayak eklemine kadar tüylüdür. Bunların da değişik tipleri şunlardır:
  • Koşucu Ayaklar: Bu tipte birinci (arka) parmak bulunmaz.
  • Adımlayıcı Ayaklar: Parmakların, üçü öne biri arkaya dönüktür. Orta ve dış parmaklar ortaya kadar birbirine birleşmiştir.
  • Sıçrayıcı Ayaklar: Üç parmak öne biri arkaya dönüktür. Orta ve dış parmaklar yalnız diplerinde birleşmiştir.
  • Eşinici Ayaklar: Parmaklardan üçü öne biri arkaya dönüktür. Öteki parmaklardan uzun olan orta parmak eşinmeye uygundur.
  • Yakalayıcı Ayaklar: Tırnakları sivri ve kıvrık olup birinci ve ikinci parmak ve tırnakları diğerlerinden uzundur.
  • Tırmanıcı Ayaklar: Parmakların ikisi öne, ikisi arkaya dönüktür.
  • Tutunucu Ayaklar: Dört parmak da öne dönüktür.
  • Döner Parmaklı Ayaklar: Öne dönük üç parmaktan dıştaki istenilince arkaya döndürülebilir.
  • Yarık Ayaklar: Öne dönük üç parmak diplerine kadar serbesttir.
Batalık ve Su İçinde Yürümeye Yarayan Bacaklar
Bu tipte but kemiği tamamen veya kısmen tüysüzdür. Üç değişik ayak tipi vardır:
  • Tek Bağlı Ayaklar: Orta ve dış parmaklar bir deriyle birbirine bağlıdır.
  • Çift Bağlı Ayaklar: Öndeki parmaklar dip kısımlarında kısa bir deriyle birleşmiştir.
  • Boğumlu Ayaklar: Parmakların etrafındaki deri boğumludur.
Batalık ve Su İçinde Yürümeye Yarayan Bacaklar
Bu tipte but kemiği tamamen veya kısmen tüysüzdür. Üç değişik ayak tipi vardır:
  • Tek Bağlı Ayaklar: Orta ve dış parmaklar bir deriyle birbirine bağlıdır.
  • Çift Bağlı Ayaklar: Öndeki parmaklar dip kısımlarında kısa bir deriyle birleşmiştir.
  • Boğumlu Ayaklar: Parmakların etrafındaki deri boğumludur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Mart 2018 01:22
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
14 Aralık 2012       Mesaj #5
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Gaga yapıları


Keratinden oluşan gaga üst ve alt gaga olmak üzere iki kısımdır. Üst gaga, üst çene ve burun kemiklerinin, alt gaga ise alt çene kemiklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Üst gaga burundan itibaren devam eden sırt kısmı, genellikle az veya çok eğik olan gaga ucu ve keskin gaga kenarlarından oluşur. Gaga kenarlarında çoğunlukla diş şeklinde çıkıntılar veya testere gibi tırtıklar bulunur. Alt gaga ise her iki alt çene kemiği uçlarının birleştiği gaga ucu ile çene kemikleri arasını örten, bazı türlerde yumuşak bir deriden oluşan gaga altından oluşur. Birçok kuşta üst gaga dibinde yumuşak ve genellikle sarı renkte bir deri vardır. Bir kısım bataklık ve su kuşlarında bu deri bütün gagayı örter ve zengin sinir uçları ile dokunma organı görevini görür.

Kuşların beslenme tarzına bağlı olarak çok değişik şekillerde gagalara rastlanır. Yırtıcı kuşların gagaları kanca gibi kıvrık, sivri, keskin ve çok güçlüdür. Deri, et ve hatta kemikleri parçalarlar. Tohum yiyen kuşlarda gagalar kalın ve koniktir. Bataklık ve sulak alanlarda yaşayan kuşların gagaları genellikle uzundur. Böcek yiyen kuşların gagaları ince ve sivridir. Pelikan gagası ise alt çenedeki esnek derisiyle büyük bir kepçe gibidir. Gaga şekilleri de kuşların tanınmasında ipuçları verir.

Kuşlarda Beslenme
İç organlar bölümünde kuşların sindirim sistemi hakkında özet bilgiler verilmiştir. Kuşlarda gaga; besinleri tutmaya, koparmaya ve parçalamaya yarar. Ağız kısmında, aldığı besinleri öğütmeye, ufalamaya yarayan diş gibi bir organ yoktur. Taneyle beslenenler taneleri olduğu gibi veya gagalarıyla kırarak, etle beslenenler ise avlarını parçalayarak yutarlar. Kuşların çoğu besinlerini büyük parçalar halinde yutar. Yutulan besinler kursağı olan kuşlarda bir süre kursakta kalıp yumuşatılır. Besinler midede parçalanır. Ön midede sindirim fermentlerini alarak taşlığa (kaslı mideye) geçen besinler burda küçük parçalar haline gelir ve bağırsaklara geçer. Sindirim bağırsakta tamamlanır. Selüloz ise körbağırsakta sindirilir. Çok hareketli olan ve çok enerji harcayan kuşlar çok gıda almak zorundadırlar. Yalnız ot ve yaprak gibi besinlerle beslenen kuş türü çok azdır. Bitkisel besinlerle beslenen kuşlar genellikle filiz, körpe yaprak meyve tohumları yerler. Bitkisel besinlerin sindirimi hayvansal besinlerden daha zor olduğundan ve gelişme sürecinde protein ihtiyacı yüksek olduğundan bitki ve tane yiyen kuşların çoğu yavrularını böcek ve kurtlarla beslerler. Belli bir süre hayvansal proteinle beslenen yavrular gelişince yine bitki ve tanelerle beslenmeye başlarlar. Kuşların büyük bir bölümü hayvansal gıdalarla beslenirler. Böcekler, kurtlar, larvalar, yumuşakçalar, krustaseler, sürüngenler, balıklar, küçük memeliler, orta boy memeliler ve yavruları ile çeşitli kuşlar değişik kuş türlerinin besinlerini oluştururlar. Hayvansal besinlerle beslenen kuşlar sindiremedikleri tüy ve kemikleri (baykuşta olduğu gibi) bir yumak halinde ağız yoluyla dışarı atarlar. Böcek yiyen kuşların çoğu da sindiremedikleri sert kitin parçalarını aynı şekilde kusarlar. Gündüz yırtıcıları tüy, kemik, kıl gibi parçaları yemezler. Akbabalar, özellikle kuzukuşu (Gypaetus barbatus) kalın sığır kemiklerini bile midede oluşan asit (Hcl) ile eritirler. Balıkla beslenen kuş türlerinden yalı çapkınları pul ve kılçıkları ağız yolu ile dışarı atmalarına karşın, martı, pelikan ve balıkçıllar bu kısımları da sindirirler. Meyvelerle beslenen kuşların birçoğu meyvelerin etli kısımlarını yer ve sindirirler, çekirdekleri ise bağırsak veya ağız yolu ile dışarı atarlar. Böylece bitkilerin yayılmasını da sağlamış olurlar.

Kuşların dışkıları da beslenmelerine göre farklıdır. Tane ve tohumlarla beslenen kuşların dışkıları kuru ve katıdır. Hayvansal besinlerle beslenenlerin ise cıvık ve genellikle yapışkandır. Meyvelerle ve bitkilerle beslenen kuşların dışkıları genellikle renkli (Yeşil, mor) ve içlerinde çeşitli tohumlar vardır.

Kuşların birçoğu yavrularını uzun bir süre yuvada besler. Bir kısmı kursaklarında veya ön midede yumuşayan, yarı sindirilmiş besinleri kusarak veya yavruların gagalarını ağız ve kursaklarına kadar sokmalarını sağlayarak beslerler. Güvercin yavruları ise ana babalarının kursaklarında oluşan sütümsü bir maddeyi gagalarını ana babalarının boğazına sokarak alıp beslenirler.

Üreme ve Yumurtaları
Yumurtanın yapısı: 1.Kalker yumurta kabuğu 2.İç yumurta zarı 3.Yumurta akı 4.Yumurta akındaki yüzen bağlar 5.Yumurta sarısı 6.Besi maddesi(embrio plakası) 7.Yumurta sarısının zarı 8.iç yumurta zarı 9.Hava odası

Kuşlarda üreme yumurtlama yoluyla olur. Bütün kuşlar hazırladıkları bir yuvaya veya uygun bir yere yumurtlar, bir süre kuluçkada yatar ve yavruların yumurtadan çıkmasını sağlar. Bazı türlerde yumurtadan çıkan yavrular yuvayı hemen terk eder, ana-babalarıyla birlikte besinlerini ararlar. Bir kısım kuşlarda ise yavrular belli bir süre yuvada kalır, ana-baba veya herhangi bir tarafından beslenir, uçacak hale gelince yuvayı terk eder. Guguk kuşu yuva yapmaz, yumurtalarını başka kuşların yuvasına bırakır, yumurtadan çıkan yavrular da yuva sahibi kuş tarafından beslenip büyütülür. Kuşlar genellikle ilkbaharda çiftleşerek yuvalanır ve yumurtlarlar. Bu bazı kuşlarda senede bir kez, bazılarında iki kez, bazılarında ise 3-4 kez kuluçka olayı görülür. En çok yumurtlayan kuşlar tavukgillerdir. Bıldırcın 10-16, keklik ve sülün ise 15-20 yumurta yapar.

Kuşların yumurtaları şekil, büyüklük ve renk bakımından çok çeşitlidir. Genel olarak yumurta büyüklüğü kuşla ve çıkacak yavru büyüklüğü ile orantılıdır. Kuş büyüklüğüne göre en büyük yumurtayı kivi, en küçüğü de guguk kuşu yapar. Yumurtaların renkleri yuva yerlerine göre değişir. Oyuklarda, karanlık, kapalı yuvalarda kuluçkaya yatanların yumurtaları genellikle beyaz, açıktaki yuvalarda kuluçkaya yatan kuşların yumurtaları ise ortama uyacak şekilde renkli, lekeli ve benekli olur.

Kuşlar ve Doğal Pusula
Elde edilen bulgulara göre, kuşlar ‘sağ' gözleriyle Dünya'nın manyetik alanını görebiliyor. Alman bilim insanları, kuşların sahip olduğu bu özellikle sağ ile sol gözün arasında büyük bir farklılık olduğunu ortaya koydu. Bilim insanları, kuşların sol gözleri buzlu cam ile kapatılınca uçma kabiliyetlerinin bozulduğunu, ancak sağ gözleri kapatılınca hiç bir değişiklik yaşanmadığını belirtti.

Kuşların manyetik alanları algılayabildikleri ve bu yeteneklerini göç zamanlarında yön bulmakta kullandıkları keşfedilmişti. Alman bilim insanları ise, kuşların sağ gözlerinin gerçekten manyetik alanları görebildiğini ve bu bilgiyi beyinlerinin sol tarafına aktardıklarını ortaya çıkardı.

Kuşların sağ gözleriyle elde ettiği görüntü, normal görüşlerinin üzerinde parlak veya karanlık gölgeler oluşturuyor. Gölgeler kuş kafasını değiştirdikçe değişiyor ve gölgelerin oluşturduğu desenler kuş için doğal bir pusula görevi görüyor.

Manyetik Görüş Farkı
Bilim insanları, kuşların retinalarında mavi ışığa maruz kaldığında aktif hale gelen moleküller olduğuna inanıyor. Manyetik alanlar, bu moleküllerin tekrar hareketsiz hale geleceği süreyi etkiliyor. Manyetik alanların aydınlıktan karanlığa geçişinin daha aşamalı gerçekleşmesi ise normal görüşe kıyasla farklı bir etki yapıyor.

Frankfurt'taki Goethe Üniversitesi'nde akademisyen olan Katrin Stapput'un başkanlığını yaptığı araştırma ekibi teorilerini desteklemek için bir dizi testler düzenledi. Birkaç kuş alınarak bazılarının sol gözleri, diğerlerinin de sağ gözleri buzlu gözlük ile kapatıldı.

Göç zamanı gelince, kuşlar baca şeklinde bir kafeste salıverildi. Sol gözleri kapalı olan kuşlar beklendiği gibi kuzeye uçarken, sağ gözleri kapalı olanlar yönlerini karıştırdı ve farklı yönlere dağıldı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Mart 2018 01:22
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
12 Mart 2018       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

KUŞ


Kuşlar Aves sınıfını oluşturan sıcakkanlı, omurgalı hayvanlardır.

Gövdelerini örten tüyler başka hiçbir hayvan grubunda rastlanmayan özelliktedir ve genel olarak kuştüyü adıyla tanınır. Memeliler ve sürüngenler kuşlara en yakın iki sınıftır. Hayvanlar arasında yalnız kuşlar ve memeliler gövde sıcaklığını dış etkenlerden bağımsız olarak denetleyerek belli bir düzeyde tutabilirler. Ama kuşların ön bacakları memelilerden farklı olarak bir çift kanada dönüşmüştür. Kuşların kanadı yarasalar gibi uçan memelilerinkinden çok farklıdır. İster uçsun, ister kivi, penguen, devekuşu gibi uçamasın tüm kuşlarda kanat bulunur. Yumurtlayarak üreme özelliği ise kuşları memelilerden çok sürüngenlere yaklaştırır. Ayrıca kuştüyü. sürüngenlerinkine benzer pullardan gelişmiştir. Yumuşak tüylü bir kuş yavrusunun bir kertenkeleye ya da yılana benzer bir yanını göremezsiniz. Ama parlak tüyleri ve donuk bakışlarıyla bir horoz, sürüngen atalarından izler taşır. Kuşların sürüngenlere özgü başka bir özelliğine Avustralya'da yaşayan iriayaklarda rastlanır. Bu kuşlar yumurtalarını kuma ve yaprakların içine gömer; yavrular da açık havaya bazı sürüngen yavruları gibi kazarak çıkarlar (İRİAYAK).

Kuşlar yaklaşık 180 milyon yıl önce, dinozorları ve timsahları da içeren bir sürüngen grubundan türemiştir. Bu sürüngenlerden ba-zıları milyonlarca yıllık bir süreç içinde dişlerini ve öbür sürüngen özelliklerini yitirmiş, tüylü kanatlar ve kuyruklar geliştirmişlerdir. Uçmaya nasıl başladıkları ise bilinmemektedir. Bazı bilim adamları yüksek tüneklere tırmanarak kendilerini aşağı doğru süzülmeye bıraktıklarını düşünürken öbürleri, açık alanlarda hızla koşarak havalandıklarını öne sürmektedir.

Her Şey Uçmak İçin


Kuşların, gövdelerine oranla sürüngenlerinkinden çok daha iri beyinleri vardır. Kuşların tüm gövdesi uçmaya elverişli bir yapı kazanmıştır. Ağırlığı azaltmak için kemiklerinin içi kısmen boştur. Kasları çok güçlüdür. Gövde ağırlığı büyük ölçüde kanatların altında kalır. Gemilerdeki safrayla aynı işlevi gören bu ağırlık, hayvanın havada yalpalamadan dengeli bir biçimde uçmasını sağlar. Uçaklar yapılırken de ağırlığın kanatların altında kalması ilkesine titizlikle uyulur. Kuşun kuyruğu manevra yapmaya ve dengeye yardımcıdır.

Kuşların tüyleri farklı biçim ve boyutlardadır. Gövde tüyleri baştan kuyruğa kadar arkaya doğru yatık olduğundan uçuş sırasında hava direncini azaltır, düzgün ve kaygan bir yüzey sağlar. Kuşun uçmasını sağlayan kanat ve kuyruk tüyleri hafif olmasına karşın sert ve sağlamdır. Uçmak için gerekli itme kuvvetini büyük ölçüde kaynaşmış parmak kemiklerine bağlı tüylerden aldıklarından bu tüylere el uçma tüyleri ya da birincil uçma tüyleri denir.
Ad:  kuş2.JPG
Gösterim: 1852
Boyut:  75.8 KB
Kuşlar tüylerini düzeltip temizlemek için gagalarıyla "tarar" ve tüylerini korumak için kuyruksokumundaki bezin salgıladığı yağı gene gagalarıyla tüm gövdelerine yayarlar.
Kuşlar arasında uçma yöntemleri çok değişiktir. Karalar üstünde uçan küçük kuşlar kanatlarını sürekli çırparken birçok kuş hava akımlarından yararlanarak süzülür. Kuzgun ve şahin gibi iri yapılı kara kuşları tepeler arasında yükselen sıcak hava akımlarından, albatros ve yelkovankuşu gibi deniz kuşları okyanusların üstünde esen rüzgârlardan yararlanır. Albatroslar kanatlarını çırpmadan saatler boyu havada süzülerek gemilerle yarışabilir.

Uçma biçimleri kuş gruplarının birbirinden ayırt edilmesine yardımcı olur. Örneğin ördekler ve bazı kıyı kuşları düzenli kanat çırpışlarıyla bir doğrultu boyunca, ağaçkakanlar ve ispinozgillerin çoğu alçala yüksele uçar. Kırlangıçlar ve yelyutanlar ise uçarken sürekli ve birdenbire yön değiştirirler.
Kuşların kanatları doğal olarak uçma biçimlerine uygundur. Ormantavuğu gibi av kuşlarının kısa ve yuvarlak kanatları hızla havalanmaya yatkındır. Kartalların ve akbabaların kanatları hem hava akımlarından yararlanacak, hem de ağır gövdelerini taşıyacak ölçüde geniş ve küt uçludur. Atmacalar, kırlangıçlar ve kıyı kuşları ise uzun, uca doğru sivrilen kanatları sayesinde çabucak yön de-ğiştirebilirler.

Kuşun uçma biçiminden ne yaptığı kolayca anlaşılabilir. Kırlangıçlar havada böcekleri yakalarken sağa sola atılır; ama göç ederken çok daha düzgün bir doğrultu boyunca uçar. Bir kuş avlanırken ya da düşmanından kaçarken, yalnız başına ya da sürü halinde uçarken, üreme mevsiminde kur yaparken ya da belirlediği bölgesini savunurken çok değişik biçimlerde uçabilir. Havada ok gibi giden bir kuşun hızı konusunda genellikle yanılgıya düşülür. Oysa saatte 95 kilometreyi aşan bir kuşa ender rastlanır. Kuşların çoğu saatte 50 kilometrenin altında kalan bir hızla uçar.

Uçamayan Kuşlar


Afrika'ya özgü bir kuş türü olan devekuşu (Struthio camelus) uçamaz; ama kanatlarını saatte 70 kilometreye ulaşan bir hızla koşarken denge unsuru olarak kullanır. Emu (Dromaius novaehollandiae) 1,5 metreyi aşan boyuyla devekuşundan sonra yaşayan en iri kuştur. Avustralya'da yerleşimin başlamasıyla birlikte kırıma uğrayan birçok benzerinden geriye yalnız bu tür kalmıştır. Emular da çok hızlı koşabilir ve saatte yaklaşık 50 kilometrelik bir hıza ulaşırlar. Üç türden oluşan kiviler (Aptéryx cinsi) Yeni Zelanda'ya özgü uçamayan kuşlardır. Ağırlığı 450 gramı bulan yumurtaları gövdelerine göre son derece iridir. Ender rastlanan kuş türlerinden takahe (Notornis mantelli) yalnız Yeni Zelanda'da, Güney Adası'nın ıssız vadilerinde bulunur. Saz-tavuklarına akraba olan bu uçamayan kuş türü parlak mavi ve yeşil renklerle bezelidir.

Güney Amerika'ya özgü uçamayan iki kuş türünden oluşan rea (Rhea cinsi), devekuşlarının zebra ve antiloplarla birlikte dolaşması gibi, geyik ve guanako sürüleriyle karışık halde bulunur.
Pasifik Adaları'ndan Yeni Kaledonya'da yaşayan kagu (Rhynochetus jubatus), kanatlarını yalnız iki yana açıp "dans" ederken kullanır. Dalıcımartıların uçamayan tek türü olan büyük dalıcımartı (Pinguinus impennis) yakın bir zamana kadar Atlas Okyanusu'nun kuzeyindeki kayalık adalarda yaşıyordu. Ama 19. yüzyıl başlarında denizciler tarafından kırıma uğratılmış, sonuncu çift 1844'te öldürülmüştür. Bir zamanlar Afrika'nın doğu kıyıları açıklarındaki Mauritius Adası'nda yaşayan dodo (Raphus cucullatus) da yaklaşık 200 yıl önce yok olmuştur. Uçamayan kuşların genellikle bulundukları yerlerde yaşayan doğal düşmanları olmadığından, kaçmak için uçmaya gereksinimleri yoktur. Ama insanlar yalnız kendileri değil yanlarında getirdikleri köpek, kedi ve fare gibi hayvanlarla da bu kuşların sonlarını hazırlamışlardır.

Kuştüyü


Kuşun gövdesi uçmaya uygun olarak biçim-lendiği gibi gövdesini örten tüyler de yaşama biçimine son derece uygun bir gelişim göster-miştir. Bulunduğu yere ya da çıkma zamanına göre değişik özellikler taşıyan bu tüyler genel olarak küştüyü adıyla tanınır. Kuştüyü, kuşu yalnız sıcak tutmakla kalmaz, su kuşlarında deriyi sudan koruma işlevi de görür. Renkleriyse kuşun düşmanlarından korunmasına ve türdeşleriyle iletişim kurmasına yardımcı olur. Ayrıca erkekler renkleri ve desenleriyle dişiyi kendine çeker ya da rakiplerini korkutur.

Kuşun rengi genellikle yaşadığı çevreyle uyum içindedir. Ama bu durum tüylerin hep soluk ve düz renklerde olacağı anlamına gelmez. Örneğin keskin ışık ve gölge ayrımının birbirini izlediği çakıllı kıyılarda yaşayan poyrazkuşları ve yağmurcunlar, siyah beyaz tüylerle kaplıdır (KORUYUCU RENKLENME).

Kuştüyünün hem kur yapmak, hem de gözdağı vermek için gösterişli olması zorunludur. Kuyruk desenlerinin, kanatlardaki renkli çizgilerin, baş ve boyundaki süslerin ayrı ayrı önemi vardır. Bunlara tavuskuşları, lirkuşları ve cennetkuşları uzun kuyruklarıyla, çoğu ördek türü kanatlarındaki parlak renkli lekelerle, bayağı batağan (Podiceps cristatus) ve bayağı hindiler (Meleagris gallopavo) başlarındaki süsleriyle iyi birer örnektir. Batağanlarda olduğu gibi süsler bazen hem dişide, hem de erkekte görülür. Ama genellikle yalnız erkek kuşlar süslüdür. Göz alıcı tüyler erkeklerin kolayca gizlenmesini engeller. Bundan ötürü çok gösterişli erkekler arasında yalnız yaşama eğilimi yaygındır. Erkek görülüp öldürülse bile, anne ve yavruların yaşamı tehlikeye girmez. Ama birçok kuş kur yapma sırasında kullandığı tüylerini, kuyruklarını ve kanatlarını kapatarak, sorgucunu yatırarak gizleyebilir. Kuşların çoğu üreme mevsiminin ardından gösterişli tüylerini döktüğünden güzelliklerini önemli ölçüde yitirir (KUŞTÜYÜ).

Gaga


Kuşlar tüyleriyle olduğu gibi gagalarıyla da kolaylıkla ayırt edilebilir. Beslenme çeşitliliği türler arasında gaga yapısını belirleyen temel etkendir. Çobanaldatanların ve yelyutanların gagaları çok küçüktür; ama uçarken böceklerin kolayca yakalanmasını sağlayacak ölçüde açılır. Eskiden Yeni Zelanda ormanlarında yaşayan ve soyu 19. yüzyıl başlarında tükenen huyanın (Heteralocha acutirostris) çok ilginç bir gaga yapısı vardı. Erkeğin düz gagası çürümüş ağaç gövdelerini oyabilecek biçimde sivriydi. Dişinin ise uzun gagası aşağı doğru kıvrılıyordu. Erkek ve dişinin beslenme işbirliği yaptığı; erkekler düz gagalarıyla odunu delerken dişilerin böcek larvalarını çıkardığı sanılmaktadır.
Ad:  kuş1.JPG
Gösterim: 1654
Boyut:  66.8 KB

Küçük kolibrilerin uzun ve çok ince gagaları boru gibi uzamış çiçeklerin içinden balozu emmeye son derece elverişlidir.
Kıyı kuşlarının yanı sıra solucan bulmak için gagalarıyla toprağı ve çamuru kazan öbür kuşların genellikle ucu duyarlı gagalan vardır. Bu kuşların birçoğu kuzey yarıkürede ürer ve kışın güneye doğru göç eder. Besinlerini suyun yüzeyinde ya da sığlıklarda arayan ördekler geniş gagalarını süzgeç gibi kullanarak küçük canlıları yakalar. Kaşıkgagalarda bu yapı iyice belirginleşmiş ve ucu yayvanlaşan gaga kaşık biçimini almıştır. Okyanuslarda yaşayan borankuşları ve yelkovankuşları daha dar gagaları sayesinde yüzeyden küçük deniz canlılarını kapar. Batağanların ve öbür iyi dalıcıların gagaları suyu yarmaya uygun olarak düz ve sivri uçludur. Makasgagalar su yüzeyinin hemen üstünde uçarken gagalarının alt parçasını suya sokarak avlanırlar. Gagalarının alt parçası üst parçasından çok daha uzundur.

Meyve yiyen kuşlar yılın ancak belli dönemlerinde meyve bulabildiklerinden, başka besinleri de almaya elverişli oldukça kısa ve düz gagalıdır. Ama tukan ve boynuzgagadaki gibi iri gagaların meyve salkımlarına ulaşma amacına yönelik olarak geliştiği sanılmaktadır. Tohumla beslenen kuşlar, yedikleri tohumların çeşidine göre değişen irilikte, oldukça kısa ve kalın gagalıdır. Çaprazgagalar (Loxia cinsi) gagalarını, iğneyapraklı ağaçların kozalaklarından tohumları çıkarmakta kullanır. Papağanların gagaları çok güçlü ve kanca uçludur. Hemen hepsi tohum yemesine karşılık Yeni Zelanda'ya özgü kea (Nestor notabilis) genellikle koyun leşlerinden elde ettiği hayvansal yağla beslenir.
Yırtıcı kuşların gagaları avlarını parçalamaya yarayacak biçimde gelişmiştir. Bu kuşların çoğu avlarını güçlü pençeleriyle yakalar.

Bacaklar ve Ayaklar


Kuşların bacakları ve ayakları da yaşama biçimlerine uygundur. Tavuklar güçlü bacakları ve ayaklarıyla toprağı eşeleyip yiyeceklerini arar. Kolibri, yelyutan ve kırlangıç gibi yaşamını büyük ölçüde havada geçiren kuşların bacakları küçük ve güçsüzdür. Kartalların ve akrabalarının iri tırnaklarla donanmış pençeleri küçük hayvanları öldürecek ölçüde güçlüdür.
Yüzücü kuşların ayakları değişik biçimlerde perdeli bir yapı kazanmıştır. Pelikan ve karabatakların dört parmağı perdelerle birbirine bağlıdır. Öte yandan ördekler, martılar, sumrular ve borankuşlarının yalnız üç parmağı perdelidir. Batağanların ve mekelerin her bir ayak parmağında yanlara doğru yayılmış perdeler bulunur. Penguenler, karabataklar ve dalıcımartılar yaşamlarının önemli bir bölümünü suyun altında balık arayarak geçirirler. Bacakları suyun içinde ilerlemelerini kolaylaştıracak biçimde gövdelerinin arka bölümüne yakındır. Kıyı kuşları uzun bacakları yardımıyla gövdelerini suyun dışında tutarlar. Bazı parmakları arasındaki küçük perdeler suyun derinleştiği yerlerden kıyıya doğru yüzebilmelerini sağlar.

Yeryüzünün karlı bölgelerinde yaşayan kartavukları ve öbür ormantavukları kışın parmak kenarlarında gelişen pullar sayesinde karda batmadan dolaşabilirler. Jasanalar çok uzun parmakları sayesinde nilüfer gibi su bitkilerinin üstünde dolaşır, böcekleri ve öbür küçük hayvanları avlar.
Birçok kuşun ayaklarındaki dörder parmaktan üçü öne, biri geriye doğru uzayarak ağaç dallarını sıkıca kavrama özelliği kazanmıştır. Özellikle ötücükuşlar için tipik olan bu ayak yapısı, kuşların tünedikleri yerlerden düşmeden uyuyabilmelerini de sağlar.

Kuşlar Nasıl Yaşar


Her kuş türünün kendine özgü bir yaşamını sürdürme biçimi vardır. Bazıları gündüzleri hareketlenip, geceleri uyur. Öbürleri yalnız ya da büyük ölçüde geceleri hareket eder. Bazı kuşlar gün ışığı ve karanlığın yanı sıra. Ay'dan ve gelgit hareketlerinden de etkilenir.

Küçük ötücükuşların büyük bölümü ve başka birçok kuş tek başına yaşamayı yeğler. Bu kuşlar yalnız üreme mevsiminin başladığı bahar aylarında eşleşirler. Kuzgun (Corvus corax) ve bazı kuğular gibi birçok kuşun ise yaşamları boyunca tek eşli kaldığı sanılmaktadır. Baştankaralar gibi bazı türler çiftler halinde ayrı yerlerde ürer, kışın küçük gruplar halinde bir araya gelir. Küçük gruplar halinde yuva kuran, kışın sürüler halinde toplaşan kuşlar arasında ispinozgillerin birçok türü de vardır. Martılar genellikle kalabalık koloniler halinde üremekle kalmaz yıl boyunca da toplu yaşamayı sürdürürler. Çeşitli dalıcımartı türleri gibi bazı kuşlar ise üreme mevsimi sona erdiğinde küçük gruplar halinde yaşamaya başlar. Ötleğenler ve bazı kıyı kuşları gibi birçok göçmen kuş yalnız göç sırasında geniş sürüler oluşturur. Bir sığırcık (Sternus vulgaris) gündüz yalnız başına ya da küçük bir grup içinde beslenip, gece yüzlerce hatta binlerce türdeşinden oluşan sürülere katılabilir.
Kuşlar bahar ya da güz ayları yaklaşırken genellikle göçe hazırlanırlar. Bu göç tarlalar ile yakındaki ormanlar, ovalar ile daha yüksek yerler arasında olabilir. Öte yandan kutup sumrusu (Sterna paradisaea) Kuzey Kutbu'ndan Antarktika'ya kadar ekvatoru aşarak 16 bin kilometrelik yolu aşar (KUŞ Göçü).

kaynak: Temel Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

16 Ekim 2012 / jale_23 Cevaplanmış
12 Mart 2018 / Misafir Zooloji
22 Ocak 2014 / Misafir Cevaplanmış
11 Mart 2018 / Gabriella Zooloji
10 Aralık 2012 / Misafir Zooloji