Arama

Sesbilim (Ses Bilimi, Fonoloji, Fonetik Dil)

Güncelleme: 25 Temmuz 2013 Gösterim: 20.634 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Ağustos 2012       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Fonoloji (Ses Bilimi)
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Ses bilimi (fonoloji, fonetik dil), belirli dil seslerini (fonemler) inceleyen bir bilim dalıdır. Ses bilimi dil içindeki seslerin işlevlerini inceler. Konuşma seslerinin eklemlenmesi (articulatory), nakli (transport), alınması (receival) ile ilgili bir bilim dalıdır. Fonetiğin bu üç çalışma alanına karşılık gelen üç branşı vardır: eklemleme (articulatory), akustik ve işitim fonetiği (auditory phonetics). Fonolojiye zıt olarak, fonetik konuşma seslerinin fizikî yönüyle ilgilenir. Konuşma seslerinin tam bir transkripsiyonunu vermek için, birkaç özel alfabe vardır. Bu alfabelerden en çok kullanılanı bu metinde bulacağınız alfabe olan IPA’dır.

Ses bilgisinin alanı olan Fonoloji modern dilbiliminin alt alanıdır. Hangi şartlar altında hangi sesler ile kelimelerin birbirinden ayrılabileceğini araştırır. Bir kelime veya sesin ilk hecesini belirlemeye çalışır. Böyle sesler farklı fonemlerin temsilcisidir. Bu fonemler de bir dildeki anlam ayırt eden en küçük birimlerdir.
Fonoloji; fonemlerin farklı sistemlerini, -bir dildeki anlam ayırt eden en küçük birimleri- kapsar. (Bir dildeki anlam taşıyan en küçük birimlere morfem denir ve Morfoloji’nin araştırma alanına girer.) Fonetik, fonolojik bağlamdan bağımsız olarak seslerin detaylı tanımıyla ilgilenirken, Fonoloji, her bir dildeki ses birimleriyle uğraşır.
Sesbilim, dilin seslerini, dilsel iletişim dizgesindeki işlevleri açısından inceleyen bilim dalıdır. Sesbirim ve bürünbilim gibi soyut birimlerin incelenmesi üzerine kuruludur. F. de Saussure, J. Baudouin de Courtenay gibi araştırmacılardan esinlenen Prag Dilbilim çevresinde oluşmuştur.



Alanları
Sesbilimde, sesbilgisi gibi, kendi içinde birçok alana ayrılır. Bu alanlararı aşağıdaki biçimde gösterebiliriz:

1. Genel sesbilim

Bu bilimin inceleme alanı oldukça geniştir. Sadece bir dilin sesbilimsel dizgesini değil, bütün dillerin sesbilimsel dizgelerini ve bunların işleyiş kurallarını incelemeyi amaç edinir.

2. Karşılaştırmalı sesbilim

Bir ya da birçok dilin sesbilimsel dizgelerini birbiriyle karşılaştırarak bunlar arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri ortaya koymayı amaçlar. Bu bilimin elde etmiş olduğu bulgular çeşitli amaçlar için uygulanabilir.

3. Eşsüremli

Kısaca tanımlamak gerekirse, bir dilin sesbilimsel düzgesindeki evrimi göz önünde bulundurmadan, sadece bu dilin belli bir döneminde yer alan sesbilimsel dizgesini bir bütün olarak alır.

4. Artsürmeli sesbilim

Eşsüremli sesbilim aksine, sesbilimsel dizgelerin evrimini, bir dil durumundan öbürüne geçişte ortaya çıkan değişimleri ortaya çıkarmaya çalışır.


5. Ayırt edici özellikler

Fonolojinin bir başka önemli alanı ise ayırt edici özelliklerle ilgilenir. Bu bağlamda örneğin “sessiz” veya “seslendirici” gibi “üst sınıf özellikleri”nden bahsetmek mümkündür. Anılan bu özellikler yine “laryngal” özelliklerden ayrı tutulur (örneğin seslilik veya nefes vurgusu gibi); bunun yanı sıra seslendirmenin biçimine göre özellikler taşıyabilir (örneğin “burun sesi”); ya da seslendirmenin yerine göre özellikler belirlenebilir (örneğin dudaklı, gırtlaktan seslendirme vs.) Bu anlamda sesler farklı özelliklerin birer “matrix”i olarak da betimlenebilmektedir.


Sesbilimsel kurallar ve süreçleri

Fonolojinin diğer araştırma alanı ise, Türkçe ve Fincede var olan ünlü uyumu gibi ses ile ilgili olan olguları açıklamaya çalışan fonolojik kuralların nasıl oluştuğudur. Sesbilimsel süreçler şu şekilde açıklanabilir:
  • Benzeşme (İki sesin benzeşmesi)
  • Ayrışma
  • Ses Türemesi (Telaffuz kolaylığı için bir sesin eklenmesi)
  • Ses (ünlü) Düşmesi (Genellikle kelime sonundaki sesin düşmesi)
  • Bir kelimenin vurgusuz bir ünlüsünün kaldırılması
  • Zıtlığın kaldırılmasıKaynak

Ses ve söz uyumsal fonoloji

Ses ve söz uyumsal Fonoloji, Çincede olduğu gibi tonlamaya göre anlamı değişen sözcüklerin özelliklerini açıklar ve uygun olarak tanımlamaya çalışır.



Farklar
"Okunduğu gibi yazılan diller" kavramı ile "fonetik dil" kavramı arasında fark vardır, zira her dil kendi yazım stilini ve kurallarını üretmiştir ve o dilde yazılmış bir yazı o dilin okunuş kurallarına göre okunduğunda gayet yazıldığı gibi okunan(ya da tersi) bir dil olur. dolayısıyla yazıya aktarılmış her dil okunduğu gibi yazılan dillerdir ama bu onların fonetik dil oldukları anlamına gelmez.
Her dil ilk yazıya geçirildiğinde fonetik kurallara olabildiğince saygılı olduğu kabul edilir. Dilin yazımını fonetik olmaktan uzaklaştıran ise zamanla konuşulan dilde (spoken language) görülen değişikliklerdir. Konuşmada ortaya çıkan değişikliklerin anında yazıya yansıması hiçbir zaman söz konusu olamayacağından dolayı, yazım konuşulan dilin evrim hızına yetişemez, bu da zamanla yazıyla konuşulan dilin kopmasına, yazımın fonetik olmaktan uzaklaşmasına neden olur. Kimi dillerde bu evrim süreci çok dramtik yazım farklılıklarına yol açmışken (ing, fr) kimi dillerde daha az farklılık gözlenir (İspanyolca, Almanca vs).
Türkçe yazımı daha yeni adapte edilmiştir (1928). dolayısıyla herhalde günümüzde türkçe dünya üzerindeki en fonetik dillerden birisidir. dil evriminde 80 yıllık bir süre bir nefes alıp verme kadar olduğundan türkçe yazımı ile okunuşu arasında farklılıklar çok ama çok nadirdir. öte yandan süreç içerisinde her dil gibi türkçenin de yazımı ile okunuşları arasında farklar oluşacaktır, bu kaçınılmazdır. hatta şimdiden birkaç belirgin örnek ortaya çıkmıştır. Örneğin "değil mi" yerine "di mi", "geleceğim" yerine "gelcem", "peki, abi" gibi... Bu sayılan örnekler her ne kadar gözümüze yanlış kullanım gibi gelse de zaman içerisinde oluşan okunuş kaymaları (pronunciation shift) böyle oluşmaktadır.



Sesbilim Abecesi (Alfabesi)

Ünlüler

IPA International Phonetic Association anlamı taşımaktadır.
Harf / IPA özellikleri (çene, dudak biçimi, dilin devinimi) / Örnek
  • a [A] / geniş, düz, arkadil / anı [ÈAn1]
  • [a] / geniş, düz, öndil / laf [Èlaf]
  • e [e] / geniş, düz, öndil (kapalı) / elma [elÈmA]
  • [E] / geniş, düz, öndil (açık) / dere [deÈrE]
  • ı [1] / dar, düz, arkadil / ısı [1Ès1]
  • i [i] / dar, düz, öndil (açık) / iğde [iùÈdE]
  • [I] / dar, düz, öndil (kapalı) / simit [sIÈmIt]
  • o [O] / geniş, yuvarlak, arkadil (açık) / soru [s'ÈRu]
  • [o] / geniş, yuvarlak, arkadil (kapalı) / oğlak [oùÈlAk]
  • ö [¿] / geniş, yuvarlak, öndil (açık) / örtü [¿RÈtY]
  • [O] / geniş, yuvarlak, öndil (kapalı) / öğren [OùÈREn]
  • u [U] / dar, yuvarlak, arkadil (açık) / kulak [kUÈlAk]
  • [u] / dar, yuvarlak, arkadil (kapalı) / uğur [uùÄ]
  • ü [y] / dar, yuvarlak, öndil (açık) / ümit [YÈmIt]
  • [Y] / dar, yuvarlak, öndil (kapalı) / düğme [dyùÈmE]
Ünsüzler
Harf / IPA özellikleri (titreşim, çıkış biçimi, yeri) / Örnek
  • b [b] / ötümlü, patlamalı, çiftdudak / balık [bAÈl1k]
  • c [dZ] / ötümlü, sürtünücü, dil-öndamak / cam [ÈdZAm]
  • ç [tS] / ötümsüz, sürtünücü, dil-öndamak / seçim [seÈtSIm]
  • d [d] / ötümlü, patlamalı, dilucu-dişardı / dede[deÈdE]
  • f [f] / ötümsüz, sürtünücü, dudak-diş / firma[ÈfIRmA]
  • g [g] / ötümlü, patlamalı, dil-artdamak / karga [kARÈgA]
  • [j] / ötümlü, patlamalı, dil-artdamak (ön) / genç [ÈjEntS]
  • h [h] / ötümsüz, sürtünücü, gırtlak / hasta [hAsÈtA]
  • j [Z] / ötümlü, sürtünücü, dil-öndamak / müjde [mYZÈdE]
  • k [k] / ötümsüz, patlamalı, dil-artdamak / akıl [AÈk1l]
  • [c] / ötümsüz, patlamalı,dil-artdamak (ön) / kedi [ceÈdI]
  • l [l] / ötümlü, yandaralma, dilucu-öndamak / kul [ÈkUl]
  • [l] / / ötümlü, yandaralma, dilu.-öndamak (ön) / lale [lAùÈlE]
  • m [m] / ötümlü, genizsi, çiftdudak / dam [ÈdAm]
  • n [n] / ötümlü, genizsi, dilucu-dişeti / anı [ÈAn1]
  • [N] / ötümlü, genizsi, dil-artdamak / süngü [sYNÈjY]
  • p [p] / ötümsüz, patlamalı, çiftdudak / ip [ÈIp]
  • r [r] / ötümlü, çokçarpmalı, dilucu-dişeti / raf [ÈrAf]
  • [R] / ötümlü, tekçarpmalı, dilucu-dişeti / ırmak [1RÈmAk]
  • [Ä] / ötümlü, sürtünücü, dilucu-dişeti / bir [ÈbIÄ]
  • s [s] / ötümsüz, sürtünücü, dilucu-dişeti / ses [ÈsEs]
  • ş [S] / ötümsüz, sürtünücü, dil-öndamak / aşı [ÈAS1]
  • t [t] / ötümsüz, patlamalı, dilucu-dişardı / ütü [YÈtY]
  • v [v] / ötümlü, sürtünücü, dudak-diş / var [ÈvAÄ]
  • [V] / ötümlü, sürtünücü [yarı ünlü] / tavuk [tAÈVUk]
  • y [j] / ötümlü, dil-öndamak [yarı ünlü] / yat [ÈjAt]
  • z [z] / ötümlü, sürtünücü, dilucu-dişeti / azık [AÈz1k]
  • [½] / ötümsüz, sürtünücü, dilucu-dişeti / yoz [Èj'½]

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
_Ceyda_ - avatarı
_Ceyda_
Ziyaretçi
25 Temmuz 2013       Mesaj #2
_Ceyda_ - avatarı
Ziyaretçi
Sesbilim
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

1. Ses Biliminin Tanımı
Ses bilimi, ses birimi (fonem, phonem) adı verilen ve anlam ayırd edici özelliği bulunan dil içindeki seslerin işlevlerini/görevlerini inceleyen dil bilimi koludur. Bu yönüyle kimi dilcilerce, görevsel ses bilgisi diye de adlandırılır. Hece yapısı, vurgu, aksan, titremleme ve ses olayları gibi konular ses biliminin inceleme alanında yer alır.

Diller, bir dilin lehçeleri ya da ağızları arasında bile ses dizimi bakımından farklılıklar söz konusudur. Aynı dile ait kelimenin farklı coğrafyalarda farklı seslerle telaffuz edildiğine duyabilirsiniz. Türkiye Türkçesinde ölçünlü dildeki "kazak" kelimesinin, İsparta Eğridir'de "gazak", Senirkent'te ise "gozak" biçiminde telaffuz edilmesi buna örnek gösterilebilir. Yine bir geniz sesi olan nasal n [ñ] ölçünlü dilden kalktığı için, "baña" kelimesi normal n ile "bana" biçimiyle telaffuz edilmektedir.

Fonolojik ve Fonetik Ayrımı
Fonolojiyiilk defa 1928’de La Haye 1. Dilciler Kongresinde : Önerme 22 bildirisiyle tanıtanlar kurucuları R. Jakobson, S. Karcevsky, N. S. Trubetzkoy’dur. Fonologların amacı dilin ses sistemine görevli yanların araştırılması olduğuna göre ilk iş sisteminde ses birimlerini belirtmekti:ses birimlerine fonolojide fonem denir (BAYRAV, 1996:94-95) . Bazı kaynaklarda fonetik için sesbilim, fonoloji için görevsel sesbilim kavramları kullanılmaktadır.

qszck

Yukarıdaki tabloda Selen (1983:20-21) Fonetik ile Fonoloji arasındaki farklılığı ortaya koymuştur. Fonetik konusunu örneklerle açıklamak gerekirse; Fonetik anlamalı birimler oluşurken seslerin nasıl çıkarıldığını (örneğin b-sesi iki dudakta ağız yolunu kapayıp birden açarken sestellerini titreştirek), nasıl dizildiklerini ( örneğin y,p,a sesleri “yap” ya da “pay” biçiminde dizilirler ama “ayp”, “apy”, “ypa”, “pya” biçimlerinde dizilemezler), seslerde eş zamanlı değişim (l-sesi ön ünlülerle birlikte “ince”, art ünlülerle birlikte “kalın” çıkarırlar) ve art zamanlı değişim kurallarını inceler. Örneğin sözcük başında [d] sesine dönüşmesiyle eskiden /t/ ile söylenen bir çok sözcük bugün /d/ ile söylenmektedir (Bkz.Selen 1979:1-8).

qszd1

Fonoloji
Sesleri tamamıyla dilbilim açısından, maddesel yönlerinden çok, iletişimde gerçekleşen işlevsel yönlerini dikkate alarak irdeler. İncelemelerinde seslerin birbiriyle olan ilişkilerini, ayrı bir deyişle dizgesel özelliklerini ortaya çıkarır.

Fonolojide dil seslerinin hareket edilerek bu seslerin görevleri ortaya koyulmuştur. Kavramlaştırma sürecinde ise seslerin ortaya çıkardığı bu faklılıkları yada ayırıcı özellikleri belirten “fonem” kavramı ortaya atılmıştır. Aksan (1979) bu kavramı “anlam ayırt edici birim” biçiminde tanımlamıştır.

2.1. SAUSSURE SONRASI AVRUPA DİLBİLİMİ

2.1.1 Prag okulu: İşlevselcilik
Çağdaş alanda sesbilimin kurucusu sayılan N.S. Trubetzkoy, Prag Dilbilim Çevresinin önde gelen sözcüsü, işlevsel dilbilimin belli bir alanda tümü kapsayıcı ilk örneklerini sunan öncüsüdür.
Trubetzkoy’un kendisi gibi Rus göçeni olan R. Jakobson ve S. Karsevski’yle birlikte 1928’de Prag Dilbilim Çevresine (kuruluşu:1926) katılması dilblimin tarihinin önemli olaylarındandır. Bu bilginlerin La Haye’de toplanan Uluslararası 1. Dilbilimciler Kurultayına (1928) sunduğu “öneri” ya da dilbilim, özellikle de sesbilim izlencesi büyük bir yankı uyandırmış, kısa bir süre sonragenişletilerek Prag Okulunun ilkelerini içeren bir tür bildiri niteliği kzanmıştır(1929)

Prag dilbilimcileri, Saussure’ün dil, söz ayrıımını sesbilimde uygulayarak sesbirim(phoneme) kavramına açıklık getirmişlerdir. Konuşma sesleri “söz”e bağlanmış, sesbirim ise dilin bir öğesi olarak kabul edilmiştir. Saussure’ün karşıtlık kavramında yola çıkarak seslerin ayırıcı nitelikleri (ötümlü, ötümsüz, sızmalı, sürtünmeli vb) belirlenmiş ve sesbirimin işlevsel bir birim olduğu, Prag dilbilimcilerince ortaya konuluştur. Bu konuyu daha sonra evrensel boyutta ele alan aynı okulun üyelerinden R. Jakobson, dünya dillerinde on iki ayırıcı karşıtlık belirlemiştir.

Prag dilbilimcileri ayrılığın belli bir karşıtlıktan geldiğini ileri sürmüşlerdir. Örneğin Türkçedeki “bel”, “kel”, “sel” ve “yel” sözcükleri arasında birbirine karşıtlık bulunmaktadır. Bu karşıtlığın nedeni örnekte görülen sözcüklerin ilk seslerin ( /b/, /k/, /s/, /y/ ) arasındaki ayrılıklardır. Bu sözcükleri incelerken bütünü incelemeye gerek yoktur. Sadece ilk seslerin incelenmesi gerekli farklıkları ortaya çıkarcaktır.

2.1.1.1 Prag Dilbilim Çevresi’nin Temel İlkeleri

2.1.1.1.1 Dil işlevsel bir dizge olarak düşünülmelidir.

Prag Dilbilim Çevresi temsilcileri dizge ve işlev terimlerine eşit ağırlık verirler Dil insan etkinliğinin bir ürünüdür. Başka bir deyişle, dil incelenmesinde, işlev göz önünde bulundurulduğunda , dil belli bir amaca uygun ifade araçlarının oluşturduğu bir dizge olarak tanımlanabilir.

2.1.1.1.2 Dilbilimcinin dile yöntemsel yaklaşımı eşzamanlı olmalı ve konuşucunun sezgisine başvurulmalıdır.
Sezginin kuramsal önemi nedeniyle, yöntemsel öncelik eş zamanlı incelemeye verilmelidir, çünkü konuşan özne belli bir dil durumunun farkındadır. Sezgiye başvurma yanlız basit bir yöntem seçimi değildir, bu her şeyden önce temel felsefe bir düşünce ürünüdür. Öznenin bilinci dilsel çözümlemenin dayanağıdır.

2.1.1.1.3 Dilin işlevsel dizge düşüncesinin sadece eşzamanlı düzleme değil aynı zamanda artzamanlı düzleme de uygulanması gerekir.

2.1.1.1.4 Prag Dilbilim Çevresi’nin amaçlarından biri de dillerin oluşturduğu dizgelerin bir tipolojisini gerçekleştirmektir.

Prag Dilbilim Çevresi’ne göre dil iletişim açısından ele alınarak, belli bir yapı içindeki olgular ancak eşzamanlı olarak incelendikten, başka bir deyişle her dilsel olgunun işlevi tam olarak betimlendikten sonra, tarihsel geliim ve evrim açıklamasına geçilebilir. Prag Dilbilim Çevresi, dilsel olguların öncelikle eşzamanlı bir incelemeyle ele alınması gerektiğini ileri sürerken,artzamanlık/eşzamanlılık arasında da aşılamyacak engeller koymaz

2.1.2 Fransız İşlevsel Dilbilim Okulu
Fransa’da özellikle A.Martinet tarafından sürdürülen İşlevsellik (Fonctionnalisme) anlayışı,dilbilimsel bir çözümleme yöntemidir.İşlevsel Dilbilim dil sistemi içindeki öğeleri ve bu öğeler arasındaki ilişkileri bildirişimdeki işlevleri açısından incelerler. Bu dilsel işlevler her türlü önsellikten uzak durularak ve yalnızca dilsel gereçler incelenerek saptanır.

Dilin bildirişim işlevine ağırlık veren ve konuşucunun sözcelerde gerçekleştirdiği değişik seçmelerin görünürdeki özelliklerini bulmaya çalışan A.Martinet ve çevresindeki dilciler daha çok görevsel sesbilgisi İşlevsel veYapısal bir sesbilgisidir, bir başka deyişle dilin öbür sesbirimleriyle kurdukları ilişkiler açısından betimler ve sınıflandırır. A. Martinet, genel sesbilim, eşzamanlı sesbilim çaılşmalarının yanı sıra, artzamalı sesbilmle de yakından ilgilenmiştir.

2.1.3 Kopenhag Dilbilim Çevresi: Glosematik
Danimarka’daki genel dilbilgisi çalışmalarından esinlenen V. Bröndal, L. Hjemslev ve H. S. Uldall 1931 yılında yeni bir dil kuramı geliştirmek amacıyla Kopenhag Dilbilim Çevresini kurmuşlardır.

F. de Sausure’ün “dil göstergelerinden kurulu bir dizgedir” ve “ dil töz değil, bir biçimdir”, ilkelerinden yola çıkan bu Çevre, dil incelemelerini, yapısalcı ilkeler çevresinde ele almaya yönelirken, bu ilkeleri Prag Dilbilim Çevresi’nin yaptığı gibi sesbilimsel temeller üzerine değil, mantıksal-matematiksel temellere oturtmaya çaılşmıştır. Kopenhag Dilbilim Çevresi’nin görüşlerini yaygınlaştıran L. Hjemslev olmuştur. Daha sonra bu dilbilim kuramına <<glosematik>> adı verilmiştir.

Glosematik, dili oluşturan birimleri iki düzlemde incelemeyi amaçlar: süreç ve dizge. Örneğin Türkçedeki “saç” sözcüğü anlamından bağımsız olarak, /s/, /a/, /ç/ seslerinden oluşan bir ses dizgesi olarak incelebilir. Değiştirim yöntemiyle /taç/, /kaç/, /maç/ gibi başka sözcükler üretilebilir. Bu değiştirim yeni dilsel birimlerin ortaya çıkmasını sağlar: /m/, /a/, /l/; “mal”, “sal”, “kal” vb. belli bir anlatımda bir arada bulundukları zaman, bu en küçük birimler bir metnin, yani bir sürecin halkalarını olştururlar. Bu bileşimler, bu ayrı birimlerin parçalarını oluşturduğu dizgenin (Türkçedeki ayırıcı seslerin tümü) varlığını ortaya koyar. L. Hjemslev farklılık gösteren metinleri parçalara ayırarak ve yukarıdaki sözü edilen değiştirim yöntemini kullanarak seslerin temelinde yatan dizgeyi ortaya çıkarmaya çalışır.

Hjemslev’e göre, öğelerin kendileri değil, aralarındaki ilişkiler bilimin konusudur; ancak bu nokta ön plana çıkarılırsa Saussure’ün idealindeki özerk dilbilime varılabilir.

2.1.4 Londra Dilbilim Okulu
İngiliz dilbilimcisi J.R. Firth’ün öncülüğünde olan bir akımdır. Firth 1948’den başlayarak “Bürümsel Sesbilim”i ortaya atar. Amaç, parça birimlerle (phonematic units)parçalarüstü birimleri bir arada düşünmektir. Yapısal sesbilimde bunlar birbirinden ayrıdırlar: parçalı birimler, parçalarüstü birimler. Bu akım ilk başlarda İngiltere dışında pek fazla ilgi görmedi.(bkz. Demircan 1979:16-17) Firth şuan dilbilimcilerin benimsediği bakış açısına benzer bir bakış bir fikri sahiptir. Ona göre vurgu, ton ezgi gibi parçalarüstü sesbirimleri tek tek ele almayıp bulundukları tümceni yapısına bakarak bütüne katkılarına bakılmalıdır.

2.2 AMERİKAN YAPISALCIĞI
Amerika’da F. de Sausure’den bağımsız olarak, güçlü bir dilbilim okulu gelişmiştir. Bu okulun ilkeleri F. de Saussure’ünkine çok yakın olduğundan, çoğunlukla <<Amerikan Yapısalcılığı>> olarak adlandırılır. Amerikan yapısalcılığının Avrupa dilbilimine göre özgünlüğü doğrudan doğruya uygulamaya yönelmesidir.

Amerikan dilbilimcileri çalışmalarını özellikle sebirim ve biçimbirim üzerinde yoğunlaştırmıştır; bu da sözlü dile verilen önemi yansıtmaktadır. Bloomfield etkisindeki Amerikan yapısalcılığının en önemli özelliklerinden birisi de sesbilgisi, biçimbilgisi, sözdizimi gibi değişik dil düzlemlerini ayrı ayrı ele almak eğilimidir . Bloomfield’den sonra bu katı ilkelerden vargeçilmiştir. Chomsky 1957 yılında çıkardığı kuramını 1965’te “Aspects of the Theory of Syntax’ adlı kitabında genişletmiş ve Bloomfield’in aksine dilbilgisinin sözdizimsel, anlambilimsel ve sesbilimsel birleşen olmak üzere üç bileşenden meydana geldiğni ortaya atmıştır.

Firth’ün ortaya attığı fakat İngiletere dışında fazla önem verilmeyen “Bürümsel Sesbilim’ Chomsky tarafıdan önemsenir ve 1957 yılında yazdığı kitabında yer verilir. Bu çalışmasında Chomsky, Firth’ün ileri sürdüğü görüşle doğan “üretimsel anlambilim” gibi dilde kullanılan yapılar içi ilişkileri betimlemek yerine bu yapıların nasıl üretildiklerine yönelirler.

1960’lı yıllardan sonra “sesbirim” yerini “ayırıcı özellikler”e bırakmıştır. Örneğin /e/ yerine +ünlü, +parça, +geniş, -ünsüz, -yuvarlak, -kalın gibi özellikler seslerin ortaya koyulmasında kullanılmıştır.Daha sonraki çalışmalarda ise “vurgu” gibi bürümsel öğelerin anlam ayırt edici rolleri kabul edilmiştir. Örneğin Türkçede (mi)’in belirtmek istediği yani bilgi odağı olarak vermek istediği anlam bu biçimbirimin yeri ve vurgusuyla belirlenmektedir.


Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Temmuz 2013 09:50 Sebep: Sayfa düzeni!

Benzer Konular

23 Nisan 2016 / GusinapsE Edebiyat
15 Mayıs 2018 / asla_asla_deme Edebiyat
23 Nisan 2014 / Ziyaretçi Cevaplanmış
4 Ocak 2012 / Mira X-Sözlük
20 Ekim 2015 / Safi X-Sözlük