Arama

İnsanlara benzeyen uzaylı var mıdır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 18 Aralık 2014 Gösterim: 3.539 Cevap: 1
ziyaretçi - avatarı
ziyaretçi
Ziyaretçi
19 Kasım 2008       Mesaj #1
ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
İnsanlara benzeyen uzaylı var mıdır?
EN İYİ CEVABI ThinkerBeLL verdi
Alıntı
ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı

İnsanlara benzeyen uzaylı var mıdır?

Uzaylıların var olduğunu kabul ederek, bizim gibi maddi bir vücuda ve metabolizmaya sahip varlıkların yaşayabilmeleri için, her şeyden önce hayat şartlarının müsait olduğu bir gezegenin olması şarttır.
Böyle bir gezegende, Dünyadaki gibi bir hayatın olabilmesi için gerekli şartlar ise, oldukça hassastır. Şimdi bunları inceleyelim:
Sponsorlu Bağlantılar

1. Uzay boşluğunda sıcaklık mutlak sıfıra ( -273 °C) yakındır. Güneş benzeri bir yıldıza yaklaştıkça bu sıcaklık, binlerce °C’ye kadar yükselir. Hâlbuki gezegen üzerinde hayat için gerekli sıcaklık değeri, +70° ile -80° sınırlarını aşmamalıdır. Bu ise gezegenin yıldıza uzaklığının çok hassas bir mesafeye ayarlanmış olmasını gerektirir.

2. Gezegenin kendi ekseni etrafında dönme hızı da önemlidir. Çok yavaş dönmesi halinde bir taraf sıcaktan kavrulurken, diğer taraf soğuktan donar, ısı farkından ötürü meydana gelen korkunç fırtınalar, zemindeki her şeyi silip süpürür.

3. Canlılar için hayati önemi olan suyun, bu gezegende mutlaka bulunması gerekir.

4. Atmosferdeki gazların karışım nispeti çok hassas bir denge içinde olmalıdır. Az miktardaki oksijen canlıların yaşaması için yeterli olmazken, fazla oksijen her şeyin yanıp kül olmasına sebep olabilir. Fazla miktardaki karbondioksit ise, sera etkisi yaparak zemin sıcaklığını aşırı yükseltir.

5. Çekim ivmesi, gezegenin büyüklüğü faktöründen dolayı, çok büyük veya çok küçük olmamalıdır.

Bu temel şartlara daha birçok madde ilave edilebilir. Hayatın devam etmekte olduğu Dünyamızda her şey uygun olduğu halde, atmosferde sadece ozon gazının eksikliği bile, bütün hayatı tehdit için yeterlidir. Dahası, bütün bu şartlara sahip bir gezegen olursa, burada kesinlikle hayat olur diye bir şey de yoktur. Bu şartların hepsine sahip, fakat herhangi bir canlının yaşamadığı bir gezegen, aslında bizi hiç de şaşırtmamalıdır. Kısacası, gezegenin uygun şartlarda olması, bu gezegende hayatın hemen başlayacağı anlamına gelmez. Bu, yapılması düşünülen bir bina için gerekli olan çimento, demir ve tuğla gibi inşaat malzemelerinin hazır olmasına benzer. Bir mühendis veya mimar olmadan, nasıl bina inşa edilemezse, binadan çok daha mükemmel olan canlıların da, ilmi, kudreti sonsuz bir Yaratıcı dilemeden var olmaları mümkün değildir. Yani kâinatta, Dünya dışında bir başka yerde, birtakım canlılar varsa, bu, Allah’ın ‘Hayy’ isminin oralarda yansımasından başka bir şey olmayacaktır. Ancak bu ismin yansımaları farklı ortamlarda farklı şekillerde ortaya çıkabileceğinden, kâinatta tahmin edilemeyecek özelliklerde bambaşka canlılar olabileceği gözden ırak tutulmamalıdır.

Bildiğimiz diğer gezegenlerle karşılaştırdığımızda, bahsedilen şartlara en uygun gezegen, Dünyamız’dır. Ancak bilmediğimiz diğer gezegenler arasında ikinci bir Dünya bulunabilir mi? Bu hususta, Kur’an ve hadislerde, doğrudan bir açıklama olmasa da, İslam âlimleri, “O Allah ki, yedi semayı, arzdan da onun mislini yarattı.” (Talak, 12) ayetinden, başka manalar yanında, tıpkı yedi sema gibi, yedi arzın var olduğu manasını da çıkarmışlardır. Yine birçok had iste yer alan “arzlar” ve “yedi arz” tabirleri, bu konuda delil olarak gösterilir.

Biz, böyle başka gezegenlerin yaratılmış olduğunu farzedelim. Acaba bunlardan ikisi arasında haberleşme ne derece mümkündür?

Öncelikle, başka gök cisimleri üzerinde başka canlıların var olması, bu canlıların Dünya’ya gelebilecekleri manasına gelmez. Çünkü;

1. Bu gezegende, akıl sahibi canlılar olmayabilir. İnsanın olmadığı bir gezegen düşünelim. Biyolojik yapı itibarıyla bizden hiçbir farkı olmayan memeliler ve daha birçok canlı türü bulunmasına rağmen, bu durumda -başka hikmetleri olmadığı takdirde- bu gezegenin var olması ile yok olması arasında, hemen hemen hiçbir fark olmayacaktı. Bu sebeple diyebiliriz ki, Dünya, hatta bütün kâinat, insanın varlığı ile bir mana kazanmıştır.

2. Şuurlu varlıklar vardır, fakat maddeleri, hayat şekilleri ve medeniyet standartları çok farklı olabilir. Bu da bizimle görüşmelerini engelleyecek diğer bir husustur.

3. Bütün bunları geçip, hayat ve medeniyet şekilleri bizimkine benzer varlıkların yaşadığı bir gezegen düşünelim. Bu gezegendeki canlıların Dünyamız’ı ziyaret etmesi neredeyse imkânsızdır. Farzedelim ki bu gezegen, bizim galaksimiz Samanyolu’na en yakın galaksi (yıldız topluluğu) olan Andromeda olsun. Kâinatta, daha binlerce farklı galaksi mevcuttur ve bize en yakın olmasına rağmen, bu galaksinin bizden uzaklığı 2,2 milyon ışık yılıdır. Dünya çevresini bir saniyede yedi kez dolaşabilen ışık bile, bu galaksiden Dünyamız’a ancak 2,2 milyon yılda gelebilir. Bu canlılar uzay aracına binmek yerine, kendilerini Dünyaya ışınlasalar, (yolda başlarına bir kaza gelmediği takdirde) ancak 2,2 milyon yıl sonra Dünyaya ulaşabilirlerdi. Dolayısıyla, böyle bir sefere kalkışan hiçbir grubun ömrü buna yetmezdi.
Büyük bir uzay gemisi yapıp, yıldızlar arası mesafeleri günümüz imkânlarıyla aşmak istediğimizi düşünelim. Günümüz uzay araçları boşlukta, yeryüzüne göre korkunç bir hız olan 20 km/sn’lik bir hıza ulaşabilir. Böyle bir araç bu hızla, İzmir-Ankara arasını 30 sn’den daha kısa bir sürede alabilirken, 4 ışık yılı uzaklıktaki, bize en yakın yıldıza ancak 60 bin yılda ulaşabilir. Bu haliyle insanoğlunun Güneş Sistemine hapsolmuş olduğunu söylemek yanlış olmaz.

4. Son olarak, yukarıdaki problemin de bir şekilde halledildiğini kabul edip, bu uzaylıların her nasılsa istedikleri gezegene bir anda ulaşabildiklerini varsayalım. Acaba, Dünya’ya gelebilmeleri bu defa mümkün olabilir mi?

Maalesef buna da evet demek yine o kadar kolay değil. Bunu anlamak için kendimizi kısa bir süre Dünya’ya gelmek isteyen canlıların yerine koyalım. Elimizdeki çok güçlü teleskoplarla yıldızları ve etraflarındaki gezegenleri rahatça müşahede edebildiğimizi ve bunlar içinde hayat olan bir gezegeni anında tespit edebildiğimizi kabul edelim. Yapacağımız iş, tek tek bütün yıldız ve gezegenleri incelemek olacaktır. İncelemeye, ilk olarak kendi galaksimiz olan Samanyolu’ndan başlayalım. Samanyolu Galaksisi’nde yaklaşık yüz milyar yıldız mevcuttur. Biz, bir günde bin tane yıldızı incelesek, bütün galaksiyi taramak, tam 300 bin senemizi alın Şayet hayatın var olduğu gezegen başka bir galakside ise, bu süre daha çok uzayacaktır. Yani hayatın olduğu iki gezegenin, aynı galakside bile olsa birbirini bulması, neredeyse imkânsızdır.

Netice olarak, başka bir yerde Dünya’dakine benzer bir hayatın var olduğuna dair elimizde açık bir bilgi olmadığından, söylenen her şey birer faraziyeden ileri gidememektedir. Kur’an ve hadislerde birtakım işaretler varsa bile, bunun nasıl bir hayat şekli olduğu hakkında kesin bir şey söylemek henüz mümkün olmamıştır. Ancak gerçek olan şu ki, kâinat çok büyüktür ve içerisinde sayamayacağımız kadar çok yıldız ve gezegen vardın Bu sebeple -şayet varsa- iki farklı gelişmiş medeniyetten birinin diğerine ulaşması, neredeyse imkânsızdır.

Başka bir ihtimal olarak şu belirtilebilir. Varlığı ayet ve hadislerle sabit, şuurlu fakat bizim bildiğimiz madde cinsinden olmayan, fizik ötesi varlıklar buralarda yaşayabilirler. Vücutları bizimkinden farklı olduğundan, hem uzay boşluğunda dolaşabilir ve hem de bizimle aynı mekânı paylaşabilirler. Mahiyetleri hakkında fazla bir bilgimiz olmadığından, onlar hakkında fazla bir şey söyleyemeyiz. Ancak, zaman zaman insanlarla iletişime geçip, değişik suretlerde görünebildikleri düşünülürse, uzaylılara atfedilen birçok olay bu karşılaşmalardan ibaret olabilir.

Bu konudaki iddialardan biri de, yeryüzündeki hayatın fezadan geldiğine dair “Kozmik Teori”dir. Bilim adamlarının ifadelerine göre, kesinlikle Dünya dışından metabolizma sahibi bir canlının yeryüzüne ulaşması mümkün değildir. Uzaydaki korkunç radyasyonlar, yüksek ısı, aşırı soğuk, atmosfere girildiğinde sürtünme ile meydana gelecek korkunç sıcaklık gibi bir sürü olumsuz şartlar herhangi bir canlı molekülün yeryüzüne ulaşmasına engeldir.



Sızıntı Dergisi sitesinden alınmıştır.

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
18 Aralık 2014       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
ziyaretçi adlı kullanıcıdan alıntı

İnsanlara benzeyen uzaylı var mıdır?

Uzaylıların var olduğunu kabul ederek, bizim gibi maddi bir vücuda ve metabolizmaya sahip varlıkların yaşayabilmeleri için, her şeyden önce hayat şartlarının müsait olduğu bir gezegenin olması şarttır.
Böyle bir gezegende, Dünyadaki gibi bir hayatın olabilmesi için gerekli şartlar ise, oldukça hassastır. Şimdi bunları inceleyelim:
Sponsorlu Bağlantılar

1. Uzay boşluğunda sıcaklık mutlak sıfıra ( -273 °C) yakındır. Güneş benzeri bir yıldıza yaklaştıkça bu sıcaklık, binlerce °C’ye kadar yükselir. Hâlbuki gezegen üzerinde hayat için gerekli sıcaklık değeri, +70° ile -80° sınırlarını aşmamalıdır. Bu ise gezegenin yıldıza uzaklığının çok hassas bir mesafeye ayarlanmış olmasını gerektirir.

2. Gezegenin kendi ekseni etrafında dönme hızı da önemlidir. Çok yavaş dönmesi halinde bir taraf sıcaktan kavrulurken, diğer taraf soğuktan donar, ısı farkından ötürü meydana gelen korkunç fırtınalar, zemindeki her şeyi silip süpürür.

3. Canlılar için hayati önemi olan suyun, bu gezegende mutlaka bulunması gerekir.

4. Atmosferdeki gazların karışım nispeti çok hassas bir denge içinde olmalıdır. Az miktardaki oksijen canlıların yaşaması için yeterli olmazken, fazla oksijen her şeyin yanıp kül olmasına sebep olabilir. Fazla miktardaki karbondioksit ise, sera etkisi yaparak zemin sıcaklığını aşırı yükseltir.

5. Çekim ivmesi, gezegenin büyüklüğü faktöründen dolayı, çok büyük veya çok küçük olmamalıdır.

Bu temel şartlara daha birçok madde ilave edilebilir. Hayatın devam etmekte olduğu Dünyamızda her şey uygun olduğu halde, atmosferde sadece ozon gazının eksikliği bile, bütün hayatı tehdit için yeterlidir. Dahası, bütün bu şartlara sahip bir gezegen olursa, burada kesinlikle hayat olur diye bir şey de yoktur. Bu şartların hepsine sahip, fakat herhangi bir canlının yaşamadığı bir gezegen, aslında bizi hiç de şaşırtmamalıdır. Kısacası, gezegenin uygun şartlarda olması, bu gezegende hayatın hemen başlayacağı anlamına gelmez. Bu, yapılması düşünülen bir bina için gerekli olan çimento, demir ve tuğla gibi inşaat malzemelerinin hazır olmasına benzer. Bir mühendis veya mimar olmadan, nasıl bina inşa edilemezse, binadan çok daha mükemmel olan canlıların da, ilmi, kudreti sonsuz bir Yaratıcı dilemeden var olmaları mümkün değildir. Yani kâinatta, Dünya dışında bir başka yerde, birtakım canlılar varsa, bu, Allah’ın ‘Hayy’ isminin oralarda yansımasından başka bir şey olmayacaktır. Ancak bu ismin yansımaları farklı ortamlarda farklı şekillerde ortaya çıkabileceğinden, kâinatta tahmin edilemeyecek özelliklerde bambaşka canlılar olabileceği gözden ırak tutulmamalıdır.

Bildiğimiz diğer gezegenlerle karşılaştırdığımızda, bahsedilen şartlara en uygun gezegen, Dünyamız’dır. Ancak bilmediğimiz diğer gezegenler arasında ikinci bir Dünya bulunabilir mi? Bu hususta, Kur’an ve hadislerde, doğrudan bir açıklama olmasa da, İslam âlimleri, “O Allah ki, yedi semayı, arzdan da onun mislini yarattı.” (Talak, 12) ayetinden, başka manalar yanında, tıpkı yedi sema gibi, yedi arzın var olduğu manasını da çıkarmışlardır. Yine birçok had iste yer alan “arzlar” ve “yedi arz” tabirleri, bu konuda delil olarak gösterilir.

Biz, böyle başka gezegenlerin yaratılmış olduğunu farzedelim. Acaba bunlardan ikisi arasında haberleşme ne derece mümkündür?

Öncelikle, başka gök cisimleri üzerinde başka canlıların var olması, bu canlıların Dünya’ya gelebilecekleri manasına gelmez. Çünkü;

1. Bu gezegende, akıl sahibi canlılar olmayabilir. İnsanın olmadığı bir gezegen düşünelim. Biyolojik yapı itibarıyla bizden hiçbir farkı olmayan memeliler ve daha birçok canlı türü bulunmasına rağmen, bu durumda -başka hikmetleri olmadığı takdirde- bu gezegenin var olması ile yok olması arasında, hemen hemen hiçbir fark olmayacaktı. Bu sebeple diyebiliriz ki, Dünya, hatta bütün kâinat, insanın varlığı ile bir mana kazanmıştır.

2. Şuurlu varlıklar vardır, fakat maddeleri, hayat şekilleri ve medeniyet standartları çok farklı olabilir. Bu da bizimle görüşmelerini engelleyecek diğer bir husustur.

3. Bütün bunları geçip, hayat ve medeniyet şekilleri bizimkine benzer varlıkların yaşadığı bir gezegen düşünelim. Bu gezegendeki canlıların Dünyamız’ı ziyaret etmesi neredeyse imkânsızdır. Farzedelim ki bu gezegen, bizim galaksimiz Samanyolu’na en yakın galaksi (yıldız topluluğu) olan Andromeda olsun. Kâinatta, daha binlerce farklı galaksi mevcuttur ve bize en yakın olmasına rağmen, bu galaksinin bizden uzaklığı 2,2 milyon ışık yılıdır. Dünya çevresini bir saniyede yedi kez dolaşabilen ışık bile, bu galaksiden Dünyamız’a ancak 2,2 milyon yılda gelebilir. Bu canlılar uzay aracına binmek yerine, kendilerini Dünyaya ışınlasalar, (yolda başlarına bir kaza gelmediği takdirde) ancak 2,2 milyon yıl sonra Dünyaya ulaşabilirlerdi. Dolayısıyla, böyle bir sefere kalkışan hiçbir grubun ömrü buna yetmezdi.
Büyük bir uzay gemisi yapıp, yıldızlar arası mesafeleri günümüz imkânlarıyla aşmak istediğimizi düşünelim. Günümüz uzay araçları boşlukta, yeryüzüne göre korkunç bir hız olan 20 km/sn’lik bir hıza ulaşabilir. Böyle bir araç bu hızla, İzmir-Ankara arasını 30 sn’den daha kısa bir sürede alabilirken, 4 ışık yılı uzaklıktaki, bize en yakın yıldıza ancak 60 bin yılda ulaşabilir. Bu haliyle insanoğlunun Güneş Sistemine hapsolmuş olduğunu söylemek yanlış olmaz.

4. Son olarak, yukarıdaki problemin de bir şekilde halledildiğini kabul edip, bu uzaylıların her nasılsa istedikleri gezegene bir anda ulaşabildiklerini varsayalım. Acaba, Dünya’ya gelebilmeleri bu defa mümkün olabilir mi?

Maalesef buna da evet demek yine o kadar kolay değil. Bunu anlamak için kendimizi kısa bir süre Dünya’ya gelmek isteyen canlıların yerine koyalım. Elimizdeki çok güçlü teleskoplarla yıldızları ve etraflarındaki gezegenleri rahatça müşahede edebildiğimizi ve bunlar içinde hayat olan bir gezegeni anında tespit edebildiğimizi kabul edelim. Yapacağımız iş, tek tek bütün yıldız ve gezegenleri incelemek olacaktır. İncelemeye, ilk olarak kendi galaksimiz olan Samanyolu’ndan başlayalım. Samanyolu Galaksisi’nde yaklaşık yüz milyar yıldız mevcuttur. Biz, bir günde bin tane yıldızı incelesek, bütün galaksiyi taramak, tam 300 bin senemizi alın Şayet hayatın var olduğu gezegen başka bir galakside ise, bu süre daha çok uzayacaktır. Yani hayatın olduğu iki gezegenin, aynı galakside bile olsa birbirini bulması, neredeyse imkânsızdır.

Netice olarak, başka bir yerde Dünya’dakine benzer bir hayatın var olduğuna dair elimizde açık bir bilgi olmadığından, söylenen her şey birer faraziyeden ileri gidememektedir. Kur’an ve hadislerde birtakım işaretler varsa bile, bunun nasıl bir hayat şekli olduğu hakkında kesin bir şey söylemek henüz mümkün olmamıştır. Ancak gerçek olan şu ki, kâinat çok büyüktür ve içerisinde sayamayacağımız kadar çok yıldız ve gezegen vardın Bu sebeple -şayet varsa- iki farklı gelişmiş medeniyetten birinin diğerine ulaşması, neredeyse imkânsızdır.

Başka bir ihtimal olarak şu belirtilebilir. Varlığı ayet ve hadislerle sabit, şuurlu fakat bizim bildiğimiz madde cinsinden olmayan, fizik ötesi varlıklar buralarda yaşayabilirler. Vücutları bizimkinden farklı olduğundan, hem uzay boşluğunda dolaşabilir ve hem de bizimle aynı mekânı paylaşabilirler. Mahiyetleri hakkında fazla bir bilgimiz olmadığından, onlar hakkında fazla bir şey söyleyemeyiz. Ancak, zaman zaman insanlarla iletişime geçip, değişik suretlerde görünebildikleri düşünülürse, uzaylılara atfedilen birçok olay bu karşılaşmalardan ibaret olabilir.

Bu konudaki iddialardan biri de, yeryüzündeki hayatın fezadan geldiğine dair “Kozmik Teori”dir. Bilim adamlarının ifadelerine göre, kesinlikle Dünya dışından metabolizma sahibi bir canlının yeryüzüne ulaşması mümkün değildir. Uzaydaki korkunç radyasyonlar, yüksek ısı, aşırı soğuk, atmosfere girildiğinde sürtünme ile meydana gelecek korkunç sıcaklık gibi bir sürü olumsuz şartlar herhangi bir canlı molekülün yeryüzüne ulaşmasına engeldir.



Sızıntı Dergisi sitesinden alınmıştır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

6 Ekim 2017 / seto Uzay Bilimleri
26 Mart 2016 / Teamoore Soru-Cevap
7 Ocak 2013 / 11em Soru-Cevap