Arama

"UFO ve Uzaylı Var mı?" Tartışma Konusu

Güncelleme: 6 Ekim 2017 Gösterim: 25.709 Cevap: 18
seto - avatarı
seto
Ziyaretçi
31 Ocak 2006       Mesaj #1
seto - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  uf2.jpg
Gösterim: 1158
Boyut:  29.0 KB
UFO'lar ile ilgili bilgi almak isteyen arkadaşlar her zaman benimle iletişim kurabilirler. İstediğiniz bilgi bende her türlü mevcuttur. Ayrıca bilgi paylaşım amaçlı UFO'lar ve Uzay ile ilgili site kuruyoruz. Web'deki hemen hemen en geniş arşive sahip olmak üzereyiz, elimizde 800'den fazla UFO resmi, 150'den fazla da UFO videosu var. Tabii ki bunlar çok daha yüksek rakamlara ulaşabilir, fakat elimizdeki kısıtlı host sebeplerinden ancak bu kadar. Öncelikle belirtmeliyim ki bu bir reklam kesinlikle değildir. Ayrıca sitenin amacı insanları bilgilendirmek ve tamamen bilgi paylaşımıdır. Sitemize yardımcı olmak isteyen arkadaşlar lütfen bana Özel Mesaj atsınlar, daha sonra kendileriyle irtibat kuracağım.

Sponsorlu Bağlantılar
Bu otopsi muhabbeti ise, orada gördüğünüz siyah-beyaz fotoğraflar, Roswell UFO kazasından 59 yılındaki görüntülerdir. Görüntülerin uydurmaca olduğu hakkında birçok kanıta rastlanmıştır, örneğin Dünya dışı varlık üzerinde araştırma yapılırken bu varlığın insanlarla neredeyse birebir benzerlikte olmasıdır, ayrıca şimdiye kadar bilinen tüm Dünya Dışı Varlık türlerindeki özelliklerin hiçbiri, bu varlıklarda bulunmamaktadır. Örn: Siriuslar, andromedalılar, oreonlular... Bu bahsettiğim video'ya eğer kullanıyorsanız, P2P programlarından (Ares, LimeWire, BeerShare, Kazaa, eMule, eDonkey...) ulaşabilirsiniz. Dosya boyutu ortalama 16MB olması gerekli. Görüntüsü de oldukça kaliteli ve AVI formatında olanı indirmenizi tavsiye ederim. Arama bölümünde arama kutucuğuna key olarak "Alien autopsy" veya "Roswell Crash Autopsy" veya "Roswell Alien Autopsy" gibi sözcükler yazmanızı öneririm.


Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 05:40
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  uf7.jpg
Gösterim: 931
Boyut:  28.6 KB

Ufo´lar hakkındaki gizli dosyalar :


Proje Dosyaları Açılıyor
Sponsorlu Bağlantılar
1947 yazında, ABD Hava Materyal Kumandanlığı bir çalışma yaptı ve sonuçta General Nathan Twining bir açıklama yaptı;".. gerçekten doğru gözlemler var ve bunlar hayal değil." İşte bu rapor üst kademeleri harekete geçirdi. Temmuz 1948´de Hava Kuvvetleri inanılmaz bir açıklama yaptı;"Uzaydan gelen ziyaretçiler gerçektir." Ardından dev bir şüphe bulutu yayıldı. Açıklama inanılır mıydı? İşte tam o anda, bir olay oldu; 24 Temmuz 1948´de geceyarısı 2:45´de Alabama, Montgomery´nin güneyinde uçan Eastern Havayolları´na ait DC-3 tipi uçağı Clarence Chiles ve John B. Whiitted yönetiyorlardı. Birden sağ yanlarında bir cisim ortaya çıktı, uçaktan biraz hızlı gidiyordu. Cisme dikkatle bakan Whitted, sonra ".. o anda sanki çizgi roman kahramanı Gordon´un uzay aracına baktığımı düşündüm.. bizden çok büyüktü, tüp şeklindeydi ve gövdesinin çapı bizim B-29 bombardıman uçaklarının üç katıydı.. beyaz ışıkların görüldüğü bir sıra pencere görülüyordu.. " diyecekti. Chiles ise " Arkasında yaklaşık 15 m. uzunluğunda aleve benzer bir aydınlanma vardı. Yaklaşık 9 km yükseklikteydik, bana göre 50 ile 100 m arası uzaklıktaydı, birden hızlandı ve bulutların arasına dalarak kayboldu." Her iki pilotun da o anda bilmedikleri iki şey vardı. Bir saat önce, Georgia´daki Robins Hava Üssü yer görevlileri UFO´yu aynı şekilde görmüş ve tanımlamışlardı.
Dört gün önce ise Hollanda´da, Hague´de tıpatıp aynı tanımla bir UFO rasathane görevlileri tarafından görülmüş ve basında yer almıştı. Olaylar kısa bir zaman sonra birleştirilince, bir bomba patladı. O hafta sonunda yetkililer anibir karar aldılar ve tüm bilgi ve belgelere "TOP SECRET: Çok gizli" damgası vuruldu ve "Project Sign" adlı bir dosya açıldı. Bu arada daha önce yapılan uzaylılar geliyor, açıklaması reddedildi ve açıklamayı yapan General Twining birden emekliliğini istedi.

Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 05:46
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

TÜM ZAMANLARIN EN ÇOK KONUŞULAN UFO KAZASI


Roswell´e bir UFO düştü ve içinde biri canlı üç dünyadışı yaratık vardı.. Başkan gerçeğe tanık oldu mu? Üst düzeyden bir itiraf.. Birşeylerin gizlendiği kuşkusu 8 Temmuz1947´de öğle saatlerinde başladı. ABD, New Mexico, Roswell´de yayınlanan "Daily Record" gazetesi inanılması güç bir haber yayınladı. Habere göre, Roswell´in kuzeyinde Lincoln Bölgesi´ndeki Corona´ya bir UFO düşmüştü fakat bölgedeki askeri hava üssü olayı örtbas etmiş ve gerçekleri saklamıştı. Askeri yetkililerin açıklamasına göre, ortada UFO falan yoktu, tüm gürültünün nedeni sadece yere düşen bir hava balonuydu. Daha sonra anlaşıldı ki, olay çok daha fazla kapsamlıydı. Hasar görmüş UFO´nun dışında, içindekilerin cesetleri de bulunmuştu, daha da ötesi halen yaşayan bir UFO gezgini dahi vardı. İlginçtir olay o dönemde fazla ses getirmedi veya duyulmadı.
Asıl bomba sonraki yıllarda ve özellikle de 1993-94´de patlayacaktı. 1949 yılında Variety Dergisi yazarı Frank Scully, sert bir yazı yazarak Roswell´de yaşanan gerçeğin devlet tarafından kasıtlı olarak yok edildiğini ileri sürdü. Ertesi yıl, Scully konuyu tekrar gündeme getirdi ve ayrıntıların olaya tanık olan Teksaslıbir petrolcü tarafından uzun uzun anlatıldığını belirtti, hattadünyadışı ölü canlıların üzerinde 1890 stili giysiler vardı. Aynı yıl ortaya çıkan Silas Newton ve Leo GeBauer adlı iki tanık iddiayı onayladılar ve GeBauer manyetik alan fizikçisiydi. Hükümet hala susuyor ve hiçbir açıklama yapılmıyordu.

1947´den gelen gizem


1952´de Los Angeles´li araştırmacı Ed Sullivan, devletin suskunluğunun ve gizlilik çabalarının sadece çıkara dayandığını açıkladı, Sullivan´a göre devlet askeri ve siyasi güç adına olayları saklıyor ve aldırmazlık havasına giriyordu. Sullivan iki yıl sonra bir açıklama daha yaparak,1954´de Başkan Eisenhover´ın o yılda California´ya gizli bir yolculuk yaparak, uzay aracını ve cesetlerini gördüğünü, hatta canlı olan dünyadışı canlı ile bizzat konuştuğunu anlattı. Tanık olarak da, 1947´de görevli olan bir grup asskeri gösteriyordu. Bu tanıklar, uzay aracını ve içindekileri uzun uzun aralarında çelişkiye düşmeden anlatıyorlarlardı. Roswell olayı sonraki yullardan günümüze kadar, zaman zaman anımsandı, iddialar sürdü, yetkililer ses çıkarmadı fakat 1993´de salt Roswell olayını konu eden bir özel bir sinema filmi yapılınca o döneme kadar oluşmayan bir kamuoyu oluştu. Artık, 1990´ların Amerikan toplumu önceki yıllara göre daha sert ve etkindi. Dallas´da bir başkanı öldürmüşler, Watergate´de bir başka başkanı Oval Ofis´den atmışlardı. Vietnam´ın bir aptallık olduğunu yetkililere itiraf ettirdikten sonra, İrangate ve Nicaragua skandallarını izlemişlerdi. Demek ki, yöneticiler öyle pek doğru, ulaşılmaz ve de dokunulmaz değildiler. Yaptıkları bal gibi hata olabiliyordu. Öyleyse, ne sakladılarsa hesap vermeliydiler, üstüne üslük bir de Bilgi Özgürlüğü Yasası çıkarılmıştı. İşte kamuoyunun tepkisi bu yöndeydi, amaç hesap sormaktı, konu ister UFO´lar olsun, ister senatör bilmem kimin kirli çamaşırları olsun, farketmezdi. Ve ABD hükümeti bu kez farklı bir açıklama yaparak, araştırma yapıldığını ve sonuçların açıklanacağını belirtti. Bu arada, olabilir iması da yapıldı. Zaten gerek ABD toplumu, gerekse de dünya Star Wars´ı, E.T.´yi ve Uzay Yolu´nu seyrede seyrede dünyadışı canlıları akraba sanmaya başlamıştı. Acaba, Roswell tek miydi? Hayır, bir başka UFO kalıntısı 1980´lerde Norveç´de Spitsbergen kıyılarında Norveç askerleri tarafından bulunmuştu. Benzeri bir kalıntıyı Alman ordusu Heligoland´da ele geçirmişti. 23 Mayıs 1955´de Amerikalı gazeteci Dorothy Kilgallen şöyle diyordu: "İngiliz bilimciler ve havacılar menşei bilinmeyen hava araçlarını yıllardır incelemekteler ve ellerinde bir sürü örnek var. Bunların Sovyetler´le de ilişkisi olmadığı kesin olarak anlaşıldı. Uçan Daireler kökeni dünyadışı olan araçlardır."

Tüm zamanların en büyük sırrı


1952 yılı 14 Temmuz akşamında ABD´nin doğu kıyısındaki Chesapeake Körfezi üzerinde bir DC-3 uçuyordu, pilot ve yardımcısı aniden ortaya çıkan sekiz yüzlü bir UFO ile karşılaştılar. Olayı rapor etmek için ertesi gün askeri yetkililere gittiler, konuşma sırasında bir subay önceki gece garip bir cismin enkazından söz etti. Yardımcı pilot William Fortenberry bir başka subaya gerçek olup, olmadığını sorunca, "Evet, doğru." cevabını aldı. O anda odaya giren Binbaşı John Sharpe, sinirli görünüyordu, pilot William Nash aynı soruyu sorunca, çok sert bir hayır cevabı aldı. İki pilot daha sonra bu olayı Life Dergisi´ne anlatacaklardı. 1974 yılında, CIA Özel Operasyonlar Daire Yöneticilerinden Victor Marchetti, "CİA ve Bilgi Kültürü" adlı bir kitap yayınladı. Marchetti ABD Hükümetinin dünya dışı canlılarla olan ilişkisini gizlediğini iddia ediyordu. Kesin kanıtları yoktu ama CIA´in en üst düzey yetkilileri arasında bu konunun sık sık konuşulduğuna birçok kez tanık olmuştu. En çarpıcısı ise, Ulusal Güvenlik Örgütü´nin çok uzun zamandan beri dünya dışından gelen elektronik zeki sinyalleri değerlendirdiği ve ilişki kurulduğu iddiasıydı. Ama tüm bu bilgiler "SÜPERSIR" olarak saklanmaktaydı, hatta ABD tarihinde böylesine kesin saklanan hiçbir sır mevcut değildi. Marchetti´nin iddialarını birçok UFO araştırmacısı sürdürdüyse de bir çözüme ulaşmayı başaramadılar. CIA ise yine gerekeni yaptı, hiç ses çıkarmadı. Daha önce sözü edilen Roswell Olayı öncelikli olmak üzere, yaşanan özellikle askeri kökenli olayların sayısal yüksekliği ve içerdiği tartışılmaz kanıtlar öylesine ortada durmaktadır. Hele Roswell´de olanlar, düşen bir UFO´nun parçalarının Roswell Kasabası halkının yarısı ve biri canlı üçü ölü dünyadışı canlının en azından 50 tanık tarafından görülmesi öylesine kesindir ki, diğer olaylara göz atmaya dahi gerek kalmayabilir. Roswell olayı, aşırı derecede fantastik ve inanılmazdır ama aynı düzeyde de belgelendirilmesi çok güçtür. Hava Kuvvetleri büyük bir sabırla, açıklamaları kitlemiş ve neredeyse birkaç yılda bir müphem açıklamalar yaparak zamana oynamıştır. Gizlilik ve örtbas etme en üst düzeydedir. Oysa, sayısı iki düzineyi bulan ciddi bir tanık ordusu, dünyadışı canlıları tarif etmektedirler.

Koca gözlülerdi


Ortak tariflere göre, dünyadışı canlıların boyu bir metre civarında, insana benziyorlar fakat başları büyük ve gözleri çok iri ve gözbebeksiz siyah. Bu da yaşadıkları özgün ortamda ışığın az olduğunu gösteriyor. Dudakları yok gibi, ince uzun kolları ve dört parmaklı elleri var. Otopside bulunan bir hemşire, kemiklerinin tahtaya benzediğini anlatıyordu. Kısacası dünyadışı canlılar insanımsı olarak tanımlandılar. Sessizlik yıllardır sürüyor, 1980´den bu yana Roswell olayı gündeme daha sık geliyor. Ve en önemlisi, olayın içinde artık ölüm olayları da yer almakta, acaba sorusu kanlı bir giysi içinde gittikçe büyüyor. Yüzbaşı Oliver Henderson, UFO kalıntısını yakından gördüğünü ve uzaylıları tarif ediyordu, ailesine de anlatmıştı, 1980´lerin başında herkes Henderson´un anlattıklarını konuşuyordu. Henderson, aynı yıl nedeni bilinmeyen bir uçak kazasında öldü. Roswell UFO´sunun saklandığı hangarın nöbetçilerinden olan Çavuş Melvin Brown, kimliği bilinmeyen bir kamyonun çarpmasıyla yaşamını yitirdi. O da çok konuşuyordu. Peki, bilim dünyasının görüşü neydi?
Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 23:43
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Nasa'nın Ufo Sırları


CIA paralelinde bir diğer gizem, NASA´da dikkat çeker. ABD´nin ulusal uzay örgütü olan bu kuruluş, elbette ki uzayla ilgili olaylarda öncelikle söz sahibi. Tanımlanamayan uçan cisimlerle ilgili olarak NASA 1978 yılında şöyle diyordu; "Gerek askeri, gerekse de bürokratik olarak NASA son sözü söyleyecek tek kuruluştur. Fakat biz, Hava Kuvvetleri´nin ötesinde fazla bilgiye sahip değiliz.." Buna rağmen, 17 Kasım 1980´de Hava Kuvvetleri Özel Araştırmalar Başkanlığı şu açıklamayı yaptı; "Bu konudaki tüm araştırmalar NASA tarafından sürdürülmektedir, NASA askeri yetkililerin görüşü doğrultusunda olayları yorumluyor." 1976´da seçildikten sonra Başkan Jimmy Carter,

UFO araştırmalarının geliştirilmesini emretti. Çünkü Carter, 1969 yılında, Georgia´da bir UFO olayının tanığı olmuştu. Carter aynı yıl Lions Kulüp´de şöyle konuşuyordu:
"Gördüğüm en inanılmaz şeydi.. çok büyük, çok parlaktı, Ay kadar büyüktü ve sürekli renk değiştiriyordu.. on dakika kadar izledik.. şeklini pek anlayamadım.. ama artık UFO gördüğünü söyleyen insanlara inanmamazlık etmeyeceğim.."
"Yolumuzda bir UFO var.." NASA´nın açıklamalarını ve neyi saklayıp saklamadığını bir yana bırakıp, şimdi sizlere astronotların yaşadıklarıolayları iletmek istiyorum; Kasım 1972´de Gemini 7 uçuşunda görevli astronotlardan James Lowell, yer kontrol merkeziyle şöyle konuşuyordu;
Gemini 7 - Saat 10 rotasında bir cisim var.
Yer kontrol - Burası Houston, tekrarla Gemini 7.
Gemini 7 - Saat on rotasında bir cisim dedim.
Yer kontrol - Gemini 7, bu bir yanılgı mı yoksa aktüel görüş mü?
Gemini 7 - Hayır, çeşitli açılardan görüyoruz, aktüel.
Yer kontrol - Uzaklık ve boyutu söyleyin.
Gemini 7 - Görüş alanımız daralıyor.
Aslında Gemini 7 olayı, ilk değildi, astronotların UFO gözlemleri çok öncelerden başlamıştı ve Apollo Projesi´ne gelindiğinde birçok astronotun emin olduğu görülüyordu. Astronot Gordon Cooper´ın hiç kuşkusu yoktu; "İnanıyorum ki, dünyadışı canlılar ve onların araçları gezegenimizi ziyaret ediyorlar, ben birçok kez onları gözlemledim." Cooper yanlız değildi, en ünlü astronot ve en ünlü uçuşolan Apollo 11´de benzer bir olayı yaşadı; 21 Temmuz 1969 günü, Ay´a ilk defa inen Neil Armstrong ve Buzz Aldrin, Houston Merkez´e Ay yüzeyine inmelerini az kala, bir kraterin kenarında duran ışıklı cisimden söz ettiler. Aynı yolculukta, astronotların yer kontrol ile yaptığı bir diğer konuşma daha var, NASA yetkilisi Otto Binder´in de doğru olarak onayladığı konuşmayı VHF bandından binlerce kişi dinledi.
Yer kontrol - Nedir o? Apollo 11´i arıyoruz.
Gemini 7 - Bu bebekler buradalar.. inanılmaz.. Tanrım, buna inanamazsınız.. dışarda bir başka uzay aracı var.. kraterin öte kenarında duruyor.. onlar Ay´dalar ve bizi gözlüyorlar.
Yer kontrol - Anlatmayı durdur Apollo 11.
İletişimin bu anda NASA tarafından kesildiği biliniyor. Bu konuşmanın duyulmasından çok sonra NASA´da çözülmeler oldu, yıllar geçti ve emekli NASA şeflerinden Maurice Chatelain Apollo 11 konuşmasını açıkça doğruladı; "Buluşma gerçektir ve NASA´da herkes tarafından bilinir fakat hiç kimse bu konuda konuşmaz." 70´li yılların ortalarında Moskova Üniversitesi´den Fizik Profesörü Vladimir Azhazha kesin tavırla konuşuyordu;
"Neil Armstrong´un Yer Kontrol ile yaptığı konuşma doğrudur, biz tamamını dinledik, iki büyük esrarlı cisim onları gözlüyorlardı ve bu cisimler Ay Modülü´nün hemen yakınındaydılar." Bir diğer Sovyet bilim adamı olan Dr.Aleksandr Kazantsev ise, astronot Buzz Aldrin´in modülün içinden çektiği renkli filmde iki UFO´nun açıkça görüldüklerini belirtirken, filmin devamının Armstrong tarafından Ay yüzeyinden çekildiğini ve UFO´ların Ay Modülü iniş yapmadan birkaç dakika önce geldiklerini söylüyordu.
Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 23:49
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Ufo'ların ilk görülmesi



Tarihi belgelerden alınan bir dizi tarihi olay:

* Yıl MS 793: İngiltere, Devonshire, Anglo Saxon yazmaları: "Gökte garip gülüş cisimler, ışıklar, gürültülü patlamalar ve yılana benzer ışık yolları görüldü."

* 9. Yüzyıl: Fransa, Lyon Başpiskoposluğu el yazmaları: "Magonia bölgesinde gökte gemiye benzer cisimler görüldü ve yere indiler. Meyve ağaçlarının ve mısır tarlalarının yanındaydılar, sonra meyvelerin ağaçlardan yokoldukları ve mısırların yanmış oldukları görüldü. Herkes evlerine kaçıştı, ertesi gün aynı yerde bir kadının ve üç adamın ölüleri bulundu."

* Yıl 1211: İngiltere Tilbury kilise kayıtları: "Bir pazar günü, halk pazar ayininden çıkarken, gökte dev bir cisim görüldü, yuvarlaktı ve üstünde asa gibi çıkıntı vardı, altından ipe benzer parlak birşey sarkıyordu ve üzerinde bir adam vardı. İp yere kadar indi ve adam kilisenin karşısındaki gölün yanında yere atladı, halk panik içindeydi, kadınlar kiliseye kaçarlarken, erkekler taş ve sopalarla saldırdılar ama gökten inen adam hızla yine parlak ipe gitti ve bir anda cisme doğru yükselerek içinde kayboldu sonra cisim bir anda yokoldu."

* Yıl 1877: İngiltere, Everton: "Yüzden fazla insan siyah botları olan ve evlerin üzerinden sıçrayan bir insan gördüler. Ayın olay sonraki yıllarda başka yerlerde de yaşandı."

* 13 Nisan 1897: ABD, Minnesota, Elmo Gölü, Hudson yolu: "Frederick Chamberlain ve O.L.Jones evlerin arasında elinde yeşil bir ışıkla koşan birini gördüler. Karaltı birden ağaçların arasına girdi ve aynı anda yeşil ışık silüet kişiyle beraber göğe yükseldi. O anda büyük bir gürültü işitildi ve güçlü bir rüzgar esti. Bir dakika sonra iki adam, gökte uzun, gri-beyaz renkli dev bir cisim belirdi. Cismin önünde yanyana sıralanmış kırmızı, yeşil ve beyaz ışıklar görülüyordu. Sonra cisim sert bir açıyla birden döndü ve ağaçların üzerinde kayboldu."

* Haziran 1914: Hamburg, Almanya: "Yüzlerce insan akşamüstü saatlerinde kentin üstünde püro şeklinde, ışıklı pencereleri olan ve pencerelerinden insana benzer şekillerin görüldüğü dev bir cisim gördüler."

* Ağustos 1944: Yeni Zelanda: "Bir grup hemşire, tren yolunun üzerine inmiş ters dönmüş tabak biçiminde tahminen 20 m. uzunluğunda bir cisim gördüler. Dik açılı bir pencereden iki insanımsı figür görülüyordu. Üçüncüsü ise, açık bir kapıda duruyordu. Hemşireleri farkeden cisim ve insanımsılar, derhal içeri girerek hızla yükselip, kayboldular."

* İkinci Dünya Savaşı tanıklıkları o kadar çoktur ki, en ilginçlerinden birisini 1942 Aralığında Fransa üzerinde uçan bir İngiliz RAF Hurricane pilotu yaşadı. 1000 m. yükseklik civarında uçarken peşinden bir ışığın geldiğini farketti. Hemen yükselerek cismi önüne almaya çalışırken aynı anda da ateş etmeye hazırlanıyordu. Işık artık tam altındaydı, parlaklık arasında disk şeklinde bir cisim farketti ve yaklaşmaya çalıştı fakat cismin bilinçli yönetildiği belliydi, uzaklaşarak arayı açtı. Sonra birden hızlanarak görüş dışına çıktı.
Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 23:49
sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
13 Temmuz 2007       Mesaj #6
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye

UZAYLIYA YAPILAN OTOPSİ


Bir uzaylıya yapılan otopsi görüntülerini izlediniz mi? Ben izlemiştim. İzlerken, daha ilk sahnelerden itibaren bu görüntülerdekilerin bir sahtekarlık olduğunu anladım. Bu görüntüleri de kapsayan olaylara ‘Roswell vakası’ deniliyor. Kısaca özetlersem; Roswell kasabası yakınına 1947 yılında kimliği belirsiz bir cismin düştüğü iddia edilmişti. Resmi görevliler olay yerinde bulduğu enkazı alıp götürdüler. Ancak bu enkazın bir uçan daireye ait olduğu söylentisi dünyanın her yanına yayıldı. Bu olay defalarca gündeme getirildi. Nihayet cismin yere çakılmasından sonra öldüğü söylenen bir uzaylıya yapılan otopsiye ait görüntüler ortaya çıktı.

Bu otopsiyi görmek istiyorsanız YouTube’ye girin. Search kısmına ‘roswell’ yazın.
Daha fazla bilgi almak istiyorsanız ve İngilizce biliyorsanız internet arama çubuğuna ‘skeptical inquirer’ yazın, çıkan sitede gene ‘roswell’ yazıp ilgili makaleleri bulun.


Trey Stokes;The Abyss, Batman Returns, RoboCop II, The Blob gibi filmler için canavar ve uzaylı yaratan bir sanatçıdır. Kendisi böyle bir sahteciliğin nasıl yapılabileceğini çok iyi bilenler arasındadır. Her şeyden önce film, 1940 yıllarında çekilmiş belgeseller gibi olmalıydı. Dekorda kullanılan eşyalar da bu yıllara uygun düşmeliydi. Otopsisi yapılacak olan uzaylı ise, insanların hayal güçlerinde canlandırdıkları imge ile paralellik göstermelidir. Hemen hemen insana benzemeli, ama tam olarak aynı olmamalıdır. Bu çerçeve içinde insanlara ait olmayan bir takım organlara da sahip bulunmalıydı. Bu model çok iyi şekilde dizayn edilmeliydi. Öyle ki tıp araştırıcısı rolündeki aktörler,yapacakları otopsi sırasında bu organları kolayca keşfetmeliydiler.

İşe başlanınca vücut ölçüleri, yapılması tasarlanan uzaylıya benzeyen birisini bulmak ve onun plastikten kalıbını almak gerekir. Sonra yaratığa garip bir görünüm vermek için çalışmalar başlar. Bunun için en uygun yol,dişçilerin diş kalıbı almak için kullandığı ve hızlı şekilde donarak elastik bir yarı katıya dönüşen macunumsu madde hazırlamaktır. Bu madde yaratığın plastik kalıbının üzerine sürülür. Sonra altışar tane el ve ayak parmağı takılır. Bu iş yapılırken el ve ayaklara uzun ve belirgin görülebilsin diye teller konur. Seyircilerin ilk bakacakları yer olduğu için yüze garip bir ifade verilir ve baş yeniden şekillendirilir. Büyük bir ihtimalle böyle oluşan uzaylının hazırlanması artık bitmiştir. Sıra çekim yapmaya gelmiştir.

Kameralar çalışmaya başlar. Sözde araştırıcılar gövdeyi kesmeye koyulurlar. Trey Stokes’in tahminine göre bir neşterin kameraya bakmayan tarafına küçük bir tüp iliştirilmiştir. Böylece neşter keserken uzaylının kanı tüpten dışarı sızar, elbette neşter ardında bir iz de bırakılmış olur. Daha sonra, en yakın kasaptan alınıp gereken işlemler uygulanarak yerleştirilmiş olan ciğer veya böbrekler karından çıkarılır.

Görüntüler boyunca kadavranın etrafındaki başlıklı adamların; hem kendi mikroplarının saçılmasını, hem de uzaylının mikroplarını engelleyecek arıtıcı maskeler takmadıklarını görüyoruz. Daha ilk bakışta hiç tecrübesi olmayan ve beceriksiz olduğu anlaşılan kişiler organların yapılarını, birbirleriyle ilişkilerini anlamaya veya incelemeye hiç gayret göstermiyorlar. Elleri rastgele ve plansız bir biçimde oradan oraya saldırıyorlar. Vücuttan çıkarılan garip şeyler adeta körlemesine kesilip tasların içine fırlatılıyor.

Tecrübeli bir cerrah filmin son derece beceriksiz çekildiğini ve iyi yönlendirilmemiş amatörlerin işi olduğunu söylemişti. Joseph Bauer olan bu cerrah, konuşmasına şöyle devam etmişti:
"Bu uzaylı gerçek olsaydı,film yüzyılın cinayetinin belgeseli olurdu."
Elbette buna ilave olarak barbarca bir kasaplığın ve hem bu deforme yaratık hakkında biraz bilgi edinme fırsatının hem de eşsiz delillerin yok edilmesinin de cinayeti olurdu.



Kaynak: Adrian Berry : Galileo and the Dolphins-Amazing But True Stories from Science
Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 23:49
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
2 Nisan 2008       Mesaj #7
nünü - avatarı
Ziyaretçi

Brezilya'daki Uzaylılar


Tüm Güney Amerika ülkeleri gibi, Brezilya da Ufolojik yönden zengin kaynak ve bilgiyi barındıran bir merkezdir. Ancak 20 Ocak 1996 tarihli vaka, sadece Brezilya'da değil tüm Dünya Üroloji Literatürü'nde artık önemli bir yer tutuyor... Bu ilginç olay, Varginha bölgesinde yaşanmış ve pekçok kişi tarafından gözlemlenmiştir.

20 Ocak günü sabahın çok erken saatlerinde O.Augusta ve Eurico Rodrigues adlı evli çift, yaşadıktan çiftlik evinde hayvanlardan gelen garip sesler nedeniyle uyandılar. Neler olduğuna bakmak için dışarı çıktıklarında, yere beş metre kadar inmiş, hafifçe dalgalanmakta olan garip cismi gördüler. Nesne bir minibüs büyüklüğünde, ışıksız, gri renkte ve puro biçimindeydi. Alt kısmından hafif bir duman çıkıyordu.

Aynı gün, Varginha'dan 80 km ötedeki Alfenas yerleşim bölgesinden bir tanık saat 10.30'da bir buçuk metre boyunda ve başında üç garip çıkıntı olan, maymun benzeri tuhaf bir yaratık gördüğünü bildirdi. Ufolog Vitorio Pacaccini ve avukat Ubirajara Franco Rodrigues hemen olayı araştırmaya karar verip varlığın görüldüğü yere gittiler. Daha sonra iki adam daha bulup, karşı koyamayan varlığın üzerine basit bir ağ atarak yakaladılar.

Öğleden sonra Valquiria, Liliane ve Katia adında üç genç kız, okuldan evlerine dönerlerken, hayatları boyunca asla unutamayacakları bir karşılaşma yaşadılar... Yedi metre yüksekliğinde bir duvarın üzerinde kendilerine bakan, insanımsı varlığı gördüler. Varlık 1.5 metre boyundaydı, maymunla insan arası bir görünümü vardı ve başında üç çıkıntı bulunuyordu. İri gözleri kırmızı renkteydi. Kahverengi cildinin altında kırmızı damarları açıkça belli oluyordu. Genç kızların gördüğü varlık da sabah yakalanın bir kopyası gibiydi.

Kızların ihbarı üzerine polis ve yetkililer gelerek ikinci yabancıyı da yakaladılar. Varlıklar önce Varginha Bölge Hastahanesi'ne, sonra da bir başka sağlık kuruluşuna götürüldüler. Hospital Humanitas adını taşıyan bu merkez en iyi sağlık donanıma ve klinik ekibine sahip olmakla ün kazanmıştı. Ancak ne yazık ki, garip yaratıkları yaşatmak mümkün olmadı ve önce biri sonra da diğeri öldü. Pacaccini ve Rodrigues'e göre yaratıklar tahta kutulara kondu ve üzerleri de plastikle kapandı. Bir süre sonra cesetlerden çok kökü kokular yayılmaya başladı.

Cesetlerin götürüldüğü yerler hakkında farklı yorumlar yapıldıysa da, olaya karışan kişiler bir süre sonra gördüklerini yalanlamaya başladılar. Ancak Paccaccini ve Rodrigues olayların üzerine giderek dünyanın her yerine verdikleri bilgi ile UFO araştırmacılarını Varginha'ya çektiler. Cesetlerin götürülmesi sırasında konvoylara eşlik eden üst düzey askeri yetkililerse, daha sonraki açıklamalarında böyle bir olayın yaşanmamış olduğu konusunda ısrar ediyorlardı...

FBI'ın Araştırmaları


1947 yazında Amerikan Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Amerika hava sahasını neredeyse işgal eden, uçandairelerin araştırılması için FBI'dan yardım istedi. Sonuçlar yakın zamana kadar gizli tutuluyordu ve bunlar FBI'ın gerçek "X Dosyalan"ydı. FBI dünya üzerinde kaza yapıp parçalanan UFOlarla ilgili bin sayfayı aşan bir rapor hazırlamıştı. Ancak Silahlı Kuvvetler bu son derece bağlayıcı kabul edilen bilgilerin, FBI tarafından dışarıya sızdırılmasını engelledi.

9 Temmuz 1947 günü Washington kenti tarihi bir buluşmaya tanıklık ediyordu. Askeri Hava Enformasyon Dairesi Başkanı General George Schulgen ve FBI ajanı Reynolds tüm ülke gazetelerinde yer alan, büyük bir sansasyona neden olan Roswell olayını hangi yolla yalanlayabileceklerini konuşacaklardı.

Ünlü Roswell kazasına kadar uçandaireler ya da UFOlar Amerikan Hükümeti tarafından ulusal güvenliği tehdit eden birer yabancı nesne olarak görülmüyorlardı. Ve halk UFO kazasıyla ilgili haberleri basın organlarından izlerken böyle bir tehdit unsuru kimsenin aklına gelmemişti.

Çok geçmeden Amerikan askeri kuruluşları, halkın ilgisini başka yöne çekmek ve haberi yalanlamak için propaganda yapmaya başladılar. Böylece daha yeni doğmuş olan Roswell vakası bir sessizlik perdesi ardında gömülmüş oldu. Yetkililer FBI'a başvurma nedenlerini ise ulusal güvenliği tehdit eden her olayda olduğu gibi halkın çıkarlarını korumak amacıyla bu iş birliğine başvurduklarını iddia ettiler.

General Schulgen'in tek amacı uçandaireler konusunun ardında yatan gerçeği öğrenebilmekti. Diğer yanda Amerikan hava sahasını önüne geçilmez bir şekilde işgal eden bu gizemli uçan cisimler FBI için de tehlikeli bir rakip oluşturuyordu.

Bir başka FBI ajanı E.G. Fitch, General Schulgen'e yazdığı cevapta şöyle diyordu:

"Uçandaireler sorununun gerçekten var olup olmadığını araştırmak için mümkün olan her türlü çaba sarf edilecektir. Kuruluşumuz söz konusu fenomenin içeriğini ortaya çıkartmak için her türlü bilimsel yöntemi kullanacağını garanti etmektedir."

Ajan Fitch tarafından hazırlanan bu dosya, 1978'de çıkartılan "Bilgi Edinme Hakkı Yasası"na kadar, yıllarca gizli tutuldu. Yetkililer Roswell olayından hemen sonra UFO'ların araştırılması için Askeri bir komite kurulduğunu inkar ediyorlardı. Oysa Fitch tarafından hazırlanıp General Schulgen'e sunulan rapor, durumun hiç de böyle olmadığını açıkça gösteriyordu...

1947 Temmuz ayının sonlarına doğru artık UFO konusu öyle ulaşılmaz bir gizliliğe bürünmüştü ki, basın mensupları bile bu konuda soru sormaya çekinir hale gelmişlerdi. Diğer yanda yeni bir UFO gözlemine karşı tedbirler alınmış, alarma geçilmişti. UFO gördüğünü iddia eden tanıkların dikkatle sorguya çekilmesi isteniyordu. Gerçekten böyle bir gözlemde bulunup bulunmadıkları ya da sadece dikkat çekmek amacıyla, hatta politik nedenlerle bile yalan uydurmuş olabilecekleri üzerinde duruluyordu.

Ancak FBI Başkanı J.Edgar Hoover'in dikkatle üzerinde durduğu bir nokta daha vardı ve şöyle diyordu:
"Yere çakılan uçandairelerden parça almak konusunda ısrarcı olmalıyız. Örneğin 'La Vakası'nda ordu bizden önce davrandı ve deney yapmamız için bize tek bir parça bile bırakmadılar."

Kısacası FBI bir başka UFO kazasında Amerikan Ordusu'nun uçan nesneden geriye kalan ne varsa hepsini toplayıp götürdüğünü açıkça belirtiyordu. Yıllar sonra Amerikalı Ufologlar, "La Vakası"nın 7 Temmuz 1947 günü Louisiana Shreveport'a düşen yaklaşık 40 santim yarıçapında küçük bir metal disk olduğunu öğreneceklerdi... Ancak Roswell olayından sonraki günlerde bu olay çabucak yalanlandı ve bir sahtekarlık örneği olarak gösterildi...

Yine de büyük gizlilik içinde UFO sorunu ile ilgili araştırmalar sürdürülüyordu...

General Schulgen aynı yılın 19 Mayıs ve 10 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşen 18 ayrı UFO gözlemiyle ilgili yazılmış raporları aldı. Tanıklar: Hava Kuvvetleri'nde çalışan yetkililer ve halktan sivillerdi. Raporda gözlemlenen cisimlerin disk biçiminde, her yöne uçabilecek mükemmel bir teknolojiye sahip ve üst kısmında bir de kutbu bulunduğu açıklanmıştı.

Aradan geçen bir yıl içinde geliştirilen "Project Sing" çerçevesinde, Hava Kuvvetleri UFO konusunda bir sonuca varmıştı ve şöyle diyorlardı:
"UFO'lar hiç şüphesiz bir başka dünyadan gelen uçan gemilerdir."

Ancak bu rapor üst makamları memnun etmedi ve Hava Kuvvetleri Baş Komutanı Hoyt S.Vandenberg, raporu geri çevirdi. Bu da yetmiyormuş gibi, Project Sign'da görev alan elemanlarını yenileriyle değiştirdi!... Böylece UFO fenomenini yalanlamak amacını güden yeni bir kampanya daha başlatıldı.

1949 yılının Ocak ayında bir başka FBI ajanı olan Jerry Maxwell, özel emirle Texas El Paso'da bulunan Amerikan Nükleer Araştırmalar Merkezi'ne gönderildi. Görevi bu gizemli bölgede yürütülen çalışmaları yakından izlemek ve bilgi edinmekti. Son derece gizli tutulan askeri üslere yakın bölgelerde yeşil renkli ateş toplarının görüldüğü bildirilmişti. Yeşil renkli topların saatte 35.000 km'lik hız yaptığı saptandı. Ve tabii dönemin Amerikan mantığına göre nesneler hemen Rus yapısı hava silahı olarak yorumlandılar!...

Gizli yürütülen araştırmalarda 150'den fazla çözümlenemeyen olay üzerinde durulmuştu. Görülen nesneler üç gurupta toplanıyordu:
1- Yeşil renkli ateş topları...
2- Küre ya da disk şeklindeki cisimler...
3- Gök taşına benzeyen, sürekli renk değiştiren büyük hıza sahip olan nesneler...

New Mexico'daki UFO'lar


Basına sızan raporlardan biri de 22 Mart 1950 tarihini taşıyordu. Rapor federal görevlilerle ordu mensupları arasındaki yazışmaların sonucu olarak hazırlanmıştı:
"Bir hava kuvvetleri elemanının bildirdiğine göre New Mexico'da üç ayrı uçan nesne ele geçmiş bulunmaktadır. Yaklaşık 65 metre çapında olan cisimlerin merkez bölümleri kubbe şeklindedir. Uçan cisimler her birinde üçer adet olmak üzere insan formuna benzeyen, ancak boylan sadece 90 santimi bulan D.D. mürettebat tarafından idare edilmektedir. Dünya Dışı pilotların üzerinde çok ince metal kumaşa benzeyen maddeden yapılmış giysiler vardır."

Roswell'e Düşen UFO


New Mexico'nun, Roswell bölgesindeki kaza ve sonrasında meydana gelen gelişmeler...
2 Temmuz 1947: Roswell'de yaşayan bir çift, evlerinin yakınında UFO gördüklerini bildiriyorlar. Bölgedeki ilk işaret böylece verilmiş oluyor.
4 Temmuz 1947: Gece saat 23.30'da Roswell yakınlarında bir UFO yere çakılıyor. UFO'dan etrafa yayılan parçalar, William Mac Brazel adlı çiftçinin arazisinde bulunuyor. Aralarında "Fransisken Tarikatı"ndan rahiplerin de bulunduğu çok sayıda tanık, UFO'nun yere düşerken çizdiği rotayı gözlemlediklerini bildiriyorlar.
5 Temmuz 1947: Askeri yetkililer bölgeyi ziyaretçilere kapatıp uzay cismine ve içinde bulunan mürettebata el koyuyorlar. Aynı gün, çiftçi Mac Brazel, arazisinde aynı cisme ait gözden kaçmış kalıntıların da olduğunu fark ediyor.
6 Temmuz 1947: Cisimle ilgili kontrol çalışmaları devam ederken, Mac Brazel bulduğu diğer kalıntıları da alıp Roswell şehrine gidiyor. Bu arada şehir halkı UFO kazası ile ilgili bir şeyler duymuştur.
7 Temmuz 1947: Roswell şehri güvenlik yetkilileri, Mac Brazel'ın getirdiği parçaları teslim alıyorlar.
8 Temmuz 1947: Bir basın mensubu, Mac Brazel'in yetkililere teslim ettiği parçalarla ilgili haberi, gazetesinde yayınlıyor. UFO meselesi henüz askeri bir sır durumunda değildir. Aynı gün askeri yetkililer, gazetede çıkan haberi yalanlıyor ve buluntuların kaza yapan bir UFO'ya değil, sadece bir meteoroloji balonuna ait olduğu iddiasını ortaya atıyorlar.

Sonrasıysa dinlemeye ve tanıklık etmeye alıştığımız türden bir senaryo ile gelişti. Yani diğer UFO olaylarındaki gibi, Amerikan Hükümeti UFO gerçeğini halktan ve basından gizleme kararındaydı. Cesetlerle birlikte UFO'dan geriye kalanlar bir hava üssüne taşındı. Dünya Dışı Varlığı tanımanın ve fizik özelliklerini dünyalılarla kıyaslamanın en basit yolu ise, otopsi yapılmasıydı. Gizli bir şekilde otopsi gerçekleştirildi ve otopsi çalışmaları filme alındı.

Orduda görevli kameraman Jack Barnett yıllar sonra tüm çevreleri ayağa kaldıran otopsiyi filme aldığını açıkladı. 90 dakikadan biraz daha fazla süren bu filmde, belki de dünyanın en büyük sırrı gizliydi... Film yıllar boyunca hükümet tarafından açığa çıkarılmadı. Ancak bazı iddialara göre, Başkan Truman da otopsi salonundaki tanıklardan biriydi...

Günümüze gelindiğinde, filmin dünya insanıyla tanışmasını sağlayan İngiliz gazeteci ve televizyon program yapımcısı Ray Santilli'nin iddialarına göre, kameraman Barnett, filmin bir kopyasını çıkartmayı başarmıştı.

1993 yılında Santilli, büyük şirketler adına çalışan Barnett'i, Elvis Presley hakkında belgesel bir film yapmak amacıyla ziyaret etti. Oysa artık 82 yaşında olan eski kameraman Barnett yıllar önce Amerikan Hava Kuvvetleri'nden çaldığı bu değerli kanıtı daha fazla saklayamayacağım ve bu gerçeğin dünya insanıyla paylaşılması gerektiğini söylüyordu.

Barnett'in ne denli misyoner ruhu taşıdığı bilinmez, bol sıfırlı bir çek karşılığında sattı filmi Santilli'ye... Bundan sonra da dünya basınını ayağa kaldıran uzaylı varlık otopsisi yavaşça dışarıya sızmaya başladı.

Film önce BBC aracılığıyla dünyaya tanıtıldı. Başlangıçta sadece araştırmacılara ve bilim adamlarına ayrıcalık gösterilirken kısa sürede otopsi masasında yatan uzaylı cesedi Avrupa'da ve gezegenimizin diğer bölgelerinde en çok satan dergi kapaklarında görülmeye başlandı. Karşı çıkanlar, destekleyenler, UFO araştırmacıları, doktorlar ve sadece meraklılar bile türlü fikirleri öne sürüyorlardı artık...

Acaba çağdaş dünya insanı ilk defa bu film aracılığıyla mı bir uzaylı varlığın neye benzediğini görme şansını yakalıyordu? Yıllardır beklenen gerçek kanıt ayağımıza gelmişti ve iddialar doğrulanacak gibi görünüyordu...

Oysa ülkelere ve dönemlere yayılmış biçimde, kaçırılmalara, yakın karşılaşmalara tanık olanların bildirdikleri de vardı. Ve bu birinci elden tanıklıklardan uzaylıların beden yapılarıyla ilgili genel bir şablon çıkartmak mümkündü. Ortak noktalar tam 20 maddede sıralanıyordu. Roswell cesedini incelemeden önce herkesçe bilinen uzaylıların neye benzediğini hatırlamakta yarar var:

UZAYLILAR'IN TESPİT EDİLEBİLEN ORTAK FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ


  • Varlıkların boyu genellikle l ila 1.50 m arasında değişiyor. En uzun olanları ise 2 m civarında.
  • Baş, insan görünümü taşısa da bedene kıyasla çok büyük kalıyor.
  • Gözler büyük ve çukura kaçmış, birbirlerinden ayrı, ya da normal insan gözünden çok daha geniş. Uzak doğulu izlenimi verircesine çekik.
  • Kulak benzeri işitme organlarına ya da başın iki yanında yer alabilecek çıkıntılara sahip değiller.
  • Burun göze çarpmayacak kadar belirsiz.
  • Ağız düz bir çizgi veya yarık biçiminde. Yok olan kulaklar gibi işlevini yitiren ağız da beslenme ya da ses yoluyla iletişim, konuşma amacıyla kullanılmıyormuşçasına silikleşmiş.
  • Boyun dikkati çekecek kadar ince.
  • Saçlar... Kimi tanıklara göre uzaylıların saçları yok. Bazı tanıklarsa başın tepe bölgesinde hafifçe renkli bir leke gördüklerini söylüyorlar. Bedenin hiç bir bölgesinde tüye rastlanmıyor.
  • Gövdenin tümü zayıf ve küçük olarak tanımlanıyor. Olayların çoğunda gövde bir tür giysi ya da üniforma ile örtülmüş durumda. Karında göbek deliğine rastlanmıyor.
  • Kollar son derece ince ve uzun. Hatta bazen dizlere kadar iniyor.
  • Eller, dört parmaklı. Baş parmak yok. İki parmak diğerlerinden daha uzun. Bazı gözlemciler tırnaklardan söz ederken, başkaları tırnak görmediklerini belirtiyorlar.
  • El ve ayaklan tanımlayacak genel özellikler yok.
  • Cilt rengi tanıkların gözlemlerine göre bej, güneş yanığı, kahverengi ya da gri pembe olarak değişebiliyor. Bazı gözlemlerde ise; loş ışıklar altında maviye kaçan gri ten renginden söz ediliyor.
  • Uzaylıların diş yapısı hakkında hiç bir şey bilinmiyor.
  • Üreme organları ise hala sır niteliğinde. Bazı tanıklar, ne kadın ne de erkek üreme organına sahip olmadıklarını söylüyor. Klonlama ya da dünyada henüz bilinmeyen farklı yöntemlerle üredikleri düşünülebilir.
  • Kimi olaylarda dünya dışı varlıklar sanki aynı kalıptan yapılmışçasına birbirinin eşi, benzer görüntüler ve biyolojik özellikler taşıyorlar.
  • Beyin kapasiteleri bilinmiyor.
  • Kan... Bedenlerinde bir sıvı var ama bildiğimiz kana benzemiyor.
  • Beslenme... Katı ve sıvı besin ürünlerini tanımıyorlar. Ele geçen UFOların hiç birinde gıda maddesine rastlanmadı. Sindirim sistemi ve rektal bölgeye sahip değiller.
  • Söz konusu özellikler taşıyan dünya dışı varlıklara genelde insansı ya da hümonoid adı veriliyor. Ancak hangi güneş sisteminden geldikleri hala bilinmiyor. Bizim güneş sistemimizin farklı bir bölgesine ait olup olmadıkları hakkında da bilgimiz yok.
Evet, bu genel bilgilerden sonra Roswell otopsisi hakkında bazı yorumlarda bulunmak mümkün. Basına yansıyan "Otopsi Filmi" gerçek miydi?
Ayrıntılarını seçmekte zorlandığımız ameliyat salonunun orta yerinde, otopsi masasında yatan cesedin boyu 1.40 civarında. Baş normal insan başının neredeyse iki katı kadar gelişmiş. Gözler tıpkı bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz uzaylılarınki gibi kocaman, parlak ve siyah.

Ne başta, ne de bedenin diğer bölümlerinde tek bir tüye bile rastlanmıyor. Buna kaşlar ve kirpikler de dahil. El ve ayak parmaklarının sayısı ise altı. Karın hamile izlenimini verircesine şiş, oysa yapılan araştırmada varlığın içinde gelişmekte olan bir canlıya da rastlanmıyor. Dahası uzaylının cinsiyetini kestirmek de mümkün değil. Erkek ya da dişi olduğunu gösterir üreme organları bulunmuyor çünkü.

Buraya kadar Roswell yaratığının dış görüntüsü 20 maddelik listeyle kıyaslandığında benzer özellikler taşıyor... Ancak sıklıkla vurgulanan zayıf uzaylılar kavramından uzak olduğunu görüyoruz. Çünkü Roswell varlığı oldukça kilolu, yağlı, hatta gelişmiş kasları olan bir bedene sahip. Boyu tanıklıklarda söylendiği gibi kısa, ama bu kadar kısa boyda gelişmiş kas yapısı inandırıcı olamıyor...

Sonra izole edici beyaz giysilere bürünmüş doktorlar, alışılmış bir beceriyle cesedi parçalamaya başlıyorlar. Bisturi (görebildiğimiz kadarıyla) önce göğüs ve karın boşluğunu iki yana açıyor... Bedenden dışarı çıkartılan organlar, siyah beyaz ve titrek kamerayla çekilmiş, filmde dikkatimizi dağıtıyor.

Gerçek mi, yoksa dünyayla alay etmek amacıyla hazırlanmış bir kurgu mu karar veremiyorsunuz. Biraz daha dikkatle bakınca ya da göz ilk sahnelerin heyecanını atınca, bu ölü uzaylının pek de o kadar uzaylı olamayacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Ekrandaki görüntü, bir uzaylının bedeninden çok, bir mankene benzemeye başlıyor...

Otopsi uzmanları ve işi iyi bilen patologlar filmi tekrar tekrar incelediklerinde filmin düzmece olma ihtimali üzerinde duruyorlar. Onlara göre dünya dışı bir varlık, iç organları ele alınmadan önce dış yapısıyla incelenmeli. Oysa otopside varlık incelenmiyor, adeta parçalanıyor. Doktorlar sanki cesedi önceden çok iyi tanıyorlarmış gibi hareket edip bedeni açmaya başlıyorlar.

Ad:  uzayli1.jpg
Gösterim: 741
Boyut:  7.2 KB
Roswell Otopsisi'nden bir görüntü

Başın büyüklüğüne göre ise kafatasından çıkartılan beyin çok küçük kalıyor. Bu durumda beyinin de uygun büyüklükte olması gerekir. Bu otopsi gerçek patologlar tarafından değil, cerrahlar tarafından yapılmış. Oysa Amerikan Hava Kuvvetleri USAF'ın dünyayı sarsacak bu olay için en iyi patologları çağırması gerekirdi. Neden sıradan cerrahlarla yetindiği düşündürücü.

Otopsi şartları da inandırıcı olamıyor. Çünkü gerçek bir ölüm sonrası incelemede varlığın ağzı açılıp bakılmalıydı, bu yapılmıyor. Ölü olduğu kabul edilen varlığın her iki eli de aynı biçimde duruyor ve parmaklan yukarı doğru açılmış. Böyle bir rastlantı kabul edilemez, ölüm sonrasında eller birbirinin kopyasıymış gibi görüntü alamaz.

Evet... Film sayısız uzman tarafından incelendi. Bu arada Kodak firmasıyla bağlantı kuruldu ve Kodak söz konusu filmin 1927, 1947 ya da 1967 yıllarından birinde üretilmiş olduğu raporunu verdi. En azından uydurma da olsa, sahneler demek ki geçmişte üretilmiş bir filme alınmıştı.

Dünya basını uzaysal otopsi tartışmaları yaparken, bu garip senaryoya, ünlü yönetmen Steven Spielberg ve 1947 kazasıyla ilgili çekeceği yeni filmi de girdi. Spielberg, Hollywood yönetmenlerinin belki de en Ufolojik olanıydı... "Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar" ve "E.T." gibi unutulmaz başyapıtlarına, bir sonuncusunu ekleyerek unutulmaz bir üçleme yapmak istiyordu.

Büyük olasılıkla çekeceği son filmin adı da, "Majestic" ya da "Proje X" olacaktı. "Majestic 12", o yıllarda Başkan Truman'ın UFO olaylarını araştırmak amacıyla kurduğu örgütün adıydı. Bilim ve sanat çevreleri, Spielberg'in yeni filminde gerçek belgesel görüntülerle kendi çekeceği sahneleri birarada kullanacağını konuşur olmuştu... Acaba bu görüntüler Spielberg'in yeni filmi için özenle çekip dikkatle saklayamadığı sahnelerden mi ibaretti?...

Tüm bu sorular UFO çevrelerini kuşkuya düşürürken, yapımcı Ray Santilli'nin temsilcisi Chris Carey ismi kulağa gelmeye başladı. Chris Carey özellikle bilim kurgu filmlerinde kullanılan uzayla ilgili tüm nesnelerin ve uzaylı varlıkların kopyalarını üretmekteki başarısıyla tanınan bir uzmandı. Lasteksten yapılan figürler, usta ışıkçılar ve özel efektler sayesinde inanılmaz derecede gerçek görüntüsünü verebiliyordu...

Olaylar gittikçe dağılırken, parçalanan uzaylı cesedinin ne olduğu ise, gizemini koruyordu... Adli tabipler incelemelerini ancak televizyon ekranından yapabildiler. Ve sonuç bugün bile şüpheli... Bir gurup araştırmacı uzaylı varlığın gerçekliğini savunurken, geri kalanlarsa Amerikan Hükümeti'nin UFO gerçeğini küçültmek, alaya almak ve UFO araştırmacılarını halkın gözünde değersiz kılmak amacıyla bu sahteciliğe girdiklerini iddia ediyorlar.

Amerikan Hava Kuvvetleri 1947 kazasını önce kabullendi, daha sonra ise ellerindeki parçaların bir meteoroloji balonuna ait olduğunu ileri sürdü. Bu ani karar değişikliği huzursuzluk vericiydi. Kaza sonucu parçalanan uzay cismine UFO ya da Uçandaire adı verilse de, Roswell olayında parçalanan cisim üçgen biçimindeydi, yani tıpkı Kenneth Arnold'un gözleminde karşılaştığı üçgen biçimli uçan cisimler filosu gibi. Kimi tanıklarsa, parçalanan UFO'dan çıkan varlıkların yaşadıklarını söylediler...

Siyah beyaz görüntülerinden tanıdığımız ölü uzaylı büyük bir ihtimalle lasteks bebek olabilir. Ama yine de, bir varlığın kopyasını yapabilmek için, mutlaka gerçeğine bakılması gerektiği unutulmamalıdır... Model olmadan kopyası çıkartılamaz... Bu konuyu tek bir cümleyle, belki de en güzel şöyle toparlayabiliriz: Olay gerçek, ancak ekranlara yansıyan görüntüler sahte...

Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 23:53
snackbloot - avatarı
snackbloot
Ziyaretçi
7 Kasım 2010       Mesaj #8
snackbloot - avatarı
Ziyaretçi

Astronotların UFO Gözlemleri

“Geçmişteki şanlı günlerimizde ,söylemek istemediğimiz şeyleri söylememek ve diğer her şeyi inkar etmek mecburiyetinde bırakıldığımızda çok rahatsız olurdum. Bazı insanlar orada uzayda yalnız olup olmadığımızla ilgili sorular sorarlardı. Orada bir şeyler görürdük, garip şeyler.. Ama onlara hiç bir zaman doğruları söylemedik . Oysa biz ne gördüğümüzü biliyorduk ve bu konuda gerçekten hiç bir şey söyleyemiyorduk. NASA'daki Patronların “Dünyalar arası Savaş” çıkacağı ya da sokaklarda panik yaşanacağı gibi korkuları vardı. Bu yüzden sessiz kalmak zorundaydık. Ve şimdi , bu tür şeyleri yalnızca kabuslarımızda ya da belki de filmlerde görüyoruz ve bunlardan bazıları gerçeğe oldukça yakınlar.”
Uzaya ilk giden ABD'li Astronot ve Senatör John Glenn'in NBC'de yayınlanan “Frasier” adlı programdaki canlı yayın konuşması 2001- NBC

GEMİNİ VE MERCURY UÇUŞLARI
Nisan 1964'te , Kennedy Burnu'ndaki iki radar teknisyeni, Gemini Uzay kapsülünün iki UFO tarafından takip edildiğini açıklamıştır. Bundan önce, Ocak 1961'de, Burun'daki otomatik izleyici donanımının, Güney Atlantik yönünde uçan gizemli bir cisim tarafından kilitlendiği rapor edilmiştir.
Astronot Lovell'in, Gemini 7 ile uçuşunun dökümü alındığında, Lovell'in olağanüstü bir cisimle karşılaşmış olduğu görülmüştür. İşte uçuş sırasında kaydedilen telsiz konuşması;

Uzayaracı: Garip bir şey, saat 10 yönünde
Capcom: Burası Houston. Tekrar edin 7,
UA: Saat 10 yönünde garip bir cisim var dedim
CC: Gemini 7, uçağın bir kademesi olmasın? Dikkatli bakın.
UA: Burası enkaz gibi, onlardan çok var. Bu gerçek bir gözlemdir.
CC: Yaklaşık uzaklığı ve ebatları?
UA: Bir tane daha var...

James McDivitt de, 4 Haziran 1965'de Gemini 4'le uçuşu sırasında tanımlanamayan bir cisim gördüğünü onaylamıştır.
McDivitt şunları söylemiştir:
“Gemini 4 uçuşu sırasında, aracımın camının dışında bir cisim fark ettim. Silindir şeklindeydi, kalem gibi görünüyordu. Boyutlarının ya da uzaklığının ne kadar olduğu ile ilgili bir fikrim yok. Araçta bulunan iki kamerayla da cismin fotoğrafını çekmeye çalıştım. Cisim kısa bir süre benim yönümde durduğundan, ben kamera ayarlarını yapana kadar o gitti. Sadece birkaç fotoğraf çekebildim.Uzay aracı uçuşta olduğundan ve güneş parladığından dolayı, penceredeki cisim gözden kayboldu. Başka bir yere yerleştiremedim, uzay aracının duruşu da buna engeldi ve onu bulmak için ne tarafa manevra yapacağımı da bilemiyordum.
İndikten sonra, Gemini 4'ten gelen film acilen, benim ve Ed White'nin 3 gündür içinde olduğu taşıyıcı uçakla Houston'a uçuruldu. NASA Film teknisyenleri, araçta çekilen filmi incelediler ve bir açıklama yapmadılar"
UFO'ları Mercury 8 uçuşu sırasında astronot Wally Schirra da gözlemlemiştir. Mercury 8 kapsülünde bulunan Schirra olaydan şöyle bahsetmiştir:
“... İşte oradalar...Bana arkadaşlık ediyorlar...”
Astronot Gordon Cooper 1973'te New York'ta katıldığı bir toplantıda şunları söylemiştir:
“Astronotluğun zorunluluklarından biri olan gizlilik nedeniyle yıllarca sırlarla yaşadım. Şimdi Amerika'da her şeyi açığa vurabilirim. Radar ekipmanımız, tanımlanamayan cisimler tespit etmişti. Bu olayla ilgili binlerce şahidin raporu ve kanıt niteliğindeki çok miktardaki dokümana rağmen, kimse bunu halka açmak istemiyordu. Neden? Çünkü, otoriteler tanrı bilir ne korkunç bir istiladan korkuyorlardı. Yani anahtar sözcük hala aynı: Halkın paniğe kapılmasını önlemeliyiz. Ben daha sonra, dünya üzerinde olağanüstü bir olaya tanık oldum. Bu olay birkaç ay önce Florida'da oldu. Bahsedilen bölgede kendi gözlerimle alevler tarafından küle çevrilmiş bir arazinin orta yerinde uçan bir cismin yere indiğini gördüm. Araçtan bazı canlılar çıktı. Topografya üzerine çalışma yapılıyor gibi görünüyorlardı, bir parça toprak alıp büyük bir hızla gözden kayboldular. Biliyorum ki hükümet, halkın panikle verebileceği bir reaksiyondan ötürü, bu olayı tüm basın kuruluşlarından gizledi".
Cooper 1978'de Birleşik Ulusal Genel Topluluk'taki Özel Politik Komitesi'ne UFO'ları tartışmak üzere çağrılmıştır. Daha sonra bir başka toplantıda, Cooper'i yolladığı aşağıdaki mektup okunmuştur:
“... İnanıyorum ki, dünyadakinden daha gelişmiş teknolojiye sahip diğer gezegenlerdeki dünya dışından varlıklar, bizi ziyaret ediyorlar. Ayrıca, 1951'de 2 gün boyunca onların pek çok uçuşunu gözlemledim. Hepsi farklı boylarda, savaş uçağı formatındaydılar ve genelde doğu Avrupa'dan batıya doğru uçuyorlardı.”
1979 yılında Mercury astronotu Donald Slayton, Paul Levy ile olan röportajı sırasında 1951 yılında test uçuşu yaparken UFO gördüğünü açıklamıştır:
“P-51 tipi bir araçla Minneapolis üzerinde test uçuşu yaparken bu cismi gördüm. Açık, güneşli bir öğle sonrasında ve yaklaşık 10 bin fit yükseklikteydim. Cismin uçurtma olduğunu düşündüm, fakat daha sonra uçurtmanın böyle bir yüksekliğe çıkamayacağının farkına vardım. Ona yaklaştıkça bana meteoroloji balonu gibi göründü. Gri renkte ve yaklaşık 3 fit çapındaydı. O şeyin arkasına doğru geçtiğimde onun bir meteoroloji balonundan çok bir tabak, bir disk gibi göründüğünü fark ettim. O anda, ben saatte 300 millik bir hızla seyrederken, cisim aniden benden uzaklaşmaya başladı. Onu kısa bir süre takip ettim sonra cisim aniden havalanmaya başladı. 45 derece tırmandıktan sonra döndü ve hızlanarak gözden kayboldu. Olaydan birkaç gün sonra, ofis şefimle bira içerken ve cismin ne olduğunu düşünürken, şefime olaydan bahsetmeye karar verdim. Bahsettiğimde bana rapor hazırlamamı söyledi. Dediği gibi yaptım fakat bir daha konuyla ilgili hiçbir bilgi alamadım.”
NASA eski çalışanlarından olan Otto Binder, kendi amatör telsizleri ve VHF alıcılarıyla NASA'nın yayınını alabildiğini söylemiştir. Apollo 11 uçuşu sırasında yapılan ve Binder'i sözünü ettiği telsiz ve alıcılar sayesinde duyulan konuşma şöyledir: Kontrol Kulesi: "Orada ne var? Kontrol Kulesi Apollo 11'i arıyor. "
Apollo 11: "Bu bebekler çok büyük efendim.. Kocaman.. Tanrım, inanmayacaksınız.. Burada başka uzay araçlarının olduğunu söylüyorum... Kraterin öte tarafından bizi izliyor."

1979'da NASA İletişim Sistemleri eski şefi, bilim adamı Maurice Chatelain Armstrong'un UFO gördüğünü bildiren raporunun gerçek olduğunu bildirmiştir. Chatelain, “Karşılaşma NASA'nın ortak bilgisidir, fakat şimdiye dek kimse bununla ilgili bir şey söylemedi” diye konuşmuştur.

APOLLO UÇUŞLARI


Apollo uzay uçuşları, dünyaya Ay hakkında en doğru cevapları verecek bilgilerle doludur. Bu uçuşlarda astronotlar sayısız UFO filmi ve fotoğrafı çekme imkanı bulmuşlardır. Resimlerde UFO'lar açıkça gözlemlenebilmektedir. Astronotlar bu gözlemler üzerine büyük bir heyecana kapılmışlardır. Eğer gördüklerini dünyaya döndüklerinde açıklayacak olurlarsa, birçok kurulu düzeni, pek çok inanç biçimini kökünden değiştireceklerini bilen astronotlar, görevleri gereği susmayı tercih etmişlerdir. Ama yine de bazı kaynaklardan sızan haberler ve ele geçen birtakım belgeler sayesinde Apollo uçuşlarında gerçekte neler olup bittiği ortaya çıkmıştır.

Apollo 7


11-22 Ekim 1968.
Astronotlar; Walter Schirra, Donn Eisele ve Walter Cunningham.

Yakın zamana kadar sorumlu çevrelerin gizlemeyi başardıkları bir haber, rastlantısal olarak 12 Ekim 1968 gecesi saat 22.15'de ilgililerin kulağına erişti. Haber İsviçre Telgraf Merkezi'nden, UFO inceleme grubu G.E.C.O.C.N.I.'nın direktörü M. Francis Schafer'e iletilmekteydi. Ele geçen metne göre, Apollo 7, Avustralya üzerinden uçtuğu sırada, astronot Cunningham, uzay aracının yanından uçarak geçen meçhul cisimlerin varlığını merkeze bildirip talimat istemişti.
İsviçre Telgraf Merkezi, haberi Cape Kennedy'de bulunan İngiliz Haber Merkezi Reuter'den almıştı. Apollo 8: 21-27 Aralık 1968. Astronotlar; Frank Borman, James Lowell ve William Anderson. Houston Uzay Merkezi ve milyonlarca TV izleyicisi büyük bir heyecan yaşarken, dünyadan uzaya doğru şu alarm dolu ses yayılmaktaydı:
"-Houston merkezi, Apollo 8'i arıyor. Apollo 8 cevap ver. "

10 dakika. sonra Lovell'in sesi kulaklara geldi:
-"Merkez burası Apollo 8.. Uçan daireler.. Kaç tane mi? Belki 5, çok heyecanlıyım. "
"-Kahretsin! Lovell neler söylüyorsun?"

Ve birden bire televizyondaki yayın sona eriyor...
Halk, Apollo 8 ile merkez arasındaki konuşmaları asla öğrenemedi. Çünkü UFO'larla ilgili gerçeğin Dünya insanları tarafından öğrenilmesi bilim adamlarının hayatta isteyecekleri en son şeydi. Araştırmacılar bununla da yetinmeyerek uzayda çekilen fotoğrafları sıkı bir sansürden geçirdikten sonra dünya basınına verdiler. Apollo-8 uzaydan geldiğinde beraberinde 1500 tane fotoğraf getirmişti. Bunların sadece 380'i basına verildi, geri kalan 1100 fotoğraf sakladıkları sır nedeniyle arşivlere kaldırıldı.

Apollo 9


3-13 Mart 1969.
Astronotlar; James Mc Divitt, David Scott ve Russel Schweickart.

Dünya yörüngesinde 9 milyon km. den daha fazla bir mesafe kat eden bu misyon, Ay İniş Modülü'nün -astronotları Ay'ın yüzeyine indirmek için yapılmış olan, örümceğe benzeyen araç- uzaydaki ilk işleyiş kontrolünü de kapsamaktaydı. Astronotlardan Schweickart, Apollo uçuşlarının ilk uzay yürüyüşünü yaptı.

Apollo 9, hakkında en az doküman toplanabilen misyon olmuştur.NASA her defasında olduğu gibi olayları sansürlemiş ve yalanlanmıştır. Fakat, NASA'nın elinde Apollo-9 ve UFO'larla ilgili pek çok döküman bulunmaktadır.

Apollo-10


18-26 Mayıs 1969.
Astronotlar; Thomas Stafford, Eugene Cernan ve John Young.

Ay yörüngesinde yaklaşık 62 saat geçiren astronotlar, insanlı ilk Ay inişinin tam teşekküllü provası olarak anılan bu uçuş sırasında, Ay İniş Modülü'nün, Apollo Yörünge Kumanda Modülü'nden ayrılarak Ay yüzeyinin 13 km. kadar yakınına uçmasını sağladılar.
Apollo 10 astronotları, uzay uçuşu sırasında UFO'ların Apollo'ya refakat ettiklerini bildirmişlerdir. Yetkililer Apollo 10'un Ay yörünge uçuşu sırasında UFO'ları gördüğünü belirtmekte ve bunun kanıtı olarak da Apollo ile Ay arasındaki parlak cismin fotoğraflarını göstermektedirler. Ayrıca Apollo-10'un UFO gözleminin gerçekliğini kanıtlayan bir de film mevcuttur. Bu filmin ilginç yanı Ay'a ilişkin bölgeler filme alınırken bir UFO'nun görüntüye girmesi değil, astronotun Apollo ile Ay arasında hareket eden parlak ve uçan cismi kamera ile izlemesidir. Bilim Araştırma Grubu'nun da arşivlerinde bulunan filmde, söz konusu uçuş halindeki UFO gayet belirgin bir şekilde görülebilmektedir. Halen NASA'nın gizli arşivlerinde, UFO'ların dış uzayda ve yörüngelerde Apollo'lar ile çeşitli uzak-yakın temaslarının çekilmiş filmleri mevcuttur. Yakın zamanlarda bu filmlerden bazıları, bir UFO araştırmacısına verilmiştir. NASA için, en tehlikesiz addedilerek verilen bu filmlerde dahi UFO'ların gayet bariz bir şekilde uçmakta oldukları bu araştırmacı tarafından ifade edilmektedir.

Apollo 11


16-24 Temmuz 1969.
Astronotlar; Neil A. Armstrong, Edwin E. Aldrin ve Michael Collins.

8 yıl önce saptanan hedefe ulaşarak Ay'a inen Neil Armstrong ve Edwin Aldrin, Ay'ı inceleyen ilk insanlar oldular. Sea of Tranquillity'ye (Durgunluk denizi) inildiğinde Armstrong tarihte daima anılacak olan şu sözleri söyledi: “Kartal inmiştir.” Apollo 11 mürettebatı Ay taşlarında çeşitli örnekler topladılar ve tarihin en büyük televizyon seyirci kitlesi tarafından canlı yayınla dünyadan izlendiler.
Apollo-11 uzay aracı Dünya'dan ayrılalı henüz birgün olmuştu ki mürettebat, araç ile Ay arasında olağandışı bir obje gördü. Önce bunun Satürn-IV yardımcı roketi olduğunu düşündüler. Ancak Houston, Apollo-11 astronotlarına, yardımcı roketin 9000 km. den daha ötede bulunduğunu bildirdi. Bu konuda astronotların yaptığı açıklama:

Aldrin- "Gördüğümüz ilk olağandışı şey, sanırım bir gün uzaklıkta idi ya da Ay'ın oldukça yakınında bulunan bir şeydi. Oldukça iri boyutlara sahip olduğundan tek gözlü dürbünü üzerine ayarladık."
Collins- "Bu cismi nasıl görmüştük ki? Öylesine pencereden dışarı bakarak mı görmüştük?"
Aldrin- "Evet. SIVB(Satürn roketinin 3. katı) olup olmadığından emin değildik. Yer'e sorduk ve S-IVB'nin 9,000km. ötede olduğunu öğrendik. O sırada yüksek randımanla ilgili bir sorunumuz vardı. "
C- "Bir şey vardı. Bir şeyin tosladığını hissettik, ya da bana öyle gelmişti. "
A-."...sonra, geçip giden bu parlak objeyi gördük. L biçimindeymiş gibi duruyordu. "
Armstrong-"Açık bir bavul gibi."
Aldrin- "O sırada PTC'de olduğumuzdan hepimizin teker teker gözlemleyebildiği bu cismin kesinlikle, civarımızda bulunduğu ve oldukça hacimli boyutlara sahip olduğu kanısı doğuyordu. "
Armstrong- "Çıplak gözle tam olarak seçilemiyordu. Nasıl bir biçime sahip olduğunu söylemek, menzilini ya da boyutlarını kestirmek zordu".
Collins- "Önce, içi boş bir silindire benziyordu. Fakat sonra, silindir yerini açık duran bir kitap şekline bıraktı. Gerçekten de tuhaftı. "
Bu konuşmalar dışında, Apollo 11 uzay aracı Ay'a yaklaşırken astronotlar tuhaf radyo parazitleri işitmeye başladılar. Bu durumdan şaşkına dönen yer kontrol- “Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmadığından emin misiniz?” diye sordu.

Bu radyo sinyalleri Apollo 11 uzay aracının dışından geliyordu. NASA uzay programının eski üyelerinden Otto Binder, Yer Kontrol-Apollo 11 konuşmalarının önemli bölümlerinin çıkarılmış olduğunu ileri sürmektedir.
19 Temmuz 1969'da Apollo 11, Ay'ın etrafında dönerken Aldrin Ay yüzeyini filme almaktaydı. Bu sırada ufukta kimliği bilinmeyen disk şeklinde, ışıklı uçan nesneler ortaya çıktı. Bazen arka arkaya uçuyorlar, bazen birbirlerinden uzaklaşıyorlar, sonra gene yaklaşıyorlardı ve dünya yapısı hiçbir uzay aracının yapamayacağı manevraları yapıyorlardı. Neil Armstrong, “Gerçekten böyle bir şeyi beklemiyordum, ama onları gözlerimle gördüm” şeklinde konuşmuştur. Daha sonra, Aldrin ve Collins daha küçük bir UFO'yu filme almışlardır. söz konusu filmler NASA'da saklanmaktadır.
Bilindiği üzere, Apollo 11 Ay'a iniş programında astronotlardan Armstrong ve Aldrin'in Ay yüzeyine indikten sonra 10 saat süre ile kapıları bile açmadan, her an kalkışa hazır bekleyen Ay İniş Modülü'nün içinde kalmaları öngörülmüştü. Neden? NASA'nın açıklaması, “Astronotların dinlenmesi lazımdı” şeklindeydi.
Mayıs 1969'da, Das Beste'de yayımlanan haberde astronotların Ay'a ayak basmalarından itibaren davranışlarını şöyle anlatılmaktaydı: “Acil dönüş zorunlu olduğu takdirde buna sürekli hazır durumda bulunarak ve Ay'dan sadece fotoğraflarla dönmeye razı olarak, çantalarını acele topladıkları taş ve toz örnekleriyle dolduruyorlardı.”
NASA hiçbir zaman bu acil geri dönüşün nedenini açıklayamamıştır.

Aya iniş sonrası, Apollo-Houston
Armstrong- "Burası sessizlik denizi "
Armstrong- "Kartal sessizlik denizinde bulunuyor."
Houston- "Houston sessizlik denizinde. Kontrol sistemlerinizde tüm araçların en iyi biçimde çalıştıkları görülüyor. "
Armstrong- "Bizimkiler de öyle."
Aldrin- "Varış noktasının koordinatlarını tam olarak bilmiyoruz, fakat araştırıyoruz. Kısa bir zaman sonra bunu size bildireceğiz. "
Houston- "Bununla oyalanmayın! Bunu biz saptayacağız. "
Armstrong- "Etrafımızda küçük kraterler var. Büyüklükleri 6 ile 15m. arasında. Yaklaşık yarım mil uzaklıkta izler var, sanki tırtıllı bir traktör tarafından bırakılmış gibi! Bunun dışında, Ay'ın çekimi oldukça iyi, insan kendini sanki uçaktaymış gibi hissediyor. "

Konuşma daha sonra Aldrin tarafından sürdürüldü. Aldrin, tanımlamalarında Armstrong'dan daha dikkatliydi, fakat buna karşılık kullandığı kelimeler karışık anlamlar içeriyordu.

Aldrin- "Çevrede renkler az, fakat herhangi bir taş bloğu olabilir. Lütfen şimdi Yörünge Kumanda Modülü'nü her an ulaşabileceğimiz bir yakınlığa yöneltin."

Bunların dışında, iki astronotun yer merkezi ile yaptıkları direkt konuşma da son derece ilginçti. NASA, bu konuşmaları dünya haber ajanslarına verirken sansürlemiştir. Ama konuşmaların bir kısmı başka dinleme merkezlerince tespit edilebilmiştir:

Astronot- "Neydi o? Ne biçim şeydi? Anlamak isterdim... "
Houston..............(Sansür)
Astronot- "Bebekler kocamandı beyim... Kocaman..."
Houston- "Ne? Ne oluyor yukarıda? Size ne oluyor Allah aşkına?"
Astronot- "Evet evet oradaydılar.. Bazı ziyaretçiler vardı. Size söyleyeyim, orada başka uçan daireler var. Bir hat şeklinde sıralanmışlar. Kraterin kenarında bekliyorlar. "

8 Ağustos 1969 tarihli LIFE dergisinde yayımlanan bir fotoğraf bu konuşmalara delil olarak gösterilebilir. Fotoğrafta, Modül'ün solunda ve uzak planda, parlayan iki uçan daire açıkça görülmektedir.
11 Ağustos'ta Kanada Minuit gazetesi büyük puntolarla Amerikan astronotlarının Ay'da canlılar görmüş olduklarını yazıyordu!
20 Temmuz saat 10:56'da, yani Armstrong'un Ay'a ayak basmasından hemen sonra göz kamaştırıcı bir ışık görüldü. Armstrong tam konuşmaya başlamıştı ki, Houston kontrol merkezi derhal konuşmayı kesti.
Minuit gazetesinin yazdığına göre, Armstrong yumurta biçiminde bir araç görmüştü. Aracın içinden kendilerini izlemekte olan ve kabarcık biçiminde başlıklar taşıyan insan benzeri iki yaratık çıkmıştı.
Armstrong bu konuda Houston'a bilgi vermek isterken, kendisine bu olayların filmini çekmemesi ve derhal gizli bir kanala bağlanması emredilmişti.

Apollo-12


14-24 Kasım, 1969.
Astronotları; Charles Conrad Jr., Richard F. Gordon Jr., Alan L. Bean

Apollo 12- "Sürekli aynı yerde kalan ve takla atıyormuş gibi görünen bir obje ile birlikteyiz. Dünden beri bizimle beraber ve sanki bizimle birlikte gelmekte... Dönüş açımız 35 kadar olduğunda çoğunlukla, merkezi limbomuzdan görülüyor... belki de bu size bir ipucu verebilir ve biriniz, gerçekte veya kalmakta olduğumuzu...... bulabilir."
Houston- "Tamam. Çizim masamıza döneceğiz."
Apollo 12- "Obje çok parlak ve takla atan bir şey olduğu aşikar. Saniyede bir buçuk devirlik taklalar atıyor ya da bu oranda yanıp sönüyor. Bu adaptör panolarından birini, yüksek bir hızla bölgeyi terk ederken gördüm ve bana sanki saniyede 30 cm.den daha hızlıymış gibi geldi. "
Houston- "Pekala, bölgeyi nasıl terk ettiklerini ya da yörüngelerinin ne olabileceği hakkında bir fikrimiz yok, bunun ne olduğunu söylemek zor. "
Apollo 12- "Tamam. Yine de iyi niyetli olduğunu farz edeceğiz, tamam mı? "
Houston- "Eğer herhangi bir gürültü yaparsa, muhtemelen aracın donanımındaki rüzgardır."

Astronotların kendi aralarındaki konuşmalar;
Bean- "Pete, fonda epeyce gürültü işitiyor musun? "
Conrad- "Statik cinsinden ya da öyle şeyler mi? "
Bean- "Sürekli bir ıslık sesi işitiyorum"
Conrad- "Benim işittiğim de bu, tamam."
Gordon- "Houston, fondaki bu arkası kesilmeyen bip sesini istiyor musunuz? "
Houston- "Evet. Son 45 dakikadır işitmekteyiz."
Gordon- "Nedir bu? "
Apollo 12- "Dünya'nın tam merkezinde, şimdi gerçekten parlak bir ışığın parladığını görüyoruz. Dick dürbünle bakıyor. Gerçekten parlak. "

Ve ardından obje birkaç dakika içinde kayboldu.

Apollo mürettebatının başından geçen esrarengiz macera dünya basınını sansasyonel ayrıntıları ile günlerce meşgul etti. “Gemide gergin bir hava hüküm sürüyor” şeklinde yazdı gazeteler. Üç astronot uzaydaki düşmanlardan ve esrarengiz objelerden söz etmeye başladılar.

Apollo-13


11-17 Nisan 1970,
Astronotlar; James A. Lowell Jr., John L. Swigert Jr., Fred W. Haise Jr.

Bu uçuş en çok sansüre uğramış olan uçuşlardan biridir. Apollo 13'ün uçuş amacı hakkında çok fazla spekülasyon ortaya atılmıştır.

Apollo 14


14;31 Ocak-9 Şubat 1971;
Astronotlar; Alan B. Shepard, Jr. Stuart A. Roosa, Edgar D. Mitchell.

Apollo 14'ün uçuşu sırasında, çeşitli uçuş koordinatları içerisinde astronotlardan A. Chepard ve E. Mitchell, kendi uzay araçlarını izleyen bir UFO gözlemlemişlerdir ve bunu Yer Kontrol'e bildirmişlerdir. Bu bildirim, özel UHF kanallarından ve her zaman olduğu gibi şifre kelime ve ifadeler ile yapılmaktadır. Fakat astronotlar bazen aşırı heyecanla boş bulunarak Uçan Daireler! Diye çığlık da atmaktadırlar.

Apollo 15


26 Temmuz- 7 Ağustos 1971.
Astronotlar; David R. Scott, Alfred M. Worden, James B. Irwin.

1 Ağustos 1971'de kaydedilen Apollo 15 irtibatında Scott ve Irwin tuhaf izler gördüklerini rapor etmişlerdi.

Irwin- "Hey, şu beyaz renkli dağa bak. Diğerlerinin yanında uç kısmında bir boya lekesi varmış gibi gözüküyor."
Scott- "Evet, koyu gri bir dağ, fakat gerçekten 5 köşeli bir yıldız gibi görünüyor- tepesinde küçük gri ve beyaz değişiklik ile. Beş köşeli yıldız 15cm. çapında ve 10 ya da 12,5cm. yüksekliğinde ölçümlendi. Uç kısmında açı şeklinde, 5 yada 7.5 cm. ....(tahrif) bir ışık ile ortadaki gri taşların bulunduğu yerden. Gerçekten bir çıkıntı teşkil ediyor. Çok şaşırtıcı. "
Bu izler nedir? Bunları kim yaptı? Nereden geldiler? NASA'nın bunlar için bir yanıtı var mı?

Apollo 16


16-27 Nisan 1972.
Astronotlar John W. Young, Thomas K. Mattingly, Charles M. Duke Jr.

Astronotlar gezi sırasında Apollo-16 modülü çevresinde uçan beyaz objeler gözlemlemişlerdir:

Houston: "Esrarengiz bir şeyden söz ettin…"
Orion: "Tamam Gordy, pitch hareketi yaptığımızda Ay iniş modülü çevresinde gördüğümüz bir şeyden bahsetmek istedim. 9 ya da 12 metre kadar dışarıya doğru kayıyorduk ki, uçarak gezinen bir sürü obje belirdi. Sanki sevk edilmekte ya da fırlatılmaktaydılar. Ancak bundan emin değilim. "
Houston: "Bunu kaydediyoruz Charlie. "
Apollo-16 keşif gezisi sırasında başka esrarengiz şeyler de olmuştur. Astronot Mattingly, Ayın çevresinde dolanırken uzayda parlayan bir ışık görmüştür. Obje daha sonra gözden kaybolmuştur. Mattingly, yer kontrol kayıtlarında Ay üzerinde gördüğü bir ışık ve cam kubbeden de söz etmektedir:
Houston: "Oradaki sisli bölgeye bakıp yüzeyde ne gördüğünü söyleyebilir misin? "
Duke: "Kubbelerin karşısında arazi yapısı bir geçide dönüşüyor. Diğeri ise tepeye doğru gidiyor. Geçidin kuzeydoğu tarafı gözükmüyor, tanımlayamayacağım. Kuzeybatıda tüneller var."
Houston: "Oranın hemen yanında manyetometre göstergesi sapıyor, şimdi 313 gama'yı gösteriyor. Bu şimdiye kadar Ay'da ölçümlediğimiz en güçlü sapma!,"
Young: "Bu büyük yapı tıpkı saplanmış bir mermi gibi onun manyetik alanını değiştiriyor. "

Astronomlar son yıllarda Ay üzerinde 200'den fazla, beyaz, yuvarlak ve kubbe biçiminde yapılar gözlemlemiştir. Bunlar bilinmeyen esrarengiz sebeplerle birden ortadan kaybolmakta ve başka yerlerde yeniden ortaya çıkmaktadırlar.

Apollo 17


6-19 Aralık 1972.
Astronotlar Eugene Cernan, Ronald E. Evans, Harrison H. Schmitt.

Astronotlar, Oriantale Krateri'nin doğu kenarında ışıklar saçan bir obje gördüklerini rapor etmişlerdir. Uzay araştırmalarında oldukça deneyimli bir bilim adamı olan Dr. Garry Henderson şöyle söylemektedir: “Bütün astronomlarımız bu objeleri (UFO'lar) görmüşlerdir, ancak gözlemlerini herhangi başka bir kimseyle tartışmamak yönünde emin almışlardır.” Henderson NASA'da bu araçların elle ve sine-kamerayla yakın mesafeden çekilmiş birçok gerçek fotoğrafları bulunduğunu ileri sürmektedir.

Apollo-17 uçuşu sırasında astronotlardan Ron Evans iki, Harrison Schmitt ise bir UFO görmüşlerdir. Astronotlar ayrıca Ay üzerinde kubbeler de gördüklerini rapor etmişlerdir:
Evans: "Ayın arka tarafından rapor etmek istediğim büyük şey, güneydeki o kubbe. "
Houston: "Kaydediyoruz Ron. Kubbenin rengi ile oradaki Aitken denizi arasında bir fark var mı? "
Evans: "Evet, var. O Condor, Condorsey ya da Condorecet Oteli (UFO şifresi), ne adla anmak isterseniz, döşemesinde baklava biçiminde bir dolgu var…Ya üzerine kaydı, ya da kuzeybatıdaki duvarın diğer tarafına… "
Houston: "Tamam. Concordet A'nın kuzeybatı duvarını kaydediyoruz."
Evans: "Alanın şekli oval ya da eliptik. Elips yukarıya doğru yer alıyor."

Artık Apollo uçuşlarına devam edilmesi öngörülmemektedir; bu da NASA'nın Ay hakkında öğrenmek istediğini öğrenmiş olmasından ve Ay'ın başka varlıklar tarafından kullanılıyor olmasındandır. Günümüzde Ayın yörüngesinde son derece pahalı uydular dönmektedir. Bunlardan RAE uydusunun amacı Dünya gözlemevlerine kaliteli fotoğraflar sağlamak, Galaksi ve Galaksi dışının alçak frekansla taranma işlemleri, ya da Ay'da bulunan sondalar aracılığı ile uzaylılarla kontak kurmak. Hem NASA'nın hem de dünyanın çeşitli ülkelerinden UFO araştırmacılarının ellerinde Ay'daki varlıklarla ve UFO'larla ilgili sayısız belge, film ve fotoğraf bulunmaktadır. Bunları yalanlamakla UFO gerçeğini kimse değiştiremez. Vazgeçmek istemedikleri tutucu yaklaşımlar ise, insanların UFO'lar konusunda meraklarının giderek artmasına ve bu konuda bireysel de olsa araştırmalar yapılmasına neden olmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 23:56
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Haziran 2012       Mesaj #9
Avatarı yok
Yasaklı

Konya'da Görüntülenen UFO Montaj Değil


Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi, Konya'da çekilen ve UFO'ya ait olduğu iddia edilen görüntülerin montaj olmadığını açıkladı. Açıklamada o ışığın bölgede bulunan bir sokak lambasından kaynaklandığı da belirtildi.Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi'nden yapılan açıklamada Konya'da çekildiği iddia edilen UFO fotoğraflarının incelenerek Konya'nın Seydişehir bölgesinde görüntülenen ve UFO olduğu iddia edilen cismin fotoğraflarının özel filtre analizinin yapıldığı belirtildi.

Fotoğrafların her türlü piksel, gölge, ışık, kontrast ve negatif değerlerinin detaylı olarak incelenmesi sonucunda görüntüdeki cismin montaj olmadığının tespit edildiği açıklandı. Merkezden yapılan açıklamada fotoğraftaki cismin montaj olmadığı tespit edilmiş olmasına rağmen, fotoğraftaki cismin şüphe uyandıran konum ve durumundan dolayı bunun nihai bir sonuç olmadığı ve fotoğrafın çekildiği bölgede incelemelerde bulunulduğu da belirtildi.

Sirius Konya temsilcisinin fotoğrafın çekildiği Seydişehir Kuğulu park bölgesinde yaptığı incelemede fotoğrafta kadraja giren cismin bölgede bulunan sokak lambasının bir bölümü olduğu anlaşıldı.

Kaynak : Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi / CNN (26 Haziran 2012,11:09)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 00:00
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
14 Ağustos 2012       Mesaj #10
Avatarı yok
Yasaklı

Sırrı Çözülmeyi Bekleyen Cisim


Baltık Denizi'nin derinliklerinde bulunan gizemli cisim, kimilerine göre bir meteor, kimilerine göre UFO, kimilerine göreyse Nazi döneminden kalan ve taşlaşan bir cihaz.Ancak kimse sırrını çözemiyor.

Peru'da İnka Medeniyeti'nden kalan antik şehir Machu Picchu'nun koca bir dağın üzerinde nasıl inşa edildiğini veya Mısır'daki piramitleri oluşturan taşların birbiri üzerine nasıl o denli düzgün dizildiğini henüz tam olarak keşfedememişken, denizin 87 metre altında dev bir sütun üzerinde bulunan yuvarlak cisim, bilim insanlarının kafasını hayli karıştırdı.

Herşey, 19 Haziran 2011'de Baltık Denizi'nin İsveç ve Finlandiya arasındaki Aland Adaları'nda hazine aramaya çıkan Ocean Explorer gemisi mürettebatının sıradışı keşfiyle başladı. Define buldukları sanan dalgıçlar İsveçli Peter Lindberg ve Dennis Aasberg'ı şoka sokan silindirimsi bir şeydi gördükleri.Hâlâ ne olduğu bilimsel olarak anlaşılamayan bu 'şey'e bilim insanları "anomali" diyor.

Cisim, bir UFO'ya veya Amerikalı yönetmen George Lucas'ın Yıldız Savaşları filminde hayal ettiği uzay gemisi Millenium Falcon'a benzeyen, mantar şeklindeki bir yapı. Hayal ürünü gibi gelebilir, ama dalgıçlar Ocean Explorer gemisi cismin üzerinde demir attığında elektrikli cihazlarla uydu telefonlarının çalışmadığını söylüyor. İki balık adam, bu cismi keşfettikleri andan itibaren şu notları tuttu: "Denizin 87 metre derinliğinde bulundu. Sütun üzerinde yuvarlak bir kubbesi var. Tamamen taşlaşmış bir yapı. Kubbenin 60 metre genişliğinde yarıçapı var.

Çevresi 180 metre uzunluğunda. 1.2 metre kalınlığındaki kubbe deniz yatağından 8 metre yükseklikte. Toplam yüksekliği ise deniz yatağından ölçüldüğünde, tam 12 metre. Kubbenin üzerinde duvarlar var. Sütunun yüzeyi yumuşak ve üzerinde bazı oyuklar mevcut. Sütunla yuvarlak kubbenin yapısıysa biraz farklı. Kubbenin yüzeyi graniti andırıyor. Kubbenin içinde bazı koridorlar var. Bazı koridorlar sanki bir merdivene çıkıyor. Kubbenin tam ortasında 25 genişliğinde bir delik var. Bu delik cismin derinliklerinde bir yere varıyor olabilir mi?"

Gördükleri karşısında sudan çıkmış balığa dönen iki adam, cismin ne olduğunu anlamaya çalıştı. UFO, taşa dönmüş bir meteor, buzul çağı öncesinden kalan bir medeniyete ait kalıntı, Ruslara ait bir denizaltı, II'nci Dünya Savaşı'ndan kalan gizli bir Nazi cihazı mı? Kendilerine Ocean X takımı adını koyarak ikinci kez dalan Peter Lindberg ve Dennis Aasberg'in aklı daha beter karışmıştı.

Aasberg, "Cismin ne olacağına dair soru işaretine cevap bulacağımıza, soru işaretleri giderek attı" dedi. 10 Temmuz günü üçüncü kez daldılar. 21 Temmuz'da döndüler. Tarihçiler, gökbilimciler, sualtı bilimcileri, UFO'lara inananlar, bilim kurgu filmi hayranları onlardan cevap bekliyor. Ama üzgünüm; soru hala aynı: "Bu cisim neyin nesi?"

Kaynak : Gençbilim (13 Ağustos 2012,13:26)
Son düzenleyen Safi; 23 Haziran 2016 00:01

Benzer Konular

27 Mayıs 2014 / sdgsdg Soru-Cevap
13 Nisan 2015 / misafir Soru-Cevap
28 Aralık 2013 / sempatiq19 Soru-Cevap
5 Ocak 2020 / Misafir Soru-Cevap
26 Nisan 2014 / Misafir Cevaplanmış