Arama

''Hermiyas Efsanesi'' hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 26 Mart 2015 Gösterim: 1.571 Cevap: 1
taylı yavru - avatarı
taylı yavru
Ziyaretçi
26 Mart 2015       Mesaj #1
taylı yavru - avatarı
Ziyaretçi
Bir efsane varmış, bu efsanede bir çocuk ile yunus balığı arkadaşmış. Bu efsaneyi ayrıntılarıyla açıklar mısınız?
EN İYİ CEVABI _EKSELANS_ verdi
Alıntı
taylı yavru adlı kullanıcıdan alıntı

Bir efsane varmış, bu efsanede bir çocuk ile yunus balığı arkadaşmış. Bu efsaneyi ayrıntılarıyla açıklar mısınız?

Yunus Balığı ile Hermiyas’ın Öyküsü

Sponsorlu Bağlantılar
Güllük Körfezi eski adıyla Mandalya Körfezi ilkçağlardan beri önemini yitirmeyen, her zaman denizciliğin ve balık ticaretinin merkezi olan, lezzetli ve çok çeşitli balıkların yetiştiği bir körfezdir. İasos'taki “Balık Pazarı” bunun en önemli kanıtıdır. Bu yöreyle, Güllük Körfeziyle ilgili olarak çeşitli söylenceler(efsaneler) türetilmiştir. Bunlardan birisi de Yunus Balığı ile Hermiyas'ın kardeşliği ve dostluğudur.

Bu körfezin ağzında İasos diye bir şehir varmış, eski zamanlarda. İşte bir masal anlatılır bu yöreyle ilgili olarak. Efsane, dostluğun yalnızca insanla insan arasında değil, insanla bir başka canlı arasında da kurulabileceğini gösteren çok güzel bir örnektir ve de duygu yüklüdür masal...
Derler ki, Hermiyas isminde bir çocuk varmış bu yörede, bir zamanlar. Bu çocuğun anasından başka hiç kimseciği yokmuş. Ana-oğul, birlikte, kendilerine göre mutlu bir yaşam sürerler ve geçinip giderlermiş.
Günün birinde, çocuğun arkadaşları denize gitmek istemişler. Hermiyas'ı da çağırmışlar. Çocuk can atıyormuş gitmek için ama anası olmazlanmış önce. Çünkü oğlu gitti mi bir kez, geri dönemeyeceği içine doğmuş kadının. Ama arkadaşları Hermiyas da gelsin diye öyle üsteliyorlar, Hermiyas da öyle melül ve mahzun bakıyormuş ki, dayanamamış kadının ana yüreği, oğlunun üzülmesine... “Peki, madem bu kadar çok istiyorsun, git oğul” demiş. “Ama fazla uzaklara açılayım deme, Ege'dir bu hiç belli olmaz!” diyerek tembihlemeyi de unutmamış.
Çocuklar sevine sevine bırakmışlar kendilerini Ege'nin mavi ılık sularına. Güle oynaya akşamı etmişler. Güneş yavaş yavaş çekilmeye yüz tutarken çıkmışlar denizden. Çıkmışlar ama Hermiyas yokmuş aralarında. Zavallı anacığının korktuğu başına gelmiş ve bir ağıt tutturmuş, “Gitti yavrum, Hermiyas'ım!” diyerek...
Balıkçılar ağlarını atmışlar günlerce, dalgıçlar en derinlere dalmışlar, hiç değilse çocuğun ölüsünü olsun bulmak umuduyla... Ama ne ölüsü ne dirisi... Hiçbir haber yokmuş çocuktan...
Günün birinde balıkçının biri koşa koşa gelmiş ve soluk soluğa konuşmuş; “Ne oldu buna böyle acaba?” diye kendisine merakla bakanlara...
- “Bugün hep birlikte denize çıkmıştık da ben biraz sizden ayrılmıştım ya hani?”
- “Eee!”
- “İşte Hermiyas'ı gördüm o sırada. Bir yunus balığının sırtındaydı. Öylesine mutlu, öylesine keyifli görünüyorlardı ki anlatamam size. Ama ben biraz daha yaklaşayım da çocuğu sandala alayım diye düşünürken ikisi birden daldılar denize, kayboldular gözden.”
İnanan olur, inanmayan olur... Yine de ararlar çocuğu yeni baştan. Ama boşuna. Çocuğun en küçük izine bile rastlayamazlar...
Derken, hiç akıllarına getirmedikleri bir gün kumsalda karşılaşıvermişler Hermiyas'la. Ama ne yazık ki karşılaştıkları, çocuğun cansız bedeniymiş. Kumsalda serilip yatıyormuş öylece. Yanıbaşında da dostu yunus balığı... O da arkadaşı gibi cansızmış. Ama her ikisi de gülümsüyormuş sanki. Öylesine mutlu görünüyorlarmış; ölümde de birbirinden ayrılmadıkları için... Dünyanın en sevimli yaratıklarından biri olan yunus balığı her zaman güler gibidir zaten...
Derler ki bu olaydan sonra İasos'taki erkek çocukların gymnasion’da çalıştıktan sonra denize girip yıkanmaları gelenek haline gelmiş. O sırada kıyıya yanaşan bir yunus, çocuklardan birini sırtına alıp götürür, biraz gezdirdikten sonra çocuğu yeniden kıyıya getirir, aldığı yere bırakırmış... Anlatıldığına göre, bu öyküden çok etkilenen Büyük İskender, o çocuklardan birini alıp Babil'e götürmüş ve oradaki Poseidon tapınağının rahibi yapmış. İasosluların İ.Ö. 3. yüzyılda çıkarılan paralarının üstünde, kolunu yunus balığının sırtına atmış biçimde bir çocuğun resmi varmış...

Kaynak: Milas Kentimiz, Sevdamız ve Hüznümüz Bizim, Nevzat Çağlar Tüfekçi, Kendi Yayını, 2005, Baskısı Tükendi

Son düzenleyen _EKSELANS_; 26 Mart 2015 11:52
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
26 Mart 2015       Mesaj #2
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
taylı yavru adlı kullanıcıdan alıntı

Bir efsane varmış, bu efsanede bir çocuk ile yunus balığı arkadaşmış. Bu efsaneyi ayrıntılarıyla açıklar mısınız?

Yunus Balığı ile Hermiyas’ın Öyküsü

Sponsorlu Bağlantılar
Güllük Körfezi eski adıyla Mandalya Körfezi ilkçağlardan beri önemini yitirmeyen, her zaman denizciliğin ve balık ticaretinin merkezi olan, lezzetli ve çok çeşitli balıkların yetiştiği bir körfezdir. İasos'taki “Balık Pazarı” bunun en önemli kanıtıdır. Bu yöreyle, Güllük Körfeziyle ilgili olarak çeşitli söylenceler(efsaneler) türetilmiştir. Bunlardan birisi de Yunus Balığı ile Hermiyas'ın kardeşliği ve dostluğudur.

Bu körfezin ağzında İasos diye bir şehir varmış, eski zamanlarda. İşte bir masal anlatılır bu yöreyle ilgili olarak. Efsane, dostluğun yalnızca insanla insan arasında değil, insanla bir başka canlı arasında da kurulabileceğini gösteren çok güzel bir örnektir ve de duygu yüklüdür masal...
Derler ki, Hermiyas isminde bir çocuk varmış bu yörede, bir zamanlar. Bu çocuğun anasından başka hiç kimseciği yokmuş. Ana-oğul, birlikte, kendilerine göre mutlu bir yaşam sürerler ve geçinip giderlermiş.
Günün birinde, çocuğun arkadaşları denize gitmek istemişler. Hermiyas'ı da çağırmışlar. Çocuk can atıyormuş gitmek için ama anası olmazlanmış önce. Çünkü oğlu gitti mi bir kez, geri dönemeyeceği içine doğmuş kadının. Ama arkadaşları Hermiyas da gelsin diye öyle üsteliyorlar, Hermiyas da öyle melül ve mahzun bakıyormuş ki, dayanamamış kadının ana yüreği, oğlunun üzülmesine... “Peki, madem bu kadar çok istiyorsun, git oğul” demiş. “Ama fazla uzaklara açılayım deme, Ege'dir bu hiç belli olmaz!” diyerek tembihlemeyi de unutmamış.
Çocuklar sevine sevine bırakmışlar kendilerini Ege'nin mavi ılık sularına. Güle oynaya akşamı etmişler. Güneş yavaş yavaş çekilmeye yüz tutarken çıkmışlar denizden. Çıkmışlar ama Hermiyas yokmuş aralarında. Zavallı anacığının korktuğu başına gelmiş ve bir ağıt tutturmuş, “Gitti yavrum, Hermiyas'ım!” diyerek...
Balıkçılar ağlarını atmışlar günlerce, dalgıçlar en derinlere dalmışlar, hiç değilse çocuğun ölüsünü olsun bulmak umuduyla... Ama ne ölüsü ne dirisi... Hiçbir haber yokmuş çocuktan...
Günün birinde balıkçının biri koşa koşa gelmiş ve soluk soluğa konuşmuş; “Ne oldu buna böyle acaba?” diye kendisine merakla bakanlara...
- “Bugün hep birlikte denize çıkmıştık da ben biraz sizden ayrılmıştım ya hani?”
- “Eee!”
- “İşte Hermiyas'ı gördüm o sırada. Bir yunus balığının sırtındaydı. Öylesine mutlu, öylesine keyifli görünüyorlardı ki anlatamam size. Ama ben biraz daha yaklaşayım da çocuğu sandala alayım diye düşünürken ikisi birden daldılar denize, kayboldular gözden.”
İnanan olur, inanmayan olur... Yine de ararlar çocuğu yeni baştan. Ama boşuna. Çocuğun en küçük izine bile rastlayamazlar...
Derken, hiç akıllarına getirmedikleri bir gün kumsalda karşılaşıvermişler Hermiyas'la. Ama ne yazık ki karşılaştıkları, çocuğun cansız bedeniymiş. Kumsalda serilip yatıyormuş öylece. Yanıbaşında da dostu yunus balığı... O da arkadaşı gibi cansızmış. Ama her ikisi de gülümsüyormuş sanki. Öylesine mutlu görünüyorlarmış; ölümde de birbirinden ayrılmadıkları için... Dünyanın en sevimli yaratıklarından biri olan yunus balığı her zaman güler gibidir zaten...
Derler ki bu olaydan sonra İasos'taki erkek çocukların gymnasion’da çalıştıktan sonra denize girip yıkanmaları gelenek haline gelmiş. O sırada kıyıya yanaşan bir yunus, çocuklardan birini sırtına alıp götürür, biraz gezdirdikten sonra çocuğu yeniden kıyıya getirir, aldığı yere bırakırmış... Anlatıldığına göre, bu öyküden çok etkilenen Büyük İskender, o çocuklardan birini alıp Babil'e götürmüş ve oradaki Poseidon tapınağının rahibi yapmış. İasosluların İ.Ö. 3. yüzyılda çıkarılan paralarının üstünde, kolunu yunus balığının sırtına atmış biçimde bir çocuğun resmi varmış...

Kaynak: Milas Kentimiz, Sevdamız ve Hüznümüz Bizim, Nevzat Çağlar Tüfekçi, Kendi Yayını, 2005, Baskısı Tükendi


Benzer Konular

14 Ocak 2012 / Misafir Cevaplanmış
12 Aralık 2012 / Misafir Cevaplanmış
9 Mart 2015 / Misafir Cevaplanmış
8 Haziran 2014 / Misafir Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Taslak Konular