Arama

Çevre ve Ekoloji Haberleri - Sayfa 2

Güncelleme: 21 Şubat 2019 Gösterim: 52.650 Cevap: 42
sahillerindostu - avatarı
sahillerindostu
Ziyaretçi
28 Haziran 2008       Mesaj #11
sahillerindostu - avatarı
Ziyaretçi
"Başka çare bulunmazsa kavrulacağız"
ABD'yi bundan tam 20 yıl önce küresel ısınma konusunda uyaran bilim adamı, durumun daha da kötüleştiğine dikkat çekerek, yeni bir uyarıda bulundu.
Sponsorlu Bağlantılar

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi'nin (NASA) önde gelen bilim adamlarından James Hansen, Kongre'de yaptığı konuşmada, atmosferde sera etkisi yaratan gazların "tehlikeli seviyeyi" çoktan aştığını belirterek, artık 1988'deki seviyelere geri dönülmesi gerektiğini söyledi.
Ekosistemin çökmesi ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi değişimler başlamadan atmosferin insanların yarattığı bu yükü yalnızca 20 yıldan biraz daha fazla taşıyabileceğini belirten Hansen, "Başka çare bulunmazsa kavrulacağız" diye konuştu.
Kömürle çalışan enerji tesislerinden vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen küresel ısınma biliminin babası Hansen, "Bu son şans" dedi.

Bitkiler sıcaktan kaçmak için yükseklere "göç ediyor"
Küresel ısınma yüzünden son 10 yılda birçok bitki türünün daha yükseklere göç ettiği bildirildi.

Amerikan Science dergisinin haberine göre, uluslararası bir ekip, deniz seviyesinden 2600 metre yükseklikte bulunan 171 orman bitkisinin 1905-1985 ve 1986-2005 yılları arasındaki dağılımını karşılaştırdı. Uzmanlar bu araştırmalarının sonucunda, bu bitkilerin 10 yılda bir ortalama 29 metre tırmandıklarını saptadılar.
Bu gözlemler, iklim değişikliklerinin bitki çeşitlerinin sadece enlem ve boylamdaki dağılımını değil, yükseklikteki dağılımını da etkilediğini gösterdi.
Araştırmacılar, bu gözlemlerin, aynı bölgede yaşayan ve aynı karakteristik fizyolojileri paylaşan bitkilerin çoğunun göç etme eğilimi taşıdığı fikrini verdiğini belirtti.
Araştırmayı yapan bilim adamlarından, Fransa'nın Nancy kentindeki AgroParisTech adlı kuruluştan Jonathan Lenoir, bu eğilimlerin yüksek rakımda yaşayan bitki çeşitlerinin iklim değişikliğine daha duyarlı olduğu tezini doğruladığını söyledi.

"Bu yaz buzullar tamamen eriyebilir!"
The Independent gazetesi, Kuzey Kutbu'ndaki buzulların tamamen erime yolunda olduğunu bildirdi.

Gazetede yer alan habere göre erime yaz sonuna kadar sürerse kutup noktası deniz yoluyla ulaşılabilir hale gelecek.

Independent, haberini Amerikan Ulusal Kar ve Buz Verileri Merkezi'ne dayandırdı.

Habere göre, kutuplardaki kalın buz tabakası, küresel ısınmanın etkisiyle, yerini yüzde 70 oranında ince buz tabakasına bıraktı.

Bu tabaka diğerinin aksine uzun yıllarda değil sadece bir yıl içerisinde oluşuyor. İnce bir yapıya sahip olduğu için de kolayca eriyebiliyor.

Independent'a göre bu yıl yaşanması öngörülen erime kutuplardaki buz seviyesini de tarihin en düşük seviyesine geriletecek.

Çin'de 1 milyon araç yasaklandı
Çin Hükümeti Olimpiyatlar için 1 milyon aracın trafiğe çıkmasını yasakladı. Amaç, 8 Ağustos’da başlayacak olan 2008 Olimpiyatları sırasında hava kirliliğini azaltabilmek. Yasak 20 Temmuz’dan itibaren hayata geçecek.

Pekin’deki hava kirliliğinin Olimpiyatları kötü yönde etkilemesini engellemek için Çin Hükümeti çeşitli önlemler alıyor. Daha şimdiden çok sayıda atlet hava kirliliği nedeniyle yarışmak istemediğini bildirdi.

Avustralya ve Kanada takımları hava kirliliğinden etkilenmemek için Olimpiyatların açılış törenine katılmayacaklarını söylüyorlar. Hükümet 20 Temmuz’dan itibaren 1 milyon aracın trafiğe çıkmasını yasakladı. Bu araçların yüzde yetmişi resmi plakalı araçlar olacak. Bu arada Çin’de petrol fiyatlarında yüzde onsekiz oranında bir artış yapıldı. Çin Hükümeti petrole gelen bu zammın da sürücülerin trafiğe çıkmasını engelleyeceğini düşünüyor.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:17
sahillerindostu - avatarı
sahillerindostu
Ziyaretçi
29 Haziran 2008       Mesaj #12
sahillerindostu - avatarı
Ziyaretçi
Aral Gölü'ndeki çölleşmeye çözüm
İnsanların sebep olduğu en büyük çevre felaketinden dönüş mümkün mü? Kazakistan, dünyanın en büyük 4'üncü gölüyken, çöl haline gelen Aral'ın kuzey kıyılarını kurtarmaya çalışıyor.
Sponsorlu Bağlantılar

Dünya Bankası'nın da destek verdiği bir su seti projesiyle, gölün kuzey kıyılarında balık avı yeniden başladı.

Kazakistan, 40 yılda suyunun yüzde 70'ini kaybeden Aral'da zamanı geri döndürmeye çalışıyor. Sovyetler Birliği'nin tarım ve sulama politikalarındaki yanlışlara kurban giden Aral, Gökaral adı verilen bir su seti projesiyle yavaş yavaş geri dönüyor.

Dünya Bankası'nın da desteklediği 86 milyon dolarlık set projesi, Aral Gölü'nün Kazakistan ve Özbekistan sınırları içinde kalan iki yarısını birbirinden ayırıyor. Böylelikle kuzeyden gelen akarsu kaynaklarıyla göl tabanında yeniden su tutulmasını sağlanıyor.

Kazakistan'da su setinin yapıldığı boğazda, yükselen su seviyesi balıkçılığı yeniden canlandırmış durumda. Gölden adını alan eski liman kenti Aral'da da, su kıyıya 7 yılda 75 kilometre yaklaştı.

Aral sularının set ile ayrılması, kuzeye yaradı ama, güneydeki Özbekistan'ı kızdırdı. Ancak projeyi destekleyen Dünya Bankası'nın başkanı Robert Zoellick, Özbekistan'ın da projeden ders çıkarabileceğini söylüyor.

Zoellick, "Bu sadece Kazakistan için değil bütün bölge için çok önemli bir proje. Birşeyler yapmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Gölün bir kısmı tamamen kaybolmuş olabilir ancak burada su kaynakları için bölge ülkeleriyle çalışmak konusunda çok şeyler öğrendik" diye konuştu.

Gölün güneyinde tekrar su birikmesinin önündeki en büyük engel ise Özbekistan'ın pamuk tarlalarını sulamak için nehirlerin yönünü değiştirmesi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:17
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
25 Ağustos 2008       Mesaj #13
karayel - avatarı
Ziyaretçi
İşte Türkiye’nin ilk çevreci evi
Fosil yakıt kullanmayan, kendi enerjisini kendi üreten, yağmur ve deniz suyunu arıtıp, içme suyuna dönüştüren Türkiye’nin ilk ’Greenhouse’u (Ekolojik yeşil ev) İstanbul’da kurulacak..
200 bin YTL’ye mal olacak 240 metrekarelik evi, Temiz Dünya Ekoloji Derneği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle işbirliği yaparak gerçekleştirecek. Tüm inşaat maliyeti sponsorlar tarafından karşılanacak olan EkoEv’in, gayrimenkul kuruluşları tarafından seri üretimine geçilmesi durumunda, metrekare satış fiyatının 500 ile 700 euro arasında değişmesi bekleniyor.
KÜRESEL ısınma tehdidine karşı, kendi enerjisini kendisi üreten ’EkoEv’ler, Türkiye’de de gerçekleştirilmeye başlanıyor. Türkiye’nin ilk Ekolojik evini, Temiz Dünya Ekoloji Derneği, Büyükşehir Belediyesi’yle işbirliği yaparak, İstanbul’da gerçekleştirecek. Doğal kaynakların kullanımını en aza indiren bu evlerde fosil yakıtlar, yerini güneş ve rüzgár enerjisine bırakıyor, pasif güneş mimarisinden faydalanılıyor, yağmur suyu depolanıyor, geri dönüşüm uygulanıyor ve deniz suyu arıtarak temiz su elde edilmesini sağlıyor. Ahşap karkas yapı tekniği kullanılarak inşa edilecek olan EkoEv, 200 bin YTL’ye mal olacak ve tüm maliyeti sponsor kuruluşlar üstlenecek. Temiz Dünya Ekoloji Derneği’nin iletişim ve eğitim merkezi olarak faaliyet gösterecek olan 240 metrekare büyüklüğündeki binanın arazisini, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tahsis edecek.

Soğutmayı da sağlıyor
Sistem kurulduğu andan itibaren enerji üretiminin başladığı Ekolojik evlerin ömrüde 90 yılı bulabiliyor. EkoEv’in en önemli özelliğini kendi enerjisini yine kendisinin üretecek olması oluşturuyor. Temiz Dünya Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ateş Uğurel, "EkoEv’ler, elektrik ve ısıtma-soğutma için gerekli olan enerjiyi kendi üretiyor. Elektriği, tamamen güneş ve rüzgar enerjisinden, ısıtma-soğutma ihtiyacını da tamamen doğal kaynaklardan sağlıyor. Bu nedenle konutlar doğalgaz hattına da bağlı olmuyor" dedi. Yapı tekniği olarak ahşap karkas uygulanacağını belirten Uğurel, "Türkiye’de ahşap unutuldu. Her yer beton yığını oldu. Ahşabın sıcaklığını yeniden göstermek ve hatırlatmak istiyoruz. Ahşap olmasından dolayı izolasyon değerleri de yüksek olacak. Ahşabın depreme dayanıklı olması da artı bir özellik. Ayrıca, enerji biriktirmek için beklemek de gerekmiyor. Sistem anında enerji ürettimine başlayabiliyor" diye konuştu.
Daha sağlıklı

Türkiye’nin ilk ekolojik evini tasarlarken, mimari açıdan ütopik bir görüntü içermemesi için özen gösterdiklerine de dikkat çeken Uğurel, "İnsandan uzak görüntü değil, normal bir ev görüntüsü olmasını istedik. Dışarıdan değil de içine girildiğinde binanın özelliklerinin keşfedilmesini amaçlıyoruz" dedi. Uğurel, gerçekleştirecekleri EkoEv’in özelliklerini de şöyle sıraladı:
"Lokal yararlarının yanı sıra global olarak da çevreye yararlı bir proje. Bu binada fosil yakıt kullanılmayacak. Evin büyük bölümünü geri dönüşümlü malzemelerden oluşması nedeniyle yeni malzeme üretimi için ek enerji harcamaya gerek kalmayacak. Dolayısıyla içerdeki yaşam da çok sağlılık olacak. LED aydınlatma göz zevkine uygun. Mutfakta başka bir renk, kitap okurken başka bir renk kullanılabilecek. Havalandırma ve filtreleme ise dağ evinde oturuyor hissini uyandıracak."
Pretij kazandırıyor

Kendi enerjisini kendisi üreterek doğal kaynaklardan elde edilen enerjiyi minimize eden EkoEv’ler, küresel ısınma tehdidine karşı alınan önlemlerin, gayrimenkul sektörüne de yansıması için önemli bir adım olarak nitelendiriliyor. EkoEv’i gerçekleştirerek inşaat şirketlerine danışman pozisyonunda kalmak istediklerini belirten Ateş Uğurel, "Biz nasıl yapılacağını gösterelim, onlar da bütçelerini, maliyetlerini ayarlayıp, bir apartmanı ya da komple siteyi bu konsepte uygun hale getirebilsinler istiyoruz. Ticari olarak içinde olmayacağız. Bu sistem yayılsın ve standart haline gelsin istiyoruz. Sistem kurulduğunda bundan inşaat şirketleri değil, müşteriler yararlanacak. EkoEv’in, gayrimenkul kuruluşları tarafından seri üretimine geçilmesi durumunda, metrekare satış fiyatı 500 ile 700 euro arasında değişecek. Talep gelirse onlarda motive olurlar" diye konuştu. Uğurel, sistemin binalar yapılırken kurulmasının gerektiğini, daha sonra entegre etmenin zor olduğunun da altını çizdi.
Amerika’da ’Yeşilev’ alana vergi indirimi var

Türkiye'nin ilk gerçek EkoEv’ini gerçekleştirdiklerinin altını çizen Uğurel, "Türkiye’de daha önce Enerji Bakanlığı’da benzer bir bina inşa etti. Ancak bazı hataları var. Türkiye’de de artık yaygınlaşması gerekiyor. Dünyada çok gelişmiş bir sistem. Dünyada bu sistemde bina inşa eden ve satan firmalar var. Amerika’da da ’Greenhouses’ adı altında bir borsası var. Yeşilev alındığında hükümet anında vergi indirimine gidiyor. Böyle bir evi kendiniz yaparsanız da ruhsat masraflarında indirim yapılıyor" dedi. EkoEv konseptinin Türkiye’de standart haline gelmesi gerektiğini söyleyen Uğurel, EkoEv’lerin sadece müstakil evlerde değil, apartman dairelerinde de uygulanabildiğini dile getirdi
Güneş ağaçları geliyor

Temiz Dünya Ekoloji Derneği’nin bir diğer çalışması ise güneş ağacı. Elektrik üreten bu ağaçlar, organik bir ağaçla aynı fonksiyonu görüyor. Güneş ağaçları, dikildiği anda enerji üretmeye başlıyor. Ateş Uğurel, Kurumsal şirketlere veya alışveriş merkezleriyle görüşüp sembolik güneş ağaçları koymayı planladıklarını belirtti. Şu anda halkın ilgisini çekecek bir mekan aradıklarını söyleyen Uğurel, Kabataş Deniz Otobüsü İskelesi için İDO ile görüştüklerini de sözlerine ekledi.
Regnum’da deniz suyunu arıtıp yağmur suyu topluyor

İstanbul’da Elitkent, Sky Residence, Astrum Towers, Bodrum’da Bargylia, Londra’da Helion Place, Sofya’da Tulip Residence ve Bansko’da Crystal adıyla uygulamaya koyduğu projelerle dikkat çeken Regnum, projelerinde artık küresel ısınmaya karşı önlem alıyor. Regnum Bodrum’daki bazı projelerinde deniz suyunu kullanım suyuna dönüştüren arıtma tesisleri ve yağmur sularını toplayarak yeşil alanları sulayacak sistem kuruyor. Şirket yağmur sularını toplayacak sistemi İstanbul’daki Astrum Towers projesinde de gerçekleştiriyor. Regnum Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Öztürk, son dönemlerde bazı illerde küresel ısınma ile birlikte su sıkıntısı yaşanmaya başladığını belirterek, "Projelerimizde de artık, küresel ısınmaya karşı önlem alıyoruz" dedi. Bodrum’da su sıkıntısı yaşandığını anlatan Öztürk, "Bu bölgede deniz suyunu kullanma suyuna çeviren bir arıtma tesisi kuruyoruz. Bu tesisin projeye ek maliyeti yüzde 3 ile yüzde 5 arasında. Artık projelerde fark yaratıp çevreci konutlar üretmek gerekiyor. Bizde bu stratejiyi izleyerek yeni konutlarımızda bu konuya önem veriyoruz" dedi.
Sistem kamu binalarında da uygulanmalı

Projeyi gerçekleştirmek için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden destek alan Temiz Dünya Ekoloji Derneği, EkoEv’in İstanbullular’ın rahatlıkla ulaşabileceği bir arazi üzerinde kurulmasını istiyor. Belediye’den Caddebostan-Bostancı arasındaki sahil yolunu ve Santralistanbul’un olduğu bölgeyi talep eden Dernek, çalışmalarını İBB’nin arazi tahsisini tamamlandıktan sonra, sistemi kamu binalarında yaygınlaştırmaya kaydıracak.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:17
HeliX - avatarı
HeliX
Ziyaretçi
25 Ağustos 2008       Mesaj #14
HeliX - avatarı
Ziyaretçi
KIRSAL CEVRE VE ORMANCILIK SORUNLARI ARASTIRMA DERNEGI
(KIRSAL CEVRE)
DENDROLOJI (AGACBILIM) OKULU BASLIYOR!!!

Sayin Dogaseverler,

Dernek, gecmiste oldugu gibi, bu sene de Mayis-Haziran aylarinda “Dendroloji (Agacbilim) Okulu”nu duzenliyor. Eger sizler de dogayi ve ozellikle agaclari seviyor; “ogrenmek istiyorum” diyorsaniz, buyrun okula..

Dendroloji (Agacbilim) Okulu’nda, agac ve agacciklarin botanik ozelliklerinden, yayilislarina; korunmalarindan insan kulturundeki yerine kadar bircok konuyu isleyecekler. Okula kayit olmak icin, Ankara’da bulunmak disinda ucret veya baska on kosul yok; yeter ki “agaclari ogrenmeyi” isteyin ve kayit gunlerine gidin..
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:18
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
10 Eylül 2008       Mesaj #15
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye ’su stresi’ çekiyor yakında ’yoksul’ da olacak
TÜSİAD tarafından hazırlanan su raporlarında, ’Türkiye su zengini’ savının yanlışlığına dikkat çekilerek, TÜİK verilerine göre 1700 metreküp kişi başına su ile Türkiye’nin ’su stresi çeken’ ülkeler arasında yer aldığına dikkat çekildi.

"Su petrolden değerli olacak" uyarısı yapan TÜSİAD, bu doğal kaynağa sahip çıkılarak iyi yönetilmesini istedi.

TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) dün kamuoyu ile iki rapor birden paylaşarak, ’su’ konusunu gündeme taşıdı. "Sürdürülebilir Su Yönetimi" konulu konferansta "Türkiye’de Su Yönetiminin Durumu: Sorunlar ve Öneriler" ve "Şebeke Suyu Hizmetlerinde Özel Sektör Katılım: Dünya Uygulamaları Işığında Türkiye için Model Tartışması" başlıklı raporlarını tanıtan TÜSİAD, Türkiye’nin ’su zengini’ değil, ’su stresi’ içinde olduğunu, elindeki kaynakları kullanamazsa 2030’da ’su fakiri’ olacağı uyarıları yapıldı. TÜSİAD, raporlarında, gelecek dönemlerde petrolden bile önemli bir doğal kaynak olacağı düşünülen suya, ’sahip çıkılmasını’ isteyerek, suyun ülke ihtiyaçları ve menfaatleri gözetilerek kullanılması ve yönetilmesi gerektiğini vurguladı. Raporlarda şu noktalara dikkat çekildi:

Su stresi çekiyoruz
Türkiye’de kişi başına düşen teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir yıllık su miktarı 1500-1735 metreküp civarında. TÜİK verilerine göre de 1700 metreküp. Bu büyüklükle Türkiye su kısıtı yaşayan bir ülke konumuna giriyor. Yılda kişi başı 1000 metreküpün altında su kullanan ülkeler su fakiri. 1000-3000 metreküp arasında su kullananlar su kısıtı su stresi çeken ülke. 10 bin metreküpün üzerinde su tüketenler ise su zengini ülkeler olarak nitelendiriliyor.

Türkiye için 2030 yılı ve 100 milyon nüfus öngörüsüyle, bu değerin 1000 metreküp/kişi yılın altına düşebileceği ileri sürülüyor. Bunun sonucu olarak Türkiye’nin su fakiri ülke konumuna gerileyeceği öngörülüyor.

Potansiyelin yüzde 30’u
Kıtalar ölçeğinde bakıldığında da Türkiye’nin sanılanın aksine su zengini olmadığı görülüyor. BM verilerine göre, kişi başına kullanılabilir su potansiyeli bakımından Türkiye 182 ülke arasında 103’üncü. Mevcut durumda su potansiyelimizin ancak yüzde 30’u kullanıma sunuluyor. Su potansiyelinin tümünün kullanılması için çok ciddi miktarda yatırıma gereksinim duyuluyor.

Türkiye’de geniş kapsamlı bir su yasasına ihtiyaç var. Ancak bu veya benzeri yasalar çıkartılırken, merkezi hükümet ile yerel yönetimlere ait dengeler gözetilmeli, yetki ve sorumluklar iyi analiz edilerek "su" bir siyasal güç-baskı enstrümanına dönüştürülmemeli.

Silahtan daha çok suya yatırım gerekiyor
DÜNYA Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon, 5’inci Dünya Su Forumu’nun mart 2009’da İstanbul’da düzenleneceğini hatırlatırken, "Hükümetlerin bugün suyun arıtılması ve kaliteli su kullanılması için silahlara olduğundan daha fazla yatırım yapılması konusunda ikna edilmesi gerekiyor" dedi.

2050’de her 4 kişiden biri içme suyu bulamayacak
RAHATSIZLIĞI nedeniyle konferansa katılamayan, ancak konuşması Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Karamercan tarafından okunan TÜSİAD Arzuhan Doğan Yalçındağ da, şu noktalara dikkat çekti: "Dünyadaki ve ülkemizdeki su kısıtı giderek daha vahim bir hal alıyor. Dünyada 40 ülkede 2 milyardan fazla insanın su sıkıntısı çektiği ve 1.1 milyar insanın da yeterli su kaynaklarına ulaşamadığını belirtiliyor. İyimser bir tahminle 2050’de her 4 kişiden birisinin yeterli içme suyuna ulaşamayacağı öngörülüyor. Maalesef, ülkemizde su kaynaklarımızı etkin kullandığımız ve yönettiğimiz söylenemez. Dünyada artık şebeke suyu hizmetlerindeki, şebeke suyu hizmetlerine özel sektörün katılımı seçeneği gündemde. Türkiye’de de uygun düzenleme, politika yapıcı kurumlar eşgüdümünde, bu hizmet özel sektörün kullanımına açılmalı."

Eroğlu: Şehir sularını özel sektöre açabiliriz
ÇEVRE ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, "Türkiye’de su sıkıntısı yoktur. Sıkıntı, yatırımların zamanında yapılmamasıdır" derken, özel sektörden destek istedi. TÜSİAD tarafından düzenlenen konferansa katılan Eroğlu, "Hidroelektrik santrallarının yanı sıra şehirlerin içme ve kullanma suyu dağıtma, faturalama ve işletmesinin özelleştirilmesi mümkün. Bu konuda da iş adamlarından destek bekliyoruz" diye konuştu. Eroğlu, "Yap-işlet-devret kanununda çeşitli kolaylıklar getirdik. İş adamlarından beklentim, sulama projeleri yapmaları. Devlet garantisi altında sulama tesislerini ihale ediyoruz" derken, kendi yaptıkları çalışmalar hakkında da şu bilgileri verdi: "İçme ve Kullanma Suyu Eylem Planı hazırladık. 81 ilin nüfus, ihtiyaç ve kaynaklarını inceledik. Bu 2040’a kadar devam edecek bir süreç. İlk kademede, 2023 yılına kadar hiçbir şehrin ve köyün susuz kalmaması hedefleniyor."
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:18
HeliX - avatarı
HeliX
Ziyaretçi
28 Ocak 2009       Mesaj #16
HeliX - avatarı
Ziyaretçi
İstanbul- ''Çevre Eğitim ve Uygulama Projesi'' kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ile İstanbul Valiliği Çevre Koruma Vakfı desteğiyle düzenlenen yarışma, çevre değerlerine sahip çıkmak, çevre bilincini artırmak amacıyla çevre dostu fikirler üretmek, İstanbul'u ve Türkiye'yi daha yaşanabilir kılmak hedefiyle kent genelindeki ilköğretim ve orta öğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencileri kapsıyor. Yarışmaya 30 Nisan'a kadar başvurulabilecek. Yarışma, resim, fotoğraf, karikatür, afiş ve slogan bölümlerinden oluşuyor.
Öğrencilerin İstanbul'u nasıl gördüğü veya nasıl görmek istediği, kentin çevre değerlerine yönelik düşüncelerini yansıtacağı yarışmaya katılacak eserler, İstanbul Valiliği, Çevre ve Orman Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü ve üniversite temsilcilerinden oluşturulacak jüri tarafından değerlendirilecek.
Yarışmada dereceye girecek her alanın birincisine dizüstü bilgisayar, ikincisine bisiklet, üçüncüsüne scooter ve ipod ile her alanda belirlenecek teşvik ödülü sahibine ise fotoğraf makinesi verilecek.

En çevreci okul ödülü
Bu arada, okulların çevre konusunda yaptıkları faaliyetlerin değerlendirileceği ''En Çevreci Okul Ödülü''nde ise okullar çevre bilincini attırıcı eğitim çalışmalarıyla yarışmaya katılacak. Bu kapsamda okullarda verilen veya öğrencilerin katıldığı konferans, çevre gezileri, sempozyum, çevre köşesinin güvenliği ve okulun geri dönüşüm çalışmaları değerlendirmeye alınacak. Sadece fotoğraf bölümündeki eserler 8 Mayıs, diğer alanlardaki eserler ise 30 Nisan'a kadar yarışmaya katılabilecek. Yarışmaların sonuçları 22 Mayıs'ta açıklanacak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:19
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
13 Mart 2009       Mesaj #17
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Yirmi yıl önce çöpe atılmıştı şimdi çevre dostu ilan edildi
Alışverişte naylon poşet kullanımı 1980’lerin sonunda başladı. O zamanlar bir modernite göstergesi gibi kabul görüp hızla yaygınlaştı. Pazar çantaları ve filelerin yerini aldı. Bugün Türkiye’de bir kişi haftada ortalama 6, yılda 312 poşet kullanıyor. Bu poşetler en iyi tahminle 100 yılda, daha dayanıklıları ise 400 yılda yok oluyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi verilerine göre, İstanbul’da, günde 10 bin tona yakın çöp çıkıyor ve bunun yüzde 10’u naylon poşet.

Sadece çöp ve kirlilik yaratmıyor, üretim sürecinde suyumuzu tüketiyor, göl ve nehirlerin akış rejimlerini bozuyor, depolama sürecinde ciddi maliyetler oluşturuyor, doğal yaşam ortamlarına verdiği zararla, nesli tehlike altındaki türlerin varlığını tehlikeye sokuyor. Doğada buldukları plastiği yiyecek sanan birçok hayvan bu yüzden ölüyor. Ama artık 1980’lerde değiliz. Doğada çözülen poşet, sürekli kullanılan bez çanta ve file gibi çevreci çözümler var şimdi. Çevre Bakanlığı yetkilileri de bu konudaki eylem planının son aşamalarda olduğunu belirtiyor.

Avrupa marketlerinde uzun zamandır, naylon poşet almak için kasada ekstra ücret ödeniyor. Türkiye’de henüz böyle bir yasal zorunluluk yok. Müşteri kitlesini küstürme riski de bulunduğundan kimse uygulamaya geçemiyor. Yasaların firmalara getirdiği tek zorunluluk, sattıkları malın ambalajını yüzde 36 oranında geri toplamak ve bunu belgelemek. Belki de çevre duyarlılığı moda olduğundan, yasal zorunluluk olmadığı halde plastik poşet kullanımını azaltmak için uğraşanlar var yine de.
Bizde naylon poşet tüketimi çok büyük boyutlarda. Sadece Migros grubu marketlerinde yılda 800 milyon poşet tüketiliyor. Tam da bu yüzden firma büyük bir adım attı ve doğada çözülebilen poşetler vermeye başladı. Migros Kurumsal İletişim Müdürü Ahu Başkut Alyanak yaptıkları çalışmaları şöyle anlatıyor: “Boğaziçi Üniversitesi’nden Proseför Kriton Curi ile bez poşet dağıtımı projesi yaptık. Bunun belli bir bilinç noktasındaki kişilerde etkili olduğunu, kitlesel olamadığını gördük. Ortak bir bilinçle geleceğe yönelik bir proje üretelim, ücret gibi bir zorlama olmasın istedik, dünyadaki gelişmeleri araştırdık. 2 yıl inceleme ve testler yaptık, sonuçta oxo-bio çözünür poşette karar kıldık. Bu poşet belli bir süre doğada kalırsa yağmur, güneş, rüzgar gibi doğal şartlar sonunda toz haline geliyor. Önce Macro Center mağazalarında başlattık, sonra tüm Migros’lara yaydık.”
Migros Grubu içinde, Migros, Tansaş, Şok, Macro gibi birçok farklı isimde, toplam 1245 market bulunuyor. Macro ve Migros’un 251 marketinde şu anda bu poşetler var, diğer marketler de geçiş aşamasında. Üzerlerinde “doğada yüzde yüz çözünür” yazıyor. Tüm kasalarda açıklayıcı afişler var. Bu poşetler öncekilerden biraz daha maliyetli olsa da Migros, alım gücü nedeniyle maliyeti belli bir ölçüye çekebilmiş.

ÇÖZÜNEBİLİR POŞET ÇÖZÜM MÜ?
Belli bir süre sonra doğal etkiyle parçalanabilen malzemeler, dünyada giderek yaygınlaşıyor. Maddenin doğada kalma süresini kısalttığı için olumlu bir adım. Ama bu konu da tartışmalı. Kimilerine göre bu tür plastiklerde kullanılan organik maddeler, zamanla gıda sektörünü tehlikeye sokabilir. Bir başka görüşe göre de “yüzde yüz çözünme” hayli iddialı bir söz.
İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Talınlı, içine ne katılırsa katılsın petro kimya kökenli hiçbir polimer maddenin atık olarak çevre dostu olamayacağını söylüyor: “Bir plastik evvelkilere göre daha kısa sürede bozuluyorsa da bozulmadan çıkacak ürünlerde, çevre için yeni tehlikeli maddeler olabilir. Ayrıca bir şeyin çözünmesi de orayı kirletmediği anlamına gelmez.”
Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı ÇEVKO’ya göre de atıklar konusunda “doğa dostu” gibi mesajları çok dikkatli vermek lazım. ÇEVKO Endüstri İlişkileri Bölüm Müdürü Alphan Eröztürk’e göre asıl çözüm doğaya hiç atmamakta: “Bunlar doğada yok oluyor derseniz kaldır at anlamı çıkabilir. Burada çözüm malzeminin cinsinde değil. Malzeme biz onu doğaya attığımız için çevreyi kirletiyor. Biz atmazsak kirlilik de olmaz. Elimizdeki poşetlerden maksimum faydalanmalıyız. Alışverişe giderken önceki alışverişlerden kalan poşetlerle gitmemiz bile ciddi bir katkı sağlar. Bildiğimiz kadarıyla dünyadaki ham petrolün yüzde 4’ü plastik üretimi için, bunun da yüzde 3’ü alışveriş poşeti üretimi için kullanılıyor. Tasarruflu kullanım çok önemli. Bizim kültürümüzde file ve bez çanta zaten vardı. Bunu yeniden hatırlamak gerekiyor.”

ALIŞVERİŞ FİLESİ GERİ GELİYOR
Küresel ısınmaya karşı ana hedef karbondioksit miktarını azaltmak. Poşetler üretilirken, doğada parçalanırken veya yanarken ortaya çıkan karbondioksit miktarını düşünmek lazım. Bu yüzden adeta tüm ibreler “alışverişe giderken taşıma çantanızı yanınızda götürün” hiç değilse “marketten en az sayıda poşet alın” seçeneklerini gösteriyor. Mantık böyle dese de Türkiye’de file ve bez poşet uygulaması yapan yerler şu anda emekleme aşamasında. Nedeni elbette alışkanlığı değiştirmenin zorluğu.

MAĞAZA ZİNCİRLERİ ALTERNATİF ARIYOR
? Kipa marketlerinde, alışveriş poşetlerine file alternatifi sunuluyor. Kurumsal ilişkiler departmanından Şeyda Gümüş “Uygulama bu ay içinde Ankara’da bir, Marmaris’de bir ve İzmir’de üç markette başlayacak. Fileye doğrudan geçmeyeceğiz, kasalarda müşterilerimize ‘alışveriş poşetleri var ama siz bu filelerden kullanın’ diyeceğiz. File katlayıp cebinize koyabileceğiniz bir boyutta” diyor.
? Carrefour’da da bez poşetler satılıyor. Market zinciri, bu poşeti ömür boyu yenileme garantisi veriyor. Aynı poşeti götürüp getiriyorsunuz, eskidiğinde yenileyebiliyorsunuz. Metro’nun 13 toptancı marketinde Tema Vakfı’nın bez poşetleri para ile satılıyor, geliri tekrar vakfa bağışlanıyor. Ayrıca üzerinde “degradable” amblemi bulunan “doğa dostu” poşetler de kasalarda var.
? Doğa Derneği, Ankara’da bulunan Ankamall AVM / ECE Türkiye AŞ desteği ile bez alışveriş çantaları üretti. Modacı Bahar Korçan’ın tasarladığı çantalar, yüzde 100 ham pamuk dokumadan üretildi ve üzerlerinde doğaya zarar vermeyen su bazlı baskı kullanıldı. 14 Şubat’ta Ankamall’daki tüm mağazalarda dağıtıldı.
? Marks &Spencer’ın Türkiye mağazalarında bir yıldır bulunan “ecobag” isimli çevreci çantalar şu ana kadar 2 bin 500 adet satılmış. Markanın İngiltere’deki merkezinde 5 yıldır yürütülen Plan A isimli çevre projesinin bir parçası. 10 kilo taşıyabilen çanta organik pamuktan ekru ve fıstık yeşili renklerde üretilmiş.

İRLANDA POŞETİ YÜZDE 95 AZALTTI
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 2002 verilerine göre, ülkemizde naylon poşet ve plastik talebi her yıl 1.7, ithalatta 6.5 oranında artıyor. Avustralya’da 2008 yılı sonunda süpermarketlerde naylon torba kullanımına son verildi. Çin’de Haziran 2008 tarihinden başlamak üzere çok ince plastik torba üretimi ve bunların süpermarketlerde kullanılması yasaklandı. İrlanda Mart 2002’de naylon poşet kullanımına yönelik bir vergi koydu, o yıldan önce yılda 1,2 milyar poşet tüketiliyorken, vergi sonrası tüketim yüzde 95 oranında düştü. Sel sırasında su akışını kestiği ve ciddi maddi hasara sebep olduğu için Bangladeş’in başkenti Dakka’da da naylon poşet kullanımı yasaklandı. Güney Afrika, Almanya ve Kanada’da naylon poşetler ancak ücret karşılığı alınabiliyor. İngiltere’de 50 markada bez çanta uygulaması yapılarak naylon poşet talebinin bir yılda yüzde 70 oranında düşürülmesi sağlandı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:19
sahillerindostu - avatarı
sahillerindostu
Ziyaretçi
22 Haziran 2009       Mesaj #18
sahillerindostu - avatarı
Ziyaretçi
'Temiz hava sahası için doğalgaz şart'
Rize Belediyesi, şehirdeki hava kirliliğini önlemek için, farklı yakıt türlerinin kullanıldığı yerlerde doğalgaza geçişi zorunlu yapmaya hazırlanıyor.


RİZE - Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, kentte diğer yakıt türleri kullanılarak, hava kirliliğine neden olunan bölgeleri seçeceklerini ve buralarda doğalgaz kullanımını zorunlu duruma getireceklerini söyledi.
Halil Bakırcı, Rize'de doğalgaz dağıtım çalışmalarını yürüten Karadenizgaz yetkilileriyle yaptığı toplantıda, temiz hava sahası oluşturmak için Doğu Karadeniz'de ilk doğalgaz kullanan kent olmalarına karşın il merkezi ve birçok sanayi kesiminde henüz doğalgaz kullanılmadığının görüldüğünü bildirdi.
Bu yıl Rize'de bir ilki gerçekleştireceklerini ifade eden Bakırcı, ''Şehrimizde hala diğer yakıt türleri kullanılan ve hava kirliliğine neden olunan, vatandaşımızın kafasına kurum yağan bölgeleri seçip buralarda doğalgazı zorunlu hale getireceğiz. Bu, lafta kalmayacak. Bununla ilgili düzenleme için belediye meclisinde karar alacağız. Şehrimizin temiz hava sahası ve geleceği için buna ihtiyaç var'' dedi.
Kaynak: Doğalgazın il merkezinde dağıtım çalışmalarının sürdüğünü anlatan Bakırcı, bu yıl Ziraat yokuşu, Şeytan sokağı ve Orta Cami'den Yeniköy mahallesine uzanan hatta çalışmaların sürdürüleceğini kaydetti.
Karadenizgaz Bölge Müdürü Recep Ünver ise Rize'de bu yıl yaklaşık 15 kilometre dağıtım şebekesiyle 10 kilometre servis hattı bağlantısı yapacaklarını, böylece 25 kilometrelik yeni hat döşeyeceklerini bildirdi.
Rize'de doğalgazı bu yıl 5 bin 600 konuta ulaştırmayı umduklarını ifade eden Ünver, ayrıca altyapı çalışmalarını koordinasyonlu bir biçimde yürüterek en az rahatsızlığa neden olmayı istediklerini dile getirdi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:19
snackbloot - avatarı
snackbloot
Ziyaretçi
18 Ekim 2010       Mesaj #19
snackbloot - avatarı
Ziyaretçi
Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi (UNAM) ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun (MKEK) ortaklaşa başlattığı projede, toprağa karışmış halde bulunan TNT patlayıcıları gübreye dönüştürülecek.

Sanayi Bakanlığının Ar-ge destekleri kapsamına alınan projede, TNT patlayıcılarının güçlü bakterilerle yapısı bozulacak ve ardından bu patlayıcılar, çevreye hiç bir zararı bulunmayan gübreye dönüşecek.
Çalışmayla MKEK'nin elinde bulunan atık TNT'ler yok edilecek; ayrıca mayınlardan toprağa sızan TNT, yok edilerek toprakların tarıma elverişli hale getirilmesi sağlanacak.
UNAM araştırmacılarından Yrd. Doç. Dr. Turgay Tekinay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TNT patlayıcılarının icat edildiği 19. yüzyıla kadar doğada bulunmayan bir kimyasal olduğunu ve bu nedenle TNT'yi doğal olarak tamamen yok edebilen mikroorganizmanın bulunmadığını bildirdi.
TNT kirliliği 60-70 yıldır devam eden topraklardaki TNT miktarının aynen korunduğunu anlatan Dr. Tekinay, TNT'lerin içindeki çok az miktarın bile kanserojen özellik taşıması ve patlayıcı özelliklerinden dolayı TNT'nin yok edilmesi zorunluluğunun bulunduğunu belirtti.
Bu patlayıcının yok edilmesi için çok özel yöntemlerin bulunduğunu aktaran Tekinay, dünyada pek çok patlayıcı deposu ve üretim tesisinde TNT kontaminasyonlarının biyodegradasyon yoluyla yok edildiğini kaydetti.
Dünya genelinde mevcut pek çok yöntemin denendiğini, ancak maliyet, zorluk, ve TNT'yi biyolojik degradasyon yöntemi de denilen gübre oluşturarak yok etme yönteminin bu patlayıcının yok olma yüzdesi olarak en çok tercih edilen yöntem olduğunu söyledi.
-''SINIR BÖLGELERİNDEKİ MAYINLARIN DA TEMİZLENMESİ HEDEFLENİYOR''-
Yrd. Doç. Dr. Tekinay, özellikle ABD'de kullanılan biyolojik degradasyon yolu ile TNT'nin yok edilmesi yöntemini Türkiye'de geliştirmek üzere bir projeye başladıklarını bildirdi.
Dr. Tekinay, projelerinin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın Sanayi Tezleri Programı (SAN-TEZ) kapsamında desteklendiğini ve 21 ay süreceğini belirtti.
Türkiye'de 1950'lerden beri MKEK bünyesinde TNT üretiminin yapıldığını, TNT içeren mayınların sınır bölgelerine koruma amaçlı yerleştirildiğini ve ihtiyaç kalmadığı için günümüzde bu mayınların temizlenmesinin düşünüldüğünü anımsatan Tekinay, şunları kaydetti:
''Bu arazilerin, mayından temizleme işleminden sonra tarıma açılması bekleniyor. Ancak, uzun yıllar toprak altında kalan mayınlardan toprağa sızan TNT ve türevleri kanserojen ve diğer zararlı etkilerinden dolayı insan sağlığı için tehlike arz ediyor. Bu açıdan, mayından temizlenen arazilerdeki toprakta kalan artık patlayıcıların temizlenmesi gerekiyor.
Toprakta bulunup temizlenmesi gereken TNT'ye ek olarak MKEK'de yüksek miktarda kullanım dışı TNT bulunmaktadır ve bunların ekonomik olarak verimli bir şekilde ve çevreye zarar vermeden yok edilmesi için alternatif metotlar geliştirme ihtiyacı doğmuştur.''
-ATIK TNT'LER DE ÇALIŞMA KAPSAMINDA-
Raf ömrü dolan, depolardaki ya da bombalardaki TNT'nin yakma yöntemiyle yok edilebildiğini aktaran Tekinay, bu yöntemin zahmetli, pahalı ve çevreye zararlı olduğunu söyledi.
Yakma yöntemine alternatif olarak geliştirilen TNT'yi biyolojik yollarla yok etme yönteminin kullanımının giderek arttığını ifade eden Tekinay, başlattıkları çalışmalarının amaçlarına ve kullanım alanlarına ilişkin şöyle konuştu:
''Yok edilmesi zor ve pahalı bir madde olan, sağlığa zararlı etkileri bulunan TNT kimyasal maddesinin miktarının ölçüm yönteminin standart hale getirilmesi ve biyolojik yollarla yok edilip zararsız hale getirilmesi yönteminin geliştirilmesini amaçlıyoruz.
Projede geliştireceğimiz yöntemin iki ana uygulama alanı bulunacak. Birincisi MKEK'nin elinde bulunan atık TNT'nin ekonomik olarak ve sağlığa zarar vermeyecek şekilde yok edilmesi ihtiyacını gidermeyi hedefliyoruz. İkinci olarak da mayından temizlenmiş arazilerde bulunan, mayınlardan toprağa karışmış-sızmış TNT'nin yok edilerek toprakların tarıma elverişli hale getirilmesini amaçlıyoruz. Bu yöntemle, aynı zamanda, TNT'nin yok edilmesi sırasında ekonomik değeri olan bir ürün olarak gübre elde edilmesi amaçlanmaktadır.''
Yrd. Doç. Dr. Tekinay, genetik mühendisliği, hücre biyolojisi, nanobiyoteknoloji ve moleküler biyoloji yöntemlerini kullanarak geliştirecekleri yeni nesil bakterilerin, TNT'yi verimli bir şekilde parçalayacağını ve ortaya ekonomik katkısı olan bir ürün çıkacağını belirterek, ''Yöntem tamamlandıktan sonra uzun vadede sistemimiz yurt dışına, pazarlanabilir. UNAM olarak Devlet Planlama Teşkilatı desteğiyle kurulan laboratuvarlarımızda en yeni teknolojileri kullanarak ülkemize ekonomik katkı sağlayacak projeler üzerine çalışmalarımız devam etmektedir'' dedi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:20
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
31 Ocak 2011       Mesaj #20
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye

Yalova için kampanya

Yalova Çevre Platformu (YAÇEP), kente termik santral yapılmasına karşı düzenledikleri kampanya kapsamında toplanan 20 bin imzayı, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı'na gönderdi.

YAÇEP Dönem Sözcüsü Özlem Akyüz Bayrı, yaptığı yazılı açıklamada, 645 MW'lık termik santrale karşı topladıkları 20 bin imzayı daha önce Yalova'yı ziyaret eden çeşitli siyasi parti temsilcileri ve Bakanlara elden verdiklerini, ayrıca konuyla ilgili Greenpeace, Çevre Hukuku Derneği, Ekoloji Kolektifleri, Yeşiller Partisi, Buğday Derneği gibi çevreci sivil toplum örgütlerini de haberdar ettiklerini belirtti.

Şimdiye kadar gerçekleştirdikleri etkinlik ve protesto eylemlerinde, termik santrallerin kurulduğu çevreye ve insana zararlı olacağını anlatmaya çalıştıklarını dile getiren Bayrı, şunları kaydetti:

''Yalova'da fay hattında bu termik santralin yapılması olası bir doğal felakette çok ciddi ve telafisi olmayan zararlara yol açacak düşüncesindeyiz. Buna karşı Yalova'nın sesini duyurmak için, bilgilendirme dosyalarımızı kargoyla devlet büyüklerimize gönderiyoruz. Bu çerçevede düzenlediğimiz kampanyada topladığımız 20 bin imzayı Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı'na gönderdik.'
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 13:20

Benzer Konular

1 Mayıs 2011 / Ziyaretçi Çevre Bilimleri
25 Kasım 2016 / Hi-LaL Çevre Bilimleri
25 Eylül 2010 / Misafir Çevre Bilimleri
5 Haziran 2015 / ThinkerBeLL Çevre Bilimleri
8 Aralık 2016 / gülbeyaz8 Cevaplanmış