Arama

Çevre ve Ekoloji Haberleri - Sayfa 4

Güncelleme: 21 Şubat 2019 Gösterim: 52.663 Cevap: 42
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
30 Mart 2012       Mesaj #31
Avatarı yok
Yasaklı
İklime Duyarlı "Tarım"
Yeni ve önemli bir araştırma gelecek nesillerin yeterli beslenebilmesi için tarım ve gıda tüketiminde dünya çapında "iklime duyarlı" değişiklikler yapılması gerektiğine işaret ediyor.Tavsiyeler ise, tarımın sürdürülebilir şekilde yoğunlaştırılması, tarım alanlarından katı atık ve sera gazı salımlarının azaltılması yönünde.
Sponsorlu Bağlantılar

Sürdürülebilir Tarım ve İklim Değişikliği Komisyonu raporunu hazırlayabilmek için bilim insanları ve siyasetçilerin sunduğu verileri bir yıldan uzun bir süre mercek altına yatırdı.Komisyon raporunu "Gezegen Üzerindeki Baskılar Konferansı"nda açıkladı.Komisyona İngiltere hükümetinin baş bilim danışmanı Profesör Sir John Beddington başkanlık ediyor.

Sir John, BBC'ye yaptığı açıklamada, "Eğer 13 yıl sonra, hem şu anda yetersiz beslenen bir milyar insanın içinde olduğu yoksulluğa, hem de dünya nüfusuna eklenecek bir milyar yeni insana ilişkin çözümler üretmek istiyorsanız, tarım üretiminde dev bir artış gerçekleştirmeniz gerekiyor." dedi.

Sir John Beddington, "Bunu daha önce kullanılan tarım teknolojisiyle yapamazsınız; çünkü bu dünyanın tümünde sera gazı salımlarının çok büyük miktarda artmasını getirir ve iklim değişikliğini etkiler." diye ekledi.

Tarımın şu anda yeryüzünde insan salımı sera gazlarının yaklaşık üçte birini oluşturduğu düşünülüyor. Burada kesin rakamlar söylemek çok zor, çünkü sera gazı salımlarının önemli bir kısmı yeşil alanların yok edilmesinden kaynaklanıyor ve bunun yol açtığı gaz salımını ölçmek çok zor.

Bölgeler arası farklılıklar olmakla birlikte küresel ısınmanın genel olarak her yerde, en çok da Güney Asya'da tarım ürünleri hasadını olumsuz etkilemesi bekleniyor.Öyle ki, bazı araştırmalar Güney Asya'nın tarım üretiminin 50 yıl içinde yarıya inebileceğine işaret ediyor.

Sir John, üretimi artırırken sera gazı salımlarını artırmayacak, kısacası "iklimi etkilemeyecek" türden tarım teknolojileri geliştirmek gerektiğini söylüyor.Komisyonun çalışmalarını koordine eden Dr. Christine Negra, farklı bölgelerde ihtiyaca uygun farklı tarım teknikleri geliştirmek gerekeceğine işaret ediyor.

Dr. Negra, "Bazı yerlerde organik tarım tekniklerine başvurmak uygun ya da ekonomik olarak avantajlı. Öyle olunca iyi sosyo-ekonomik ve çevresel sonuçlar verebiliyor" diyor ve sürdürüyor:"Genetik yapısı değiştirilmiş ürünler yetiştirilen başka bazı yerlerde de gıda güvenliği ve sosyo-ekonomik sorunlara çözümler getirebiliyorsunuz. Güvenli olduğu kanıtlanan durumlarda, bu da doğru bir yaklaşım."

Komisyonun tavsiyeleri, tarım teknikleriyle sınırlı değil.Komisyon, tarım üretimi ve tüketimi ile ilgili ekonomik ve politik çerçevenin, sürdürülebilirliği teşvik edecek ve üretimi artırırken çevreye etkilerini asgariye indirecek şekilde değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor.Bunun için çiftçilerin daha çok yatırıma ve daha geniş bilgiye ihtiyacı olduğu ve hükümetlerin, politikalarının odağına, sürdürülebilir tarımı koymaları gerektiği vurgulanıyor.

Tuz, Yeraltı Sularını Kirletiyor
Asfalttaki buzlanmaya karşı dökülen tuz ve benzeri ürünler, insan sağlığını tehdit ediyor, toprağın derinliklerine sızarak yer altı sularını kirletiyor.Avrupa'nın pek çok ülkesinde yasaklanan maddeler, 10 metreden yakın mesafede kullanılması halinde bitki köklerine zarar vererek, baharda rengarenk açması beklenen çiçek ve ağaçların doğayla buluşmasını engelliyor.

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Silvikültür Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper H. Çolak, özellikle büyükşehirlerde kar ve buzla mücadelede kullanılan tuz ve solüsyonların, yolları açık tutmada çok etkili olduğunu belirtti.

Belediyelerin, günlük yaşamın aksamaması için yaptığı çalışmaların yadsınamayacağını dile getiren Çolak, bazen bu çalışmalar sırasında çevrenin nasıl etkilendiğine pek önem verilmediğini ileri sürdü.

Çolak, karla buzla mücadelede genellikle sodyum ya da halojenit içeren maddeler(kalsiyum klorür, sodyum klorür), azot içeren maddeler (amonyum sülfat, üre) ve diğer maddeler (kalsiyum karbonat) kullanıldığını kaydetti.

Söz konusu maddelerin kullanımının, Avrupa'da kar yağışının çok olduğu ülkelerde yasaklandığına dikkati çeken Çolak, ''Bunlar, toprağın derinliklerine sızarak, yer altı sularını belirgin derecede kirletirler. Üstelik bu ürünlerin birçoğunun üzerinde 'doğa dostu' oldukları ve 'gübre etkisi' yaptıkları yazmaktadır. Oysa bu gübre etkisi yalnızca birkaç bitki türünü baskın duruma geçirirken, diğer çok sayıda tür için sonun başlangıcını hazırlar'' diye konuştu.

10 Metre Uyarısı
Havuç suyunun A vitamini deposu olduğunu ancak fazla içildiğinde insanı zehirlediğini anlatan Çolak, ''Tuz ve solüsyon kullanımında, 'ne kadar çok, o kadar etkili' şeklinde bir inanış söz konusu. Oysa bunun doğaya daha fazla zarar vermek dışında hiçbir yararı yoktur. Örneğin Viyana Belediyesi bu konuda gerekli eğitimleri yaptırarak kar ve buzla mücadelede kullanılan madde miktarını 1/3 oranında azaltmıştır. Bu konudaki uygulama, gerektiği kadar çok, mümkün olduğu kadar az şeklinde olmalıdır'' dedi.

Hem makinelerle hem de insan gücüyle yapılan tuzlamada, ağaçlara ve yeşil alanlara 10 metreden fazla yaklaşmanın bitki kök yayılış alanlarını zehirlediğini, onların yavaş yavaş ölmelerine neden olduğunu anlatan Çolak, bu maddelerle yeşil alanlara 10 metreden fazla yaklaşılmaması uyarısında bulundu.

Minik Çakıl Taşları Çözümü
Buzlanma sorununun alternatif ekolojik bir yolla çözülebileceğini dile getiren Çolak, minik çakıl taşlarıyla organik maddelerden hazırlanan granüllerin buzlu karlı kaldırımlara dökülebileceğini söyledi. Çolak, şunları anlattı:

''Karın olduğu yerlerde kaldırımın 3'te 2'si kardan temizlenip, kar 3'te 1'lik kısmına biriktirilir. Ülkemizdeki gibi kar asla ana yola atılmaz. Kaldırım köşelerinde, köşenin tamamı temizlenir. Bu maddeler temizlenen yerlere kürek veya makinelerle serpilir. Buzlanmanın olduğu yerlerde ise bu işlem doğrudan uygulanır. Olumsuz koşullar ortadan kalktıktan sonra, bunlar basit kaldırım makineleri veya süpürme yoluyla toplanarak bir daha kullanılmak üzere biriktirilir. Üstelik böyle bir zemin üzerinde kayıp düşme riski de çok düşüktür.''

Hem ekolojik hem de ekonomik olan bu yöntemin uygulanabilirliğinin bir hayal olmadığını dile getiren Çolak, söz konusu uygulamaya en iyi örneğin, kış aylarında kar ve buzun hiç eksik olmadığı Viyana'yı gösterdi.

Viyanalıların bu konuda bilinçli olduğunu anlatan Çolak, her binaya yerleştirilen sandıklarda minik çakıl taşlarının bulunduğunu, bunların sabah saatlerinde kaldırıma serpildiğini ve tehlike geçtikten sonra kuru havada tekrar sandıklara doldurulduğunu söyledi.

Böylece aynı maddenin yıllarca kullanıldığına dikkati çeken Çolak, ara yollarda bile bu yöntemle kaymanın önlendiğini, dolayısıyla tuz kullanımının tamamen yasaklandığını kaydetti.Çolak, belediye ve karayolları yetkililerinin konuyla ilgili pilot çalışmalar yaparak, çevreci yaklaşımları özendirmeleri gerektiğini sözlerine ekledi.

Kuzey Denizi'ndeki Tehlike

Greenpeace, Kuzey Denizi’ndeki “Elgin” adlı tesisten ne kadar gaz sızdığının tesbit edilmesi için uzmanlarını bölgeye gönderdi.

Fransız Total şirketinin Kuzey Denizi'nde bulunan gaz platformu “Elgin” giderek büyük bir çevre tehdidine dönüşüyor.Gaz sızıntısının devam ettiği tesise uzmanlarını gönderen Greenpeace, platformu çevreleyen girişe yasak alanın etrafında ölçüm yapacağını açıkladı.

Şu ana dek suyun yüzeyinde geniş bir alanın petrol sızıntısıyla kirlendiğini tesbit eden Greecpeace uzmanları, orta dalga kızılötesi kameralarla tesisten sızan ve iklim değişimine yol açan metan gazının ölçümünü yapacak.

Denizin yanı sıra havada da ölçüm yapacaklarını kaydeden Greenpeace uzmanlarından Christian Bussau, petrol ve gaz şirketlerinin genellikle bilgilendirmede bulunmak istemediğini ve bu nedenle bölgeye geldiklerini dile getirdi.

Sızıntının ortaya çıkmasının ardından Total şirketinin de tutumu eleştirilere yol açtı.Kazanın ortaya çıkmasından bir hafta sonra tesisteki çatlağın kapatılmasının ne kadar zaman alacağı hâlâ bilinmiyor. Bunun altı ayı bulabileceği sanılıyor.Çevreciler, sızıntının yol açtığı zararın sadece tesisin çevresiyle sınırlı kalmayacağı kanısında.Sızıntının denizin derinliklerinde ve kutuplardaki hassas ekolojik sisteme de zarar verebileceği belirtiliyor.

Kaynak : DW Türkçe (03 Nisan 2012,13:24)

Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:16
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
6 Nisan 2012       Mesaj #32
Avatarı yok
Yasaklı
Karadeniz Değişiyor
İklim değişikliği Karadeniz'i etkiliyor. Bilim insanları uyarıyor...
Sponsorlu Bağlantılar
Rize Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Semih Engin, Karadeniz'in boğazlar oluştuktan sonra Akdeniz'den gelen fauna ve floranın etkisinde kaldığını, bunun Karadeniz'in oluşumundan beri devam eden bir süreç olduğunu belirterek, ''Ama günümüzde iklim değişikliği ve su sıcaklığındaki artış nedeniyle bu süreç hızlanabilir'' dedi.Doç. Dr. Engin, Karadeniz'in oluşumundan bu yana devam eden ''Akdenizleşme'' sürecinin halen sürdüğünü söyledi.

Son 50 yıldır belirgin olarak hissedilen iklim değişikliğinin kapalı bir havza olan Karadeniz için oldukça önemli olduğunu ifade eden Engin, ''Karadeniz göl formunda bir su havzası idi ama boğazların oluşması ve Akdeniz'den gelen tuzlu su ile deniz karakteristiği edinmeye başlamış. Karadeniz, boğazlar oluştuktan sonra Akdeniz'den gelen fauna ve floranın etkisinde kaldı. Bu, Karadeniz'in oluşumundan beri devam eden bir süreç ama günümüzde iklim değişikliği ve su sıcaklığındaki artış nedeniyle bu süreç hızlanabilir'' diye konuştu.

Karadeniz'deki balık türlerinin yaklaşık yüzde 60'ını Akdeniz orijinli balıkların oluşturduğunu söyleyen Engin, ''Geçen 5 yılda Doğu Karadeniz kıyılarında ilk defa tesbit edilen ve yerleşik popülasyonları gözlenen Akdeniz orijinli 5 kaya balığı türü bu sürecin günümüzde de devam ettiğinin ispatıdır. Bu türlerin daha önce Karadeniz havzasında yaşadığı bilinmiyordu. Bunların bazılarını Karadeniz için, bazılarını Karadeniz'in Türkiye kıyıları için yeni kayıt olarak verdik'' dedi.

Karadeniz'e Özgü Bazı Türler Azalabilir
İklim değişikliği ve global ısınmayla Karadeniz'in sıcaklığının artabileceğini, böyle bir artış halinde Akdeniz flora ve faunasının Karadeniz'e geçişinde de artış olacağının düşünülebileceğini kaydeden Engin, şunları söyledi:

''Bunun sonucu olarak Akdeniz'deki balık ve diğer bitkiler Karadeniz'e yerleşebilir. Hatta istilacı karakterli Kızıldeniz orijinli lesepsiyen türlerin Karadeniz'e geçebilme olasılığı var. Bu duruma Karadeniz'e gemilerin balast sularıyla istenmeyerek taşınan ve istilacı karakterde çoğalan, hamsi yumurta ve larvalarını tüketen jelimsi bir canlı olan mnemiopsis leidyi ile dip bölgedeki midye yataklarını yok eden deniz salyangozu türü rapana venosa iyi birer örnektir.

Böyle bir durumda Karadeniz'in ekosisteminde değişiklikler söz konusu olabilir. Bunları şimdiden tahmin edebilmek, etkilerinin nasıl olacağını söyleyebilmek oldukça zor ama bildiğimiz şey mevcut oturmuş sisteme dışarıdan müdahalenin olumsuz olabileceğidir. Özellikle lesepsiyen türler Karadeniz'e ulaşırlar ve yerleşik popülasyon oluşursa biraz daha endişe ederiz. Bu türler Akdeniz havzasında yerleşerek doğal stokların yerini almaktadır.

Tuzluluk ve sıcaklıkta ciddi artış olursa Marmara'ya kadar ulaşmış olan Kızıldeniz orijinli türler Karadeniz'e geçerek yerleşik popülasyon oluşturabilir. Bu da yerleşik doğal Karadeniz balıkları ile rekabete neden olabilir. Bu besin, hacim ve alanda rekabet şeklinde görülür. Rekabet, Karadeniz'e özgü bazı türlerde azalmaya neden olabilir.''

Masal Okulu Açılıyor
Gezegenimiz için, yaşam için binlerce yıldır damıtılan bilginin öğrenileceği bir okul...İçimizdeki Şehrazat insanlığa ne anlatıyor? Neden, asıl gerçek masaldır? Kurbağa Prens kimdir? Yılanlar Kraliçesi Yemliha, Şahmaran, dünyanın güzel döngüsünün hangi öyküsünde yer alıyor?

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Atlas dergisinin ortaklığı ile 7-11 Nisan 2012 tarihlerinde düzenlenecek olan Masal Okulu’nda kara tahtaya bu soruların yanıtları yazılacak. Gezegenimiz için, yaşam için binlerce yıldır damıtılan bilginin öğrenildiği Masal Okulu’nda egzersizler, oyunlar ve film gösterileri yapılacak.

Buğday Derneği üyeleri bu konuya neden bu kadar önem verdiklerini şöyle anlatıyorlar: "İnsanlığın bugün ihtiyacı olan bilgi masallarda gizli. Emin olabileceğimiz bir şey var ki, en çok bitki veya hayvan türü, masalların hâlâ anlatıldığı topraklarda yaşıyor. Ve yine emin olabiliriz ki, bir yerde masallar yitiyorsa, o topraklarda, bir daha asla geri gelmeyecek çiçekler, böcekler, hatta memeliler, sürüngenler, kuşlar ve onlarla birlikte yaşamı paylaşan insanlar da yitiyordur. Masallar unutuldu ve bugün, gezegenimiz doğasını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya. Masallar, ürkütücü gerçeğin içinden nasıl çıkacağımızı anlatırdı. Masalları anımsa, masalları oku, masalları anla. Güneşin altında söylenmesi gereken her şeyi onlar binlerce yıl önce söyledi!"

Programın konu başlıkları ise şöyle:
Doğal örüntülerin masallarla aktarımı
Masalların çözümlenmesi ve gerçeğin dili
1001 Gece Masalları
İnsanlık halleri ve masallar, mitler
Hikâye anlatıcılığının temelleri
Hikâye anlatıcılığı teknikleri
Günlük hayatta anlattığımız hikâyeleri zenginleştirme
Anadolu’nun masal zenginliği
Ses ve Söz

Anlatıcılar:
Güneşin Aydemir – Program Editörü
Özcan Yüksek, Atlas Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
Dr. Günnur Başar, Hekim ve Sanat Terapisti
Dr. Evrim Ölçer Özünel, Halk Bilimci
Judith Libermann, Hikâye Anlatıcısı
Hande Gündüz, Hikâye Anlatıcısı
Tugay Başar, Beden Perküsyonu – KeKeÇa

Katılımcılar ne getirmeli:
Anlatmak istedikleri kısa bir hikâye/masal.
Ateş başında çalmak için müzik aletleri.

Masal Okulu, 7-11 Nisan 2012 tarihlerinde Kaz Dağları’ndaki Çamtepe Ekolojik Yaşam Merkezi’nde…

Çalıntı Balıklar

Greenpeace, Batı Afrika sularında sürdürülebilir balıkçılık için mücadele yürütüyor...

Mücadele bu yıl bir dönüm noktasında. Ocak ayında 6000 geleneksel balıkçı, "sürdürülebilir balıkçılık" için açılan imza kampanyasına imzalarını koydu.

Şubat ayında ise Greenpeace’in gemisi Arctic Sunrise sanayi balıkçılarının trolleriyle denizleri boşaltmaları karşısında süren eylemleri desteklemek için Batı Afrika sularına yelken açtı.

Greenpeace üyeleri Senegal Devlet Başkanı Macky Sall ile seçilmesinin hemen öncesinde görüşme yaptılar. Bu görüşmenin ardından seçim sonrası Sall’ın halkına verdiği ilk mesaj sürdürülebilir balıkçılıkla ilgili oldu. Sall bu konuya hükümet olarak aciliyetle el koyacaklarını açıkladı.

Kaynak:Ntvmsnbc(10 Nisan 2012,10:59)

Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:17
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Nisan 2012       Mesaj #33
Avatarı yok
Yasaklı
"GDO Zararlıdır"
Greenpeace, GDO’larla ilgili yaptığı olumlu açıklamalara tepki gösteriyor.

Greenpeace, ABD Ankara Büyükelçiliği Tarım Müsteşarı Clay Hamilton’ın GDO’larla ilgili yaptığı olumlu açıklamalara tepki gösteriyor.Clay Hamilton dün verdiği bir röportajda “Türkiye’de biyoteknoloji duygusal bir konu” diyerek GDO’lara karşı ülkemizde var olan haklı hassasiyeti küçümseyen ifadeler kullanmıştı.

Greenpeace Akdeniz Tarım Kampanyası Sorumlusu Tarık Nejat Dinç ABD Büyükelçiliği Tarım Müsteşarı’nın açıklamalarını şu sözlerle değerlendirdi: “Türkiye’ye GDO’ların girmesini istemeyen milyonlar duygusal mı davranıyorlar bilemem, ama ABD’li GDO üreticisi tohum şirketlerinin çıkarlarını korumaya çalışan sayın Hamilton’un açıklamalarının 'tamamen duygusal' olduğu aşikar! Ancak Biyogüvenlik Kurulu’nun yem amaçlı kullanılmak üzere genetiği değiştirilmiş 9 mısır çeşidiyle ilgili başvuruyu karara bağlaması beklenen şu günlerde sayın Hamilton’un kamuoyunu etkilemeye yönelik bu açıklamaları talihsiz olduğu kadar da manidardır.

GDO’lardan kaynaklanan riskleri kontrol etmek amacıyla hazırlanan Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’ne Dünyanın 163 ülkesi imza attı. Ancak bu 163 ülke arasında Amerika Birleşik Devletleri yok!” dedi.

Greenpeace Clay Hamilton’un GDO’ları öven açıklamalarını Dünya üzerinde en büyük GDO üreticisi ülke olan ABD’nin, Türkiye’deki GDO karşıtı hareketten rahatsız olmasının ve pazar kaybetme kaygısının bir göstergesi olarak görüyor.

Kuzey Kutbu'nun Sonu

Uzmanlar, Kuzey Kutbu’nda gelecekte yapılacak ekonomik etkinliklerin dünyanın dengesini daha da fazla bozacağına dikkat çekiyorlar.

Uzmanlar balina ve ren geyiklerinin göçleri bundan zarar görecek diyor. Dr. Uygar Özesmi Gezegen'in Geleceği adlı radyo programında Kuzey Kutbu ile ilgili hazırlanan son rapora dikkat çekti ve şunları söyledi: "Kuzey Kutbu’na doğrudan bırakılan kirleticilerin dışında ekosistemi bozacak birçok başka neden daha var.

Boru hatları ve yol inşaatları, açık deniz sondajlarından kaynaklı gürültü kirliliği, sismik araştırma etkinlikleri veya tüm bu etkinliklere bağlı artacak ve deniz yüzeyi buzunun kırılmasına yol açacak ek bir deniz trafiği.

Raporun yazarları Kuzey Kutbu’nun sadece bir değil birçok ekosistemden oluştuğunu belirtiyor ve zarar görmeye çok açık yapısı olduğu konusunda da uyarıyor. Bölgedeki kirleticilerin kaynağı Rusya bölgesindeki madenler, petrol ve gaz tesisleri ile Novaya Zemlya bölgesindeki sivil ve askeri tesislerden nükleer atık ve nükleer silah testlerinden oluşuyor. Rapor, tek bir olası petrol bulaşmasının bile çevreye vereceği zarar, potansiyel maliyet ve sigorta anlamında en büyük risk olduğunu vurguluyor ve bu alanda birçok bilgi eksikliğinin varlığını da ekliyor."

Dünyayı Kurtaracak Çalışmalar

Haziran 2012 gerçekleşecek olan Rio+20 Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı için Türkiye'yi temsil edecek en iyi uygulamalar seçildi.

T.C. Kalkınma Bakanlığı koordinasyonunda ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) kolaylaştırıcılığında yürütülen Rio+20 Zirvesi hazırlıkları çerçevesinde Türkiye'nin başarılı uygulamaları İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) desteğiyle seçildi. Kalkınma Bakan Yardımcısı , ülkemizin sürdürülebilir kalkınma konusunda yaşadığı deneyimin örnek uygulamalarla ortaya konması ve bunların uluslararası platformlara taşınmasının önemini vurgulayarak şunları ifade etti:

“Sosyal ve ekonomik kalkınmanın, yaşamı destekleyici çevresel kaynakların korunması anlayışıyla birlikte uzun vadeli olarak ele alınmasına dayanan sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyümenin karşıtı olmadığı gibi refah artışından vazgeçmek anlamını da taşımamaktadır. Sürdürülebilir kalkınma gerçekte ekonominin ve sosyal gelişmenin gelecekteki devamını da garantilemektir.

Diğer bir deyişle geleceğe bugünden sahip çıkmak, bugün doğan çocuklarımızın haklarını korumaktır. Bu doğrultuda, bireyden topluma, çevreye duyarlı davranış biçimlerini ve tercihlerini yaşam biçimine çevirdiğimiz zaman sürdürülebilir kalkınma yolunda ciddi ilerlemeler sağlamış olacağız.

Ülkemiz Rio +20 Zirvesine Kalkınma Bakanlığı öncülüğünde ve yol göstericiliğinde, ilgili tüm tarafların geniş katılımı ve katkısıyla yoğun bir şekilde hazırlanmaktadır. Rio+20 Zirvesinde ülkemiz, derinleşen küresel sorunların çözümüne ülke gerçekleri ile orantılı olarak azami ölçüde katkı sağlamayı amaçlayan bir küresel aktör olarak yer alacaktır.

Ülkemizin en iyi uygulamaları, çevreye duyarlı bir kalkınma için ülkemizde doğru bir bütünü yakalayabildiğimizi göstermektedir. Seçilen bu uygulamalar ülkemizin Rio+20 Zirvesine sunacağı ulusal vizyonumuzun bir parçası olarak, ülkemizin bu alandaki deneyiminin bir göstergesi olacak ve diğer ülkelere de sürdürebilir kalkınmayı gerçekleştirmelerinde örnek oluşturacaktır.”

Kaynak : Ntvmsnbc (24 Nisan 2012,14:55)
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Haziran 2012       Mesaj #34
Avatarı yok
Yasaklı
Gelecek Sizin Elinizde
WWF'nin doğal hayatı korumak için yaptığı kampanyalardan biri çok ilgi topladı...

İtalyan sanatçı Guido Daniel, resimlerini yapmak için ilginç bir yöntem kullanıyor.Daniele, tual olarak insan ellerini kullanıyor. Daniele'nin bu ilgi çekici yöntemi son olarak WWF'nin bir kampanyası için kullanıldı."Doğal yaşama el uzat" adlı kampanya hayli ilgi topladı.

WWF uzmanları kampanya ile ilgili vermek istedikleri mesajı şöyle anlatıyorlar: "Bu kampanya sırasında insan ellerini kullandık. Ortaya çıkan resimler gerçekten çok çarpıcı. Bu kampanya ile, doğal hayatın geleceğinin insanların elinde olduğuna da dikkat çekmek istiyoruz." Daniele aslında bir heykeltraş. İtalya'nın Milan şehrinde sürdürdüğü sanat yaşamına bir süre de Hindistan'da devam etti.Ve kısa bir süre sonra bu ilginç tekniği geliştirdi.

Tehlike Altındaki Dünya
Avustralya'nın en önemli resifi tehlike altında...
Avustralya'nın sembollerinden biri olan Büyük Bariyer Resifi endüstriyel kirliliğin tehdidi altında. Tehdit büyük. Bu yüzden, resifin Birleşmiş Milletler'in tehlike içindeki "dünya mirası" listesine alınması söz konusu...Resifi yok olma noktasına getirenler ise, deniz trafiğindeki artış, kıyıdaki yapılaşmanın artması...

Avustralya'nın en büyük doğal zenginliklerinden biri olan Büyük Bariyer Resifi'ni korumak için yapılan tüm çalışmalar ise yetersiz kalıyor.

Dünyamız Kaydedilmiş En Sıcak İkinci Mayıs’ı Yaşadı
ABD Ulusal Oşinografi ve Atmosferik Yönetim Dairesi'nin (U.S. National Oceanographic and Atmospheric Administration (NOAA) verilerine göre gezegenimiz geçen ay, 1880'den beri kaydedilmiş en sıcak ortalama sıcaklığı yaşadı.

Avrupa'nın neredeyse tümü, Asya, Kuzey Afrika, Kuzey Amerika'nın çoğu ve güney Grönland'da mayıs ayında ortalamanın üzerinde sıcaklık yaşandı. Aslında NOAA verilerine göre geçtiğimiz ay Kuzey Amerika'da kaydedilmiş en sıcak bahar yaşandı. Küresel olarak da 4. en sıcak bahardı.

Küresel mayıs ayı sıcaklık rekoru, ortalama küresel yer ve okyanus sıcaklıklarını kapsıyor. 14,8 derecelik ortalama 20. Yüzyıl sıcaklarının 0.66 derece üzerindeki rekor sadece 2010'da 0.69 derecelik artışla geçilmişti. Elbette ki alışılmadık sıcaklık artışı her yerde yaşanmadı. Avustralya, Alaska ve ABD-Kanada sınırının batısı kayda değer seviyede ortalamadan serindi.

Neden "Yeşil Ulaşım"?
Kömür , petrol ve doğalgaz bugün hem insan sağlığına hem de çevreye verdiği zararla büyük bir tartışma konusu... Fosil yakıtlar arasında yer alan petrol, ulaşımın bel kemiği olarak kabul ediliyor. Ancak arabalarımızda kullandığımız petrol çevreyi pek çok farklı yönden tehdit ediyor.

Arabalarımızdan çıkan egzoz hava kirliliğine yol açıyor. Petrolun taşınması sırasında özellikle denizlerde büyük kazalar olabiliyor ve bu kazalar ağır kirlilik oluşturuyor.Araçların egzozlarından havaya karışan karbonmonoksit ile ağır metal kurşun soluma yoluyla insana geçerek kandaki oksijeni azaltıyor, doku, kemik ve sinir sistemlerine zarar veriyor.

Karbonmonoksit gazının yüzde 80'lere varan oranlarda havada asılı kalması zaman içinde binaların bile kirlenmesine neden oluyor.Tehlike sadece insan ve çevre sağlığı ile sınırlı değil. Fosil kaynakların tükenmesi nedeniyle önümüzdeki 40 yıl içinde petrol fiyatlarının yüksek oranda artması bekleniyor. Bu nedenle bilimadamlarının yanısıra hükümetler ve üreticiler de yeni enerji kaynaklarının geliştirilmesine önem veriyor.

Peki tüketiciler olarak biz neler yapabiliriz? Havadaki karbon oranını azaltmak için toplu taşımayı desteklemek ve uçak yerine demiryolunu tercih etmek atılacak ilk adımlar arasında geliyor. Ayrıca araçlarda kullanılacak kaliteli filtre sistemleri ve lastik bakımı da büyük önem taşıyor, çünkü enerji ve benzin en fazla tekerlekle yol arasındaki sürtünmede harcanıyor. Kısaca attığımız her adımda çevreye ve kendimize ne kadar zarar verebileceğimizin farkında olup, kendi adımıza düşenleri yapmamız gerekiyor.

Denizlerdeki Hayalet

Hayalet ağlarla ilgili Doğu Akdeniz kıyılarımızda yapılan araştırmada bir haftada 16 türden yüzlerce deniz canlısının bu ağların kurbanı olduğu tesbit edildi.

Balıkçıların avlandıktan sonra kaybettiği ya da bilerek kaderine terk ettiği hayalet ağlar, denizlerde sürüklenirken önlerine gelen her canlının ölümüne neden oluyor. Adana Yumurtalık bölgesinde Mavi Kilikya Derneği’nün yürüttüğü çalışmalarda gönüllü dalgıçlar, ağa yakalanan deniz canlılarını düzenli dalışlarla tesbit ediyor ve eğer yaşıyorsa ağdan kurtarıp denize salıyor.

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Caner Enver Özyurt, kayıp ve atılmış av araçlarının deniz ekosistemine ve balıkçılığa büyük zarar verdiğini kaydetti.

Buzullar ve Balinalar
Buzulların erimesi balinaları tehdit ediyor...
Kuzey buzulları iklim değişikliğinin etkisiyle hızla eriyor...Bu erime, balık avcılığının kuzey ülkelerine doğru kaymasına neden oluyor... Çevre örgütü WWF, özellikle balina ve yunus gibi deniz memelilerinin korunması için bu bölgelerdeki ülkelere çağrı yapıyor.

Son yıllarda kuzey bölgelerindeki buzulların erimesiyle bu alanlar balıkçılık ve petrol sanayileri için de çekici konuma geldi. Ancak Norveç, İzlanda ve Japonya gibi ülkeler balina avcılığı konusunda işbirliği yapmak istemiyorlar.Çoğu çevre örgütü ise yerel grupların küçük boyutlu balina avcılığına karşı çıkmıyor, ancak bu faaliyetlerin büyük çapta yapılmasının geri dönülemez çevresel ve biyoçeşitlilik etkileri olacağını savunuyor.

Büyük Şehirler Dünya'yı Isıtıyor
Egzoz, binalarda ısıtıcıların fazla kullanılması, klimalar derken büyük şehirlerin iklim değişikliği üzerindeki etkisi artıyor...

Kışın ortasında evde, ofisin içinde ısıtıcılar genelde sonuna kadar açılıyor. Bu fazla ısıya şehir trafiğinin egzozu da eklenince ortamdaki sıcaklık daha da artıyor.Kaliforniya Üniversitesi'ndeki bilim insanları şehirlerdeki bu fazla ısının etkilerini araştırdılar. Sonuç üzücü. Şehirlerde oluşan fazla ısı atmosferi 1600 kilometre mesafede etkiliyor. Şehrin toplam ısısını ise 1.8 derece arttırıyor.

Kaynak: Ntvmsnbc / BBC (31 Ocak 2013,09:48)
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:21
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
26 Mayıs 2013       Mesaj #35
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
Samsun'un Bafra ilçesinde "1.Ekolojik Tohum Yaşam ve Tohum Takası Şenliği" yapıldı.
Samsun'un Bafra ilçesinde "1. Ekolojik Tohum Yaşam ve Tohum Takası Şenliği" yapıldı.

Bafra Ali Kale Turistlik Tesisleri çamlığında Organik Tarım Teknikerleri Derneği tarafından gerçekleştirilen "1. Ekolojik Tohum Yaşam ve Tohum Takası Şenliği" festival havasında geçti. Köylerden getirilen organik tohumlar ve ürünler bir taraftan takas edilirken bir taraftan da satışları yapıldı.

Organik Tarım Teknikerleri Derneği (ORTEK) Başkanı Öztürk Doğutaş, amaçlarının genetiği bozulmamış tohumlar toplamak, toplanan tohumlarla tohum bankası oluşturmak, sağlıklı ürünler elde edilmesine katkıda bulunmak olduğunu söyledi.

Bafra Balkan Türkleri Derneği ve Canik Belediyesi Halk Oyunları ekiplerinin gösterisiyle başlayan şenlik karnavala dönüştü. Hem piknik yapan hem eğlenen vatandaşlar açılan stantları gezerek bilgi sahibi oldu. Şenlikte yöresel yemekler yarışması yapıldı. Su böreğinde Müzeyyen Aslan, nokulda Hatun Yeşilbaş ve lahana dolma yemeği yarışmasında da Aynur Topal, birinci oldu. Şenlikte vatandaşlara yemek ve dondurma ikramı yapıldı.

Şenliğe Kaymakam Ali Katırcı, Belediye Başkanı Zihni Şahin, Bafra Turizm Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ali Kemal Ayan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Kadir Güven, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Ahmet Dursun ve çok sayıda vatandaş katıldı. - SAMSUN

EKOLOJİ VE OLİVTECH FUARLARINA 26 ÜLKEDEN ZİYARETÇİ GELDİ
İzmir Uluslararası Fuar Alanı'nda 16–19 Mayıs 2013 arasında düzenlenen 4. İzmir Organik Ürünler Fuarı (EKOLOJİ İZMİR) ile 3. Zeytin, Zeytinyağı ve Teknolojileri Fuarı (OLIVTECH) sona erdi. Fuarlara, 26 ülke ve 54 ilden ziyaretçiler geldi.

Yurtiçi ve yurtdışından 136 firmanın katıldığı fuarda zeytin, zeytinyağı, fidan, tohum, gübre, şişe, kasa ve bidon, ambalaj malzemeleri, üretim teknolojileri, saklama üniteleri, gıda analiz laboratuvarları, zeytin işleme makineleri ve ekipmanları yer aldı. Türk organik sektörünün tek ihtisas fuarı olma özelliği taşıyan EKOLOJİ İZMİR, katılımcılarına önemli iş bağlantıları yapma ve yeni pazarlara ulaşma fırsatı sundu. Türkiye’nin uluslararası pazarda rekabet gücü yüksek tarım ürünleri arasında yer alan zeytin ve zeytinyağında ürün çeşitliliğini ve kalitesini sergileyen OLIVTECH ise üçüncü yılında da sektörün Türkiye’deki tek ihtisas fuarı olarak profesyonellerin buluşma platformu oldu. Tadım etkinlikleri fuarlara renk katarken konunun pek çok uzmanını biraraya getiren panellerde de sektör bütün yönleriyle masaya yatırıldı.

İZFAŞ Genel Müdür Vekili Mehmet Şakir Örs, yaptığı açıklamada, “Sektöre, kent, bölge ve ülke ekonomisine bir kez daha destek vermenin gururunu yaşıyoruz. Hedefimiz, bu iki fuardaki başarımızın artarak sürmesi.” dedi. CİHAN

ÇEVRECİLERİN TEPKİSİ ÜZERİNE FERİDUN DÜZAĞAÇ FESTİVALE KATILMAYACAĞINI AÇIKLADI
Muğla'nın Fethiye ilçesinde ekolojik bir yapıya sahip Kelebekler Vadisi'nde yapılması planlanan konser ve müzik etkinliğine çevreciler tarafından gösterilen tepkiler sonuç vermeye başladı. Daha önce festivalde sahne alacağı duyurulan Feridun Düzağaç, bir sosyal paylaşım sitesinden yaptığı açıklamada festivale katılmayacağını belirtti.

Fethiye'ye bağlı Uzunyurt Köyü (Faralya) sınırları içinde yer alan ve karadan ulaşımı olmayan Kelebekler Vadisi'nde 24-25-26 Mayıs ve 2-3-4 Haziran tarihlerinde yapılacak Çadır Festivali'ne çevrecilerden tepki gelmişti. Başta TEMA Fethiye Temsilciliği olmak üzere çok sayıda çevreci kuruluş Fethiye Kaymakamlığı'na başvurarak festivalin iptal edilmesi talebinde bulundu. Çevrecilerin gerekçesi ise kendisine özgü endemik türleri barındıran, özellikle 80’den fazla kelebek türüne ev sahipliği yapan ve kapalı bir coğrafyaya sahip koyda böyle bir etkinliğin organize edilmesi, koyda yaşayan doğal hayatı olumsuz etkileyecek.

Çevrecilerden gelen bu tepkiler üzerine daha önce festivale katılacağı belirtilen Feridun Düzağaç, festivalde yer almayacağını belirten bir açıklama yaptı. Bir sosyal paylaşım sitesinde kendine ait resmi hesabından duyuruyu yapan Düzağaç, 'Kelebekler Vadisi Festivali'ne katılmıyorum. Evrensel ve vicdani duruşum budur. Soyadımı da çok severim, arz ederim' ifadelerini kullandı.

FESTİVAL İPTAL EDİLMEYECEK
Öte yandan basında çıkan haberlerin ardından bir açıklama yayınlayan Organizasyon Yöneticisi Fatih Sultan Aşan, festivalin iptal edilmesinin söz konusu olmayacağını duyurdu. Geçen yıldan beri vadinin korunması, temizlenip çöplerin günlük toplanıp teknelerle Ölüdeniz’e götürülmesini sağladıklarını anlatan Aşan, şu ifadeleri kullandı: 'Festival süresince de mevcut personelimize ilave olarak 30 özel güvenlik görevlisi ile güvenlik sağlanacaktır. Temizlik ve atıkların toplanması için de mevcut personele ilave olarak 40 kişi daha festival süresince görev yapacaktır. Denize platform kurulacağına dair haberler doğru değildir, asparagas haberlerdir. Zaten isteseniz de denize platform kuramazsınız çünkü doğal yapısı gereği bu iş neredeyse imkansız denecek kadar çok zor bir iş. Festivalde akşamları 1 saat süreli konser olacak. Konserlerde ses seviyesi yönetmelikte SİT alanları için öngörülen 55 desibeli aşmayacak. İnternet üzerinden festivali engellemek için grup kurarak insanları yanlış yönlendirenler gerçek kimliklerini gizleyerek yayın yapıyor. Bu kişiler hakkında Fethiye Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunduk. Ayrıca Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi'ne de haksız rekabetin önlenmesi için dava açtık. Festival hem Fethiye’nin tanıtımına katkıda bulunacak hem de Fethiye esnafına ve Ölüdeniz teknecilerine kazanç sağlayacak.'

Kelebekler Vadisi'nde 24-25-26 Mayıs ve 2-3-4 Haziran tarihlerinde düzenlenecek Çadır Festivali'nde Bedük, Hayko Çepkin, Göksel, Pamela ve Atiye gibi sanatçılar sahne alacak. Konuklarının bölgeye kurulacak çadırlarda ağırlanacağı festivalde denize kurulacak platformda ses ve ışık gösterilerinin de yapılacak.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:26
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
30 Mayıs 2013       Mesaj #36
Avatarı yok
Yasaklı
Güneş Enerjisine İlgi Artıyor
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, güneş enerjisi kazanımında başı çekiyor. Fakat Asya ülkelerinin, özellikle de Çin'in ileriki yıllarda bu alandaki yatırımlarını daha da artırması bekleniyor.Güneş enerjisinin önemi dünya genelinde giderek artıyor. Avrupa Güneş Pili (Fotovoltaik) Sanayi Birliği (EPIA) tarafından verilen bilgilere göre, 2012 yılında dünyada güneş pili sistemlerinin sayısı büyük bir artış göstererek, 31 GW'lık ek enerji sağlayacak düzeye erişti. Birliğin konu hakkındaki raporu, birçok Avrupa ülkesinde güneş enerjisinin toplam enerji tedariki içerisindeki payının da arttığını ortaya koyuyor.

Örneğin İtalya'da elektrik ihtiyacının yüzde 7'si güneş enerjisinden karşılanırken, Almanya'da da bu oran yüzde 6'yı buluyor. Asya ülkeleri ile ABD'de de güneş enerjisi giderek daha popüler hale geliyor: Yenilenebilir enerjiler Avrupa'da da yükselişte. Ancak bu yükselişte özellikle güneş enerjisinin payı dikkat çekiyor. Avrupa Güneş Pili (Fotovoltaik) Sanayi Birliği (EPIA) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa Birliği genelinde 2012 yılı sonunda güneşten sağlanan enerji miktarı 70 GW dolayındaydı. Bunun 12 GW'lik bölümü ise 2012 yılında kurulan güneş enerjisi sistemlerinden kazanıldı. Bu atılımla güneş enerjisi, rüzgâr ve doğalgazdan sağlanan enerjiyi geride bıraktı.

Avrupa Güneş Pili Sanayi Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Winfried Hoffmann, 2012 yılının yenilenebilir enerjiler açısından bir dönüm noktası olduğunu belirtiyor. 2013 tahminlerinde de iyimser olan Hoffmann "2013 yılında toplam 28 ile 47 GW arasında enerji üretme kapasitesine sahip güneş enerjisi santralleri kurulacağı tahmin ediliyor. Fakat bence enerji üretimi 32 ya da 35 GW arasında kalacaktır" şeklinde konuşuyor.

Almanya Başı Çekiyor

2012 yılında, dünya genelinde güneş enerjisi sistemlerinin kurulmasında başı çeken ülke Almanya oldu. Evlerin çatılarına ve tarlalara yaklaşık 8 GW'lık kapasiteye sahip güneş panelleri kuruldu.Avrupa Güneş Pili Sanayi Birliği ABD ile Asya ülkelerindeki artışa da dikkat çekiyor. Birliğin verilerine göre, Çin ve ABD geçen yıla kıyasla iki kat daha fazla güneş enerjisi santrali inşa ederken, Hindistan bu oranı tam beş katına çıkardı. Uzmanlar, 2013 yılında da güneş enerjisine yatırımların süreceği beklentisi içinde. Yeni yatırımların 2012 yılına kıyasla iki katına çıkacağı tahmin ediliyor.

Avrupa Güneş Pili Sanayi Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Winfried Hoffmann, güneş enerjisine daha fazla rağbet gösterilmesini, üretim maliyetlerinin düşmüş olmasına bağlıyor ve ekliyor: “Bundan 20 sene önce Almanya'da 1 KW'lık güneş enerjisi 1 euroya mâl oluyordu. Şu anki üretim maliyetlerine baktığımızda -ki bazı ülkeler Almanya'nın aldığından 2 kat daha fazla güneş görüyor- 1 KW'lık güneş enerjisi üretiminin 10 centin de altında bir bedeli olduğu görülüyor. Bunlar oldukça düşük rakamlar, birçok ülke güneş enerjisine yatırımın kârlı olacağını düşünüyor.”

Yeni Üretim Teknikleri Gerekli

Avrupa Güneş Pili Sanayi Birliği, dünya genelinde 2015 yılına kadar güneş enerjisi santrallerinin sayısının 2012 yılına kıyasla iki katına çıkacağı tahmininde bulunuyor. Enerji tedarikinde yenilenebilir enerjilere ağırlık verilmesi için gereken siyasi adımların atılması halinde, bu artışın iki buçuk katı dahi bulabileceği ifade ediliyor. Birliğin Yönetim Kurulu Başkanı Winfried Hoffmann 2020 yılına kadar elde edilecek güneş enerjisinin 2012'ye kıyasla tam altı katına çıkabileceğini tahmin ediyor.

Diğer yandan güneş enerjisi panelleri üreten birçok şirketin fiyat baskısı ve kapasite fazlası gibi sorunlarla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Hoffmann, enerji piyasasındaki krizin henüz atlatılmadığını vurguluyor ve "Güneş enerjisi sanayii, geleceğe bakmalı ve yeni üretim teknikleri ve fabrikalar sayesinde bugünkü fiyatları sabit tutarak, zarardan kâra geçmenin yollarını aramalıdır" şeklinde konuşuyor.

Her ne kadar güneş enerjisi piyasasında üreticiler son zamanlarda zarara uğrasa da Hoffmann geleceğe umutla baktığını ve sektörün bir dönemecin eşiğinde olduğunu vurguluyor. Güneş enerjisinden elde edilen elektriğin tüketici açısından da ucuz olduğunu kaydeden Hoffmann, büyük güneş enerjisi parklarının da bu süreci desteklediğinin altını çiziyor.

İsveç'in Çöpü Bitti
Geri dönüşüm, Güneş enerjisi ve daha birçok sürdürülebilir uygulamada tüm ülkelerin başını çeken İsveç, şaka gibi bir sorunla karşı karşıya. Elektrik ve ısınma ihtiyaçlarının büyük kısmını çöplerden elde eden ülkede çöp bitti.

250.000'in üzerinde evin elektrik ve ısınma ihtiyacını çöplerin yakıt olarak kullanılmasından sağlayan İsveç hükümeti, ülkede üretilen çöpten daha büyük kapasiteli çöp dönüştürme tesisine sahip. Bu durum da İsveç'i komşusu Norveç'ten çöp ithal etmek durumunda bıraktı. İsveç bundan böyle Norveç'ten yılda (başlangıç olarak) 80.000 ton çöp satın alacak.

Yesilist'in haberine göre, 9,5 milyon nüfuslu ülkede çıkan atıkların yalnızca %4'ü geri dönüşmez durumda. Vatandaşların geri dönüşüm konusunda bu denli duyarlı olması da İsveç'in yakıt olarak kullanabileceği çöpün tükenmesindeki ve komşu ülkelerin çöpünü geri dönüştürür hale gelmesindeki ana etken. Mevcut senaryoda Norveç, İsveç'e fazla çöplerini yok etmesi için para ödüyor. İsveç de üzerine para alarak elde ettiği bu çöpleri geri dönüştürerek vatandaşlarına elektrik ve ısınma sunuyor. Yani elektrik ve ısınmayı bedavaya getirip bir de üzerine para kazanıyorlar.

İsveç'in bir sonraki planı ise Norveç'tense Balkan ülkeleri, İtalya, Romanya (belki de Türkiye) gibi geri dönüşüm altyapısı olmayan ülkelerden çöp satın alarak onların kirletilmiş alanlarını azaltmaya çalışmak.

Okyanustaki Asit Balıkları Vuruyor
Papua Yeni Gine'de gözlenen doğal bir süreç, okyanusların geleceğiyle ilgili tehlike alarmı veriyor. Atmosferde artan karbondioksit okyanusta asitlenmeye neden oluyor. Balıklar asit nedeniyle koku duyusunu yitiriyor.

Bilim insanları, Papua Yeni Gine'nin doğu kıyılarında doğal bir süreci gözlemledi. Gözlenen doğal süreç, atmosferde artan karbondioksitin, deniz suyuna karışarak asit oranını artırdığını gösteriyor. Günde 24 milyon ton karbondioksitin denizler tarafından emildiğini belirten bilim insanları, bu durumun okyanuslardaki yaşamı tehdit ettiğini ifade etti. Okyanuslardaki asit değişimi nedeniyle mercanların yüzde 30 ve 50'sinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtildi.

Bilim insanları, mercan resiflerinin üçte birinin kirlilik ve aşırı avlanma nedeniyle yok olduğunu, şimdi ise küresel ısınmanın ve gelecekte de okyanus asitlenmesinin etkisiyle daha fazla zarar göreceğini ileri sürüyor. Araştırmalar okyanuslardaki asit oranının sanayi öncesi döneme oranla yüzde 170 artış gösterdiğini belirtiyor. Asitlenme etkisiyle bazı balıkların ise, koku alma duyusunu yitirdiği için avlanmaya daha müsait hale geldiği iddia edildi.

Kuraklık Daha da Artacak

İstanbul'da buluşan çeşitli ülkelerden bilim adamları, kuraklığı ve sonuçlarını tartıştı. Bilim adamlarına göre, İstanbul'un susuzluk tehlikesi daha da büyüyecek, barajlardaki doluluk oranı azalacak.Kuraklık artacak ve gıda fiyatları hızla yükselecek. Bu çarpıcı tahminler, 70 ülkeden yaklaşık 300 bilim adamının değerlendirmesiyle hazırlanan hükümetler arası iklim değişikliği raporundan. Rapor, Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen bir toplantıyla açıklandı. Toplantıya Greenwich Üniversitesi'nden Profesör John Morton da katıldı.

Morton, "İklim değişikliği nedeniyle Türkiye'de kuraklık daha da artacak. Hem yaz hem kış yağışları düşecek. Dünyanın birçok ülkesinde de benzer bir durum var. Özellikle Akdeniz ülkeleri ve Afrika... Hükümetler uzun dönemli önlemler almalı. Yağışların azalacağını yazla birlikte düşünürsek yaz sonuna yani Eylül ayına yaklaştığımız dönemde ciddi bir su sıkıntısı yaşanabilir. Barajların can suyu denilen canlıların yaşadığı en alt katmanını da kullanamayacağımızı düşünmemiz lazım. Yüzde 30'un içinde o da var" diye konuştu.Araştırmaya göre gelecek yıllarda dünya genelinde gıda fiyatları yüzde 85 artacak.

CO2'de Korkutucu Artış!
Dünya Meteoroloji Ajansı verilerine göre, atmosferdeki karbondioksit oranı endişe verici bir eşiği geçerek geçtiğimiz ay tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Dünya genelindeki 12 ayrı istasyondan gelen veriler, Kuzey Yarımküre'de insanlık tarihinde kaydedilen en yüksek seviyeye çıkıldığını gösteriyor.Bilimadamlarına göre Dünya bu oranı 15 milyon önce de gördü.

Dünyanın en uzun sürekli çalışan CO2 izleme sitesi Mauna Loa Rasathanesi, Nisan için ortalama CO2 konsantrasyonunun 400 ppm üzerinde olduğunu gösterdi. Karbondioksit artışının en büyük nedeni, sanayi yatırımları ve insanoğlunun faaliyetleri. Sanayi Devrimi sırasında bu oran 278 ppm'di. Bilimadamları, atmosferdeki bu kadar yüksek orandaki karbondioksitin 15 milyon 800 bin yıl önce, henüz insanların Dünya'da yaşamadığı bir dönemde görüldüğünü söylüyor. Yani, insanlar bu kadar yüksek oranda karbondioksit olan bir Dünya'da hiç yaşamamışlardı.

Okyanuslardaki Çöp Gizemi

Okyanuslarda dolaşan onbinlerce tonluk plastik çöpler gizemli şekilde ortadan kayboluyor. Plastik çöplerin nasıl kaybolduğu ve okyanusların hangi bölgesinde olduğu bilinmiyor.

Okyanusların yüzeyinde gezen plastik çöpler gizemli şekilde ortadan kayboluyor. Onbinlerce ton olduğu bilinen bu çöplerin nasıl kaybolduğu araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılamadı ve bu durum bir gizem olarak değerlendiriliyor.

Araştırmacılar, plastik çöplerin çok küçük parçalara ayrılarak, bulunamayacak kadar ufalarak ortadan kaybolmuş olabileceğini varsayıyor. İkinci olasılık ise, çöplerin okyanusun derinliklerinde kanallar bularak geziyor olması. Plastik çöplerin yüzebilir ve geç çözünür olması, olayı daha gizemli hale getiriyor. Kısa sürede suda çözülmeleri ve diplerde uzun süre kalmaları da zor ihtimal.

Okyanuslarda gezen çöp miktarı çok fazla ve bu şekilde ortadan kaybolmaları normal değil. İspanya Cadiz Üniversitesi'nde araştırmalarını sürdüren Ekolog Andres Cozar, bu gizemin başka bir olumsuz sonuca neden olabileceğini düşünüyor. Cozar, "Biz nedenini bulana kadar bu şekilde ortadan kaybolan plastik çöpler, okyanusların dengesini de bozabilir" dedi.

"Kar Ejderhası" Kutuplarda
Ülkenin buz kırıcı gemisi iklim değişikliğini araştıracak.Çin'in buz kırıcı gemisi Şüelong (Kar Ejderhası), altıncı Kuzey Kutbu keşif görevi için Şanghay'dan ayrıldı.Çin Arktik ve Antartika İdaresi Başkanı Çü Tancou, Kar Ejderhası'nın 76 günlük bir seyahat yapacağını ve 11 bin 57 deniz mili yol katedeceğini tahmin ettiklerini söyledi. Çü, her iki kutupta da çalışma ve karşılaştırma yapmanın önemli olduğunun altını çizerek, bu sayede iklim değişikliğindeki temel faktörleri daha iyi anlama imkanı bulacaklarını ifade etti.

Buz kırıcının Arktik'teki hızlı değişimi inceleyeceği ve Çin'in iklim ve çevresine etkilerini araştıracağı belirtiliyor. Araştırma sırasında geminin Arktik'teki deniz hidrolojisi ve meteoroloji başta olmak üzere, deniz jeolojisi, bölgedeki yaşam ve ekoloji üzerinde incelemelerde bulunacağı kaydediliyor.Ukrayna yapımı Şüelong buz kırıcısı 1994'te inşa edilmiş ve Çin'in Antarktika'daki araştırma istasyonlarına malzeme taşımak için tasarlanmıştı. Şüelong'un 1,2 metre kalınlığa kadar buzu kırarak hareket edebildiği belirtiliyor.

'Dünya'nın Limitleri Zorlanıyor'
İnsanoğlunun Dünya'ya olumsuz etkide bulunduğunu belirten İsveçli bilim insanı bu durumun gezegenimizdeki yaşamı tehdit edebileceği iddiasında bulundu. Stockholm Üniversitesi'nde çalışan bilim insanı Johan Rockström, Science dergisinde yayımlanan makalesinde insanoğlunun gezegene yaptığı etkinin geri dönülmez bir evreye girmek üzere olduğu uyarısında bulundu.

İklim değişikliğine ve doğaya müdahalenin ardından onlarca hayvan neslinin tükenme tehdidi altında olduğuna dikkat çeken Rockström, söz konusu makalesinde "Dünya bugüne kadar tüm yaptıklarımızı tolere eden yakın bir dostumuzdu, son dönemde onu bir düşmana dönüştürmek üzereyiz" ifadelerine yer verdi.

Karbon emisyonunun ve ozon tabakasındaki incelmenin kritik seviyeye geldiğini belirten İsveçli bilim insanı, 2007'nin bir dönüm noktası olduğunu, bu tarihten sonra sera gazı salınımının radikal bir biçimde arttığını belirtti.Bu durumun yakın bir zamanda Dünya'nın sonunun geleceği anlamına gelmediğinin altını çizen Rockström, sorunun farkına varılması ve gerekli adımların atılması çağrısında bulundu.

Kaynak: BBC / Science (17 Mart 2015)
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:32
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
2 Haziran 2013       Mesaj #37
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
ÇEVRECİLER, KELEBEKLER VADİSİ'NDE YAPILACAK ŞENLİĞİN İPTAL EDİLMESİNİ İSTEDİ
Muğla'nın Fethiye ilçesinde bulunan ekolojik bir yapıya sahip Kelebekler Vadisi'nde yapılması planlanan konser ve müzik etkinliğine çevreciler tepki gösterdi. Bölgenin korumaya muhtaç bir yer olduğunu söyleyen TEMA Fethiye Temsilciliği, bölgede gerçekleştirilecek etkinliğin kelebekler başta olmak üzere bitki ve hayvan türlerini olumsuz etkileyeceğini açıkladı.

Fethiye'ye bağlı Uzunyurt Köyü (Faralya) sınırları içinde yer alan ve karadan ulaşımı olmayan Kelebekler Vadisi'nde 24-25-26 Mayıs ve 2-3-4 Haziran tarihlerinde Çadır festivali düzenlenecek. İnternet üzerinden biletleri satışa sunulan etkinlik kapsamında Bedük, Hayko Çepkin, Göksel, Pamela, Atiye ve Feridun Düzağaç gibi sanatçılar sahne alacak. Konuklarının bölgeye kurulacak çadırlarda ağırlanacağı festivalde denize kurulacak platformda ses ve ışık gösterilerinin de yapılacak olması Fethiye'deki çevrecileri harekete geçirdi.

TEMA Vakfı Fethiye Temsilcisi Okyay Tirli, organizasyona tepki gösterirken bölgenin önemine değindi. Tirli, Kelebekler Vadisi'nin birinci derece SİT alanı olduğunu ve korunmaya muhtaç bir dünya mirası kategorisinde yer aldığını hatırlattı. Tirli, kendisine özgü endemik türleri barındıran, özellikle 80’den fazla kelebek türüne ev sahipliği yapan ve kapalı bir coğrafyaya sahip bu koyda böyle bir etkinliğin organize edilmesinin koyda yaşayan doğal hayatı olumsuz etkileyeceğini ifade etti.

Öte yandan Fethiye Kaymakamlığı'na çadır festivali ile ilgili şikayet dilekçelerinin geldiği öğrenildi. Akdeniz Üniversitesi'nden bir akademisyenin de dilekçe ile konunun hassasiyetine dikkat çektiği gelen bilgiler arasında. İlgili dilekçede ismi açıklanmayan akademisyen, Kaplan Kelebeği başta olmak üzere 80'den fazla kelebek türünün bu bölgede yaşadığı hatırlatılıyor. Hatta koyun üreme döneminde yüz binlerce kelebeği görmenin mümkün olduğu kara ulaşımı olmadığından insanların nadiren uğrayabildiği bir yer olduğunu belirtiliyor.

Olası festivalin buradaki doğal yaşamı olumsuz etkileyeceğinin ısrarla vurgulandığı dilekçede, konuyla ilgili Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TUDAV), Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF – Türkiye), Greenpeace Türkiye, Fethiye Deniz Kaplumbağaları Rehabilitasyon Merkezi ve diğer ilgili doğa dostu sivil toplum kuruluşların da bilgilendirildiği açıklanıyor.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:27
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
8 Haziran 2013       Mesaj #38
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
DÜNYANIN EN UZUN EKOLOJİK RESMİ DÜNYA ÇOCUK REKORLARINA GİRDİ
Uludağ Üniversitesi ve Bursa Özel Kültür Okulları öncülüğünde, doğanın korunmasına yönelik yapılan 840 metrelik dünyanın en uzun ekolojik resim çalışması, Guinness’de çocuk kategorisi olmadığı için 'Dünya Çocuk Rekorları' kapsamında tescil edildi.

Prof. Dr. Orhan Kural başkanlığında gerçekleştirilen Dünya Çocuk Rekorları kapsamında; Uludağ Üniversitesi ve Bursa Özel Kültür Okulları öncülüğünde 840 metrelik ‘Dünyanın En Uzun Ekolojik Resim Rekor Denemesi’ gerçekleştirildi. Prof. Dr. M. Mete Cengiz Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen denemede, tabiatın korunmasına dikkat çekmek için yapılan resimler tescil edildi. Dünyanın doğayı anlatan en uzun resim çalışması olan 840 metre uzunluğundaki tek resmi bugün Dünya Çocuk Rekorları kapsamında tescil edildi.

Uludağ Üniversitesi (UÜ) ve Özel Bursa Kültür Okulları işbirliği ile gerçekleştirilen, dünyanın doğayı anlatan en uzun resim uygulaması Uludağ Üniversitesi'nde Şubat 2013’de izlenime açılmıştı. Doğal kaynakların tanıtımı ve korunmasını amaçlayan 840 metre uzunluğundaki tek resim çalışması Guinness Dünya Rekorlar Kitabı'nda çocuklara göre bir alan olmadığından Dünya Çocuk Rekorları kapsamında tescil edildi.

Yeni resim çalışması açılışında konuşan Proje Çalışma Koordinatörü Mehmet Kovacıoğlu, resim çalışmasının dünyada bir ilk olduğunu belirterek, “Bu eğitimin amacı 35 öğretmenler ile bir çok öğrenenciye ulaşarak çevre bilincini oluşturmaktı. Biz öğretmenlerin yaptığı 80 metrelik resim sergisini ile Rektörümüz Kamil Dilek’in startı sonrasında Kültürlü öğrencilerin de desteği ile 840 metreye çıkardık. Şu anda 800 metre ile bir rekor kırdık.” dedi.

Kültür Okulları yöneticisi Orhan Karakoç ise bu teklif kendilerine geldiğinde öğrencileri ile çok heyecanlandıklarını belirterek, “Resmi incelediğinde her deseninde, çizgisinde, renginde ayrı bir mesaj duygu ve düşünce göreceksiniz.” şeklinde konuştu.

Dünya Çocuk Rekorları Projesi yapımcısı Aydın Türkgücü de 2009 yılında uluslararası bir proje olarak başlattıkları bu kategoriyi Guinnes Dünya Rekorlar Kitabı'nda çocuk kategorisi olmadığı için kendi adına tescil ettirdiğini belirtti. Bu zamana kadar 33 rekor tescil ettiklerini anlatan Türkgücü, bunun da 34.’sü olduğunu söyledi. Aydın Türkgücü, Dünya Çocuk Rekorları Projesi'nin aynı zamanda Türkiye’den Guinness Dünya Rekorlar Kitabı'na alternatif çıkığını sözlerine ekledi. Kültür okulları öğrencileri ise doğanın korunmasına yönelik duyarlılık oluşturmak amacıyla çalıştıklarını belirterek, pastel boya ile havyan çiçek ve ağaç resimleri yaptıklarını söyledi.

Yüzlerce çocuğun yaptığı dünyanın en uzun ekolojik resmi, Prof. Dr. Orhan Kural başkanlığındaki rekor tescil ve hakem heyeti tarafından metre ile yapılan ölçümün ardından tescil edildi.

Pastel boya kullanılarak yapılan dünyanın en uzun resim çalışması, 1 metreye 130 santimetre ebadındaki kraft kağıtlara yapıldıktan sonra birleştirildi. 1 yıl süren çalışmada başta Bursa Özel Kültür Okulları olmak üzere 4 okuldan yüzlerce öğrencinin katkısı bulunuyor.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:28
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
9 Haziran 2013       Mesaj #39
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
EKOLOJİK KENTİN FİZİBİLİTESİNİ FRANSIZ KALKINMA AJANSI YAPIYOR
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı bünyesinde çalışılan Ekolojik Kent Projesi’ne dünya çapından gelen ilgi büyüyerek devam ediyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından çalışmaları devam eden Ekolojik Kent Projesi kapsamında yaklaşık 55 hektarlık merkezi iş alanının fizibilite etüdünün finansmanını Fransız Kalkınma Ajansı sağlayacak.

Alandaki su ve enerji sistemleri ile ilgili altyapının fizibilitesinin yapılan proje hakkında bilgiler veren Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Sezer Cihan, projenin bütçesinin 602 bin 125 Euro olduğunu, proje sözleşmesinin ise 15 Ocak 2013 tarihinde imzalandığını ve süresinin 12 ay olduğunu belirtti.

Projenin amacının alandaki su ve enerji bakımından tasarruf sağlayacak çözümler ortaya koymak olduğunu vurgulayan Cihan, “Bu kapsamda geliştirilecek proje senaryoları yaklaşık bir yıl çalışıp en uygun projenin hayata geçmesi sağlanacak. Bu süreçte alandaki öngörülen yapılarla ilgili su, güneş, rüzgâr ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili en elverişli olanlar proje kapsamında değerlendirilecek.” diye konuştu.

Proje kapsamında gerçekleştirilen ikinci toplantıyı Gaziantep Büyükşehir Belediyesinde yaptıklarını ifade eden Cihan, proje koordinatörü Simon Avlagnier ve ekibi Oriana Lim Fat, Raouf Gnouma, Uluğ Arnas Fransız heyeti olarak toplantıya katıldıklarını kaydetti.
Uluğ Arnas’ın proje çalışmalarını yürütmek amacıyla bir yıl boyunca Gaziantep’te çalışmalarına devam edeceği bilgisini veren Cihan, İrem Elbeyli, Seda Müftüoğlu, Emre Kahraman ve Ayşegül Tekerekoğlu’nun da proje ekibinin içerisinde olduğunu hatırlattı.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:28
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
18 Haziran 2013       Mesaj #40
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
TOROSLAR'IN DOĞAL ZENGİNLİĞİ TURİZME KAZANDIRILIYOR
Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı Dr. Abdurrahman Arıcı, Toroslar'daki ekolojik güzellik ile tarihi ve kültürel değerleri turizme kazandıracaklarını söyledi.

Toroslar'ın doğal güzelliğinin Antalya'ya deniz, kum ve güneş turizmi için gelen turistlerin doğa ile baş başa kalma yeri olacağını belirten Arıcı, Antalya'nın Akseki, Gündoğmuş ve İbradı ilçesi ile Ormana beldesinin doğal güzelliğini tanıtmak için çalışma başlattıklarını kaydetti. Toroslar'daki doğal Yörük hayatının turizme kazandırılmasına yönelik yaptıkları çalışmalarla ilgili açıklama yapan Arıcı, bu bağlamda Akseki'de botanik, Gündoğmuş'ta eko ve yayla ile İbradı ve Ormana beldesinde tarihi düşmeli asırlık taş evleri kültür turizmine kazandıracaklarını söyledi.

Arıcı, ülke ve Antalya'ya daha fazla sayıda turist gelmesi ve tarihi ve kültürel değerleri yakından tanımaları için bu sene tanıtımlarda Xanthos, Myra, Termessos, Olimpos, Letoon, Perge, Aspendos Antik Tiyatro, Side antik kent, Apollon Tapınağı ile Manavgat'ın Altınkaya köyünde bulunan Selge antik kent ile Bucakşıhlar köyü sınırları içinde bulunan Seleukeia antik kenti ön planda tutacaklarını kaydetti. Arıcı, 'Toroslar'ın doğal güzelliğini turizme kazandırmak için çalışmalarımız aralıksız yapıyoruz. Antalya'nın her ilçesinin turizme kazandırılmayı bekleyen doğal güzellikleri var. Bunlardan biri de denizden bin 250 metre yükseklikte bulunan ve doğal güzelliğiyle yerli ve yabancı turistleri büyüleyen Selge antik kent ile turizm şehrine çok yakın olan Seleukeia antik kent. Doğal güzellikler ve tarih, kültür ve arkeolojik varlıklar turizmi birbirine bağlayan sımsıkı halka. Seleuekia antik kenti gören bir turist 40 kilometre ötesinde Altınbeşik Mağarası’nı da görmek istiyor. İbradı ve Ormana'nın asırlık taş evleri Toroslar'ın doğal güzelliğini yansıtan en güzel mimari eserleri. ' sözlerini kaydetti.

Toroslar'daki turizmin canlandırılmasıyla bölgede göçün de önüne geçileceğini belirten Arıcı, tarih, kültür ve arkeoloji turizmi tutkunu Uzakdoğulu turistleri bölgeye çekmek için Çin, Japonya ve Güney Kore'de tanıtımlar yaptıklarını kaydetti.
Son düzenleyen Safi; 18 Şubat 2019 14:33

Benzer Konular

1 Mayıs 2011 / Ziyaretçi Çevre Bilimleri
25 Kasım 2016 / Hi-LaL Çevre Bilimleri
25 Eylül 2010 / Misafir Çevre Bilimleri
5 Haziran 2015 / ThinkerBeLL Çevre Bilimleri
8 Aralık 2016 / gülbeyaz8 Cevaplanmış