Arama

Kıtalar - Afrika

Güncelleme: 6 Temmuz 2015 Gösterim: 17.314 Cevap: 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Eylül 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Afrika
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Afrika Birliği
Ad:  Flag_of_the_African_Union.svg.png
Gösterim: 635
Boyut:  4.2 KB
Sponsorlu Bağlantılar
Afrika, Avrupa'nın güneyinde, Atlas Okyanusu'nun doğusunda, Hint Okyanusu'nun batısında ve Antarktika'nın kuzeyinde bulunan kıtadır.
Eski dünya karalarından birisi olan Afrika, 30.218.000 km² yüz ölçümü ile kıtalar arasında Asya ve Amerika'nın ardından üçüncü sırada gelir.
Afrika adı, Kartaca'ya ilk defa ayak basan Romalılarca "Afri" veya "Africani" denilen oymakların adından esinlenerek verilmiştir. Afrika adı bu ülkeye Pön savaşları sırasında verilmiştir. O zamana kadar Yunanlı yazarlar bu kıtaya "Libya" yani "Lebular Diyarı" derlerdi. Fakat M.S. 1. y.y. sonlarında bu isim bütün kıta için kullanılmaya başlandı. Afrika terimi daha sonra Arapça'ya "İfrikiya" şeklinde geçmiştir.
Dünya haritasında Afrika
Ad:  LocationAfrica.png
Gösterim: 544
Boyut:  21.0 KB
Afrika kuzey-güney doğrultusunda Tunus'taki Beyaz Burun (37° 22' 20 K Paraleli) ile Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki Agulhas Burnu (34° 50'28 G Paraleli) arasında 8.025 km boyunda, doğu batı doğrultusunda ise; Somali'deki Ras Hafun Burnu (51° 25' 27 D Meridyeni) ile Senegal'deki Yeşil Burun (17° 31' 17 B Meridyeni) arasında 7.416 km genişliğindedir.
Afrika kuzeyden Akdeniz ile sınırlanırken kuzeydoğuda Süveyş Kanalı ile Asya'dan ayrılır. Kıta doğuda Kızıldeniz ve Hint Okyanusu ile komşudur. Babülmendep Boğazı Arap Yarımadasına 18 km yaklaşır. Kıtanın güneyi yine Hint Okyanusu, batısı Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Kıta kuzeybatıda Avrupa'dan 14 km genişliğindeki Cebelitarık Boğazı ile ayrılır.
  • En yüksek noktası Kilimanjaro Dağı (5.895 m) olmakla birlikte en alçak noktası Assal Gölüdür (-156 m).
  • Sahra Çölü hem tüm Afrikanın hem de tüm dünyanın en büyük çölüdür. Hâlâ da genişlemeye devam etmektedir.
Ad:  Africa_satellite_orthographic.jpg
Gösterim: 642
Boyut:  53.7 KB
Uydu görüntüsü
Afrika'daki Devletler
Ad:  Afrika_Devletleri.PNG
Gösterim: 1609
Boyut:  32.3 KB

KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
20 Eylül 2008       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Afrika, Asya'dan sonra dünyanın ikinci büyük kıtasıdır. Dünya nüfusunun yaklaşık onda biri (500 milyon insan) bu kıtada yaşar. Doğal kaynaklarının zenginliğiyle önemli bir tarım ve maden üreticisi olan Afrika'nın dünya siyasetindeki rolü de giderek artmak­tadır.

Sponsorlu Bağlantılar
AFRİKA'YA İLİŞKİN BİLGİLER
  • Yüz Ölçümü (adalarla birlikte): 30.218.000 km2.
  • Nüfus (tahmini): 504.882.000 (1982).
  • Doğal Kaynaklar: Elmas, altın, bakır, manganez, boksit, uranyum, demir, kauçuk, kakao, kahve, çay, pamuk, yün, sisal keneviri, yerfıstığı, palmiye yağı, kereste, petrol.
  • İlgi Çekici Yerler: Sahra Çölü; Nil, Nijer, Zaire ve Zambezi ırmakları; Victoria ve Tanganika gölleri; Victoria Çağlayanı; Kilimanjaro Dağı;Mısır piramit­leri; Teb, Luksor ve Kartaca kalıntıları; Assuan, Kari-ba. Er Roseires ve Akosombo barajları.
Afrika'nın en geniş yeri (7.360 km), batıda­ki Yeşil Burun ile doğudaki Guardafui Burnu arasındaki kesimdir. Kuzeydeki Beyaz Bu-run'dan güneydeki Agulhas (İğne) Burnu'na kadar olan en uzun bölümü ise yaklaşık 8.000 kilometredir. Bu iki burun arasındaki uzaklı­ğın hemen hemen tam ortasından ekvator ge­çer. Afrika kıtasını kuzeyden Akdeniz, gü­neyden ve batıdan Atlas Okyanusu, doğudan Hint Okyanusu ile Kızıldeniz kuşatır.
Afrika kıyılarının açığındaki birkaç ada, ge­leneksel olarak kıtanın birer parçası sayılır. Bunların en önemlisi olan Madagaskar dün­yanın dördüncü büyük adaşıdır (bak. Ada) ve birkaç küçük adayla birlikte Madagaskar Cumhuriyeti'ni oluşturur. Afrika kıyılarının açığındaki öbür adalardan Mauritius bağımsız bir devlettir. Zengibar Adası Tanzanya'nın, Bioko ise Ekvator Ginesi'nin yönetimindedir.

İklim koşulları Afrika'yı değişik bölgelere ayırır. Ekvatorun kuzeyinde ve güneyinde yağmur ormanları kuşağı uzanır.Yağmur ormanlarının sınırından başlayan savanlar (otlaklar) kuzeyde Sahra, güneybatıda Kala-hari çöllerine açılır. Çöl iklimi daha kuzeye çıkıldığında yerini Akdeniz kıyılarının, daha güneye inildiğinde de Güney Afrika'nın ılı­man iklim koşullarına bırakır.
Bu iklim farklılıkları Afrika insanının yaşa­mını ve tarihini de biçimlendirmiştir. Yaşam koşullarının güç olduğu orman ve çöllerde küçük topluluklar halinde yaşayan insanlar, düzlük yerlerde ve savanlarda büyük devlet­ler kurabilmişlerdir. Güneydeki ve kuzeydeki ılıman kıyılar ise yüzyıllar boyunca Asyalı ve Avrupalı göçmenleri kendine çekmiştir.

Yüzey Biçimleri
Çok değişik yüzey biçimlerini barındıran Afrikanın doğusu ve güneyi yüksek, batısı daha alçaktır. Doğudaki yüksek bölge, kuzeyde Etiyopya'nın 4.500 metreyi geçen dağlık alan­larından güneyde 3.300 metreyi geçen Dra-ken Dağlan'na (Drakensberg) kadar uzanır. Bu iki büyük dağlık bölgenin arasında Doğu Afrika Yaylası, Güney Afrika ve Zimbabve' nin bozkırları gibi daha alçak yaylalar yer alır.

Dağlık alan Afrika'nın doğusunda en bü­yük yükseltilere ulaşır. Bunlar, Orta Kenya' daki Kenya Dağı'nın karlarla kaplı, 5.199 metre yükseklikteki doruğu ile Tanzanya'da-ki, 5.895 metre yükseklikteki Kilimanjaro D ağı'dır.
Batıya doğru arazi giderek alçalır ve dağlık alanlar seyrekleşir. Sahra'daki Ahaggar ve Tibesti dağlarının en yüksek noktası 3.415 metre, Fas'tan başlayarak Cezayir ve Tunus'a kadar uzanan Atlas Dağlan'nın en yüksek tepesi ise 4.165 metredir. Batı Afrika'nın en yüksek bölümü, 4.000 metreyi geçen Kame­run Dağı ile 1.500 metreye ulaşan Gine Dağları'dır.
Kıtanın en çarpıcı yüzey biçimleri, Rift Sistemi olarak bilinen, doğudaki bir dizi çatlak ya da uçurumdur. Asya'nın batısından Afrika'nın doğusuna kadar iki kıtada 6.400 km boyunca uzanan bu çatlağın Afrika'daki görünümü derin ve uzun, dar vadilerdir.
Kıtanın iç bölümünde bir dizi çöküntü ve çukur yer alır. Batıdaki Nijer ve Cad, doğu­daki Sudan, ortadaki Zaire, güneydeki Kala-hari çukurları bunların başlıcalandır.

Akarsu ve Göller
Nü, Kongo, Nijer, Zambezi gibi dünyanın en büyük akarsularından birkaçı Afrika'dadır. Dünyanın en uzun ırmağı olan Nü, ana kolu Beyaz Nü'in kaynağından başlayarak 6.650 km boyunca uzanır. Irmağın akışını yer yer çağlayanlar böler. Bu çağlayanlardan biri, II. Assuan Barajı'nın oluşturduğu Nasır Gö-lü'yle kaplanmıştır.

Kongo (Zaire) Irmağı Afrika'nın ikinci uzun ırmağıdır. Birçok kolla beslenerek, ek­vator yakınındaki geniş alanlarda akar. Çağ­layanlarla kesintiye uğradığından ancak yer yer ulaşıma elverişlidir. Nijer Irmağı Gine' den doğar, geniş bir yay çizerek kuzeye ve doğuya akar, sonra güneye dönerek Gine Körfezi'ne dökülür. Afrika'nın güneyinde, doğuya doğru akan Zambezi üzerinde, 108 metre yüksekliğindeki Victoria Çağlayanı ve Kariba Barajı vardır.

Afrika'da, çoğu bütün çığın boyunca ulaşı­ma elverişli olmayan daha birçok büyük ırmak vardır. Kıtanın batısındaki Senegal, Gambia ve Volta, güneyindeki Oranj, Ro-vuma ve Limpopo ırmaklan bunlardan­dır.
Büyük Göller olarak bilinen göller zinciri Afrika'nın doğusunda yer alır. Bu göllerin birçoğu Rift Sistemi'nin kimi bölümlerini kaplar ve derinlikleri deniz düzeyinin çok altına iner. Afrika göllerinin en büyüğü, geniş bir çukurda yer alan ve Kuzey Amerika'daki Superior Gölü'nden sonra dünyanın ikinci büyük tatlı su gölü olan Victoria Gölü'dür. Gene bir çukur gölü olan kuzeybatıdaki Çad Gölü'nün derinliği ve alanı, mevsimlik yağış­lara bağlı olarak yıl boyunca değişir.

İklim
Afrika'nın büyük bölümü tropikal ve astropi­kal iklim kuşaklarında yer alır. Yalnız kıtanın kuzeyindeki Akdeniz kıyılarında, Güney Af­rika Cumhuriyeti'nin güney ve güneybatı kesimleri ile kıtanın doğusundaki yüksek yer­lerde ıhman iklim egemendir.

Bu iklim kuşaklarını belirleyen en önemli etken aldıkları yağış miktarıdır. Bütün yıl yağış alan ekvator yakınındaki düzlüklerde yılın 160 günü şiddetli yağış görülür. Batı kıyısı ormanları da bol yağış alır. Ekvator kuşağının kuzeyi ve güneyi yılın beş-altı ayın­da kesinlikle yağışlıdır. Bu yağışları, ara sıra sağanaklarla kesilen kurak bir mevsim izler. Güneye ve kuzeye gidildikçe azalan yağış Sahra ve Kalahari çöllerinde iyice azalır. Kıyı­nın ılıman kuşağı kış aylarında genellikle orta yağışlıdır.

Afrika'nın büyük bölümünde sıcaklık fazla değişmez ve çöller ile ekvatordaki kimi bölge­ler dışında, ender olarak 27°C'nin üstüne çıkar. Sahra'da ise günbatımından sonra sıcaklık donma noktasına düşebilir. Afrika' nın doğusundaki ve güneyindeki dağlık böl­geler batısındaki alçak bölgelerden daha serindir.

Bitki Örtüsü
Afrika'nın büyük bölümü ya savanlar ya da çöllerle kaplıdır. Sık ormanlar kıtanın ancak onda birine yayılır. Sıcak ve nemli ekvator bölgelerinde sert odunlu, yüksek ağaçlardan oluşan tropikal yağmur ormanları yetişir. Tepede birleşen ağaç dallan, çok az güneş ışığı geçiren, çatı gibi bir kubbe oluşturur. Işığın azlığı nedeniyle orman tabanındaki bitki örtüsü seyrektir.

Afrika'nın tropik bölgelerinde, tanm alan­ları açmak için yüksek ağaçlı ormanlar kesi­lince bunların yerini daha kısa boylu ve daha az yararlı ağaçlar almış, bu yeni ormanlann tabanında sık bir bitki örtüsü gelişmiştir. Kıtanın bu bölgelerindeki ağaçlar kışın yap­raklarını dökmeyen türlerdendir.
Orman kuşağını çevreleyen daha kurak iklim bölgelerinde, otlaklann ve yer yer ormanların bulunduğu savanlardaki bitki örtüsünün boyu 3,5 metreye ulaşırken çöllere doğru bitkilerin boyu kısalır ve bozkır otları­na dönüşür. Buralardaki açık alanlar tahıl üretimine ve hayvancılığa elverişlidir.

Savanlann kuzeyinde ve güneyinde iklim giderek kuraklaşır, otlaklann yerini çöller alır. Zaman zaman yağan şiddetli yağmurlann hemen buharlaştığı Sahra'yı insanlar binlerce yıldır vahadan vahaya ulaşarak geçmektedir. Yeraltı su kaynaklarıyla beslenen bu vahalar hurma ağaçlarının ve başka bitkilerin yetiştiği tek sulak alanlardır.
Afrika'nın güney ve kuzeyindeki kıyı böl­gelerinde Akdeniz tipi bitki örtüsü egemen­dir. Dağlık bölgelerde iklim ve bitki örtüsü yüksekliğe bağlı olarak değişir.

Kaynak: MsXLabs.org &Temel Britannica

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
20 Eylül 2008       Mesaj #3
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Afrika Eğitim ve Sağlık
MsXLabs.org &Temel Britannica

Geleneksel Afrika toplumlannda çocuklar top­luluk içinde eğitilir, yaşamlannı nasıl kazana-caklannı ve nasıl davranacaklannı ana babala-nndan, aile büyüklerinden öğrenirlerdi. 19. yüz­yılda Afrika'ya gelen Hıristiyan misyonerler (din adamlan) Avrupa'daki eğitim sistemlerini burada uygulamaya başladılar. Ama Avrupalı­ların sömürge yönetimleri genellikle eğitime çok az para ayırdığından milyonlarca Afrikalı okuma yazma eğitimi alamadı.

Ad:  Afrika1.jpg
Gösterim: 899
Boyut:  115.5 KB

Bugün Afrika'nın bağımsız hükümetleri, halklarını sanayileşmiş bir dünyanın yaşam bi­çimine hazırlamak gibi çok büyük bir eğitim göreviyle karşı karşıyadır. Bütün Afrika ülke­lerinde eğitim sorumluluğunu devlet üstlen­miştir. Bununla birlikte birçok hükümetin bü­tün halka eğitim olanakları sağlamak için ye­terli parasal kaynağı olmadığından, günümüz Afrika'sında pek çok çocuk okula gidemez.

Çağdaş bir devleti yönetmek için gerekli olan yönetici ve teknisyen kadrosunu yetiştir­mek amacıyla birçok ülkede üniversiteler ku­rulmuştur. Dünyanın en eski üniversitesi, 10. yüzyılda Kahire'de kurulmuş bir İslam kuru­mu olan El-Azhar Üniversitesi'dir. Fas ve Tu­nus'ta da eski Müslüman üniversiteleri vardır. Sömürge döneminde Avrupa eğitim modeline uygun birkaç üniversite kurulmuşsa da, yük­seköğretimde asıl gelişme 20. yüzyıl ortaların­da başlamıştır. Bugün büyük Afrika ülkeleri­nin hepsinde en az bir yükseköğretim kurumu vardır.
Güney Afrika Cumhuriyeti'nde eğitim, bu ülkedeki ırkları birbirinden ayrı tutma politi­kasına uygun olarak kesin bir ayrımcılığa da­yanır. Afrikalılar, Avrupalılar ve Asyalılar ayrı ayrı okullara gider, ayrı konularda eğiti­lirler. Afrikaner dilindeki Apartheid sözcüğüy­le adlandırılan bu ırk ayrımcılığı politikası 20. yüzyılın son döneminde ülkede büyük hu­zursuzluklara ve şiddet olaylarına yol açmış, öbür ülkelerce eleştirilip kınanmıştır.
Sömürge yönetimi altındayken çok az dok­toru ve hastanesi olan Afrika'da bugün genel sağlık düzeyini yükseltmek, sıtma, uyku has­talığı ve veremle savaşmak için büyük çabalar harcanmaktadır.

Afrika Dilleri
Afrika'da 1.000'e yakın dil konuşulur. Bu sayı bütün dünyada konu­şulan toplam dil sayısının yaklaşık dörtte biri­ne eşittir. Afrika dilleri, ortak kökenli dilleri içeren dört dil ailesine ayrılır. Bunlar Afrika-Asya (Hami-Sami), Nijer-Kongo, Nil-Sahra ve Koisan dilleridir. Bu dil ailelerinin birbi­rinden çok değişik dilleri içermesi, bu dillerin büyük olasılıkla yüzyıllar önce, örneğin Avru­pa dillerinin oluşmasından çok önce konuşul­duğunu gösterir. Günümüzdeki Afrika-Asya ve Nijer-Kongo dil ailelerinin ataları olan dil­ler belki de 10.000 yıl öncesine dayanmak­tadır.

Sahra'nın kuzeyinde 80 milyon kişinin ko­nuştuğu Arapça (bak. Arapça) Afrika-Asya dil ailesinin bir üyesidir ve Afrika'nın en yay­gın dilidir. Bir başka Afrika-Asya dili olan Berberi dilini ise Kuzey Afrika'nın orta ve ba­tı bölümlerinde yedi milyon kişi konuşur. Çölde yaşayan Tuaregler bu sayının içindedir.

Sahra'nın güneyinde ilginç bir dil çeşitliliği görülür. Nijer-Kongo dil ailesi, bilinen 800'ü aşkın diliyle en geniş dil grubudur. Bu dillerin en tanınanları arasında Svahili ve Zulu gibi Bantu dilleri de bulunur. Svahili dilini Afrika' nın doğusunda 20 milyon kişi, Zulu dilini ise Afrika'nın güneyinde dört milyon kişi konuş­maktadır. Afrika-Asya dil ailesinden Çad grubu, Batı Afrika'da konuşulan.150 dili içe­rir. Bunlardan Hausa'yı anadili olarak konu­şanlar 20-25 milyon kişi dolayındadır. Bu sayı Sahra'nın güneyinde herhangi bir başka dili konuşanların sayısından fazladır. Bununla birlikte, nüfusu birkaç yüzü geçmeyen küçük köylerde konuşulan Çad dilleri de vardır. Ba­zen birbirine komşu köylerde yaşayanlar bü­tünüyle farklı diller konuşurlar. Bu büyük çe­şitlilik çoğu kimsenin birden çok dil bildiği anlamına gelir. Bu insanlar anadillerine ek olarak en az bir dil daha bilirler. Birden çok dil konuşma, kamu eğitimi ve kitle iletişimi gibi ulusal görevlerin yerine getirilmesindeki güçlükleri artırdığından sorun yaratmaktadır. Sınırlan içinde 250'yi aşkın dilin konuşulduğu Nijerya gibi bir ülkede, bütün bu dillerde ki­tap, gazete yayımlamanın, radyo-TV prog­ramlan hazırlamanın ne denli güç olduğu or­tadadır.

Ticaret ve Yazışma Dilleri
Afrika'da konuşulan 1.000'e yakın dil arasın­da, bir milyondan daha çok kişinin konuştuğu dillerin sayısı 30'u geçmez. Afrikalılar bu bü­yük çeşitliliği gidermenin bir yolu olarak or­tak ticaret ve yazışma dilleri (Lingua Franca) geliştirmişlerdir. Örneğin Svahili dili Kenya ve Tanzanya'nın resmi dili olduğu gibi, bütün Doğu Afrika'da da ortak dil olarak kullanılır. Nijerya'nın kuzey ve Nijer'in güney bölgele­rinde konuşulan Ffausa dili, Batı Afrika'nın bu kesiminde ve başka bölgelerinde ortak dil olarak benimsenmiştir. Benzer biçimde, hem resmi ulusal dil, hem de ortak dil olarak kulla­nılan Amhara dili Etiyopya'da çok yaygındır. Lingala Orta Afrika'da yaygın olarak konuşu­lur ve aynı bölgenin ortak dilidir. İngilizce, Fransızca ve Portekizce gibi Avrupa dilleri de sömürge döneminden bu yana Afrika ülkele­rinde ortak dil olarak kullanılır. Böylece Afri­kalı bir çocuk ilk ve ortaokulda anadiline ek olarak bir Afrika dili ile bir Avrupa dili öğ­renmek zorunda kalabilir.

Birçok bölgede, Avrupa ve Afrika dilleri­nin bölgesel karışımlarından oluşan ve "kar­ma dil" adı verilen diller geliştirilmiştir. Batı Afrika'da karma İngilizce, Eski Fransız Batı Afrikası bölgelerinde de temeli Fransızca olan bir karma dil konuşulur. Güney Afrika' da ise temeli Hollanda dili olan Afrikaner dili İngilizce'nin yanı sıra resmi dil olarak kulla­nılır.

Afrika Dillerinin Özellikleri
Afrika dillerinin, bazıları dünyanın öbür dille­rinde ender görülen ya da hiç bulunmayan birkaç önemli özelliği vardır. Birçok Afrika dili "tonlu" (titremli) dildir. Bu dillerdeki söz­cükler, konuşma sırasında ses perdesinde ya­pılan değişikliklerle farklı anlamlar kazanır. Bunun için genellikle üç ayrı ses yüksekliği kullanılır. Örneğin Nijerya'nın orta bölgesin­de konuşulan İgala dilindeki awo sözcüğü, yüksek-yüksek, yüksek-alçak gibi değişik ton­lamalarla söylenebilir. Bu tonlamaların her biri aynı sözcüğe "beçtavuğu", "delik" gibi değişik anlamlar yükler. Zaire'de konuşulan ve bir Nijer-Kongo dili olan Kele'de ise alam-baka boili deyimi tonlamaya bağlı olarak "o (erkek) ırmak kıyısını gözledi" ya da "o (er­kek) kaynanasını suda haşladı" anlamlarına gelebilir!

Afrika dillerinin ilginç ve karmaşık özellik­leri bu kadarla da bitmez. Zimbabve ile Mo­zambik'te konuşulan Sona dilinde "onun" ya da "onların" demenin 256 değişik yolu olduğu ileri sürülmüştür. Afrika'nın güneybatısında yaşayan Buşman (San) ve Hotanto (Koikoi) topluluklarını da kapsayan yaklaşık 100.000 kişinin konuştuğu Koisan dilinde "şaklama" denen ünsüzler bulunur. Afrika dışında hiçbir dilde bulunmayan bu seslerin bir örneği, Türkçe'de beğenmeme ya da kabul etmeme durumlarında kullanılan "cık" sesine benzer. Bir başka örneği de dudakları büzerek çıkarı­lan yumuşak bir öpücük sesine benzetilebilir.
Bazı Afrika dillerinin, örneğin Kuzey Afri-ka'daki Arapça ve Berberi dili ile Etiyopya' daki Amhara dilinin eski bir geçmişe dayanan yazılı edebiyatları vardır. Hausa, Svahili ve Nil- Sahra dil ailesinden Kanuri gibi dillerde Arap yazısından kaynaklanan geleneksel yazı sistemleri benimsenmiştir. Bununla birlikte günümüzdeki Afrika yazı sistemlerinin pek çoğu Latin kökenli alfabelere dayanır. Hausa, Svahili ve Zulu gibi dillerde basılan yayınların sayısı günden güne artmaktadır.

Ad:  afrikaa.jpg
Gösterim: 913
Boyut:  26.3 KB
Haritada gösterilen diller ve dil aileleri o bötgede konuşulan tek dil olmadığı gibi yalnızca o bölgeye de özgü değildir.

Afrika Dilleri Ve Dil Aileleri

  • NİJER-KONGO DİLLERİ - Bantu: Bağanda, Batsvana, Kİkuyu, Kongo, Rjuanda, Rundt, Sotho, Svahili, Sona, Zutu. Bantu dışı: Fulani, İbo, Mandingo (Maiİnke), Mende, Mosi, Tvi, Volof, Yoruba.
  • NİL-SAHRA DİLLERİ - Kanuri, Masai, Nuer, Nübye diti ve Öbürleri
  • AFRİKA-ASYA (HAMİ-SAMİ) DİLLERİ - Amhara dili, Arapça, Berberi dili. Gala, Hausa, Somali ve Öbürleri.
  • KOİSAN DİLLERİ - Hotanto (Koikoi), Ksam (Güney Buşman yada San dili), Kung (Kuzey Buşman ya da San dili) ve öbürleri
  • MALEZYA-POLİNEZYA DİLLERİ - Malgaş
Kaynak: MsXLabs.org &Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
9 Nisan 2011       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Afrika

30.365.700 km2'lik yüzölçümüyle yeryüzündeki kara alanlarının beşte birini oluşturan, dünyanın üçüncü büyük kıtası. Toplam nüfusu yaklaşık 683.021.000'dir (1994 tahmini). Kıyılarında girinti ve çıkıntısı az, kitlesel, geniş kısmı yaylalarla kaplı bir kıta olan Afrika'nın en kuzey noktası Blanc Burnu'ndan (37°14'Kuzey enlemi), en güney noktası Agulhas Burnu'na kadar (34°51, Güney enlemi) boyu 8.000 km.'dir. Ekvatorun iki yanında yayılır. Kuzey yarıkürede kalan kısmı geniştir (batıda Verde Burnu'ndan, doğuda Hafin Burnu'na kadar 7.400 km.), güney yarıkürede kalan kısmı ise, güneye inildikçe daralır. Avrupa'dan Cebelitarık Boğazı (en dar yerinde 14 km.), Asya'dan, 1869'da bir kanalla yarılan Süveyş Kıstağı ile ayrılır. Öteki yönlerde Akdeniz, Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu'yla çevrelenir.

Ortalama yüksekliği 750 m. olan Afrika, fizikî coğrafya bakımından sadedir. Dağlar genellikle kenarlarda yer alır (kuzeybatıda Atlaslar, güneybatıda Drakensberg Dağları vb.). Kıtanın en geniş bölümü 1.000 m.'den yüksek platolar ve bunların içinde çökmelerle meydana gelmiş çukurluklar ya da plato üzerinde yükselen volkanlardan oluşur. Bu görünüm özellikle Doğu Afrika'da çok belirlidir. Seri hâlde çöküntü ve volkanlar bir kırık hattı boyunca Mozambik kıyılarından Kızıldeniz'e kadar uzanır. Rodolphe Gölü, Kenya Dağı, Kilimanjaro (bugünkü adı Uhuru), N'Gorongoro sönmüş volkanı, Albert, Edward, Kivu, Tanganyika, Victoria gibi birçok büyük göller vardır. Plato düzlükleri Etiyopya'da en yüksek düzeye çıkarlar. Kıtanın orta bölümünde, Kongo Irmağı ve kollarının yayıldığı geniş bir çanaklaşma alanı yer alır: Kongo Havzası. Kıtanın kuzey kesimi yine genellikle 5.000 m.'yi aşmayan, fakat çok geniş alanlara yayılan platolardan meydana gelir. Kıyılar dik, çok kez bataklık ve sağlığa elverişsizdir. Bu nedenle iç kısımlara giriş güçtür.

Başlıca adalar: Madagaskar, Yeşilburun (Cabo Verde), Madeira, Kanarya, Komor, Seychelles, Sokotra'dır. Nil, Nijer, Senegal, Kongo, Zambezi, Orange ve Limpopo gibi büyük ırmaklara rağmen, Afrika'da sürekli akarsulardan yoksun ya da sularını dışarıya gönderemeyen alanlar çok geniş yüzeyler kaplar. Kıtanın en büyük kısmı Oğlak ve Yengeç dönenceleri arasında kalır. Bu nedenle, tropikal kuşağın iklim ve bitki topluluklarının her tip ve türü, âdeta şeritler hâlinde sıralanır: Her zaman yağışlı ekvator iklimi ve bitkisel örtüsü, yağışlı ve kurak mevsimi olan tropikal iklim, savanlar, özellikleri yer yer farklı stepler, yarı çöller ve gerçek çöl iklim ve formasyonları. Bunun dışında, kıtanın kuzey ve güney kenarlarında orta ve sıcak kuşakların geçiş iklimi olan kışları yağışlı astropikal iklim ve bitki örtüsü yaygındır. Yerleşme ve beşerî coğrafya bakımından iki önemli bölge vardır; beyaz Afrika ve siyah Afrika. Birincisi kuzeydedir ve Akdeniz kıyılarından Büyük Sahra'nın güneyine kadar iner. Bu bölgede Araplar, Berberiler ve bazı melez ırklar yerleşmiştir. İkincisi, kıtanın geri kalan kısımlarını, yani daha geniş bölümünü içine alır. Fakat siyah Afrika'da ırk bakımından farklı birçok zenci grupları yaşamaktadır. Başlıcaları Sudanlılar, Gineliler, Kongolular, Nilliler, Güney Afrikalılar ve bunların da ikincil kollarıdır. Afrika'ya geçen yüzyıllarda göçlerle gelen beyazlar daha çok Güney Afrika'da yaşarlar (Hollanda kökenli Boerler, İngilizler vb.). Beyazların Rodezya ve öteki Güney Afrika ülkelerindeki sayıları azdır. Afrika yüzyıllar boyunca İslâmlık ve Hristiyanlığın rekabet hâlinde bir yayılma alanı olmuştur.

Bugün özellikle Kuzey ve Orta Afrika'da, halkı İslâm olan devletlerin sayısı 20'yi aşkındır. Yüzyıllar boyunca bir "sömürgeler kıtası" olarak yaşamış bulunan Afrika, bugün yeni kurulmuş genç ve bağımsız ülkeler kıtası hâline dönmüştür. Sömürgelerin alanı ve sayısı çok azalmış ve daha da azalma yolundadır. Afrika, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının potansiyeli ve özellikle enerji kaynakları bakımından son derece zengin bir kıtadır. Fakat bağımsızlık dönemi yeni başlamıştır. Bu nedenle kıtadaki ülkelerin hemen hepsi de, birçok sosyal ve ekonomik sorunları olan az gelişmiş devletlerdir.

Başlıca toprak ürünleri, kakao, bitkisel yağlar, kauçuk, pamuk, yerfıstığı, şekerkamışı, kahve, çok çeşitli tropikal meyvelerdir. Başlıca yeraltı kaynakları arasındaysa altın, elmas, kobalt, demir cevheri, bakır, manganez, boksit, uranyum, petrol ve doğal gaz sayılabilir. İç kısımlara sokulma güçlüğü, çöller, ekvator ormanı gibi etkenler nedeniyle kıtanın bütünüyle tanınması gecikmiştir. Oysa Afrika, dünya kıtalarının bir parçasıdır.

İlk Çağ'da ancak kuzey kesimi biliniyor, Libya adı veriliyordu. Romalılar Tunus'un bir bölümüne Afrika adını vermişlerdi. Araplar Orta Çağ'da iç kısımlara sokulmuş olmakla birlikte gezileri meçhul kalmıştır. 15. yüzyılda Portekizliler ve onları izleyen öteki Avrupalı ülkeler önce kıyı bölgelerini ve 19. yüzyılın başlarında, hatta ikinci yarısından sonra da iç bölümlerini keşfetmişlerdir. Kıtanın keşfinde başlıca rolü, David Livingstone, Stanley, Nachtigal, Mungo Park, Bart ve René Caillé gibi kâşifler oynamıştır.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
11 Haziran 2012       Mesaj #5
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Afrika Kıtası

30 milyon km2 lik bir alana sahiptir. Ortalama yükselti yaklaşık 750 m dir. Kıtanın kuzeybatısı, güneyi ve doğusu dağlıktır. En yüksek yeri Klimanjaro (5895 m) dur. Afrika Kıtası'nın hem kuzey hem de güney Yarımküre'de aynı enlem aralığında toprakları bulunduğundan her iki yarımküre'de benzer iklimierin etkisi görülür. Düzlükler ve platolar oldukça geniş alan kaplar.
İklimi:
Sıcak kuşak iklimieri (Ekvatoral ve savan) etkilidir. Kuzeyde Büyük Sahra, güneyde Kalahari çöl iklimlerinin görüldüğü yerlerdir. Akdeniz kıyısında ve Güney Afrika'nın Kap Bölgesinde Akdeniz iklimi etkili olmaktadır.
Akarsuları:
Nil, Nijer, Kongo, Zambezi önemli akarsulardır.
Gölleri:
Kıtanın doğusunda kuzey-güney yönlü Gor çukurluğunda tektonik göller fazladır. Önemlileri Viktorya, Tanganika, Nyasa ve Rudolf gölleridir.
Nüfus:
Çöl ve sıcak kuşak iklimi nedeniyle yoğun nüfuslu değildir. Nüfus yüksek kesimlerde ve kıyılar ile Nil nehrinin aşağı çığırında kalabalıktır.
Ekonomi:
Pamuk (Mısır'da) kakao ve çeşitli meyveler önem taşır. Avcılık temel geçim kaynaklarından birisidir. En önemli zenginlik kaynakları altın, krom, elmas, demir, bakır, kömür ve kuzey kesimlerinde petroldür.
In science we trust.
büşra_sarah - avatarı
büşra_sarah
Ziyaretçi
18 Haziran 2012       Mesaj #6
büşra_sarah - avatarı
Ziyaretçi
Afrika, Avrupa'nın güneyinde, Atlantik Okyanusu'nun doğusunda, Hint Okyanusu'nun batısında ve Antarktika'nın kuzeyinde bulunan kıta. Eski dünya karalarından birisi olan Afrika, 30 218 000 km² yüz ölçümü ile kıtalar arasında Asya ve Amerika'nın ardından üçüncü sırada gelir. Afrika adı, Kartaca'ya ilk defa ayak basan Romalılarca Afri veya Africani denilen oymakların adından esinlenerek verilmiştir. Afrika adı bu ülkeye Pön savaşları sırasında verilmiştir.

Kaynak =>Türkçe Bilgi | Ansiklopedik bilgiler, sözlükler, çeviri, harita, makale ve resimler
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
2 Temmuz 2015       Mesaj #7
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
Afrika'nın Akarsu ve İklimleri
MsXLabs & Büyük L.


Afrika'nın kuzey ve güney uçlarında, Akdeniz tipi bir iklim egemendir: kışları çoğunlukla şiddetli yağışlı (yüksek yerlerde kar yağışı), yazları çok kurak ve sıcak (Fas'ta, Atlas okyanu- su’nun etkisi, mevsimler arasındaki bu karşıtlığı büyük ölçüde yumuşatır). Akar
sular genellikle, rejimleri son derece düzensiz, alüvyonla yüklü ve taşkınları bazen büyük zarar verebilen üvedlerdir. Afrika'nın geri kalan kesimindeyse, kıtanın enlemi ve kütlesel biçimi, kozmik iklim etmenlerinin oynadığı büyük rolü açıklar. Güneşin dönenceler arasında yer değiştirmesi, büyük hava kütlelerinin de aynı biçimde yer değiştirmelerine yol açar ve hava kütlelerinin birbirine yakınsaması, ilgili alanı yıl boyunca süpüren bir yağış kuşağının oluşmasına neden olur. Ekvator enlemlerinde, ortalama sıcaklıklar 26°C dolaylarındadır; yıllık sıcaklık farkları 2°C'yi hiçbir zaman aşmaz ve bütün yıl boyunca düşen yağışlar (1 500 mm'den çok) iki gün dönümü sırasında en yüksek düzeylerine ulaşırlar. Havanın nem oranı her zaman yüksektir. Ama bu iklimin coğrafi yayılma alanı sınırlıdır (özellikle Kongo çanağı). Dönencelere yaklaşıldıkça, yılın çok farklı iki mevsime bölünmesi de belirginleşir: kara kökenli alizelerin (har- mattan) egemen olduğu ve süresi bulunulan enleme bağlı olarak artan kurak mevsim; kıtaya okyanus havasının akın etmesiyle (muson olayı) belirlenen yağışlı mevsim. Yağışlı mevsim altı ayı aştığında, yağışların durakladığı bir dönem (küçük kurak mevsim) görülür. Tropikal iklimli kesimde, ortalama sıcaklıklar daha yüksek, ama yıllık sıcaklık farkları büyüktür (enleme göre 10°C-20°C). Düzeni yıldan yıla değişen yağışlar, K.'ye ve G.’ye doğru azalarak, Sahel bölgesinde son derece önemsizleşir; çölsü bölgelereyse yok denecek kadar az yağış düşer.
Bu çok genel şemada, birçok sapmaya rastlanır. Batı kıyılarında akıntılar ya da soğuk suların yüzeye çıkması (upvvelling), Angola ve Zaire'nin kıyı bölgelerinde yağışların anormal derecede azalmasına neden olur. Doğu Afrika'da, yağış rejimi her yerde tropikal tiptedir ve yılda düşen yağış miktarı oldukça azdır; ama kuzey-doğu kesimi dışında kurak alan yoktur; oysa kurak alanlar batıda (Namib çölü) çok genişler. Yüksek engebeler, rüzgara açık yamaçlarda yağışların büyük ölçüde artmasına neden olur (Futa-Calon, Kamerun dağı...). Çöl alanında akışlar çok seyrektir ve denize ulaşmaz. Tropikal bölgedeki büyük ırmaklar, ulaşımı güçleştiren ya da engelleyen, çağlayanların kestiği eşiklerle ayrılan bir dizi hafif eğimli kesimlerden oluşur: bunlar, kötü ulaşım yollarıdır. Havzalarının, değişik oranda yağış alan bölgelerde uzanması, ırmakların, akarsu ağı kollarının art arda gelen katkılarını yansıtan karmaşık bir rejim kazanmalarına yol açar. Suların yükselme döneminde ırmaklar taşarak çok geniş bataklık alanları kaplar. Debilerinin yüksek olması, sözkonu- su ırmakları önemli bir hidroelektrik rezervi (henüz işletilmemektedir) durumuna getirir. Tektonik çukurlar ve çanaklar, bazıları çok büyük olan (Victoria, Tanganyika, Malavi gölleri...) göllerle örtülüdür; ayrıca yakın dönemde (Kariba, Kossok, Volta, vb.) birçok göl oluşturulmuştur. Bütün ırmaklar bölgesel iktisatta önemli rol oynar (balıkçılık, hayvancılık, ulaşım); ama, Nil ırmağı dışında bunların hiçbiri, Afrika uygarlıklarının gelişmesinde belirleyici bir rol oynamamıştır.
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
2 Temmuz 2015       Mesaj #8
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
Afrika'nın Biyocoğrafya Ögeleri
MsXLabs & Büyük L.


Bitki örtüsünün niteliği, yıllık yağışların miktarı ve dağılımıyla açıklanır; dolayısıyla, bitki örtüsü tipleriyle iklim kuşakları arasında yakın ilişki vardır; ama insanların etkinlikleri de önemli rol oynar. Kuzey Afrika'da ağaçlı bitki toplulukları (meşe, mantar meşesi) yerini, çoğunlukla mazılara ve ardıçlara bırakır. Cezayir yüksek ovalan ve Sahra Atlası, buğdaygillerden (alfa, yavşan) oluşan bir bozkırla kaplıdır. Güney Afrika'da ağaççıklardan ve çalılardan oluşan bir maki ağır basar ve bu makiden buğdaygil çayırlarına (veld) geçilir. Çöllerde bitki örtüsü yoksuldur: ırmak yataklarında, yüksek yerlerde ve dağların Atlas okyanusu'na bakan yüzünde dikenli ağaçlar (akasyalar) ve buğdaygillerden birkaç otsu bitki. Bazer gerçek bir bozkır gelişir (Kalahari). Boz kır, Sahel bölgesinde ağaçsılarla zengin leşir: dikenli bitki toplulukları Doğu Afrika da geniş alanları kaplar ve bulunduklaı yere göre sık bir çalılık ya da seyrek b. orman (Masai bölgesi) görünümü alır. Yağmur mevsimi uzayınca, otlarla örtülü kat daha büyür ve gürleşir: yükseklikleri 2 m’yi aşan, kurak mevsimde sararıp kavrulan kalın kümelerden oluşmuş savan. Savanların, odunlu bitkilerin görünümüne ve sıklığına bağlı birçok tipi vardır: otsu, ağaçsı, ağaçlı, korulu. Odunsu bitkiler yapraklarını dökerek, su depolayarak (baobab), köklerini geliştirerek, vb. kurak mevsime uyarlanırlar, insanoğlu da yararlı türlerin (karite, Acacia albida) gelişmesini destekleyerek işe karışır ve bir savan -meyvelik görünümü yaratır. Ormana geçiş ya birdenbire ya da büyük bölümü insanoğlunun etkisiyle oluşan savan-orman mozaiği aracılığıyla gerçekleşir. Savan bölgelerindeki demirli ya da lateritli kahverengi-kırmızı toprakların başlıca özelliği, üst katların az ya da çok yıkanmasıdır; kurak ve yağışlı dönemlerin almaşması, sertleşmiş bir kat ya da verimsiz bir kabuk oluşmasına kadar gidebilen bir demir ve alümin birikimine yol açar. Savanda küçük ve büyük otçul hayvanlarla bunların doğal düşmanları yaşar. Dolaşılması kolay olduğundan savan, Afrika’daki büyük krallıkların kurulmasına son derece elverişli bir alan oluşturmuştur.
Ekvator iklimi bölgelerinde sıcaklık ve yağışlar, sık ormanı ya da yağmur ormanını besler: son derece karışık türlerden, en yükseği 50 m'yi bulan kat kat ağaçlar; dip kısmı odunlu bitkiler;'yoksul ot örtüsü, bol bol epifit. Bu kesim böcekler, yılanlar, kemirgenler, kuşlar ve maymunlarla doludur. Ormanın toprakları demir oksitlerle kırmızıya boyanmıştır (laterit); organik maddeler bu topraklarda hızla ayrışır ve ancak ince, yüzeysel bir zar oluşturur. Çoğunlukla ikinci derecede önem taşıyan, tarla açma çalışmalarından büyük zarar gören, hassas dengeli büyük orman günümüzde yalnızca Zaire ırmağının büklümüyle Nijer ırmağının deltası arasındaki alanı kaplar. Bu kuşak dışındaki ormanlar, ya daha küçük alanlar halindedir, ya da akarsu boylarında galeriler oluşturur. Belirgin bir kurak mevsimin ortaya çıktığı kesimlerdeyse, özel biçimler gelişmiştir: yaprak döken türlerin oluşturduğu mezofil orman; kurakçıl bitkilerin ağır bastığı sık kurak orman; orman altı otsu bir örtüyle kaplı 10-15 m'lik ağaçlardan oluşan seyrek orman. Bazı deniz kıyılarında ve haliçlerde, karadan girilmesi güç bir mangrov ormanı gelişmiştir. Göçebe Pigmeler’in uğradığı sık orman, yerleşik yaşam için elverişli değildir; bu yüzden de yerleşik yaşayanlar bu ormanları ya düzenlemekte ya da yok etmektedirler.
Dağlık bölgelerde, bitki örtüsü katları, yükseltiye bağlıdır. Sık ormanın üstünde, yosunlar ve epifitlerle, bambularla kaplı sis ormanı (Nebelwald) yer alır; onu ağaçsı eğreltiler, garip biçimli kanarya otları, seyrek çayırlar izler, daha sonra da kayalıklara ve molozlara (Afrika'da çok yer kaplamaz) ulaşılır.
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
2 Temmuz 2015       Mesaj #9
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
Afrika'nın İktisadi Coğrafyası
MsXLabs & Büyük L.


Zorlayıcı toprak ve iklim koşulları, az gelişmiş tekniklerin kullanılması ve başka birçok neden, Afrika kaynaklarının işletilmesini uzun süre engellemiş ve söz konusu kaynaklardan yalnızca besin gereksinimi karşılayacak ya da sınırlı ölçüde mübadele sağlayacak kadar (altın, bakır, tuz vb.) yararlanılmıştır; ama önce köle ticareti, sonra da sömürgecilik, tarım olanaklarının ve doğal kaynakların daha çok değerlendirilmesine yol açmıştır. Ana çizgileriyle ele alındığında, Akdeniz tipi iklimli ve kurak tropikal iklimli bölgeler, tahıl ekimine (buğday, arpa, darı, hint darısı, mısır) ve göçebe olarak ya da yaylaya çıkarak yapılan hayvan (sığır, koyun, keçi, deve) yetiştiriciliğine, daha yağışlı bölgeler, yumruluların (manyok, tatlıpatates, taro, ignome) ve meyve ağaçlarının (muz, mango, sagu palmiyesi, yağ palmiyesi, hindistan cevizi ağaçları) yetiştirilmesine ayrılmıştır. Ama birçok bitkinin uyarlanma yeteneği, yeni tekniklerin benimsenmesi ve beslenme rejimlerinin gelişmesi, bu dağılımı büyük ölçüde değiştirmektedir; günümüzde buğday, aşağı enlemlerde yetiştirilmekte, manyok yetiştirilen alanlar Sahel bölgesine, sığır yetiştirilen kesim de ekvatorun altına kadar uzanmaktadır. Dünya pazarının gereksinimleri, dışsatıma yönelik ürünlerin büyük ölçüde gelişmesine yol açmış, böylece Afrika kakao, kahve, palmiye yağı, hurma, yer fıstığı, muz ve pamuk dünya üretiminin az yada çok önemli bir bölümünü sağlamaya başlamıştır. Son yıllarda kıtanın, besin gereksinimlerini daha iyi karşılar duruma gelmesi yolunda büyük çabalar harcanmış (şekerkamışı, pirinç...), üstelik birçok alanda, üretim olanaklarının sınırına henüz ulaşılamamıştır. Afrika'da ayrıca, çok büyük doğal kaynaklar vardır. Ormanların işletilmesine çok erken bir dönemde başlanmıştır; şiddetli bir rekabete ve dünya bunalımından etkilenmiş olmasına karşın orman ürünleri, Gine körfezi kıyılarındaki ülkelerin başlıca gelir kaynağını oluşturmaktadır. Tatlı su balıkçılığı, çok eski tarihlerden bu yana halkın protein gereksiniminin çok büyük bir bölümünü karşılamasının yanı sıra, ticaretin canlılık kazanmasına da yardım etmektedir. Özellikle doğu kıyısında yapılan balıkçılığın yanı sıra, ulusal ve uluslararası balıkçı filoları, Atlas okyanusu sularında gittikçe daha çok avlanmaya başlamışlar ve bunun sonucu olarak yer yer overfishing (aşırı avlanma) tehlikesi bile ortaya çıkmıştır. Kıta tabanının mineralleşmiş olması maden yataklarının çokluğunu açıklar. Afrika, dünya bakır, manganez, özellikle de platin, kobalt, altın, fosfat ve elmas rezervlerinin büyük bir bölümüne sahiptir. Kalay, demir, boksit rezervleri aynı derecede önemli değilse de, bu madenlerin üretimi bazı devletlerin temel gelir kaynağını oluşturmaktadır.
Kıta, gelecekteki sanayileşmenin temelini oluşturacak enerji kaynakları, dengesiz, eşitsiz biçimde dağılmıştır. Kıta, kömür bakımından çok yoksuldur ve kömür üretimi yalnızca Güney Afrika Cumhuriyeti ile Zimbabve'de önemlidir. Bununla birlikte kıtada, dünya petrol rezervlerinin onda birine yakını yer almakta ve dünya üretiminin onda birine yakını sağlanmaktadır (özellikle Nijerya, Libya ve Cezayir’de; ama üretici ülkelerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır). Doğal gaz rezervleri de aynı derecede önemlidir. Uranyum üretimi (yılda 15 000 tondan çok), oldukça hızla artmaktadır ve rezervler de zengindir (Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, Nijer’de, Gabon'da). Hidroelektrik enerji olanakları son derece büyüktür (dünya potansiyelinin °/o 35-40'ı), ama bunlardan henüz yeterince yararlanılmamaktadır. Bununla birlikte elektrik üretimi, büyük barajların çoğalması sayesinde, yılda % 10-15 oranında artmaktadır. Ne var ki bu gelişmenin sürekliliği, ülkelerin çoğunda henüz bulunmayan büyük tüketici sanayilerinin kurulmasıyla gerçekleştirilecektir.
_AERYU_ - avatarı
_AERYU_
Ziyaretçi
2 Temmuz 2015       Mesaj #10
_AERYU_ - avatarı
Ziyaretçi
Afrika Coğrafyası'nın Keşfi
MsXLabs & Büyük L.


Eskiçağ’da Afrika'nın denizlerle çevrili olduğu düşünülmüş, ama bu düşünce hiçbir zaman kanıtlanamamıştı. Naho II döneminde Fenikeliler, Senegal’e ulaşmışlarsa da, alizelere karşı yol alamadıklarından, karadan geri dönmek zorunda kalmışlardı. Aynı biçimde Hannon da, söz konusu koşullar altında, Bojador burnunu aşamamıştı (bununla birlikte bazı tarihçiler Hannon'un Kamerun'a kadar ilerlediğini öne sürerler).
Delgado burnuna kadar doğu kıyısının, daha I.yy.'da Yunanlı ve Sabii denizciler, III.yy.'dan önce de Araplar tarafından keşfedildiği ve Araplar'ın etki alanlarını bu kesime yaydıkları sanılmaktadır. Büyük Sahra ile Gine körfezi arasındaki iç kesimse (Bilâd üs-Sudan), Orta çağ boyunca Arap gezginler tarafından aşılmıştır. Arap gezginlerin gözlemleri, El Bekri (XI.yy.),El idrisi (Xll.yy.), El Umari ve ibn Haldun (XIV.yy.), El Makrizi (XV.yy.) vb. coğrafyacılar tarafından günümüze aktarılmıştır. ibn Battuta 1352-1353’te Mali’ ye; El Marhili, 1495-1502 arasında Gao' dan Kano'ya; Afrikalı Leon, 1510’da ve 1512-1514 arasında Tombuktu ve Gao' ya gitmişlerdir. Ama Murabıtlar'ın ve Tombuktu'yu ele geçiren Faslılar’ın dışında Araplar, Sudan’a doğru sefer düzenlememişlerdir. Afrika’nın batı ve doğu kıyıları, Gemici Enrique'nin desteğiyle Hindistan yolunu arayan portekizli gemiciler tarafından ancak XV.yy.'da keşfedildi. Bu keşfin başlıca aşamaları şunlardır: Made- ira (1418), Bojador burnu (1434), Rufisqeue (1444), Cabo Verde (1460), Sierra Leone (1460'a doğru), Altın kıyısı (1471, Elmina), Benin (1486). 1482’de Diogo Cao, Kongo ırmağının deltasına, 1487’de Bartolomeu Dias, Ümit Burnu’na ulaşmışlar, Vasco da Gama, 1497-1499 arasında deniz yolculuğu sırasında kıtanın çevresini Melinde'ye (günümüzde Malindi) kadar dolaşmayı başarmış, Diogo Dias da 1500'de Madagaskar'ı bulmuştur.
Sonraki yüzyıllarda, çeşitli ticaret şirketlerinin ya da misyonerlerin iç kesimlere ulaşmak için yaptıkları önemsiz denemelerden başka girişimde bulunulmadı; buna karşılık Doğu Afrika’ya, özellikle XVII.yy.'da birçok cizvit rahibi gitti: P. Paez, Etyopya’ya; Charles Poncet, (1698- 1700) Abisinya'ya; Carsten Niebuhr Sudan'a (1761); vb.
1788'de, Londra'da Afrika derneği'nin (Africarı Associatiori) kurulması, Afrika'ya yapılan seferlerin başlangıç noktası oldu ve Trablus ile Karsina arasında bağlantıyı kuran F.K. Hornemann (1798) ve Nijer ırmağına ilk kez ulaşan Mungo Park (1795-1797 ve 1805) gibi birçok gezginin yaşamına mal olmasına karşın, yüzyılı biraz aşkın bir süre içinde, Afrika haritasındaki boşluklar dolduruldu. Sonra, coğrafya dernekleri ve aydınlar, başlangıçta kesinlikle bilimsel amaçlı olan, ama çok geçmeden ticaretin ve bir süre sonra da siyasal emellerin karıştığı bu yolculuklarla yakından ilgilenmeye başladılar. Yolculukların temel hedefi, Afrika’daki büyük ırmakların (Senegal, Nijer, Nil, Kongo, Zambezi ırmakları) havzalarının keşfi ve havza sınırlarının belirlenmesiydi.
Batı Afrika’da Mollien, Senegal ve Gambiya ırmaklarının kaynaklarını buldu (1818); H. Clapperton, D. Denham ve W. Oudney, Çad gölüne ulaştı (1823) ve Nijerya'nın kuzeyini dolaştı; Clapperton, Nijerya'nın kuzeyine Richard Lander ile birlikte bir kez daha gitti (1825); Richard ve John Leynder, 1830’da Nijer ırmağının ağızlarını keşfetti; albay A.G.Laing Tom- buktu’ya ulaştıysa da (1826) orada öldü; Renö Caillife ise aynı yolculuğu 1827- 1828 arasında yapmayı ve geri dönmeyi başardı. Sudan’ı, J.B.Raffenel (1843, sonra 1847-1848), A.E.Mage (1863-1866), özellikle de H. Barth (1850-1855), keşfetti; sonra L. Binger, Nijer'in kıvrımından Fildişi Kıyısı'na (1887-1889), P.L.Monteil, Saint Louis-de-Senegal’den Trablus- garp'a (1850-1892) kadar uzanan toprakları dolaştı. G. Rohlfs, Akdeniz kıyısından Benin körfezine, karadan deltayı aşarak gelmeyi başarırken (1864-1867), yurttaşı G. Nachtigal Orta Sudan’da Çad gölü çevresinde, Barth'ın çalışmalarını tamamladı (1869-1875). Gabon'un iç kesimini, Atlantik okyanusu deniz üssü’nden transız deniz subayları ve Amerikalı Paul Du Chaillu (1856-1860) keşfettiler. 1768-1773 arasında Etyopya’yı dolaşan James Bruce, 161 3'te P. Pâez’in, rahip Abbadie kardeşlerin ve İtalyan misyonerlerin ulaşmış oldukları Mavi Nil'in kaynaklarını yeniden buldu. M.A. Linand de Bellefonds’un 1827'de arayıp bulamadığı Beyaz Nil'in kaynaklan, R. Burton ve J.H. Speke (1857-1863) ile S. Baker (1861-1864) tarafından bulundu. Baker ayrıca Victoria, Albert ve Tanganyika göllerini buldu. G. Schweinfurth ise 1868-1871 arasında ırmağın yukarı vadisini aşıp Uele'nin çığırına, yani Kongo ırmağının havzasına ulaştı.
Afrika’nın güney ucu, İngiliz misyonerleri ve gezginleri, Angola'nın kuzeyinden yola çıkarak Kalahari çölünü ve Beçua- naland’ı aşıp Pretoria’ya ulaşan portekizli Serpa Pinto (1877-1879) tarafından keşfedildi.
Orta Afrika, 1850’den başlayarak büyük devletlerin çeşitli gezginler aracılığıyla ele geçirmeye çalıştıkları başlıca alan haline geldi. Livingstone, Zambezi ırmağını aşarak Beçuanaland'dan Luanda’ya ulaştı, sonra, Victoria çağlayanlarından başlayıp ırmak boyunca inerek batıdan doğuya doğru geri döndü (1853-1856), 1866-1873 arasında, Tanganyika bölgesinde, Nil ve Kongo ırmaklarının havza- arını belirlemeye çalıştı; daha sonra, V.L. Cameron (1873-1875), özellikle de Stan- ,ey aynı şeyi denediler ve Stanley, Kongo ırmağını denize döküldüğü yere kadar izlemeyi başardı (1876-1877). Aynı dönemde Pierre Savorgnan de Brazza, Ogove'nin çığırından ayrılıp, Alima ve Likoula ırmaklarının vadilerine ulaştı. 1879'da yeniden yola çıkıp, sonunda Kongo ırmağına ulaştı ve 1880’de ırmakta, bir yıldır Leopold II hesabına çalışmakta olan Stanley ile karşılaştı.
1880-1900 arasında, gerek İngilizler' in ve Almanlar’ın alanı olan Doğu Afrika’ da, gerek Madagaskar'da (Fransızlar), askeri harekâtlarla gerçek keşif seferleri birbirine karıştı. Madagaskar'da A. Gran- didier’nin girişiminden (1865-1870) sonra, Ubangi ırmağı (P.Crampel, 1891) ve Çad yönündeki keşifler tamamlanırken (Cezayir'den gelen Foureaulamy ekipleri [1898-1900] ve Kongo'dan gelen Gentil [1900]), Marchand, Ubangi’den Yukarı Nil'e ulaştı.
Fetih sona erince, Afrika'nın keşfinin tamamlanması sömürge yönetimlerine geçti.

Benzer Konular

26 Şubat 2017 / Misafir Coğrafya
31 Ekim 2018 / Misafir Coğrafya
16 Temmuz 2012 / Misafir Coğrafya
21 Mayıs 2011 / nünü Coğrafya
2 Haziran 2011 / ThinkerBeLL Coğrafya