Arama

Muallim Naci

Güncelleme: 12 Haziran 2013 Gösterim: 36.386 Cevap: 3
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
14 Kasım 2006       Mesaj #1
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi
Muallim Naci
MsXlabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

1850’de İstanbul’da doğdu. 13 Nisan 1893’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Dilin yalınlaştırılmasını savunan Tanzimat Dönemi'nin önemli şair ve yazarı. Asıl adı Ömer. 7 yaşındayken babasını kaybetti. Varna’ya dayısının yanına gönderildi. Orada medrese öğrenimi gördü.
Bir yandan da Arapça, Farsça, Fransızca ve hat öğrendi. "Hulusî" mahlasıyla yazılar yazdı. Bir süre Varna Rüştiyesi’nde öğretmenlik yaptı. Sait Paşa’nın özel katibi olarak Rumeli ve Anadolu’nun birçok kentini dolaştı. İlk şiirlerini "Nacî" mahlasıyla 1867’den başlayarak yazdı. İstanbul’a geldi. Memuriyetten ayrıldı. 1883’te Ahmed Mithad Efendi'nin önerisiyle Tercüman-ı Hakikat gazetesinin edebiyat sayfasını yönetmeye başladı.
"Mesud-ı Harabî" takma adıyla yayınladığı aruzla yazılmış gazelleriyle ün yaptı. 1894'te Ahmed Mithad'ın kızıyla evlendi. Kayınpederi tarafından Tercüman-ı Hakikat’i eski edebiyat yanlılarının sözcüsü durumuna getirmekle suçlanınca istifa etti. Yazılarını, Saadet, Tarik, Mürüvvet, Mirsad, İmdadü’l Midad gazeteleriyle, kendi çıkardığı Mecmua-i Muallim dergisinde sürdürdü.
Galatasaray Lisesi ve Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat dersleri verdi. Aruzla ve divan edebiyatının hemen her türünde yazdığı şiirler yüzünden eski edebiyatın temsilcisi sayıldı. Ama yeni edebiyata karşı çıkan, eskiyi savunan bir yazar olmadı, divan şiiri kurallarını da tam olarak uygulamadı. Eleştirilerini dilbilgisi ve aruz kurallarına bağlı kalınması noktasında yoğunlaştırdı.
Recaizade Mahmut Ekrem ve çevresindeki genç şairlerle giriştiği tartışmalar, döneminde Türk edebiyatına yeni bir soluk getirdi. Servet-i Fünun yazarlarını önemli ölçüde etkiledi. Eedebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgi çekti. Victor Hugo, S. Prudhomme, Alphonse de Musset ve Emile Zola’dan Türkçe’ye çeviriler yaptı.

ESERLERİ

ŞİİR

  • Terkib-i Bend-i Muallim Naci
  • Ateşpare (1883)
  • Şerâre (1884)
  • Fürûzan (1885)
  • Sümbüle (1889)
  • Yadigâr-ı Naci
ELEŞTİRİ
  • Muallim (1886)
  • Demdeme (1886)
ANI
  • Medrese Hatıraları (1885)
  • Ömer’in Çocukluğu (1890-1969)
SÖZLÜK
  • Lügat-ı Naci (1891-1978)
ARAŞTIRMA
  • Osmanlı Şairleri (1890-1986)
  • İstilahât-ı Edebiyye (1890-1984)
  • Esâmi (1890)
MEKTUP
  • Muhaberat ve Muhaverat (1884)
  • Şöyle Böyle (1884)
  • Mektuplarım (1886)
OYUN
  • Heder (ölümünden sonra, 1908)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Mira; 12 Haziran 2013 02:41 Sebep: Düzenlendi.
Biyografi Konusu: Muallim Naci nereli hayatı kimdir.
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
23 Aralık 2007       Mesaj #2
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Muallim Naci
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

"Ömer’in Çocukluğu", yazarın sekiz yaşına kadar olan çocukluk anılarından oluşuyor. Yazar; annesi, babası, ağabeyi, babaannesi, büyük babannesi, amcası, dayısı hakkında bilgi verirken aynı zamana gelenekleri ve eski İstanbul’u ustalıkla anlatıyor. "Ömer’in Çocukluğu", bir anı kitabı olarak, süsten ve değişmeceden uzak anlatımıyla Türk edebiyatının yazınsal değeri olan önemli eserlerden biridir.

Son düzenleyen Mira; 12 Haziran 2013 02:40 Sebep: Düzenlendi.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
16 Aralık 2012       Mesaj #3
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Muallim Naci (1850)- (1893)
MsXLabs.Org

Tanzimat devri şair ve edebiyatçılarından. Dil, edebiyat, edebiyat tarihi çalışmaları, tenkit ve tercüme sahalarında Tanzimat döneminin şöhret kazanmış yazarlarından birisidir. Annesi, 1829 Türk-Rus Savaşı sırasında göç ederek İstanbul’a yerleşen Fatma Zehra Hanım, babası Ali Bey’dir.

Ailesinin üçüncü çocuğu olarak 1850 yılında doğdu. Tahsiline Fevziye Mektebi’nde başladı, Kur’an-ı Kerim’i ezberledi, kardeşiyle birlikte din bilgilerini öğrendi. Varna’da kalaycılık yapan dayısı Ahmed Ağa, bir sene sonra babasının vefat etmesiyle Naci ve annesinin oraya yerleşmelerini temin etti. O tarihlerde daha Varna sancağında rüşdiyelerin açılmamış olmasına rağmen, Naci, yarım kalan tahsilini, Hafız Mahmud Efendi’yle okuduğu Gülistan, Hafız Divanı kitapları, Kavalalı Hüseyin Hoca’dan aldığı Telhis, Arapça, Komyono Efendiden aldığı Fransızca, Abdülhakim Efendi’den aldığı hat dersleriyle devam ettirdi.

Varna Rüşdiyesinin açılmasından sonra muallim-i saniliğe tayin edilen Muallim Naci, böylece edebiyat hayatına atıldı. Bundan birkaç sene öncesine ait şiirleri de bulunmasına rağmen, yayınlanan ilk yazıları Rusçuk Tuna gazetesinde basılan, okumanın faydalarını anlatan fıkralarıdır. Bunlardan birisi aynı zamanda İstanbul’da çıkan Basiret gazetesinde de yayınlandı. Yine bu yıllarda gelişen bir özelliği de her fırsatta, tarih düşen mısralar yazmasıdır.

Naci, Varna mutasarrıflığından ayrılarak Tulçı’ya tayin edilen Kürt Said Paşa'ya katiplik yapmak üzere buraya gitti. 1877-1878 Türk-Rus savaşı sonrasında yine bu paşayla birlikte Osmanlı Pazarı ve daha sonra da Tırnova’ya geçti. Said Paşa’nın İstanbul’a taşınması üzerine Naci de annesiyle buraya gelerek Cibali’ye yerleşti. Bundan birkaç yıl sonra yine Said Paşayla Yenişehir’e gitti. Yenişehir’de yazdığı güzellik şiirleri ve diğer eserleri ile Mehmet Kemaleddin ve Avni Bey’in takdirlerini kazandı. Aynı zamanda Cinayet Mahkemesi Katipliği de yaptı, ancak bu meslekten hoşlanmayarak İstanbul’a döndü. Yenişehir’de bulunurken Siirt mutasarrıflığı yapan Said Paşa’nın Anadolu müfettişi olmasıyla, Naci de tekrar onunla seyahat etmeye başladı. Yolculuğu sırasında “Dicle”, “Şam-ı gariban”, “Nusaybin civarında bir vadi” şiirlerini yazdı. 1881’de, yine Said Paşa ile Sakız’a gitti, burada gördüğü büyük bir zelzeleden ilham alarak “Feryad”, “Mehtab”, “Sakız’da Bir Harabede Bir Sevda-zede”, “Kebister” ve “Serzeniş” şiirlerini kaleme aldı. Bu şiirler ve Tercüman-ı Hakikat’de imzasız veya çeşitli müstear isimlerle yayınlanan şiirleriyle bir noktada edebi şahsiyetini kazandı. Kişiliğini en çok etkileyen Celaleddin-i Rumi ve onun Mesnevi’sidir. Naci’nin Sakız’daki seneleri hayatının en sıkıcı ve bezgin noktalarından biridir. Burada yazdığı ve hayatının manasızlığını, basitliğini anlatmış olduğu, başlıksız, “Nedir o nevha şu viranenin civarında” mısraıyla başlayan şiiri bunun en güzel ifadesidir. Bir süre sonra Tercüman-ı Hakikat’ten ayrılan Naci, Saadet ve Mürüvvet gazeteleri ile İmdad-ül-Midad mecmuasında çalıştı. Mekteb-i Sultani ile Mülkiye ve Mekteb-i Hukukta hocalık da yaptı. Bir ara Recaizade Ekrem ve Abdülhak Hamid ile gazete sütunlarında karşılıklı tartıştılar. 1887’den itibaren edebiyat ve edebiyat tarihi üzerindeki çalışmaları Mehmet Muzaffer mecmuasında yayınlandı. Naci’nin en verimli çağı bu yıllardır. 1893’te İstanbul’da vefat eden Naci, Sultan Mahmud Türbesine defnolundu.

Sanatı ve şahsiyeti: Naci edebiyatta eskiye bağlı, ancak yeniye karşı olmayan bir simadır. Şiir dışındaki eserleri lisan, edebiyat, edebiyat tarihi, tenkid ve tercüme alanlarındadır. Gerçek şahsiyetini 35 yaşlarındayken bulmuştur. Naci, Tanzimat devrindeki arayışların içinde edebi, resmi nesrin en açık, sade, düzgün örneklerini ortaya koymuştur. Nesir dalında çok fazla eser vermiştir. Bunların önemlileri Sünbüle’nin üçüncü bölümü olan Ömer’in Çocukluğu isminin verildiği bir kitapta toplanmıştır. Naci’nin çok kitap yayınlamasının sebebi, fakir olması ve geçimini bu yolla temin etmek zorunda kalmasıdır. Şiirde ise hakikat ve tabiiliğe bağlı, hayal ve mübalağaya açık, divan edebiyatı şairlerinin şiire hakimliğinden örnek alınan, garp edebiyatından da faydalanılan bir yol takip etmiştir. Ancak bilinen 440 manzumesinin sadece 35’i garp nazım şekilleriyledir. Diğerlerinde divan edebiyatı şekillerini kullanan Naci, bu edebiyatı hakkıyla tatbik edebilen, mazmunları ustalıkla kullanabilen ve bu alanda düzgün eserler verebilen tek tanzimat şairidir.

Naci, zamanındaki şairler gibi yeni şiirin rüzgarına kapılmayıp, daha çok eski şiirle ilgilenmiştir. Bu tutumu Recaizade Mahmud Ekrem’in şiddetli tenkitlerine yol açmıştı. Naci bu tenkitlere Demdeme başlığını verdiği yazılarıyla karşılık verdi. Böylece aralarında şiddetli bir edebi tartışma başladı. Her iki şair de daha çok bu yönleriyle tanınırlar. Aruzu ustaca kullanabilen Naci, eski şiir tarafında görülürse de, yeni şiire karşı olduğu söylenemez. O yeni şiire değil, eski şiir muhalifliğine karşıdır.

Tercümeleriyse eserin aslını, aynen tercümesini ve açıklamalarını ihtiva eden üçer bölümden müteşekkildir. Naci’nin Hugo, Prodhomme ve Parny’den yaptığı manzum tercümeler, kendilerinin yeni akımlar ortaya koyduklarını iddia eden bazı Tanzimat yazar ve şairlerinin ona karşı cephe almalarına yol açmıştır. Bunun sebebi Naci’nin onların birer kopyeci olduklarını söylemesi, vezin, edebi kaideler, üslup ve lisanda yaptıkları hataları ortaya çıkarmasıdır.

İkinci Abdülhamit Han’a takdim ettiği Ertuğrul Bey Gazi eserinin beğenilmesi üzerine Osmanlı Tarihini yazmakla vazifelendirilmiş ancak ömrü buna yetmemiştir. Aynı zamanda usta bir hattat olan Naci’nin bu alanda birçok eseri ve bir Kur’an-ı Kerim yazması vardır.

ESERLERİ:
  • Ateşpare (1883),
  • Şerare (1884),
  • Sünbüle (1890),
  • Yadigar-ı Naci (1896),
  • Demdeme (1887),
  • Yazmış Bulundum (1883),
  • Muallim (1886),
  • Ömer’in Çocukluğu, Talim-i Kıraat (Ders Kitabı),
  • Osmanlı Şiirleri (On üç şairin hayatı ve şiirleri),
  • Esami (850 İslam büyüğünün ansiklopedik olarak anlatılışı).
Sen sadece aynasin...
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
12 Haziran 2013       Mesaj #4
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
NACİ, Muallim (1850 İstanbul-1893 İstanbul)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Şair, yazar. Asıl adı Ömer'dir. Yedi yaşlarındayken babasının ölümü üzerine Varna'da bulunan dayısının yanına gitti. Medrese öğrenimi yaptı. Güzel yazı yazma yeteneğinden ötürü Hattat Hoca adıyla tanındı. Bir süre Varna Rüştiyesi'nde ikinci muallimlik yaptıktan sonra (1867) Mutasarrıf Sait Paşa'nın kâtibi oldu. Birlikte Rumeli ve Anadolu'da çeşitli kentleri gezdi. Paşanın hariciye nazırı olması üzerine, nezaretin Mektubi Kalemi'ne alındı.
Daha sonra Berlin elçiliğine atanan koruyucusuyla birlikte gitmedi. Memuriyetten ayrılarak gazeteciliğe başladı. Ahmet Mithat Efendi'nin çıkardığı Tercüman-ı Hakikat'ın edebiyat bölümünü yönetti (1883-1885). Saadet ve Vakit gazetelerinde çalıştı. Mecmuai Muallim adlı edebiyat mecmuasını çıkardı (1887). Bir süre de Mektebi Sultanî ve Mektebi Hukuk'ta hocalık yaptı.
Ertuğrul Gazi manzumesi, II. Abdülhamit tarafından beğenilerek manzum olarak Osmanlı tarihini yazmaya memur edildi. İleri yaşlarında Fransızca öğrendiği hâlde, düşünce ve beğeni alışkanlıklarıyla eskiden kurtulamayan Muallim Naci, yeni dil ve edebiyat görüşlerinin temsilcileri olan Şinasi, Namık Kemal ve Hâmid'e karşı durum aldı; tutucu görüşleriyle sonradan Edebiyatı Cedide akımı içinde birleşen gençleri de etkilemek istedi. Buna karşın, bireysel duyguları işlediği kimi gazellerinde yeni buluşlar, içtenlikle söylenmiş dizeler yazdı. Sözlük çalışmalarında verimli çabalar gösterdi.

Başlıca Yapıtları
  • "Hamiyyet yahut Musa Ebülgazan" (oyun, 1882)
  • "Terkib-i Bend, Yazmış Bulundum" (1883)
  • ''Âteşpâre" (şiirler, 1884)
  • "Şerâre" (şiirler, 1886)
  • "Fürüzan" (şiirler, 1886)
  • "Muallim" (eleştiri yazıları, 1886)
  • "Demdeme" (şiirler, 1887)
  • "Istilâhât-ı Edebiye" (edebiyat terimleri, 1889)
  • "Çocuklar İçin Lûgat Kitabı" (1888)
  • "Ömer'in Çocukluğu" (anılar, 1889)
  • "Kamus-i Osmani" (Mürüvvet gazetesinde yayımlandıktan sonra kitap hâlinde, 1890)
  • "Lûgat-i Naci" (1890).
theMira

Benzer Konular

16 Nisan 2009 / kfkfkfkfkfksd Cevaplanmış
12 Nisan 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
24 Kasım 2006 / BARIŞ Müzik tr
25 Ocak 2015 / Jumong Sanat ww
22 Ocak 2016 / Safi X-Sözlük