Arama

Atilla İlhan - Sayfa 2

Güncelleme: 8 Şubat 2020 Gösterim: 33.344 Cevap: 18
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
26 Temmuz 2009       Mesaj #11
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Büyük Yolların Haydudu



Sponsorlu Bağlantılar
İşte sımsıcak lejyoner bakalları içinde
Margot'nun sigarillosuna ateş tutuyor
Tersine dönük gözkapakları uykusuzluktan
Kirli sarı bir gök birikmiş kadehinde
Hiçbir kibriti bir seferde yakamıyor

Asıl bu ödlek flüt onu böyle yıkan
Uykusuzluktan çok bu ödlek flüt margot'nun
Çıplak gözlerindeki rom lekesi dişlerindeki
Tebeşir beyazı açlık paletindeki karanlık
Rimelindeki is ve dudak rujundaki kan
Je hais les dimanches şarkısı juliette greco'nun

İşte dudaklarını konyağa vermiş dinlendiriyor
Tersine dönük gözkapakları uykusuzluktan
Bir yatak biliyor musunuz ah biliyor musunuz

Göğsüne yeşil mürekkeple margot'nun gözleri oyulmuş
Her gittiği yere bir tutam sigarillo dumanı götürecek
Margot'nun paketinden bir siyah götürecek kusuk siyah
Kendine geceler boyamak için izmir'de istanbul'da

Nasıl yapıyor bilmiyorum bir türlü aklım almıyor
Beyoğlu'ndan st-placide'e çıkıyor basmane'den passy'e
İzmir'de 15945'ten soruyorsunuz gitti diyorlar
İstanbul'da siyasi polis bile adresini bulmamış

Attila İlhan
Son düzenleyen Baturalp; 30 Nisan 2017 08:10
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
26 Temmuz 2009       Mesaj #12
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

İstanbul Ağrısı



Sponsorlu Bağlantılar
Kanatları parça parça bu ağustos geceleri
Yıldızlar kaynarken
Şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
Sen
Eğer yine İstanbul'san
Yine kan kopuklu cehennem sarmaşıkları büyüteceğim
Pançak pançak şiirler tüküreceğim
Demek yine ben
Limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
Kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler
Yahudi sokaklarını aydınlatan Telaviv şarkıları
Mavi asfaltlara çökmüş
Diz bağlıyor
Eğer sen yine İstanbul'san
Kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
Sirkeci Garı'nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
İntihar dumanları içindeki Haydarpaşa'dan
Anadolu üstlerine bakıp bakıp
Ağlayan
Sen eğer yine İstanbul'san
Aldanmıyorsam
Yakaları karanfilli ....... eğer beni aldatmıyorsa
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine senin emrindeyim
Utanmasam
Gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
Kendimi yani şu bildiğim Atilla İlhan'i
Zehirleyebilirim
Sonbahar karanlıklari tuttu tutacak
Tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
İmtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'den
Tophane İskelesi'nde diesel kamyonları sarhoş
Direksiyonlarının koynuna girmiş biçkin soförler
Uykusuz dalgalanıyor
Ulan İstanbul sen misin
Senin ellerin mi bu eller
Ulan bu gemiler senin gemilerin mi
Minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
Liman liman götüren
Ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
Akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar
Neden durmaksızın imdat kıvilcımlari fışkırıyor
Antenlerinden
Neden
Peki İstanbul ya ben
Ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
Gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas
Ya benim kahrım
Ya senin ağrın
Ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın
Çaresiz zehirler kusan çılgın bir yılan gibi
Burgu burgu içime boşalttığın
O senin ağrın
O senin
Eğer sen yine İstanbul'san
Yanılmıyorsam
Koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
Sicilyalı balıkçılara Marsilyalı dok işçilerine
Satır satır okumak istediğim
Sen
Eğer yine İstanbul'san
Eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim
Ulan yine sen kazandın İstanbul
Sen kazandın ben yenildim
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine emrindeyim
Ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
Parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
Hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
Yanılmıyorsam
Sen eğer yine İstanbul'san
Senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
Gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
Bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
Ulan bunu sen de bilirsin İstanbul
Kaç kere yazdım kimbilir
Kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 Eylül'ünde birader mirc ve ben
Sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık
Sana taptık ulan
Unuttun mu
Sana taptık.

Attila İlhan
Son düzenleyen Baturalp; 30 Nisan 2017 08:10
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
29 Temmuz 2009       Mesaj #13
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Cinayet Saati



Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu

Deli cafer ismail tayfur ve şaşı
Maktulün onbeş yıllık arkadaşı
Üçü kamarot öteki aşçıbaşı
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi

Cinayeti kör bir balıkçı gördü
Ben gördüm kulaklarım gördü
Vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
Hiçbiriniz orada yoktunuz

Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
On üç damla gözyaşını saydım
Allahına kitabına sövüp saydım
Şafak nabız gibi atıyordu
Sarhoştum Kasımpaşa'daydım
Hiçbiriniz orada yoktunuz

Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
Polis kaatilleri arıyordu
Deli cafer ismail tayfur ve şaşı
Üzerime yüklediler bu işi
Sarhoştum Kasımpaşa'daydım
Vapuru onlar vurdu ben vurmadım
Cinayeti kör bir balıkçı gördü

Ben vursam kendimi vuracaktım

Attila İlhan
Son düzenleyen Baturalp; 30 Nisan 2017 08:11
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
8 Ocak 2011       Mesaj #14
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu ağlardım
Beni sevmiyordun bilirdim
Bir sevdiğin vardı duyardım
Çöp gibi bir oğlan ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin bakardın
Üşürdüm içim ürperirdi
Felaketim olurdu ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu ağlardım

Attila İlhan
Son düzenleyen Baturalp; 30 Nisan 2017 08:11
Mavi Peri - avatarı
Mavi Peri
Ziyaretçi
8 Temmuz 2012       Mesaj #15
Mavi Peri - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  a ilhan.jpg
Gösterim: 377
Boyut:  34.1 KB

Atilla İlhan


(1925 Menemen),
Şair, yazar.

İzmir Atatürk Lisesi'nde okurken Ceza Yasası'nın 141. maddesine aykırı eylemde bulunma savıyla tutuklandığı için okuldan ihraç edildi (1941). Danıştay'da açılan dava sonunda yeniden öğrenim hakkını kazanarak (1944) Işık Lisesi'ne girdi. Bir süre Hukuk Fakültesi'nde okudu (1946-1949). Askerliğinden önce ve sonra üç kez gittiği (1949), (1951-1952), (1962-1965) Paris'te altı yıl yaşadı. Uzun süre Ali Kaptanoğlu takma adıyla senaryo yazarlığı yaptı.

Demokrat İzmir gazetesi genel yayın müdürüyken bu gazetenin başyazılarını yazdı. Bir süre Bilgi Yayınevi'nde danışman olarak çalıştı (1973-1979). Dünya gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. İlk deneylerini Yeni Edebiyat (ilk şiiri 1941), İstanbul (Nevin Yıldız takma adıyla), Yücel (Beteroğlu takma adıyla), Gün dergilerinde (1944-1946) yayımlanan İlhan, CHP Şiir Yarışması'nda ikincilik kazanınca (1946) yeni edebiyatın ünlü kalemleri arasına girdi. Daha sonra Genç Nesil, Adım Adım, Fikirler, Varlık, Aile (1946-1948), Yirminci Asır, Seçilmiş Hikâyeler, Kaynak, Ufuklar, Mavi, Yeditepe, Dost, Yelken, Ataç, Yön, Cumhuriyet, Varlık, Milliyet-Sanat dergi ve gazetelerinde yayımladığı şiir ve eleştiri yazılarıyla dönemin aralıksız yazan edebiyat adamlarından biri oldu. 1946-1950 yıllarında, Nâzım Hikmet estetiğine yakın dize kuruluşları içinde halk şiiri kaynaklarından yararlanarak yeni bileşimler kurdu.

Özellikle "Sisler Bulvarı"ndan (1954) sonra kendisinden önce edebiyatımızda rastlanmayan konulara açıldı. "Zengin imgeler", "taşkın duyarlıklar", "egzotik tasvirler" ile "şiirden lirizmi kovan Garip akımına karşı", Türk şiir tarihinde kendine özgü bir çizgi keserek birçok şairi peşinden sürükledi. Yakın tarihimizin gelişim çizgisini izlediği romanlarında, çağdaşlaşma sürecine özgü sorunları yaşayan okumuş kişileri tipleştirmeye çalıştı.

Yapıtları: "Duvar" (şiirler, 1948), "Sokaktaki Adam" (1953), "Sisler Bulvarı" (şiirler, 1954), "Yağmur Kaçağı" (şiirler, 1955), "Zenciler Birbirine Benzemez" (roman, 1957), "Abbas Yolcu" (gezi notları, 1959), "Ben Sana Mecburum" (şiirler, 1960), "Belâ Çiçeği" (şiirler, 1962), "Kurtlar Sofrası" (roman, 1963-1964), "Yasak Sevişmek" (şiirler, 1968), "Hangi Sol" (inceleme, 1971), "Hangi Batı" (anılar, 1972), "Bıçağın Ucu" (roman, 1973), "Tutuklunun Günlüğü" (şiirler, 1973), "Sırtlan Payı" (roman, 1974), "Faşizmin Ayak Sesleri" (yazılar, 1975), "Hangi Seks" (yazılar, 1976), "Yaraya Tuz Basmak" (roman, 1978), "Hangi Sağ" (yazılar, 1980), "Fena Hâlde Leman" (roman, 1980), "Hangi Atatürk" (1981), "Gerçekçilik Savaşı" (eleştiriler, 1981), "Dersaadette Sabah Ezanları" (roman, 1981), "Batının Deli Gömleği" (yazılar, 1982), "Elde Var Hüzün" (şiirler, 1982), "İkinci Yeni Savaşı" (1983), "Haco Hanım Vay" (roman, 1984), "Sağım Solum Sobe" (1985), "Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler" (1985), "Ulusal Kültür Savaşı" (1986), "Korkunun Krallığı" (şiir, 1987), "O Karanlıkta Biz" (şiir, 1987), "Sosyalizm Asıl Şimdi" (deneme, 1991), "Aydınlar Savaşı" (deneme, 1991), "Hangi Edebiyat" (deneme, 1993).

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen perlina; 7 Mayıs 2017 18:02
_İrem_ - avatarı
_İrem_
Ziyaretçi
1 Nisan 2013       Mesaj #16
_İrem_ - avatarı
Ziyaretçi

ATTİLÂ İLHAN


15 Haziran 1925 tarihinde Menemen (İzmir)' de doğdu. İzmir'de Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu' ve Karşıyaka Ortaokulu'nu bitirdi. İzmir Atatürk Lisesi'nde öğrenci iken, Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesine aykırı davranma savıyla tutuklandı, okulundan uzaklaştırıldı. Danıştay kararı ile yeniden öğrenim hakkı kazanarak İstanbul Işık Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde başladığı yüksek öğrenimini yarıda bırakarak 1949-1965 arasında aralıklı olarak altı yıl Paris'te yaşamını sürdürdü. Dönüşünde gazetecilik, yayın yönetmenliği, yayın danışmanlığı, yazarlıkla yaşamını kazandı.

Yeni Edebiyat, Yücel, Genç Nesil, Fikirler, Varlık, Aile, Yirminci Asır, Seçilmiş Hikâyeler, Kaynak, Ufuklar, Mavi, Yeditepe, Dost, Yelken, Ataç, Yön, Milliyet Sanat, Sanat Olayı dergilerinde şiirleri yayınlandı. Garip ve İkinci Yeni şiirine karşıydı. Mavi dergisinde Maviciler diye bilinen toplumsal gerçekçilik akımının sözcüsü oldu. Şiiri başlangıçta Nâzım Hikmet ve halk şiirinin biçimsel özelliklerinden etkiler taşıyordu. Zamanla taşkın, çarpıcı, belleklerde kolay yer eden imgelerle örülü, toplumsallaşmış bireyi temel alan, kimi zaman öykülemeye dayalı, divan şiiri olanaklarından da yararlanmayı bilen, duyarlılığı yüksek bir nitelik kazandı.

11 Ekim 2005 tarihinde İstanbul'da yaşamını yitirdi.

YAPITLARI
  • Duvar (1948)
  • Sisler Bulvarı (1954)
  • Yağmur Kaçağı (1955)
  • Ben Sana Mecburum (1960)
  • Belâ Çiçeği (1962)
  • Yasak Sevişmek (1968)
  • Tutuklunun Günlüğü (1973)
  • Böyle Bir Sevmek (1977)
  • Elde Var Hüzün (1982)
  • Korkunun Krallığı (1987)
  • Ayrılık Sevdaya Dahil (1993)
  • Kimi Sevsem Sensin (2002)
ÖDÜLLERİ
  • 1946 Cumhuriyet Halk Partisi Şiir Yarışması İkincilik
  • 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü
ŞİİRLERİ
  • Adım Sonbahar
  • An Gelir
  • Belâ Çiçeği
  • Ben Sana Mecburum
  • Böyle Bir Sevmek
  • Cebbar Oğlu Mehemmed
  • Cinayet Saati
  • Duvar
  • Elde Var Hüzün
  • Kim O?
  • Kimi Sevsem Sensin
  • Kirli Yüzlü Melekler
  • Muhayyer
  • Mustafa Kemal
  • Pia
  • Rüzgâr Gülü
  • Sana Ne Yaptılar
  • Sisler Bulvarı
  • Sultan-ı Yegâh
  • Tutuklunun Günlüğü'nden
  • Üçüncü Şahsın Şiiri
  • Yağmur Kaçağı
ŞİİR ÇEVİRİLERİ
  • P.L.M. (Marsilya Treni) - Vítezslav NEZVAL
BESTELENEN ŞİİRLERİ
  • Acı Ninni, Ahmet Kaya - Acı Ninni
  • Ah!, Ahmet Kaya - Ah!
  • An Gelir, Ahmet Kaya - An Gelir
  • Böyle Bir Sevmek, Ahmet Kaya - Böyle Bir Sevmek
  • Cinayet Saati, Ahmet Kaya - Cinayet Saati
  • Grev(Dilekçe), Ahmet Kaya - Grev(Dilekçe)
  • Haçan Ölesim Gelir, Ahmet Kaya - Haçan Ölesim Gelir
  • Hiçbir Şeyimsin, Ahmet Kaya - Hiçbir Şeyimsin
  • Jilet Yiyen Kız, Ahmet Kaya - Hiçbir Şeyimsin
  • Lili Marlen Türküsü, Ahmet Kaya - Lili Marlen Türküsü
  • Mahur, Ahmet Kaya - Mahur
  • Rinna Rinna Nay, Ahmet Kaya - Rinna Rinna Nay
  • Sen İnsansın, Ahmet Kaya - Sen İnsansın
  • Tut ki Gecedir, Ahmet Kaya - Tut ki Gecedir
  • Yangın Gecesi, Ahmet Kaya - Başım Belada
Son düzenleyen Baturalp; 30 Nisan 2017 08:16
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
29 Nisan 2017       Mesaj #17
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

ATİLLA İLHAN

Ad:  atilla ilhan.jpg
Gösterim: 386
Boyut:  50.5 KB

Atilla İlhan’ı anlatmak zordur. Kime sorsanız farklı tanımlar onu Özellikle edebiyata meraklı entellektüel tarafı güçlü kadınların kahramanıdır, onunla bir gün geçirip İzmir’de kordonda yürüyüp şiirlerini dinlemeyi ya da İlhan’in aşık olduğu efsane kadınlardan olmayı hayal ederler.

Atilla İlhan şiir ve hikayelerine ek olarak TRT için hazırladığı senaryolarıyla da ünlüdür. Yayınlandığında Türkiye’yi ekran başına bağlayan “Kartallar Yüksek Uçar” Atilla Ilhan’in kaleminden çıkmıştır.

İlhan’ın TV dizi senaryoları arasında benim en sevdiğim “Yıldızlar Gece Büyür”dü. 1992 yılında yapılan, belki de TRT’nin son epik dizisiydi. Oyuncu kadrosu, çekim teknikleri, kullanılan mekanlar ve yapım için harcanan emek ve para bugünün mega dizilerini bile gölgede bırakırdı. Haluk Kurtoğlu, Yavuzer Çetinkaya, Yaman Okay, Arsen Gürzap, Şahika Tekand, Selda Özer ve Nedret Güvenç gibi dönemin en iyi tiyatrocuları Atilla İlhan’ın tasarladığı karakterlere hayat vermişlerdi.

Edebiyat eleştirmeni olmamakla beraber, Yıldızlar Gece Büyür’ü, İlhan’ın doruk noktalarından birisi olarak görmüşümdür. Yazdığı diyaloglar ve oluşturduğu kurgu gerçekten çarpıcıydı. Dizinin ana karakterlerinin hemen hepsi dışarıdan bakıldığında algılanan özelliklerinin çok ötesinde derinliklere sahiptiler.

Özetle hikaye 1980’lerin ortasında, otuzlu yaşlarını süren bir grup gencin, üniversite yıllarında yaşadıkları buhranlı dönemden (1970’lerin başı) hızla değişen seksenlerin Türkiye’sine adapte olma çabalarını anlatıyor.

Dizinin ana kahramanlarından iş adamı, yaşı ergin, eski zaman aşığı, Saffet Zeki Kosova’nın (Haluk Kurtoglu), uzatmalı sevgilisi Mediha Sultan’ın (Arsel Gürzap) kıskançlıklarından sıkıldığı bir anda söylediği o unutulmaz sözler…

“Aşkın zimmeti yoktur…
Aktif pasif hesabı yapamazsın…
Alt tarafı bir gönül ilişkisidir çünkü…
Kalın kafan bunu bir türlü almadı…”

Bu cümleleri sıralayabilen bir yazar/şaire dahi den başka hangi sıfat yakıştırılabilir ki? Türkiye’nin en iyi hatırladığı dizilerden “Kartallar Yüksek Uçar” ın isminde içe donük gizli bir ego olduğunu düşünmüyor değilim.

Attilâ İlhan'ı bir tek gruba indirgeyerek, onu dar kalıplar içerisinde değerlendirmek oldukça güç. O, yüzyılımıza imzasını atan, dünyayı çözmüş, yorumlamış ve ona çözümler türetmiş bir düşün adamıdır. Kendisini ifade etmek adına tek bir yolu izlemekle yetinmemiş şiirle başladığı serüvenini roman, deneme, senaryo ve köşe yazılarıyla zenginleştirerek topluma ulaştırmıştır. Çoğu yazarın dolaşmak istemeyeceği alanlarda korkusuzca yazılar yazan Attilâ İlhan, topluma ve çağımıza bir anlamda ayna tutmakta, zamanın tanıklığını yapmaktadır.

İLK GENÇLIK YILLARI


15 Haziran 1925'te Menemen'de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı.

Üç hafta gözetim altında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı'nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı.

1946'ta mezun oldu. İstanbul Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. 1948'de ilk şiir kitabı Duvar'ı kendi imkanlarıyla yayınladı.

PARİS YILLARI


1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nazım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette aktif rol oynadı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan bir çok karakter ve olaya temel oluşturmuştur.

Türkiye'ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Bir kaç kez gözaltına alındı.

İSTANBUL - PARIS - İZMİR ÜÇGENİ


1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem Attilâ İlhan'ın Fransızca'yı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul - İzmir - Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı.

Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlar.

SANATTA ÇOK YÖNLÜLÜK


1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan sinema çalışmalarına ağırlık verdi. Onbeşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü.

Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler serisinden Bıçağın Ucu yayınlandı. 1968'te evlendi, 15 yıl evli kaldı.

İSTANBUL'A DÖNÜŞ


1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 81'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti.

1996 yılından beri köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesi'nde sürdürmektedir. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri dönüş yaptı. Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar Yarın Artık Bugündür ve Yıldızlar Gece Büyür, halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.

OLGUNLUK DÖNEMİ


Yazarın "olgunluk dönemi" diye tanımlanabilecek edebiyat süreci KurtlarSofrası ile başlar. SokaktakiAdam'da ne istediğini değil, ne istemediğini bilen biri anlatılırken; ZencilerBirbirineBenzemez'de Mehmed-Ali istedikleri ile istemedikleri arasında mütereddit bir karakteri yansıtmaktadır. Oysa Kurtlar Sofrası'nda Mahmud ne istediğini çok iyi bilen bir karakteri çizer. Bu üç romanıyla Attilâ İlhan Türk aydınına farklı açılardan bakar, fikirlerini diyalektik-materyalist bir sentez içinde derleyerek Türkiye için bir sentez önerir- ki sonradan yazdığı beş kitaplık Aynanın İçindekiler serisi de bu zemine oturmuştur-. BıçağınUcu, Sırtlan Payı, Yaraya TuzBasmak, Dersaadet'teSabahEzanları ve O Karanlıkta Biz bu seriyi oluşturan romanlar. Her romanda yer alan karakterler, Türkiye'nin tarihinde köşebaşlarını oluşturmuş dönemlere ayna tutan aydınlardır. Tarihi olaylar, politik ve sosyal dengelerle ele alınır. Birbirleriyle bağlantısı olan karakterlerden herbiri bir romanda ön plana çıkar ve olaylar onun gözlemleriyle aktarılır. Bu serinin bütünü irdelendiğinde yine, yazarın Türk aydınına yakın tarihimize bir bakma şansı tanıdığını ve kendi toplumcu-gerçekçi bakış açısıyla önergeler sunduğu görülür.

ÖLÜMÜ


Attilâ İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi. Bu tarihten sonra kardiyolojik sorunları devam eden İlhan'ın 2004'ten itibaren sağlık durumu daha da bozuldu. 10 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 7 Mayıs 2017 18:23
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
18 Haziran 2017       Mesaj #18
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi
Atilla İlhan
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
teknikcisefa - avatarı
teknikcisefa
Kayıtlı Üye
8 Şubat 2020       Mesaj #19
teknikcisefa - avatarı
Kayıtlı Üye
Attilâ İlhan, Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen.

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

18 Haziran 2017 / Misafir Cevaplanmış
18 Haziran 2017 / Misafir Cevaplanmış