Arama

Tekke Edebiyatı (Tasavvuf Edebiyatı)

Güncelleme: 16 Ağustos 2011 Gösterim: 86.155 Cevap: 3
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Dini Tasavvufi Halk Edebiyatı (Tekke Edebiyatı, Tasavvuf Edebiyatı)
Tasavvuf, Türklerin İslamiyet'i kabulunden sonra Anadolu'da kendini göstermiştir. Tasavvuf düşünürlerine "mutasavvıf" denir. Mutasavvıflara göre, Allah'a bilmeden O'na ulaşılamaz. Dini tasavvufi halk edebiyatı, Allah aşkı, doğruluk, nefse hakim olma, ahlak, toplum gibi konuları işler.
Sponsorlu Bağlantılar

1. Manzum Eserler
Şiirsel özelliğe sahip, dini tasavvufi halk edebiyatı ürünleridir.

İlahi

Türk Halk Edebiyatı'nda din ve tasavvuf konularında, ezgiyle söylenen şiir türüdür. İlahinin özel bir biçimi yoktur. Koşma, semai biçimlerde olur. 7-8 heceli olanları genellikle dörtlüklerden, 11 ve daha çok heceli olanları ise beyitlerden oluşur.

Nefes

Alevi ve Bektaşi şairlerin, ayinlerde, meclislerde ezgiyle okunan, koşma biçimindeki şiirleridir.

Nutuk

Tarikata yeni giren dervişlere, tarikat derecelerini, tarikat adâbını öğretmek için söylenmiş şiirlerdir.
Deme
Tükmen Alevi Bektaşilerinin, aşık tarzı halk edebiyatı nazım türü olan nefese verdiği isimdir.

Devriye
Özellikle Alevi-Bektaşi Edebiyatı'nda, tasavvuf düşüncesinin devir kuramını konu edinen şiirlerdir. Destan, koşma, nefes, ilahi gibi biçimlerde yazılırdı.

Şathiye
Tekke şairlerini,n tasavvuf konularını örtülü bir biçimde işledikleri, Tanrı'ya senli benli bir söyleyişle seslendikleri şiir türüdür. Şathiyelerde, dinsel inançlar konu edilinirken yer yer alaycı bir dil kullanılır. İlk bakışta saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği görülür. Şeriata aykırı ya da anlamsız gibi söylenmiş şathiyeler, varlık birliği inancına bağlı türlü görüşleri yansıtır.

2. Mensur Eserler
Düz yazı (nesir) olarak yazılmış yapıtlardır.

Fütüvvetname
Fütüvvetle ilgili değerlendirmelerin, geleneklerin yer verildiği, fütüvvetin ilkelerini, tarihini, niteliklerini, törelerini konu edinen yapıtlara verilen addır. Bu yapıtlarda, fütüvvetlerin özellikleri açıklanır, fütüvvet yoluna girerken uyulması gereken kurallar belirtilir. Günümüze ulaşan en eski fütüvvetname, 10. yüzyılda mutasavvıf Sülemi tarafından yazılan Arapça Kitab ül-fütüvve'dir.
Silemi, yapıtlarında, füttüvetin kurallarından, yol ve yordamından söz eder; fütüvveti uygunsuz davranışlardan kaçınmak, Tanrı'ya itaat etmek, ahlak üstünlüklerini, güzelliklerini korumak şeklinde tanımlar.

Gazavetname
Türk Edebiyatı'nda, savaşları konu edinen yapıtlara verilen isimdir. Gazavetname ile daha çok din düşmanları üzerine, gazilerin düzenledikleri akın ve savaşları, bu sırada gösterilen kahramanlıkları anlatan yapıtlar kastedilir. Bu kentin ya da bir kalenin alınmasını konu edinen yapıtlara "fetihname", düşmanın yenilgisiyle biten savaşları konu edinenlere ise "zafername" denirse de, bu gibi farklılıklar daha sonra birbirine karıştırılmış ve bunların tümüne birden "gazavetname" denilmiştir.

Menakıbname
Menakıbnamelerde, kahramanların, din ulularının, tarikat büyüklerinin yaşamları, gösterdikleri kerametler yer alır. Kahramanlar, olağanüstü nitelikler taşır, olağanüstü işler yaparlar.

Battalname
Battal Gazi'nin menkıbeleşmiş hayatı üzerine kurulmuş destansal halk hikayesidir. Yapıtta, Battal Gazi'nin tarihsel kişiliği çerçevesinde oluşan menkıbelerin yanısıra, başkalarına ait kahramanlıkların Battal'a mal edilmesi ve hikâyecinin düşsel katkısı ile oluşan; böylece gerçek tarihten iyice uzaklaşan serüvenler anlatılır. Battal'ın adı çerçevesinde oluşmuş iki halk hikayesi vardır: Arapça "Z'at ül-himme" (halk ağızında Zelhimme) ile Türkçe "Battalname".

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
JuNe - avatarı
JuNe
VIP WaMPiR
12 Şubat 2008       Mesaj #2
JuNe - avatarı
VIP WaMPiR
*Dini tasavvufi düşünceyi yaymak düşüncesiyle gelişen bir edebiyattır.
*Bu edebiyatın konusu Allah aşkı ve Vahdet-i Vücud düşüncesidir.
Sponsorlu Bağlantılar
*Şairleri hem divan edebiyatı hem de halk edebiyatı nazım şekillerinde kullanılmıştır.
*Aruz vezni ve hece vezni birlikte kullanılmıştır.
*Dili halkın anlayabileceği bir dildir.
Tasavvuf kelimesi, Arapça "suf" (yün) kelimesinden türemiştir. Her türlü zevkin, rahatlığın, insanı Tanrıdan uzaklaştıracağına inananların kaba yün giysiler kullanmaları yüzünden onlara "Sufi" (yüne bürünmüş) denilmiştir.
Tarihte tasavvuf, Hicret'in II. yüzyılında başlar. (VIII. yy) Tasavvuf anlayışında amaç, gönlü tüm dünyasal şeylerden (adem) arıtarak, ölmeden önce Tanrı'ya varmaktır. Tasavvuf anlayışına göre, etrafımızda gördüğümüz herşey, varlıkta (vücud-u mutlak) varolan Tanrı'nın, varlığını belli etmek için yokluğa (adem-i mutlak) yansıması sonucunda varolmuştur. Tanrı'nın sırlarının da yaratılan en mükemmel varlık olan insanda toplandığını görürüz. İnsanın, Tanrı'nın gözbebeğindeki görüntü olduğuna inanılır.
Tasavvuf eğitimi veren kurumlara "tekke" denir. Tekkelerin yaşayışları dış dünyaya kapalıdır; kendi içlerinde kurumlardır. Tasavvuf anlayışındaki yollara "tarikat" denir. Kuran hadislerinin tasavvuf anlayışına göre çeşitli biçimlerde yorumlanması sonucunda yüzlerce tarikat oluşmuştur. Mevlevi - Şehir aydınları; Bektaşi - Halk aydınları için kullanılan isimlerdir. Tasavvuf anlayışını benimseyen kişiye "mutasavvıf" denir.
İnsan, yaşadığı sürece maddeye bağlı bir varlıktır ve dolayısıyla, diğer bütün varlıklar gibi Tanrı'nın yokluktaki bir görüntüsünden başka birşey değildir. Bu da, insanın "aslı olan varlıktan ayrıldığı" şeklinde yorumlanır; insan bu sebep dolayısıyla acı çekmektedir. Aslına, Tanrı'ya dönerse mutlu olacaktır, ancak vücut ona engel olmaktadır. Vücut engelini ortadan kaldırmak için harcanan çabaya "riyazat" (alıştırma) denir. Az yemek, az içmek, az uyumak ve çileye girmek riyazat amacıyla yapılır. Mutasavvıflar, bütün duygu ve düşüncelerini Tanrı'ya yönlendirebilmek için yöntemler geliştirmişlerdir. Bunların başında da "zikir" adı verilen ayin gelir. Zikir ayinleri sırasında, bir araya gelinip koro halinde ilahiler söylenir raks edilir; bu amaçla çoşup dünyayı unutmak ve bütün gönülle Tanrı'ya yönelmek hedeflenir.
Tasavvuf anlayışında ölümden sonra da hayat olduğuna inanılır. Ve ölümden sonra Tanrı'ya varmak tasavvufta vardır. Ancak bir mutasavvıfın en büyük isteği, ölmeden önce Tanrı'ya ulaşmaktır (Fena-fillah).

______
Nazım Şekilleri


İLAHİ

* Allah’ı övmek ve ona yalvarmak için yazılan şiirlere denir.

* Özel bir ezgiyle okunur.
* Hecenin 7’li 8’li 11’li kalıbıyla söylenir.

NEFES

*Bektaşi şairlerinin söyledikleri şiirlere denir.
*Tasavvuftaki Vahdet-i Vucud düşüncesi anlatılır.
*Hz. Muhammed ve Hz. Ali için övgülerde söylenilir.

NUTUK
Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren dervişlere tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek için söyledikleri şiirlerdir.

DEVRİYE

Devir kuramını anlatan şiirlere denir.

ŞATHİYE

İnançlardan teklifsizce, alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir.

______
Tekke ve Tasavvuf Halk Edebiyatı Sanatçıları

YUNUS EMRE
(1249–1322)
* Eskişehir’de doğup öldüğü söylenir.
* Hayatı efsanelerle örülmüştür.
* Dili sadedir.
* Allah inancını ve insan sevgisini işler.
* Şiirlerinde coşkun bir lirizm vardır. Lirik bir şairdir.
* Şiirlerinde hem aruz hem de hece vezni kullanılmıştır.
* İşlediği konular yönüyle evrenseldir.
* Eserleri: Divan, Risaletün Nushiye

PİR SULTAN ABDAL
(?-1560)
* 16.yy! da yaşamış bir Bektaşi şairidir. Sivas’ın Banaz köyünde doğmuştur. Hızır Paşa tarafından Sivas'ta öldürülmüştür.
* Tasavvuf, tabiat, aşk ve halkın gerçek yaşayışıyla ilgili konular işler.
* Divan edebiyatında etkilenmemiştir. Dili sadedir.

HACI BEKTAŞ-I VELİ
(1209-1270)
* 13.yy’da yaşamıştır, Türkistan’ın Nişabur şehrinde doğmuştur. A.Yesevi’nin isteğiyle Anadolu’ya gelmiştir.
* Bilinen en önemli eseri ‘’Makalat’’tır. Sohbetler sözler anlamına gelir. Hz Adem’in yaratılışı, Şeytan ve Şeytani işler, Allah’ın birliği gibi konuları ele almıştır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Ne MUTLU TÜRKÜM Diyen !Türkiyem
cHatLaqLady - avatarı
cHatLaqLady
Ziyaretçi
8 Ocak 2010       Mesaj #3
cHatLaqLady - avatarı
Ziyaretçi
Tasavvuf edebiyatı, Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12’nci yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir.
Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.

Tasavvuf edebiyatı şairleri, yalın bir dille, hece ölçüsüyle ya da aruzun heceye yakın yalın kalıplarıyla şiirler yazdılar. Tasavvuf şiirinin genel adı, özel bestelerle okunan ve tarikatlara göre değişik isimlerle anılan ilahilerdi. Nazım birimi dörtlüktü. Ama gazel biçimde yazılmış ilahiler de vardır. Bu edebiyatın düzyazı biçimini ise evliya menkıbeleri, efsaneler, masallar, fıkralar ve tarikat büyüklerinin yaşamlarını konu alan yapıtlar oluşturur.
Eserler dörtlük birimiyle yazılmıştır. Genellikle yarım uyak kullanılır . En büyük şairleri Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Pir Sultan Abdal, Abdal Musa, Abdû Furkan gibi önemli şairleri vardır. bu şairler tarihin ve günümüzün en önemli şairleridir. Tasavvuf felsefesine göre kainatın yaratılış sebebi tanrının kendi güzelliğini görmek ve bilinmek istemesidir. Tanrının "ol" emri ile kainat yaratılmıştır. Varlıklar tanrıdan kopma bir parçadır. Dolayısıyla Tanrı "vahded-i Vucut" yani tek varlıktır. Dolayısıyla evrendeki varlıklar asıl varlığa dönmek ister. Varlığın kendi varlığını tanrı varlığında yok etmesi tasavvufta en son aşamadır.

_____
Tekke Şiiri
Tekke şiiri, dini ve tasavvufi halk şiiri adı ile de anılmakta olup XI. ve XII.yy’larda tanrı aşkı ve ahiret duygularını dile getiren aşıkların yarattığı bir edebiyat türünün ürünüdür. Dini ve tasavvufi halk şiirinin en önemli ustaları Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Hacı Bayram-ı Veli vb.’dir.

Tekke Şiirinde Türler
1- İlahi:
İlahiler, tasavvuf görüş ve anlayışını anlatan bunun inceliklerini, ilahi hikmetleri ve sırları dile getiren manzumeler olup herhangi bir tarikatın izini taşımaksızın Tanrı’yı öven, Tanrı’nın büyüklüğü ve gücünü telkin eden şiirlerdir. Dini törenlerde ve dergahlarda kendine özgü bir makamla söylenir. İlahiler dörtlükler ya da beyitlerle yazılırlar. Dörtlüklerle yazılanlar genellikle 7′li, 8′li bazen de 11′li hece ölçüsü ile koşma uyak düzeninde yazılır. Beyit ile yazılanlar ise genellikle 11,14 ve 16′lı hece ölçüsü ile bazıları ise aruz ölçüsüyle yazılır.
Özellikleri
*Dini tasavvufi Türk şiirinde Allah sevgisini anlatan AllaH'ı öven manzumelerdir.
*Dini yönü ağır basar.
*Divan şiirinde tevhid münacatin karşılığıdır.
*Yapı olarak Türk Halk nazım biçimlerinde koşmaya benzer.
*Hece ölçüsünün genellikle 8'li kalıbıyla aaab,cccb,dddb uyak düzeninde ifade edilir.
*Dörtlükler şeklinde yazılır.Dörtlük sayısı 3-6 arasında değişir.
*Tarikatlara göre çeşitli adlar alır.Mevleviler ahin, Bektaşiler'de nefes, Gülşeniler'de tabuğ, Halbatiler' de durak, Aleviler'de deme gibi.
2- Nefes
Dini temellere bağlı aşık edebiyatı nazım şekillerinden ilahilerin Alevi-Bekteşi aşıklarınca yazılanlarına denir. Konusu genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücud, Alevi-Bektaşi ilkeleri tarikat kurallarıyla ilgilidir. Dili sade bir Türkçe olan nefesler biçim olarak koşma gibidir. Dörtlükler halinde hece ölçüsünün 7,8,11′li kalıpları ile ya da az da olsa aruzla yazılanlara rastlanmaktadır.
3- Ayin
Mutasavvuflara has bazı hal ve hareketleri ifade etmek için ilk defa İranlılar tarafından kullanılan ayin terimi daha sonra Türk Tasavvuf Edebiyatına da geçmiş Mevlevilerin sema meclislerinde söyledikleri ilahilere verilen ad olmuştur.
4- Tapuğ
Gülşeni tarikatında ayinler sırasında okunan şiirlere tapuğ denir.
5- Durak
Mevlevi dışındaki tarikatların hemen hepsinde bulunan fakat genellikle Halveti Tarikatına mensup kişilerce zikrin birinci bölümünü teşkil eden Kelime-i Tevhidden sonra İsm-i Celal zikrine geçmeden önce verilen orada bir yada iki zakir tarafından her makamdan okunan, serbest olarak bestelenmiş Türkçe manzumelerdir.
6- Cumhur
Mevlevi ve Bektaşi dergahları dışında topluca okunan ilahilere verilen addır.
7- Hikmet
Dini ve tasavvufi halk şiirinde şairin anlayış ve sezgilerine göre din konularını işleyen şiirlere denir.
8- Devriye
Dini ve tasavvufi halk edebiyatında devir nazariyesini işleyen şiirlerdir.
Devriye; evrenin ve insanın Tanrı’dan çıkıp, tekrar Tanrı’ya dönmesi felsefesine göre yazılan tasavvufi şiirlerdir.
9- Şathiye
Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir. Şathiyeler, mutasavvuf şairlerce söylenmiş ya da yazılmış, tasavvufi inançları dile getiren, anlaşılması yorumlanmasına bağlı şiirlerdir.
10- Tevhid
Allah’ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzumelere “tevhid” denir. Divan edebiyatı nazım türlerinden gazel, kaside ve mesnevi biçimlerinde kaleme alınmışlardır.
11- Nutuk
Tekkelerde tarikat ulularının özellikle eğitici mahiyette olmak üzere söyledikleri şiirlere verilen addır.
12- Deme
Alevi tarikatından olan tasavvuf şiirlerinin tarikatlarını ve hareketleriyle ilgili temaları işleyen, sorunlarını konu edinen şiirlerine “deme” adı verilir. Genellikle 8′li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir.
13- Duvaz
Düvaz imam, düvaze, imam da denilen duvazlar On İki İmam’ı öven nefeslerdir.

_____
Tasavvuf Terimleri
Tasavvuf terimi SözLük Karşılığı Tasavvuftaki Karşılığı
  • Abdal: bilgin, şerefli, cömert İnsanları işlerine karışma izni verilmiş tasavvuf ulusu
  • aşk: aşırı sevgi ve bağlılık duygusu Kulun Allah'a olan sevgisi, ilahi aşk
  • Aşık: aşık olan, seven Allah'a erişmek isteyen
  • maşuk,canan: aşık olunan, sevgili Allah
  • Ehl-i harabat: meyhane sakinleri dervişler
  • Harabat: 1. harabe yerler 2. meyhaneler 1. Allah'a aşık olanın kalbi 2.tekke
  • Hüsn: güzellik İlahi güzellik
  • Saki: içki sunan Doğru yolu gösteren şeyh, mürşid
  • Şarap: içki İlahi aşk
  • Tecelli: açık, zahir olma Kalpte Allah'tan gelen nurların ortaya çıkması
  • sufi, sofi, mutasavvıf: Tasavvuf felsefesine bağlı kimse Dünya zevklerini ikinci planda tutup Allah sevgisini kazanmaya çalışan kişi
  • Vahdet-i Vücut: Varlık birliği Tek ve gerçek varlık Allah'tır.Tüm evren onunla birlik ve bütünlük içindedir.
  • Vücud-ı Mutlak: Mutlak varlık Asıl varlık Allah'tır,bütün varlıklar onun görüntüsü, yansımasıdır.
  • Hüsn-i Mutlak: mutlak güzellik Tanrı'nın güzelliği, kusursuz
  • insan-ı Kamil: olgun insan Nefis mertebelerini tamamlayıp kemale ulaşan kişi
  • Fenafillah: Allah'ın varlığı içinde yok olmak Nefsin arzularından geçip varlığını Allah için görmektir.
  • Masiva: bir şeyden başka olan şeylerin hepsi Allah'ın dışındaki her şey, kesret (çokluk) alemi
  • Enel-hak: ben Hakk'ım Tanrı bendedir. Allah'tan başka gerçek hiçbir varlık yoktur. İlk kez büyük İslam mutasavvıfı Hallac-ı Mansur söylemiştir.
  • Mürit: irade eden Bir tarikat şeyhine bağlanarak, ondan tasavvuf yollarını öğrenen onun doğruluğundan ayrılmayan kimse
  • Mürşid: İrşad, eden doğru yolu gösteren Tarikat piri,şeyhi
  • Pir: yaşlı, ihityar kimse Tarikat şeyhi, mürşit
  • Taht makamı: Hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk Tarikat şeyhliği, mürşitlik makamı
  • Hak Nefesi: doğru nefes Doğru söz, mürşidin sözlerinin Allah ile ilgili olması
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
16 Ağustos 2011       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Tekke Edebiyatı (Tasavvuf Edebiyatı)
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi

İslami Türk edebiyatı çağlarında tarikat mensuplarının vücuda getir­dikleri edebiyata "tasavvuf" veya "tekke edebiyatı" denir. Bu edebiya­tın kaynağı veya ideolojisi İslam tasavvufudur. Bununla beraber Tekke edebiyatı, dil, vezin ve nazım şekille­ri gibi dış unsurları bakımından milli değerlere, milli zevke sadık kalmıştır.

Hatta temel ideolojisinde bile milli ru­hu aksettirme yollarına girmiştir. Kadrosunda yüksek zümre şairleriyle birlikte saz şairleri de bulunan bu edebiyat, halk edebiyatı ile yüksek zümre edebiyatı arasında, bu iki ede­biyatı birbirine yaklaştıran ortalama bir edebiyat rol ve konumundadır.
13. yüzyıl, Anadolu'da Tekke ede­biyatının en canlı dönemidir. Bunun sonucu olarak da bu edebiyatın en bü­yük şairleri bu yüzyılda yetişmiştir.
13. yüzyılın, tekke edebiyatı ve onun temsilcisi açısından bunca verimli ol­masında, Anadolu Selçuklu sultanla­rının din ve tasavvuf büyüklerine de­rin saygı göstermeleri, öte yandan Moğol istilasından kaçan büyük so­filerin Anadolu'yu vatan edinmeleri rol oynamıştır. Türkistan'dan, Hora­san'dan ayrılan büyük din önderleri, Irak ve Suriye gibi yerleri de dene­mekle beraber, kendi iman hayatla­rına en uygun ortamı Anadolu'da bulmuşlardır. Mevlânâ'nın babası, Sultânü'l-Ulema denen Bahaüddin Veled, Hacı Bektaş-ı Veli bu büyük önderlerdendir. Fakat bu yüzyılın Tek­ke edebiyatının en kuvvetli temsilcisiAnadolu'nun bağrından yetişmiş olan Yunus Emre'dir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

26 Eylül 2014 / Misafir Cevaplanmış
29 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
2 Mart 2011 / Misafir Soru-Cevap
26 Nisan 2012 / dlfhf Soru-Cevap