Arama

Harp ve Sulh (Savaş ve Barış) - Lev Nikolayeviç Tolstoy

Güncelleme: 20 Mayıs 2010 Gösterim: 10.787 Cevap: 1
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
20 Aralık 2009       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Harp ve Sulh

Yazan LEV (LEO) NIKOLAVIÇ TOLSTOY
Sponsorlu Bağlantılar

Başlıca karakterler:


DEVLET GÖREVLİLERİ
Aleksander Pavloviç (1777-1825): Rus çarı I. Aleksander.
Napoleon Bonapart (1769-1821): Fransa İmparatoru I. Napoleon.
Avusturya'nın Kayzer'i I. Franz (Francais) (1768-1813): Mukad­des Roma İmparatoru II. Franz.
General Mihail Larionoviç Kutuzov (1745-1813): Smolensk Pren­si, Rus Silâhlı Kuvvetleri Mareşali.
Prens Piyotr Bagratin (1765-1812): Rus generali; Austerlitz'de hizmet etti ve Borodino'da öldü.
Kont Mihail Speranski (1772-1839): Çarın liberal bir vekili; 1809 -1812'de hizmet etti.
Kont Aleksi Andre'rviç Araktçeev (1769-1834): 1808den sonra Rus Savunma Vekili.
Kont Rastopçin: Fransız işgali sırasındaki Moskova Valisi.

ROMANDAKİ BAŞLICA AİLELER BOLKONSKİ AİLESİ
Prens Nikolai Andreiviç Bolkonski: önceleri silâhlı kuvvetler baş­kumandanı; sonra emekli. Otokrat bir insan; haşin tavır­ları, kendi çocuklarına hissettiği derin sevgiyi göstermesi­ni önler. İhtiyarlığında, tahammül edilemezcesine haşin ve kavgacı biri olur.
Andrey Nikolayeviç Bolkonski: Prensin oğlu; Lizaveta Karlovna ile evlidir; sonraları Nataşa Rostov ile nişanlanır; şerefli ve kabiliyetli bir insan, fakat karşılaştığı talihsizlikler onu melankolik yapar, hayal kırıklığına uğratır.
Lizaveta Karlovna Bolkonski (Liza, «Küçük Prenses»): Andrey'in karısı; doğum yaparken ölür.
Marya Bolkonski (Maşa, Marie): Prens Nikolai'nin kızı; babası­nın yanında cemiyetten uzak bir hayat sürer; evine düş­kün, sadık bir kadın; kendisinden feragat etme yetenekle­rine sahip; sonunda, Nikolai Rostov ile evlenir.
Nikolai Andreiç Bolkonski (Nikolinka): Andrey'in oğlu; narin ya­pılı, hissî ve öğrenmeğe istekli bir genç.

BEZUHOV VE KURAĞIN AİLESİ
Kont Kirili Vladimiroviç Bezuhov: Pierre'in babası; ahlâk düş­künü, çapkın bir adam; Büyük Katerina çağının ünlü züp­pelerinden.
Kont Piotr Kirilloviç Bezuhov (Pierre): Yaşlı kontun kütüğüne ge­çirilerek meşrulaştırılan oğlu; ilkin Elena Kuragin'le, ar­dından Nataşa Rostov'la evli. Parlak biri olmamakla bera­ber, nazik ve iyi niyetli, sâdık bir insandır, reform uğrun­da bir sürü idealist plânları vardır. Sosyal çevrelerde, ha­fifçe gülünç biri olarak bilinir.
Prens Vassili Sergyeviç Kuragin: Pierre'in meşrulaştırıldığı za­mana kadar Bezuhov ailesinin hukukî vârisi idi; dünya gör­müş, kendisini nasıl yücelteceğini bilen biri.
Ippolit Kuragin: Prens Vasili'nin büyük oğlu.
Anatol Kuragin: Vasili'nin küçük oğlu; müsrif ve dejenere.
Elena Vasilyavna Kuragin: Vasili'nin kızı, ve Pierre'in birinci ka­rısı, güzel bir kadın, fakat bencil ve aptal.
Katerina Semyonovna (Katiş): Vasili'nin kuzeni.

ROSTOV AİLESİ
Kont Uya Andreiç Rostov: Moskova sosyetesinin zengin bir men­subu; sevimli nazik ve tutumsuz.
Kontes Natalya Rostov (evlenmeden önce Şinşin): Karısı.
Nikoiai llyiç Rostov: Oğlu; sevimli bir genç olmakla beraber, özel bir maharet veya özelliği yoktur. İstikrarsız bir genç­lik devresinden sonra, ailesinin sorumluluğunu yüklenir. Sonya ile nişanlıdır; Marya Bolkonski ile evlenir.
Vera Rostov: Kont Rostov'un en büyük kızı; cazip ve zeki, fa­kat davranışları hoş değil. Berg ile evlenir.
Natalya llyınişha Rostov (Nataşa): Kontun küçük kızı; hercaî, iyi kalpli ve canlı bit kız. Sonunda Pierre'in karısı olur.
Piotr llyiç Rostov (Petya): Kont Rostov'un küçük oğlu; tez can­lı bir çocuk; 1812 harbinde ölür.
Sonya Semyonovna: Kont Rostov'un bir yeğeni; Rostov ailesin­de büyütülmüştür. Nataşa'dan daha fazla şahsından feda­kârlık yapabilen biridir; Nikola'ya âşıktır, fakat sonunda onu reddeder.
Alfonso Karliç Berg: Vera Rostov ile evlenen bir subay; kendi
çıkarı peşinde gider; yaşadığı hayattan memnundur.
Şinşin: Kontes Rostov'un bekâr kuzeni.

SUBAYLAR VE ZENGİN TOPRAK SAHİPLERİ
Marya Dimitriyevna Ahrostimov: Yaşlı, azimli bir dul kadın; Rostov'ların arkadaşı. Osip Aieksyeviç Bazdyev: Pierre'i, mason locasına takdim eden
bir mason.
Bilibin: Avusturya sarayındaki bir Rus diplomatı; nükteli sözler ve vecizeler söylemeğe meraklı hoşsohbet, nüktedan bir adam.
Matmazel Amelie Elourienne: Bir Fransız mültecisi; Prens Bol­konski ve Marya'nın arkadaşı. Anatole Kuragin ile kur yap­ması, Marya ile nişanlanmasını önler.
Vasili Fyodoroviç Denisov (Vaska): Nikoiai Rostov'un bir arka­daşı ve alayının bir subayı.
Dolohov: Bir piyade subayı; davranışları kötü olduğu, çok faz­la içtiği ve diğerleriyle düello yaptığından rütbssi indirilir.
Prenses Anna Mihaiovna Drutbetskoy: Sefalete düşmüş asil bir kadın.
Boris Drubetskoy: Anna Mihalovna'nın oğlu. Rostov un çocuklarıyle beraber eğitim görmüştür ve Nataşa'ya aşıktır. Jülie Karagin ile evlenir.
İlagin: Eskiye bağlı, misafirsever bir kır centilmeni; Rostov'ların komşusu.
Jülie Karagin: Zengin bir mirasyedi ve Marya Bolkonski'nin ar­kadaşı.
Ramballe: Bir Fransız subayı; Pierre esir düştüğü zaman onun­la arkadaşlık eder.
Anna Pavlovna Serer: Kraliçenin baş nedimesi ve Saint Peters­burg sosyetesinin önde gelen bir siması.
Tuşin: Austerlitz'de şerefli bir şekilde görevini yapan bir topçu subayı.
Villarski: Polonyalı bir kont ve mason.

VEKİLHARÇLAR - ASKERLER - KÖYLÜLER
Alpatic: Bolkonski malikânesinin işlerine bakan vekilharç. Dunyaşa: Marya'nın hizmetçisi.
Platon Karataev: Pierre esir düştüğü zaman esir olan ve onun­la arkadaşlık eden bir köylü; basit, neşeli, ve dindar bir adam.
Lavruşka: Denisov'un ve daha sonraları Nikolai Rostov'un vale­si.
Dlmitri Valiyeviç (Mitenka): Kont Rostov'un vekilharcı.
Tihon: Prens Bolkonski'nin valesi.


Hikâye

Harp ve Sulh, 1805'ten 1813'e kadar süren Na­poleon Harpleri sırasındaki Rusya hakkında muaz­zam bir romandır; kitabın sonsözü 1820'nin şartları göz önünde tutularak yazılmıştır. Hikâyenin tarihî fonunda üstünlük kuran Napoleon'dur; 1805'te ken­disini imparator ilân ettikten sonra, bütün orta Av­rupa'yı hâkimiyeti altına almak için hareket etmiş­tir. Napoleon, kendisine karşı cephe alan Rusya -Prusya Avusturya ittifakını Ulm, Austerlitz ve Je-na'da yaptığı savaşlar sonunda mağlûp etti. Çar, bir ara barış antlaşması dahi imzaladı (Tilsit, 1807), ve dünyayı, bu önceki düşmanı ile bölüşmeyi bile ak­lından geçirdi. Fakat barış, sadece bir nefes alma devresi idi ve 1812'de Fransızlar tekrar doğuya doğ­ru harekete geçtiler. Bu defa, kendi topraklarında harp eden Rus ordusu, geri çekildi ve kesin bir za­fer kazanamayan Napoleon'un ikmal hatları çok ya­yıldı. Borodino'daki kanlı fakat kesin netice verme­yen bir savaş sonunda (7 Eylül 1812), Ruslar, Mos­kova gerisine çekildi ve şehir Fransızlar tarafından işgal edildi. Napoleon, burada Rusların barış yap­malarını bekledi. Fakat onlar şehri baştanbaşa yak­tılar. Şehir artık oturulacak bir yer olmaktan çıktı­ğından, Napoleon, karda kışta Polonya'ya doğru çe­kildi. Karşı hücuma geçen Ruslar, Fransızları fena halde hırpalıyorlardı. 1812 Aralığında, Fransız or­dusu artık erimişti ve Napoleon imparatorluğu da iş­te o zaman öldürücü darbeyi yedi.
Rusya'daki dahilî politika, bu hâdiseleri yansıt­tı. Çar, Rus kültürü üzerinde hiç olmazsa aristokra­si arasında, Fransız nüfuzunun tamamen hâkim ol­duğu 1801'de tahta geçmişti. Aleksander'in kendisi, Avrupa liberalizminin tesiri altında kalmış ve bir ara Kont Speranski'in başvekilliği zamanında, Rus­ya'da, ilk anayasal reformlar yapılmıştı. 1812'den sonra ülkeye, milliyetçi reaksiyon hâkim oldu ve Fransız olan her şeyden nefret edilmeğe başlandı. Speranski atıldı ve iktidara muhafazakârlar geçti. Zulüm, 1825'te, öylesine dayanılmaz bir hâle gelmiş­ti ki, soyluların bazıları isyana teşebbüs ettiler (Aralıkçılarm başkaldırması), isyan, onlar için felâketli oldu.
Tolstoy, bu fon üzerinde, yüksek mevkide bulu­nan üç gencin hayatını, arkadaşları ve aileleriyle bir­likte ele alır. Belki, Çardan serflere kadar yüz kim­se isimleriyle anlatılır. Roman, imparatorluk kon­şeylerinden, erler arasındaki sohbetlere kadar her-şeyi kapsar. Maamafih, odak noktaları, üç kişi üze­rinde toplanmıştır. Prens Andrey Bolkonski, Cont Pierre Bezuhov ve Kont Nikolai Rostov.

ANDREY
Prens Andrey, kızı Marya ile birlikte Smolensk civarındaki malikânesinde cemiyetten uzak bir hayat yaşıyan emekli bir subayın, Prens Nikolai Bolkonski'nin oğludur. Andrey evlidir ve Saint Petersburg'da oturur, fakat yaşadığı hayatın baskıları altında huzursuzluk duyar ve cemiyette yükselmek ister. Bu fırsat, 1805 seferberliği sırasında eline ge­çer ve General Kutuzov'un yaveri olarak Rus or­dusuna katılır; hâmile karısını babasının ve kız kar­deşinin yanına bırakır.
Avusturyalıların Ulm'da mağlup edilmelerin­den kısa bir müddet sonra, Andrey kendisini göster­meğe başlar. Avusturya ve Morovya'daki küçük ça­tışmalarda yer alır ve Austerlitz savaşından önceki strateji konferanslarına katılır. Savaşta kahraman­ca çarpışır, fakat yaralanır ve bu hâli ile savaş mey­danında terkedilir. Ailesi, onun öldüğünü sanır, fa­kat haber karısından gizlenir. Andrey, nihayet Rus­ya'ya gider ve karısının doğum yaparken öldüğü sı­rada babasının malikânesine ulaşır. Bebek yaşar, kendisine Nikolai adı verilir ve bakmaları için, Mar­ya ve eski prense (babası) bırakılır.
Andrey, ordudan ayrılır ve vaktinin büyük bir kısmını, babasının malikânesinde düşünceli bir tarz­da geçirir. Onun bu emekliliği 1806'dan 1809'a ka­dar sürer; nihayet, kabuğundan çıkarak âmme işle­rinde yer almağa karar verir. Bir ara, Speranski'nin çevresindeki liberaller arasına katılır, fakat kısa bir zamanda hayal kırıklığına uğrar. Daha sonra, Kont Uya Andreiç Rostov'un kızı Nataşa ile arkadaşlık et­meğe başlar ve hayata yepyeni gözlerle bakar.
Andrey'in babası' yaşlı prens, oğlunun ikinci ev­liliğine karşı çıkar ve bir sene beklemesini ister. Andrey, bunu mütereddit bir şekilde kabul eder ve Nataşa'ya olan hürmetinden ötürü, onun kendisine bağlı kalmak zorunda olmadığını gösterircesine, ni­şanlandıklarını ilân etmez. Sonra bir iş için ayrılır, Nataşa'yı, arkadaşı Pierre Bezuhov'a bırakır ve Na­taşa'ya, herhangi bir zorlukla karşılaştığı zaman, ar­kadaşına güvenebileceğini söyler. Pierre'in kötü ruh­lu karısı, Andrey'in yokluğundan, istifade eder ve Nataşa'yı, kendi erkek kardeşi Anatol Kuragin ile evlenmeğe ikna eder. Anatol, önceki gizli bir evlili­ği neticesinde karısı var ise de, Nataşa'ya, beraber­ce kaçmayı teklif eder. Nataşa, Andrey ile nişanlılı­ğını bozar, fakat Anatol'in kendisini aldattığını an­lar. Küskün ve hayal kırıklığı içindeki Andrey artık, onu görmek istemez.
Napoleon, 1812'de Rusya'yı istilâya başlar. And­rey, şimdi ne yaptığını bilmez hırçın bir adam ha­line gelen babasının yanından ayrılır ve tekrar üni­formasını giyer. Smolensk'in Fransız kuvvetleri ta­rafından zaptedilmesi üzerine, Marya ve babası, ma­likâneyi terkeder. ihtiyar prens, kalb sektesinden ölür ve Marya, isyankar köylüler arasında tek ba­şına kalır. Nihayet, Nataşa'nın kardeşi Nikolai Ros­tov kendisini kurtarır. Andrey de bu arada, Borodi­no savaşma katılır ve ağır yaralanır. Kendisi Mos­kova'ya götürülür ve Nataşa ve ailesi Andrey'i bu­lurlar. Nihayet Andrey ve Nataşa barışır. Nataşa, Moskova'nın kuzeydoğusunda Yaroslavl'da ölen Andrey'in başucundan ayrılmaz. Nikolinka adındaki çocuk ise, Marya ve kocası tarafından yetiştirilir. (Marya, nihayet Nikolai Rostov ile evlenmiştir.) Ki­tabın sonunda, çocuğu, hâtırasına perestij ettiği ba­basına lâyık olmak için çalışan hissî bir genç olarak görüyoruz.

PIERRE
Andrey'in en yakın arkadaşı olan Pierre Bezuhov, Kont Bezuhov'un, Avrupa'da özel hocalarla ye­tiştirdiği gayri meşru çocuğudur. Romanın başlangı­cında, ölmek üzere olan babasının yanında bulun­mak üzere Rusya'ya gelmiştir. Şişman, hantal ve sos­yal hayatta beceriksiz bir genç olan Pierre, heyecan­lı bir Bonapartçıdır. Babasının ölümünden sonra, Pierre'in durumu birdenbire değişir: babası, kendisini nüfus kütüğüne geçirmiş ve böylece, Kont unvanını tevarüs edebileceğini belirtmiştir. Kont Bezuhov'un ilk vârisi Vasili Kuragin, hukukî bir şekle bürünme-den önce, bu vasiyetnameyi ortadan kaldırmak ister. Bunda başarılı olamayınca, Pierre ile arkadaşlık eder ve onu, kendi kızı Elena Vasiyevna Kuragin ile evlenmeğe ikna eder. Bu mesut bir evlilik değildir. Elena güzel bir kadındır, sosyetede göz kamaştırıcı bir mevkii vardır; fakat son derece bencil, şehvete düşkün, dejenere biridir. Pierre, karısının kayınbi­raderi Anatol Kuragin'in sefih arkadaşı Dolohov ile ilişki kurduğundan şüphelenir. Nihayet, Pierre ve Dolohov düello yaparlar ve Dolohov yaralanır. Ar­tık beraberce yaşayamayacaklarını anlayan karı ko­ca ayrı yaşamaya karar verirler (1806).
Pierre, şimdi hissî çalkantılar içindedir. Bir ara, kendi mahallî idealizmi, Osip Aleksyeviç Bazdyev adında birisinin ısrarı ile katıldığı Mason cemiyetin­de ifadesini bulur. Bu cemiyet, ona, saflaştırılmış bir dinin ve pratik hayır işlerinin bir belirtisi olarak gö­rünür. Bu tesir altında sosyal reformlar getirmek, kendi malikhânesinin bulunduğu yerde mektep ve hastahane inşa etmek ister. Bunda, hiç de başarılı olamaz, kendi adamları kendisini aldatırlar. Niha­yet, kendi locasının önde giden üyeleri, onun ahlâkî ve sosyal reformuna ilgi göstermeyince, masonlar­dan da hayal kırıklığına uğrar. Bazdyev, maamafih bir iş başarır: Pierre'in, hiç olmazsa zahiren, karısı ile barışmasını sağlar (1809).
Prens Andrey, bu sırada (1801), karısının ölü­münden sonraki inziva hayatından sıyrılır ve Pier-re, onun, Nataşa Rostov ile evlenmesini ısrarla söy­ler. Fakat Nataşa, Anatol Kuragin ile kaçmak istedi­ği zaman, Pierre, Nataşa'ya, evli bir erkek tarafın­dan nasıl aldatıldığını gösterir. Yine Nataşa ve Andrey'yi barıştırmak isterse de, bunda başarılı olamaz. Sonunda Nataşa'yı kendisinin sevmeğe başladığını görünce, onunla görüşmemeğe karar verir.
iki sene sonra, Pierre'in karısı anjinden aniden ölür ve Pierre artık serbesttir. Fakat ülkede olup bi­tenler, özel meselelere yer bırakmaz. Fransız kuv­vetleri Rusya'yı istilâ etmişlerdir. Pierre, sivil bir müşahit olarak Borodino savaşında yer alır daha sonra Moskova'ya döner. Maamafih, şehirdekilerin ekserisi, Moskova'yı terkeder veya terketmeğe ha­zırlanır. Pierre, şekil ve kıyafetini değiştirir ve Mos­kova'da kalır, Napoleon'u öldürmek için bir takım plânlar tasarlar. Muhtelif maceralardan sonra, ken­disini kundakçılıkla itham ederek tevkif ederler ve idam edilmekten kaçarak zor zahmet kurtu­lur. (1812)
Pierre esir düştüğü zaman, kendisine, din yolu ile insanlığı Masonların iddialı ve akla dayanan doktrinlerinden çok daha fazla nasıl seveceğini gös­teren bir adamla tanışır. Bu, Platon Karataev adın­da basit ve cahil bir er olmakla beraber, neşeli bir insandır; saf ve temiz dindarların sevgi ve kardeşlik hisleri yaratacağını gösterir. Gerçi Karataev, kendi­sini ele geçirenler tarafından öldürülürse de, Pierre onun tesirini uzun zaman hisseder.
Fransız ordusu ile birlikte Batı Rusya'dan çeki­len Pierre'i, Kosak askerleri kurtarır. Moskova'ya döner, malikânesini onarır ve nihayet Nataşa ile ev­lenir (1813). Bu defa, mutlu ve semereli bir evlilik yapmıştır. Kitabın sonsözü, Pierre'yi yedi sene son­ra (1820) gösterir. Artık huzura kavuşmuş, fakat es­ki sosyal idealizmi canlılığından bir şey kaybetme­miştir. Kitapta, onun, başarılı olmayan Aralık isyan­cıları arasında yer alacak liberallere katılacağı imâ ediliyor.

NIKOLAI
Kitaptaki üçüncü aile Rostovlardır. Onlar, ne Kuragin'ler gibi kötü ruhlu, ne de Bolkonskiler gibi maharetli insanlardır. Onlar, alelade, fakat iyi in­sanlardır; hâdiseler üzerinde derinden derine düşün­mezler, insanlara sevgi ile muamele ederler, hayat­ta olmaktan zevk duyarlar. Babaları Kont Uya Ros-tov, müşfik ve nazik bir insan olmakla beraber, son derece tutumsuzdur. Evinde dört çocuğu ve kendi ailesinin bir mensubu gibi büyütülen Sonya adın­da bir yeğeni vardır. Sonya, çocukluğundan beri, ai­lenin en büyük oğlu Nikolai'ye âşıktır.Nikolai, bir subay olarak, 1805 yılında, Pavlog-rad alayı ile birlikte Avusturya'ya gider. Rusya, müttefikleri üzerindeki baskıyı hafifletmek için böl­geye birlik gönderir. İlk çatışma, onu fena halde ür­kütür, fakat yine de, ismini lekeleyecek tarzda ha­reket etmez. İkinci çarpışmada, Schöngraben'de, ha­fif bir yara alır ve savaş yerinden kaçar. Yaralan­dığı haberi ailesine ulaşır ve onlar Nikolai'ye bir kahraman diye bakarlar. Nikolai, harbi mübalâğalı bir şekilde anlatır, kendisini büyük bir kahraman olarak gösterir. Austerlitz'de vatanseverlik hisleriy­le hareket eder ve Çar'a büyük bir hizmet yapmayı tasarlar. Savaş sırasında, Çar'a iletmesi için kendi­sine bir mesaj verilirse de, Çar'ın bulunduğu yere çok geç ulaşır ve mesaj da böylece değerinden kay­beder ve gerçekte de Çar'ın yanma çıkacak cesare­ti kendisinde bulamaz.
Nikolai, Moskova'ya döner ve 1806 kışında iyi ve hoşça bir vakit geçirir. Pierre, Dolohov'la düello yaptığı zaman, Nikolai, Dolohov'un yedeğidir. Dolohov, bu dostluğu, Nikolai'nin sevgilisi Sonya'ya ev­lilik teklif etmek suretiyle gösterir. Kız, onun bu teklifini kabul etmeyince, Dolohov, iskambil oyu­nunda Nikolai'yi yıkar. Nikolai, 43,000 ruble kumar borcunu öder, ve bunu büyük bir ders kabul ede­rek alayına döner. Eylau savaşından (1807) sonra, Polonya'da hizmet eder ve Aleksander ve Napoleon' un Tilsit'de görüşmelerinde bulunur. Artık, iyi bir askerdir, harp tecrübesi görmüş ve korkaklığı kal­mamıştır.
Bu arada, Rostovların malî durumları bozulur. Kızlarının evlilikleri yaklaşmaktadır ve onların iyi bir şekilde evlenmeleri de önemlidir. Vera adındaki en büyük kızları, kendisine iyi bir başlık verdiği Berg adında bir subayla evlenir. Kontes, Nataşa ile evlenmek isteyen bir genci, çok fakir diyerek redde­der. Aynı sebepten ötürü, Nikolai ve kuzeni Sonya arasındaki aşkı söndürmek, ve Nikolai'ye zengin bi­rini bulmak ister. Fakat Nikolai, bir bezirgan evli­liği yapmak istemez. Nataşa, parlak ve zengin And-rey ile nişanlanır, fakat daha önce belirtildiği üze­re, Nataşa, hercaî biri olduğunu gösterir ve nişanı bozar. Bu arada, müsrif yaşayış devam eder: Tolstoy, Rostov malikânesindeki hayatın -avlanma partileriy­le, komşulara yapılan ziyaretlerle ve Noel şenlikle-riyle- hatırdan çıkmayacak manzarasını gözlerimiz önüne serer (1810).
Diğer iki ailenin durumunda da olduğu gibi, 1812 istilâsı, Rostov ailesinde de bir kriz yaratır. Ni­kolai, alayında görevlidir ve kendisine kahramanlık madalyası verilmiştir. En küçük oğulları Petya da, ağabeyi gibi subay olmak ister. Smolonsk'ten çekil­dikleri sırada, Nikolai, daha önce anlatıldığı üzere, Marya Bolkonski'ye rastlar ve yardım eder. Bu ara­da, ikisi arasında romantik imkânlar doğarsa da, Ni­kolai, Sonya'ya söz verdiğinden ötürü pişmanlık du­yar.
Moskova yandığı zaman, Rostovlar mallarını mülklerini kaybederler, fakat ailenin maruz kaldığı daha da büyük felâket, Fransızlarla yapılan küçük bir çatışmada Petya'nın ölümüdür. 1813'te yaşlı kont, aileyi iflâs ettirdiğini pişmanlıkla idrak ederek ölür. Malikâne satılır ve aile kiraladıkları başka bir yere taşınır. Bu şartlar altında, Sonya ve Nikolai'nin evlenmesi düşünülemez, zira her ikisi de beş parasız­dırlar. Sonya, Nikolai'ye anlayışlı bir mektup yaza­rak onu, vaadinden kurtarır.
Roman sona ererken, geride kalan gençler, ta­raflar için yarar sağlayacak tarzda evlenirler. Nata­şa, 1813'te, kendisine bir zamandır sessiz bir tarzda âşık olan Pierre ile evlenir ve Nikolai de şimdi Marya Bolkonski ile evlenmek için serbest kalmıştır. Ül­kede barış da kurulduğundan, Nikolai, muhafazakâr bir kır centilmeni olarak hayatını sürdürür. Karısı­nın mülkünü sorumlu bir tarzda yöneterek, aileyi, tekrar varlıklı bir hale getirir. Aileler-arası evlilik­lerle birleşen bu üç aile, artık huzur içinde ve mesut­turlar.


Tenkid

Harp ve Sulh, öylesine heybetli bir başarıdır ki, onu, bir romandan ziyade bir destan olarak ele al­mak gerekir. Şüphesiz, kitapta, normal büyüklükte üç romanlık malzeme vardır. Tolstoy, bize, bir değil üç kahraman verdi ve onları orduların, imparatorla­rın ve Avrupa tarihindeki akımların oluşturduğu bir fon üzerinde ele aldı.
Harp ve Sulh'u, bir çok açılardan inceleyebiliriz. Bunun başlıca yollarından biri, kitabı, Rus cemiye­tinin, bilhassa asiller sınıfının, bir incelenmesi ola­rak ele almaktır. Bu, imtiyazlı bir sınıf, Batılaşmış bir eliftir; Fransızcayı kendi dilleri kadar rahat ko­nuşur, lüks bir hayat yaşar ve ülkeyi ancak kendi­lerinin yöneteceklerine inanırlar, öteki aşırı uçta, gayet ağır şartlar altında çalışarak sosyal yapıyı des­tekleyen serfler (toprak köleleri) vardır. Böyle bir durum, bir sınıf çatışması ihtimalini gösteriyor ise de, Tolstoy, bunun önemini küçümser. Bir ara, Bogutçarova'da, huzursuzluk mırıltıları ortaya çıkarsa da, genellikle, efendi ve hizmetçi arasındaki ilişki ta­biîdir; bu ilişkide, tarafların sosyal sınıflan belirli bir rol oynamaz; tıpkı, Rostov ve Danilo, veya Ilagin ve vekilharcı arasındaki ilişkide olduğu gibi. Bu manzarada, bir sınıf, bilhassa yer almaz: Tacirlerden, küçük devlet memurlarının ve alt kademelerdeki ruhban sınıfı mensuplarından oluşan burjuvazi. Aris­tokrat Tolstoy, Rus kütleleri için sevgi ve hürmet besler, fakat onların sosyal merdivende yükselmeleri gerektiğini savunmaz.
Harp ve Sulh'un sahnesi, Rusya'nın ötesine uza­nır; bu sahne Avrupa'dır. Tolstoy, o zaman, kıtayı silip süpüren kuvvetler arasındaki muazzam çatışma­nın mâhiyeti üzerinde durur. Tarihi, «büyük hâdise­leri büyük insanların yarattıkları» açısından ele alan kahramanca görüşe katılmayan Tolstoy, insanları, tarihin âletleri olarak görür, onun yaratıcıları ola­rak değil. Generaller ve politikacılar, kontrol ettik­lerini sandıkları kuvvetleri anlamazlar ve Tolstoy'un görüşüne göre, Napoleon bile sunî bir maceracıdır; hâdiseler kendisi aleyhinde akmağa başladığı vakit ne yapacağını bilemez, şaşırır. Romanda, Tolstoy'un en fazla sempati beslediği tarihî şahsiyet, ne Çar, ne parlak başvekil Speranski'dir. Tolstoy'un tarihî kah­ramanı Kutuzov'dur: Yaşlı, hantal, anlayışsız, kaba bir askerdir: Mecbur kalmadıkça çarpışmaz, ama ta­rihin akışının ne zaman kendisi lehine döneceğini bilecek kadar Rus karakterinin içgüdüsel özellikleri­ne sahiptir.
Kitabın adının da gösterdiği gibi, harp ve sulh arasındaki gidiş gelişler, kitabın ana ritmi'ni hazır­lar ve kitapta yer alan her karakterin hayatına tesir eder. Kitapta, başka çelişki ve çatışmalar da var: Asiller ve köylüler, Fransız ve Rus dilleri, kültürlü ve sade insanlar arasındaki kutuplaşmalardan bahset­tik. Bundan başka iyi kalpli Pierre ile karısının kö­tü niyetli ailesi Kuragin'ler arasında; parlak, yerin­de duramayan entellektüel Bolkonski'lerle daha zi­yade düşüncesiz hareket eden Rostov'lar arasında; modern yeni hükümet merkezi ile eskisinin rahat­lık ve huzuru arasında; Rostov'ların partilerindeki neşe ve eğlencelerle Kont Bezuhov'un ölümü ara­sındaki ağırbaşlılık ve ciddiyet arasında; ümit ve ümitsizlik arasında gidip gelen Andrey'de; ilmî bir tarzda yetiştirilen Alman generalleri ile sezgilerine göre hareket eden Bezuhov arasında; bir imparatoru öldürmeğe hazırlanırken bir çocuğun hayatını kur­taran Pierre'deki çelişkiler. Bütün bunları kısa bö­lümler ve hızla değişen manzaralarla ele alan Tols­toy, âcil ve süratli hareketlerle dramatik bir gergin­lik yaratır.
Kitaptaki karakterler çok sayıda ve değişiktir, ve hepsi, ikinci derecedekiler dahi, belirli özelliklere sahip fertler olarak, hatırdan çıkmıyorlar. Bir bütün halinde ele alındığında, ikinci derecedeki karakterler oldukça statiktirler. Özellikleri kesinlikle belirtilme­sine rağmen, sadece dışarıdan gösterilirler ve pek az değişirler, öte yandan, Pierre, Andrey, Nikolai ve Nataşa tam manasıyle üç boyutludurlar. Onları, pek çok noktalardan görüyoruz: birbirlerine nasıl görü­nüyorlar, yabancılara nasıl görünüyorlar ve kendi­lerine nasıl görünüyorlar? Üstelik, olgunlaştıkça de­ğişiyorlar. Nataşa, küçük bir kız olmaktan çıkar, hop­pa bir genç kız haline gelir ve sonunda evli, ağırbaşlı bir kadın olur. Gençliğinde çılgın bir hayat yaşayan Nikolai, sorumluluk hisleri duyan bir kır centilmeni haline gelir. Andrey dahi, ölüm ânında, bütün haya-tmca erişemediği huzura kavuşur. Romandaki belli başlı karakterler, tatmin edici bir hayata kavuşurlar. Tolstoy'un şunu söylemek istediği anlaşılıyor: Saade­tin sırrı, imparatorlukların çatışmalarında veya dev­let adamlarının hareketlerinde değil; biribirlerini sevmeyi bilen ve kendilerini beşeriyetin müşterek iç­güdülerine açık tutan alelade insanların dramatik ol­mayan özel hayatlarmdadır. Bu hayatın en saf misâli de Karataev'dir.
Eğer romanda bir kusur var ise, sonraki bölüm­lerin canlılıklarını kösteklercesine, tarihin mânası­nın uzun uzadıya anlatılmış olmasıdır. Kitabın ikin­ci baskısında buraları çıkarıldı ise de, sonraki bas­kılarında yeniden getirildi. Keşke, Tolystoy, tarihin anlatılması işini yine tarihe bıraksaydı. Yine, plân­daki bazı kısımlar,- bilhassa, yaralanmış Andrey'i Rostov'ların karşısına çıkaran tesadüfte olduğu gibi, biraz sunî görülüyor. Maamafih, bunlar, sadece kü­çük ve önemsiz lekeler. Kitap,, bir bütün halinde, kapsamında öylesine geniş, hareketinde öylesine can­lı, karakterlerinde öylesine nüfuz edici, realizminde öylesine ikna edicidir ki, okuyucu, kendisini, bir ro­manda değil, bizzat hayatın içinde bulunduğunu his­sediyor.

Yazar
Leo Nikolaeviç Tolstoy, 1828'de, ailesinin, Moskova'nın gü­neyindeki Tula şehri yakınındaki Yasnaya Polyana malikânesin­de doğdu. Ailesi zengin toprak sahipleriydiler; ve bazıları da, Harp ve Sulh'taki karakterlere model alındılar. Böylece, Prens Bolkonski, Tolstoy'un, annesi tarafından büyük babası Prens Volkonski'dir ve Nikolai ve Uya Rostov da babası ve babasının babasıdır. Romandaki Sonya ve Marya'nın da aüede prototip­leri vardır ve iki aile arasındaki ilişkiler de romandakini çok andırıyordu.
Tolstoy'un eğitimi özel Fransız hocalarına bırakıldı; Kazan Üniversitesini üç senede tamamlamasına rağmen, diploma al­madı. Bir müddet aylak gezdikten sonra, asker oldu, Kafkas­larda bir kaç sene kaldıktan sonra Kırım Harbi'nde yer aldı. Bu tecrübe, ona, ordu hayatı ile iyice ünsiyet kazandırdı ve o da bu tecrübelerini Harp ve Sulh'ünde açıkça belirtti. Avrupa'da iki seyahat yaptıktan sonra, ailesinin malikânesine döndü, hâkim oldu; ve köylünün sofistik olmayan hayatının ahlâkan ve entel-lektüel bakımdan, medeniyetin sunî standartlarından daha sağ­lam olduğunu söyleyen Rousseau'nun prensipleri yolunda gi­derek, kendi toprağını işleyenler için bir mektep yaptırdı.
1862'de evlenen Tolstoy, bu hayatında güçlüklerle karşılaş­tı. Karısı Sophie Behrs, henüz çocuk denecek yaşta idi. Cinsî bakımdan henüz uyanmamış kız, kocasının fizikî arzularının şid­detine hazırlıklı değildi. Meseleyi daha da kötüleştiren nokta, Tolstoy, evlilik öncesi cinsî ilişkilerini kaydettiği hâtıra defterini karısına gösterdi ve karısı, onun bu gösterişçi samimiyetinden tiksinti duydu. Aşk ve seks'i kaynaştıramayan Tolstoy, sonunda, fizikî aşkı tamamen reddetti en iyi durumun evlenmemek, bekâr kalmak olduğunu, ve trajedilerin en büyüğünün evlilik yatağı ol­duğunu söyledi. Bu inanışlarına rağmen, yine de, on üç çocu­ğa babalık yapmasını becerdi.
Tolstoy'un bir yazar olarak hayatı, 1852'de, Çocukluk yılla­rını anlatan hikâyesi ile başladı. Askerlik tecrübeleri sayesinde, Kafkasların sahne alındığı Kossaklar'ı ve Kırım Harbi'ni anlatan Sivastopol'ü yazdı. Fakat şaheserleri Harp ve Sulh ile Anna Karenina'dır. Birincisinin yazılmasına 1864'te başlandı ve 1866 ile 1869 arasında tefrika edildi. Kitabın gözden geçirilmiş bir şekli 1873'te yayınlandı; ve kitabın nihaî ve kesin 1886 baskısı, as­lında, 1869 baskısıdır. Anna Karenina ise, 1873 ve 1877 arasın­da yazıldı.
1877'de Tolstoy'un hayatında büyük bir kriz görüldü; ve kendisini tamamen dine verdi. Tolstoy, Ortodoks kilisesinin ina­nışlarına göre yetiştirilmişti, fakat çocukluk yaşlarından sonra dnî inanışları gevşedi. Hayatının ilk yıllarında, romanının karakterlerindeki, Pierre ve Andrey'deki bir çok şüphelerinin ken­disinde de mevcut olduğu anlaşılıyor. Elli yaşına geldiği zaman, varlığının, dinî inançlarla da desteklenmesi gerektiği inanışına derinden sarıldı. Hayatının bu safhasını, Bir İtiraf adlı kitabında anlatır. Onun İnanışları, kendi kanaatınca, Aziz Paul ve diğer­leri tarafından İlâve edilmiş kısımlarından arınmış, saf ve temiz Hıristiyanlıktı; gerçekte, Buda, Sokrat, Lao Tzu, veya diğer bü­yük hocaları öğrettiklerinden farklı olmayan bir tür Hıristiyan­lık. Tolstoy'un Hıristiyanlıkta reddettiği «dejenerelikler» arasında, insanların dünyaya günahkâr olarak geldikleri, günahların, muh­telif yollarla affedilmesi, Teslis (üçlü birlik) ve Allah'ın insan şeklinde vücut bulması idi. Onun inanışına göre, Hıristiyan di­ninin çekirdeğini, evrensel sevgi ve şiddetten tamamen kaçınıl­ması oluşturuyordu.
Siyasî fikirleri de aynı şekilde aşırı idi. Tolstoy'un inanışına göre, devlet şeytanî bir müessese idi; ve mülkiyet ve kanunlar da dahil, devletin bütün müesseseleri hırsızlık veya çıplak kuv­vet üzerinde kurulmuştu. Onun ideal cemiyeti, bir çeşit anarşik ütopya idi. Riyazat âlemine dalan bir kimsenin bu tür fikirleri­dir ki, aslında cinsî hisleri kuvvetli olan Tolstoy'a seks'i red­dettirdi ve buradan hareketle sanatı veya hiç olmazsa, ahlâkî bir gayesi olmayan sanatı, veya basit ve iyi hisleri harekete getirmeyen sanatı da reddetti. Böylece, o zamana kadar ken­disinin yazdığı yazılara olduğu kadar, Shakespeare'e dahi hü­cum etti.
Artık yazılarının ekserisi polemiksel veya didaktik idi: İnan­dıklarım, Şu Halde Ne Yapmalıyız? Allah'ın, Dünyası Sizin Kendi İçinizdedir ve Sanat Nedir? Tolstoy'un bu yazıları etrafında mü-ridler topladı ve ahlâkî bir hoca olarak dünya çapında şöhrete ulaştı. Kendisiyle muhabere edenler arasında Gandi de vardı. 1884'ten sonra, Tolstoyizm teşkilânlanmış bir mezhep haline geldi, Tolstoy'un malikânesi Yasnaya Polyana da bu mezhebin «Tekke»si oldu. Tolstoy, şimdi, bu görüşlerine ayak uydurarak yeni bir hayat tarzını benimsedi. Bir köylü gibi giyindi, elleriyle çalışmağa başladı ve et yemedi. Zenginliğin bir kötülük oldu­ğuna inandığından, bütün mülkiyet ve telif ücretlerinden vazgeç­mek istedi ise de, bu noktada karısı araya girdi. Böylece, her şeyini karısına bıraktı ve kendi evinde, daha önce yaşadığı şe­kilde, teorik olarak meteliksiz, fakat gerçekte rahat bir ömür sürdü.
Tolstoy'un son seneleri, Sophia ve müridleri, bilhassa Tols­toyizm kült'ünde kendisini bir çeşit baş rahip ilân eden Vladimir Çertkoff adında birisi arasındaki sürtüşmelerden dolayı acı ve ıztıraplı geçti. Evindeki hayatı tahammül edilemez bulduğundan, ve belki de, yeni inanışlarının kendisine barış ve huzur getirme­diğini anladığından, 1910 senesinde, gizlice, karısından ve evin­den ayrıldı ve böylece seksen iki yaşında, gayesizce dolaşmağa başladı. Belirli bir hedefi yoktu. Sıhhati iyice bozulana kadar git­ti ve küçük bir kasabanın demiryolu istasyonunda zatürrieye ya­kalandı. Karısı Sophie çağırıldı; fakat Çertkoff Tolstoy'un artık onu tanıyamayacak bir hâle gelene kadar, karısını gösmesine müsade etmedi. Nihayet, peşindeki müridleri, gazeteciler ve hat­ta sinsma haber kameraları arasında 9 kasımda öldü.
Ayrıca Bknz: Lev Nikolayeviç Tolstoy

MsXLabs.org & 100 Büyük Roman

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
20 Mayıs 2010       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Savaş ve Barış (roman)
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Savaş ve Barış (Rusça: Война и мир, Voyna i mir), Napolyon döneminde gecen Rusya ve Fransa arasındakı çekismeli savaşı anlatmasının yanında saray hayatı ve saray insanlarının bulundukları konumlardan nasıl değişikliğe uğradıgı da anlatılmaktadır.

Kurgu
Savaş Rusya ile Fransa arasındaki bitmek bilmeyen vahşet, barış ise kişiler arasında yaşanan aşklardır.

Gelişim
Piyer’in babasının hastalanıp ölmesi.
  • Savaş hazırlıklarının yapılması ve savaşın başlaması.
  • Piyer ile Helen’in evlenmesi.
  • Andrey’nin esir düşmesi.
  • Piyer’in Dologhow ile düello yapması.
  • Prens Andrey’nin dönüşü ve Prenses Lisa’nın ölümü.
  • Kont Piyer’in Kontes Helen'i tekrar kabul etmesi.
  • Andrew'in Natacha'ya aşık olması.
  • Nataşa’nın Anatol’a aşık olması.
  • Savaşın tekrar başlaması.
  • Andre’nin tekrar ortaya çıkması.
  • Piyer’in esir düşmesi.
  • Andre’nin ölümü.
  • Nataşa ile Piyer’in evliliği.
  • Nikola ile Mari’nin evlenmesi.
Karakterler

Piyer
İri yapılı, cesur bir adamdır, fakat biraz çekingendir. Babası Prens Bezukof’un nikahsız bir kadından olma çocuğudur. İlk olarak Elen’i sevmekteydi fakat daha sonra Nataşa’ya değişik duygular hissetmeye başlamıştır. Fakat Andre’den dolayı ona açılamamaktadır. Karısının ölümünden sonra ona daha da aşık olmaya başlamıştır.Andre öldüğünde evlenmişlerdir.

Andre
Kısa boylu cesur ve akıllı bir askerdir. Prenses Liza ile evlidir. Karısı doğururken öldükten sonra Nataşa’ya açılmaya karar vermiştir. Son savaşta ağır yaralanması sebebiyle hayatını kaybetmiştir. Arkasında yetim bir çocuk bırakmıştır. Piyer’in iyi bir dostudur.

Nikola
Çok büyük bir vatanseverdir. Ailesine çok düşkün, hep onların dediğinin olmasını isteyen bir karakterdir. Hatta bu sebepten dolayı, biraz da çıkan aksiliklerden dolayı sevdiği kızı, Sonya’yı terk etmiştir. Daha sonra gölünü Prenses Mari’ye kaptırıp onunla evlenmiştir. Savaşa askerlik yapmaya gitmiştir.

Nataşa
Yaşadıklarından çok çabuk etkilenen bir kızdır. Aşk bakımından kararları çok değişmektedir. Önce Boris’e gönlünü kaptırır, daha sonra Andre’ye, sonrasında Anatol’a ve sonra tekrar Andre’ye dönmüştü, fakat Andre aynı günlerde ölür. Bunun etkisini üzerinden attığında Piyer’le evlenmiş ve mutlu bir yaşam sürmüşler.

Sonya
Fakir ama çok güzel bir kızdır. Kuzeni Nikola’yı sevmektedir ve aşkı karşılıksız değildir, fakat bir süre sonra ona bir mektup yazarak ayrılmıştır. Nikola, Mari ile evlendiğinde Mari’den nefret etmeye başlmıştır.

Mari
Biraz çirkindir, fakat vefalı bir insandır. Babasının ona o kadar çektirmesine rağmen onu ölümüne kadar yalnız bırakmamıştır. Nikola’yı sevmektedir.

Elen
Çok güzel, fakat huysuzdur. Erkeklerin hepsi ona hayrandır. O yaşadığı yanlış bir şeyden dolayı Piyer’le kısa süreliğine bozuşur. Daha sonrasında anjinden ölür.

Liza
Andre’nin eşidir ve ona çok bağlıdır. Çok güzel bir kadındır ve bir o kadar da güzel huyludur. Doğum yaparken ölmektedir.

Denisof
Oldukça cana yakın ve samimi bir insandır. Nataşa’yı sevmektedir, fakat Nataşa ona yüz vermeyince vazgeçer.

Dolokof
Denisof’un tam tersine bir adamdır. Bir zamanlar Piyer’in arkadaşı idi, fakat Piyer’in karısı Elen’i lekelemesi sebebiyle Piyer onu arkadaşlıktan siler. Daha sonra Sonya’ya bir evlilik teklifinde bulunur fakat Sonya onu kabul etmeyince vazgeçer.

Tarihi arka plan
Bu olay 1804’lerde başlamıştır. Fransa-Rusya savaşları dönemini anlatmaktadır.

Mekan
Olayın geçtiği veya söz edilen belirli bir yer yoktur; birkaç yer mevcuttur. Bunlar Lisi-Gori, Moskova,St. Petersburg ve Çar'ın sarayıdır.

Dil
Yazar akıcı ve sade bir dil kullanmıştır. Bu doğrultuda anlatımda açık ve akıcıdır. Yer yer süslü anlatımlara yer verilmiştir. Fakat geneli sade bir şekilde yazılmıştır.


Ayrıca Bakınız.= Lev Nikolayeviç Tolstoy (Tolstoy Kimdir? - Tolstoy Hakkında)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

18 Ağustos 2015 / Misafir Edebiyat ww
22 Mayıs 2014 / Misafir Soru-Cevap
5 Şubat 2016 / asla_asla_deme Edebiyat
22 Mayıs 2011 / Misafir Mustafa Kemal ATATÜRK