Harp ve Sulh
Yazan LEV (LEO) NIKOLAVIÇ TOLSTOY
Sponsorlu Bağlantılar
Başlıca karakterler:
DEVLET GÖREVLİLERİ
Aleksander Pavloviç (1777-1825): Rus çarı I. Aleksander.
Avusturya'nın Kayzer'i I. Franz (Francais) (1768-1813): Mukaddes Roma İmparatoru II. Franz.
General Mihail Larionoviç Kutuzov (1745-1813): Smolensk Prensi, Rus Silâhlı Kuvvetleri Mareşali.
Prens Piyotr Bagratin (1765-1812): Rus generali; Austerlitz'de hizmet etti ve Borodino'da öldü.
Kont Mihail Speranski (1772-1839): Çarın liberal bir vekili; 1809 -1812'de hizmet etti.
Kont Aleksi Andre'rviç Araktçeev (1769-1834): 1808den sonra Rus Savunma Vekili.
Kont Rastopçin: Fransız işgali sırasındaki Moskova Valisi.
ROMANDAKİ BAŞLICA AİLELER BOLKONSKİ AİLESİ
Andrey Nikolayeviç Bolkonski: Prensin oğlu; Lizaveta Karlovna ile evlidir; sonraları Nataşa Rostov ile nişanlanır; şerefli ve kabiliyetli bir insan, fakat karşılaştığı talihsizlikler onu melankolik yapar, hayal kırıklığına uğratır.
Lizaveta Karlovna Bolkonski (Liza, «Küçük Prenses»): Andrey'in karısı; doğum yaparken ölür.
Marya Bolkonski (Maşa, Marie): Prens Nikolai'nin kızı; babasının yanında cemiyetten uzak bir hayat sürer; evine düşkün, sadık bir kadın; kendisinden feragat etme yeteneklerine sahip; sonunda, Nikolai Rostov ile evlenir.
Nikolai Andreiç Bolkonski (Nikolinka): Andrey'in oğlu; narin yapılı, hissî ve öğrenmeğe istekli bir genç.
BEZUHOV VE KURAĞIN AİLESİ
Kont Kirili Vladimiroviç Bezuhov: Pierre'in babası; ahlâk düşkünü, çapkın bir adam; Büyük Katerina çağının ünlü züppelerinden.Kont Piotr Kirilloviç Bezuhov (Pierre): Yaşlı kontun kütüğüne geçirilerek meşrulaştırılan oğlu; ilkin Elena Kuragin'le, ardından Nataşa Rostov'la evli. Parlak biri olmamakla beraber, nazik ve iyi niyetli, sâdık bir insandır, reform uğrunda bir sürü idealist plânları vardır. Sosyal çevrelerde, hafifçe gülünç biri olarak bilinir.
Prens Vassili Sergyeviç Kuragin: Pierre'in meşrulaştırıldığı zamana kadar Bezuhov ailesinin hukukî vârisi idi; dünya görmüş, kendisini nasıl yücelteceğini bilen biri.
Ippolit Kuragin: Prens Vasili'nin büyük oğlu.
Anatol Kuragin: Vasili'nin küçük oğlu; müsrif ve dejenere.
Katerina Semyonovna (Katiş): Vasili'nin kuzeni.
ROSTOV AİLESİ
Kont Uya Andreiç Rostov: Moskova sosyetesinin zengin bir mensubu; sevimli nazik ve tutumsuz.
Kontes Natalya Rostov (evlenmeden önce Şinşin): Karısı.
Kontes Natalya Rostov (evlenmeden önce Şinşin): Karısı.
Vera Rostov: Kont Rostov'un en büyük kızı; cazip ve zeki, fakat davranışları hoş değil. Berg ile evlenir.
Natalya llyınişha Rostov (Nataşa): Kontun küçük kızı; hercaî, iyi kalpli ve canlı bit kız. Sonunda Pierre'in karısı olur.
Piotr llyiç Rostov (Petya): Kont Rostov'un küçük oğlu; tez canlı bir çocuk; 1812 harbinde ölür.
Sonya Semyonovna: Kont Rostov'un bir yeğeni; Rostov ailesinde büyütülmüştür. Nataşa'dan daha fazla şahsından fedakârlık yapabilen biridir; Nikola'ya âşıktır, fakat sonunda onu reddeder.
Alfonso Karliç Berg: Vera Rostov ile evlenen bir subay; kendi
çıkarı peşinde gider; yaşadığı hayattan memnundur.
Şinşin: Kontes Rostov'un bekâr kuzeni.
Şinşin: Kontes Rostov'un bekâr kuzeni.
SUBAYLAR VE ZENGİN TOPRAK SAHİPLERİ
bir mason.
Matmazel Amelie Elourienne: Bir Fransız mültecisi; Prens Bolkonski ve Marya'nın arkadaşı. Anatole Kuragin ile kur yapması, Marya ile nişanlanmasını önler.
Vasili Fyodoroviç Denisov (Vaska): Nikoiai Rostov'un bir arkadaşı ve alayının bir subayı.
Dolohov: Bir piyade subayı; davranışları kötü olduğu, çok fazla içtiği ve diğerleriyle düello yaptığından rütbssi indirilir.
Prenses Anna Mihaiovna Drutbetskoy: Sefalete düşmüş asil bir kadın.
Boris Drubetskoy: Anna Mihalovna'nın oğlu. Rostov un çocuklarıyle beraber eğitim görmüştür ve Nataşa'ya aşıktır. Jülie Karagin ile evlenir.
İlagin: Eskiye bağlı, misafirsever bir kır centilmeni; Rostov'ların komşusu.
Jülie Karagin: Zengin bir mirasyedi ve Marya Bolkonski'nin arkadaşı.
Ramballe: Bir Fransız subayı; Pierre esir düştüğü zaman onunla arkadaşlık eder.
Anna Pavlovna Serer: Kraliçenin baş nedimesi ve Saint Petersburg sosyetesinin önde gelen bir siması.
Tuşin: Austerlitz'de şerefli bir şekilde görevini yapan bir topçu subayı.
Villarski: Polonyalı bir kont ve mason.
VEKİLHARÇLAR - ASKERLER - KÖYLÜLER
Alpatic: Bolkonski malikânesinin işlerine bakan vekilharç. Dunyaşa: Marya'nın hizmetçisi.
Lavruşka: Denisov'un ve daha sonraları Nikolai Rostov'un valesi.
Dlmitri Valiyeviç (Mitenka): Kont Rostov'un vekilharcı.
Tihon: Prens Bolkonski'nin valesi.
Tihon: Prens Bolkonski'nin valesi.
Hikâye
Harp ve Sulh, 1805'ten 1813'e kadar süren Napoleon Harpleri sırasındaki Rusya hakkında muazzam bir romandır; kitabın sonsözü 1820'nin şartları göz önünde tutularak yazılmıştır. Hikâyenin tarihî fonunda üstünlük kuran Napoleon'dur; 1805'te kendisini imparator ilân ettikten sonra, bütün orta Avrupa'yı hâkimiyeti altına almak için hareket etmiştir. Napoleon, kendisine karşı cephe alan Rusya -Prusya Avusturya ittifakını Ulm, Austerlitz ve Je-na'da yaptığı savaşlar sonunda mağlûp etti. Çar, bir ara barış antlaşması dahi imzaladı (Tilsit, 1807), ve dünyayı, bu önceki düşmanı ile bölüşmeyi bile aklından geçirdi. Fakat barış, sadece bir nefes alma devresi idi ve 1812'de Fransızlar tekrar doğuya doğru harekete geçtiler. Bu defa, kendi topraklarında harp eden Rus ordusu, geri çekildi ve kesin bir zafer kazanamayan Napoleon'un ikmal hatları çok yayıldı. Borodino'daki kanlı fakat kesin netice vermeyen bir savaş sonunda (7 Eylül 1812), Ruslar, Moskova gerisine çekildi ve şehir Fransızlar tarafından işgal edildi. Napoleon, burada Rusların barış yapmalarını bekledi. Fakat onlar şehri baştanbaşa yaktılar. Şehir artık oturulacak bir yer olmaktan çıktığından, Napoleon, karda kışta Polonya'ya doğru çekildi. Karşı hücuma geçen Ruslar, Fransızları fena halde hırpalıyorlardı. 1812 Aralığında, Fransız ordusu artık erimişti ve Napoleon imparatorluğu da işte o zaman öldürücü darbeyi yedi.
Rusya'daki dahilî politika, bu hâdiseleri yansıttı. Çar, Rus kültürü üzerinde hiç olmazsa aristokrasi arasında, Fransız nüfuzunun tamamen hâkim olduğu 1801'de tahta geçmişti. Aleksander'in kendisi, Avrupa liberalizminin tesiri altında kalmış ve bir ara Kont Speranski'in başvekilliği zamanında, Rusya'da, ilk anayasal reformlar yapılmıştı. 1812'den sonra ülkeye, milliyetçi reaksiyon hâkim oldu ve Fransız olan her şeyden nefret edilmeğe başlandı. Speranski atıldı ve iktidara muhafazakârlar geçti. Zulüm, 1825'te, öylesine dayanılmaz bir hâle gelmişti ki, soyluların bazıları isyana teşebbüs ettiler (Aralıkçılarm başkaldırması), isyan, onlar için felâketli oldu.
Tolstoy, bu fon üzerinde, yüksek mevkide bulunan üç gencin hayatını, arkadaşları ve aileleriyle birlikte ele alır. Belki, Çardan serflere kadar yüz kimse isimleriyle anlatılır. Roman, imparatorluk konşeylerinden, erler arasındaki sohbetlere kadar her-şeyi kapsar. Maamafih, odak noktaları, üç kişi üzerinde toplanmıştır. Prens Andrey Bolkonski, Cont Pierre Bezuhov ve Kont Nikolai Rostov.
ANDREY
Avusturyalıların Ulm'da mağlup edilmelerinden kısa bir müddet sonra, Andrey kendisini göstermeğe başlar. Avusturya ve Morovya'daki küçük çatışmalarda yer alır ve Austerlitz savaşından önceki strateji konferanslarına katılır. Savaşta kahramanca çarpışır, fakat yaralanır ve bu hâli ile savaş meydanında terkedilir. Ailesi, onun öldüğünü sanır, fakat haber karısından gizlenir. Andrey, nihayet Rusya'ya gider ve karısının doğum yaparken öldüğü sırada babasının malikânesine ulaşır. Bebek yaşar, kendisine Nikolai adı verilir ve bakmaları için, Marya ve eski prense (babası) bırakılır.
Andrey, ordudan ayrılır ve vaktinin büyük bir kısmını, babasının malikânesinde düşünceli bir tarzda geçirir. Onun bu emekliliği 1806'dan 1809'a kadar sürer; nihayet, kabuğundan çıkarak âmme işlerinde yer almağa karar verir. Bir ara, Speranski'nin çevresindeki liberaller arasına katılır, fakat kısa bir zamanda hayal kırıklığına uğrar. Daha sonra, Kont Uya Andreiç Rostov'un kızı Nataşa ile arkadaşlık etmeğe başlar ve hayata yepyeni gözlerle bakar.
Andrey'in babası' yaşlı prens, oğlunun ikinci evliliğine karşı çıkar ve bir sene beklemesini ister. Andrey, bunu mütereddit bir şekilde kabul eder ve Nataşa'ya olan hürmetinden ötürü, onun kendisine bağlı kalmak zorunda olmadığını gösterircesine, nişanlandıklarını ilân etmez. Sonra bir iş için ayrılır, Nataşa'yı, arkadaşı Pierre Bezuhov'a bırakır ve Nataşa'ya, herhangi bir zorlukla karşılaştığı zaman, arkadaşına güvenebileceğini söyler. Pierre'in kötü ruhlu karısı, Andrey'in yokluğundan, istifade eder ve Nataşa'yı, kendi erkek kardeşi Anatol Kuragin ile evlenmeğe ikna eder. Anatol, önceki gizli bir evliliği neticesinde karısı var ise de, Nataşa'ya, beraberce kaçmayı teklif eder. Nataşa, Andrey ile nişanlılığını bozar, fakat Anatol'in kendisini aldattığını anlar. Küskün ve hayal kırıklığı içindeki Andrey artık, onu görmek istemez.
Napoleon, 1812'de Rusya'yı istilâya başlar. Andrey, şimdi ne yaptığını bilmez hırçın bir adam haline gelen babasının yanından ayrılır ve tekrar üniformasını giyer. Smolensk'in Fransız kuvvetleri tarafından zaptedilmesi üzerine, Marya ve babası, malikâneyi terkeder. ihtiyar prens, kalb sektesinden ölür ve Marya, isyankar köylüler arasında tek başına kalır. Nihayet, Nataşa'nın kardeşi Nikolai Rostov kendisini kurtarır. Andrey de bu arada, Borodino savaşma katılır ve ağır yaralanır. Kendisi Moskova'ya götürülür ve Nataşa ve ailesi Andrey'i bulurlar. Nihayet Andrey ve Nataşa barışır. Nataşa, Moskova'nın kuzeydoğusunda Yaroslavl'da ölen Andrey'in başucundan ayrılmaz. Nikolinka adındaki çocuk ise, Marya ve kocası tarafından yetiştirilir. (Marya, nihayet Nikolai Rostov ile evlenmiştir.) Kitabın sonunda, çocuğu, hâtırasına perestij ettiği babasına lâyık olmak için çalışan hissî bir genç olarak görüyoruz.
PIERRE
Andrey'in en yakın arkadaşı olan Pierre Bezuhov, Kont Bezuhov'un, Avrupa'da özel hocalarla yetiştirdiği gayri meşru çocuğudur. Romanın başlangıcında, ölmek üzere olan babasının yanında bulunmak üzere Rusya'ya gelmiştir. Şişman, hantal ve sosyal hayatta beceriksiz bir genç olan Pierre, heyecanlı bir Bonapartçıdır. Babasının ölümünden sonra, Pierre'in durumu birdenbire değişir: babası, kendisini nüfus kütüğüne geçirmiş ve böylece, Kont unvanını tevarüs edebileceğini belirtmiştir. Kont Bezuhov'un ilk vârisi Vasili Kuragin, hukukî bir şekle bürünme-den önce, bu vasiyetnameyi ortadan kaldırmak ister. Bunda başarılı olamayınca, Pierre ile arkadaşlık eder ve onu, kendi kızı Elena Vasiyevna Kuragin ile evlenmeğe ikna eder. Bu mesut bir evlilik değildir. Elena güzel bir kadındır, sosyetede göz kamaştırıcı bir mevkii vardır; fakat son derece bencil, şehvete düşkün, dejenere biridir. Pierre, karısının kayınbiraderi Anatol Kuragin'in sefih arkadaşı Dolohov ile ilişki kurduğundan şüphelenir. Nihayet, Pierre ve Dolohov düello yaparlar ve Dolohov yaralanır. Artık beraberce yaşayamayacaklarını anlayan karı koca ayrı yaşamaya karar verirler (1806).Pierre, şimdi hissî çalkantılar içindedir. Bir ara, kendi mahallî idealizmi, Osip Aleksyeviç Bazdyev adında birisinin ısrarı ile katıldığı Mason cemiyetinde ifadesini bulur. Bu cemiyet, ona, saflaştırılmış bir dinin ve pratik hayır işlerinin bir belirtisi olarak görünür. Bu tesir altında sosyal reformlar getirmek, kendi malikhânesinin bulunduğu yerde mektep ve hastahane inşa etmek ister. Bunda, hiç de başarılı olamaz, kendi adamları kendisini aldatırlar. Nihayet, kendi locasının önde giden üyeleri, onun ahlâkî ve sosyal reformuna ilgi göstermeyince, masonlardan da hayal kırıklığına uğrar. Bazdyev, maamafih bir iş başarır: Pierre'in, hiç olmazsa zahiren, karısı ile barışmasını sağlar (1809).
Prens Andrey, bu sırada (1801), karısının ölümünden sonraki inziva hayatından sıyrılır ve Pier-re, onun, Nataşa Rostov ile evlenmesini ısrarla söyler. Fakat Nataşa, Anatol Kuragin ile kaçmak istediği zaman, Pierre, Nataşa'ya, evli bir erkek tarafından nasıl aldatıldığını gösterir. Yine Nataşa ve Andrey'yi barıştırmak isterse de, bunda başarılı olamaz. Sonunda Nataşa'yı kendisinin sevmeğe başladığını görünce, onunla görüşmemeğe karar verir.
iki sene sonra, Pierre'in karısı anjinden aniden ölür ve Pierre artık serbesttir. Fakat ülkede olup bitenler, özel meselelere yer bırakmaz. Fransız kuvvetleri Rusya'yı istilâ etmişlerdir. Pierre, sivil bir müşahit olarak Borodino savaşında yer alır daha sonra Moskova'ya döner. Maamafih, şehirdekilerin ekserisi, Moskova'yı terkeder veya terketmeğe hazırlanır. Pierre, şekil ve kıyafetini değiştirir ve Moskova'da kalır, Napoleon'u öldürmek için bir takım plânlar tasarlar. Muhtelif maceralardan sonra, kendisini kundakçılıkla itham ederek tevkif ederler ve idam edilmekten kaçarak zor zahmet kurtulur. (1812)
Pierre esir düştüğü zaman, kendisine, din yolu ile insanlığı Masonların iddialı ve akla dayanan doktrinlerinden çok daha fazla nasıl seveceğini gösteren bir adamla tanışır. Bu, Platon Karataev adında basit ve cahil bir er olmakla beraber, neşeli bir insandır; saf ve temiz dindarların sevgi ve kardeşlik hisleri yaratacağını gösterir. Gerçi Karataev, kendisini ele geçirenler tarafından öldürülürse de, Pierre onun tesirini uzun zaman hisseder.
Fransız ordusu ile birlikte Batı Rusya'dan çekilen Pierre'i, Kosak askerleri kurtarır. Moskova'ya döner, malikânesini onarır ve nihayet Nataşa ile evlenir (1813). Bu defa, mutlu ve semereli bir evlilik yapmıştır. Kitabın sonsözü, Pierre'yi yedi sene sonra (1820) gösterir. Artık huzura kavuşmuş, fakat eski sosyal idealizmi canlılığından bir şey kaybetmemiştir. Kitapta, onun, başarılı olmayan Aralık isyancıları arasında yer alacak liberallere katılacağı imâ ediliyor.
NIKOLAI
Nikolai, Moskova'ya döner ve 1806 kışında iyi ve hoşça bir vakit geçirir. Pierre, Dolohov'la düello yaptığı zaman, Nikolai, Dolohov'un yedeğidir. Dolohov, bu dostluğu, Nikolai'nin sevgilisi Sonya'ya evlilik teklif etmek suretiyle gösterir. Kız, onun bu teklifini kabul etmeyince, Dolohov, iskambil oyununda Nikolai'yi yıkar. Nikolai, 43,000 ruble kumar borcunu öder, ve bunu büyük bir ders kabul ederek alayına döner. Eylau savaşından (1807) sonra, Polonya'da hizmet eder ve Aleksander ve Napoleon' un Tilsit'de görüşmelerinde bulunur. Artık, iyi bir askerdir, harp tecrübesi görmüş ve korkaklığı kalmamıştır.
Bu arada, Rostovların malî durumları bozulur. Kızlarının evlilikleri yaklaşmaktadır ve onların iyi bir şekilde evlenmeleri de önemlidir. Vera adındaki en büyük kızları, kendisine iyi bir başlık verdiği Berg adında bir subayla evlenir. Kontes, Nataşa ile evlenmek isteyen bir genci, çok fakir diyerek reddeder. Aynı sebepten ötürü, Nikolai ve kuzeni Sonya arasındaki aşkı söndürmek, ve Nikolai'ye zengin birini bulmak ister. Fakat Nikolai, bir bezirgan evliliği yapmak istemez. Nataşa, parlak ve zengin And-rey ile nişanlanır, fakat daha önce belirtildiği üzere, Nataşa, hercaî biri olduğunu gösterir ve nişanı bozar. Bu arada, müsrif yaşayış devam eder: Tolstoy, Rostov malikânesindeki hayatın -avlanma partileriyle, komşulara yapılan ziyaretlerle ve Noel şenlikle-riyle- hatırdan çıkmayacak manzarasını gözlerimiz önüne serer (1810).
Diğer iki ailenin durumunda da olduğu gibi, 1812 istilâsı, Rostov ailesinde de bir kriz yaratır. Nikolai, alayında görevlidir ve kendisine kahramanlık madalyası verilmiştir. En küçük oğulları Petya da, ağabeyi gibi subay olmak ister. Smolonsk'ten çekildikleri sırada, Nikolai, daha önce anlatıldığı üzere, Marya Bolkonski'ye rastlar ve yardım eder. Bu arada, ikisi arasında romantik imkânlar doğarsa da, Nikolai, Sonya'ya söz verdiğinden ötürü pişmanlık duyar.
Moskova yandığı zaman, Rostovlar mallarını mülklerini kaybederler, fakat ailenin maruz kaldığı daha da büyük felâket, Fransızlarla yapılan küçük bir çatışmada Petya'nın ölümüdür. 1813'te yaşlı kont, aileyi iflâs ettirdiğini pişmanlıkla idrak ederek ölür. Malikâne satılır ve aile kiraladıkları başka bir yere taşınır. Bu şartlar altında, Sonya ve Nikolai'nin evlenmesi düşünülemez, zira her ikisi de beş parasızdırlar. Sonya, Nikolai'ye anlayışlı bir mektup yazarak onu, vaadinden kurtarır.
Roman sona ererken, geride kalan gençler, taraflar için yarar sağlayacak tarzda evlenirler. Nataşa, 1813'te, kendisine bir zamandır sessiz bir tarzda âşık olan Pierre ile evlenir ve Nikolai de şimdi Marya Bolkonski ile evlenmek için serbest kalmıştır. Ülkede barış da kurulduğundan, Nikolai, muhafazakâr bir kır centilmeni olarak hayatını sürdürür. Karısının mülkünü sorumlu bir tarzda yöneterek, aileyi, tekrar varlıklı bir hale getirir. Aileler-arası evliliklerle birleşen bu üç aile, artık huzur içinde ve mesutturlar.
Tenkid
Harp ve Sulh, öylesine heybetli bir başarıdır ki, onu, bir romandan ziyade bir destan olarak ele almak gerekir. Şüphesiz, kitapta, normal büyüklükte üç romanlık malzeme vardır. Tolstoy, bize, bir değil üç kahraman verdi ve onları orduların, imparatorların ve Avrupa tarihindeki akımların oluşturduğu bir fon üzerinde ele aldı.
Harp ve Sulh'u, bir çok açılardan inceleyebiliriz. Bunun başlıca yollarından biri, kitabı, Rus cemiyetinin, bilhassa asiller sınıfının, bir incelenmesi olarak ele almaktır. Bu, imtiyazlı bir sınıf, Batılaşmış bir eliftir; Fransızcayı kendi dilleri kadar rahat konuşur, lüks bir hayat yaşar ve ülkeyi ancak kendilerinin yöneteceklerine inanırlar, öteki aşırı uçta, gayet ağır şartlar altında çalışarak sosyal yapıyı destekleyen serfler (toprak köleleri) vardır. Böyle bir durum, bir sınıf çatışması ihtimalini gösteriyor ise de, Tolstoy, bunun önemini küçümser. Bir ara, Bogutçarova'da, huzursuzluk mırıltıları ortaya çıkarsa da, genellikle, efendi ve hizmetçi arasındaki ilişki tabiîdir; bu ilişkide, tarafların sosyal sınıflan belirli bir rol oynamaz; tıpkı, Rostov ve Danilo, veya Ilagin ve vekilharcı arasındaki ilişkide olduğu gibi. Bu manzarada, bir sınıf, bilhassa yer almaz: Tacirlerden, küçük devlet memurlarının ve alt kademelerdeki ruhban sınıfı mensuplarından oluşan burjuvazi. Aristokrat Tolstoy, Rus kütleleri için sevgi ve hürmet besler, fakat onların sosyal merdivende yükselmeleri gerektiğini savunmaz.
Harp ve Sulh'un sahnesi, Rusya'nın ötesine uzanır; bu sahne Avrupa'dır. Tolstoy, o zaman, kıtayı silip süpüren kuvvetler arasındaki muazzam çatışmanın mâhiyeti üzerinde durur. Tarihi, «büyük hâdiseleri büyük insanların yarattıkları» açısından ele alan kahramanca görüşe katılmayan Tolstoy, insanları, tarihin âletleri olarak görür, onun yaratıcıları olarak değil. Generaller ve politikacılar, kontrol ettiklerini sandıkları kuvvetleri anlamazlar ve Tolstoy'un görüşüne göre, Napoleon bile sunî bir maceracıdır; hâdiseler kendisi aleyhinde akmağa başladığı vakit ne yapacağını bilemez, şaşırır. Romanda, Tolstoy'un en fazla sempati beslediği tarihî şahsiyet, ne Çar, ne parlak başvekil Speranski'dir. Tolstoy'un tarihî kahramanı Kutuzov'dur: Yaşlı, hantal, anlayışsız, kaba bir askerdir: Mecbur kalmadıkça çarpışmaz, ama tarihin akışının ne zaman kendisi lehine döneceğini bilecek kadar Rus karakterinin içgüdüsel özelliklerine sahiptir.
Kitabın adının da gösterdiği gibi, harp ve sulh arasındaki gidiş gelişler, kitabın ana ritmi'ni hazırlar ve kitapta yer alan her karakterin hayatına tesir eder. Kitapta, başka çelişki ve çatışmalar da var: Asiller ve köylüler, Fransız ve Rus dilleri, kültürlü ve sade insanlar arasındaki kutuplaşmalardan bahsettik. Bundan başka iyi kalpli Pierre ile karısının kötü niyetli ailesi Kuragin'ler arasında; parlak, yerinde duramayan entellektüel Bolkonski'lerle daha ziyade düşüncesiz hareket eden Rostov'lar arasında; modern yeni hükümet merkezi ile eskisinin rahatlık ve huzuru arasında; Rostov'ların partilerindeki neşe ve eğlencelerle Kont Bezuhov'un ölümü arasındaki ağırbaşlılık ve ciddiyet arasında; ümit ve ümitsizlik arasında gidip gelen Andrey'de; ilmî bir tarzda yetiştirilen Alman generalleri ile sezgilerine göre hareket eden Bezuhov arasında; bir imparatoru öldürmeğe hazırlanırken bir çocuğun hayatını kurtaran Pierre'deki çelişkiler. Bütün bunları kısa bölümler ve hızla değişen manzaralarla ele alan Tolstoy, âcil ve süratli hareketlerle dramatik bir gerginlik yaratır.
Kitaptaki karakterler çok sayıda ve değişiktir, ve hepsi, ikinci derecedekiler dahi, belirli özelliklere sahip fertler olarak, hatırdan çıkmıyorlar. Bir bütün halinde ele alındığında, ikinci derecedeki karakterler oldukça statiktirler. Özellikleri kesinlikle belirtilmesine rağmen, sadece dışarıdan gösterilirler ve pek az değişirler, öte yandan, Pierre, Andrey, Nikolai ve Nataşa tam manasıyle üç boyutludurlar. Onları, pek çok noktalardan görüyoruz: birbirlerine nasıl görünüyorlar, yabancılara nasıl görünüyorlar ve kendilerine nasıl görünüyorlar? Üstelik, olgunlaştıkça değişiyorlar. Nataşa, küçük bir kız olmaktan çıkar, hoppa bir genç kız haline gelir ve sonunda evli, ağırbaşlı bir kadın olur. Gençliğinde çılgın bir hayat yaşayan Nikolai, sorumluluk hisleri duyan bir kır centilmeni haline gelir. Andrey dahi, ölüm ânında, bütün haya-tmca erişemediği huzura kavuşur. Romandaki belli başlı karakterler, tatmin edici bir hayata kavuşurlar. Tolstoy'un şunu söylemek istediği anlaşılıyor: Saadetin sırrı, imparatorlukların çatışmalarında veya devlet adamlarının hareketlerinde değil; biribirlerini sevmeyi bilen ve kendilerini beşeriyetin müşterek içgüdülerine açık tutan alelade insanların dramatik olmayan özel hayatlarmdadır. Bu hayatın en saf misâli de Karataev'dir.
Eğer romanda bir kusur var ise, sonraki bölümlerin canlılıklarını kösteklercesine, tarihin mânasının uzun uzadıya anlatılmış olmasıdır. Kitabın ikinci baskısında buraları çıkarıldı ise de, sonraki baskılarında yeniden getirildi. Keşke, Tolystoy, tarihin anlatılması işini yine tarihe bıraksaydı. Yine, plândaki bazı kısımlar,- bilhassa, yaralanmış Andrey'i Rostov'ların karşısına çıkaran tesadüfte olduğu gibi, biraz sunî görülüyor. Maamafih, bunlar, sadece küçük ve önemsiz lekeler. Kitap,, bir bütün halinde, kapsamında öylesine geniş, hareketinde öylesine canlı, karakterlerinde öylesine nüfuz edici, realizminde öylesine ikna edicidir ki, okuyucu, kendisini, bir romanda değil, bizzat hayatın içinde bulunduğunu hissediyor.
Yazar
Leo Nikolaeviç Tolstoy, 1828'de, ailesinin, Moskova'nın güneyindeki Tula şehri yakınındaki Yasnaya Polyana malikânesinde doğdu. Ailesi zengin toprak sahipleriydiler; ve bazıları da, Harp ve Sulh'taki karakterlere model alındılar. Böylece, Prens Bolkonski, Tolstoy'un, annesi tarafından büyük babası Prens Volkonski'dir ve Nikolai ve Uya Rostov da babası ve babasının babasıdır. Romandaki Sonya ve Marya'nın da aüede prototipleri vardır ve iki aile arasındaki ilişkiler de romandakini çok andırıyordu.
Tolstoy'un eğitimi özel Fransız hocalarına bırakıldı; Kazan Üniversitesini üç senede tamamlamasına rağmen, diploma almadı. Bir müddet aylak gezdikten sonra, asker oldu, Kafkaslarda bir kaç sene kaldıktan sonra Kırım Harbi'nde yer aldı. Bu tecrübe, ona, ordu hayatı ile iyice ünsiyet kazandırdı ve o da bu tecrübelerini Harp ve Sulh'ünde açıkça belirtti. Avrupa'da iki seyahat yaptıktan sonra, ailesinin malikânesine döndü, hâkim oldu; ve köylünün sofistik olmayan hayatının ahlâkan ve entel-lektüel bakımdan, medeniyetin sunî standartlarından daha sağlam olduğunu söyleyen Rousseau'nun prensipleri yolunda giderek, kendi toprağını işleyenler için bir mektep yaptırdı.
1862'de evlenen Tolstoy, bu hayatında güçlüklerle karşılaştı. Karısı Sophie Behrs, henüz çocuk denecek yaşta idi. Cinsî bakımdan henüz uyanmamış kız, kocasının fizikî arzularının şiddetine hazırlıklı değildi. Meseleyi daha da kötüleştiren nokta, Tolstoy, evlilik öncesi cinsî ilişkilerini kaydettiği hâtıra defterini karısına gösterdi ve karısı, onun bu gösterişçi samimiyetinden tiksinti duydu. Aşk ve seks'i kaynaştıramayan Tolstoy, sonunda, fizikî aşkı tamamen reddetti en iyi durumun evlenmemek, bekâr kalmak olduğunu, ve trajedilerin en büyüğünün evlilik yatağı olduğunu söyledi. Bu inanışlarına rağmen, yine de, on üç çocuğa babalık yapmasını becerdi.
Tolstoy'un bir yazar olarak hayatı, 1852'de, Çocukluk yıllarını anlatan hikâyesi ile başladı. Askerlik tecrübeleri sayesinde, Kafkasların sahne alındığı Kossaklar'ı ve Kırım Harbi'ni anlatan Sivastopol'ü yazdı. Fakat şaheserleri Harp ve Sulh ile Anna Karenina'dır. Birincisinin yazılmasına 1864'te başlandı ve 1866 ile 1869 arasında tefrika edildi. Kitabın gözden geçirilmiş bir şekli 1873'te yayınlandı; ve kitabın nihaî ve kesin 1886 baskısı, aslında, 1869 baskısıdır. Anna Karenina ise, 1873 ve 1877 arasında yazıldı.
1877'de Tolstoy'un hayatında büyük bir kriz görüldü; ve kendisini tamamen dine verdi. Tolstoy, Ortodoks kilisesinin inanışlarına göre yetiştirilmişti, fakat çocukluk yaşlarından sonra dnî inanışları gevşedi. Hayatının ilk yıllarında, romanının karakterlerindeki, Pierre ve Andrey'deki bir çok şüphelerinin kendisinde de mevcut olduğu anlaşılıyor. Elli yaşına geldiği zaman, varlığının, dinî inançlarla da desteklenmesi gerektiği inanışına derinden sarıldı. Hayatının bu safhasını, Bir İtiraf adlı kitabında anlatır. Onun İnanışları, kendi kanaatınca, Aziz Paul ve diğerleri tarafından İlâve edilmiş kısımlarından arınmış, saf ve temiz Hıristiyanlıktı; gerçekte, Buda, Sokrat, Lao Tzu, veya diğer büyük hocaları öğrettiklerinden farklı olmayan bir tür Hıristiyanlık. Tolstoy'un Hıristiyanlıkta reddettiği «dejenerelikler» arasında, insanların dünyaya günahkâr olarak geldikleri, günahların, muhtelif yollarla affedilmesi, Teslis (üçlü birlik) ve Allah'ın insan şeklinde vücut bulması idi. Onun inanışına göre, Hıristiyan dininin çekirdeğini, evrensel sevgi ve şiddetten tamamen kaçınılması oluşturuyordu.
Siyasî fikirleri de aynı şekilde aşırı idi. Tolstoy'un inanışına göre, devlet şeytanî bir müessese idi; ve mülkiyet ve kanunlar da dahil, devletin bütün müesseseleri hırsızlık veya çıplak kuvvet üzerinde kurulmuştu. Onun ideal cemiyeti, bir çeşit anarşik ütopya idi. Riyazat âlemine dalan bir kimsenin bu tür fikirleridir ki, aslında cinsî hisleri kuvvetli olan Tolstoy'a seks'i reddettirdi ve buradan hareketle sanatı veya hiç olmazsa, ahlâkî bir gayesi olmayan sanatı, veya basit ve iyi hisleri harekete getirmeyen sanatı da reddetti. Böylece, o zamana kadar kendisinin yazdığı yazılara olduğu kadar, Shakespeare'e dahi hücum etti.
Artık yazılarının ekserisi polemiksel veya didaktik idi: İnandıklarım, Şu Halde Ne Yapmalıyız? Allah'ın, Dünyası Sizin Kendi İçinizdedir ve Sanat Nedir? Tolstoy'un bu yazıları etrafında mü-ridler topladı ve ahlâkî bir hoca olarak dünya çapında şöhrete ulaştı. Kendisiyle muhabere edenler arasında Gandi de vardı. 1884'ten sonra, Tolstoyizm teşkilânlanmış bir mezhep haline geldi, Tolstoy'un malikânesi Yasnaya Polyana da bu mezhebin «Tekke»si oldu. Tolstoy, şimdi, bu görüşlerine ayak uydurarak yeni bir hayat tarzını benimsedi. Bir köylü gibi giyindi, elleriyle çalışmağa başladı ve et yemedi. Zenginliğin bir kötülük olduğuna inandığından, bütün mülkiyet ve telif ücretlerinden vazgeçmek istedi ise de, bu noktada karısı araya girdi. Böylece, her şeyini karısına bıraktı ve kendi evinde, daha önce yaşadığı şekilde, teorik olarak meteliksiz, fakat gerçekte rahat bir ömür sürdü.
Tolstoy'un son seneleri, Sophia ve müridleri, bilhassa Tolstoyizm kült'ünde kendisini bir çeşit baş rahip ilân eden Vladimir Çertkoff adında birisi arasındaki sürtüşmelerden dolayı acı ve ıztıraplı geçti. Evindeki hayatı tahammül edilemez bulduğundan, ve belki de, yeni inanışlarının kendisine barış ve huzur getirmediğini anladığından, 1910 senesinde, gizlice, karısından ve evinden ayrıldı ve böylece seksen iki yaşında, gayesizce dolaşmağa başladı. Belirli bir hedefi yoktu. Sıhhati iyice bozulana kadar gitti ve küçük bir kasabanın demiryolu istasyonunda zatürrieye yakalandı. Karısı Sophie çağırıldı; fakat Çertkoff Tolstoy'un artık onu tanıyamayacak bir hâle gelene kadar, karısını gösmesine müsade etmedi. Nihayet, peşindeki müridleri, gazeteciler ve hatta sinsma haber kameraları arasında 9 kasımda öldü.
Ayrıca Bknz: Lev Nikolayeviç Tolstoy
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....