Arama

Tecahül-i Ârif (Bilmezlikten Gelme) Sanatı

Güncelleme: 9 Haziran 2013 Gösterim: 8.067 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Şubat 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tecahül-i Ârif (Bilmezlikten Gelme)

Sponsorlu Bağlantılar
Bilinen bir şeyi, bilmez görünerek anlatmadır.Bu, çoğu kez soru ya da abartma yoluyla yapılır.


Diğer bir tanımla:
Nükte yapmak için veya bir anlam inceliği yaratmak, şairin gayet iyi bildiği bir şeyi bilmiyor görünerek söz söylemesine tecahül-i arif denir.


Şair, bu sanatı yaparken çoğu kez mübalağa (abartma) ve istifham (soru sorma) sanatlarından faydalanır.


Aşağıdaki örneklere göz atalım:
Sen güneş misin ha?
Kaya mısın yoksa su mu?
Giderken
Bunca can
Susmuşsun da
Sanki var mısın?

Yukarıdaki örnekte ozan onun güneş, kaya, su ya da var olup olmadığını bilmemesi olanaksız olduğu halde bilmez görünüyor
* Çördükler, cevizler, iğdelerin Gidin bakın gölgeleri orda mı?
(Cahit Külebi)

* Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
(Cahit Sıtkı Tarancı)

*Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer?
(Ahmet Haşim)

* Su insanı boğar, ateş yakarmış
Her doğan günün bir dert olduğunu İnsan bu yaşa gelince anlarmış
(Cahit Sıtkı Tarancı)

* Altında mı üstünde midir cennet-i âlâ
Elhâk bu ne halet, bu ne hoş âb ü hevâdır
(Nedim)

Şair İstanbul’u övmek için yazdığı bu dizelerde “Altında mı üstünde midir güzel cennet/Doğrusu bu ne hoş durum, bu ne hoş su ve havadır” diyor. İstanbul’un güzelliğini böylece hem cennete benzeterek mübalağa ediyor hem de bildiği bir gerçeği (cennetin İstanbul’un altında ya da üstünde olamayacağını) bilmez görünüyor.

Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
Kurbanın olam var mı bunda benim günâhım
(Nedim)

*Haberin var mı taş duvar, Demir kapı, kör pencere Yastığım, ranzam, zincirim Haberin var mı?
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş Karanfil kokuyor cıgaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…
(Ahmet Arif)




_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
18 Nisan 2010       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
TECAHÜL-İ ARİF:

Sponsorlu Bağlantılar
Bilinen bir gerçeği bir nükteye dayanarak bilmiyormuş gibi söylemektir.Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
Kurbanın olam var mı benim bunda günahım

Nahifi

Ey şuh Nedima ile bir seyrin işittik
Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde


Nedim

Yukarıdaki dizelerde şairler kendi yaşadıkları olayları bilmiyormuş gibi sorarak tecahül-i arif sanatı yapmışlardır.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
3 Ekim 2012       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
TECAHÜLİ ARİF

Bilinen ya da yaşanan bir duyguyu, düşünceyi, davranışı ya da durumu bilmez görünerek anlatma sanatı. Amaç, anlam inceliği yaratmaktır.


MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
9 Haziran 2013       Mesaj #4
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Tecahül-i Arif – Bilmezlikten Gelme Sanatı
MsXLabs.org
edebi sanatlar

Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmalıdır. Bilinen bir gerçeği bir nükteye dayanarak bilmiyormuş gibi söylemektir. Bir anlam inceliği yaratmak ya da nükte yapmak için, şairin, çok iyi bildiği bir şeyi bilmiyor görünerek söz söylemesine tecâhül -i ârif denir.

- Sular mı yandı, neden tunca benziyor mermer? / Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
- Gökyüzünün başka rengi de varmış, / Su insanı boğar, ateş yakarmış.
- Şu karşıma göğüs geren, / Taş bağırlı dağlar mısın?
- Saçların dalgalı, boya mı sürdün? / Gelmiyorsun artık, bana mı küstün?
- İçimde kar donar, buzlar tutuşur, / Yağan ateş midir, kar mıdır bilmem.
Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım, / Kurbanın olam var mı benim bunda günahım
Nahifi
Ey şuh Nedima ile bir seyrin işittik, / Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde
Nedim
Yukarıdaki dizelerde şairler kendi yaşadıkları olayları bilmiyormuş gibi sorarak tecahül-i arif sanatı yapmışlardır.

Diğer örnekler:
“Yılın ilk karı yağdı
İyice kısaldı günler
Ölülerimiz üşür mü ki?”
Son dizede şair ölülerin üşümediklerini bildikleri halde, sorudan yaralanarak bu durumu bilmezlikten geliyor.

ÖRN
: “Sözü yazdımdı da kalmış öbür entaride, / Va’diniz bûse mi vuslat mı unuttum ne idi”
Bilinmeyen Sözcükler: VAAD: herhangi bir konuda söz vermek, BUSE; öpücük, VUSLAT: kavuşma
Açıklama: Şair, sevgilisinin kendisine buse mi vuslat sözü mü verdiğini unuttuğunu belirterek bildiği bir gerçeği bilmezlikten geliyor.

ÖRN
:”Ey şûh Nedimâ ile bir seyrin işittik, / Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde”
Bilinmeyen Sözcükler: ŞÛH: çılgın , TENHACA: gizlice, İŞRET: yeme içme
Açıklama: Bu beyitte, sevgili ile Göksu’ya gezmeye giden de Nedim, bunu başkasından işitmiş gibi bibi söyleyen de Nedim’dir.

ÖRN
:”Âb-ı gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem,
Yâ muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su”
(Bilmiyorum, dönen kubbe “gökyüzü” kendiliğinden mi su rengindedir; yoksa göz yaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır.)
Fuzuli bu beytinde, gökyüzünün niçin su renginde olduğunu bilmediğini söyleyerek, döktüğü göz yaşlarının gökleri kaplaması nedeniyle böyle olabileceği ihtimalini ileri sürüyor. Doğal olarak şairin gökyüzünün niçin su renginde olduğunu bilmemesi imkânsız; fakat böylece ne kadar çok ağlamış, çok gözyaşı dökmüş olduğunu nükteli bir tarzda belirtmiş oluyor. Bu beyitte tecâhül-i ârif ile mübalağa da vardır.

Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz
- Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım,
Kurbanın olam var mı benim bunda günahım.
- Dün gece yoktu ki / Bu dağ buraya nasıl gelmiş?
- Çördükler,cevizler, iğdeler
Gidin bakın gölgeleri orda mı?
- Şakaklarıma kar mı yağdı ne var,
Benim Allah‘ım bu çizgili yüz?
- Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer?
- Arzu dolu,yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan?
- Su insanı boğar, ateş yakarmış,
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.


Benzer Konular

1 Kasım 2009 / Misafir Soru-Cevap
23 Ocak 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
28 Temmuz 2015 / Safi X-Sözlük