Arama

Filozoflar - Sayfa 2

Güncelleme: 29 Aralık 2016 Gösterim: 43.494 Cevap: 11
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Mayıs 2011       Mesaj #11
Avatarı yok
Yasaklı

Filozofların (Bilim Düşünürleri) Bazı Özellikleri


Felsefe, bilgiyi ve bilgeliği sevmek, araştırmak ve bilginin peşinden koşmak anlamına gelmektedir. Bilgeliğin sevilmesi ve istenmesi olarak felsefeyle uğraşanlara da filozof ya da bilge insan denir. Filozoflar, insan yaşamıyla ilgili her şeyi akılları yardımıyla düşünerek, felsefeyi, her şeyi araştıran bir alan yapmışlardır.Bu nedenle Felsefe bilim üzerinde yükselen ve onu kuşatan bir alandır ve filozoflar bilim düşünürleridir.
Sponsorlu Bağlantılar

En derin bilgiye ulaşma adına Felsefe yüksek bir bilimdir Bu bilgiye ulaşmaya çalışan Filozof ise diğer insanlardan farklıdır
Bir çok insan için dünya, sihirbazın beş dakika önce bomboş olan bir silindir şapkadan tavşan çıkarması kadar akıl almaz bir şeydir. Merak ettiğimiz şey sihirbazın bunu nasıl yaptığıdır. Aslında sihirbazın silindir şapkasından çıkarılan biziz. Tavşanla aramızdaki tek fark, tavşanın bir sihirbazlık oyununa dahil olduğunun farkında olmayışıdır. Biz ise gizemli bir şeylerin arasındaki ilişkiyi bulmaya çalışırız. Burada yaşayan bizler tıpkı tavşanın tüylerinin dibinde yaşayan minik böcekler gibiyiz. Filozoflar ise tavşanın tüylerine tırmanarak tepeye çıkıp koca sihirbazın gözlerinin ta içerine bakmaya çalışırlar. Onlar günlük hayatın pesinde koşan insanlardan çok farklıdırlar.

Filozoflar, şüpheci ve sorgulayıcı bir yapıya sahiptirler
Filozofların en belirgin özelliği, eleştiren ve eleştiriye açık olan kişiler olmalarıdır. Filozof, hem eserlerinde hem de yaşantısında önyargılardan uzak durmaya çalışan, içinde yaşadığı çevrenin inançlarını, tutkularını ve alışkanlıklarını sorgulayabilen kişidir. Felsefe tüm bilgileri eleştirir, bilgiyi önce kuşkuyla ele alır ve tartışır.Bir tavır olarak şüphe, felsefenin ruhunda vardır. Atina’nın mitolojiye dayalı din anlayışını Sokrates, Ortaçağın Skolastik görüşünü ise Kopernik ve Bruno gibi düşünürler hiçbir dogmaya ve dayatmaya dayanmadan akıl ve bilgiyle temellendirerek eleştirmişlerdir.

Felsefe öğrenmek, filozofların görüşlerini bilmeye bağlıdır

Felsefe yaparken, felsefeyle uğraşmış ve onu doruğa çıkarmış olan büyük düşünürlerin görüşlerini de hesaba katmak gerekir. Kuşkusuz felsefe öğrenmenin en doğru yolu, doğrudan felsefenin ana kaynağı olan filozofların görüşlerini öğrenmekle gerçekleşir

Filozofların görüşleri zamanla değişebilir
Filozof herhangi bir şeye ve kimseye; ortaya çıktığı zaman ve yere göre değişmeyen mutlak doğru ve kesin bilgileri bulduğunu düşünerek mutluluk duyan kimse değildir. Bir filozof aynı konu üzerinde, farklı zamanlarda farklı düşüncelere sahip olabilir. Bu durum felsefi çalışmalarda kesinlik ve bitmişliğin olmadığının göstergesidir.

Filozoflar birbirlerinin görüşlerinden etkilenir
Bir filozof kendi çağında yaşayan ve kendinden sonra gelen filozofları etkileyebilir. Demokritos, duyumların bilginin tek kaynağı olduğunu söyler. Fakat duyumların eşyada olan nitelikleri bildirmek yerine duyumların kendisine göre eşyayla ilgili öznel izlenimler oluşturduğunu belirtir. Yani biz eşyayı olduğu gibi değil duyu organların bize bildirdiği gibi algılarız. Demokritos’un bu görüşünün etkisinde kalan Sofistler, bilginin insana göre değişebileceğini, Septikler de aynı görüşten hareketle bilgiyi elde etmenin imkansız olduğunu savunmuşlardır.

Bazı filozoflar yaşadıkları çağda anlaşılamamıştır
Filozofların bir kısmı yaşadıkları dönemde anlaşılamamıştır. Filozofların yaşadıkları çağda anlaşılamamaları onların anormal olduklarından değil, bulundukları toplumun onların hızına yetişememesinden kaynaklanır. Yaşadığı çağda anlaşılamayan Sokrates öldürülmüş, Aristo ülkesinden kaçmak zorunda kalmış, Diogenes’e deli denilmiş, Spinoza ise aforoz edilmiştir. Doğayı mitoloji yerine aklıyla anlamaya çalışan Thales’te dengesizlikle suçlanmıştır. Oysa bu filozoflar yaşadıkları çağın önünde ve toplumun çok ötesinde düşünce yapılarına sahiptiler.

Felsefi görüşler filozofların varlığına bağlıdır
Felsefi bir görüş, bu görüşü ortaya atan kişinin varlığına bağlıdır. Filozoflar tıpkı kristaller gibi hakikatten aldıkları ışıkları ayrı ayrı düşünceler halinde yansıtırlar. Filozofların aynı gerçekleri, daha kişisel olarak ortaya koymaları onların dünya görüşlerinin farklılığından ileri gelir. Bilimde ise bilimsel yöntem kullanılarak elde edilen sonuca aynı yöntemi kullanan herkes ulaşabilir. Bunun için Kant olmasaydı Salt Aklın Eleştirisi adlı eser, Descartes olmasaydı Metodik Şüphe adlı eser olamazdı. Ama Newton olmasa da yer çekimi kanununu bulan başka bir kişi olurdu.

Filozoflar öznel çözümlemeler üretir
Filozof, kendisinin içinde bulunduğu ve bir parçasını oluşturduğu dünyayı anlamak ve kavramak için, kendisine sunulan her türlü bilgi, deney, algı ve sezgi sonuçlarından oluşan malzemeyi kendi bilgi, deney, algı ve sezgi ve yeteneklerine göre yeniden düşünür, analiz eder ve aydınlığa kavuşturmaya çalışır.

Kaynak:Felsefe Net

Son düzenleyen Safi; 8 Temmuz 2016 04:02
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
29 Aralık 2016       Mesaj #12
Avatarı yok
Yasaklı

İslam Dünyasının Değeri Bilinmeyen Filozofları!


İslam kültürünün felsefi katkısı genellikle kabul edilmemiştir ve kabul edildiği zaman da, özellikle Orta Çağ’da, Avrupa felsefesi üzerindeki İslami etkinin tartışmasına indirgenir. Felsefe Tarihi serisi yazarı Peter Adamson, Orta Çağ ve ötesindeki İslam dünyasının değeri bilinmeyen isimlerine ışık tutmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar

Ebu Bekir Muhammed Bin Zekeriyya Er-Razi (925)


El-Kindi (870) ve El-Farabi (950) ile yakın çağdaş olan El-Râzî, tıp alanındaki parlak zekası ile ünlenmiş ve alışılmışın dışındaki din öğretileri ile de değersizleştirilmiştir. Çağdaşlarından farklı olarak Aristotales yerine, Platon ve Galen’den ilham almış ve dünyayı oluşturan 5 sonsuz prensip olduğunu iddia etmiştir: Yaratıcı, Ruh, Madde, Zaman ve Yer.

İbn-i Sina (1037)


İbn-i Sina, hakettiği kadar olmasa da çok fazla değer görmüştür. Orta Çağ düşünürleri arasında en etkileyicisi olan İbn-i Sina, yenilikçi fikirler öne sürmüştür. Öyle ki bu fikirler, Latin Hıristiyan düşüncesinde muazzam derecede önemli olmuş ve sonra da İslam dünyasında tamamen hakim düşünce haline gelmiştir. Ayrıca, tıp tarihinde de önemli bir karakterdir.

Sühreverdi (1191)


Ünlü İbn Rüşd, İspanya’nın İslami yönetim altında olduğu dönem için Aristoteles üzerine yorumlarını yazarken, Sühreverdi İran ve Suriye’de yeni felsefi paradigmalar geliştiriyordu. Özgün düşünce sistemine “İşraki felsefe” adını vermiştir; çünkü Sühreverdi evreni, kaynağının Yaratıcı olduğu bir ışık yayılımı olarak tasvir etmiştir. Ayrıca, İbn-i Sina’nın mantık ve metafizik kuramları üzerine yaptığı eleştirileriyle de önemlidir.

Fahreddin Er-Râzî (1210)


Kur’an’ın genişletilmiş tefsirinin, pek çok teolojik araştırmanın ve İbn-i Sina ile ilgili yorumların yazarı Fahreddin Er-Râzî (kendinden önceki Ebu Bekir Er-Râzî ile karıştırılmamalı) döneminin tüm felsefi konularını tüm yönleriyle ve tüm argümanlarıyla ifade etmeye çalıştı. Eserleri rasyonel İslami teoloji ve İbni-i Sina felsefesi materyalleri ile bütünleştiği için bir tartışma hazinesi niteliğindedir.

Kâtip Çelebi (1657)


Osmanlı düşünürü Kâtip Çelebi, “Gerçeğin Dengesi” (Mîzânü’l-Hakk fi ihtiyâri’l-ehak) kitabında hem ılımlı Sufizmi hem de rasyonalist felsefeyi savunarak, din ve sosyal konulara karşı hoşgörülü bir yaklaşım sundu. Bilimsel müfredatta o kadar iyiydi ki Osmanlı siyasi yaşamında çok etkili olacak olan “ulema sınıfını” ortaya çıkardı.

Dara Shikoh (1659)


Babasının ölümünden sonraki iktidar mücadelesi sonrası öldürülen bir İslami Hint Prensi. Fakat öldürülmeden önce Tasavvuf uygulamaları üzerine uzmanlaşması ve olağanüstü “Okyanusların Kesişmesi”ni meydana getirmesi, Upanişadlar’da bulunan klasik Hint düşüncesiyle İslami öğretimin uyumunu gösterir.

Muhammed Abduh (1905)


Mısırlı düşünür Abduh, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine doğru yaşamış ve siyasi muhalif çalışmalarda sömürgeciliğin gerçekleriyle yüzleşmiştir. İslam toplumundaki, siyasi pasifliğe kadar uzanan tehlikeli kadercilik tanısını koymuş ve Avrupa’nın sözde keşiflerinin yanı sıra demokrasinin de İslami gelenekte öngörüldüğünü savunmuştur.

Fatima (Fatma) Mernissi (2015)


Son zamanlarda ölen Faslı Feminist Fatima Mernissi, İslam toplumlarında kadınlar üzerindeki baskıyı konu alan Peçenin Ötesi adlı kitabını yazmıştır. İslamiyet’teki kadın düşmanlığını, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğru mesajlarının kasıtlı olarak yanlış yorumlandığı erken dönemlere dayandırır.

Kaynak: OUPblog (27 Ağustos 2016)


Benzer Konular

9 Mayıs 2007 / HayLaZ61 Felsefe