Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 320

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.175.368 Cevap: 8.002
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
23 Nisan 2007       Mesaj #3191
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Meleklerimle Konuştum

Sponsorlu Bağlantılar


Arzularım kat’i egoların gaspına maruz…
Zihnimin derinlerinde başlar liriksel taarruz…
Mev’ud dolaşırız biz tevazuhtur dostumuz…
Hilkaten garibimdir ; değil sizin sorununuz…

Ben rahatsızım azizim , hastalıklıdır yazdığım her name
Serenat yapamam ki ben sizler gibi ay yüzlü yare
Meşakkatin şakaklarımdaki yansıması akan her katre
Gözyaşlarım durmadı ilk cemre düştüğünden beri kalbime


Karanlıktaki aksim dahi benden daha iyimser
Tek alkış duyarım birinden yazdıklarıma kefer
Kim yanımda durur söyle kimdi pesimist nefer
Kelime kurşununa kardeşim etki etmez ki miğfer

Zihnimdeki melodilerde bir bayan uyur ve saklıdır
Elde savarim beklediğin sence gerçekten paktmıdır ?
Yorgun gözlerinde uykuyla sevişen bir sen vardır.
Kirpilerin buz keser ulvi kapılarda,mükafat kardır.

Zindanda kilitli kalır yıllarca metanet
Kelam para etseydi küheylandaydı servet
Yaren e ses gitmez sebat ın serde sevret
Avunmaya kalmalı en az bir tane mazeret

Son dans bana lutufen melekleri rahat bırakın
Ben anlamadım ki yaptığımı kim nasıl anlasın
Tanımın hudutlarında imkansızlıktır ki kadın
Soğuk yeller hissedersin sen ortasında yazın




Sedat Arık

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
23 Nisan 2007       Mesaj #3192
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ne zaman seni dusunsem icim urperir
Seninle gecen her saat, her gun gelir aklima
Sponsorlu Bağlantılar
Bir aksam vakti gelir bir deniz kiyisi gelir
O essiz hatiralar butun gelir aklima

Ne yapsam unutamam yasadigimizi
Sevgindi sevgilerin en yalansizi
Simdi nerde bir gul gorsem kirmizi
Dudaklarimi uzun uzun optugun gelir aklima

Bir ciban buyurcesine ortasinda gecenin
Dolar yuregime huznu seni sevmenin
Dunyada ne benim yerim var artik ne senin
Aglarim basucunda olumun gelir aklima.

Ümit Yaşar Oğuzcan

NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
23 Nisan 2007       Mesaj #3193
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Yüreğim Sana Aktı!..

Bir masa, bir sandalye…
Sırtı dönük bir adam…
Aramızda…
Gözlerin bana bakıyordu…
Bakamadım…

Hissederdi yüreğim, seninle beraber
Tutuşan bir göldü gönlüm, içimde,
Bir su damlası, sana aktı, kalbimde…
Sonsuza dek yitirilmiş birşeyleri
Bulur gibiydi kalbimdeki çöl
Gözlerin bana baktı…
Ben utandım…..
Yüreğim sana aktı…

Kutup yıldızı olsam
Hiç üşümezdim kuzeyde…
Küçük ayı olsam
Büyük ayıdan korkmazdım gökyüzünde….
Gözlerin bana baktı
Utandım…
Misinanım ucuna bir umut bağlandı…

Ben ayakta, sen ayakta
O sırtı dönük adam yine aramızda…
Düşmanımız zaman,
Çıktım gözlerinin bana baktığı dört duvardan
Arkama bile bakmadan
Seni geride bırakan İstanbul
Düşmanım Korukent’e uzayan yollar……

Misinamın ucuna bağlı umudumu alıp yanıma
Çıktım sen olmadan
Bana bakan gözlerini bırakmadan
Yolu sevgiden geçen birileriyle
Birgün buluşmak umuduyla…..


Semra Bakan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Nisan 2007       Mesaj #3194
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mahkeme
Yüzleşeceğim kendimle
Haksızlıklarımla
Yolsuzluklarımla
Korkularımla
Tümünden müebbette mahkum olsam da
Sevgim beraat edecek
iblis1907 - avatarı
iblis1907
Ziyaretçi
23 Nisan 2007       Mesaj #3195
iblis1907 - avatarı
Ziyaretçi
Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası

İlkönce yağmurla
sonra birdenbire açan güneşle başlamıştı sabah.
Henüz ıslaktı asfaltın solundaki tarla.
Harp esirleri çoktan iş başındaydılar.
Topraktan nefret duyarak
- halbuki köylüydü birçoğu -
tıraşlı ve korkak
çapalıyorlardı patatesleri.
Suluboya, solgun resimleri hatırlatıyordu insana
köy kilisesinden gelen çan sesleri.

Pazardı.
Kilisede erkeklerin hepsi ihtiyardı
kadınların değil,
içlerinde büyük memeli kızlar,
ve sarı saçlarına ak düşmemiş anneler vardı.
Maviydi gözleri.
Başları önde,
kalın, kırmızı ve harap parmaklarına bakıyorlardı.
Terliydiler.
Haşlanmış lahanayla günlük kokuyordu.
Kürsüde muhterem peder
"beyannameyi" okuyordu,
- gözlerini gizleyerek -.
Renkliydi pencere camlarından biri.
Bu camdan içeri giren güneş
duruyordu genç bir kadının bembeyaz ensesinde
eski bir kan lekesi gibi.
Ve hiçbir zaman
doğurmamış olan
göğüssüz ve kalçasız bir Meryem'in kucağında bir çocuk :
başı öyle büyük
o kadar inceydi ki kıvrılmış bacakları
hazin ve korkunçtu.
Önlerinde kandil yanıyordu
eski
sert
ve boyalı tahtayı aydınlatıp...

İki adam boyundaydı tahta heykel.
Şeytan saklanmıştı arkasına
- kaşları çekik, sakalı sivri,
Mefistofeles olması muhtemel,--
ve âlim bir tebessümle
dinliyordu muhterem pederi.
"- Avrupa'nın bekası,
(okuyordu beyannameyi muhterem peder)
Avrupa'nın bekası için harbediyoruz."

Dinliyordu Şeytan
sivri sakalında keder
ve âsi ve selîm aklına
dayanılmaz bir ağrı vermekteydi yalan.

Okuyordu rahip :
" Avrupa milletleri el ele verip
harbediyoruz,
ve mutlak imha edeceğiz
medeniyet için tahripçi bir unsuru."

Şeytan bir parça yana itti Meryem'in heykelini
ve havada sihirle efsun alâmetleri daireler çevirip
kaldırdı elini
rahibe doğru
- etsizdi, uzundu bu el,
hakikat gibi, kemikli ve kuru -.

Ve ne olduysa o anda oldu işte.
Renkli camın altındaki kadın
çırılçıplak göründü kıpkırmızı güneşte.
Memeleri ağırdı
ve sarı ipek gibi parlıyordu karnının altında tüyler.
Düşürdü kâadı muhterem peder
ve Şeytan'ın iğvasıyla hakikati bağırdı :
"- Karşı koymak günü geldi en büyük tehlikeye.
Harbediyoruz,
fuhşun bekası için,
kerhane kapıları kapanmasın diye.
Ve sen orda, arkada
içinde beyaz entarisinin
bir erkek çocuğu gibi duran,
sen ****** olacaksın kızım.
Sana firengi ve belsoğukluğu verecekler
büyük şehirlerimizden birinde.
Baban dönmeyecek
Yatıyor şimdi yüzükoyun
çok uzak bir toprağın üzerinde.
Şimdi kan içindedir
etli, kalın kulaklar
ve ince kollarının dolandığı boyun.
Yattığı yerde yalnız değil.
Hareketsiz duran tanklarla, terk edilmiş toplar sahada."

Kendi sesinden ürkerek
sustu rahip.
Orda, arkada, beyazlı kız ağlıyordu.
Kadife ceketli bir erkek
- ihtiyar orman bekçisi civar çiftliğin -
bir şeyler söylemek istedi.
Sivri sakalını kaşıdı Şeytan,
rahibe : "Devam et," - dedi.
Ve muhterem peder
başladı tekrar konuşmaya :
"- Harbediyoruz :
pazar ve mal nizamının bekası için.
Kömür, lâstik ve kereste,
ve kendi değerinden fazla yaratan iş kuvveti
satılmalıdır.
Patiska, benzin
buğday, patates, domuz eti
ve taze gümrah bir sesin içindeki cennet
satılmalıdır.
Güneşli bahçesi ve resimli kitapları çocukluğun
ve ihtiyarlığın emniyeti
satılmalıdır.
Şan, şeref ve saadet,
ve
kuru kahve
topyekun pazar malı olup
tartılıp, ölçülüp, biçilip satılmalıdır.
Harbediyoruz :
harbi bitirdiğimiz zaman
aç, işsiz ve sakat
- harp madalyasıyla fakat -
köprü altında yatılmalıdır..."

Yine sustu muhterem peder.
Şeytan emretti yine :
"- Naklet onun macerasını,
o ne idi, ne oldu, anlat..."

Ve anlattı rahip :
"- Onu hepiniz hatırlarsınız,
toprağın içindeki bir patates tohumu gibi
fakir,
çalışkan
ve neşesiz geçti çocukluğu.
Sonra uyandı birdenbire
on yedi yaşına doğru.
Yine fakirdi, çalışkandı.
Fakat aylarca gidip
bulutsuz bir denizde
altında sönük yelkenlerin
sanki çok sıcak bir sabah ufukta apansızın
yeni bir dünya keşfeder gibi buldu neşeyi...
Mahallede sesi en güzel olan insandı
ve en güzel mandolin çalan.
Hatırlıyorsunuz değil mi
size doğru gelen dostluğunu kocaman, kırmızı elinin
ve mavi kurdelesini
mandolininin?..
İçinizde kimin kalbini kırdı,
kime yalan söyledi,
sarhoş olduğu vaki midir,
ve kiminle dövüştü?
Çocuklara saygısını
ve ihtiyarlara şefkatini inkâr edebilir miyiz?
Belki biraz kalın kafalı
fakat kalbi bir balık yavrusu gibi temiz
onu geçen sene harbe gönderdik.
Şimdi gerilerinde cephenin
işgal altındaki bir köyün odasındadır.
Baygın bir kadının ırzına geçmekle meşgul
bir tahta masanın üzerinde.
Beli çıplak
pantolunu dizlerinde
başında miğfer
ve ayaklarında kısa, kalın çizmeler.
Yerde iki çocuk ölüsü yatıyordu
direkte bağlı bir erkek.
Dışarda yağmur yağıyor
ve uzaktan uzağa motor sesleri.
Kadını masadan yere iterek
doğrulup çekti pantolonunu...
Halbuki hepiniz hatırlarsınız onu,
hatırlıyorsunuz değil mi
size doğru gelen dostluğunu kocaman, kırmızı elinin
ve mavi kurdelesini
mandolininin?"

Yine birdenbire sustu muhterem peder.
(Susabilmek bir hünerdir
insanın ağzından çıkan sözler
kendine ait olmazsa.)
Fakat tahta Meryem'in arkasından
yine emretti Şeytan :
"- Rahip, devam et," - dedi.
Ve devam etti rahip :
"- Harbediyoruz.
Çalıştırılan insan yığınları
birbirine devrederek zinciri,
karanlık ve ağır,
beton künklerin içinde akmalıdır.
Ve sen kocakarı
- ön safta, solda, diz çöküp
yüzü eski bir kâat gibi buruşuk olan -
seni temin ederim ki
kilise kapısında oynayan torunun
- beş yaşında,
başı altın bir top gibi yuvarlak -
dedesi,
senin kocan,
babası,
senin oğlun
ve komşuların gibi
kömür ocaklarında çalışacak.
Hiçbir şeyi
ümit etmemeyi
öğrensin.
Bu maksatla
uçuyor bombardıman birliklerimiz
tasavvur edilmeyecek kadar çok ölüm taşıyıp
iki gergin kanatla.
Ve motorlarına benzinle beraber
belki bir parça keder dolarak
(öldürenlerde tevehhüm edilen keder gibi bir şey),
uçuyor av kuvvetleri himayesinde olarak
bombardıman birliklerimiz
birbiri ardından giden dalgalar halinde...
Harbediyoruz :
öldürdüklerimizin sayısı
- bizden ve onlardan
aralarında meme çocukları da var -
şimdilik
beş altı milyon kadar.
Harbediyoruz :
kundak bezinin çeşidiyle belli olmalı herkesin yeri.
Harbediyoruz :
parlasın edebiyen diye sabah güneşlerinde
hapisane demirleri..."

Hakikat çok taraflıdır.
Fakir bir Şimal kilisesinde
- Şeytan'ın iğvasıyla da olsa -
fakir bir papaz
onu o kadar uzun anlatamaz.
İnzibat kuvvetleri aldı haberi
- kadife ceketli orman bekçisinden -
gelip indirdiler kürsüden muhterem pederi.
Ve asfalt yolun üzerinde
arasında silâhlı iki adamın
giderken muhterem peder
Şeytan baktı arkasından :
çekik kaşlarında ümit
ve sivri sakalında keder.

12.9.1941

Not :
Alamanya yıkıldı.
Temerküz kampından kurtarıldı muhterem peder.
Ve yine Şeytan'ın iğvasına uymasaydı eğer
önemli Alaman demokratlarından biri olurdu bugün
Anglo-sakson işgal bölgelerinden birinde.
Halbuki yine uydu Şeytan'a.
Ve yine bir pazar günü ve aynı kilisede yine
batılı müttefikleri meth ü sena edeyim derken
41 yılında söylediklerinden bazı fasılları tekrarladı aynen
bilhassa mal nizamına ait olanları.
Ve Katolik bir Amerikan subayının emriyle
(tevkif edilmediyse de bu sefer)
kovuldu kiliseden muhterem peder.
Yine arkasından baktı Şeytan :
çekik kaşlarında biraz daha çok ümit
sivri sakalında biraz daha az keder...


Nazım Hikmet Ran...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
23 Nisan 2007       Mesaj #3196
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Gözlerini esirgiyorsun benden,
Ben gözlerin siz edemem ki senin.
Konusmadan,
Her gün her saat,
Her an bana bakan gözlerini istiyorum..

Neden senin bende baska-baska gözlerin yok?..
Baska anlarda ve baska yerlerde,
Baktigin,
O siyahi ve bugulu
Halka halka,
Birden bire ve gittikçe,
büyüyen gözlerini istiyorum...

Kisilan kirpiklerinin arasinda
...Ve bazen damlalar akarken
...Ve bazen sevinçten kamasirken,
.Ve kizdiginda ki bakislarinla,
Birbirine dolanan Gözlerini istiyorum...

Gözbebeklerini,
Evet senin,
ama sende kalan,
Sana emanet Edilmis,
Bana ait gözlerini istiyorum...

Her sey içimden nasil da birden
Gözlerin olup dökülüveriyor!..
Bundadir ki mutlaka bundandir.
Hani seni her görünce nedensiz
Heyecanlanir da,
Bir baska hal olurum,
Iste o zamanki bakan gözlerini istiyorum...

Kimsin sen?
Neden beni benden gözlerinle alirsin?
Alirsin da götürürüsün.
…Ve söylesene.
… Ve seslensene.
… Ve sessizce de olsa,
Bir ses veren gözlerini istiyorum..

Hadi
Hos geldin!..
De ki bana.
Bende kalan düslerinle,
Gecemi sabaha,
huzurla açan,
Ben senin O gözlerini istiyorum..


ali arslan
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
23 Nisan 2007       Mesaj #3197
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Aşıklar BalosuGözlerindeki uçurumdan attım kendimi,
Düştüm, düştüm , derinlerden; derine,
İndim yüreğine,
Vardım en sonunda sevda yerine...

Bir balo başlamış, her seven orda,
Yürek orkestra,
Kan çeker halay,
Tüm bedenler oynar,
Zevkten dir, vayy , vay...

Kötülükler bitmiş,
Duygu; ışıktan,
Ayağın aşmasın,
Bir kez eşikten,
Görürsün ki, geçilmiyor aşıktan...

Güllerden gelinlik,
Sarmaşıktan taç,
Sevdalı bakışlar,
Binbir ışıktan...

Dudaklar arzulu,
Her söz bir şarkı,
Her bakış öykü,
Her gülüş roman,
Offf, amaaaan, aman...

Gönüller dopdolu,
Aşk balosunda,
Kimsenin kimseden,
Yoktur tek farkı...

Eller tivist eder,
Dansta duygular,
Hayatın her rengi,
Bu baloda var...

Ve benim yakamda,
En emsalsiz gül,
Ve yalnız olsam,
O baloda en güzel kadın sen olsan...

Ve ben desem , gülüm,
Ve dese gönlüm,
Bana bu dansı lütfeder misin ?
Ve lütfedip te isterim,
Kıskançlığı bile kıskandırasın...

Söyle lütfeder misin ?
Yine sen mi deyip ,
Balo'yu terkeder misin...

29.04.2004 Taşkışla/Taksim

Bayram Tunca
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
€c€m - avatarı
€c€m
Ziyaretçi
23 Nisan 2007       Mesaj #3198
€c€m - avatarı
Ziyaretçi
zor qünLer==>icLaL aydın





kopyasakolmakji4Benden önce söylenmiş sözlerin haklılığına
Kızdığım oldu zamanında ama inandığımda
Ömrümde her şarkı başka bir kapı açtı
Bu şarkının ardında sen
Bu kapının ardındaysa benden önce söylenmiş sözler vardı


Çok zor günler geçirdim vaktiyle
Alemde savaşlar çırpınışlar nihayetinde
Aşık olmak kısmetmiş yar, sana
Aşık olmak kısmetmiş yar...



Seçtiğimiz hayatlar mı bunlar? seçtiklerimiz mi ?
Bunca yokluk, bunca kırıklık, bunca acı
Seçtiklerimiz evet !
Hayat bu sevgilim çoktan seçmeli
Senin aşkınsa bir dönem ödevi...








kopyasahidimta9Bir gece çıkıp gelsen ölmezsin yar
Ölümlerden ölüm beğen gelmezsen yar
Bir akşam çıkıp gelsen ölmezsin yar
Ölümlerden ölüm beğen öleceğim yar


Bir şarkı tuttum sevgilim bir kapı açtım ikimize
İkimiz çokmuşuz meğer bu resme

Kapatmadan bu kapıyı yinede
Bu yaralar bereler sanadır bileler ...

Bu yaralar bereler sanadır bileler
Göreler aşkımı
Şahidim
gök kubbe
Aşığım bekletme

Çok canım yanıyordu gördüklerimden ve göreceklerimden
Benim kanayan dizlerim yoktu hayatta bir tek
Benim de kanattıklarım vardı elbet
Ezdiğim kumlar ve geçtiğim yollar hala gölgeni taşıyorlar
Hani demiştim ya en başında
Ne ayrılıklar ne aşklar ne başlangıçlar diye
Yani demem o ki çok zor günler geçirdim vaktiyle...














bilelerbu3

Çok zor günler geçirdim vaktiyle kalbimde...
Firari endişeler nihayetinde

Aşık olmak çok zormuş yar sana
Aşık olmak çok zormuş yar


Bir gece çıkıp gelsen ölmezsin yar
Ölümlerden ölüm beğen gelmezsen yar
Bir gece çıkıp gelsen ölmezsin yar
Ölümlerden ölüm beğen öleceğim yar

Bu şarkı sadece benimdi sevgilim
Ve ben büyük bahçeler istemiştim ikimize
Yazmışsın ya 'onu sevebileceğimi düşünmüştüm' diye
İşte o günden beri belki de bu yüzden sadece
Bu yaralar bereler sanaydı bileler
Göreler aşkımı şahidim gök kubbe...



Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
23 Nisan 2007       Mesaj #3199
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
HoŞ GELDİN AŞK .....


Sen yokken
Yüreğim buz dağıydı
Kara kışlar sarmalardı bedenimi
Acılarla başlardım her güne
Bulutlar dokunurdu kirpiklerime
Hüzün denizlerine göz yaşı akıtırdım
Sağanak sağanak

Gecenin şakaklarına değerdi
Rüzgarın moru
Yıldızların gözleri kör
Güneşin buğuluydu ışığı
Yalanların biri bin paraya satılır
İhanet cirit atardı
Tutkuyla bağlandığım sevdalarımda
Kurumuş papatyalarıma
Delik deşik umutlarımla
Su taşırdım
Yeşermeyeceğini bile bile
Serperdim üstüne sevgimi

Sonra sen girdin hayatıma
Maskeli yüzleri attın içimden
Cemreler düşündün sol yanıma
Yamaçlarıma baharlar doldurdun

Şimdi
Sevdalı imgeler düşüyor şiirlere
Kelimelerim sevgi ve aşk işlemeli
Cümlelerde kelebek sevinci
Kuş cıvıltılı sabahlara uyanıyorum
Mavisi bol denizlere açıyorum yelkenimi
Bir ağaç diktim içime
Gövdesine seni seviyorum yazdığım
Dallarına düşlerimi bağlayıp
Huzurla gölgesinde uyuduğum

Hoş geldin yaşam
Hoş geldin aşk



Ahmet EROĞLU
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Nisan 2007       Mesaj #3200
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SolGun BiR GüL OluYoR DoKuNuNcA

Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda
Ya yurdun uzak bir yerinde
Kahve, otel köşesinde
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor
Sigaralar, kâğıtlar
Arasından kayıyor usulca
Eğilip alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca.

Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor
En çok güz ayları ve yağmur yağınca
Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda.
Uzanıp alıyorum kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca.

Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda
Akşamlara gerili ağlara takılıyor
Yaralı hayvanlar gibi soluyor
Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
Yollar, ya da anılar boyunca.

Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam
Solgun bir gül oluyor dokununca.



Behçet NECATİGİL

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya