Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 477

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.167.191 Cevap: 8.002
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4761
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sevdadandır

Sponsorlu Bağlantılar
-Her sevgili bir Leyla'dır-

Rol yapma bana
Sen sensin
Ben de benim
Kendini güzel sanıyorsun
Gerçekten de güzelsin
Ama!
Ne Leyla kadar Leylasın
Ne Arzu kadar Arzu
Ne de Şirin kadar Şirin
Biliyorum
Ben de Mecnun değilim
Ne Ferhat olabilirim
Ne de dağları delerim
Lakin!
Sabırla beklerim
Nazına bile katlanırım
Bana rol yapma
Leyla olmaya çalışma
Leyla olamazsın
Leyla olmanı istemiyorum
Zaten ben Leyla'yı değil
Seni seviyorum...

1996
Abdulkadir Kahraman
recruit87 - avatarı
recruit87
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4762
recruit87 - avatarı
Ziyaretçi
Ayrılar Gemisi

Sponsorlu Bağlantılar
Bunlar en mutlu günleri ayrılığımızın
Yanaşmadan özleminin limanlarına
Bir uzun hava içinde kendimiz kendimizin
Uzasın dönmenin saçları, çagırma uzasın

1982
Kaynak: Kestim Kara Saçlarımı, 1982

Gülten Akın

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4763
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ölsün Aşk

Sessizliğe bir ses ver endamınla
Dile gelsin gecenin ürkek karanlığı
Bir damla yağmur ol toprağa
Canlansın yeşillerin aşk kokan fidanlığı
Bir kanat çırp korkmadan Barış’ a
Dinlensin yüreğinin yorgun firtınaları
Ömrümü teklif ederken sana hiç düşünmeden
Sevmelisin demiştim son kez en derininden
Bu hoyratlığı kalbin nasıl kaldırıyorsa
Vurdumduymaz olmaya nasıl cesaret ediyorsa
Bir adım atmaya bu kadar korkuyorsa
Varsın ölsün aşk ölsün senden sonra.

isimsiz kral
recruit87 - avatarı
recruit87
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4764
recruit87 - avatarı
Ziyaretçi
Çocukluğun Aşkıydı

Camdan cama göz göze bakıştık yıllar yılı
Ayrı kaldığımız günler parmakla sayılı

Çocukluğun aşkıydı belki de bizimkisi
Öyle güzeldi öyle haz doluydu sevgisi

Şu koskoca alem bizlere cennetti sanki
Üstümüze dünyalar yıkılsa duymazsınki

Ne elem ne gam ne buhran kimin umurunda
Aşk için zorluğa boyun eğilmek zorunda

Tılsımlı yaşama adapte olunur iken
İnsanı bambaşka yapan ne gülmüş ne diken

Sevgiler duyguları yayardı dalga dalga
Aşkla yola gelirdi ihtiras kin ve kavga

Mutlak mutluluğa ulaşmaktı bir tek sebep
Hakk'ça yaşantıyı arzuladık yıllarca hep

Neyseki güzel yolculuk mutlu sonla bitti
Kalpler aşk kervanıyla en son vuslata gitti
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4765
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Şarkının Ardından





Damla damla aktın gözlerimden
Yürek boşaldı yanaklarıma
Nicedir saklıydı hallerimden
Cefa savruldu kuytularıma.

Gittin boğdu beni girdaplarım
Gücüm dayandı sancılarıma
Umutsuz haklıydı korkularım
Hüzün bulundu şarkılarıma.

Kokun artık özgür ellerimde
Aşkım darıldı yalanlarıma
Sevdanın adıydı dillerimde
Öfke tutuldu kalanlarıma.

Şimdi deniz gibi hırçınlığım
Geçti sanıldı kahırlarıma
Şükürsüz duaydı kızgınlığım
Hançer vuruldu sabırlarıma.

isimsiz kral
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4766
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KİM OLDUĞUNU BİLMEDİĞİM BİRİNE
503bar

Karşılıksız aşkının zehrini taşıyordu bana
Kokusu sinmişti inatçı ruhuma, kitalarıma, ellerime...
Öyle çok öpüşürdük ki,
Ağzının tadıyla yerdim yemeklerimi...
Öylesine inanıyordu ki dünyadaki son aşkla beni sevdiğine,
Bir gün ansızın korkunç bir özlem duymaya başlamıştım
Kim olduğunu bilmediğim birine...
Şimdi ağzımda karşılıksız aşkın o aç tadı...
Karşımda o...
Yine hüzünlü, yine yenik...
Ama eşitiz artık,
Damarlarımızda karşılıkız aşkın o zehirli kanı...


cezmi ersöz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4767
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Acemi



Unutulurmuş dediler ya!..
O zamanlar çocukluk işte,
Platonik sipariş bayramlar
Tescillenmemiş kaygılı umutlar vardı
Ve karanlıkla uzayan rüyalar adama bakardı…
Sonra kalakalmışlık yalnız başına bu şehirde
İncitilmiş arzuların viraneliği hatıralarda
Ismarlama hesaplar,
Tek kişilik sahne oyunları!
Şimdi her şey bir yürek ağrısı!!!

Sürgülenmiş ve mıhlanmış kapı!
Çaylaklık ve çömezlik; bir ilk işte,
İşte fersiz geleceğin akıbeti;
Kalemiz düştü ilkin
Sonra atların nalları düşünce bir gül fırtınasında
Ve vezir de esir edilince peşinen bir file
Şahı devirmek bize kaldı!
Acemilik işte,
Gençliğimiz; pusatsız hovardalığın hazin nihayeti..
Şimdi her şey bir baş belası!!!

Kendim gibiyim her daim
Şiiri eskiden de severdim,
Ben inşa ettim tüm çıkmaz sokakları
Hep vuslat türkülerini damıttın aynalardan
Çareler aradım aylarca bu diyarda
Sonunda bir mim koyabildim hatıralara
Mezara gömdüm eski-
Ve siyah-beyaz fotoğrafları..
Acemilik kazası işte,
Şimdi her şey nisan ayı
Ve geriye dönüp baktığımda
Tüm olup bitenler yapma kartpostal gibi buralarda,
Senin çocuğundum ve ağırdım o zamanlar
Şimdi bir şey o kadar uzak ki..

isimsiz kral
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4768
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BENİ HEP BİR BAŞKASI SAVUNUYOR
503bar

Onca atılıştan sonra
balkonuma döndüm
Onca bilgi utandığım çocukluğum içindi
Çünkü beni hep bir başkası savunuyor
Sesimden, ellerimden, gülüşümden biliyorum

Hep sakladığım yara izini
balkonumdan odama götürüyorum işte...
odamdan bir kez olsun çıkartmadığım
sesimden, ellerimden, gülüşümden
biliyorum...


cezmi ersöz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4769
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayat yağıyordu gözyaşlarıma

Yıldızlar üstüme-üstüme düşüyor
Güneş üstüme-üstüme
Karanlık sokaklardan geçiyordum baba,
-içimde ürperen yalnızlığım-
bir tutam unutulmuşluk
bir tutam unutamadığım
eski hikayelerden kalma dostluk,
ve bir tutam ihanet,
çığlık çığlığa gece
çığlık çığlığa kimsesiz
bomboş sokaklar,
sessizliğin sesi kulaklarımda
damarlarımda,
tarlalardan sökün gelen
atlılar gibi
hızlanıyor nabız vuruşlarım,
gece üstüme-üstüme düşüyor baba...
korku üstüme-üstüme...

Karanlık sokaklardan geçiyordum baba
Teneffüs edilen havanın
Damardan akan kanın
Korkunun ve kavganın ardındaydım,
Umudun ve sevdanın ardında,
Sağanak ve sessiz
-gök gürültüsüz falan yani-
bir hayat yağıyordu gözyaşlarıma
ağlıyordum,
karanlıktı sokaklar baba
cansızdı,
-ağaçsız kedisizdi yani-
büyük,
tekdüze taş duvarlar vardı
harap evler,
kırık camlar vardı
üşüyordum baba,
yağmur üstüme-üstüme düşüyor
umut üstüme-üstüme

Bulanık ırmaklardan geçiyordum baba,
Bulanık ve durgun
Ölümle hayat gibi tezat
Sevdayla-nefret gibi,
Pulsuz ölü balıklar
Bir tane, yüz tane, milyon tane
Ölü balıklar,
Ağaç ölüsü gibi
Nehrin üstünde

Bulanık ırmaklardan geçiyordum baba...
Çamurdan ve kandan suları..
Balçıktan ve kandan
Balık ölüleri suyun üstünde
-insanoğlunun son ihaneti-
doğa ölüyor diyorum içimden
nehir küsmüş
güneş kızgın
ve ellerim
bir kilise ayinindeki gibi kenetli
nehir üstüme-üstüme düşüyor baba...
ölüm üstüme-üstüme

Umutsuz yaşamlardan geçiyordum baba...
Bir avuç sevda içimde
Horlanmış bakışları tanıdım
Horlanmış yalvarışları
Derdi ve tasayı
Hasreti ve gurbeti
Ve bütün çıplaklığıyla
Ölümü gördüm baba
Üstadın dediği gibi
-hakikat gibi çıplak-
ve kemikten elleriyle
sıtma gibi
Keban gölünden gelen ısıtma gibi
Maden ocağında gaz,
Hayata sunulan itiraz gibi
Çırılçıplak
Ölümü gördüm baba
Ölüm üstüme-üstüme düşüyor baba
Yıldız üstüme-üstüme

Umutsuz yaşamlardan geçiyordum baba
Bir tutam güneş ışığı
Avuçlarımda
Yorulan ve kırılan yüreklerin
Vurulan yüreklerin
Bakımsız ve çelimsiz çocukların
-elleri yüzleri kir-pas içinde-
aç ve kimsesiz çocukların
-kemikleri sayılır gündeliklerinden-
ve ucu ucuna yaşanan
sabahların içinden geçiyordum
havada ölü balıkların kokusu
havada kan
havada pelin
havada hasatlık buğday kokusu,
avuçlarım yetmiyor
gözyaşlarıma
bulanık ırmaklar akıyor gözyaşlarımdan
umutsuz yaşamlardan geçiyordum baba...
tebessümleri çirkin
gülüşleri korkunç
sevinçleri ölü balık mahiyetinde
kocaman elleri
ve kocaman korkuları olan
-kir-pas içinde yüzleri-
umutsuz insanların yaşamlarından,
aklım kesecek elbet,
insan işi diyorum bu kavga
bu kötü bu bet sıfatlar
hepsi insan işi
aynalara bakıyorum baba
kocaman gözlerim var
kocaman ışıklar tutuyorum yüzüme,
görünmüyor gözlerimin arkası,
beynim, yüreğim
şaşırıyorum,
ışık üstüme-üstüme düşüyor baba...
gece üstüme-üstüme
şafak üstüme-üstüme.

Turgay Yıldız
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #4770
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SEVMEK İÇİN GEÇ ÖLMEK İÇİN ERKEN
503bar

akşamın acı su karanlığı içinden
soğuk kadife teması yalnızlığın
şuh bir kahkaha balkonun birinden
gizli işareti midir bir başlangıcın

sevmek için geç ölmek için erken

başbaşa çay elele yürümek derken
boğaz vapurları mı iskele sancak
telefonda kaybolmak sesini beklerken
insan insanı yeniler doğrudur ancak

sevmek için geç ölmek için erken

içimdeki gökkuşağı besbelli neden
bulutların içinden kuşlar yağıyor
bir şiire başlarsın birini bitirmeden
hiç kimse gözlerine inanamıyor

sevmek için geç ölmek için erken

sevmek sevildiğini bile farketmeden
yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi
sevmek zehir zemberek ve yürekten
gecikerek de olsa vuruşur gibi

sevmek için geç ölmek için erken


atilla ilhan

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya