Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 564

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.173.867 Cevap: 8.002
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
11 Şubat 2008       Mesaj #5631
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Dün akşam söylediklerin geldi aklıma,
Hani gözlerin dolu dolu olmuştu konuşurken,
Sponsorlu Bağlantılar
Ben seni dinliyordum başım önüme eğik,
Hani sen mutsuzluklarından bahsediyordun,
Bense içimden dua ediyordum hep mutlu olasın diye.

Dün akşam biz konuşurken,
Sen ağladın, ben ağladım,
Sen sustun, ben yine ağladım,
Silmek istedim gözyaşlarını, yapamadım.
Gözlerinin içine baktım sen konuşurken,
Hissedersin diye sana olan sevgimi,
Hisseder de gülümsersin,
Seni sevdiğim anlarsın diye.

Dün akşam hep seni izledim,
Gözüm hep üzerindeydi,
Bana bakarsın diye bekledim,
Bana bakar da gülümsersin dedim.
Bakmadın be birtanem,
Ne diyeyim zormuş sevgine ulaşmak.

Dün akşam sen giderken arkandan el salladım,
Bakmadın son birkez bile, sanki orada yokmuşum gibi.
Anladımki gülyüzlüm sevmiyor beni,
Sevmiyor işte beni,
Sevse dedim birazcık,
Bir el sallardı, son birkez bakardı,
Dönüpte arkasına bir gülümserdi dedim kendime..

Dün akşam güzelim sen bırakıp gittin belki beni,
Ama ben gidemedim, gidemezdim.
Çünki seviyorum seni.
Bekledim belki sevdan geri gelir diye,
Bekledim sabaha kadar,
Sen anlamasanda seni ne kadar çok sevdiğimi,
Ben her gece orada bekliyorum seni..
ADEM ERBUDAK

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
11 Şubat 2008       Mesaj #5632
arwen - avatarı
Ziyaretçi
eskiyen sevgilim

Sponsorlu Bağlantılar

Hiç bir şey senin kadar eskimedi
geçmiş bir hatıralar yığınıdır
durur karşımda
ah şu geri getirilemeyen zaman
dün yağmur yağdı bu gün hava güneşli
ömrüm dört mevsim
ilkbahar sevgilim
bir bir dökülen yapraklar
ailem dostlarım
oy oy insan bir parçadır
ta ki toprağa düşene dek
kaç gemi kalktı
kaç gemi kalkacak bu limanda
hiçbir şey senin kadar eskimedi
kitaplarım elbiselerim kunduralarım
korkularım umutlarım hayallerim
yaşadıkça değişti
değiştikçe yenilendi
sen
eski eski
eskiyen sevgilim
bir şarap misali



abdurrahman demir

LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
11 Şubat 2008       Mesaj #5633
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Gitmek kolaymı sanıyorsun sen.
Bakma gözlerime öyle acıtrcasına.
Olmadı işte sevsekte olmadı,kendi sularımızda boğulduk biz.
Derinlikler sebebimiz oldu.
Taştan duvarlar ördük aramıza,
Şüpheden setler çektik rtrafa,
Kıskanç bakışllar yaraladı kalbimizi.
İnanmadık hiçbir zaman sevgimize güvenmeyi unuttuk.
Acabalar doldurduk beynimize.
Duygular rehin kaldı kalbimizde, hiç gün ışığı göstermedik,
Karanlık delhizlerde kayboldular.
Labirentler ördük içimize,
Çıkışını kendimiz bile bilmedik.
Gururu marifet saydık aşkın üstünde.
Suskun saatlerde cümlesiz zamanlar geçirdik,
Amaçsız yarınlarımıza koşar adım gittik.
Yalanları gerçek sandık,kendimiz bile inandık söylediklerimize.
Sevdaya dahil ne varsa yıktık yaktık.
Aşk ateşine kıskançlık külleri serptik sönsün diye.
Sonra üşüdük buz kesti her yerimiz.
Önce şüpheye sarıldık ısıtmadı.
Sonra gururun ardına gizlendik saklamadı.
Yalanlara koştuk birden ama çıplaktık.
Örtmedi üzerimizi dahada ayaz vurdu ayaklarımıza.
Üşüdük üşüdükçe uzaktık birbirimize.
Biz seninle olmadık.
Bulamadık sevdaya çıkan yolu.
Sen sağ , ben selamet.
Bir daha karşılaşmayalım ,hep uzak olalım.
Unutalım yaşayamadığımız aşkı,
Unutalım hiç olmayan seni, beni
Yani bizi!...


SELDA AKYILDIZ
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
11 Şubat 2008       Mesaj #5634
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Şaheserim

Aşik oldugum zamanlarda
Şiir yazmak adetim degildi.
Halbuki asil şaheserimi
Onu en cok sevdigimi
Anladigim zaman yazdim.

Onun için bu şiiri
Ilk önce ona okuyacagim

Kaynak: Papirus,1 Agustos 1967Orhan Veli Kanık
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
11 Şubat 2008       Mesaj #5635
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Sen de bilirsin hüznün incelmişliğini,
Fırınında değil, mezecilerinde bulunur kalbimizin,
Oysa keder, kara ekmek gibi zorunlu nerdeyse...
Senin verdiğin hüzün kedere dönüşüyor gitgide.
Sabah güneşi vuran doruklardan,
Pembe rengi sildim şimdiki halde...
Tipiyi çağırdım, göz gözü görmesin yine.
Gözlerime ilgisizlik bulutları ardından,
Kış güneşi gibi soluk, serin bak.
Her zamanki bakışınla muhakkak,
Özlem bulutu çözünür, taşkın olur.
Sabah güneşi vuran doruklardan,
Pembe rengi sildim bugünlerde;
Dağdan kereste kesemem bunu bekleme,
Kafeste kuş beslemek de değil bana göre
Son nefesine yetişmeyi düşler miyim,
-Tanrı beni korusun-
İlgisizlik bulutları ardından,
Kış güneşi gibi soluk bak gözlerime.
Tipiyi çağırdım göz gözü görmesin yine;
O güzelim bakışın kesinlikle
Eritir buzulları taşkın olur.
Ömür vâdisinin sona erdiği uçurumda,
Duygu nehri çavşanlaşır ve korkunç coşkun olur. HÜSREV ATEMİ
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
11 Şubat 2008       Mesaj #5636
arwen - avatarı
Ziyaretçi
SEVGİ DOLU YÜREĞİM BENİMLE


Seni sevmeye söz vermiştim unutmaya değil,
Ben tuttum sözümü, çok sevdim seni,
Bir sevda yanığıydı yüreğimde kalan,
Bir hüznü aşktı beni yakan,
Anlamamak ise senin ruhunda sevdiğim,
Bırak beni git öylece, unutmaya yeminliyim.



Hayatım, canım, herşeyim olmuştun bir anda,
Ömrümce beklediğim sevgiyi tatmıştım anlasana,
Layık değilmişsin yüreğime, saçımın bir tek teline,
İstenmeyen yerde durma artık, sen de git işine,
Bırak beni kaderime, sevginin olmadığı bir yere,
Sensizlik yazımdı zaten, çok çektim senelerce.




Güzel bir rüyaydı uyandım artık diyeceğim,
Yüreğimde ki hüznü silip bir kenara iteceğim,
Yaşanmışlıklar yok hayatımda, unutup gideceğim.
Sen yoksun, sevgin yok, olmadığın günlere merhaba,
Seninleyken ne geçti elime, üzülmekten başka,
Ağlamakta yok artık, gülen günler selam sana.



Bir kalp vardı bir zamanlar, yalnızca senin için,
Gözyaşlarım vardı akıyordu sevdiğim için,
Hiçbirşey bırakmadın geride sen den kalan,
Acı hatıralar unutulacak bir gün hiç anlamadan,
Yanan sen olacaksın artık, eminim bundan,
Dönüşü olmayan yolun, uğurlar olsun sevdam.



Bir ayrılık şarkısı dilimde, söyledim her gece,
Ben sevdim ben yandım ömrüm geçtikçe,
Bir oyundu sevgimiz, iyi oynadın benimle,
Alkışlıyorum seni, takdirse Rabbimden gelse,
Sanma ki ağlayacağım, değmezsin bu sevgiye,
Sen yoksun ama, sevgi dolu yüreğim benimle.



MENEKŞE GÜLAY
miss_didem - avatarı
miss_didem
Ziyaretçi
12 Şubat 2008       Mesaj #5637
miss_didem - avatarı
Ziyaretçi
SENİ SEVDİM!

Seni sevdim,
Seni birden bire değil,usul usul sevdim,
'Uyandım bir sabah'gibi değil,
Öyle değil nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara....
Seni sevdim...
Artık tek mümkünüm sensin....
Gülten AKIN
diabloazul - avatarı
diabloazul
Kayıtlı Üye
12 Şubat 2008       Mesaj #5638
diabloazul - avatarı
Kayıtlı Üye
SEVİŞMEK İSTİYORUM

Cotonou’da yaşamın son doruğunda mı?
Yoksa Venedik’te aşkın ilk basamağındamıyım?
Bugüne kadar farkında olmadım.
Ama perde perde başımızda açılan
Yıldızlar altında yüzüp göğsünün deryasından
Bu gece sevişemezsem seninle
Yarın intihar edeceğim.

Rongbuk putları arasında
Yağmur çiseleri Bambus fidanlarını ıslatırken
İnatcı gururum bir çılgınlığa kapılıpta,
Yine beni ürkütmeden,
Bu gece sevişemezsem seninle
Yarın intihar edeceğim.

Semerkant’ın geringen eteginde
Suya doymayan menekşeler kucağında
Gece güneşinin kızıllığı,
Sevimli dudaklarımın gülüşünü söndürmeden
Bugece sevişemezsem seninle
Yarın intihar edeceğim.

Katmandu’da yıl bitimine bir gün kala
İhtimatları ve kalpleri incitmeden
Fırtınaların ve rüzgärların getirip yığdığı
Kar giyinmiş çalılıklar arasında
Bu gece sevişemezsem seninle
Yarın intihar edeceğim.

Gül WİTT
miss_didem - avatarı
miss_didem
Ziyaretçi
12 Şubat 2008       Mesaj #5639
miss_didem - avatarı
Ziyaretçi
EĞER..


O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer! !
CAN YÜCEL...
diabloazul - avatarı
diabloazul
Kayıtlı Üye
12 Şubat 2008       Mesaj #5640
diabloazul - avatarı
Kayıtlı Üye
Carmina Vitae,

Korkunun kana vurduğu donuk yüzünü, şen kavgaya ki benzer ilkbahar güneşlerine, selam!
Ve ay ışığında gecenin yoldan çıkmışlık,
Gümüş rengi parlıyor yapraklarında ormanların.
Soylular kızıl yılanlar gibi kana aç kılıçlarını kınlarında hissettikleri an,
Bir kötü kuş kalkar derin ormanlardan, çünkü yaşamaya değerdir hayat,
Bir uğursuz ses,
Kim bilir soğuk ve tanrısız tepelerde kimlerin dans ettiğini,
Yada bela dolu rüzgarın neler fısıldadığını kayalara?

Ah Mors et Vita şimdi yanıyor ateş,
Ve güneş şimdi kutsuyor ölümsüz arzuları,
Bana toprak kokanların kirletmediği ülkelerden söz et,
Bırak gitsin yaşam dediğin.
Ve akşam gelince ey ölüm, sen yüzünü gösterince,
Okyanusun batan güneşe karıştığı yerde,
Bilge midir yada kılıç eri,
Belki de bir hakaret insanlığa,
Gri kayalarda ölümle alay eden o tek gözlü adam.

Gidelim der kadın kanım donuyor benim,
Bu ürkütücü tablo,
Ah nerde tanrı,
Nerede tapındığım yerde bana sunulan huzur?
Mors et Vita,
Karanlık mı bastırıyor ne?
Bu rüzgar bu rüzgar yada bu imansız kayalar,
Yaşamın elini uzatamadığı öyle soğuk, öyle keskin,
O kayaların üzerinde tek gözlü adam.
Ve bilinir aşağılarda insanlar tarafından,
Bir zamanlar insanları savaşa çağıran bir tanrı kovulmuştur buralardan.
Ah neden dedi papaz dilim tutuluyor benim,
Yada neden bir sancı saplanıyor kalbime,
Bu uğursuz yerlerde.

Yükseklerde bulutlar, kara bulutlar ey gri gök,
Ve soğuk yıldırımlar hırçın kaya gölgelerinde insanları ürküten masalları yaratan,
Bu bir kutsal kitap sayfasındaki güvenli ayetler gibi değil,
Yada değil yumuşak başlı insanların birbirlerine verdikleri,
Ahlaki öğütlerden!
Karanlık gölgeli ormanlar üzerinde ey kutsal duman,
Kurtların bayramını kutsayan, ölümlü gözleri ürküten.
Islak bir korku tutar yüreklerini kadınların,
Derin vadiler arasında kaybolur patikalar,
Ah çamur, çamur neden Tanrıların eteğindesin,
Bu günah dolu bir hınç dedi papaz,
Islak bir korku dedi kadın,
Ve ölüm bir atmacanın çığlığıyla,
Tenlerine dokundu topraktan yaratılmışların.
Yıldırımlar ateş ışık, ey ışık,
Ah ne soylu ne soğuk,
Ne soylu ve ne soğuk buzlu kayalıklarda dans eden ulaşılmazlık.
Uğursuz kayalıkları ormanların,
İnsanların unutmak istediği her şeye kucak açar,
Kötü niyetlerdir ete kemiğe bürünen,
Yada korkudur oralarda gözlerden uzak,
Kovuklarında adı yasak şeylerin oturduğu Tanrı ya dost çam ağaçlarının altında,
Orman, ey büyük orman geceye ve gündüze meydan okuyan,
Yada her türlü bildikliğe.

Kervanlar konaklar,
Gecedir ürküten insanları,
Kim bilir kötü sesler çağırır belki de yolcuları,
Hava bozuyor, yükseklerde yıldırımlar,
İşte ilk soğuk damlada düştü omzuma.
Geceyi burada geçirelim dedi gezgin,
Ve ateş yaktılar.

Ve oralarda,
İnsanların gözlerinin değmediği oralarda,
Merhametsiz taşların ve zalim rüzgarların olduğu yerlerde,
İnsan nedir ki?
İnsan alaylı bir hakaret yıldırımlar düşerken,
Ve okyanus öfkesini kusarken,
Yada Tanrılar Tanrıca konuşurlarken tarihin dudaklarında.

İmanlı insanlar loş ışıkları altında mumların isli taş duvarları içinde manastırın-ki cevabıdır insanlığın sonsuzluğa- yaşamın son ışıklarının da yozlaştığı dudaklarında, mütevazi sözlerle kemirirlerken tanrıyı,kimse bilmez gecenin ve gündüzün,yada kaderin dizginlenemez atlarıdır, bir hüküm dokuyan ateş saçarlarken gözlerinden ateşsi, bir coşkunlukla, ve öyle şiddetli ve acımasızdır ve yücedir Tanrının eli,
Ve soyluların yüreklerini savaşa çağıran.

Tek gözlünün gecesi diye fısıldadı papaz,
Yorgun gözlerinde bir günaha yenilmişliğin,
Hiçte diri olmayan utancı ile,
Bir gün insan gözünün bakamayacağı kadar korkunç iblisleri uyandıracak,
O boynuza üfleyecek yine böyle bir havada,
Dua edin kardeşlerim dedi papaz ve gözlerini kapadılar.

Gece ne karanlık ne ürkünç ve nede ölümcül olurdu,
Olmasaydı içimizi ısıtan ateş, yada ruhlarımıza neşe veren şarap,
Sen ey güngörmüş ozan –kim bilir tanrıdan alır ilhamını -,
Dokun harpının tellerine ve bir kapı aç tanrının sırlarına yüreklerimizde,
Bu karanlık gecede!
Ve gülüştüler kervan yolcuları,
İhtiyar ozan alırken ince ve titrek ellerine harpı,
Hiç bilmeyen utancını,
Papaz tanıklığına mecbur eden günahların:
“Güneş doğarken de batarken de,
Bir güvenç dolardı içime,
Kanım daha hızlı akardı sanki,
Yada ellerim kavrardı daha güvenli,
Ne savaşlarda aldığım yaralar,
Ne yıkılışı yüksek duvarlı şatoların,
Ne acılı feryatları düşen savaşçıların,
Kök salmadı gönlüme,
Yorgunluğu ve uykusuzluğu hissetmeden,
Günlerce at sürdüm senyörün ordusuyla,
Yakılan tarlalar gördüm ve ağlayan kadınlar,
Zırhımın içinde o denli mağrur,
Büyük fırtınalara yakalandım dağ geçitlerinde,
Sevdiklerimi birer birer kaybettim,
Hiçbiri kök salmadı gönlüme bu denli,
Hiç durgunlaşmadı yüreğim,
Tüm acılar unutulurdu şarap doluyken kadehim,
Hiçbiri ah hiçbiri!

Hiçbiri ah sadece masum bakışlı bir kız,
Güngörmüş ormanların içinde bir kasabada,
Geçerken yine at üstünde mağrur,
Küçük derenin kıyısında ellerinde kır çiçekleri,
Ah sadece masum bakışlı bir kız.”

Başlarını salladılar kervan yolcuları,
Ve gece olanca aldırmazlığı ile karanlık,
Kamp ateşinde yanan kaderimidir insanlığın?
Olanca zayıf olanca ürkek zıddına karanlığın!

Ey karanlık gece, ey görünmez şafak,
Fırtınalı gökler ve ey ölümcül yazgı,
Dinledim tüm kalbimle ihtiyarı,
Fakat ben fakat ben bu değilim ah! ,
Dağlar ve ormanlar boyunca aradığım öyle saf ve de öyle inatçı,
Ah hayır bir kızın masum bakışları olmamalı,
Dedi gezgin ve gürledi gökler,
Yağmur verdi hükmünü geceye.
Uzaklardakiler çok uzaktakiler Tanrının farklı bir dille konuştuğu,
Ve yakınlardakiler ey!
Sen ey dik başlı yazgı gelen mührüyle sefaletin,
Ve sürükleyen genç aşıkları ebedi cehennemlere,
Anlam sözcüğü ki yitmiş yordamsız dönüşünde karanlığın,
Yada aşk?

Ey karanlıklar duyun ölümün kıyısında duran bir hiçin sesidir bu,
Yada uçurumun son kenarında mağrur:

“Dağlar ormanlar boyunca aradığım öyle saf ve de öyle inatçı,
Ah hayır bir kızın masum bakışları olmamalı”
İsmail Orhan Sönmez

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya