Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 654

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.171.527 Cevap: 8.002
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
26 Ekim 2008       Mesaj #6531
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
BENİM SEVGİLİM OLDUN

Sponsorlu Bağlantılar
Geceme mehtap oldun
Gündüzüme aydınlık
Sabahımda güneş oldun
Gözlerimde parıldı
Ağaçlarda çiçek oldun
Bahçemde baharım
Yağmurlarda damla oldun
Pınarlarda suyum
Kadehimde şarap oldun
Bardağımda sevdam
Aldığım nefes oldun
Kalbimde atışlarım
Zamanında gelen oldun
Gönlümde kralım
Sen benim sevgilim oldun
Yüreğimde aşkım.


Meryem BURMA
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
26 Ekim 2008       Mesaj #6532
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
Tek Kişilik Yalnızlık..

Sponsorlu Bağlantılar
Tek kişilik yalnızlığımın içinde ben mahsur kalmışım
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir dünyâya dalmışım
Yedi düvele, yedi iklime, her yana haber salmışım
Tek kişilik yalnızlığımın içinde ben tutuklu kalmışım

Bir yalnızlık şiiri dökülür hece hece dudaklarımdan
Sararan yapraklarım dökülür bir bir budaklarımdan
Karasular iner yılların yükünü taşıyan ayaklarımdan
Tek kişilik yalnızlığımın içinde ben tutuklu kalmışım

Yıllar sürekli birbirini kovalar kedi fare oyunu gibi
Geçen zaman deryâ olmuş hiç görünmüyor dibi
Oynuyorum bu dünyâ sahnesinde ben bir garibi
Tek kişilik yalnızlığımın içinde ben tutuklu kalmışım

Alıntı

jöly - avatarı
jöly
Ziyaretçi
26 Ekim 2008       Mesaj #6533
jöly - avatarı
Ziyaretçi
Tozpembe

Yıllar yılı yanımızda
Kavruldun yağımızla.

Hiç bu böyle kalır mı,
Biraz geç de olsa
Göreceksin hayatın sana da güldüğünü,
Sabret yoksa.

Nasıl mı?
Topraklarda tohumlar vardır
Karlar altında kış boyu,
Kış geçer, bir bahar günü
Çiçek açar tozpembe,
Tıpkı öyle.


Behcet Necatigil
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
26 Ekim 2008       Mesaj #6534
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
sus


Sen bilmezsin!
Suskunluk ne denli bir girdaptır yürekte
bilemezsin!
Bitecek “sus”lar bitecekte
dönemezsin…

Gözyaşlarıdır bu sefer yanan cehennemimde…
Sen de yanacaksın…
Tükenince sus şarkıları dilimde
anlayacaksın…

Teker, teker düşüyor tüm şehirlerin
elinde yalnızlıktan başka sermaye kalmayacak
günü gelince…
Sus çağı altın çağını yaşayacak…
Sen yapayalnız kalacaksın
sen ağlayacaksın
sen boğulacaksın gözlerimin girdabında
kimse sana acımayacak…

Bir lokma arayacaksın sevgiden…
Demir bir lokma düğümlenecek boğazına…
dönmek isteyeceksin yeniden….
Ateşten suskunluklar düşecek avazına…

Hayır!
Zalim değilim ben…
Unutma pirinç eken buğday biçmez…
Sen ateşi ektin tüm sevgi tarlalarına
ben bir şey yapmadım… Zaten elim yetişmez…

Keşke diyorum…
Çekseydim tüm kahır tetiklerini
vursaydım yalnızlığı alnının ortasından
sus çağım altın çağına dönseydi birden…
Ama hayatı bile tutamadım ucundan

artık bitti…
Artık sondu…
Yetti…

Alıntı
CaNaRY - avatarı
CaNaRY
Ziyaretçi
27 Ekim 2008       Mesaj #6535
CaNaRY - avatarı
Ziyaretçi
Yürüyelim Seninle İstanbulda.....




Kırmızıyı sevdiğini bilseydim

hayallerim kıpkırmızı olurdu



İstanbul hala güneşin ardında

ufuklarında birkaç kara leke

birkaç kan pıhtısı dudaklarında

İstanbul hala sevimli mi sevimli

ve hala bir tomurcuk tadında

yürüyelim seninle İstanbul'da



korkusuz bir rüyadır

bekler bizi Beykoz'da, Üsküdar'da

birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü

yenilgisiz bir muamma gibidir

arar buluşmayan ellerimizi

deli rüzgar yine sarhoş, hovarda



tam orada, Çamlıca yokuşunda

birkaç bulut çekelim gökyüzünden

damarlarımızdan geçirelim ve birden

bırakalım suların üzerine

sen bir defa konuş, sen bir defa gül

kumlu ebrular yapalım seninle

serpmeli ebrular, bülbülyuvası

hercaimenekşe, gonca ve sümbül



yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında

yürüyelim seninle İstanbul'da

boğaziçi mağrur türkülerini

gözlerine baka baka söyleyin

martılar üşüyünce

denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi



anlayabilir misin

neden çıban gibi büyür bağrımda

büyür de kelebek olur bu sızı

kırmızıyı sevdiğini söyledin

bu yüzden mi günlerdir

İstanbul'da gül kokusu yayılan

tepeler kırmızı, sular kırmızı



İstanbul bilmeli ki, sahillerine

mehtabı taşıyan senin bakışlarındır

İstanbul bilmeli ki, limanlardan gemiler

önce senin yüreğine açılır

uzaklarda bir yerde

toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın

parmaklarında hüzün

sana doğru akan nehrin

ağlayan suretidir



bir elimizde umut

bir elimizde sevda

yürüyelim seninle İstanbul'da

musiki kesilsin, tükensin yazı

çaresiz kalınca mızrap ve şiir

ozan bir kenara bıraksın sazı

ressam fırçasına neden mi kızgın

tuvalde çizgiler, renkler kırmızı

kırmızıyı sevdiğini bilince

çekilir mi artık güllerin nazı



Anadolukavağı'nda her akşam

burcu burcu bir rüyadır hayalin

karanlık, hüznünü düşürür dağa

kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar

endamın her sabah iner toprağa



hasret, yanlızlığı çoğaltan deniz

ayrılık acıyla süzülür kandan

nefesin fermandır Topkapı Sarayı'nda

dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzadeler

öylesine yorgun, mahzun ve candan



İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda

uykusundan uyanınca fırtına

dalgalar türkümüze aşina olur

yüzümüze bakınca deniz fenerleri

sahibini arayan gemilerin

çığlığıyla vurulur



tarih heyelandır hainlerin ardında

İstanbul tarihin soylu anası

biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız

sevdayı kız kulesi'nden

yalıların burukluğu altında

geçiyoruz sokaklardan delice



anlayabilir misin

beyoğlu'nda gezinen

hayal kırıklığının benden türediğini

anlayabilir misin

kırmızı neden böyle

doldurur aynalara inleyen yüreğimi



sana giden yolların kavşağında

bir adam direniyor izini bulmak için

siliyor tanyerine akan alın terini

ufkunda sapsarı umudun rengi

mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah

arıyor sessizce kaybolan günlerini



Gülhane'de simit satan çocuklar

nasıl anlasınlar ellerimizin

neden böyle çekingen olduğunu

Ayasofya önünde tramvay bekleyenler

gökyüzüne dokunurken bu acı

kimdir diye sorsunlar içlerinden

birlikte yürüyen iki yabancı

biz gitsek de, İstanbul'da yine de

yıllar yılı gezinmeli bu sızı

benden bir yaralı şiir kalmalı

senden bir tebessüm, bir de kırmızı



Nurullah Genç...
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
28 Ekim 2008       Mesaj #6536
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
İÇİMDEKİ SEN

Hırçın deniz iken hep gözlerinde duruldum
Kısır döngülerde pervaneyken kalbinde durdum
Sevdayı gözlerinde anlatırken ben hep sustum
Yalnızlığı toprağa gömüp sende acılarımı unuttum
Islak gözlerimi senin gülüşlerinde kuruttum.

İçimdeki sen bir avuç toprakken;
Ben sevginde yeşerecek tohum oldum
Kanatlanıp özgürlüğe uçarken
Yine senin dalına kondum
Sen yokken yarınlarında
Dört mevsim dal dal kurudum durdum
Seni sevince anladım ki
Gülüşlerin ;
Acılarıma verdiğim son umudum
Sevdaya yelken açmak için
Kalbimi avuçlarına sundum.

Alıntı
ÖmÜrCeK - avatarı
ÖmÜrCeK
Ziyaretçi
28 Ekim 2008       Mesaj #6537
ÖmÜrCeK - avatarı
Ziyaretçi
SANA WE BU KOCA ŞEHİRE İNAT

sana ve bu koca şehre inat,gideceğim
bildiklerimi yok sayıp karışacağım karanlıklara
var olan acıyı gidişime yorup,
mendilimle sileceğim ıslanan yanaklarımı
son sigaramı marmaraya atarak elveda diyeceğim,
sana ve bu koca şehre...

sorgulamaya başlayacağım
seni,kim olduğunu?
neden karşıma çıktığını vakitlerin en olmazında,
hayatımın hangi evresini kapatıp,
hangisini açtığını çözeceğim sonra
sana ve bu koca şehre inat...

İstanbul ki dökülür gözünden yaş
mevsim hep sonbahar,
kimileri hüzün koyar adını
ama kimse bilmez;
sen beni sonbahar da sevdin
ve ben seni...
sana ve bu koca şehre inat...

hangi ateşlerde yandığını bilmiyor yüreğim
ve bilmiyor yüreğin ne haldeyim
bir İstanbul şahit,
hem sana,hem bana...
belki de bu yüzden ısrarla beni çağırırken,
meydanlarını dar ediyor sana
mevsim hep sonbahar...
sana ve bu koca şehre inat
alıntı





Seni intihar ettim içimde...
Varlığının yükü kaldırılamayacak kadardı güçsüzlüğüme.
Sen doğdun, yine yeniden;
ve ben


Seni intihar ettim yaşatamadıklarım adına...

Düşününce telafuz ediyor ruhum yaklaşıp yakınlaşıyor sebeb-i nefesine,
Kırıyor nefis denen illeti
Uzanıyor elleri...
Ben senin içindim onca zaman,
Lakin...
Anlatamamak vardı ya,
İşte o:

-zordu.
-yordu.
-kordu.

Tuhaf bilmeceleri olan bir bilinmezlik,

-döndü.
-dolaştı.
-sordu.

Ne yaparsın sen sebeb-i nefes, gayelerden yitip gidince?
Ne yaparsın gözdeki yaş ille de yere düşünce?
Ne yaparsın çaresizliğine ve darlığına?

Ben sadece,
Dilim, elim ermedi
Ve...

Seni intihar ettim içimde...

Kırıl bana...
Ben susturmayı başaramadım seni.
Söv bana...
Dilin neye ererse...

Gitmeliyim.
Zamansız bir vakitte ayrılıyorum ülkenden.
Enginlik denizdeymiş, ben acizane kelam edendim...
Çağır lazım olunca.
Ama anla, ben beceremedim yaşamayı ve

Seni intihar ettim içimde...


Sen öldürüldün sanırken,
yanılma...
seni intihar ederken ölen benim en zifiri şekilde.

Bu bir itiraf,
Bu bir kaçış,
Veda
alıntı
Son düzenleyen ÖmÜrCeK; 28 Ekim 2008 01:37 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
PaPaTyA1 - avatarı
PaPaTyA1
Ziyaretçi
28 Ekim 2008       Mesaj #6538
PaPaTyA1 - avatarı
Ziyaretçi
askum4
PaPaTyA1 - avatarı
PaPaTyA1
Ziyaretçi
28 Ekim 2008       Mesaj #6539
PaPaTyA1 - avatarı
Ziyaretçi
mavimavi0duro4

neydioaskk0nzdp4
Son düzenleyen PaPaTyA1; 28 Ekim 2008 17:42 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
28 Ekim 2008       Mesaj #6540
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
KIRGINIM..!

Kırgınım…
Kime olduğunu, neye olduğunu bilmeden kırgınım…
Belki hayata, belki kendime kırgınım sadece…

Kırgınım…
Yüreğim bir yanardağ gibi kaynayarak yanarken,
Nasıl oluyor da bir buz dağı oluveriyorum bir anda…

Kırgınım…
İçim sevgi ile kavrulurken neden böyle yıkıcı,
Parçalayıcı oluyorum…
En çok sevdiğim varlıkları biranda kırıp,
Un ufak ediyorum…

Kırgınım…
Öfkeme, tat almayan yüreğime,
Sevmenin, sevilmenin değerini bilmeyen
Kalbime…

Kırgınım…
Yeşilin huzurunu, mavinin derinliğini,
Görmeyen gözlerime...
Kuşların nidasını işitmeyen kulaklarıma
Kırgınım…

Kırgınım…
Mantığımla kalbimin arasında gidip gelen
Benliğime…

Kırgınım…
Sonuçlandıramadığım sevgilerime,
Sarılmaya korktuğum sevgililerime…

Kırgınım çok kırgınım,
Beceriksizliğime, korkaklığıma,
Kırgınım…
Beklide bir hayalden ibaret oluşuma…



Alıntı

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya