Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 168

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.166.052 Cevap: 8.002
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1671
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Sen bir çığlıksın nefesimde düğümlenen
Kısmetsiz haykırışların son durağı
Sponsorlu Bağlantılar
Durağanlık namına teslim oluşların adına
Bir nefeslik yaşam uğruna yaklaş bana
Duvarların ardında saklanan suç olmak
Cezaların uçkuruna çöreklenmiş idamım
Suçsuz sabıkalı yanlardayım…
Ne sağda ne soldayım
Ortalarda yer edinmeye çalışan bir çaylağım

Sık dişini diyor arkalardan biri
Oysa ben bir boy büyük gelen sevdaların daraltılmış yarınındayım
Bir aşka yaklaşıyorum,farkındayım
Saldırıyor hokkabazlar yok oluyorum
Bulamıyorum ben bile kendimi
Ne zamandır kayıbım,bir ayıbın altından sesleniyorum
Bütün kinayelerden özür diliyorum
Biliyorsun işte seni bir şeye benzetemiyorum
Oysa yer gök sana benziyor sen farkında değilsin
Dolandırılmamış sözlerin imgesel rahatlığındayım

Hadi gel artık birazdan kıyamet kopacak
İmanla bağlayacağız mahşeri
bir an bile beklemeye tahammülüm kalmadı
Yeminlerimiz vardı bilirsin
Her akşam güneş karanlığa bırakırken evreni
Boynuma sarılırdın gök gürlediği zaman
Sevişmelerimiz olurdu yağmur yağdığında

Bitti işte hepsi …



osman çoşkun

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1672
arwen - avatarı
Ziyaretçi
BAKTIĞIM HER YERDE SEN VARSIN

Sponsorlu Bağlantılar
Hatıralar canlandı gözümde
Üzerindeydi hep gözlerim
Lae gibi kısa bir ömür sürecektim.
Yağmurlarım hep yağıyor,
Artık bir araya gelemeyiz biz.

Hayallerden gerçeğe büründüm.
Üzerime ruhum yeniden kuruldu.
Lakin bu tek taraflıydı.
Yazık değil ama tuhaftı.
Artık çok uzaklardayız.

Hayatta bazı şeyler vardır
Üzülürüz veya seviniriz
Leyla’mızı buluruz veya bulup kavuşamayız.
Yalnızlığı üzerimizden atalım diye
Aradığımız belayı buluruz.

BİLAL AYDIN


NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1673
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Güzelliğin On Par'Etmez


Güzelliğin on par'etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa

Tabirin sığmaz kaleme
Derdin dermandır yareme
İsmin yayılmaz aleme
Aşıklarda meşk olmasa

Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk'olmasa

Güzel yüzün görülmezdi
Bu aşk bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Aşık ve maşuk olmasa

Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı VEYSEL adı
O sana aşık olmasa.

Aşık Veysel Şatıroğlu
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1674
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadınmı,yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir,bir kuşa,bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde,onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla,gövdenle,tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi,bir yaprak gibi,bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle,ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni,tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak,bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederide yaşamalısın,namusluca,bütün benliğinle
Çünki acılar da,sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın,ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünki ömür dediğimiz şey,hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana.

Ataol Behramoğlu


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1675
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
virane hayaller

yıkılır hayallerin
ne beklediğin an gelir
nede beklediğin sevgili

girerken hayatına
yoktur hesap kitap
sadece ben sana aşık oldum dersin
aşık olmak nedir bilirmisin

alt üst olur herşey
yıkılırsın kaçıncı kez
sen bilmezsin
ama yakan yıkan bilir
o hesap eder bütün bunları
o sevmez sadece sevilir.

ağlasam yalvarsam gelirmisin
sana ihtiyacım var desem
yumuşarmı taş kalbin

gelmemek için bahaneler hazır mı
bir başka seferde ne olacak

gelme gelme gelme

ağlıyorum gelme derken bile...



çetin özdemir .
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1676
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hasretlik benim tek derdimdi
Sabretmedin yurdumda Aney
Bir göçere soru sordum da
Akıttı gözümden yaşımı Aney

Gözlerimden kanlı yaşlar aktı
Göz pınarlarım kurudu Aney
Bir dert yüreğimi yaktı
Hıçkırıklara karıştım Aney

Ağlamaktan yoruldu gözlerim
Derdime bir merhem bul Aney
Nice zaman yaramı gizlerim
Usulca merhemi sür Aney

Hasretlik bitsin artık özledim
Kavuşmak tek hayalim Aney
Yıllarca yolları gözledim
Vuslat çok yakın Aney

Murad-i yi götürdüler tabibe
“Görünürde yarası yok” dedi Aney
Lakin yaşı küçük bu garibe
“Bu karasevda çok” dedi Aney

05.08.2005 Sivas murad-i
…………………………..

Yıllarca gözyaşı döktüm
Kaplar ağzınca doldu Aney
Yâre bir türlü kavuşamadım
Kavuşmak hayal oldu Aney

Gözyaşı döker dururum
Gözyaşımla avunurum Aney
Ağlamakta onu bulurum
Ağlamasam ölürüm Aney

Izdırabım büyük, acıma denk yok
Acımı bilen gülmez Aney
Aşk savaşından büyük cenk yok
Nefer olan zar-ü zar ağlar Aney

Saçlarım ağardı tel tel
Bilmem ki neden Aney
Geceleyin olur damlalar sel
Olmayan gözyaşımı neyleyim Aney

Aka aka gözyaşım oldu bahri
Bir gemide her şey çift, hani eşim Aney
Verse elinden içmez miyim zehri?
O benim sarı saçlı güneşim Aney

Sarı saçları sanki kement
Bağlamış yüreğimi çözemiyom Aney
Akan çeşmime bir bent
Elimde değil yapamıyom Aney

Ol yaşlarım kim için akar
Bu muammayı sezemedin Aney
Hisli gözlerimle dalarak bakar…
Neler gördüm, bilemezsin Aney

Şuurumdan gizli hisler
Şiir oldu çıktı Aney
Murad-inin gözündeki sisler
Şair olup aktı Aney

Sivas 02.12.2005 murad-i
Murat Dağlıbeg
*TeoDora* - avatarı
*TeoDora*
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1677
*TeoDora* - avatarı
Ziyaretçi
KADIN

KADIN BİR DAĞDIR GÖNLÜMCE
YALÇIN KAYALIKLARI KÖKLÜ MEŞELERİ İLE
SAĞLAM TUTUNAN TOPRAĞA BODUR ARDIÇLARI İLE
BAZEN ÇIPLAK KAYALARI
BAZEN YEMYEŞİL YAYLALARI İLE

KADIN BİR DENİZDİR GÖNLÜMCE
YAĞMUR ALTINDA MASMAVİ BİR ÇARŞAF OLAN
GÜNEŞ ALTINDA İNADINA KÖPÜREN DALGALANAN
HİÇ BEKLEMEDİĞİN ANDA HIRÇIN BİR FIRTINA KOPARAN
OLMADIK ZAMANDA SÜTLİMAN OLAN

KADIN BİR ÇÖLDÜR GÖNLÜMCE
YAKAR ADIMLADIĞIN HER BİR TANESİNDE
HEP KURAK YAKICI DERKEN
HİÇ UMMAZSIN
BİR VAHA ÇIKAR ÖNÜNE EN OLAMDIK YERİNDE

KADIN BİR IŞIKTIR GÖNLÜMCE
SADECE BEYAZ BİR IŞIKTIR GÖRMEYENE
BEYAZ İÇİNDE SAKLI BİR GÖKKUŞAĞI GÖRENE
SARI MAVİ YEŞİL TURUNCU MOR
YAŞAMIN HER RENGİ
AMA
BAZEN RİYANIN RENGİ
SİMSİYAH BİR IŞIK SANKİ....


ŞAFAK KILINÇ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1678
Misafir - avatarı
Ziyaretçi


Sana Ne Demeliyim bilmem ki

Sana ne demeliyim, bilmem ki
Dost desem olmuyor
Yaren desem uymuyor
Yar mı desem, ne dersin
Sana ne demeliyim, bilmem ki

Bir sürec yaşadık birlikte, dost diyerek
Mevsimler birbiri ardına akarak gitti
Sözler sevileşti suskun gönülde
Yürekte zamanlar zay olup gitti

Gömdük düşleri, duyguları
Kül bastırdık üzerine
Ne gönlün ocağı kabullendi
Ne iç yangını yüreğimizin
Umuda el salladık, ufuk yanarken
Diyemedik birbirimize
Dememiz gerekeni
Sana ne demeliyim, bilmem ki

Soğuklar apansız bastırdı
Kar kapıda, ben yangınlardayım
Bulutlar çöktü üzerime, bulutlar geçti...
Düşmedi bir damlacık olsun, yağmur tenime
Ve ben, senli düşlerin buğusundayım

Sana ne demeliyim, bilmem ki
Dost desem olmuyor
Yaren desem uymuyor
Yar mı desem, ne dersin
Sana ne demeliyim, bilmem ki

Sana ne demeliyim bilmem ki

KÖMEN
Haydar Okur
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1679
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yeryüzüne ayı indir o bir şehir olsun
Yaklaştıkça büyüyen
Ayrıntıları setleri bahçeleri
Yumuşak çizgileriyle ortaya çıkan
İşte ben o şehri yaşadım yıllarca
İstanbul'da parça parça
Çeşmelerinde ayı yaşadım
Servilerinde ayla birlik bölündüm
Ayla birlik yaralandım
İstanbul mezarlıklarını aydınlatan ayla
Soludum bölük bölük ahiretin
Keskin çizgili özgürlüğünü
Kanlı canlı özgürlüğünü ay kesmesi
İçtim sıcak bir yaz günü içilen buz gibi bir vişne şurubu benzeri
Kutsallığın ballı biberli çilekli çile kevserini
İstanbul'dur bu otuz yıl kana kana yaşadığım
Taşlarına adeta resmim işledi
Ben İstanbul'da dağıldım zerre zerre
İstanbul damla damla içimde birikti
Mermer tozu gelip gelip içimde oluştu bir şehir
Bu yeryüzünden ve gökyüzünden ötedeki şehirdir
O bir kılıçtır Doğudan Batıya uzanıp
Çin ipeğinden örülmüş şeytan kozasını bölen
Darbeleriyle Batı çeliğini lime lime eden
O Tanrı'nın kılıç halindeki hilali
İslam ruhunun kristalleşmiş heykeli
İçimin sesi rüyamın öfkesi merhametimin şehri
İstanbul'a gel oruç günleri gez gör ve dinle derinden
Taştaki oymalarını incele bir er gözüyle
Semerkant'tan kalkıp gelmiş erlerin gözüyle gör her yeri
Camileri mezarlıkları çeşmeleri ve sebilleri
Git Sümbülefendi'ye servilerden sor olan biteni
Merkezefendi'de tüket maddeyi yırt maddeciliğin kefenini
Bağdat'ta ebedi bağı ruhun ve ilahi hikmetlerin
Şam'da son sınırı manevi medeniyetlerin
Kozmik bakış metafizik sezgi
Bağdat'tan dal, Şam'dan yaprak Diyarbekir'den çizgi
Hep İstanbul'da kırık dökük
Parçalanmış silinmiş sönmüş
Hayaletler gibi kaçmış gizliliklere
Loş boşluklara sığınmış kan rengi bir huzur arzusu
Sabah Karacaahmet'te öten şafak kırmızısında savaş borusu
Sökün eder her sabah ufkun bir ucundan yeniçeriler
Su şırıltısından gök gürültüsüne değin
Bütün seslere düzen vermiş ebedi mehter
Yok olduysa bu şehir ruhu ruhuma sindi
Ben yaşadıkça o yaşayacak bende
Kimbilir belki o da dirilecek benimle
İslam Milletinin dirilişinde
O yeniden güneşin güneş ayın ay ve dünyanın dünya
İnsanın insan olduğu o günde
Ölümün biliyorum ey İstanbul diriliş içindir
Öyleyse indir ruhunun teslim bayraklarını indir göm toprağa
Doğrul ve kalk ayağa
Kemiklerinle etin arasında
Sonsuz güç topla korku ve muştuyla
Mucize muştusuyla
Yüreğim yırtılıyor çınlıyor ağlıyor yüreğim
Fırtına yaprak yaprak dökülüyor
Gecenin tüyleri savruluyor havaya
Ölümümü kutlayan Arz oğullarıyla
Mübarek toprağın anlamından bile yoksun
Taşın demirin mermerin ve tozun metafizik kadrine bile düşman
Kabus ruhumu çalmak isteyen hırsız
Madde dönüşür binbir şeye ama ruh kaybolmaz
Altın madeni gibi pırıl pırıl kalır ve solmaz

Ve ben kardan geldim ama denizi üstlendim
Denizi yüklendim adeta denizle evlendim
Denizle yaşadım denizle öldüm
Öldükten sonra denizin gözlerini gördüm
Denizden denize yükseldim
Birliğin şarkısını işittim dinledim derinliklerinde
Sedeflerinden yapılmış İstanbul camilerinin taşları
Beyaz güvercin kanadı köpüklerinde kubbelerini gördüm camilerin
-Ama gizleyerek saklayarak itiraf etmeyerek-
Bursa'dan gelen yeşil bu denizi boyadı gökten sonra
Ve trenler şifreli düdükleriyle trajedileri perdelerken
Dönüp bir köşeden ötede kaybolurken
Ben kayalarını denizin ahenkleştirdiği kıyılarda
Gerçeği koğaladım hayal meyal görünen kelimeler arkasında
Ve derken birden karaya sıçradım Ayasofya
Padişah türbeleriyle örtülmüş maskelenmiş şehzade mezarlarıyla
Kayboldu o deniz o kentle birlikte Rabbim bildir bana
olup biteni
O yeşil ötesi ışığı o güneşi tahlil eden su çizgisini
Ve sen ey Avrupa yerin dibine batacaksın bitmez tükenmez suçlarına karşılık
Ve derken Ayasofya yüzüme çarpan karanlık
Serin ve kilim nakışlı kızıl gözlü dev bir cam gibi
Ve kılıcımın ucunda Ayasofya küçük bir bilya gibi
Uçuyorum göklerin kubbesine bir ikram gibi
Gök sofrasında bir çeşni bir garnitür gibi
Kalk ve kavra ruhum bir kadavra gibi solan bu göksel yapıyı
Bir kartal taşırken yere düşmüş
Ve kalakalmış kaldığı yerde
Sonra karanlıklardan çıkan kartallar tünemiş üstüne
Yemişler ötesini berisini
Ey kozmiğin kemirdiği bir kent gibi yükselen yapı
Ey Allah'a açılan ve kapanan ulu kapı
Bir at gibi soluyorsun kulelerinle
Deniz öfkenin köpükleriyle benekli
Gel barışın köprüsü ol içimizde dışımızda
Yeniden sularından içelim kana kana
Savaşabilirim bugün bütün dünyayla
Gerekirse
Ruhumuzun susadığı hakikat olan
Evrensel İslam Barışının zaferi için
Aşk için Tanrı hakikati aşkı için
Göğe çıkan İsa yere insin diye
-Fazla çıkardılar göğe-
Gel ey Muhammed ve İsa hakikati
Burada sizi bekleyen bütün bir insanlık var
Bulutlar yaralı insanlar zehir saçan fırtınalar
Kara-düşünce fırtınalarıyla yüklü kurşun levha havaları
Savaşırım doğudan daha doğu
Doğrudan daha doğru olanı bulmak için
Zulme karşı savaşabilirim
İnsan başı yalnız Tanrı önünde eğilecektir
Ebedi hakikat budur
Bunun için savaşırım ben
Bunun için kanım helal olsun
Şehrimin altına özgür Tanrı aşkını yazmak
İstanbul'u yeniden Tanrı şehri yapmak
Bunun için savaşırım ben
Servi için savaşırım çınar için savaşırım
Tozlanmamış gün doğuşu için
Yıldızlar geceleri yeniden görünsün diye
Tuz deniz damlasında gülsün
Çam denizle gülüşsün
Su tenimizle barışsın
Ruhumuzla ışısın diye
Savaşçıyım ben atalarım gibi
İstanbul için savaşırım
Bağdat'ın dervişlik ortağı
Şam'ın kılıç kardeşi
Olan İstanbul için
Benim güneşimden öteye kimse gidemez
Benim güneşimin üstüne doğmadığı hayat hayat değil
"Benim duvarımdan yüksek duvar haraptır"
Gerçek özgürlüktür kölelik değil Tanrı'ya kulluk
İstanbul olacak yine gerçek özgürlüğün türküsü
Kıyamete kadar söylenecek türkü

Sezai Karakoç |
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2007       Mesaj #1680
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim

Bilmezdi ki oturduğumuz semti
..........
..........

Can Yücel

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya