Arama

Medya Haber - Sayfa 50

Güncelleme: 13 Ekim 2017 Gösterim: 714.932 Cevap: 1.864
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Ocak 2007       Mesaj #491
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mersin'de yağmur duası yapıldı

Sponsorlu Bağlantılar
Doğu Anadolu'da kar yüzünden yollar kapanırken, bazı bölgelerimiz ise birkaç damla yağmura hasret kaldı. Mersin'in Silifke ilçesinde yüzlerce çiftçi yağmur duasına çıktı.

Yaklaşık 2 aydır yağmur yağmaması nedeniyle kuraklık endişesi taşıyan çiftçiler, Akarca Deresi kenarında yağmur duası yaptılar. Yağmur duasına Atayurt Belediye Başkanı Kadir Ural ile birlikte yüzlerce çiftçi katıldı. Dua öncesi küsler barıştırıldı, kesilen hayvanın etinden yapılan yemekler duaya katılanlara dağıtıldı. Ellerini yere dönük olarak açıp yapılan duaya amin diyen çiftçiler, daha sonra okunan Kur'an-ı Kerim ve ilahileri de hep birlikte dinlediler. Atayurt Belediye Başkanı Kadir Ural, yağmur yağmaması nedeniyle çiftçilerin zor günler yaşadığını belirterek, özellikle buğday ekili alanların bazı bölümlerinin çimlendiğini, ancak bitkinin kuruma riskiyle karşı karşıya kaldığını ifade etti.

"Suriye ve İsrail anlaşmaya vardı"
İsrail basınına göre Suriye ve İsrail yetkilileri iki yıldan bu yana Avrupa'da gizlice biraraya geliyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın öncülük ettiği görüşmelere Türk arabulucular da katıldı ve sonunda iki ülke yetkilileri barış için anlaşmaya vardı.


İsrail'de yayınlanan Haaretz gazetesi, İsrail ile Suriye temsilcileri arasında yapılan bir dizi gizli görüşmede, Müstakbel Barış Anlaşması için anlaşmaya varıldığını yazdı. Haaretz gazetesinde yayınlanan haberde, İsrailli ve Suriyeli yetkililerin, 2004 Eylül ile 2006 Temmuz arasında Avrupa'da birçok kez gizlice bir araya geldiği bildirildi. Varılan anlaşmaya göre İsrail'in 1967'de işgal ettiği Golan Tepeleri'nden çekilmesinin de öngörüldüğü kaydedilen haberde, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron ve şimdi Başbakanı Ehud Olmert'in görüşmeler hakkında bilgilendirildiği ifade edildi. Haberde, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın bu görüşmelerin başlatılmasına öncülük ettiği ve taraflar arasındaki gizli görüşmelere Türk arabulucuların da yardımcı olduğu bilgisine de yer verildi. İsrail hükümeti ise haberi yalanladı.



Kreacher - avatarı
Kreacher
Ziyaretçi
16 Ocak 2007       Mesaj #492
Kreacher - avatarı
Ziyaretçi
Şimdi de ekmek arasında uyuşturucu!
İstanbul narkotik polisinin operasyonunda, eşine az rastlanır bir uyuşturucu satışı ortaya çıkarıldı. Esenler'de bir büfeye düzenlenen operasyonda, ekmek arasına gizleyerek uyuşturucu sattıkları öne sürülen üç kişi yakalandı.
Sponsorlu Bağlantılar

Bir ihbarı değerlendiren İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Esenler'deki bir ilköğretim okulunun yakınında bulunan büfeye operasyon düzenledi.

Polisin kameralı takibinde, birçok öğrencinin okuldan çıkınca dönerciden döner ekmek aldıkları görüldü. Polis de, müşteri gibi içeriye girerek döner ekmek arasında esrar maddesi satın aldı.

Operasyonda, ekmek arasında ve meşrubat kasası içinde kağıda sarılı halde toplam 10 gram esrar ile 1 adet 'Ecstacy' adlı uyuşturucu hap ele geçirildi.

Olaya ilişkin M.K. (17) ile büfenin sahibi Z.B. ve burada çalışan oğlu S.B. gözaltına alındı.

Yaşı 18'den küçük olan M.K., Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği'ne teslim edilirken Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde işlemleri tamamlanan baba ve oğlu ise adliyeye gönderildi.


MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
16 Ocak 2007       Mesaj #493
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye'yi sevindiren haber 2011 Dünya Üniversite Kış Oyunları'nın ev sahipliği Türkiye'ye verildi.


2011 Dünya Üniversite Kış Oyunları'nın ev sahipliğine talip olan Türkiye için Torino'daki heyecanlı bekleyiş sona erdi ve kış oyunlarının ev sahipliği Türkiye'ye verildi.
Uluslararası Üniversiteler Spor Federasyonu'nun (FISU), Türkiye ve Slovenya
arasında tercih yaparak alacağı kararı az önce açıkladı.

Türk heyetinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin de bulunuyor.

Aday ülkeler sunumlarını bugün öğleden sonra Jolly Hotel Ambasciatori'de
yaptılar. Türkiye'nin sunumu, sunucu Korhan Abay tarafından yapıldı. Sunum
sırasında Türkiye'nin aday ili olan Erzurum ile canlı bağlantı da yapıldı.

Kararın normalde saat 19.30'da açıklanması bekleniyordu. Ancak, basın
mensuplarının içeri alınması TSİ 19.50'de başladı ve sevindirici haber az önce açıklandı. 2011 yılında Dünya Üniversite Kış Oyunları'nın ev sahipliğini Türkiye yapacak.


MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
17 Ocak 2007       Mesaj #494
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Playboy'un soyamadığı Türk



KOMŞU ülke Yunanistan podyumlarında Türk kızı Neshan Mülazım rüzgarı esiyor. Altı yıl önce tatil için gittiği Yunanistan'a yerleşen ve başarı basamaklarını teker teker tırmanarak top model olan Neshan, Playboy'un soyunması için yaptığı teklifi reddetti.

Podyum dünyasıyla ilk tanışmasının 1995 yılında 17 yaşındayken İzmir'de bir bölge gazetenin düzenlediği ‘Miss Suzuki Güzellik Yarışması'nda kraliçe seçilmesiyle olduğunu belirten Neshan, “Yunanistan maceram ise 2000 yılında Cemil İpekçi'nin 10 Türk, 10 Yunan mankeniyle gerçekleştirdiği defile için Atina'ya gelmemizle başladı. İşte geliş o geliş oldu. Üç yıl Türkiye'ye hiç dönmedim'' dedi.

Playboya red

Dünyaca ünlü erkek dergisi Playboy, Neshan'ı soymak için peşine düşmüş. Güzel mankene 50 bin euro teklif edilmiş. Neshan, "Playboy çıplak poz vermem için 50 bin Euro teklif etti ama kabul etmedim" diyerek olayı doğruluyor.

'Müslüman Neshan'
Yunanistan'a gelin giden Tuğçe Kazaz'ın din değiştirmesi ile ilgili fikirleri sorulduğunda mufazakar bir tavır sergiliyor. Neshan, "Benim düşünceme göre din ve milliyet aşkın önüne geçmemeli. Beni seven Yunan erkeği olsa bile beni ‘Müslüman Neshan' olarak sevmeli, ‘Hıristiyan Neshan' olarak değil. Allah'a, Muhammed'e inanmam hiçbirşeyi değiştirmemeli. Bırakın dinimi, hakkım olan Yunan vatandaşlığını bile tercih etmedim. Hala gururla Türk pasaportu taşıyorum. Evlenmem için illaki kiliseye mi gitmem gerekiyor. Hayatta hiç kimse için ne dinimi ne de pasaportumu değiştiririm'' dedi.



MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
18 Ocak 2007       Mesaj #495
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Ahmet Hakan yatağa çişini yaptı mı?

Medya Haber

Hasan Karakaya, Ahmet Hakan hakkında öyle bir yazı yazdı ki, okuyanların ağzı açık kalıyor.
ikon tarih
Ancak yazıdaki "Dalak" meselesi pek anlaşılamadı. Bakalım Ahmet Hakan mı, Hasan Karakaya mı açıklayacak "Dalak"ın ne olduğunu?

Vakit’i "heceleme"yi bırak da, "peçeleme"yi yaz Ahmet!

"İki kör"ün hikâyesini bilirsiniz... Oturmuşlar sofraya; artık "üzüm"
mü, "dolma" mı, yoksa "köfte" mi yerlerken, biri diğerine; "Utanmıyor
musun ikişer ikişer yemeye?" demiş...

Diğeri, "Allah’tan kork be adam" demiş;
"Sen kör ben kör!..
Nereden çıkardın ikişer ikişer yediğimi?"
Cevap vermiş birincisi:
"Ben, hep ikişer ikişer yiyorum da!"
Bu, herkesin bildiği "kör"lerin hikâyesi... Aynı hikâyeyi "iki
gazeteci"ye uyarlarsak, acaba nasıl bir sonuç çıkar?..
Hele bir deneyelim...
"İki gazeteci"den biri, diğerine demiş ki;
"Utanmıyor musunuz milleti cephelere ayırıcı haberler yapmaya?.. Böyle
haberler yapıp da abone sayınızı arttırmaya mı çalışıyorsunuz?"
Diğeri cevap vermiş:
"Allah’tan kork be adam!.. Yılın 365 günü irtica haberi yapan siz!..
İslâmî simge diyerek başörtüsüne saldıran siz!.. Kadınlara açılmayı
öğütlerken, vergileri peçeleyen siz!.. Şimdi nereden çıkardın bu tür
haberlerle tiraj kazanmaya çalıştığımızı?!?"
Cevap vermiş birincisi;
"Biz, sürekli öyle yapıyoruz da!"


"YAZMAYIN" DEDİ, YAZMADIK... FAKAT!
Aslında "kör" ve "gazeteci" hikâyesine de gerek yok... Sanıyorum, şu
söz, her şeyi anlatmaya yeter:
"Kişi, başkasını da kendisi gibi bilir!"
Sözü, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’a getirmek istiyorum!..
21 Mayıs 2006 tarihli "Vakit’e ihtarname" başlıklı yazısında; "Sayın
Vakit gazetesi yöneticileri" diye başlamış ve şöyle demişti:
"Gazetenizde, fotoğraflarımı yayınlayıp, ’Ahmet Hakan şaşırdı’ ya da
’O artık bizden değil’ tarzında başlıklarla çeşitli kritiklere yer
vermektesiniz..
Benim yaşama biçimim ya da hayata bakışımla ilgili olarak ’dinî
açıdan’ değer hükümleri ortaya koymaktan da zerre kadar
çekinmemektesiniz. (...)
Yani demem o ki...
Bundan böyle fotoğrafımı ya da adımı gazetenizde yayınlamanızı istemiyorum."
Sorarım size;
Bu yazıyı yazan birinden "beklenen" nedir?..
"Aklı başında" olan her insan der ki;
"Madem fotoğrafının ve adının yayınlanmasını istemiyorsun, o halde sen
de Vakit’e saldırmaktan vazgeç!"
Yani, sen "sus" ki, Vakit de sussun!..
Ama, Ahmet Hakan ne yaptı?..
O yazıyı yazdığı 21 Mayıs 2006’dan bu yana "tam 6 tane yazı" yazdı
Vakit aleyhinde!..
İşte tarihleri:
29 Mayıs 2006, 4 Aralık 2006, 7 Aralık 2006,
18 Aralık 2006, 22 Aralık 2006, 14 Ocak 2007.
Oysa, işte açıkça yazıyorum:
O günlerde, yani 21 Mayıs 2006 tarihli yazısından sonra; karar vermiştik;
Lehte ve aleyhte, ondan hiç bahsetmeyecektik...
Hayır, "çekindiğimizden" filân değil!..
Nişantaşı "cafe"lerinde dolaşırken, başına "saksı" filân düşer de,
"bizden bilir" diye!..
"Hadi" dedik;
"Bizden bulmasın da, gitsin kör şeytandan bulsun!"
Uzun süre "tahammül" ettik saldırılarına!..
Ama kendisi, yazdıkça yazdı,
Azdıkça azdı!..
Eee, ne yapacaktık yani;
Onun saldırılarına "cevap" vermeyip elimiz böğrümüzde "süklüm-püklüm"
oturacak mıydık?..
Boks salonlarında asılı duran bir "kum torbası" değiliz ki; her
"vuruş"ta sağa-sola sallanıp, duralım!..


O KÖY... TAŞ’LAR BAĞLI, İT’LER SERBEST!
Ahmet Hakan istiyor ki;
"Kendisi sürekli saldırsın, ama Vakit bunları görmeyip, bir devekuşu
gibi başını kuma daldırsın!"
Yok öyle yağma!..
Kim saldırırsa, cevabını da misliyle alır!..
Çünkü burası, "o köy" değil!..
Malûm, merhum Nasreddin Hoca, bir köye gitmiş... Köyün girişine
varmasıyla birlikte "bütün köpekler" bir araya gelip, "topyekün
saldırı"ya geçmişler!..
Merhum Hoca bakmış ki, ortalık "köpek" dolu, ama köpeklere "hoşt"
diyecek bir tek "insan" yok!..
Çaresiz, "iş başa düştü" deyip yere eğilmiş...
Ki, bir "taş" alıp da "köpek"lere atsın!..
Ama, ne mümkün!..
"Taş"lar, "devlet kadrolarına çöreklenen solcular" gibi, bir türlü
yerinden kımıldamıyor!..
"Allah Allah" demiş Hoca;
"Bu ne biçim köy?..
Taş’ları bağlamışlar, Köpek’leri salmışlar!"
Evet, Ahmet Hakan da, işte böyle bir "köy" istiyor!..
"Kendisi" saldırsın, ama "Vakit" sussun!..
Nerede bu yoğurdun bolluğu?..


VAH VAH... "DİSKUR"DAN "UÇKUR"A!
Size bir şey söyleyeyim mi;
Ahmet, şu an "med-cezir" yaşıyor!..
Bunu açıkça "itiraf" edemese de, ruhundan yazılarına yansıyan
"gel-git"leri görebiliyorum!..
Kanal-7’de iken "kral"dı!..
Benim de bir zamanlar yazdığım gibi, "Ülker’siz çay saati, Ahmet
Hakan’sız Haber Saati düşünülemez"di!..
"İtibarlı"ydı... "Adam yerine konuluyor"du!..
"Ses" getiriyor, "gündem" oluşturuyordu!..
Yani, bir "diskur"u vardı!..
Ya şimdi?..
Kendisinin de "itiraf" ettiği gibi;
"Flaş!.. Flaş!.. Ahmet Hakan bu sefer de falancayla beraber!.. İslâmcı
gazeteciydi, playboy oldu" türünden, pespaye "Televole" haberleriyle
gündemde!..
Kolay değil tabiî;
"Diskur"uyla anılmak için yola çıkıp da, "uçkur"uyla gündeme gelmek,
bir insanın kolay kolay hazmedebileceği bir "aşağılanma" olmasa
gerek!..
Düşünün hele;
Gecenin bir saatinde telefon açıp diyorlar ki;
"Show TV’yi aç, senden söz ediyorlar!"
Televizyonu açıp, bir de görüyor ki; hakikaten "Uçankuş" adlı "Gayyâ
Kuyusu"na düşmüş!..
O da yetmemiş, yine kendi ifadesiyle Kenan Erçetingöz adlı birinin
"dangul-dungul yorumları"na maruz kalmış, "basit ve avam" olmaktan
öteye bir türlü geçemeyen Tuğba Özay adlı bir kadının diline düşmüş!..
Evet, evet;
"Diskur" niyetiyle çıkılan yolun sonu, gelip "uçkur" muhabbetine dayanmış!..
Neye niyet, neye kısmet?!?
İşte bunu kaldırmak kolay olmasa gerek!..


"SON"UNUN BÖYLE OLACAĞINI BİLİYORDU!
Ama, şu da var!..
Ahmet Hakan, daha Kanal 7’de iken işlerin bu raddeye geleceğini,
"sonunun bu olacağını" biliyordu!..
Evet, biliyordu ki, Gerçek Hayat dergisinin 24. sayısında, kendisine
yöneltilen sorulara şöyle cevap veriyordu:
"atv’ye transfer edilmeniz gündeme geldi?"
-Hayır gelmedi, böyle bir şey yok.
"Olsa gider misiniz?"
-Gitmem... Büyük konuşuyorum, gitmem.!!!
Niçin gideyim ki atv’ye?..
"Para?"
-Bunun muhasebesini hiç yapmadım, fakat yüksek meblâğlar teklif edilse
de kabul etmem...
Çünkü bu benim için bir son olur.
Bana verecekleri para, benim bir nevi emeklilik tazminatım gibi olur.
Henüz, emekli olmaya niyetim yok!..
Lütfen dikkat!..
Ahmet Hakan, bu röportajın yapıldığı günlerde "Kanal-7’de"dir... Yani,
"hatırı sayılır bir itibarı" vardır!..
Dolayısıyla, "atv’ye gitmeyi" reddederken;
"Çünkü bu, benim için bir son olur" demektedir!..
Ahmet Hakan, işte şimdi "bu sonu yaşamakta"dır!..
"Diskur"uyla anıldığı günlerden, "uçkur"uyla gündeme gelmenin sonu,
elbette "çukur"dur!..
Evet, yine kendi ifadesiyle;
Son yıllarda tam bir "Gayyâ Kuyusu"na düşmüştür!..
Yazık, çok yazık!..


"GAYYÂ KUYUSU" NASIL BİR KUYUDUR?
"Gayyâ Kuyusu" dedim de aklıma geldi... Ahmet Hakan, bu tabiri "Show
TV" ve o kanaldaki "Uçankuş" programı için kullanıyor...
Yanlış anlamalara ve yorumlara meydan vermemek için, ifadesini aynen alıyorum:
"Televizyonu açıyorum, hakikaten de Uçankuş adlı gayyâ kuyusuna düşmüşüm!"
Peki, Ahmet Hakan, bu kavramı "tesadüfen"(!) mi kullandı, yoksa
"bilinçli" olarak mı?..
Çünkü efendim, "Gayyâ Kuyusu"nun sözlüklerdeki anlamı şudur:
"Cehennemde bulunan bir kuyu!"
Ahmet Hakan, şimdi "o kuyu"da, iyi mi?!?
Şahsen ben, Ahmet Hakan’ın; bu "İslâmî kavram"a yabancı olmayan biri
olarak, "Cehennemde bulunan kuyu" demek olan "Gayyâ Kuyusu" tabirini
kullanmış olmasını, "bilinçaltının dışavurumu" olarak algıladım!..
Uzatmayalım...
"Show TV"deki "Uçankuş" adlı "müptezel" programı, "Cehennem Kuyusu"na
benzetiyor!..
Kendisinin, işte bu "Cehennem Kuyusu"na atılmış olmasına da "isyan" ediyor!..
Şu işe bakın ki;
"Kendi kuyruğu"na basıldığında, "Uçankuş programı"nı "Cehennem
kuyularından bir kuyu" olarak niteleyip, hakkında yapılan yorumları
"dangul-dungul, basit ve avam, çemkirme, maskaralık" şeklinde
değerlendiren ve bu tür yayınlardan "acayip gıcık olduğunu" söyleyen
bir adam, önceki gün kalkmış;
"Cenab-ı Allah’ın isimleri arasında bulunan Gaffur, Aziz, Kadir ve
Mennan isimleri"nin, TV’lerdeki dizilerde; "iğrenç, aşağılık, ırz
düşmanı ve yalaka tiplemeler"de kullanılmasını "şeytanlık" olarak
niteledik diye, "gazetem Vakit"e demediğini komamış!..
Demek ki; "lümpen"liği tuttu yine!..


"SOY OĞLUM SOY!.. DAHA FAZLA KARI SOY!"
Hepsi bir yana da;
"Şeytanlık"lara yönelik eleştirilerimizin "din-iman" uğruna değil de,
"gazetenin tirajını artırma uğruna" yapıldığını söylemesi,
"çemkirme"nin de ötesinde, "hoşt" dedirtecek türden bir "saldırı" gibi
geldi bana!..
Bir an için;
"Bizim yayınlarımız; Ahmet Hakan’ın içine düştüğü Gayyâ Kuyusu’ndan
acaba öyle mi görünüyor?" diye düşünmedim değil!..
Ama, hayır; kendisi "Gayyâ Kuyusu"na düştüğünü söylese de, ben onu
"Cehennem çukuru"nda görmek istemem!..
Sadece ve sadece, içinde debelendiği "çelişki çukuru"nu hatırlatmak istedim...
Bir de şunu söylemek istiyorum:
Bizim; "sevdirmeyen, nefret ettiren!.. Birleştirmeyen, parçalayan!..
Yüceltmeyen, küçük düşüren" yayınlar yaptığımızı ve bununla da "tiraj
ve abone sayısını artırmayı" amaçladığımızı yazmış ki;
İşte açıkça söylüyorum;
"Kim ki; mukaddes İslâm’ı ranta çevirmek, Müslümanları istismar etmek
ve mukaddes değerleri daha çok abone yapmak için kullanıyor veya böyle
bir şeyi aklından geçiriyor ise; onlardan daha alçak, daha sefil, daha
namussuz ve daha ******** insan yoktur!..
Amma, böyle bir maksat taşımadıkları halde; böyle göstermeye yeltenen
kim varsa da; aynı derecede namussuz, alçak, sefil ve ********dir!"
Bunu böylece ilân ettikten sonra, şimdi de soralım "Gayyâ Kuyusu"nda
çırpınan Ahmet Hakan’a:
- "Soy oğlum, soy!.. Daha fazla karı soy ki, tirajımız patlasın!"
diyenler, acaba "ne adına" yapıyor bunu?.. O karıları "yüceltmek" için
mi?..
- Gazetelerinde 9 sütuna "Yalan rüzgârı" başlıkları atanlar; Erbakan
Hoca’nın "sevilmesi" için mi atıyordu o başlığı, yoksa ondan "nefret"
edilmesi için mi?..
- Ya, "irticaya karşı topyekün savaş" açanların "hedefi" neydi?..
Toplumu "birleştirmek" mi istiyorlardı, yoksa "parçalamak" ve
"birbirine düşürmek" mi?..
- Al sana, taptaze bir örnek: Konya’daki bir "doktor ihmali"ni büyütüp
de "türban faciası" başlığını atan, "benim gazetem" miydi, yoksa
"senin gazeten" mi?..
Bu haberler "ayrımcılığın dikâlası" değil miydi?..


KEŞKE "YATAĞA İŞEMEK"LE KALSAYDIN!
Bak Ahmet’im, Hakan’ım, Coşkun’um;
Eğer "milleti cephelere bölmek isteyen birilerini" arıyorsan,
"Vakit’in niyeti"ni okumayı bırak da, "Hürriyet’in cinayetleri"ne
bak!..
Şu anda, senin de "çatısı altında" bulunduğun o gazetenin "manşet"leri
yüzünden, bu ülkede nice insanın "maişet"leri kesildi ve bir kısmı da
bunalıma girip "intihar" etti biliyor musun?..
Sadece "28 Şubat Süreci"ni hatırla, yeter!..
Unutma ki;
"1997-1998 yıllarında İGDAŞ’ta yolsuzluk yapıldığı" iddialarına sen de
muhatap olmuş, "şimdi altında bulunduğun çatı"dan, "Ahmet Hakan
Coşmuş" şeklindeki saldırılarına, hem de manşetlerden maruz
kalmıştın!..
"Başa kakmak" gibi olmasın ama; "sanık" diye yaftalanıp, "yargısız
infaz"a uğradığın o günlerde sana "sahip" çıkan, yine "bu gazete"
olmuştu!..
Ama, sen ne yaptın;
"Paça"yı kurtarınca, onların safına geçip, başladın "çemkirme"ye!..

Aslında var ya; 1980’li yıllarda "misafir olduğun evin yatağına
işediğini" yazarken, az bile yazmışım!..
Çünkü sen, şu anda "ekmek yediğin kabın içine eden" bir mahlûk oldun çıktın!..
Hem de; bizi "tiraj peşinde koşan" bir gazete olarak yaftalayıp,
"kendi patronunun döndüğü köşeleri ve virajları" yazamayan, "POAŞ’taki
1 milyar dolarlık vergi peçelemesi"ne el uzatamayan bir garip
mahlûk!..
Bırak "Vakit’i heceleme"yi de,
"POAŞ’taki peçeleme"yi yaz aslanım!..
Bak Ahmet’im, Hakan’ım, Coşkun’um;
Bunları yazmakla, sanma ki, seni "ciddi"ye alıyorum!.. Senin nasıl
"psikolojik bir travma" yaşadığın, kulağıma geldiği için, sana sadece
acıyorum!..
Benim derdim "sen" değilsin!..
Benim derdim; "Yaz Ahmet yaz!.. Bizimkiler nasıl olsa seni okumuyor,
bari sizinkilerden okuyucu kaparız!" deyip de, sana "coşku"
verenler!..
Evet, "sana" söylüyorum ki;
"Üstündekiler" anlasın!..
Bak, demedi deme;
Bundan sonraki yazılarımda, "bel altından" değil, doğrudan "dalak"tan
başlarım yazmaya!..
İşte o zaman, tam düşersin "Gayyâ Kuyusu"na!..
Herhalde anlarsın "dalak" meselesini...
Çünkü,
O kadar da "çömez" ve "salak" değilsin!..
------
Herhalde "görevi" bu!
Önce "çetele"sini vereyim:
- Fethullah Gülen Hocaefendi aleyhinde 22 yazı, - Vakit aleyhinde 10
yazı, - YeniŞafak aleyhinde 9 yazı, - Kur’an Kursları ve İHL’ler
aleyhinde 6 yazı, - Milli Görüş Lideri Prof. Necmettin Erbakan
aleyhinde 2 yazı - Cübbeli Ahmet Hoca aleyhinde 4 yazı, - "Radikal"
yaftasını astığı Müslümanlar aleyhinde 3 yazı, - Ve, Mehmed Şevket
Eygi aleyhinde 1 yazı.
Bunlar, Ahmet Hakan’ın; "yönü kıblede, alnı secdede" insanlar için
kaleme aldığı yazılar...
Toplam olarak 57 yazı...
Yani, "haftada birden de fazla" Müslümanlara dil uzatmış!..
Peki, "kartel gazeteleri" ve özellikle Hürriyet ve onun "frikikçi"
patronu Aydın Doğan hakkında bir tek yazısı var mı?..
Hayır!..
Demek ki, "kendisine verilen görev" bu!..
Evet, "Müslüman"lara saldırmak!..
"Ücret"ini de, herhalde "bolca" alıyordur!..


HASAN KARAKAYA-VAKİT
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
18 Ocak 2007       Mesaj #496
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Su içme yarışması ölümle sonuçlandı ABD'de bir radyo tarafından düzenlenen yarışmada bir kadın ölünce, DJ'ler de dahil 10 kişi işten atıldı.

ABD'nin Kaliforniya eyaletinde, 28 yaşındaki 3 çocuk annesinin ölümüyle sonuçlanan su içme yarışmasını düzenleyen yerel radyo istasyonu, 10 çalışanını işten attı.

Radyonun bağlı olduğu Entercom/Sacraamento adlı firmanın bir sözcüsü, ölümle sonuçlanan yarışma yüzünden aralarında DJ'lerin de bulunduğu 10
çalışanın işten çıkarıldıklarını açıkladı.

Sözcü, bu kişilerin, iş sözleşmelerindeki koşulları ihlal ettikleri
gerekçesiyle artık radyoda çalışmadıklarını bildirdi.

Yarışmanın kaydı sırasında, DJ'lerin su zehirlenmesinden ölen insanlar
hakkında şakalar yaptıklarının ve hatta 2 yıl önce bu yüzden California'da ölen
21 yaşındaki bir gençten sözettiklerinin duyulduğu belirtildi.

DJ'lerden birinin de, yarışmadan önce biraz araştırma yapmaları gerektiğini
dile getirdiği de kaydedildi.

28 yaşındaki 3 çocuk annesi Jennifer Strange, Sacramento'nun
yerel radyo istasyonu KDND-FM'in düzenlediği ''tuvalete gitmeden en çok su içme'' yarışmasına katılmıştı. Çocukları için yarışma ödülü olan Nintendo'nun yeni çıkan Wii adlı oyun konsolonu kazanmak için litrelerce su içen anne yarışmadan sonra gittiği evinde rahatsızlanarak yaşamını yitirmiş, yetkililer genç annenin su zehirlenmesinden öldüğünü bildirmişlerdi.


MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
19 Ocak 2007       Mesaj #497
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Gülben'in Atlas bebeği dünyaya geldi Mustafa Erdoğan-Gülben Ergen çiftinin erkek bebeği biraz önce hayata merhaba dedi.

Gülben Ergen, dün 13.50'de Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi'nde doğum yaptı. Epidural anestezi ile doğum yapan Ergen'in, oğlunu kucağına aldığı an, gözyaşlarına boğulduğu öğrenildi.

Sahnelerin ünlü ismi Gülben Ergen, sabaha karşı 04.00'de sancılanarak hastaneye kaldırıldı. Eşi Mustafa Erdoğan tarafından apar topar Gayrettepe Metropolitan Florence Nightingale hastanesine götürülen Ergen, bir süre doktoru Prof. Dr Süreyya Menteş tarafından gözetim altında tutuldu. Öğle saatlerinde doğumhaneye alınan sanatçı, 13.50'de epidural anestezi ile oğlu Atlas'ı dünyaya getirdi... Prof. Dr. Güner Kaya ve Dr. Savaş Cömlek tarafından gerçekleştirilen doğum sonrasında anne ve bebeğin sağlığının çok iyi olduğu söylendi.
Doğum katında mini stüdyo
Atlas bebeğin 3 kilo doğduğu ve Ergen'in mutluluk gözyaşları döktüğü öğrenildi. Doğum anının fotoğrafları, doğum fotoğrafçısı Şengül Pallı tarafından çekilirken, Nihat Odabaşı da kendisine tahsis edilen özel bir odada Ergen ile oğlunun fotoğraflarını çekti. Bu arada doğumhanenin olduğu kata mini bir stüdyo kuruldu. Bu stüdyoda gazete ve televizyonlara verilecek görüntüler hazırlandı. Gülben Ergen'in doğum sırasında yanında bulunan isimler arasında Yılmaz Erdoğan'ın eşi Belçim Bilgin Erdoğan da vardı. Belçim Bilgin Erdoğan, bebeğin çok sağlıklı olduğunu söyleyerek şu açıklamayı yaptı: "Bebeğimiz üç kilo doğdu. Herşey çok güzel. Çok güzel bir bebek. Gülben ve Atlas çok iyi. Doğuma herkes girdi ama ben giremedim, çok korktum. Mustafa'yı ilk defa bu kadar heyecanlı gördüm. Yılmaz çekimde olduğu için gelemedi ama gelecek..." Ziyaretçiler arasında Mustafa Erdoğan'ın kardeşi Deniz Erdoğan da vardı.
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
19 Ocak 2007       Mesaj #498
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
"SU KONUSUNDA PROBLEM YOK"

keban baraji

ANKARA - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler,barajların her yıl olduğu gibi doluluk oranını sağladığına işaret ederken, su konusunda bir problem olmadığını bildirdi.
Güler, Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğünde, Dünya Su Konseyi ile Türkiye arasında, 5. Dünya Su Forumunun Türkiye'de yapılmasına dönük imzalanan sözleşme mektubunun ardından, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, bu yıl kış ve yazın sıcak geçeceğini hatırlatarak, barajlarda su durumunun nasıl olacağına ilişkin sorusu üzerine, barajların her yıl olduğu gibi doluluk oranını sağladığını, her yılki ortalamaya sahip olduğunu, bu konuda bir problem veya sorun olmadığını söyledi.
Kendilerinin enerji yönetimi gibi su yönetimini de sürdürdüklerini belirten Güler, bütün barajların günü gününe su seviyelerini ve su rejimini takip ediyoruz, incelediklerini bildirdi.
DSİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu da, özellikle hidroelektrik enerji üretimini sağlayan Keban, Karakaya, Atatürk, Karkamış gibi barajlarda, geçen seneden daha az bir üretim olmayacağını vurguladı.
İç Anadolu'da barajlarda su düzeylerinde bir miktar eksiklik olduğunu belirten Eroğlu, Mart ve Nisan ayında beklenen yağışlarla bunun normal seviyeye döneceğini kaydetti.
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
19 Ocak 2007       Mesaj #499
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Türk karşıtı Stoiber'i Türk dostu yıktı Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Hıristiyan Sosyal Birlik lideri Edmund Stoiber, başbakanlığı bırakacak


Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) lideri Edmund Stoiber’in ipini çeken Fürth Kaymakamı Gabriele Pauli, Türk ve Türkiye dostu çıktı.

30’a yakın Alman gazetecinin izlediği basın toplantısında Hürriyet’e özel açıklama yapan Pauli, özetle şunları söyledi:

"Türkiye’ye çok kez tatile gittim. Orada Türklerin Almanlara ne kadar yakın olduğunu gördüm. Burada Alman toplumuna entegre olmuş, onlarla bütünleşmiş Türkler var. Ben basın toplantımı buralı bir Türk işadamının restoranında yapıyorum. Bu bizim nasıl bütün olduğumuzu gösteriyor.

Türkiye kendi içinde çok farklılıkları olan bir ülke. Ama İstanbul, Ankara birer Avrupa kenti. Oradaki yaşamla buradaki yaşam farksız. Eski Türkiye’yi hatırlatan köyler de var. Yani ülkede derin farklılıklar var. Ama ben daha çok İstanbul’u seviyorum. Ankara çok Avrupai. İstanbul’da ikisi de var."

KIZIM TÜRKLE ÇIKABİLİR

19 yaşında bir kızı olan Pauli, ’Kızınız bir Türk’le çıksa nasıl davranırdınız’ sorusunu ise şöyle yanıtladı: "Eğer kızım mutluysa neden karşı çıkayım ki? Kızım kendine uygun gördüğü birisiyle çıkar. Bu Türk olmuş, Alman olmuş hiç farketmez."

Kitap okumayı çok sevdiğini de anlatan Pauli, ancak şu sıralar Brezilyalı yazar Paulo Coelho’yu okuduğunu, sonra sırada bu yıl Nobel edebiyat ödülünü kazanan Orhan Pamuk’un geldiğini söyledi. Edmund Stoiber, parti içinde kendisine muhalif olan Pauli’nin özel hayatını araştırttığı ortaya çıkınca zor durumda kalmıştı. Skandalın ardından Stoiber dün, yıl sonunda 14 yıldır oturduğu Bavyera başbakanlık koltuğunu İçişleri Bakanı Günther Beckstein’e bırakmaya razı oldu.

DÖNER VE KAHVEMDEN VAZGEÇMEM

Türk şarabı içtiğini, döneri ve Türk kahvesini çok sevdiğini söyleyen Pauli, "Ben döner ve kahvemden vazgeçmem" dedi.
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
19 Ocak 2007       Mesaj #500
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
İSTANBUL SAYIMA BAŞLADI, ANKARA SIRADA

insanlar 6

ANKARA - Hüseyin Tunçay - ''Adrese dayalı' nüfus sayımı Türkiye çapında genişleyerek devam ederken, iki büyük şehir olan başkent Ankara ve İstanbul'da da sahaya iniliyor.
İstanbul Pendik'te sayım çalışmaları fiilen başlarken, Ankara'da da Çankaya ve Keçiören'de sayımın önümüzdeki hafta başlaması hedefleniyor.
Türkiye İstatistik Kurumundan (TÜİK) alınan bilgiye göre, Ankara'da numaralama yani adres tespit çalışmaları bitirildi. İstanbul'daki çalışmaların ise bu ay sonunda tamamlanacağı ifade ediliyor.
Türkiye çapında devam eden çalışmalarda, şimdiye kadar sayımı gerçekleştirilen 4 milyon 115 bin vatandaş adresleri ile ilişkilendirilerek kayıtlara girdi.
Günlük 250-300 bin kişinin kayda geçirildiği belirtilirken, alınacak geçici personelin Ocak sonundan itibaren göreve başlaması ile birlikte günlük kayıt sayısının Şubat başından itibaren 1 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor.
Bu arada Nevşehir nüfus sayım çalışmalarını bitirerek, Türkiye'nin sayımını en hızlı tamamlayan ili oldu.
Ülke çapında 250 ilçe merkezinde sayım çalışmaları da fiilen devam ederken, köylerin yüzde 90'ında sayım tamamlanmış durumda.

Benzer Konular

28 Ekim 2016 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
20 Ekim 2015 / Jumong Genel Mesajlar
24 Ekim 2008 / CrasHofCinneT Bilgisayar
18 Kasım 2010 / ThinkerBeLL X-Sözlük
21 Şubat 2010 / ThinkerBeLL Bilim ww