Arama

Medya Haber - Sayfa 60

Güncelleme: 13 Ekim 2017 Gösterim: 714.349 Cevap: 1.864
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
16 Şubat 2007       Mesaj #591
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi

PKK'DAN SİNSİ PLAN
Sponsorlu Bağlantılar

Terör örgütü PKK, Barzani'den yardım alarak sınırımızdaki kamplarını, ‘köy’e dönüştürüyor.

"Kamp-köy’lere kadın ve çocukları yerleştiren örgüt, olası bir operasyonda, Türkiye'yi dünyaya “Masum sivilleri öldürüyorlar” diye tanıtacak

Terör örgütü PKK'nın, Kuzey Irak'ta uygulamaya koyduğu sinsi planın adı 'köykamp' projesi. Bölgeden Ankara'ya ulaşan önemli bir istihbarat; terör örgütünün, bir sınır ötesi operasyon ihtimaline karşı şeytanca bir planı hayata geçirmekte olduğunu gösteriyor. PKK, Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki terör kamplarını birer 'köy'e dönüştürüyor. Örgütün silahlı kadrolarının barındığı ve eğitim faaliyetlerini yürüttüğü yaklaşık 20 sabit kampta bir süredir evler inşa ediliyor. Zap, Pirbela, Mezi, Sindi, Begova, Şilan, Aşrok, Nazdur, Bahnuna, Parakh, Evlehe, Marsis, Kahsan ve Kamtur kamplarının da aralarında bulunduğu terör üsleri, bölgedeki diğer köyler ile aynı görüntüye bürünüyor. PKK, çoğunlukla mağaralar ve geçici barınaklardan oluşan kamplarını şimdi Barzani'ye bağlı peşmergeler ile birlikte 'köy' haline getiriyor.
CANLI KALKAN
PKK'nın terörist yuvalarını, birer 'köy-kamp'a çevirme planının ardında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgedeki kamplara yönelik bir operasyon düzenlemesi halinde, Türkiye'yi dünya kamuoyu önünde zor durumda bırakma stratejisi yatıyor. Terör örgütü, Barzani güçleriyle birlikte oluşturduğu 'köy'lerdeki evlere özellikle kadın ve çocukları yerleştiriyor. Böylece terör kampları, ailelerin yaşadığı normal birer köy görüntüsüne sokuluyor.
HEDEF SİVİLLER PKK; Türkiye'den bölgeye yönelik bir operasyon halinde, "Türk askeri sivil halkı hedef alıyor, köylerdeki masum kadın ve çocukları öldürüyor" şeklinde propaganda yapmaya hazırlanıyor. Türkiye bölgeye yönelik bir askeri harekât düzenlerse, tek bir kadın ya da çocuğun yaralanması veya hayatını kaybetmesi halinde, terör örgütü Türkiye'yi dünyaya şikâyet etmek için hazırlığını bu şekilde yapıyor. PKK'nın Kuzey Irak'ta, özellikle Hakurk, Haftanin, Şivi ve Basiyan bölgelerinde yoğunlaşan bir çok kampı 'köy' görüntüsüne sokması, güvenlik ve terör uzmanları tarafından, 'tehlikeli', 'sinsi' ve 'hain' bir plan olarak değerlendirildi. Aynı yetkililer, PKK'nın bazı sivilleri öldürüp, sorumluluğu Türkiye'ye atması gibi bir ihtimalin bile düşünülmesi gerektiğini vurgulayarak, durumun vahametine dikkat çektiler.

BARZANİ DESTEKLiYOR

Terör uzmanları, PKK'nın, Barzani güçleriyle ortaklaşa yürüttüğü bu planın, bir sınır ötesi operasyon düzenlemesi halinde Türkiye açısından ciddi sıkıntılar yaratabileceğine dikkat çekiyorlar. Üst düzey bir yetkili, "Şimdi düşünün ki TSK, sınıra yakın bölgelerdeki PKK kamplarına yönelik bir harekâta girişti. Türk savaş uçaklarının bombaladığı kamplardan dünyaya ölü kadın ve çocuk fotoğrafları ve görüntüleri yansıdığı an, Türkiye'nin başının nasıl ağrıyacağını tahmin etmek güç değil. Geçmişte İran-Türkiye sınırındaki bazı köylerde yaşayan sivil halkın zarar gördüğü iddialarının bile ne kadar ses getirdiğini ve Ankara'yı nasıl rahatsız ettiğini unutmamak lazım" dedi.
TÜRKİYE’Yİ ÇİCEKLE KARŞILAMAYIZ
Kuzey Irak'taki Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, 'bedeli ne olursa olsun kazanımlarını korumaya kararlı oldukları'nın altını çizdi. Kerkük'ün Kürdistan kenti olduğunu yineleyen Barzani, ''Türkiye müdahale ederse çiçeklerle karşılamayız'' dedi. Barzani, Le Monde gazetesine verdiği demeçte, Kerkük sorunuyla ilgili olarak, "Türkiye Irak'ın içişlerine karışma hususunda herhangi bir hakka sahip değil. Türklerin bir saldırıya girişecek kadar ileri gideceğine, hatta sınrı geçeceğine inanmıyorum" dedi. Kürt lider, "Böylesi bir kararın sonuçlarını anlayacaklarından eminim, yollar çiçekle kaplı olmayacaktır" diye sözlerini sürdürdü. Mesut Barzani, yasal yoldan sonuç almak için yeterince esnek davrandıklarını Kürtlerin daha fazla tavize hazır olmadığını söyledi.
MURAT ÇELİK/ BUGÜN



evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
16 Şubat 2007       Mesaj #592
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
TAPDK'DAN "SİGARA BANDROLÜ TOPLAMAYIN" UYARISI

Sponsorlu Bağlantılar
sigara

ANKARA
- Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) Başkanı Niyazi Adalı, halk arasında ''sigara paketlerindeki bandrol karşılığı engelli arabası verileceği'' şeklinde bir söylenti olduğu duyumunu aldıklarını belirterek, ''Böyle bir kampanya yok'' dedi.
Sigara bandrolü gibi küçük bir kağıdın hiçbir ekonomik değeri olmadığının altını çizen Adalı, vatandaşları uyardı ve ''Bu söylenti ile engellilere yardım gibi halkımızın iyi duygularını istismar ederek kaçakçılar halkı aldatmak peşinde'' diye konuştu.
Toplanan bandrollerin olsa olsa yeniden kaçak sigaraların üzerine yapıştırılmak ve piyasaya sürülmek için kullanılabileceğini kaydeden Adalı, ''İnsanlar engellilere araba gibi iyi bir duygu ile bandrolleri toplayıp karanlık yerlere verirse, bu engellilere araba değil, korkarım Mehmetçiğe karşı kurşun olarak döner. Çünkü böyle kara para terör örgütlerine gidiyor'' dedi.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Şubat 2007       Mesaj #593
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
PKK'nın Fransız avukatları müvekkillerinin uzun süredir Fransız gizli servisinin çeşitli birimleriyle şeffaf biçimde temas içinde olduklarını da doğruladı.

--------------------------------------------------------------------------------

Fransa'da gözaltına alınan bölücü terör örgütü PKK üyelerinin avukatları, sorgu hakiminin geçen hafta aldığı tutuklu yargılama kararına itiraz ettiklerini açıkladı.

Fransız avukatlar William Bourdon, Antoine Comte, Jean-Louis Malterre, Sylvie Boitel ve Jean-Jacques de Felice yaptıkları ortak açıklamada, müvekkilleri aleyhine açılan dava dosyasının "tamamen boş" olduğunu iddia ettiler.

Avukatlar, tutuklu yargılanmalarına karar verilen müvekkillerinin uzun süredir Fransız gizli servisinin çeşitli birimleriyle şeffaf biçimde temas içinde olduklarını da doğruladı.

Fransız sorgu yargıcı geçen cuma, ön soruşturma sonunda, 15 bölücü örgüt üyesi hakkında adli soruşturma açılmasını kararlaştırmıştı. Daha sonra ikinci kez yargıç önüne çıkanlardan 14'ünün tutuklu yargılanmasına karar verilmişti.

Paris'teki operasyonlar çerçevesinde terör örgütünün başkentteki merkezi olan bir "kültür merkezine" de baskın düzenlenmiş, bazı evraklara ve bilgisayarlara el konulmuştu. Bu baskının, terör örgütüne maddi destek sağlayan ve örgütün Avrupa'daki üst düzey sorumluları olduğu tahmin edilen kişilere karşı Paris'in banliyölerinde düzenlenen operasyonlar çerçevesinde yapıldığı belirtiliyor.

Gözaltına alınanlara, teröre mali kaynak sağlama dışında "organize suç" ve "kara para aklama" suçlamaları yöneltiliyor.

Fransız basını, gözaltına alınanların uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor olabileceği ihtimalinin de araştırıldığını belirtiyor.

Paris'teki operasyon, geçen yıl 2 PKK'lı teröristin döviz bürosunda kaynağını açıklayamadığı 200 bin avroyu dolara çevirmek isterken gözaltına alınmaları sonucu başlatılan soruşturma çerçevesinde düzenlenmişti.

Fransa'da terör örgütü PKK'nın faaliyetleri, 1993 yılında yasaklanmıştı
AreX - avatarı
AreX
Ziyaretçi
17 Şubat 2007       Mesaj #594
AreX - avatarı
Ziyaretçi
17 Şubat 2007

VAKIFBANK TÜM BİREYSEL KREDİ FAİZLERİNİ DÜŞÜRDÜ -BANKA, TAKSİTLİ İHTİYAÇ KREDİSİ FAİZ ORANINI 48 AY VADEYE KADAR AYLIK YÜZDE 2,13'DEN, YÜZDE 1,94'E, KONUT KREDİSİ FAİZ ORANINI DA 240 AY VADEYE KADAR AYLIK YÜZDE 1,80'DEN YÜZDE 1,55'E İNDİRDİ

Vakıfbank tüm bireysel kredi faiz oranlarında indirime gitti.

Buna göre, taksitli ihtiyaç kredisini 48 ay vadeye kadar aylık yüzde 1,94'e indiren Vakıfbank, konut kredisini 240 ay vadeye kadar aylık yüzde 1,55'e, ''0'' km otomobil kredisini ise 60 ay vadeye kadar yüzde 1,65'e düşürdü.

Bankadan yapılan yazılı açıklamaya göre, Vakıfbank, konut kredilerinde faiz oranını piyasada mevcut olan en düşük seviyeye çekti. Banka daha önce tüm vadelerde aylık yüzde 1,80 olan konut kredilerindeki faiz oranını, 240 ay vadeye kadar aylık yüzde 1,55'e düşürdü.

Yeni düzenlemeye göre, Vakıfbank taksitli ihtiyaç kredisi faiz oranını yüzde 2,13'ten yüzde 1,94'e, ''0'' km otomobil kredi faiz oranını, kaskosu Banka tarafından yapılması durumunda yüzde 1,75'ten yüzde 1,60'a çekti.

Banka ikinci el otomobil kredilerinde de benzer bir indirime giderek, kaskosu Banka tarafından yapılması durumunda faiz oranını aylık yüzde 1,90'dan yüzde 1,75'e düşürdü.

Açıklamada, avantajlı kredi imkanlarından yararlanmak isteyenlerin herhangi bir Vakıfbank şubesine başvurmaları durumunda, bankanın talepleri en kısa sürede değerlendirerek, ödemeyi geçekleştireceği belirtildi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #595
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Medya Haber
Mustafa Kemal'den, "İzmir'i aldıktan sonra biraz dinlenirsiniz Paşam" diyen Halide Edip'e yanıt: "Daha birbirimizi yiyeceğiz!"

Mustafa Kemal, kendisine, 'İzmir'i aldıktan sonra artık biraz dinlenirsiniz Paşam. Çok yoruldunuz' diyen Halide Edip'e şu yanıtı verir: 'Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizle kavga edeceğiz, birbirimizi yiyeceğiz.' Bu öngörü doğru çıkar.

Mustafa Kemal'i Milli Mücadele liderliğine taşıyan tarihsel koşulları bir yana bırakırsak, yüksek zekâsının ve hırslı kişiliğinin bu yükselişte önemli payı olduğu açıktır.

Milli Mücadele'nin asker üyelerinden Fahrettin Altay'ın aktardığı bir hikâyeye bakılırsa, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (İTC) güçlü adamı Enver, Çanakkale Savaşları sırasında, "Siz Mustafa Kemal'i benim gibi tanımazsınız. Vakıa çok değerli, fakat o nisbette de haristir. Emin olun, şimdi liva yaparız. Kolordu kumandanlığı ister. Onu yaparız, ordu kumandanlığı ister. Ordu kumandanı yaparız, başkumandanlık ister. Ona da peki desek, yine kâfi görmez. Daha büyüğünü ister. Çünkü hırsına hudut yoktur. Bu sebeple, onu azar azar vererek gayet maharetle idare etmek, hoş tutmak lazımdır" demiştir.

Bu konuşma Mustafa Kemal'e aktarıldığında "Ben Enver'in bu kadar zeki ve ileri görüşlü olduğunu bilmezdim" diyerek, hakkındaki yargıları adeta onayladığı bilinir.

Mustafa Kemal, yakın arkadaşı Yunus Nadi ile yaptığı bir sohbette, Mütareke döneminde Ahmet İzzet Paşa'nın oluşturacağı hükümette kendisine Harbiye Nazırlığı'nın verilmesi için çektiği telgraftan bahsederken "Kendisi bunu mansıp (rütbe, mevki) hırsı ile yorumlamış. Halbuki ben adamlarımızı biliyordum. Orada memlekette yapılacak hizmeti, en büyük salahiyetle ancak ben yapabilirdim. Eğer ben o kabinede bulunsaydım, işi daha İstanbul'un eşiğindeyken hallederdim..." diyerek, kendine olan aşırı güvenini anlatmıştır. Bu güven öylesine büyüktür ki, ileriki yıllarda, kendisine muhalefet eden herkesi teker teker saf dışı etmesinde hiçbir yanlışlık görmeyecektir.

'Emirlerin yerine getirilmesi'

Kendisine "İzmir'i aldıktan sonra artık biraz dinlenirsiniz Paşam. Çok yoruldunuz" diyen Halide Edip'e "Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizle kavga edeceğiz, birbirimizi yiyeceğiz" diyen Mustafa Kemal'in öngörüsü doğru çıkmıştır.

Ancak, dava arkadaşlarının en büyük mücadelesi, onun liderliğini önlemek değil, diktatörlük eğilimlerini frenlemek yolunda oldu. "Onbaşı" diye hitap ettiği Halide Edip'e "Ben hiçbir eleştiri, hiçbir fikir istemiyorum. Yalnız emirlerimin yerine getirilmesi[ni istiyorum]" demesi ile Nutuk'ta, "Tarih, itiraz kabul etmez bir şekilde ispat etmiştir ki, büyük meselelerde muvaffakiyet için kabiliyet ve kudreti sarsılmaz bir Reis'in vücudu lazımdır" demesi eylemlerinin ardındaki mantığı açıklar.

Fevzi Paşa sevgisi
Yine de 1919'da Samsun'a doğru yola çıkmasıyla, 1926'da İzmir Suikastı Davası arasında kalan yedi yıl içinde Milli Mücadele'ye birlikte başladığı arkadaşlarından ikisi dışında hepsini tasfiye etmesini anlamak pek kolay değildir.

Bu iki kişiden biri olan Mareşal Fevzi Çakmak'a duyduğu sevgi hakikaten özeldir. Bazı araştırmacılar bunu Fevzi Paşa'nın siyasi hiçbir hırsı olmamasına bağlar. Paşa'nın isminin Osmanlıca'da 'kuzu' kelimesiyle benzer şekilde yazılmasından kalkarak yapılan 'Kuzu Paşa' esprisi bunu doğrular niteliktedir.
İkinci 'en çok sevdiği kişi' ise İsmet İnönü'dür. Falih Rıfkı'ya göre, Milli Mücadele'nin başında Anadolu'ya birlikte gitmeyi öneren Mustafa Kemal'e, 'yeni evlendim, beni biraz rahat bırak' diyen; 1920 yılı başında kısa süreliğine Anadolu'ya geçip hemen İstanbul'a dönen, en sonunda İngilizlerin çerçevesini çizdiği 'ya Malta, ya Anadolu' ikilemi yüzünden adeta harekete katılmak zorunda kalan İsmet İnönü'ye 6 Ağustos 1933'te çektiği bir telgrafta, "İsmet sen büyük adamsın. Hassas olduğun kadar his veren adamsın. Sen benim sözlerimi okurken gözlerin yaşarmış; ya ben seni okurken hıçkırıklarla ağladığımı söylersem, inanır mısın? Bu duygularımı sonradan değil, kimsenin yanında değil, yatak odama çekildikten sonra mahremimde yazıyorum. Sen beni muhakkak çok seviyorsun. Ya ben seni!" demesi, bu sevginin şaşırtıcı boyutlarını gösterir.

Ama, Mustafa Kemal'in sevgisini kazanmayı başaramayan, ya da muhafaza edemeyen diğer kişilerin örneğin Cavit Bey, Küçük Talat, Dr. Nazım Bey ve Kara Kemal gibi İttihatçı yoldaşlarının; Milli Mücadele'ye birlikte başladığı Çerkes Ethem, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele, Ali Fuad Cebesoy, Cafer Tayyar Eğilmez, Kazım Özalp, Ali İhsan Sabis Paşa, Rüştü Paşa, Mersinli Cemal Paşa gibi silah arkadaşlarının; Adnan Adıvar ve Halide Edip Adıvar gibi entelektüel dostlarının, Rıza Nur, Ali Şükrü Bey, Hüseyin Avni (Ulaş) Bey gibi siyasi şahsiyetlerin akıbeti hiç de iyi olmamıştır. Kimi görevden alınmış, kimi sürülmüş, kimi İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanmış, kiminin siyasi hayatı ebediyen sona ermiş, kimi öldürülmüştür.

Bu yazı dizisinde, Mustafa Kemal'le muhalifleri arasında, kimi kişisel, kimi siyasal, kimi ideolojik nedenlere dayanan çatışmaların perde arkasına göz atmaya çalışacağız. Böyle mütevazı bir çalışmada, bugüne kadar genel kabul görmüş 'doğruları' tersyüz etmek gibi iddialı bir hedefin gerçekleşmeyeceğini biliyoruz. Sadece yeni sorular üretmeyi umuyoruz. Bu soruların yeni cevaplara neden olması ise, araştırmacıların olduğu kadar okuyucuların da çabasını gerektiriyor.

Büyük hayaller mi, gerçekçi hedefler mi?
Enver, geleceğin Gazneli Mahmut'u veya Cengiz'i olmak için Türkistan'a yürüyordu. Mustafa Kemal ise daha sınırlı bir hedefe, Anadolu'da kurulacak bir ulus-devlete odaklanmıştı

Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra, 2/3 Kasım 1918 gecesi bir Alman gemisi ile İstanbul'u terk eden İttihat ve Terakki liderlerinden Talat, Kara Vasıf Bey ve Kara Kemal'e, 'Karakol' adlı bir örgüt kurmalarını ve Anadolu'da mücadeleye devam etmelerini önermişti.

Enver ise Teşkilat-ı Mahsusa'nın isminin, 'Umum Alemi İslam İhtilal Teşkilatı' olarak değiştirilerek eski faaliyetlerine devam etmesini istedi. Mustafa Kemal'in Anadolu'ya Karakol tarafından gönderildiğini, ancak daha Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) sırasında Karakol'un faaliyetlerine karşı çıktığını biliyoruz. Karakol'un liderlerinden bir bölümünün, 16 Mart 1920'de işgal edilmesi sırasında tutuklanmasıyla örgüt iyice zayıflayacak ve Mustafa Kemal İTC vesayetinden biraz daha kurtulacaktı.

Ülkeyi terk ederken bile ayrı örgütler kurmayı düşünen İTC liderlerinin ilişkileri, sürgün yıllarında da iyi olmadı. Bazen aynı şehirde oturdukları halde aylarca görüşemeyen liderler, daha çok mektupla temas kurdular. Birçoğu Hüseyin Cahit (Yalçın), Cemal Kutay ve Şevket Süreyya Aydemir tarafından yayımlanan bu mektuplarda sürgünde yaşamanın zorlukları hissedilirken, kullanılan dilin duygusallık, kırgınlık, umut, öfke gibi değişik duygular arasında gidip gelmesi, parasal ve ailevi meselelerin sıkça siyasi meselelerin önüne geçmesi gibi hususlar dikkati çeker.

Stratejik farklılıklar
İkili, Mustafa Kemal'le yazışma işini Talat'a bırakmıştır. Cavit Bey, anılarında, Talat'ın 'Sarı Paşa' dediği Mustafa Kemal'e, hareketin başı edasıyla yolladığı mektuplara, o sırada yeterince güçlü olmadığı için, uzun cevaplar vermek zorunda kalan Mustafa Kemal'in, "Biz çabalıyoruz, Berlin'deki[ler] bizim yaptıklarımızı kendilerine mal ediyorlar" diye şikâyet ettiğini yazar.

Talat, önce Anadolu hareketini desteklemeyi, Anadolu'da başarı kazanıldıktan sonra bir siyasi parti kurarak iktidarı kontrol etmeyi planlarken, Enver, Anadolu hareketinin derhal başına geçmeyi ve ardından Asya içlerine yayılacak bir imparatorluk kurmayı hayal ediyordu. Ancak mektuplara bakılırsa, Talat'ın önerdiği strateji de Pan-İslamist ve Pan-Türkist boyutlar taşıyordu.

Hem İngilizleri hem de Rusya'yı karşısına alacağı belli olan bu stratejide, Talat, İngilizlere karşı Rusya'nın desteğinden medet umuyordu, ancak Rusya'nın desteğini nasıl sağlayacağı konusunda gerçekçi bir açıklaması yoktu.

Talat'ın ikinci planı Araplar ve Türkler bağımsızlıklarını elde ettikten sonra Avusturya-Macaristan örneğine benzeyen 'federatif İslam devleti' kurmaktı. 1. Dünya Savaşı'na girerken kendine Mısır krallığını seçen Cemal, Afganistan ve Hindistan'da İngilizler'e karşı bir İslam ihtilali yapmak için Rusların desteğini sağlamaya çalışırken, Enver, İngilizlerin icazetiyle, geleceğin Gazneli Mahmut'u veya Cengiz Han'ı olmak için Türkistan'a doğru yürüyordu.

Rusya'yla ilişki
Mustafa Kemal ise daha sınırlı bir hedefe, Anadolu'da kurulacak bir Türk ulus devletine odaklanmıştı. Gerçi Mustafa Kemal de Rusya'nın silah ve para desteğine güveniyordu. Hatta, Kazım Karabekir'in iddia ettiği gibi bu uğurda, 'Bolşevik prensipleri' kabul etmeyi bile düşünmüştü. Ancak askeri başarılar geldikçe, bu planı uygulamasına gerek kalmadı.

Nitekim, Ocak 1921'de, önce ülkedeki sol muhalefeti tasfiye etti, ardından Moskova'ya, "Anadolu Büyük Millet Meclisi Hükümeti namına hiçbir suretle mezun olmadıklarının Enver, Talat ve Cemal paşalara tebliği" konulu bir mektup yolladı.

Mustafa Kemal, Talat-Enver ikilisi ile arasındaki farkı, TBMM'de 1 Aralık 1921'de yaptığı konuşmada şöyle koydu: "Büyük hayaller peşinde koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar görünen sahtekâr insanlar değiliz. Efendiler, büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumetini, garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik. Biz Panislâmizm yapmadık. Belki 'yapıyoruz, yapacağız' dedik. Düşmanlar da 'yaptırmamak için bir an evvel öldürelim' dediler. Panturanizm yapmadık. 'Yaparız, yapıyoruz' dedik ve yine 'öldürelim' dediler. (.) Bütün dava bundan ibarettir. (.) Haddimizi bilelim!"

Berlin ve Türkistan
'Haddini bilen' Mustafa Kemal ülkede olmanın avantajıyla ipleri yavaş yavaş elinde toplarken, sürgünde onun bunun himmetiyle hareket etmeye çalışan Talat, 15 Mart 1921'de Berlin'de bir Ermeni tarafından; Cemal, 21 Temmuz 1922'de Tiflis'te Rus veya İngiliz istihbaratı için çalışan Ermeni veya Gürcü eylemciler tarafından; Enver ise 4 Ağustos 1922'de Türkistan'da Kızıl Ordu tarafından öldürüldüler.

Mustafa Kemal, dikkatini içerideki muhaliflerine vermeye başladı. Sonuçta Mustafa Kemal'in 'gerçekçi' politikaları uygulandı. Bazı tarihçiler Rusya'nın Enver'i Mustafa Kemal'i kontrol etmek için kullandığını söylerken, bazı tarihçiler ise, Mustafa Kemal'in hiç de imkânsız olmadığı halde Musul'u bile bırakmasıyla sonuçlanan gerçekçiliğinin, İttihatçı önderlere duyduğu kişisel antipatiyle çizilmiş dar görüşlülük sınırında gezindiğini söylerler.

Onlara öre, Enver'in ütopik planlarının aslında İngilizleri ve Rusları, Mustafa Kemal'in 'gerçekçi' planına razı etmekte önemli bir rol oynamıştır. Kazım Karabekir de, farklı yollardan, benzer iddialarda bulunur.

Mustafa Kemal-Enver çekişmesi
Enver Paşa, Harbiye Nazırı Vekili'yken Naciye Sultan'la (üstte) evlendi. Sabiha Sultan'sa Mustafa Kemal'in evlenme talebini geri çevirmişti.

Mustafa Kemal'in bildiğimiz ilk muhalifi Enver'dir. Hırslı kişiliğine rağmen II. Meşrutiyet'in önderliğini Enver'e kaptıran Mustafa Kemal, 31 Mart Olayı'ndan sonra askerlerin siyasete karışmaması yolundaki tavsiyesi ile Enver'i kızdırınca, kendisine Trablusgarp yolu görünmüştü.

Balkan savaşları
Balkan Savaşları sırasında düşman, Edirne önlerinde boy gösterince, Mustafa Kemal İstanbul'a döndü ama Edirne'nin düşmana bırakılmasını önlemek için Mustafa Kemal'in itirazına rağmen Babıali Baskını'nı yapan ve bir süre sonra Edirne'nin geri alınmasıyla stratejisinin doğru olduğu anlaşılan Enver'in yıldızı tekrar parlayıp Harbiye Nazırı olduğunda, ilk işi, Edirne'ye ilk giren birliklerin başında bulunduğu için kıskandığı Mustafa Kemal'i pasif Sofya Askeri Ataşeliği'ne göndermek oldu.

Bir süre sonra Genelkurmay Başkanlığı'na talip olan Mustafa Kemal'e itiraz yine Enver'den geldi. Mustafa Kemal'in şansı ancak Sarıkamış faciasından sonra döndü, fakat Enver, Çanakkale ziyaretinde, Anafartalar'daki başarısından sonra bile Mustafa Kemal'in grubuna uğramadı.

Bu çekişmeye bir de, Mustafa Kemal'in Enver Paşa gibi padişah damadı olmak için Vahidettin'in kızı Sabiha Sultan'a talip olması, ancak reddedilmesinin yarattığı burukluğu eklersek, ikili arasındaki çekişmenin hiç de sıradan olmadığını tahmin edebiliriz.

Radikal
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #596
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bush'u eleştiren tasarıya fren
18 Şubat 2007 pazar
Medya Haber
ABD Başkanı George Bush'un Irak'a ek asker göndermesini eleştiren karar tasarısı, Senato'da engellendi.

22:31


Kabul edilmesi halinde Başkan George Bush için bağlayıcı olmayan karar tasarısı için Senato'da yapılan oylamada, gerekli 60 olumlu oy sağlanamadı. Olumlu oy sayısı 56'da kalırken, karşı oy sayısı da 34 oldu.

Temsilciler Meclisi'nde benzer bir karar alınmasına karşın Senato'da aynı konuda son iki haftada ikinci kez yapılan oylamada da Demokratların, Bush karşıtı girişimleri engellenmiş oldu. Bush'un Irak politikalarının tartışıldığı karar tasarısı, 5 Şubat'taki oylamada da Senato'da yeterli desteği bulamamıştı.
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #597
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
'
konu kurtlar vadisi


Vadi'nin yayından kaldırılmasını eleştirdi BBP Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, ''Kurtlar Vadisi Terör'' dizisinin yayından kaldırılması ''sansür'' dedi.

18.02.2007 14:00 mkurtkucuk Özdağ, yaptığı yazılı açıklamada, dizinin şiddet sahneleri gözden
geçirilerek tekrar yayına konulması gerektiği görüşünü bildirdi.
Bazı AK Parti milletvekillerinin, ''Porno içerikli yayınları kaldırmak nasıl
sansürse, bunu da kaldırmak sansürdür'' ifadelerinin elmalarla armutları
birbirine karıştırmak olduğunu savunan Özdağ, ''büyü gibi çocukların beyinlerini
küçük yaşta meşgul eden'' bazı çocuk dizileri ve magazin programları ile
''Baba'', ''Örümcek Adam'' ve ''Rambo'' gibi filmlerin yayından kaldırılmamasının
çifte standart olduğunu öne sürdü.
Özdağ, ''Çocuklarımız, gençlerimiz bir filmin oynaması ile o filmin
kahramanıyla özdeşleşebilme zafiyetini gösterebiliyorsa, bu tür zaaf içeren
özdeşleşme, her türlü ahlaksız içerikli, popüler kültürlü filmlerle de olabilir
demektir'' dedi.
Dizinin yasaklandığı dakikalarda bazı TV kanallarında ''Rambo'' filminin
yayınlanmasının da manidar olduğunu kaydeden Özdağ, ''Eğitilmeyen, dil, din,
tarih, kültür şuuru verilmeyen bilgi ve fikir yüklü bir gençliğin
oluşturulmamasının dışı güzel içi acı dolu pastayı oluşturduğunu'' kaydetti.
A.A
AreX - avatarı
AreX
Ziyaretçi
19 Şubat 2007       Mesaj #598
AreX - avatarı
Ziyaretçi
19 Şubat 2007

HALKBANK KONUT KREDİSİ FAİZ ORANLARINI İNDİRDİ

Halk Bankası, konut kredilerinde uygulamakta olduğu faiz oranlarında yüzde 0,13 indirime gitti.

Halk Bankası'ndan yapılan yazılı açıklamada, konut kredilerinde uygulanmakta olan yüzde 1,80 faiz oranının yüzde 1,67'e çekildiği bildirildi.

Açıklamada, ekspertiz komisyon oranının yüzde 0,2, tahsis komisyonunun ise yüzde 2 olarak belirlediği kaydedildi.

Yeni faiz oranları bugünden itibaren geçerli olacak.
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
19 Şubat 2007       Mesaj #599
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
kadirinanirrr

Beni terk edecek kadını alkışlarım Kadir İnanır, Vatan gazetesine verdiği röportajda kadınlarla ilişkisi hakkında ilginç açıklamalar yaptı

Görmüştür cezasını

Benimle beraber olup da beni terk edecek kadını alkışlarım. Benden daha iyisini bulacaksa gitsin. Hiç alınmam. Gitmişse de görmüştür cezasını. Benim gibi birisi olmadığını görmüştür. Bu da onun için en büyük cezadır. Aşka inanmıyorum. ’Ay ben sana ne kadar aşığım’ diyorlar. Bakıyorum bir sene sonra ayrılmışlar.

Kavga ediyoruz

Jülide (Kural) çok kıymetli bir arkadaşım. Ara sıra kavga ediyoruz, memleket meseleleri üzerine. O da bu konularla yakından ilgili. Arada sertleşiyor kavgalar. Sonra uzlaşıyoruz. Ben kaç yaşıma geldim hálá bekarım. Laf olsun diye evlenmem, görüyorum evlenenlerin çoğu mutsuz. Evleniyorlar iki sene sonra da ayrılıyorlar.
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
20 Şubat 2007       Mesaj #600
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi

SİGARAYA ZAM

Sigarada zam karmaşası ÖTV’nin artmasının ardından sigara üreticilerinin zam yapmamasına karşın, fiyatlarda farklılaşma başladı


Bazı bayilerin hafta sonu çıkan 0,2 YTL’lik ÖTV artışını direkt fiyatlara yansıttığı gözlenirken, bazılarının da ÖTV’deki yüzde 16.7’lik artışı baz alarak fiyat belirledikleri görülüyor. Örneğin, henüz zam gelmemesine karşın, 2,5 YTL olan bir paket sigara, ÖTV artışı kadar zamla 2,7 YTL’ye ya da yüzde 16,6’lık ÖTV artış oranı yansıtılarak 2,9 YTL’ye satılabiliyor. Bazı bayilerin ise yüzde 10’luk bir artışı baz aldıkları ve 2,75 YTL’ye satış yaptıkları tespit ediliyor.
Bunun yanında üst fiyat grubunda yer alan sigaraların 5,2 YTL’ye varan fiyatlarla bazı bayiler tarafından satılmaya çalışıldığı da gözleniyor.
Bazı üretici firmalar da konuyu doğrularken, henüz zam yapılmadığı halde böyle münferit olaylara rastladıklarını, kendilerine tüketicilerden bu yönde şikayetler geldiğini belirtiyor.
TÜKETİCİNİN TALEP ARTIŞI
Fiyat farklılaşmasında ise iki ana neden bulunuyor. Vergi artışı sonrası zam beklentisine giren tüketiciler normalde kullandıklarından daha fazla sigara talebinde bulunurken, bayi elindeki sigarayı, birkaç gün içinde fiyattaki değişme beklentisi nedeniyle, şimdiki fiyattan satmak istemiyor.
Bunun yanında bayi de üretici firmalardan aşırı talepte bulunamıyor. Firmalar genelde bayilerin yaptıkları satış ya da biraz üstünde bir talebi karşılarken, stoklamaya yönelik alım isteklerini geri çeviriyor. Bu da bayinin tüketici ile üretici arasında kalmasına neden oluyor. Sigara üreticileri birkaç gün içinde fiyatlarda yapılacak düzenlemenin ardından sorunun ortadan kalkacağını ifade ediyor.
ASIL VERGİ ARTIŞI UCUZ SİGARADA
Diğer taraftan, sigaradan ÖTV, maktu ve nispi olmak üzere iki yöntemle alınıyor. Yani sigara firmaları düzenleme sonrası ya 1,4 YTL maktu vergi, ya da yüzde 58 nispi vergi ödüyor. Sigaranın fiyatı üzerinden alınan bu vergide maktu ya da nispi vergiden hangisi yüksekse o tahsil ediliyor. Bir başka deyişle bir sigara paketi için ödenecek ÖTV tutarı 1,4 YTL’nin altına inemiyor. Buradan hareketle, yeni düzenlemenin asıl olarak 2,4 YTL’nin altında olan sigaraların vergisini artırdığı gözleniyor.
Şu anda 1,8 YTL’ye satılan bir sigaradan da 1,4 YTL, 2,4 YTL fiyatı olandan da 1,4 YTL maktu vergi alınıyor. 2,4 YTL’nin üzerindeki sigaralarda ise yüzde 58’lik oran, yani 1,4 YTL’yi aştığı için nispi vergi uygulanıyor. Dolayısıyla, vergi düzenlemesi sonrası 2,4 YTL’nin altında kalan sigaraların maliyetinde bir artış olurken, sigara firmaları, sektördeki dengeler ve maliyet artışları nedeniyle bu rakamın üzerindeki sigaralarda da fiyat artışının yaşanabileceğini belirtiyor.
SATILAN SİGARANIN YARISI 2,4 YTL’NİN ALTINDA
Sektörde satılan sigaraların yarısı 2,4 YTL’nin altında fiyata sahip bulunuyor. Bu kategoride TEKEL’in Maltepe, Samsun, Bahar ve 216’sı, Philsa’nın Lark, Bond Street ve Türkü, JTI’ın Anadolu ve Monte Carlo, BAT’ın Viceroy, European Tobacco’nun Vigor, İmperial’in ise İmperial Classic markaları bulunuyor.
FİRMALAR BİRBİRİNİ KOLLUYOR
Sigara fiyatlarında yapılacak fiyat artışı da firmalar arasında tam bir strateji savaşına dönüşmüş görünüyor. Nitekim, firmaların tümü bir diğerinin fiyat artışı yapmasını bekliyor. Firmalar, buradan çıkacak tabloya göre yeni bir strateji belirleyip, hem maliyet artışını karşılamayı, hem de pazar payını artırmayı hedefliyor.
A.A

Benzer Konular

28 Ekim 2016 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
20 Ekim 2015 / Jumong Genel Mesajlar
24 Ekim 2008 / CrasHofCinneT Bilgisayar
18 Kasım 2010 / ThinkerBeLL X-Sözlük
21 Şubat 2010 / ThinkerBeLL Bilim ww