Arama

Medya Haber - Sayfa 3

Güncelleme: 13 Ekim 2017 Gösterim: 657.635 Cevap: 1.864
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #21
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Karikatür krizi Laila’ya patladı

Sponsorlu Bağlantılar
Medya Haber

İslam ve Batı’yı karşı karşıya getiren karikatür krizi İtalya, Libya ve Lübnan’dan sonra İsveç’te de bakan götürdü. 543 vatandaşının öldüğü tsunami faciasında tiyatroya gitmeyi tercih eden İsveç Dışişleri Bakanı Laila Freivalds, Hz. Muhammed karikatürü yayınlayan bir sitenin kapatılması konusunda basına yalan söylediği ortaya çıkınca istifa etmek zorunda kaldı.
İSVEÇ’te seçimlere altı ay kala peş peşe adının karıştığı suçlamalar yüzünden Dışişleri Bakanı Laila Freivalds istifa etti. 543 İsveçlinin öldüğü tsunami krizini izin gününde olduğu için sonradan haber aldığı anlaşılan Laila Freivalds, Hz.Muhammed karikatürü yayınlayan aşırı sağcı bir sitenin kapatılmasında yalan söylemekle suçlanıyordu.
Laila Freivalds (63) aleyhindeki suçlamalar üst üste geldi. Tsunami faciasıyla ilgili hazırlanan bir raporda, 26 Aralık 2004 tarihinde yaşanan doğal afet sonrasında İsveç hükümeti yavaş kalmakla suçlandı. 16 Şubat’ta İsveç Başbakanı Göran Persson ve Freivalds, suçlamaları kabul ettiler, ancak istifa çağrılarına kulak asmadılar.


YALAN SÖYLEDİ
İşte bu sırada karikatür krizi patlak verdi. Tüm dünya Danimarka’daki Jyllands Posten gazetesinde Hz.Muhammed karikatürlerinin yayınlanmasıyla dalgalanırken, aşırı sağcı İsveç Demokratları isimli partinin de Ocak ayından itibaren bunları bir internet sitesinde yayınladığı ortaya çıktı. Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkilinin siteye ev sahipliği yapan Levonline internet şirketine baskı yapması üzerine söz konusu adres kullanıma kapandı.
Olayın ortaya çıkması üzerine Freivalds, dışişleri yetkilisinin Levonline’a baskı yaptığından haberdar olmadığını savundu, ancak önceki gün yalan söylediği ortaya çıktı ve baskının kadının bilgisi dahilinde yapıldığı anlaşıldı. Freivalds, hem yalancılıkla, hem de ifade özgürlüğünü kısıtlamaya çalışmakla suçlandı.

SEÇİM HAZIRLIĞI
16 Şubat’ta tsunami kriziyle ilgili sorumluluğu kabul eden Freivalds, dün de başbakan ile birlikte düzenlediği basın toplantısında bu şartlar altında görevini sağlıklı bir şekilde yürütmesinin mümkün olmayacağını, bundan hükümetin ve özellikle de Dışişleri Bakanlığı’nın zarar göreceğini düşünerek istifa ettiğini açıkladı. İktidardaki Sosyal Demokratların koalisyon ortağı Yeşiller bile bakanın istifasını memnuniyetle karşıladı. Yeşiller Partisi Sözcüsü Peter Eriksson, "Bu hikayenin bittiği, Laila’nın ihtiyaç duyduğu güvene sahip olmadığını anlaması iyi oldu" dedi. İsveç, 17 Eylül’de seçimlere gitmeye hazırlanıyor, sandık başında Sosyal Demokratlar ile ana muhalefetteki muhafazakar partiler arasında sıkı bir kapışmanın yaşanması bekleniyor.

İzin günümdeydim haberleri izlemedim
İkinci Dünya Savaşı sırasında Letonya’da doğan Freivalds, İkinci Dünya Savaşı sırasında ailesiyle birlikte İsveç’e sığındı.
2003 yılında selefi Anna Lindh’in Stockholm’de bir mağazada öldürülmesinin ardından İsveç Dışişleri Bakanlığı’na getirildi.
26 Aralık 2004 tarihinde tsunami, İsveçlilerin en favori tatil bölgesi olan Güney Asya’yı vurduğundan birkaç saat sonra tiyatroya gitti. Parlamentonun anayasa komitesi ihmali soruşturduğunda ise o gün izin günü olduğunu ve haberleri takip etmediğini söyledi.
Freivalds, 2000 yılında da Adalet Bakanı olarak görev aldığı kabineden istifa etmek zorunda kalmıştı. Bakanın, kiradaki evlerin satışını durdurmaya çalışırken, Stockholm’de oturduğu evi satın almaya çalıştığı ortaya çıkmıştı.

hikaye1001726im

Son düzenleyen Blue Blood; 3 Nisan 2006 21:27
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #22
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Denizli'den Muğla'nın Marmaris İlçesi'ne giderken jandarmanın yaptığı kontrolde bagajında kokoreç bulunan yolcu otobüsünün sahibine bin 740 YTL, otobüse de trafikten 3 ay men cezası verildi.Denizli'den Muğla'nın Marmaris İlçesi'ne giderken jandarmanın yaptığı kontrolde bagajında kokoreç bulunan yolcu otobüsünün sahibine bin 740 YTL, otobüse de trafikten 3 ay men cezası verildi.
Edinilen bilgiye göre, 2005 yılının Ekim ayında Denizli'den Muğla'nın Marmaris İlçesi'ne yolcu taşıyan Mustafa Yaşar'a ait 20 PK 416 plakalı yolcu otobüsü, Çetibeli mevkiinde jandarma ekipleri tarafından durduruldu. Jandarma ekiplerinin yaptığı bagaj kontrolü sırasında, otobüsün bagajındaki 2 çantada poşetlere sarılmış halde kokoreç bulundu. Marmaris İlçe Tarım Müdürlüğü ekipleri tarafından veteriner sağlık raporu olmadan kokoreç naklettiği gerekçesiyle araç sahibi Mustafa Yaşar'a 3285 sayılı kanunun değişik 47/f bendine göre bin 740 YTL idari para cezası, araca da 3 ay trafikten men cezası verildi.
Sponsorlu Bağlantılar
Araç sahibi Mustafa Yaşar, cezanın haksız yere kesildiğini belirterek itiraz etti. Yaşar, verilen cezayla ilgili itirazlarının yapıldığını ve aracın trafiğe tekrar çıktığını belirterek, "Yaptığımız itiraz kabul edilmediği taktirde aracımız trafikten men edilecek" dedi. Olayı anlatan araç sürücüsü Ali Arpaç, Denizli'den Marmaris'e giderken, garajdan çıktıktan sonra yolda tanımadıkları 2 yolcu aldıklarını ileri sürerek, "Muğla'nın Marmaris İlçesi Çetibeli Jandarma Karakolu ekipleri bizi yol kontrolü sırasında durdurdu. Bagaj kontrolleri sırasında iki çantanın içinde kokoreç buldu. Bizim yolcu bagajını kontrol etme gibi bir yetki ve hakkımız yok. Biz çantaların içinde kokoreç olduğunu bilmiyorduk. Marmaris İlçe Tarım Müdürlüğü ekipleri tarafından bin 740 YTL para cezası ve aracımıza 3 ay trafikten men cezası verildi. Arabamızda esrar gibi uyuşturucu madde bulunsaydı, herhalde bizi keseceklerdi" diye konuştu.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
26 Mart 2006       Mesaj #23
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Kapıdaki Türk bayrağı sorun oldu

Medya Haber

Usulsüz harcamalar ile suçlandıktan sonra Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın eski Büyük üstadı Kaya Paşakay, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Eski Büyük Üstat Kaya Paşakay, son olaylardan sonra Türkiye'de Masonluğun bitme noktasına geldiğini söyledi. "Masonluk battı, bitti artık. Mason Locası karıştı. İnsanlar ayrılmak istiyor. Herkes ayaklanmış halde. Kapıya Türk bayrağı astığım için bile sorun yaşadım."


Eski büyük üstat: Masonluk battı

Eski Büyük Üstat Kaya Paşakay, son olaylardan sonra Türkiye'de Masonluğun bitme noktasına geldiğini söyledi. Paşakay "Masonluk battı, bitti artık. Loca karıştı" dedi.
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın eski Büyük üstadı Kaya Paşakay ve iki üst düzey yöneticinin ihracının ardından, locada sular bir türlü durulmuyor. Her geçen gün ihraçla ilgili yeni bir bilgi duyuyoruz. Yolsuzluk, keyfi harcamalar, Loca'nın imkanlarını kişisel isteklere alet etme... Usulsüz harcama iddialarıyla karışan Mason Locası'nın eski Büyük Üstadı Kaya Paşakay cephesinde ise bu aralar sağlık sorunları var. Dün telefonla ulaştığım Paşakay "İnsaf etsinler" dedi. "Karım göğüs kanseri. Geçenlerde bir ameliyat yapıldı, her gün pansumana gidiyoruz. Bugünlerde karımın sağlığı benim için her şeyden önemli. Biz nelerle uğraşıyoruz, onlar nelerle uğraşıyor. Olacak şey değil. Yazıktır, günahtır."


MASON İMAJINI DEĞİŞTİRDİM

Paşakay üzgün, bir o kadar da sinirli. Hakkındaki iddialara cevap vermeyi istemedi. "Olay yargı boyutunda, konuşmak doğru olmaz" dedi ama "Hakkımdaki hiç bir suçlamayı kabul etmiyorum" cümlesini eklemeden geçmedi. İyi ama bunca suçlama, Mason Locası'ndan ihraç, kusura bakmayın ama izlediğiniz porno filmi bile locaya ödettiğiniz yazıldı. Madem suçsuzsunuz, niye sizinle bu kadar uğraştılar? Paşakay "Cevabı basit" dedi. "Bakın benim dönemime bir de benden önceki dönemlere. Biz Masonları toplumla barıştırdık. Toplumdaki imajımızı değiştirdim. Benim zamanımda 33 delegasyon ve 25 üstat geldi. Şahsıma karşı yapılan tamamen yargısız infazdır. Ülkemi seven, vatanperver, değerlere sahip çıkan biri olduğum için hakkımda suçlamalar yapıyorlar. Kapıya Türk bayrağı astığım için bile sorun yaşadım siz ne diyorsunuz?"


HERKES AYAKLANMIŞ

Dayanamayıp böldüm. "Niye sorun yaşadınız?" "Bunları konuşmak istemiyorum. Daha ne sorunlar yaşadım ben. Benim dönemimde müthiş bir imajı olan Masonların geldiği duruma bir bakın." Peki ya Mason Locası şu anda ne durumda? Kaya Paşakay "Sorulması gereken asıl bu" diye söze başladı. "Son derece üzgünüm çünkü son yaşananlardan ötürü Mason Locası karışmış durumda. Masonluk battı, bitti artık. İnsanlar huzursuz, locadan ayrılmak istiyorlar. Herkes ayaklanmış durumda 'Bu ne rezalet' diye. Rezalet olan sadece benim suçlanmam değil, yalan yanlış bir sürü bilginin dışarı sızması. Bana 'Niye sizinle uğraşıyorlar?' diye soruyorsunuz. Benim dönemimde Masonlar kaynaştı. İlk kez Cumhurbaşkanlığı seviyesinde kabul gördük. Devletin üst kademeleri bana olan sevgilerinden ötürü bize kucak açtılar. Böyle iyi çalışmaların ödülü yalan dolan olacakmış."
Son düzenleyen GusinapsE; 4 Nisan 2006 19:43
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Mart 2006       Mesaj #24
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Medya Haber
Özkök: Terör çağın vebası
Terörü çağın vebası olarak tanımlayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, ortak bir tutum alınması halinde teröre karşı zafer kazanılacağını söyledi.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
26 Mart 2006       Mesaj #25
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Türk hava sahası Rumlara açılmıyor


Medya Haber

Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Rum uçaklarına Türk hava sahasının açılacağı tartışmalarına açıklık getirerek, 1974'ten beri süregelen mevcut durumda 'en ufak bile bir değişiklik olmadığını' kaydettiler.
Türk hava sahasının Rumlara açılmasının Türkiye’nin Kıbrıs Eylem Planı’nın bir parçası olduğu ve bir bütün olan bu planda da öngörüldüğü gibi hava sahasının tek taraflı olarak açılmasının karşı taraf herhangi bir adım atmadığı sürece söz konusu olmadığı bildirildi.
Üst uçuşların Rum Havayolları dışındaki uçaklar için zaten hep serbest olduğuna dikkati çeken aynı kaynaklar, hava sahasının açılmasına ilişkin KKTC Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş'ın bugün yaptığı açıklamanın ise yanlış değerlendirildiğini, Denktaş'ın söz konusu beyanında Türkiye’nin Kıbrıs Eylem Planı’nı kastettiğini bildirdiler.
Türkiye’nin Kıbrıs Eylem Planı’nın ikinci maddesinde, 'Kıbrıs Rum yönetimi Havayolları'nın üst uçuşları için Türk hava sahasını kullanmasına uluslararası kurallar çerçevesinde izin verilmesinin' öngörüldüğünü hatırlatan kaynaklar, ancak bu eylem planının bir paket olduğunu ve içinden tek bir unsurunun çıkartılarak uygulanamayacağını vurguladılar.
KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş'ın , KKTC’de katıldığı bir televizyon programında, Türkiye'nin Rumlara hava sahasını açması yönünde Ankara ile birkaç ay önce mutabakata vardıklarını söylediği belirtilmişti.

KKTC Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi de, konunun yanlış anlaşıldığını, Denktaş’ın Türkiye’nin Kıbrıs Eylem Planı’ndan bahsettiğini açıkladı.
Rum yönetimi: "Türkiye AB'ye yükümlülüklerini yerine getirmiyor"
Kıbrıs Rum yönetimi sözcüsü Yorgos Lillikas, Türkiye'nin 'Kıbrıs Havayolları'na hava sahasını açmamasının AB’ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmediğini doğrulayacağını söyledi.
Lillikas, Türkiye'nin hava sahasını Rum havayolları uçakları hariç, Larnaka havaalanına yolcu taşıyan yabancı şirketlerin uçaklarına açtığı yolundaki haberleri yorumladı.
Kıbrıs Rum yönetimi sözcüsü ''Türkiye böyle bir hareketle Avrupalı ortakların gözlerini boyamayı hedefliyorsa, elde edeceği şey, Avrupa normunu ihlal konusunu bir kez daha ortaya koymak olacak” dedi.
Türkiye'nin yalnız 'Kıbrıs Havayolları'na hava sahasını açmamasının, Türkiye’nin sadece 'Kıbrıs Cumhuriyeti' aleyhine ayrımcılık uyguladığını göstereceğini savundu.
Papadopulos: "Türkiye etki yaratmaya çalışıyor"
Rum basınına göre, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Papadopulos, Türkiye'nin, Larnaka havaalanına giden yabancı uçaklara hava sahasını kullanma izni vereceğine ilişkin haberlerle ilgili olarak, şunları söyledi:
''Bu en azından on yıldır uygulanmaktadır. Avusturya havayolları ile gittiğim son Avusturya ziyaretim sırasında uçak Türk hava sahası üzerinden uçtu. Başka havayolları şirketlerinin Türk hava sahasını kullanması hiçbir zaman yasaklanmadı. Türkiye, etki yaratmak amacıyla asla yasaklamadığı bir şeyi sunuyormuş gibi gösteriyor.''
Papadopulos, ''Ankara'nın bu hareketi, AB'nin 10 yeni üyesiyle Gümrük Birliği Protokolü'nü hayata geçirmesi konusunda baskı altında olduğu için yaptığı'' görüşünü savundu.
Erdoğan "açmayız" demişti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Türklerine uygulanan yaptırımlar kaldırılmadıkça, Türkiye'nin limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıs Rumlarına açmayacağını söylemişti.
Avusturya'da yayımlanan haftalık Profil dergisine demeç veren Erdoğan, Gümrük Birliği Ek Protokolü'nün uygulanmasına ilişkin bir soruya şu yanıtı vermişti:
''AB ülkeleri sözünde durmadı. Gümrük Birliği bazında buna hakkımız var. 1996'da Gümrük Birliği'ne katıldık. 1 mayıs 2004'te Kıbrıs Rumları AB'ye katıldı. Gümrük Birliği'ne üye olmalarına karşı çıkabilirdik, ama 'hayır' demedik."

"Öte yandan, Kıbrıs Türklerinin izolasyonuna son verilmediği sürece, parlamentomuzun limanların ve havaalanlarının açılmasını öngören Ek Protokolü onaylamayacağını da söyledik" diyen Erdoğan, bu konuda ısrarlı olduğunu belirtti.
Türkiye'nin Kıbrıs Eylem Planı

BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Ada'daki taraflara sunduğu 'Annan Planı', 24 nisan 2004'te halkoyuna sunulmuş, Kıbrıslı Türklerin yüzde 65'i plana 'evet' derken, Rumların yüzde 76'sı 'hayır' demişti.

Annan Planı'nın ardından Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik girişimler rafa kaldırılmıştı. Son olarak, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 24 ocakta Türkiye'nin Kıbrıs Eylem Planı'nı açıkladı. Plana Avrupa ve ABD'den destek geldi.
Eylem Planı neler öngörüyor?


2006 haziran ayına kadar tarafların katılacağı üst düzey bir toplantı yapılması,

Bu üst düzey toplantıda Türkiye, Yunanistan, KKTC, Rum tarafı, BM'nin yer alması,
Üst düzey toplantıda alınan kararların BM Genel Sekreteri Annan tarafından rapor olarak Güvenlik Konseyi’ne sunulması,

Eylem Planı'nın kabulü halinde Türkiye’nin deniz ve limanlarının Rum tarafına açılması,
Ada’da ticaretin önündeki engellerin kaldırılması,
2006 sonuna kadar Ada'da kalıcı bir çözüme ulaşılması,

Kuzey Kıbrıs'ın uluslararası spor ve sosyal aktivitelere katılması,

Asıl öncelik kapsamlı çözüm,
Çözümün adresi Birleşmiş Milletler,
Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik bir varlık olarak AB gümrük birliğine pratik açıdan dahil edilmesi,
BM'nin ve AB Komisyonu'nun özellikle Kıbrıs Türk tarafına sağlayacağı destek, önerilen tedbirlerin uygulanmasını kolaylaştırmaya yardımcı olunması.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Eylem Planı’nın hiçbir şekilde ilgili tarafların hukuki ve siyasi pozisyonlarına halel getirmeyeceğinin altını çiziyor. Plan 20 ocakta BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a sunulmuştu.
Son düzenleyen Blue Blood; 3 Nisan 2006 21:26
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
30 Mart 2006       Mesaj #26
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Tutulmayı Dünya Antalya'dan izledi

Antalya'da tam güneş tutulması sırasında hafif bir esinti çıktı ve hava serinledi.
Ayın güneşin önünü tamamen kapattığı saat 13.54 sıralarında, şehirde hava karardı. Caddelerdeki araçlar farlarını yakarken, kapalı mekanlarda da elektrikler açıldı. Tutulma anında şehrin bazı kesimlerinden silah sesleri duyuldu.
Tutulmayı, çeşitli gözlem yerlerinden, sokaklardan ve evlerinden izleyen vatandaşlar tutulma anında alkış tuttular. Güzel görüntülerin oluştuğu tam tutulma sırasında, hafif bir esinti çıkarken, güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşamaması nedeniyle de hava serinledi.
NASA'nın tutulmayı naklen yayınladığı Side Antik Tiyatrosu'nda da, izleyenler tam tutulmayı sevinçle ve ilgiyle izlediler.


OTELLERE KAMP KURDULAR
Almanya’nın Nürnberg kentinden bir heyet, tam güneş tutulmasını Manavgat ilçe merkezinden izledi. Bilim adamlarından oluşan 140 kişilik Bulgar ekibi de tutulmayı Side'deki bir otelden gözlemledi. Norveç Oslo Üniversitesi Astronomi Bölümü ve Norveç Astronomi Kulübü'nden yaklaşık 150 kişilik bir grup, bilimadamı Prof. Knut Jorgen Odegaard başkanlığında Manavgat'taki Saray Regency Hotel’e güneş tutulmasını izledi. İngiltere'den gelen ve bilim adamları ile gazetecilerden oluşan 1650 kişilik grup ise gözlemlerini Side bölgesindeki 3 ayrı otelden gerçekleştirdi.
Diğer yandan, tam güneş tutulmasının en güzel izleneceği yerlerden biri olan Manavgat ve Side’ye yoğun turist ilgisi olduğu bildirildi. Side’de tam tutulmasını izleneceği en gözde yer olan Apollon Tapınağı’nın olduğu alanı, sabahın erken saatlerinden itibaren çok sayıda turist ve yerli ve yabancı gazeteciler doldurdu.
Tapınakta halka ücretsiz gözlük dağıtılırken, Side Belediyesi, Tapınak alanında bekleyenlere su, meşrubat ve bira ikram etti. Side içine araçların geçişine izin verilmezken yabancı konukların beldeye transferleri de ücretsiz sağlandı.
Side’de belediyenin anlaştığı özel bir güvenlik şirketi, jandarma ve zabıta ekipleri tarafından güvenlik önlemleri alındı.

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Müdür Yardımcısı Prof Dr. Orhan Gölbaşı gözlem için mükemmel bir hava olduğunu ve Venüs ve Mars gezegenleri ile parlak yıldızların bile izlenebildiğini kaydetti.


Güneş tutulması için son saatler


NASA tarafından en iyi Türkiye'de gözleneceği belirtilen ve tutulma hattındaki illerde gün ortasında alacakaranlığı yaşatacak 29 marttaki tam güneş tutulması için geri sayım başladı.


Medya Haber

Yüzyılın ilk güneş tutulması, Antalya, Karaman, Konya, Aksaray, Nevşehir, Kırşehir, Kayseri, Yozgat, Sivas, Tokat, Amasya, Ordu ve Giresun'dan tam, diğer illerde de değişen örtülme oranlarına sahip parçalı tutulma olarak gözlenecek.
Türkiye'de ancak 54 yıl sonra 30 Nisan 2060 yılında yeniden görülecek tam tutulma, bu özelliğiyle gökyüzü meraklılarının heyecanını arttırdı.
Tam tutulma hattındaki 13 ilde valilikler ve üniversitelerin gerçekleştirecekleri programlarla tutulma tam bir şenlik havasında izlenecek.
29 Mart Çarşamba günü gerçekleşecek ve yaklaşık 4 dakika sürecek tam güneş tutulması, Brezilya'nın doğu kıyısında güneşin doğuşu ile başlayacak ve Atlas Okyanusu boyunca ilerleyecek. Gana'dan, Afrika kıtasına çıkan tutulma gölgesi Nijerya ve Libya boyunca Sahra Çölü'nü geçerek Akdeniz'e ulaşacak.
Antalya kıyısından (Manavgat'tan) saat 13.56'da Türkiye'ye girecek tutulma, saat 14.05'de Kayseri ve Yozgat'a ulaşacak. Tutulma gölgesi 14.10'da Ordu'dan Türkiye'yi terk edecek.


-TARİFİ İMKANSIZ KARANLIK-

Medya HaberTÜBİTAK Ulusal Gözlemevi'nden Tuncay Özışık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 29 martta ''tarifi imkansız bir karanlık yaşanacağını'' söyledi.
Tam tutulma başladığı anda havanın alacakaranlık olacağına ve ısının 2-3 derece düşeceğine dikkati çeken Özışık, bu değişimin hayvanları olumsuz etkileyeceğini bildirdi. ''Tam tutulma sırasında hayvanlar huzursuz olacak ve çeşitli sesler çıkaracak'' diyen Özışık, tutulmadan haberi olmayanlar insanların da ani karanlık nedeniyle kısa süreli şok yaşayacaklarını ifade etti.
Akdeniz Üniversitesi Manavgat Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr.

Ali Erdoğan da, hayvanların tutulma sırasında karanlık yaşanacağı için 24 saatlik ritmlerinin bozulacağını kaydetti. Hayvanların tepkilerini ölçmek için 29 martta deneyler yapacaklarını ifade eden Erdoğan, kuşların tam tutulma anında yere indiklerini kaydetti.


-TUTULMA SIRASINDA GÖKYÜZÜ-
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, tam tutulmadan 15 dakika önce hava alışılmışın dışında daha karanlık olacak. Bu arada ışın geometrisi değişecek ve cisimlerin gölgeleri bozulup, bükülecek.
Tam tutulmadan 2 dakika önce, ışık şiddetindeki azalma hızla fark edilebilir düzeye gelecek ve ufuk, soluk sarı renkte görünecek. Bu esnada, hava açık olursa, güneşin batısında Venüs ve Merkür gezegeni görülecek. Aynı zamanda sıcaklığın azalmasıyla birkaç dakika için hafif ve serin bir rüzgar hissedilecek.
Tam tutulma zamanına bir dakika kala güneşin sadece küçük ve ince bir bölümü görünecek. Ufuk çizgisinin aydınlık, gökyüzünün karanlık olduğu tam tutulma sırasında, sadece bu anda görülebilen güneşin korona (taç) tabakası da artık göz önüne serilecek. Gökyüzünde Mars gezegeni ile Avcı, Kuğu ve Çalgı takım yıldızlarını izlemek mümkün olacak.


-TUTULMA EFSANELERİ-
Tarihte ilk kez Thales tarafından hesaplanan ve ünlü matematikçinin bu öngörüsüyle, MÖ 585 yılında Medlerle Lidyalılar arasındaki savaşı engelleyen güneş tutulması, çeşitli kültürlerde farklı efsanelere yol açtı.
Çin'de ejderhanın güneşi yemesi olarak düşünülen güneş tutulması, Mısır'da kötü kalpli yılanın güneş tanrısı Ra ile kavgası olarak açıklandı.
Vietnam'da bir kurbağanın marifeti olduğuna inanılan tutulmaya, Güney Amerika'da kara bir jaguarın, İskandinavya'da ise bir kurdun neden olduğu düşünüldü. Kızılderililerde tutulma, ay ile güneşin savaşı olarak tanımlanırken, Mezopotamyalılar tutulma anında yaktıkları meşalelerle güneşi tekrar parlatmaya çalıştılar.


-NASA'DAN CANLI YAYIN-
ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi de (NASA) Side'deki antik tiyatrodan tüm dünyaya canlı yayın gerçekleştirecek.
NASA, Side'den gerçekleştirilecek canlı yayında elde edilecek verileri önce uydu aracılığıyla Londra'ya, buradan fiber optik bağlantıyla Atlanta'ya gönderilecek. Görüntüler, buradan yine uydu aracılığıyla görüntülerin Exploratorium Müzesi, diğer müzeler, televizyon istasyonları ve internet sitelerine verilecek. Uydu yayını çok sayıda müze ve basın ajansı tarafından da kullanılacak.


-ÜÇ NOKTADA İZLEME MERKEZİ-
Güneş tutulması için Antalya'da, Cumhuriyet Meydanı, Konyaaltı ve Lara Beach Park olmak üzere üç noktada izleme merkezleri oluşturulacak.
Merkezlerde oluşturulacak sahnede halk dansları gösterilerine yer verilirken, AESOB, tutulmayı izlemek üzere gelenlere tavuk döner dağıtacak.
İzleme merkezlerinde ayrıca turistlere ve vatandaşlara gözlük ve güneş tutulması için özel olarak hazırlanan rozetlerden dağıtılacak.
Esnaf ise merkezlerde oluşturulacak standlarda satış yapma imkanı bulacak. İzleme merkezlerinin bulunduğu güzergahlarda, özellikle güneş tutulmasının gerçekleşeceği saat diliminde yollar araç trafiğine kapatılacak. PTT de, kurulacak standlarla güneş tutulması için özel olarak hazırlanan zarf ve pul satışı yapacak. Sağlık İl Müdürlüğü ise merkezlerde gerekli önlemleri alarak, her merkeze bir sağlık çadırı oluşturacak.
Emniyet Müdürlüğü ekipleri ile Büyükşehir ve alt kademe belediyelerde görevli zabıtalar izleme merkezlerinde gerekli önlemleri alacaklar. Antalya'daki nostaljik tramvay güneş tutulması için özel olarak kaplanacak.
Güneş tutulmasının izlenebileceği merkezlerden birisi olan Konyaaltı Beach Park'ta bugüne özel otopark ücreti alınmayacak.

-YÜKSEKOKULDA ŞENLİK-
Tam güneş tutulmasının en iyi gözleneceği yerlerden birisi olan Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Manavgat Meslek Yüksekokulu bahçesi, şenlik alanına dönüştürülecek.
Sadece Türkiye'den değil, yurtdışından da çok sayıda bilim adamı ve basın mensubunun da katılacağı şenlikte, teleskoplarla gökyüzü izlenebilecek.
Şenlikte Akdeniz Oda Korosu konser verirken, tutulma yaklaştıkça bilim adamları güneş tutulmasına ilişkin bilgilendirici açıklamalarda bulunacak
Son düzenleyen Blue Blood; 3 Nisan 2006 21:25
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
2 Nisan 2006       Mesaj #27
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Erdoğan'dan medya patronlarına rica

Medya HaberBaşbakan Erdoğan, Arap Ligi Zirvesi’ne katılmak için Sudan’a hareket etmeden önce basın mensuplarının Merkez Bankası Başkanlığı ve okullardaki şiddetle ilgili sorularını yanıtladı.
Merkez Bankası Başkanlığı ile ilgili olarak müzakerelerimiz devam ediyor. Döndükten sonra müşterek çalışmamızı yapıp Cumhurbaşkanımıza önerimizi sunacağız . Şu an bankada bir boşluk söz konusu değil. Sayın Başçı tarafından yönetilmektedir. Hiçbir kurum boşluk kabul etmez. Devlet kurumlarında süreklilik esastır. Bu nedenledir ki vekalet müessesi vardır. Bu zaman olur kısa sürer. Zaman olur uzun sürer. Aynı şekilde Merkez Bankası’nın diğer organları da görevindedir… Olumsuzluk yaratma gayretine girenler sadece piyasaları rahatsız eder. Ben bu işin sizin gündeminizi bu kadar işgal etmesine şaşırıyorum. Biz bu konularda sizden daha hassasız. Biz hemen isimleri verdik fakat Sayın Cumhurbaşkanımız uygun görmedi. Şimdi yeniden isim vereceğiz.


MEDYA PATRONLARINA RİCA

Siz basın mensuplarımızdan, gazetelerimizin sahip ve yöneticilerinden okullardaki şiddet haberlerini abartılı verilmemesini istiyorum. Ne kadar yayınlanırsa bu işi teşvik o kadar artar. Sayılara baktığınız zaman 3-5 tane olay var. Sanki okullar kan gölüne dönmüş. Bu abartılıyor. Bu işleri bu kadar yayınlamak insanlarımızı rahatsız etmektedir. Bu konularda yardımcı olmanızı istiyoruz. Tedbirler zaten alınıyor...


Erdoğan'ın besmelesi şaşırttı


Medya HaberBaşbakan Erdoğan'ın Arap Zirvesi'nde konuşmasına besmele ile başlaması liderleri şaşırttı.
Başbakan'ın Arap Zirvesi'nde konuşmasına Besmele ile başlaması şaşırttı. Erdoğan, Arap Zirvesi'nde "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek konuşmasına girdi. Ardından da rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla diyerek sözlerine başladı.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de daha önce İKÖ Zirvesi'nde konuşmasına Besmele ile başlamıştı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, uzun yıllar başbakan ve cumhurbaşkanı olarak katıldığı zirvelerde konuşmasına besmele ile başladığını hiç hatırlamadığını söyledi. Eski başbakan Mesut Yılmaz ise "Hiç yapmadım" dedi ve Erdoğan'a şaşırdığını söyledi.
Son düzenleyen Blue Blood; 3 Nisan 2006 21:26
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Nisan 2006       Mesaj #28
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kaderin cilvesine bakın ki, kişi başına düşen milli gelir 5 bin dolara yükselmişken, Türkiye’de terör bir kez daha tırmandırılıyor.
2001 krizinde milli gelir 2 bin dolara kadar düşmüştü. Sadece milli gelir meselesi değil; bu ülkenin büyüme rakamları da umut vaat ediyor. Dört yıldır aralıksız büyüyen Türkiye’nin 2005’teki büyüme göstergesi 7,6’yı gösteriyor. Sebep? Tek bir açıklaması var: İstikrar!
Dünyanın hiçbir yerinde ekonomik istikrar bu denli siyasi istikrara bağlı değildir. En temel sebebi şu: Türkiye’nin inanılmaz bir işgücü, üretim zekâsı, rekabet heyecanı var; ancak siyasi istikrarsızlık nedeniyle bu ülkenin ekonomisi bir türlü kanatlanamıyor. Bir başka deyişle, karar mekanizmalarındaki boşluk ve çatışma kültürü ekonominin önünü tıkıyor, ülkenin büyümesini engelliyor. Yabancı sermayenin ürktüğü nokta da bu. Ülkede meydana gelebilecek ani bir gelişme ya da tutarsız bir kararla her şeyin altüst olacağına, bürokratik hegemonyanın yatırımları akim bırakacağına dair endişe, yabancı sermayeyi de kaçırıyor. Yıllardır yaşanan olaylardan ders çıkarmak gerekirse rahatlıkla şöyle denebilir: Bu ülke ne zaman toparlanacak olsa, istikrarı baltalayacak olaylar ardı ardına sahneye sürülür. Sokaklar hareketlenir, bombalar patlar, insanlar öldürülür ve en önemlisi; toplum cephelere bölünür, kamplaşmanın nefret dolu, şiddet dolu yüzü ortaya çıkmaya başlar. Değişen tek şey taşeron örgütlerin isimleri ve söylemleridir...
Büyüyen Türkiye korkusu...
Son bir haftadır Güneydoğu’da yaşananlar “provokasyonun” ta kendisidir. Maksat belli: Türk-Kürt düşmanlığı oluşturmak. Bu hain planı tezgâhlayanların korkusu büyüyen Türkiye’dir. O Türkiye ki, hem bir yandan Avrupa Birliği projesi için önemli adımlar atarak demokrasi yolunda mesafeler almıştır; hem de bulunduğu coğrafyanın şuuraltı müktesebatındaki kültürel mirasın devamını sağlayacak avantajlara sahiptir.
Çok açık söylüyorum; Güneydoğu’dan başlayacak bir kıvılcımla bütün Türkiye’yi ateşin içine atmak isteyen, birliğimize ve dirliğimize kasteden güçlerin yol haritasında medyaya biçilmiş önemli bir rol var. Bir başka tabirle söylemek gerekirse: Medya olmadan PKK’nın ya da başka taşeron örgütün ve dahi onların perde arkasındaki bağlantılarının kirli emellerine ulaşması mümkün değil. Karanlık mahfillerde hazırlanan bütün senaryolarda kamera ve fotoğraf makineleri için hazırlanmış fotojenik eylemler var.
Diyarbakır’da yaşanan gerginliğin üzerine; olayı yakından izleyen meslektaşlarıma sordum: Kaç kişi katıldı bu gösterilere? Toplam eylemci sayısı 2 bin-3 bini aşmıyor. Cenaze töreninin yapıldığı gün sayı 4 bine kadar yükselmiş; tören sonrası o rakam da azalmış. Zaten görüntüler şöyle bir gerçeği ortaya çıkarıyor: Eylemin ön saflarına çok küçük yaşta çocuklar diziliyor; arkadan yüzünü poşularla gizlemiş bir grup geliyor. Yapılan bütün eylemlerin özünde ekrana yansıtılmak üzere yapılan medyatik bir mizansen görülüyor. Olayın aslı şudur: PKK aylardır vatandaşı eyleme zorluyor, kepenk kapatmayanı tehdit ediyor. Her şeye rağmen nüfusu bir milyonu aşan Diyarbakır’da üç-beş bin insan eyleme iştirak ediyor. Sade vatandaş, yaşananları tasvip etmiyor, “kardeş kavgası”nı körükleyenlere sıcak bakmıyor. Çünkü biliyor ki, bu eylemler hem çözülme sürecine giren terör örgütünün toparlanmasını hedefliyor hem de bu işin arkasında başka güçler de bulunuyor. Diyarbakır, Bingöl ve Muş’ta yapılan son operasyonlarda 14 terörist ölü ele geçiriliyor ve bunların 6’sı yabancı uyruklu. Cebinde İran, Irak ve Suriye pasaportu taşıyan insanların ne işi var Bingöl’de, Muş’ta, Diyarbakır’da?
Medya kritik bir noktada. Bir yandan “Neden şimdi?” sorusuna cevap aramak zorunda; diğer yandan da “büyük planda bana biçilen bir rol var da, farkına varmadan o rolü oynama durumuna düşüyor muyum?” diye kendini hesaba çekmek mecburiyetinde. Bir milyonu aşmış bir şehirde üç-beş bin insanın katıldığı eylem, genel bir “kalkışma” şeklinde veriliyor mu acaba? Büyük şehirlerdeki patlamalara canlı yayın telaşıyla yaklaşılıyor, halk arasında korku ve dehşet saçmak isteyen örgütlerin işine gelecek bir yayıncılık yapılıyor mu acaba? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce havayı bulandırmak, güvenlik sendromu oluşturmak isteyen derin bağlantıların isteğine uygun bir ülke manzarası çiziliyor mu acaba?
Medya, terörün oyununa gelmemeli
Bir yerde bir hadise yaşanıyorsa, elbette medya oraya en kısa sürede yetişir, elde ettiği bilgileri muhatabına ulaştırır. Bu hem gazeteciliğin gereğidir; hem de halkın bilgi edinme hakkıdır. Bu gerçeğe kimse itiraz edemez; ancak, medyanın olaylar karşısında tamamen edilgen hale gelmesi, terörist eylemlerin pasif bir aktörü haline düşmesi ve terör örgütlerinin oluşturmak istediği tedhiş havasını halka yansıtması, medya için de ülke için de doğru sonuçlar vermez. Nitekim PKK eylemlerini gazeteler genellikle birinci sayfalarına taşımıyor; biliyor ki birinci sayfada yer alan her büyük haber örgütlerin ekmeğine yağ sürecek. Bu konuda televizyon ve haber ajanslarının da dikkatli ve duyarlı yayınlar yapması gerekiyor; zira terörün hedefi Türkiye’nin son yıllarda yakaladığı istikrardır. Yönetimlerden, hükümetlerden memnun olmayanlar da istikrar gerçeğine saygı duymalıdır; çünkü yönetiminden memnun olmadığınız bir hükümeti sandık başında değiştirmek mümkün. Demokrasi içinde kalındığı müddetçe her değişim istikrarlı bir ortamdan bir başka istikrarlı ortama geçiş anlamı taşır. Antidemokratik her gelişme önce istikrarı vurur; sonra Türkiye’nin rakiplerine ve dahi düşmanlarına yeni fırsatlar sunar.

Fişleme çizelgesi Türkiye’ye yakışmıyor
Cuma günkü Sabah gazetesinin birinci sayfası neredeyse tek habere ayrılmıştı. Tam sayfalık manşette, “Jandarma, valiyle hâkimi bile fişledi” deniyordu. Habere göre Diyarbakır’da vali, hâkim, savcı ve müdürler, Jandarma’nın talimatıyla fişlenmişti. Diyarbakır Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevinde bulunan Kurmay Binbaşı A.D’nin imzası ile yapılan fişleme için “Bir nüsha yazın, her şeyi yok edin” talimatı veriliyordu. Sabah, hem fişleme örneklerini neşrediyordu birinci sayfada; hem de Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri’nin fotoğrafını basarak yapılan uygulamanın adresini gösteriyordu. “Genelkurmay’ın emri” ara başlığıyla açılan bir haber kutusunun ana başlığı da aynen şöyleydi: “Bütün fişler güncellensin.”
Sabah’ın “özel haber” işaretiyle sunduğu haber gerçekten de tüyler ürpertici bilgilerle doluydu. Nitekim Genelkurmay Başkanlığı kendileri tarafından bir “fişleme talimatı” verilmediğini açıkladı. Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, Zaman’a yaptığı açıklamada “Haberin arkasındayız, haberi devam ettireceğiz. Genelkurmay’ın açıklamasından belgelerin sahte olduğu manası çıkmaz.” dedi.
Asıl ilginç olan şu: Sabah’ın “özel haber”i bazı gazeteler tarafından ilk gün neredeyse hiç görülmedi; bazıları ise haberi iç sayfaların ara sütunlarına sıkıştırdı. Konu, köşe yazarlarının da dikkatini pek çekmemişti. Bu durumu izah etmek çok zor. Şu anki manzaraya bakanlar yanlış bir yoruma da tevessül edebilir. Çünkü ilginç sessizlik, “Galiba koruyorlar” demeye de müsait, “gazetelerdeki rekabetten dolayı görmezden geliniyor” demeye de.
Sabah, fişleme haberlerine ikinci gün manşetten devam etti. Gazetenin iddiasına göre Jandarma sadece Diyarbakır’da fişleme yapmamış. İnsanları; “eşi kapalı”, “AKP tarafından il valisi yapıldı”, “nurcu”, “dul olup ahlaken güçlü değil” gibi hükümlerle fişleyen uygulama Şanlıurfa’da da yapılmış.
Sabah’ın haberi, ortada vahim bir durum olduğuna işaret ediyor. “Fişleme çizelgesi”nin diğer şehirlerde de ne kadar yapıldığı bilinmiyor. İsmini fişte gören devlet yetkilileri daha şimdiden dava açacaklarını beyan ettiler. Basındaki sessizliğin yanlış anlamalara sebep olabileceği de aşikâr. “Hürriyet’in “sosyetik fişleme” haberi Türkiye’yi ayağa kaldırmış sadece demokratik kitle örgütleri ya da sivil toplum kuruluşları değil: Genelkurmay da olayı ayıplamıştı. Son günlerde yaşanan tuhaf olaylar zincirine “fişleme çizelgesi”ni de eklemek gerekiyor. Ve maalesef manzara AB kapısına dayanmış Türkiye’ye yakışmıyor...
TMK yeniden gündeme gelmişken...
Güneydoğu’da yaşanan olaylar, Terörle Mücadele Kanunu’nu tekrar gündeme getirdi. Gazetelere yansıdığı kadarıyla AK Parti’nin MKYK toplantısında terörle mücadele tartışılmış. Bugün gazetesinde (1 Nisan) yer alan habere göre “sert tedbirler” geliyor. Gazeteye göre “İngiliz modeli TMK” düşünülüyormuş. Malum TMK’ya göre flama taşıyan, slogan atan, gösterilere katılanlara da üç yıla kadar hapis cezası getiriliyor.
Basına kapalı toplantıyı haberleştiren Yeni Şafak Gazetesi’ne göre “terörle mücadele ederken demokrasi ve özgürlüklerden geri adım atmama ilkesi vurgulandı”. İşte bu nokta önemli! Başbakan da Sudan gezisinin dönüşünde uçaktaki gazetecilere bunu söylemişti. Elbette devlet, teröre karşı mücadele verirken zaafa uğramamalı; ancak unutulmamalı ki, terörle mücadele hassas bir konudur, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına bahane edilemez. Başka bir konu daha var: PKK eylemleri ve o eylemleri destekleyen parti yetkilileri “TMK’nın “sertleştirilmesi”ne sebep oldu. Acaba demokratikleşme adına bu kadar adım atılırken, kışkırtıcılık yapan örgütlerin ve onların bağlantılı oldukları odakların asıl amacı da bu yasa mıydı? Bu, çıkacak kanunun ne kadar özgürlükçü olduğuna bağlı...
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
4 Nisan 2006       Mesaj #29
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
İngiltere'de Türk bankalarına saldırı



Medya Haber


İngiltere’deki Türk bankalarına ait dört ayrı şubeye bu sabaha karşı saat 03.00 sıralarında eşzamanlı saldırılar düzenlendi.
Molotofkokteylli saldırılarda ölen ya da yaralanan olmazken büyük maddi hasar meydana geldi.

Ziraat Bankası’nın Londra’nın Stoke Newington bölgesinde yeni açılan şubesi saldırıda büyük hasar gördü.

Turkish Bank'a ait Harringey, Dalston ve Edmonton şubeleri de yine aynı saatlerde molotofkokteylli saldırılara hedef oldu.

Turkish Bank’ın İngiltere Genel Müdürü Bob Long, saldırılarda kimseye zarar gelmediğini ve hizmetlerine devam edebilmek için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.

İngiltere Türk Bankacılar Birliği’nden yapılan açıklamada da 'alçakça' saldırılar kınandı.

Türk Bankacılar Birliği, eylemlerin 'İngiltere’de yaşayan Türkler ve iş dünyasına karşı bir saldırı' olduğunu belirtti. Birlik, bu tür saldırılara karşı sağlam bir dayanışma içinde olunması çağrısı yaptı.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Nisan 2006       Mesaj #30
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sohret “Gelinim Olur musun?” ve “Biri Bizi Gözetliyor” yarışmalarıyla ünlenen isimlerin, polisin fuhuş operasyonunda gözaltına alınması, dikkatleri bu programlara çevirdi.
Uzmanlar televizyon kanalıyla zahmetsizce elde edilen şöhretin tehlikesine dikkat çekerek “Her gün, herkes kendisinden bahsederken bunun birdenbire kesilmesi yarışmacılarda yoksunluk sendromuna yol açar.” tespitini yapıyor. BBG evi birincilerinden Eray Sezer (34)’e göre yaşananlar şaşırtıcı değil. Bazı Bilinmesi Gerekenler (BBG) adlı kitabıyla, içeride yaşananları deşifre eden Eray, “Bu yarışmalara katılanlar, telefon kulübesine sıradan vatandaş olarak girip süperman olarak çıktıklarını zannediyor. Kendilerini süperman zannedip damdan uçmaya çalıştıklarında da işte böyle düşüyorlar.” benzetmesini yapıyor. Sezer, “Lütfen aklı başında gördüğünüz, sevip sempati duyduğunuz hiçbir genci bu programlara yönlendirmeyin.” diye sesleniyor.
Sorumsuz yayıncılık yapılmamalı
Psikiyatr Prof. Dr. Musa Tosun, yaşanan problemde ‘hak ediş’e vurgu yapıyor. Çünkü altyapısı olmayan, zahmetli bir süreçten geçmeden edinilen şöhret, her türlü olumsuz gelişmeye açık. Prof. Tosun, kolay ulaşılmış şöhretin kişilere beklediğini vermeme ihtimalinin yüksek olduğunu belirtiyor. “Her gün, herkes kendisinden bahsederken bunun birdenbire kesilmesi yoksunluk sendromuna yol açar.” diyen Tosun, bu durumda da kişinin kendi özellikleri, çevresi ve değer yargılarına göre farklı tepkiler verdiğini kaydediyor. Bir yarışmacı kendini sorgulayarak sağlıklı çözümler geliştirebilirken, bir başkası ‘şöhreti kaybetmeyeyim, öyleyse dikkat çekecek farklı bir şeyler yapmalıyım’ psikolojisiyle sağlıksız çözümler üretebiliyor.
İletişim uzmanı Dr. Cengiz Özdiker ise konunun medyaya bakan tarafına dikkat çekiyor. Özdiker’e göre, bugün toplumu bir ‘ekrankolik izlerkitle’ halinde gören sorumsuz yayıncılık anlayışı hakim. Bu da bireylerin psikolojik ve sosyolojik çöküntüsünde rol oynuyor. Özdiker, şöyle devam ediyor: “Lüks yaşam, medyatiklik, mafya özentiliği, temel sorunlarını çözememiş, eğitimini tamamlayamamış gençlerin büyük bir kısmı için model haline gelmekte, negatif etkilenme artmaktadır. medyatik kirlilik, toplumu yozlaştırıyor, bireyselleştiriyor, kendi iç dünyasına hapsediyor.”
Kadın ve aileden sorumlu eski Devlet Bakanı Güldal Akşit, sanal şöhretin gençleri etkilediğine ve tehlikenin kartopu gibi büyüdüğüne işaret ediyor. Akşit “Maalesef halktan bazı insanlar da bu oyuna iştirak etmekte, bu gençlere adeta olağanüstü bir varlıkmış muamelesi yapmaktadırlar. Medya da madalyonun öteki yüzünü pek göstermemektedir.” diye konuşuyor.
Bu arada fuhuş operasyonu kapsamında Beşiktaşlı Sergen Yalçın, İbrahim Toraman ve Ali Güneş, ünlü kadınlarla fuhuş yaptıkları iddiasıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorgulandı. Üç futbolcu da adı geçen kadınlarla birlikte oldukları iddialarını yalanladı.
Eray Sezer: BBG’ye katıldım, kimse beni ciddiye almıyor
Biri Bizi Gözetliyor evine katılan Eray Sezer, özel hayatında yarışmanın mağduriyetini yaşıyor. Sezer, Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü mezunu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ)'nde de Şehir Planlama Bölümü'nde yüksek lisans yapmış. Yarışma yüzünden kendi alanıyla ilgili iş bulamadığından yakınıyor. Kendini halen alnında kocaman BBG harfleriyle dolaşır gibi hissettiğini ifade eden Sezer, ciddiye alınmamaktan şikayet ediyor. Sezer sözlerini şöyle tamamlıyor: "Yarışmacılar şöhretin devam edeceğini, dizilerde başrol oynayacaklarını, şöhrete ve paraya devam edeceklerini zannediyor. Öyle bir şey yok aslında. Bu, onun etinden ve sütünden faydalanmaya çalışan medyanın, derisinden de faydalanmak için onu tavlamaya çalıştığı bir süreç."

Ekrandaki renkli dünyaya aldanmayın
Magazin camiasında son günlerde yaşanan olaylar pembe dünyayı tekrar tartışmaya açtı. Geçen hafta önce aralarında şarkıcıların da bulunduğu tanınmış isimler uyuşturucu nedeniyle gözaltına alınırken ardından mankenler ve şarkıcıların bulunduğu 20 kadın fuhuş yaptıkları iddiasıyla sorgulandı. Gözaltına alınan kadınlar arasında BBG ve Gelinim Olur musun? evinden tanınan yüzler de vardı. Yayınlanmaya başladığı günden bu yana tartışmalara yol açan bu programlar uzun süre Türkiye’nin gündemini meşgul etti. Gençlerin evlenmek amacıyla girdiği bu gözetleme evlerinde yapılan en son evlilik de sadece 3 ay sürdü. Gençlere pembe gösterilen bu sanal dünya kaybolan insanlarla dolu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Ekipleri “Barbie” adı verdikleri operasyonla 20 manken, şarkıcı ve sunucuyu fuhuş yaptıkları iddiasıyla gözaltına aldı. Yaşananlar magazin camiasının gerçek yüzünü de ortaya koydu. Öyle ki bu durumdan rahatsız olanların başında camianın içerisindekiler geliyor. Ayşegül Doğan, İstanbul

Müzik yapımcısı Şahin Özer:
Renkli dünya bir girdap gibi. Bu hayatın içerisinde var olmaya çalışanlar farkında olmadan her türlü rezaletin içerisine girerler ve rezalet de onları bırakmaz. Kimisi uyuşturucu kullanır kimisi fuhşa yönelir.

Manken Şenol İpek:
Gençler bu camiadan uzak dursunlar. Magazin camiası gençler için birçok şeyden daha tehlikeli. Kesinlikle parlak ışıklara ve bahsedilen pembe hayata özenmesinler. Gençler bu sektörden uzak dursunlar.

Şarkıcı Haluk Levent:
Reyting uğruna binlerce genç feda ediliyor. Her gece cipleri ve kız arkadaşları ile gezen ünlü isimlerin magazin programlarında halka izletilmesi gençlerin bu parıltılı dünyaya özenmelerine sebep oluyor.

Kaynana Semra Türk:
Aileler çocuklarına sahip olsun. Her şeyi pespembe gösteren magazin programlarına dur denilmeli. Gençler bu tip yarışma programlarına katılmasın. Magazin camiasındaki insanların hayatlarına özenmesinler...

Benzer Konular

28 Ekim 2016 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
20 Ekim 2015 / Jumong Genel Mesajlar
24 Ekim 2008 / CrasHofCinneT Bilgisayar
18 Kasım 2010 / ThinkerBeLL X-Sözlük
21 Şubat 2010 / ThinkerBeLL Bilim ww