Arama

Hayata Dair - Sayfa 138

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.054 Cevap: 1.657
hadiseyim - avatarı
hadiseyim
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #1371
hadiseyim - avatarı
Ziyaretçi
b4fbc1b0bafb6364mq5or6hg0

Sponsorlu Bağlantılar

Artık her sabah uyanır uyanmaz elim telefona gitmeyecek
Senden gelen günaydın canım mesajını okumak için
Belki... saat kaç oldu diye bakabilirim o kadar…

Artık daha yüzümü bile yıkamadan sesini duymak için
Arama tuşuna basmayacağım, yüreğim göğsümden fırlayacak gibi
Belki... beş on dakika sonra napıyosun diye ararım kim bilir…

Artık evden çıkmadan önce bana en yakıştırdığın gömleği giymeyeceğim
Sonra aynada uzun uzun kendime bakıp, aceleyle tıraş olup kokular sıkmayacağım
Belki... elime hep o gömlek gelir ve sakallarım uzadım mı batıyor biliyorsun…

Artık ararda duyamazsam, hemen açamazsam diye elimde tutmayacağım cebimi
Ümitle, parlayan gözlerimle durmaksızın bir mesajını beklemeyeceğim
Belki... ekranı çizilir diye çantaya koymam yine elimde tutarım...

Artık gittiğim heryerde, konuştuğum her yüzde hayalini görmeyeceğim
her komik olayda keşke burda olsaydında seninle gülseydim diye düşünmeyeceğim
Belki...bir ara arar anlatırım sana olan biteni, yani güleriz yine birlikte istersen tabii...

Artık geleceğe dair hayaller kurmayacağım, biraz daha gerçekçi olacağım
Seninle bir yuva, sevgiyle gülümseyişler, yolumu bekleyeceğin akşamlar düşlemeyeceğim
Belki...yok yok sende seviyorsun zaten kızımızın adı meltem olacak...

Artık geceleri eve giderken yatağımda saatlerce, uyku mahmuru sesinle
O en sevdiğim anların yaşanıp yaşanmayacağı umutlarını taşımayacağım
Belki...uykunun en tatlı yerinde seni uyandırmaya kıyamam yine, telefonumdaki resmini açar
bir buse kondurur iyi geceler derim yine o kadar...
belki seni düşünmekten bu gecede uykusuz kalmam
Galiba sırtın açılmış canım... ALLAHa emanetsin tatlı rüyalar...

Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Nisyan-ı Bâtın
Ziyaretçi
28 Kasım 2008       Mesaj #1372
Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Ziyaretçi
Babama Selam Söyle
Karlı bir akşamdı ankara'da;
Sponsorlu Bağlantılar
Son kez elele yürümüştük,
Bitmesin istediğimiz yola.
Kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık.
Yazarsın bana demiştin.
Bende yazarım sana sık sık.
Ağlıyordum....
Sen görmeyesin diye kaldırmıyordum başımı.
Elimi daha sıkı tuttun,
Anlıyordun....
Bu ayrılığa dayanmıyordu kalbim,
Öğrettiğim çiçek adlarını unutma dedin,
Kelebekleri kitap arasında kurutma,
Sık sık fotoğraf çektir, yolla bana,
Kitaplarım sana emanet,
İncitme kimseyi, kin büyütme kalbinde...
Beni bekle...
Yol bitti, gidiyordun artık; gittin
Sokakta gördüklerimi, filmlerdeki aktörleri sen sandım bir süre,
Kin büyütmedim kalbimde söz vermiştim sana diye,
Kitaplarını okudum, kelebeklerine dokunmadım,
Öğrendiğim çiçek adlarına yenilerini ekledim,
En çok fesleğeni, çoban heybesini, akşam sefasını sevdim.
Seni beklerken çok şey öğrendim,
Yolunu gözlediğim, sevdiğim ilk adam...
Nasıl olsa bulacaktır diye, her görüşümde aynı sesle seslendim
Uçak, babama selam söyle!
Beni kötü rüyalardan uyandıran sevdiğim ilk adam...
Bir bilsen seni nasıl özledim...
Kar yağıyor şimdi, otuz yaşım bitti,
Kitapların bende, kelebekler gibi kar taneleri,
Kendi yolumda yürürken hiç unutmadım o cümleyi;
Selamını aldım babacığım,
Kin büyütmedim kalbimde....
Küçük kızının gözleri hala senin çiçeklerinde.
Uçak, babama selam söyle!

Uçak, babama selam söyle!
İclal Aydın

ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
30 Kasım 2008       Mesaj #1373
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Gidebilecek Misin?



Ve işte artık bende gidiyorum ..
..
Bende lütfen diyorum sen de gitme ..
..
Kalamam daha fazla bu acıyla duramam ..
Kalsın şiirlerimiz hayata ..
Sevdamız ..
İster göm şiirlerimizi ..
İster bırak hayata ..
Ama sen hayata kal ..
Hayatta kal ..
Ben gitsem de başka yerlere ..
Diyarlara ..
..
Gidiyorsun demek
Tamam git bakalım sende git
Bir gün bende giderim elbet ..
Ama bu şekilde bencilce olmaz benim ki ..
Bırakmam ardımda yüreği buruk hiç kimseyi ..!
..
Mecburen kalacak ..
Mecburen kalacak birileri ..
Gidenler hiç düşündü mü bizleri ..?
Kalanların bizler olduğunu ..?
Bende gidiyorum işte ..!
Arkamdakini düşünmeyecek şekilde ..
Ben gitsem de sen kalmalısın ..
Ve beni hiç tanımamalısın ..
Kuzenindim bir yerde ..
Ama senin sevdiğin var yarin var..
Hayatın var bu yerlerde ..
..
Onlar için mi varım sadece bu hayatta ..
Acaba benim için ..
Benim için kim var burada..
Seven ve düşünen şimdi gitmek ister neden ?!
..
Mecbur sanki gitmeye ..
Hiç tanınmamış olmaya ..
Buralarda durmamaya ..
Ve düşünüyor artık bunu..
Belli ..
Artık ne yüzde elli ..
Ne fifty-fifty ..!
..
Tanınmamış olmak kolay ..
Bir de tanıyana sor..
Dur azcıkta empati yapalım ..
Benim yerime kendini koy..
Beni de senin yerine ..
Ne derdin bana ..? Hadi söyle !
..
Koyamam çünkü şu an bunu yapamam ..
Ama tek bildiğim senin bırakamayacakların var ..
Benim ise neyim var ..
Sadece boşluktayım ..
Kayboluyorum her an !
..
Şiirlerin var, hayatın var, ben varım ..
Daha ne ..?
..
Bence bunların hepsi bahane ..
Hayatta kalmak istercesine birer yalan ..
Hepsi de ..!
..
Peki gerçek olan ne ..?
..
Hiçbir şey gerçek olan ..
Hiçbir şey ..!
Ne ben, ne o, ne de bir şey ..
Tanrı'nın varlığı kadar meçhul belki de..
Ve Yılmaz Erdoğan'ın sorduğu gibi .. bilinmez..
"Biz bir şeyi delicesine seviyoruz Tanrım ama ne?"
..
Benim olduğum bir gerçek mi ?
Kalmanı ..
Nice günler görmeyi istemem de ..
Aynı şekilde birer gerçek değil mi ?
..
Peki beni bağlayan gerçek ne ?
Giderim ..
Alışığım gidenlere ..
Peki sen niye ..?
Neden bu işkence ..
Bu çile ?!
Benim için önemi ne ?
Değil mi haydi söyle..!
..
Evet var benim de sevdiğim yarim ..
Ama olmasaydı bu hiç kimsem yok
Demek mi ki tarifim ..?
..
Budur benim de sana söylediğim..
Şu an var böyle birin..
Sal git beni ..
Ben de gideyim ..
..
Keşke hep küçük kalsaydım ..
Kalsaydım da dizimdeki yarayı en büyük acım sansaydım ..
..
Ya da çocuk bile olmadan ..
Hiç doğmasaydım ..
Keşke ..
Keşke hiç olmasaydım ..
Ne ben tatsaydım ne de başkası ..
Bütün bu büyüklü küçüklü acıları ..
..
Son isteğim gitme kal !
Göğüs ger tüm acılara .. Lütfen kal !
Yapabileceksin sana güveniyorum her şeyimle ..
Lütfen kal bizimle ..
..
Sen huzurlu kal ..
Beni düşünme ya da unut ..
Belki varım yarına ..
Belki de giderim ..
Bulurum yolumu ..
Uçsuz bucaksız diyarlara ..!


Coşkun Işıkdemir
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
7 Aralık 2008       Mesaj #1374
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Sabır Ey Can...



Geçmiş günlerin derin sarhoşluğun da,
yalpalayarak yürürkken yüreğim çarptı
Yalancı aşklara;,,
Tam ayıldım derken, gözyaşı harmanlarım da;
Tepemde bir bulut ki zift kara;
Döktü tüm karanlığını başımdan aşağıya;
Hani insan olan insan der ki;
E bu kadarı bu cana fazla...

Sabır ey can sabır;
Allah sevdiği kuluna çektirirmiş azap;
Elbet gün gelecek,
Bir gün gelecek;
İçimde ki hoyrat rüzgarlarım ,
gözpınarlarımda ki, sebepsiz yaşım,
Ağrıyan durmayan kanayan yaralarım
gün gelecek...Bitecek., dinecek.,
Bu can da bir gün mutluyum diyecek....


Müjgan Suna
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
11 Aralık 2008       Mesaj #1375
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Gönlüm



buzun ateşe olan aşkını yaşadın,
bile bile yangınlara giriştin,
oysa bir buzdun eriyecektin !
sende biliyordun yenilecektin...
her 'o'nsuz güneşte eridin,
her inancının suistimalinde;
bir derya oldun korsan belalara...

uyan artık gönlüm !
bak bu satırda da geçti ölüm
içinde kayboldu soldurulan gülün
çok uzaklarda kaldı artık dünün...

kirli ,siyah sakallı bir hayat büyüttü seni
sardı kollarına, soğuklarımda ısıttı seni
yalnızlık koydun onun adını
bırakma onu ;
asgari , yalan sevdalar için...

uyan artık gönlüm gecelerden,
o zalimin eserinden,
çekil artık uçurumun dibinden,
tut yalnızlığının elinden...

ne olmadın ki olman gereken,
ceylan oldun vuruldun,
rüzgar oldun savruldun,
gül oldun solduruldun,
oysa olmaman gereken tek şey olarak kaldın
mecnun...

aslında en baştan beri küçük bir çocuktun,
inanmadılar büyüdüğüne
ve aldırmadılar gözyaşlarına...
seni cezalandırıp buz gibi odanda
tek bıraktılar yalnızlıkla...
değerin bilinmedi,
bozuk para gibi harcandın.
cepten cebe en sonunda yerlere atıldın...
kalbinin kırıklarıyla,
aç kuşlara yem diye atıldın...

uyan artık gönlüm sabaha,
yol ver gitsin acılar semaya,
var sende git artık yoluna,
göçmen kuşların sırtında...

Onur Erdil
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
15 Aralık 2008       Mesaj #1376
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Nasıl Yaşarım



yağmur yağıyor hava ayazlı
sert bir rüzgar esiyor inadına sanki
içim yanıyor başım dumanlı
senden ayrı döştüm düşeli

yerler bembeyaz ürtüler serilmiş
kanlekeleri var bir garip geçmiş
gözlerinde yaş yerine kan gelmiş
sevdiğinden ayrı düşmüş bes beli

fırtınalı bir havada çaresiz
dolaşıp duruyor gayesiz
yaralarım kanıyor umitsiz
nasıl yaşanır aşksız sevgisiz

yalın ayaklarım soğuktan donuyr
umrumda değil çünkü içim yanıyor
sevdiğim beni koymuş gidiyor
dönüşü olmayan bir yola çikmiş

hayal meyal anımsıyorum
her yerde ben onu arıyorum
taşa kurda kuşa soruyorum
nasıl yaşarım yalnız sevdasız

Ömer Yaman
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
16 Aralık 2008       Mesaj #1377
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Yine Göz Yaşların Akmış İçine



Yine gözyaşların akmış içine
Nedir bu haykırış nedir bu telaş
Bu sevdada yüreğinin suçu ne
Nedir bu haykırış nedir bu telaş

Gören sanır ayrı düşmüş yurdundan
Sanki haramiler koşmuş ardından
Kim ölmemiş bir sevdanın derdinden
Nedir bu haykırış nedir bu telaş

Ozanca bilmeden halini sordu
Bilmez misin yüreğini kim vurdu
Sevda denilen şey dağların kurdu
Nedir bu haykırış nedir bu telaş





Fevzi Cahit Çiçek
Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Nisyan-ı Bâtın
Ziyaretçi
21 Aralık 2008       Mesaj #1378
Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Ziyaretçi
Kesintisiz Devrim


az önce külden bir kuş sürüsü geçti
üzerinden uçarak ıslak çatıların,
bu geçiş söylenmeyen sözler gibiydi
değişmezliğini biliyordum yaşanmışın

aynı soru: ayrılık an mı zaman mı?

kahvedeki yanık masa örtüsünde
kupa kızı nasıl da yalnızdı az önce
umut her zaman bir yol bulur denir
maça valesi vardı birisinin elinde

aynı soru hep, yaman eşkıya:
hayat neden kirlenir?

bunlar da eski günlerimdi benim
yalnız sabahlarım, dost olduğum kuşlar,
otelin isli lambası, sokakları unutmadım,
askerdeyken mektuplar alırdım rüzgârdan
o kağıt gemiyi unutmadım, istasyonu
küçük ama güzel bir nottaki imla hatası
neden ama neden, zorlu eşkıya!
nasıl görülürdü bir körün rüyası

az önce yaz, unutulmuş bir kadın resmiydi
geçip gitti her şey, bir orta çağdan geçip gittim,
kesintisiz bir devrimdi aşk ve uçurtmalar
soylu eşkıya! gurbetin akşamlarına benzerdim
hep aynı soru, yoruldum artık yok mu sonu
sonra, kesintisiz bir devrim gibi
cevabın yakıcılığı,

cevabın yakıcılığı…

Alıntı.


ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
21 Aralık 2008       Mesaj #1379
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Unutulmuşluklar Adına



Yaşarmıyım sanıyorsun sensiz?
Boğazın o yosun kokusunu çekermiyim içime?
Bu acıyı bitirebilirmiyim ?
Bu sensiz karanlık geceler beni soluksuz bırakıncaya dek

Bakabilirmiyim bir başkasının gözlerine?
Senin gözlerine baktığım aşkla
Söyleyebilirmiyim senden başkasına bu sözleri ?
Her söylediğim sözde acıtmaz mı içimi senin sevgin?

Hadi bırak artık eskileri diyorsun eminim
Sende inkar ediyorsun sevgiyi
Sende sakız gibi sadece ağzında büyütüyorsun sevgiyi
Hadi inkar et kalbine ağır geliyo

Olsun aşkın imkansızı güzeldir
İnsanı yaşatır , büyütür ve öldürür
Ben seni senle olacağım günler için sevmemiştim zaten
Gözlerini gördüğüm her an Allah'a şükretmek için
Arasırada olsa bana aşkla baktığın için sevdim.

Okan Akbaba
Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Nisyan-ı Bâtın
Ziyaretçi
23 Aralık 2008       Mesaj #1380
Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Ziyaretçi
Pencereniz nereye açılıyor?

Pencereler vardır, dağlara bakar.
Dağların yüksekliği kadar yükselir bakışlar. Dağların ardı gibi ulaşılmazlara da sahiptir, dağların bu tarafındakiler gibi, engelleri beraber aşacak dâvâ arkadaşlarına da.

Pencereler vardır, denize bakar.
Açınca deniz vurur yüzünüze, kapatınca sessiz bir mavilik dolar evin içine. Deniz kadar derindir bakışlarınız, deniz kadar dalgalı olmasa bile hayatınız.

Pencereler vardır, nehirlere, derelere, şelalelere bakar.
Berraklıktır duvarınıza asılı tablo. Huzur veren şırıltıdır, çalıp duran müzik. Aynı nehirde iki kere yıkanamamak gibi, aynı nehri iki kere seyredemezsiniz. Giden su damlacıkları, hayatınızdan da saniyeler götürür; eşsiz bir manzara seyrettirirken.

Pencereler vardır, uçsuz bucaksız ovalara bakar.
Yürüseniz saatler sonra ulaşabileceğiniz noktadır, evinizin içinde bakakaldığınız. Gökyüzünün yer yüzüyle birleştiği o müthiş fotoğraf, yer ile gök arasındaki konumunuzu belirler: Ne kadar arzîsiniz ya da ne kadar semavî…

Pencereler vardır, kaldırımlara bakar.
Gördüğünüz; insan ayakkabıları, kedi patileri, araba lastikleridir. İşittiğiniz; ayak sesleri, otomobil gürültüleri, sokak kavgalarıdır. “Kaldırım manzaralı eviniz var mı?” diye sormazsınız asla, bir emlakçıya. Tercihiniz değil, mecburiyetinizdir kaldırımlar; ama ufkunuzu geliştirmek, başka dünyalara pencereler açmak elinizdedir.

Pencereler vardır, karşı apartmana bakar.
Sokaktan geçen arabalar, oyun oynayan çocuklar ve balkonda çay içen komşulardır; evinizden dış dünyaya açılan. Komşunuzun da sizden farkı yoktur; onun için de siz bir manzarasınızdır, penceresini açtığında. Siz ve komşunuz, karşılıklı iki ayna gibidir; ama bu aynadan sonsuz görüntüler çıkmaz.

Pencereler vardır, hayata bakar.
Hayattan ne anlıyorsa insan, o kadar geniş, o kadar ferah, o kadar huzur vericidir; penceresinden evine sızan. Hayatı bir hapishane gibi görüyorsa, ayak seslerinden, ayakkabı görüntülerinden ve araba lastiklerinden başka bir şey görmez, ruhunun penceresi olan gözlerini açtığında.

Pencereler vardır, insanın kendisine bakar.
Ne kadar derinse duruşu, ne kadar özgürse ruhu, ne kadar güzel görebiliyorsa; o kadar geniş, o kadar uçsuz bucaksız, o kadar güzeldir manzarası. Yüzeyselse, ancak karşı apartmandaki insanı görüp durur, penceresini her açtığında.
Pencereler vardır, açılmaz; sadece seyredersiniz. Koklayamazsınız, işitemezsiniz, elinizi uzatıp dokunuyor gibi hissedemezsiniz.

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri