Arama

Hayata Dair - Sayfa 9

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.030 Cevap: 1.657
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #81
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HANGİSİNİ BESLERSENİZ O KAZANIR

Sponsorlu Bağlantılar

Yasli Kizilderili Reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmus, az ötede birbiriyle bogusup duran iki köpegi izliyorlardi.

Köpeklerden biri beyaz, biri siyahti ve oniki yasindaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde bogusup duruyorlardi.

Dedesinin sürekli göz önünde tuttugu, yanindan ayirmadigi, iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli görünürken niye ötekinin de oldugunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz oldugunu anlamak istiyordu artik. O merakla sordu dedesine.
Yasli reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sirtini sivazladi.

"Onlar," dedi, "benim için iki simgedir evlat."

"Neyin simgesi?" diye sordu çocuk.

"Iyilik ile kötülügün simgesi. Aynen su gördügün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onlari seyrettikçe ben hep bunu düsünürüm. Onun için yanimda tutarim onlari."

Çocuk, sözün burasinda, mücadele varsa, kazanani da olmali diye düsündü ve her çocuga has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:

"Peki, sence hangisi kazanir bu mücadeleyi?"

Bilge reis, derin bir gülümsemeyle bakti torununa:

"Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem!

Son düzenleyen Blue Blood; 1 Nisan 2006 10:23
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #82
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
fener800x6002vx

Sponsorlu Bağlantılar

Kimilerinin avucunda bir topaç gibidir sanki dünya, kimilerinin omuzlarında taşınması zor, bazen de imkansız bir yük... Kimilerinin ayaklarının altına serilmiş kırmızı halıdır, kimilerinin her an boynunda duran yağlı bir kayış sanki...


Son düzenleyen Blue Blood; 1 Nisan 2006 10:24
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #83
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Annelerimizden Neler Öğrendik Msn Grin Msn Grin Msn Grin Sizlerle Paylaşmak istedim...

İYİ YAPILMIŞ BİR İŞİ TAKDİR ETMEYİ öğrendik:
"Bana bakın, çıkın birbirinizi dışarda gebertin, evi
daha yeni temizledim...!!!"

DUALARIN GÜCÜNÜ öğrendik:
"Yat kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu
farketmedi..."

ZAMANA KARŞI YARIŞMAYI öğrendik:
"O oyuncaklarını topla yoksa bi tekme attığım gibi
hepsini karşı sahilden toplarsın.."

MANTIKLI DÜŞÜNMEYİ öğrendik:
"BEN ÖYLE DİYOSAM ÖYLEDİR...!!!"

İLERİ GÖRÜŞLÜ OLMAYI öğrendik:
" Çıkmadan önce temiz bi çamaşır giy.. yolda Allah
korusun başına bişi gelir kirli külotla etrafa rezil
olursun."

HAYATIN TRAJİKOMİK YANLARINI öğrendik:
"Sen daha orda gülmeye devam et, birazdan ben seni tam
güldürücem... "

HAYATIN ÇELİŞKİLERLE DOLU OLDUĞUNU öğrendik:
"KAPA ÇENENİ VE ÇORBANI İÇ ...!!"

DAYANIKLI OLMAYI öğrendik:
" O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak YOK..!!!"

HAVA DURUMU TAHMİNİ YAPMAYI öğrendik:
" Şu dağınıklığa bak... yabancı biri görse odanın
ortasından kasırga geçmiş sanır ..."

ABARTMAYI öğrendik:
"Sana 500 bin defa söyledim kirli ayakkabılarınla
içeri yürüme diye..!!"

DAVRANIŞ PSİKOLOJİSİNİ öğrendik:
"Babana çekiceğine biraz bana çekseydin noolurdu ..."

OLAĞANÜSTÜ DURUMLARA HAZIRLIKLI OLMAYI öğrendik:
"Dinleme bakalım anne sözü dinlemee...!!! 'Kafana
meteor düşücek kenara çekil' diye bağırsam onu bile
dinlemezsin di mi......!!!!"

KISKANMAYI öğrendik:
" Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bi aileye
sahip olmayan kaç milyon çocuk var biliyo musun...

__________________


1408370fcd36595512c31cc9gh
Son düzenleyen Blue Blood; 1 Nisan 2006 10:25 Sebep: flood
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #84
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
YAŞAM ÜZERİNE

Yaşam; sevgiyle de korkuyla da yürütülse her zaman
bir serüvendir.

Korku; yaşamın sınırlandırılmasıdır, hayırdır. Sevgi; yaşamın özgürlüğe kavuşturulmasıdır. "Evet" deyin.

Derdin ne kadar oturmuş, görünüşün ne kadar umutsuz, yanlışın ne kadar büyük olduğu hiç fark etmez.
Sevgiyi yeteri derecede anlamak hepsini yok edecektir. Olgun insan, pek çok yol, pek çok çözüm ve pek çok sonuç olduğunu bilir.
Sevgi kusursuzlukta ısrar etmez. Ama kim olduğumuz ve nasıl davrandığımız arasındaki önemli ilişkiyi fark etmemizi gerektirir. Ne kadar akıllı ya da duyarlı olursa olsun
herkesin yanlışlık yaptığını ve herhalde de yapmaya devam edeceğini görüp bilmek rahatlatıcı bir şeydir. O yüzden; neden kusurlarımızı kabul edip,insan soyuna katılmıyor ve rahatınıza bakmıyorsunuz?


Kendilerine inananlar ve yaşadıkları an'a güvenenler yaşamı en keyifli bulanlardır. Bunlar, geçmişin pişmanlıklar değil, anıları depolayacak bir yer olduğunu, geleceğin korku değil, umutla dolu olması gerektiğini öğrenmişlerdir.


Ve bizim sadece günümüze ihtiyacımız vardır.


Sevmekle geçen bir yaşam; asla sıkısı olmayacaktır.

“SENİ SEVİYORUM" demekten asla bıkmayın ve sakınmayın.

Sadece kalp için hasat zamanı yoktur.

Sevgi tohumu sonsuza dek yeniden ekilmelidir





dagarcik10011cbk119ha16nw
Son düzenleyen Blue Blood; 1 Nisan 2006 10:29 Sebep: görsel düzenlendi
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
14 Mart 2006       Mesaj #85
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Bir bilge adam çölde öğrencileriyle otururken demiş ki;
"Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar,ne zaman ortalık aydınlanır?"

Öğrencilerden biri;
"Uzaktaki sürüye bakarım," demiş,"koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir."

Başka bir öğrenci söz almış ve "Hocam" demiş, "İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır."

Bilge adam uzun süre susmuş.

Öğrenciler meraklanmışlar ve "Siz ne düşünüyorsunuz hocam?" diye sormuşlar.

Bilge şöyle demiş;
"Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona "kız kardeşim" diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği,zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, erkek kardeşim sayabildiğimde anlarım ki sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır..."
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
15 Mart 2006       Mesaj #86
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
ADI HÜZÜN HAYATIN...
güneş battı.
yine akşam oldu...
sensiz sessiz bir karanlığa büründü sokaklar
yüreğimde amansız bir sızı,
içim alabildiğine karışık...
yaralı bir kuşun kanat çırpışı kadar sitemliyim hayata...
ve bitmek bilmeyen bir hüzün!

şimdi iç çekişlerimin bastırılamaz isyanı var.
sabahın buğusunda,akşamın esen yelinde
kuytu,çok uzak yerlerde arıyorum seni
özleme, hasrete yenilen çocukluğumu yakalıyorum saçlarından
ta derinden duyuyorum yıllar önceki gözyaşlarımı
nedeni bilinmez, hala ağlıyor gözlerim
hala o derin yara kanıyor...
dedim ya bilinmez işte...
hiç hesapta yokken yaşanılan şeyler takılıyor zihnime...
bir kardelen çilesi,bir papatya hüznü çöküyor üstüme...
ve ben yalnız yaşıyorum hayatı,
acıyı,mutluluğu yalnız tadıyorum...

buralar soğuk,buralar karanlık sensiz...
dipsiz bir kuyu belki de,
anlatılmaz,yaşanır derler ya hani..
işte o hesap benimki de...
hayatın tek gerçeği belki de...
koskoca bir hüzün...

Tuba Genç

cicek003


dagarcik10011cbk119ha17mn
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Mart 2006       Mesaj #87
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ak DÜŞtÜ SaÇlarina

Belki ak düstü saçlarina
Belki sevmekten yorgunsun
Sevgiden yoksun
Belki eski bir plakla
Maziye yaniyorsun
Haklisin
Hayat eskisi kadar avans vermiyor
Kosar adim yasamaktan yorgunsun
Umutlarin gülmüyor artik yüzüne
Fallarda bile çikmaz oldu mutluluk
Ömür geçip gidiyor mu ne!
Neresinden yakalasak hayati, neresinden
Biliyorum
Sende artik bos verdin, biraktin kendini
Hiç kimse anlamadi seni
Sevemedi oldugun gibi
Denize birakilmis istiridyedeki inci tanesi
Ve anasindan ayrilmis bir çocuk kadar yalniz sin
Oysa..! Ne umutlarin vardi senin, ne hayallerin
Kimselerin göremedigi düslerin vardi hani
Onlari hangi zalim sevgilide biraktin
Bak! Genç yasinda ak düstü saçlarina
Yorgunsun sevmekten, sevgiden yoksun
Hayli zaman oldu sesini duymayali
Gizli gizli mektup yazmayali çok oldu
Kapanmis bir telefonda kaldi yasaklarin
Ve sevinçlerin
Pismanligin zaman zaman
Yarim yamalak yasanmisligin
Her seye ragmen sevmek güzeldi
Güzel di dalip dalip gitmek uzaklara
Umut etmek beklemek çok güzeldi
Hiç kimseye güvenmiyorsun artik
Kimseye dönemezsin sirtini
Oysa ne çok dostun vardi senin, ne çok arkadasin
Gecelerce gezdigin, sabahladigin
Çare aradigin dertlerine
Hani elli gram leblebiyle iki kisi bir büyügü devirdiginiz
Dostun vardi senin arkadasin
Ve paran vardi paylastigin
Simdi gücüne gidiyor aranip sorulmamak
Bir selam bile gönderenin yok
Hep yollarda gözlerin
Artik bekleme
Herkes yari yolda koyup ta gitti seni
Çok geç anladin yalan oldugunu sevmelerin
Sevilmenin ise bir talan
Görmek istemedin sirtindaki hançeri
Koynundaki yilani besledin
Kendini kandirdin hep
Ihanetin yagmuruyla islandin
Kimse farketmesede erken yaslandin
Simdi uzaklarda hüzzam bir sarkidir
Seni aglatan yanlizligin kiyisinda
Ve eski fotoraflar
Yazik çok geç artik
Maziye bir bakiver
Neler neler biraktin
Ak düstü saçlarina
Sevmekten yorgunsun
Sevgiden yoksun
Simdi eski bir plakla
Geçmise yaniyorsun
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
16 Mart 2006       Mesaj #88
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi
16 mart?Mısır firavunu Psammetikhos Pers kralı Kambyses'e yenilip esir düştüğünde, Kambyses onu aşağılamak için Pers zafer alayının geçeceği yola götürülmesini emreder.
Herşey öyle ayarlanmıştır ki, Psammetikhos kızını bir hizmetçi olarak, testiyle kuyuya giderken görür
Bütün Mısırlılar bu görüntü karşısında ağlayıp yakınırken, Psammetikhos öylece durur;
gözlerini yere diker,
kılı kıpırdamaz,
ağzından tek bir söz çıkmaz.
İdam edilmeye götürülen oğlunu gördüğünde, gene tepkisiz kalır.
Ama esirler arasında yaşlı, yoksul düşmüş hizmetkarını görünce, yüzünde derin acı işaretleri görülür, dövünmeye başlar.
Bu hikaye gerçek anlatıcılığın ne olduğu hakkında bir fikir verebilir.
Enformasyon yalnızca yeni olduğu an değer taşır,
yalnızca o an yaşar.
Kendini tümüyle o ana teslim etmeli, zaman kaybetmeden kendini ona açıklamalıdır.
Oysa hikaye farklıdır.
Kendini tüketmez, gücünü toplar ve korur, yıllarca sonra bile harekete geçirebilir.
Örneğin Montaigne, Mısır firavununun neden yalnızca hizmetkarını görünce ağlayıp dövündüğünü sorar kendine.
Ve şöyle cevaplar:
"O kadar kederliydi ki," der,
"kederindeki ufacık bir artış, duygularını zaptedememesine yetmişti."
Montaigne böyle.
Ama şöyle de söylenebilir:
"Kendi soyundan olanların yazgısı firavunu etkilemez, çünkü bu onun kendi yazgısıdır".
Ya da:
"Gerçek hayatta kayıtsız kaldığımız şeyleri sahnede görmek etkiler bizi.
Firavun için hizmetkarı yalnızca bir oyuncudur."
Ya da:
"Kederin büyüğü tıkar insanı ve ancak bir gevşemeyle birlikte dışavurulabilir.
Hizmetkarın görülmesi, bu gevşeme anıdır."
Herodotos hiçbir açıklama yapmaz.
Hikayeyi olabilecek en kuru üslupla aktarır.
Eski Mısır'a ait bu hikayenin binlerce yıl sonra insanları hala şaşırtıp düşündürüyor olmasının nedeni de bu.
Tıpkı piramitlerin hava geçirmeyen bölmelerinde binlerce yıl kapalı kalmış tohum tanelerinin, yeşerme güçlerini bugüne kadar koruyabilmiş olmaları gibi...


Bu yazı Ferhan Şensoy'un "Falınızda Rönesans Var"kitabından alınmıştır.Zamanın Çok İnce Dilimleri
>>İyimser bir hesapla diyelim ki,seksen yıl yaşadınız.
>> >>Her gün çalışmak,yemek ve uyumakla gecen saatler ayrı ayrı hesaplanırsa
>> >>ortaya korkunç bir tablo çıkıyor.
>> >>Seksen yılınız ede ede 29200 gün edebiliyor.
>> >>Günde yedi saat uyusanız,seksen yılda 204400 saat, yani 23 yıl 4 ay uyumuş oluyorsunuz."Amma çok lan"diye düşüneceksiniz. Evet,bence de; fakat uyumadan olmuyor. İnsan ömrünün büyük bir bölümünü uykuda geçiriyor.
>> >>Geri kalan 56 yıl 8 ayınızın 1 yılı tuvalette, 7 yılı yolda, 2 yılı banyoda, 6 yılı yemek sofrasında, 23 yılı mesai başında, hiç sınıfta kalmazsanız 3 yılı okullarda, 2 yılı evde ders çalışmakla, 6 yılı kuyrukta ya da orada burada beklentilerle ve alışverişle geçip gidiyor, elde kalıyor 6 yıl 8 ayınız...
>> >>Erkekler askerlik ve sakal tıraşına 3 yıl ayırırken, kadınlar da bu 3 yılı makyaj yaparak ve kuaförde geçirip durumu dengeliyorlar. Kadın olun erkek olun,omur boyu tırnak kesmek 1 ayımızı alıyor.
>> >>Her insanin zorunda olduğu para saymak konusu da ister istemez 4 ay gibi bir zaman dilimini çalıyor... >> >>Gelelim size kalan 3 yıl 3 ayınıza ..
>> >>Evliyseniz bunun 1 yılı kari koca kavgasıyla gecer.40 yıllık bir evlilik ve günde ortalama yarim saat ağız dalaşı gibi iyimser bir hesapla tabii. Kimi evlilikler vardır ki onların kavgaları bu geri kalan 3 yıl 3 aya da sığmaz. >> >>Biz burada mülayim bir evli cifti ana örnek olarak alıyoruz.
>> >>Bekarsanız,kari koca kavgasına ayıracağınız 1 yılınız telefonda telef olacak demektir.Yani ki evlenin ya da evlenmeyin,geri kalıyor 2 yıl 3 ayınız.
>> >>Gene iyimser bir tahminle yirmi yaşınızdan yetmiş yaşınıza kadar seks yaptığınızı ve bu işe günde soyunma giyinme dahil 20 dakika ayırdığınızı düşünelim. Siz ister her gün şıpın işi 20 dakikalık işler tutarsınız,ya da bir gün pas geçer,devrisi gün bu işe 40 dakika ayırabilirsiniz,ister bütün hafta bilenir, hafta sonu 4 saat 40 dakikalık bir seks alemi düzenleyebilirsiniz. Öyle ya da böyle ve duraklamalarla 1 yıl 5 ayiniz da seksle geçiyor.
>> >>Kalakalıyor sadece 10 ayiniz.
>> >>Günde 15 dakika televizyon izleseniz, ki izliyorsunuz, saatlerce izleyen var,gitti iste 10 ayınız, hayat tamam oldu. Saatlerce televizyon izleyenler o vakti mutlaka ya seksten ya da dersten çalıyorlar.Başka türlü olmaz,hesap ortada...
>> >>Ayrıca bu hesaba,uzun yolculuk yapmanız, hastalanıp yatmanız,erkeklerin sünnet, kadınların lohusalık dönemleri,kimi cenazelere katılmanız,karakolluk olmanız,mahkemeleriniz,noter işleriniz,banka ziyaretleriniz, dişçi,doktor tantanaları gibi kayıp zamanlar katılmadı.
>> >>Hesaba katılmayan en önemli şey,kitap okumak,tiyatro,sinema,bale,opera izlemek,bir yerlere tatile gidip yan gelip yatmak.
>> >>Butun bunlara ayıracak dakikanız olmadığı somut ve aritmetik olarak gözlemleniyor.
>> >>Üstelik herkes seksen yıl yaşamıyor.
>>>>>>>> Kötümser bir hesapla sizin >çişe gitmeye bile vaktiniz yoook... >>>>>
x1pNWjjkHJ3o yCGZgQXCXm25sutjvJgZlFhHTcxGQs c0zVNrBLm3xZ1LKo8sQ VnxTQYL6hTrsxholT7r635D hCeoxkjArm6sIwqAlqRUMA
Son düzenleyen Blue Blood; 1 Nisan 2006 10:33 Sebep: flood
melish - avatarı
melish
Ziyaretçi
19 Mart 2006       Mesaj #89
melish - avatarı
Ziyaretçi
1. Bir vücudunuz olacak..... Sevseniz de, sevmeseniz de hayatınız boyunca o vücuda sahip olacaksınız

2. Hayattan dersler alacaksınız.....
Hayat adında gayrı resmi bir okula yazılacaksınız. Bu okulda her gün çeşit çeşit dersler alacaksınız. Bazı dersleri sevecek, bazılarını gereksiz bulacaksınız


3. Hatalar değil, aldığınız dersler önemli olacak.....
Büyümek demek, denemek ve yanılmak demektir: Yeni deneyler yapmak. Başarısızlıkla sonuçlanan deneyler de en az başarıyla sonuçlanan deneyler kadar önemlidir


4. Bir ders öğrenene kadar tekrar edilecekltir..... Ders siz öğrenene kadar çeşitli şekillerde karşınıza çıkacaktır. Onu öğrendikten sonra ikinci derse geçilecektir.


5. Hayattan alınan derslerin sonu yoktur..... Hayatın hiçbir dönemi yoktur ki ders alınmasın. Yaşadığınız sürece öğreneceksiniz

6. “Orası” “buradan” daha iyidir diye bir şey yoktur.....
Size göre “orası” olan “burası” haline geldiğinde, “buradan” daha iyi görünen “orası” olacaktır.


7. Diğer insanlar sizin aynanızdır..... Sizin kendinizle ilgili sevdiğiniz veya nefret ettiğiniz bir şeyi yansıtmadığınız sürece başka birinin herhangi bir şeyini sevmeniz ya da nefret etmeniz mümkün değildir


8. Hayatta ne bulduğunuz size bağlıdır.....
İstediğiniz kaynaklara ve araç gereçlere sahipsiniz. Bunlarla ne yapacağınız sizin bileceğiniz iş. Seçim size ait.


9. Yanıtlar içinizde saklıdır.....
Hayatta karşınıza çıkacak sorulara yanıtları kendi içinizde bulabilirsiniz. Tek ihtiyacınız dikkat etmeniz, dinlemeniz ve güvenebilmeniz.

10. Bütün bunları unutmayacaksınız.....

11. İstediğiniz zaman hatırlayacaksınız..
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Mart 2006       Mesaj #90
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
KURMACA HAYAT
Birileri hayat kuruyor,diğerlerinin yıkılan hayatları üzerine ve her temeli çürük bina gibi o da yıkılıp gidiyor kısa veya uzun bir süre sonra....
Hayeller kuruyor insanlar,gelecek hayalleri..Hayaller hep iki kişiliktir.Bir gün gelir o iki kişiden biri yıkar hayalini diğerinin ve hep aynı cümle sarfedilir;"afedersin..."
Aşık olursun bazen ,yaşadığın onca acıdan sıkıntıdan sonra,herşeyin bu aşkla değişeceğini kurtulacağını zannedersin.Bir süre öylede olur zaten,ta ki diğeri "seni çok seviyorum ama sana aşık değilim "diyene kadar ve o kaçtığın aşk tuzak olur alır seni içine.....
Bir bakarsın dokunduğun o sımsıcak ten buz olur üşütür seni,sebep bulamazsın herşey o kadar iyidir ki....Bir gün o buz gibi tenden ihanetin kokusu gelir kalbine saplanır,acıtır ,kanatır,diğerinin haberi olmaz...
En mutlu olduğun anlarda biran bir huzursuzluk kaplar içini nedenini bilmeksizin,hızla atar kalbin,gözlerin matlaşır ve fısıltısız bir ses duyarsın "bazen öyle özlüyorum ki onu...." İşte en mutlu anlar....!
Yalanları yakalarsın bazen,için parça parça olur,belli etmezsin.Bir süre susarsın sonra hiç olmadık biranda çınlar duvarlar "aslında......" Neden...?
En kötüsü kararsızlıktır elbette.Gitmek, kalmak, kaçmak,incitmek,sevmek,sevişmek,üzmek tüm kavramlar karışır birbirine.Hiçbirine tam karar veremezsin; gurur,aşk,ten,kaybetmek,kazanmak,zaman,güç girer kavramlara ve sonra tüm kavramlar bir olur "ÖLÜM" çıkar ortaya....Oysa bir son değil başlangoçtır,belkide en büyük kaçış,en zamansız şımarıklıktır vezedelenmiş "güç" kalkanın herşeye rağmen karşı koyar.İçinde lanet olsaı,kaybetmişte olsan onun aşkı vardır ve kalbin sırf bu yüzden atmalı yokolmamalıdır.
"Ya diğeri ne hisseder?" merak eder durusun.Anlamaya çalışır hatta hak verirsin için sızlayarak,için acır ,için parçalanır,duygulaın savaşır ve sıkışırsın aralarında.İncinmişliği,acısı,kederi,anıları yüzünden yansırken onu anlarsın ve sonra tüm egoistiliğinle "ya ben "dersin umutsuzca "ya ben......?"
Onun sıkıntısını hafifletmek için sızlayan duygularını gözyaşı yapıp akıtırsın içine ona gülümsediğin heran.Kanlar sızar konuşmalardan, o bildik ten bir anda uzak bir aybancı olur dokunamazsın çılgınca sevişmek isterken....
Ve sonra herşey kırık dökük devam eder kaldığı yerden,hiçbirşey olmamış gibi.Kalpler parça parça yerlerdeyken kanatırcasına basar üzerine devam edersin.Birşey vardır kopmayan,adı olmayan belki de hiç varolmamış olmayan....Bırakıp gidemezsin,kalıp direnemezsin,hem varsındır, hem yoksundur..Aşk güler sana uzaklardan başkalarının hayatından kıskanırsın.
Zordur başkasına ait kalbi sevmek ve zordur bırakıp gidememek,zordur böyle yaşamak ....


hikaye1001729st

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri