Arama

Hayata Dair - Sayfa 19

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 267.677 Cevap: 1.657
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
15 Haziran 2006       Mesaj #181
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Aldatma

Sponsorlu Bağlantılar
onunla internet ortamında tanışmıştık. İşin en ilginç yanı o bir İtalyandı. Bense Türk...
yarım yamalak ingilizcemizle anlaşmaya çalışıyorduk. Artık birbirimize o kadar alişmiştik ki birbirimize ne söylediğimizi okuduklarımızdan anliyorduk.
Aramızda mesafeler yanlızca ülkeler arası değildi. İkimizde evliydik. Benim eşim başka şehirde çalışıyordu. Eşimi asla aldatmayı düşünmedim çok mutlu bir evlilik değildi benimkisi ama yinede düşünmedim. Her genç kız gibi birsürü hayalle evlenmiştim eşimle...
ama dedigim gibi hayallerle yaşanmıyor hayat. Maalesef herşeyi kabul etmeyi öğreniyorsun. insanları oldukları gibi.. hiç beklentisi olmadan... ama yinede kendimi aldatacak bir eş ruhunda görmüyordum. yani hayran budalasi onla olmaz bunla olur gibi telaşlarım yoktu. ihanet ise bana yaban geliyordu. ama yanlızdım..
eşimin en büyük özelliğide ne yazıkki benden esirgediği ilgisiydi. oysa ben ilgiyi ve ilgi göstermeyi çok severim..ama bende ki ilgi göstermeyide unutturdugunu itiraf etmeliyim..
işte böyle günler içinde internetteki bir ingilizce mektup sayfasına bir mesaj yazdım..
yanlizligimi paylaşacak arkadaşlar ariyorum ama oldukçada mutlu bir evliliğim var diye de yazmiştim. O kadar çok mail aldim ki..
ama onun maili çok yalın gelmişti. çok içten di yanlizca dostçaydı..
kendini anlatiyordu eşini işini..
bende kendimden bahsediyordum..bu şekilde yazışmaların ardından
bir anda ilişkimiz farkli bir boyuta kaydi..
o kadar duygusaldi ki artik o maillerle yatıp onlarla kalkiyordum.. ayni sey onun içinde geçerliydi..sanki birlikte günümüzü yaşıyorduk.. birlikte yagmurun altında yürüyor, birlikte yemek yapiyorduk, ikimizde açtik duygusalliga..
kendimi mutluluk denizinde hissediyordum..
sonu ne mi oldu ayrildim..
bugun ayriligimizin 2. günü ve o maillerini yollamaya devam ediyor..
ama ben hayirsiz eşimi aldattigim düşüncesiyle onu bıraktım...
Alıntı İsimsiz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Haziran 2006       Mesaj #182
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tuzlu Kahve

Sponsorlu Bağlantılar

Kıza bir partide rastlamıştı.. Harika birşeydi. O gün peşinde o kadar
delikanlı vardı ki... Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti.
Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı ama tam bir
kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular.
Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu.
Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı...
“Ben artık gideyim” demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı.
“Bana biraz tuz getirir misiniz” dedi. “Kahveme koymak için.”
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı. Kahveye tuz! Delikanlı
kıpkırmızı oldu utançtan ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı.

Kız, merakla “Garip bir ağız tadınız var.” dedi.. Delikanlı anlattı: “Çocukken
deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım.
Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.
Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı
dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu
ailemi hatırlıyorum... Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar.
Onları ve evimi öyle özlüyorum ki...”
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının... Kız dinlediklerinden
çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar
özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini
arayan, evini sakınan biri... Ev duyusu olan biri... Kız da konuşmaya
başladı. Onun da evi uzaklardaydı. Çocukluğu gibi...

O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu... Tatlı ve sıcak.
Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii...
Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses,
prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses
ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu...
Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü...
40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. “Ölümümden sonra aç” diye
bir mektup bırakmıştı sevgili karısına. Şöyle diyordu, satırlarında: “Sevgilim,
bir tanem. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum
için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.

İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki,
şeker diyecekken ‘Tuz’ çıktı ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken,
değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim
ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı
defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim.
Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok...
İşte gerçek: Ben tuzlu kahve sevmem! O garip ve rezil bir tat.
Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim.
Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın
en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.
Dünyaya bir daha gelsem, herşeyi yeniden yaşamak, seni yeniden
tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim,
ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da...”
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında
birgün biri, kadına “Tuzlu kahve nasıl bir şey?” diye soracak oldu..

Gözleri nemlendi kadının...
Çok tatlı!.. dedi...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Haziran 2006       Mesaj #183
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yüreğimin ***** Hikayesi



Ben geçmişimin ateşinde yaktım geleceğimi.
Babası çoktu, ****** anası ölüm olan duygularımın.
Ve tek kurtuluşu ölümdü, ölümden kurtulamayan kavgalarımın...

Aslında ben ben değildim.
Beni oynadım şimdiye kadar,
Yüreğinizin sahnesinde,
Ve yüreğimin ***** hikayesinde...
Çocuk rolü oynayamayacağımı hissettiğim anda,
Bıraktım çocuk olmayı...
Ve adam rolü oynadım,
Kendimi adam gibi hissedene kadar...

Kendimi adam gibi hissettiğimde,
Kendimi adam gibi hissedene kadar oynadığımın,
Adam rolü olmadığını fark ettim.

Bir aşk ulaşılmazdı benim için hep,
Ve benim benliğimde bir aşka bulaşılmazdı...
Kapalıydı dokuz kapısı da aşkın.
Daha birkaç girişimde sıkılmıştım bu savaştan.
Ve hep nâmağlup savaşçıların kalpleriydi,
Girmeye çalıştığım kapılar...
Artık ben aşk için bir ulaşılmazım.
Aşık olmaktan vazgeçtiğimi hissettiğim anda,
Adam olduğuma karar vereceğim.
Ve sanırım hiç adam olamayacağım...
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
25 Haziran 2006       Mesaj #184
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Küller Arasında



Sevdan kor bir alevse
Varsın yaksın sol yanımı
Sönmesin ömrümce kavursun
Razıyım senle akıtsın kanımı
Sözlerin acıtsa da bağrımı
Tutamam öfkemi silerim
Lafım geçmez yüreğime
Gönlün olsun diye çeker giderim
Ahlarım derya olmuş azaplarda
Bilemezsin neler gördü yollarında
Sensizliğin sessizliğine mahkum
Öptüğün yer burnumda tüter akşamlarda
Göğsümdeki kanser yarası değil
Bıraktığın anıların sillesi var
Her gece iner yüreğime aldırmazsın
Kanımdan akan her damlada izin var
Kıyametler kopuyor zavallı benimde
Bir adamdım bildiğin gözlerinde
Hoyratsın umurunda olmaz seninde
Hissetmez misin yangınlarımı
Kör olmuşsun perde inmiş taş kalbine
Beni kardan adam yaptın
Güneşin önüne attın
Şimdi eriyorum istediğin gibi
Simsiyah küller arasında kaldım.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Haziran 2006       Mesaj #185
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Harp sirasinda kocam New Mexiko'daki Mojave çölüne gönderilmisti. O, çölde tatbikata katilirken yaninda olabilmek için ben de çölün yolunu tuttum. Kendimi cehennemin kucagina atmistim.

Ortalik yaniyordu. Küçük bir kulübede oturuyordum ve yaninda olmak için tehlikeye atilarak geldigim kocami unutmus, can derdine düsmüstüm.

Etrafimdaki Meksikalilar ve yerliler, tek kelime Ingilizce bilmediginden, kimseyle konusamiyordum. Sicak rüzgar, bir taraftan bedenimi kavuruyor, diger taraftan yedigim yemegi de, agzimi burnumu da kumla dolduruyordu.
Canima yetmisti.

Kagida kaleme sarilip babama bir mektup yazdim.
"Gelin, beni buradan alin" dedim. "Burada yasamaktansa hapishanede yasamayi tercih ederim."

Babami beklerken cevabi geldi. Sadece iki satir yazmisti:
"Iki adam hapishane penceresinden disariya bakti. Biri çamuru gördü, digeri yildizlari."

Bu iki satiri okuyunca utancimdan kipkirmizi kesildim. Ben hep çamuru görmüstüm. Halbuki yildizlar da vardi.

Derhal yerlilerle dost oldum. Kilimlerine, çanak ve çömleklerine olan hayranligimi belirttim. Turistlere para ile vermeye yanasmadiklari kiymetli esyalarindan bana hediyeler verdiler.

Kaktüsleri, yukka ve erguvan agaçlarini inceledim. Kir köpeklerini tanidim. Çöl gurubunu seyrettim. Çöl, yüzlerce yil önce deniz dibi oldugundan kumun içinde deniz hayvanlarinin kabuklarini aradim.

Ne degismisti de, dün nefret ettigim çöle bugün baglanmistim?

Çöl mü degismisti? Hayir. O yine kavuruyordu. Yerliler mi degismisti? Hayir. Onlar, yine Ingilizce bilmiyorlardi...

Sadece ben degismistim.

Pencereden kafami uzatmis ve yildizlari görmüstüm.

Thelma Thompson


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #186
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
HAYATA DAİR



ANLATMAK NE ZORDUR ANLAYIŞ OLMAYINCA
YANLIZLIK ÇOK SOĞUK DOST BULAMAYINCA
GURBETLİK HİÇ ÇEKİLMEZ MECBUR KALMAYINCA
YAŞAMAK ÖYLE BOŞ Kİ AŞK OLMAYINCA

HAYAT UZUN SANIRSIN DERDİN OLMAYINCA
ZAMAN BOLDUR HER MUTLULUĞUNDA
BİÇARELER BULAMAZSIN GÖNLÜNE YARELER DOLDUĞUNDA
HER UMUDUN SONU HÜSRAN OLDUĞUNDA
YALVARIRSIN ALLAH'INA HER DUANDA...
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
28 Haziran 2006       Mesaj #187
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Aziz dost !..
Zorluklar karşısında ümitsizliğe kapılma.
Çünkü her şeyin bir sırası vardır.
Açlıktan sonra tokluk,
Uykusuzluktan sonra uyku,
Hastalıktan sonra sağlık vardır!..


Elbette ki;
Sefere çıkan, bir gün dönecek,
Uzakta olan gelecek,
Kaybolan bulunacak,
Ve karanlık,
Bir gün aydınlıkla son bulacaktır.

Çünkü;
Her yokuşun bir inişi,
Her zorluğun bir çözümü vardır!..

* * *

Aziz dost !..
Müjdeler olsun;
Geceyi kovalayan bir gündüz var.
Karanlığı kovalayan..
Dağların, tepelerin üzerinde..
Derelerin, vadilerin arasında..
Beliren bir ışık var !..

Müjdeler olsun;
Sıkıntıdan sonra gelen,
Onu unutturan,
Belki yarından daha yakın olan,
Bir ferahlık var !..

Çünkü ;
Her yokuşun bin inişi
Her zorluğun bir çözümü vardır !..

* * *

Uçsuz bucaksız çölü,
Ve engin denizleri görürsen,
Bil ki;
Onun ötesinde,
Kıyısında,
Yeşil vâhalar..
Şırıl şırıl akan sular vardır!..


Sürekli çekilen bir ipi görürsen,
Bil ki;
Bir gün gelecek
O ip kopacaktır !..

Çünkü;
Her göz yaşından sonra bir gülümseme,
Her korkudan sonra bir güven,
Ve her ürkeklikten sonra bir durulma vardır !..

* * *

Aziz dost !..
Tarihin derinliklerine dön ve unutma;
Ateş bile,
Hz. İbrahim’i yakmamış…
Çünkü ilâhî kudret,
Ona bir serinleme penceresi açmıştı!..
Ateş onu yakacağı yerde,
Onu serinletmişti!..

Deniz bile,
Hz. Mûsâ’yı ve beraberindekileri boğmamış…
Çünkü ilâhî güç,
Onları yalnız bırakmamıştı !..

Yılan bile,
Azılı düşmanlar bile,
Son peygamber’e ve mağara arkadaşına
Zarar vermemiş…
Çünkü;
“korkma Allah bizimle beraberdir” inancı,
Onların tek güvencesi olmuştu !..

* * *

İnsan vardır;
Zamanın kölesi olmuş..
Sıkıntıdan,
Uğursuzluktan,
Başka bir şey göremez olmuş…
Çünkü o,
Yalnız odanın duvarlarına,
Ya da evin kapısına bakmıştır…

Oysa;
Duvarların ötesine bakıverse..
Surların dışını düşünebilse..Görebilse..
“Gün doğmadan neler doğar” ı kavrayabilse;
Zindan bile onun için bahar olur.

Çünkü o zaman bilir ki;
Her yokuşun bir inişi,
Her güçlüğün bir çözümü vardır !..

* * *

Şu halde aziz dost !..
Sıkıntıların arasında,
Karanlıkların içinde,
Kendi kendini hapsetme !..
İçinde bulunduğun zor ortama,
Kendi kendini mahkum etme !..

Günler geçicidir.
Zaman değişkendir.
Geceler hep gündüzlere gebedir.
Gelecek ise gizlidir.
Onu bilen ve yöneten
Yalnız bir yüce varlık vardır!..
Ola ki yakında O,
Mutlu bir ortam yaratacaktır.

Çünkü inanmalısın ki;
Her yokuşun bir inişi,
Ve her zorluğun bir çözümü vardır



M.VARLI
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Temmuz 2006       Mesaj #188
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayat Merdiveni



Feryâd ile doğar insan,
Önce âh u zârı iner.
Bastığı her basamakta,
Yoluna kaderi iner.
Didinir, varır zirveye,
Bir gün olur, geri iner.
Her zevkinin arkasından,
Fânîlik kederi iner.
Kimi bir ok gibi düzgün,
Kimi boynu eğri iner.
Ne acayip güzergâhtır,
Zengini, fakiri iner.
Bu hayatın merdiveni,
Hep ölüme doğru iner.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Temmuz 2006       Mesaj #189
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BUDA GEÇİCEK
gzyasimm5ej8do9bd

BUDA GEÇECEK
Daha nerede durup nerede terkedeceğimize karar veremezken... Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmezken...

Hayatı yaşamaya değer kılan duyguların yokluğu hissedilir oldu yüreklerde...

Gönül duymazken dinlemezken, göz görmezken... Ama gönül görürken... Hayat daha mı anlamlıydı?

Başımıza neler gelecek daha. Neleri sığdıracağız şu kısacık hayata... Bir anda olacak her şey... Mutluluğu bir yana, başa gelince cefası çekilen dostu özlüyor yürek... Sevgiyi özlüyor. Yalanı aslına tercih edemiyor ya, hep onu arıyor. Sımsıkı sarıldığı yalnızlığının himayesinde yetişiyor; kendisini hayata yalnızlığıyla hazırlıyor. Hayatın akıp gittiğini farketse, yıkılacak... Yok o istemiyor bunu bilmeyi. Yaşamaya başlamak için özleminin bitmesini bekliyor. Ne yaşayacaksa o dostla olsun, hayatının anlamı o olsun... Daha neler neler istiyor yürek... bir zaman sonra her şey bitecek, hiçbir şey başlamadan bitecek her şey... Oysa o kadar çok şey yaşanmış olacak ki... O da farkedecek sonunda ya çok geç olacak... Yaşadığı hayal kırıklığını isimlendirmek için kelime bulamadığında, bildiklerinin kaderiyle uyuşmadığını anlayacak. Hak verecek tüm gönüllere... Ama bulana dek arayacak, az şey bulmayacak. Bulduklarını birbirine eklediğinde hep bir şeylerin eksik kaldığını görünce anlayacak her şeyi tam anlamıyla elde edemeyeceğini. Yaşadıkça öğrenecek...

Kaybedeceği korkusu değil ondaki, kazanamayacağı düşüncesi. Kaybetme şansı olsa kendini iyi hissedebilecek belki bir parça. Ama hiç kazanamadı ki ne kaybedecek!.. Mahkumdu o belki de kaybetmeye, her zaman olmasa da çoğu zaman... Hayat ne kadar yaşamaya değerse de daha azına layık gördüğü için mi kendine bunca eziyeti?..

Suskun yüreğim benim... Kimse arkasına dönüp bakmazken, kimse senin neler yaşadığını anlayamazken... Ve tüm yaşananları senden başka kimsenin aynıyla yaşayacağından emin olamazken... Var mı içine kapanıp ağlamak?.. Susma yüreğim. Bak akıp gidiyor hayat. Yaşamak sevmekse sen yaşa yaşanabileceklerin en iyisini, özlemekse yaşamak sen en çok özleyen ol...

Hayatın anlamını yalnızlığa vurulan darbede bir dost arayarak bulmaya çalışmaksa kader... Kader bizim yapabildiklerimizse... Kalk yüreğim, sen elinden geleni yap. Gerisi senden sorulmaz, merak etme...

Değil mi ki O her şeyin asıl sahibi... Ve tüm sevgilerin... Dayan yüreğim, bu da geçecek...
i49847310646507rj2le
melish - avatarı
melish
Ziyaretçi
3 Temmuz 2006       Mesaj #190
melish - avatarı
Ziyaretçi
İdare edilecek 3 şey :
Dilimiz, huyumuz, haraketlerimiz.

Sevilecek 3 şey :
Cesaret, nezaket, yardım.

Nefret edilecek 3 şey :
Kin, kibir, nankörlük.

İstenen 3 şey :
Sağlık, dostluk, huzur.

Uğrunda savaşılacak 3 şey :
Şerefimiz, evimiz, memleketimiz.

Düşünülecek 3 şey :
Hayat, ölüm, sonsuzluk.


Hayatımızdaki "En" ler...

En Hürmete Layık Kişi : Anne
En Kötü Şey : Yalnızlık
En Feci Şey : Ölüm
En Güzel Şey : Aşk
En Zalim Şey : İntikam
En Soğuk Kelime : Hayır
En Sıcak Şey : Arkadaşlık
En Acı Şey : Unutulmak


Hayatta 3 Şey

Hayatta bir kez gittiğinde asla geri dönmeyen 3 şey :
Zaman,Sözcükler ve fırsattır.

Hayatta hiç bir zaman kaybedilmemesi gereken 3 şey :
Barış, umut ve dürüstlüktür.

Hayatta en değerli 3 şey :
Sevgi, kendine güven ve arkadaşlardır.

Hayatta hiç emin olunamayacak 3 şey :
Düşler, başarı ve zenginliktir.

Hayatta insanı geliştiren 3 şey :
Çok çalışma, samimiyet ve başarıdır.

Hayatta insanı mahveden 3 şey :
Cesaretsizlik, gurur ve öfkedir.


İrlanda Kralı Comac'ın Öğütleri

Ne çok fazla akıllı ol, ne de çok fazla çılgın.

Ne kendini çok fazla beğen, ne de çok fazla çekingen ol.

Ne çok fazla onurlu ol, ne de çok fazla mütevazi.

Ne çok fazla konuş, ne de çok fazla suskun.

Ne çok fazla sert ol, ne de çok fazla yumuşak.


Eğer çok fazla akıllı olursan, insanlar senden çok fazla şey bekler.

Eğer çok fazla çılgın olursan, her zaman aldatılırsın.

Eğer çok fazla konuşursan, kimse sana aldırmaz.

Eğer çok fazla susarsan kimse seni saymaz.

Eğer çok sert olursan, kırılırsın.

Eğer çok yumuşak olursan ezilirsin.

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri