Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Sayfa 7

Güncelleme: 2 Haziran 2012 Gösterim: 265.491 Cevap: 628
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #61
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ÖZLEDiM..

Sponsorlu Bağlantılar

Ben PeLiN 19 yasina 2ay oldu gireli ve dogma büyüme avusturyadayim,bundan 1 sene önce YASiN adinda bir gencle tanisdim CHAT ´de 1 hafta telefonda görüsdük ve sonra bulusmaya karar verdik o viyanada yasiyordu bende viyana di$inda yasiyordum..Bulusurken yanimda 2 kiz arkadasim geldi ve onun yaninda 2 genc geldi muhabet ettik ve hersey cok guzeldi gulduk bazi konular hakkinda tartistik onu gorunce elim ayagim titremisdi cok etkilenmisdim ondan yakisikliydi karizmatikdi..Biz ogunden sonra birlikte olduk ama hep tartisiyorduk ayriliyorduk ama dayanamiyor yine birlikte oluyorduk her gün görüsüyorduk hergün arabayla yanima gelirdi ve gece yarisina kadar gezerdik vaktin nasil gectini bilmezdik..birgün bana bahane söyleyip ayriliyoruz dedi kiyafetimi bahane etmisdi ve bitsin dedi oysa ben aciktim ama o istemiyor diye kapali seyler giyiyordum..o gün ak$am üsdü yanima gelmesini söyledim konu$mak icin Yagmurlu bir gündü hava cok sisliydi bi tuhaflik vardi havada sanki..yanima geldiyinde cok kötü durumdaydi gözleri dolmusdu Elimi tutup PELiN BiZiM GELECEGiMiZ YOK demisdi o an yikilmisdim anlamak istemiyodum sasirmisdim ailesinin beni istemedini söyledi ve ben kahrolmusdum yikilmisdim..eve gittim ve sabah kadar yatmadim agladim 5.ayindaydik ozaman birliktelimizin ben herseye ragmen seviyorum diye birlikte olmusdum ayrilmak istemisdim ama yine yapamamisdim yine en ufak seylerden tartisir ayrilmak isterdik ama yine yapamazdik..benim en yakin kiz arkadasimda onun en yakin erkek arkadasiyla birlikte olmuslardi onlarin sorunlarinla ilgileniyorduk bizimkisini azda olsa unutuyorduk derken aylar böyle gecti..Ailesi ikna olmadi ve farkediyordum oda ailesini seciyordu beni deyil.ben onun icin kapanmayi göze almisken o ailesini secti herkesin gecmisi ola bilir dedim anlamadi herkes gecmisinde biriyle konusur dedim anlamadi ama ben hep mesafeliydim ben namusumu kimseye vermemisdimki ama yinede anlatamadim ona..10 ay kadar birlikte olduk almanyadaki dayisina kadar telefon acip ailesiyle konusmasi icin yalvardik agladik tamam demisdi ama oda ben karismam kizarlar dedi..birgun tartisdik ve cok kötü kavga ederek ayrildik ama o cekti gitti viyanadan avusturyadan hic biryerde yok aileside bilmiyor nerede oldugunu..ve annesi keske ogluma karsi cikmasaydim keske size karsi cikmasaydim diyor hergun agliyor..tek dilegim NE EKERSENIZ ONU BICERSINIZ Kimseyi uzmeyin karsi cikmayin sevyiorsaniz mucadele edin pes etmeyin sevenler ayrilmasin..özledim yasinim seni neredesin
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #62
arwen - avatarı
Ziyaretçi
SEVGİ ÇİÇEĞİ

Sponsorlu Bağlantılar


Bir sevgi çiçeğiniz vardır.Tanrı'nın bahşettiği en güzel varlık.Doruklardadır en tepededir, yıldızlara yakındır, ulaşmak istersiniz ama o sevgi çiçeğini yakalayamazsınız.O doruklardan sevgisini, bütün güzelliğini yıldızlarla paylaşır, onlarla beraberdir, dostluğunu onlarda arar. Siz onun hayaliyle, sevgisiyle, rüyasıyla yaşarsınız. Siz sadece bunlarla avunursunuz. Sevgi çiçeği size kokusunu koklatmaz, yıldızlarla paylaşır o güzel kokuyu.Tanımaz sizi ona değer verdiğini, sevdiğini, koruduğunu anlayamaz.Yıldızların parlak etkisinde kalmıştır o.

Bir gün bir kış bastırdığında dağda ki sevgi çiçeği üşür, yıldızlara bakar yok olmuşlar, yerini kapkara bulutlar almıştır. O an yalnız kaldığını hisseder, üşür sıcak bir yere muhtaç olur. Sevgiye, korunmaya ihtiyaç duyar. İşte o zaman seni arar, herşeyi o zaman anlar. Sevildiğini, değer verildiğini sizin sıcaklığınızı arar. Sevgi çiçeği sizi kaybetmiştir...yapraklarını döker, boynunu büker, senin değerini kaybettiği zaman anlar.Seni kaybetmenin acısıyla tekrar aramanı bekler, gelmeni bekler ama iş işten geçmiş sevgi çiçeği seni aramaya geldiğinde senin yerine kırık bir kalp bulmuştur...Msn Brokenheart Msn Brokenheart Msn Brokenheart Msn Brokenheart


ARWENMsn Brokenheart

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #63
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sevgiliye Mektuplar/3(Deneme)



Sabah kalktığımda ilk aklıma gelensin. Ağladığım, güldüğüm ve sevgilim sen benim tek sevdiğim, aşık olduğum adamsın... Sen karanlıklar arasında kaldığımda tek ışığımsın. Ne ayrılıklar yaşadık seninle... Çok düşündüm neden diye(!)
Her ayrılıkta dönmeyeceğim desem de, döndüm dayanamadım sensizliğe! Senden sonrası yok bilirim. Sen benim ilk sevdiğim,gizlice buluştuğumsun... Her gideceğini duyduğumda yüreğim benden önce ağlıyor. "Gitmeeee" olmaz diyor, başkasını değil, tek seni istiyor. Senin sevginden başkası ona yetmiyor. Sensizlikte her gün bitiyor. Her sensizlikte ölüyor ama sevgilim gören olmuyor.
Bu kalp seni hep sevdi ve sonsuza kadar sevecek!!! Seni yanındayken bile özlüyor. Bak gene bu türkü çalıyor:
"sana sevdiğim diyemem
yalan yalan yalan
sen karasevdamsın benim
duman duman
ah leyar yar
yine başımda sevdan
ah leyar yar.."
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #64
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu bir hüzün mektubudur sana
Ayrılırken vermek isteyip
Bir türlü cesaret bulamadığım
Bir ayrılık şiiri

Beni unutma yazıyordu şiirin baş harflerinde
Yazarken birkaç damla yaş vardı gözlerimde
Bir ateş vardı içimde yanan
Hiç durmadan yanan
Kurduğum hayaller vardı düşlerimde canlanan
Hayallerim vardı seninle olan
İçimde yanan ateşle kül oldu hepsi
İçimde külleri var şimdi

En çok ateş gözlerini severdim
Gözlerinde eritirdim bütün hüzünleri
En çok pamuk ellerini tutmayı isterdim
Sımsıkı hiç bırakmamacasına
Kederli şarkılar gibi dinlerdim sözlerini
Ama cevap veremezdim
Acımı kalbimde gizlerdim
Bir türlü söyleyemezdim seni sevdiğimi
Şimdi söylesem de fayda etmez
Çok uzaktasın söylesem de duymazsın
Duysan da anlamazın sözlerimi

Cevabı olmayan bir sürü soru kafamda
Geçmiş geri gelir mi acaba
Bir şans daha çıkar mı karşıma
Gidip de gelmeyen tek şey zamanmış galiba
Devası olmayan dert de aşkmış
Anladım en sonunda

Anlamak için yaşamak mı gerekli bilmiyorum
Ama yaşamak için sevmek gerekli
Yaşamam için senin mutluluğun yeterli
Seni Çok Seviyorum...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #65
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hep Sana



Sensizlikte başladım yeni bir güne... Bu nasıl bir şey biliyor musun? Bilemezsin...
Bilseydin,aynı acıyı sende yaşatsaydın yaşatır mıydın bana bunu...iki gün oldu senle aynı şehirde değiliz.ne kadar tuhaf değil mi? Aynı şehirde olup da seni görmediğim halde sanki uzansam dokunacaktım sana ama burdan asla...
Gözlerim bir noktaya dalmış öyle; duraksadım bir an...karşımda hayalini hatırlıyor da ne düşündüğümü hiç hatırlamıyorum.
Geceyi seviyorum ya! ayrı bir güzelliği var karanlık çöktüğünde sanki bütün rezillikleri kapatıyor.
Offff! Gene yoksun yanımda... seni çok seviyorum ama yazık bunu sen bile bilmiyorsun. Ah sevdiğim yanımda olup da bana sarılmanı nasıl isterdim. Ama olmadı olacak mı dersen, aslaaaaaa......
Üzülme ama sakın ağlama seni sonsuz bir aşkla seviyorum.
Üzülme seni hayalinle yaşatmaya devam ediyorum,
Ne kadar sürer bende bilmiyorum!!!

Balkondayım şimdi,ya sen nerdesin? Bildiğim bir yerde mi?
Belki de sen de gittin benden sonra başka bir şehre kim bilir?

Burayı seviyorum. Denizin dalgasını dinliyor ve kötü değil hep iyi yönünle seni düşünüyorum. Hatalarını hatırlamıyorum,ihanetini unutuyorum.

Evde de kimse yok(!) resmini aldım karşıma, biraz denizi dinliyor, biraz seni seyrediyorum. Neler neler yaşıyorum. Kendimi dinliyorum da çok kızıyorum kendime.... Sonra elime kalemi alıp yazıyorum...

ben senden uzaktayım sevgili,
çok özledim sıcak tenini,
bir gün dönecek misin geri,
yoksa ben mi gelip alayım seni,
sevgili;
sen benim yüreğimsin,
ama sen hiç düşünmez bırakıp gidersin,
seni asla affetmeyeceğim bilirsin....
of ne zordu bu aşk(!)
seni sevmediğimi zannedip gidiyorsun,
aşk değil bu bir sürgün,kaçak
sakın arkaya dönme,
sakın sakın,
çünkü o an anlayacaksın
sana olan sevgimi,
seni seviyorum....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Temmuz 2006       Mesaj #66
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
her güne seni düşünerek başlıyorum, seni düşünerek bitiriyorum…beni nasıl bir eziyetle başbaşa bıraktığını bir bilsen..seni göremeyeceğimi bilerek uyanmak…
ne kadar çok lanet ettim seni tanıdığım güne,hani şu her ay kutladığımız o özel gün, o özel sayı…yanlış anlama sakın, lanet etmem sana değil, sadece bu kadar üzüleceğimi bilsem o bir sürü güzel günü feda edip seni hiç tanımamış olmayı tercih ederdim…senle ne kadar mutlu olduğumu, kokunu duyarak omzunda yattığım anki hislerimi unutmam kaç yılımı alacak kim bilir…

söylesene sen nasıl becerdin? bir kere olsun yardım et bana, beni nasıl bir günde unuttuğunu söyle…sabahları ettim düşünerek ben…kaç gecemi tükkettim, uyandım uyandım, nerede hata yaptığımı düşündüm…bir kez sormadın bile…bu kadar kolay mı bir insanın hayatından çıkmak, evden, marketten çıkar gibi, eyvallah deyip gitmek…
''unutursun, unutursun'' diyen sesin kulağımdan hiç gitmedi aylardır…o dudaklardan mı döküldü bu kelimeler…
bütün inançlarımı, bu güne kadar 'doğru' bildiğim, beni ben yapan değerlerimi sarstın…
ben de ben değilim artık…
öyle büyük bi acı ki bu, şu an bir başkasıyla koyun koyuna uyuduğunu bilmek, artık sen bile deva olamazsın derdime…
kanadı kırık kuşlar bile gülerler şu halime…
umarım bir gün anlarsın…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Temmuz 2006       Mesaj #67
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Merhaba...

Yazacak, sana anlatacak o kadar çok şeyim olduğu halde saatlerdir ekrana bakıyorum. Radyoda bir semah var. Sabahat Akkiraz söylüyor.

Turgenyev’in söylediği ne kadar da doğru... Acaba ben pencereden mi baktım, sağanağına mı yakalandım?

Peki ya sen...

Biliyorum, sağanağına yakalandım diyeceksin... Aşıksın ya...

Ve daha önemlisi gençsin...

Ama ben de aşığım. Kaldı ki bu ilk kez de olmuyor.

Önemli olan bu mu bilmiyorum. Yani yaşam sadece aşık olmaktan mı ibaret Belki, olabilir, kimbilir...

Seni neden bu kadar çok seviyorum. Ve sen neden başkasına aşıksın?

Bu sorunun yanıtı yok.

Hiçbir zaman da olmayacak sanırım.

Ve sen orada kalacaksın. Bundan eminim. Gelmemek için o kadar çok bahane buldun ki...

Bahane de değil aslında.

Gelmeyeceksin, çünkü aşıksın.

Ben olsam ne yapardım? Belki senin yaptığını... Ama emin değilim doğrusu.

Zor bir durum. Sana demiştim ya

“bir yanım seviyorsan gitme tehdidin de,

seviyorsan kal diyemiyor dilsiz yüreğim...”

Diyemiyorum işte, ne yapayım. Bunu demeyi çok isterdim. Yani seviyorsan kal diyebilmeyi. Bu ne kadar doğru olurdu. Böyle bir şey söylemeye cesaretim olur muydu?

Gençlik denen yaz yağmurunun sağanağına keşke hiç yakalanmasaydık ...

Çünkü çoğunlukla mutsuz oluyoruz.

Bazen keşke camdan seyretmekle yetinseydik dedirtiyor insana... Camdan seyretseydim de bu kadar acı çekmeseydim. Bir sürü şey var işte.

Yaşam o kadar garip ki...

Çelişkiler ve mutluluklar yumağı. Senin mutluluğun benim acı çekmem ya da tersi... Ama aynı anda ikimiz de mutlu olamıyoruz işte. O zaman bir başkası mutsuz oluyor.



Neden ama, neden böyle?

Bir gece yatağa girdiğinde, bir daha hiç kalkamayacağını düşündün mü?

Yaşam bu kadar kısa işte.

Ne yapmalı o zaman. Neyi yapmak istiyorsan onu...

Geceler...

Yine karanlık, ıslak ve neon ışıklarıyla keskin gölgelerle parçalanmış...

Arka sokaklar yaşamın yoksullaşan yüzü, kahramanlar, sıradışılar, sıradan insanlar... Ve bu arka sokaklarda, dışardan bakıldığında cazibeli, içeri girmek için can atılan mekanlar. Bu mekanlardan herhangi birinde her akşam aynı tanıdık yüzler, hiç değişmeden anlatılan bildik hikayeler...



Şehir ve gece...

Kornalar, egzost, asfalta yapışmış kedi ölüsü, çöp kamyonu, çıldırtıcı ambülans sireni, arka sokaklarda patlamış kanalizasyondan akan pis sular, birbirini tanımayan insanların doldurduğu caddeler...

Anzavur’un önünde çalan “Yalnızlık Kemanı”...

Sanal aşklarımız...

Bir rüyadaydım dün gece

Umudumun iplerini ben mi koparmışım

Benim mi bu okunaksız yazılar

Senin mi?

Balıklama daldığım yaz yağmuru

Bir yanım eski bir haziran başı

Bir yanım kurumaya yüz tutmuş papatya

Kaç,

Kaç git uzaklara...



Yaşam bir rüya mı, ya da rüyalarımız mı gerçek olan...

Yaz yavaş yavaş bitiyor.

Bugün İstanbul rüzgarlı ve serindi...

Orası hala sıcak mı?

Televizyonda hava durumu sunucusu Pazartesi’nden itibaren serin ve yağışlı bir havanın etkili olacağını söylüyor. Başımı çevirip gökyüzüne bakıyorum. Bir tek bulut bile yok... Keşke her şey gökyüzüne bakar gibi kolay olsaydı. Keşke yaşamımızdaki her şey az bulutlu ve güneşli olsaydı... Ne yazık ki değil işte... Yaz, güze dönüyor...

Ama bu neyi değiştirir ki...Yalnızca kendimi biraz daha yaşlanmış hissediyorum. Gelecek mi aşk bana, gelmeyecek mi? Nasıl bir aşk, büyük mü, ufacık mı? Gerçek mi, yalancı mı? Sorularına cevap arayarak koca bir mevsimi, uzun, upuzun bir yaşamı geçirebilir miyiz?

Belki böylesi daha iyiydi...

Yaşamı anlamsızlaştırmak ya da kendimizi inandırmak.

Böylece ha gri –siyah gökyüzüne bakmışız doya doya ha sevgilinin gözlerine, ne farkeder...

Değil mi sevgili arkadaşım...

Yanılmak her şeyi yeni baştan görmek demek mi?

En son ne zaman yanılmışım?

Ya sen, sen ne zaman yanıldın en son...

Çok olmadı sanırım. Bu kadar çok yanılıyorsam kusuru kendimde mi aramalıyım? Eğer bu yanılgıları kusur olarak kabul edersem dönüp kendime mi bakmalıyım?



Güven, önyargı ve yanılgı...

Sonra her şey silbaştan. Yeniden başladığım noktadayım. Kırk yaşını aşmış bir adamın hayatını oluşturan insanları, anıları, benliği oluşturan ayrıntıları... Bir noktadan sonra bütün bunlar o adamın hikayesi olmaktan çıkar. Hepimizin yaşam deneyimleriyle benzerlik taşıyan, hayatın anlamı üzerine düşünen şiirsel bir film haline gelir...



Artık bu filmde kişisel olmayan anılar, belgeler, görüntüler vardır. Sonra sende yanıldığını, ve her şeyi silbaştan görür gibi olduğunu hissedersin.



Ah be sevgili!

Elimizden neyi aldılar da biz kendimizi yeni ve canlı tutmaktan vazgeçtik.

Yaşamın normal , güzel ya da hayal edilebilir olduğunu bildiğimiz halde neden kendimize hüzün kentleri imal ettik...

Bizi ne kurtaracak?

Günlük yaşamın günlere ve saatlere bölünüşü,

Çalışma ve kendi başına bırakılışımız, özel ve ayrılmış zamanlarımızın olması veya olmaması mı?

İnsana ait var olma üslubunun ve kendini yeniden üretebilmenin, bu bölünmüşlüğün içinde mutlak bir yabancılaşmaya ve ortak deneyime dönüşmesidir bu az önce sözünü ettiğimiz film...

Hafta ortasında çalışıp, hafta sonlarında dinlenir ve hala yeteneğimiz kaldıysa fantezi kurabilir, öyküler yaratabiliriz... Yaşamı, kendini ve toplumu yeniden üretmek birbirinden ayrı düzenlenmiş, uzmanlık isteyen eylemlere dönüşmüştür çünkü...



Ah Pazar günleri...
Bir hiç olmanın ve bunu hatırlamanın günleri...

Bir Pazar kalkar, bir hiç olduğumuzu hatırlayarak kendimize gelir ve yeniden yaşamı, kendini, toplumu üretebilecek bir varlık olarak yeniden bulabilmek için arta kalan zamanı kullanabiliriz.

İnsanların kendi dünyalarını yeniden kurma ve üretebilme ihtiyacıyla herkesin kendi öyküsünü yaratabileceği, herkesin bir senaryosunun ve yönetecek bir filminin olabileceği bir gerçek... Bu gerçek bizi filmin tam da ortasına çeker. Sadece onu hissetmek yeter. Kırkını aşmış bir adam düşlerinden yararlanarak bir film çekmek istiyorsa ve senin de o film içinde olmanı istiyorsa hiç düşünme...

İçindeki yaratıcı insanı yok etmek isteyenlere acı bir manifestodur bu film...

Zaman zaman yanıldığımızı düşünsek de işte bu yanılgılardır bizi her zaman en başa götüren. Başlangıç noktasına her döndüğümüzde daha duyarlı, daha üretken olduğunu unutma ...



Geçen sürede ne çok yanıldığımı gördüm yeniden.

Başlangıç noktasına her dönüşümde daha üretken, daha duyarlı olduğumu anlıyorum. Gerçekten...

Şimdi sen,

Değer verdiğim ne varsa en başında geliyorsun. Yanılıyor muyum?

Hayır...

Aynaya baktığımda yorgun, sakallı yüzümü gördüğümde soruyorum kendime.

“Bir kez daha yanılmaya hazır mısın” diye...

Ben kimim, ne yapıyorum.

Bugün neler konuştum, neler düşündüm...

Uyuyup uyandığımda neler hatırlayacağım dünden.

Yaptıklarımla konuştuklarım örtüşüyor mu ...

Yanılmak her seferinde en başa dönmek miydi sahiden?

Bu kez yanılmak istemiyorum. Yeniden başa dönmek istemiyorum.

Sonunda yine bir başıma kalacağımı biliyorum. Ama en azından yanıldığımı hemen görmek istemiyorum.



Sensizlik ne kadar zor. Bunu sen bilemezsin.

Acı çekiyorum evet. Hele şimdi, bu mektubu yazarken.

Sen burada olmazsan acı çekmeyeceğimi mi sanıyorsun.

Her an yanında olma isteği olacak. Geldiğimde seni ne kadar görebileceğim, ya da görebilecek miyim?

Gelmeyişin ikimiz için de yenilgi. Bunu kabul et. Ve ben yenilgiyi sindiremiyorum artık.

Biliyor musun?

Her yakınlığa aşk dediklerinde boynu bükülmüştü aşkın...

Benimki yalnızca yakınlık mıydı sence?

Geldim, geldin, gittin ve sevdim seni. Ne var?

Her öpüşe aşk dediklerinde ölmüştü aşk...

Ben seni hiç öpmedim ki...

Uykuydu zaman.

Dokunamamanın cehennemi.

Bir şey daha;

Uykusuzluk özlemi

Sevişirken ve bir çocuğa kızarken ve kucaklarken bir çocuğu farklıydı onlar.

Ne oldu, değişen ne?

Uykularını bölecek bir patlama gerekli

Hemen şimdi... Acele...



Papatyanın hangi yaprağında geldin

Yaseminin hangi yaprağında gittin hatırlamıyorum bile.

Uykuda düş

Uykusuzlukta şiir olmayanlar aşk olamazlar ki...Şimdi nasılda yalnızım.

Saat gece yarısını geçeli çok oldu.

Radyo hala açık

Ama ne çalıyor duymuyorum. Kulağım ve gözüm telefonda.

Aradım seni telefonun ulaşılamazdı.



“Günler gitgide kısalıyor. Yağmurlar başlamak üzre. Kapım ardına kadar açık bekledi seni. Niye böyle geç kaldın ?”

Bu dize Nazım Hikmet’e ait.

Ve devam ediyor Nazım Hikmet.

“....Ben galiba şahsi hayatımda, anlıyor musun, sırf şahsıma ait ve hiç kimseyi ilgilendirmemesi gereken hayatımda bir dönüm noktasındayım”

Hepimizin yaşamında dönüm noktaları olmuştur.

Ve yaşamımızın bu dönüm noktalarını tıpkı Nazım gibi, yalnızca sevdiklerimizle ve yanımızda hissettiklerimizle paylaşırız.

Bazen de kimseyle paylaşmak istemeyiz. İşte o zaman belki de en üretken günlerimizin başındayızdır.

Sonbahar gibi...



Ve şimdi mevsim sonbahar. Ama ben hiç de üretken değilim. Elim kolum bağlandı sanki. Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Belgesel de çekmek istemiyorum.

Ama bu geçici bir durum diyeceksin. Belki öyledir.

Senden beni sevmeni isteyemem.

(Bu dünyanın sonu gibi bir şey olurdu herhalde. Ama burada olmanı isteyebilirim.)

Bir gün seninle, Çamlıca Millet Parkı’nda oturup düşen yaprakları izliyorduk konuşmadan, hatırladın mı?

Hiç de olağanüstülüğü yoktu. Sıradan bir beklemeydi işte. Senin miden bulanmıştı. Başın da ağrıyordu.

Hava çok güzeldi. Park çok yeşil, çok sessizdi.

Eylüldü... Yapraklar önümüze düşüyordu.

Yer yabani kestane doluydu. Topladım...

Sonra yine gittim o parka. Yine topladım ve eve götürdüm. Masanın üzerinde duruyorlar. Geldiğinde belki bir şeyler yaparsın diye düşündüm.

Aşk nedir, bilmiyorum değil... Onu nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum...

Ama artık tanımlayabilirim.



Bu kadar zamandan sonra... Gülme ama. Biliyorum gülüyorsun şimdi.

Aşk; bir türlü fotoğraflayamadığım senin gülüşün işte.

Evet aşk budur.

Belki sence aşk’da o çok sevdiğin adamın gülüşüdür.



Daha çok yazmak istiyorum. Ama vakit geç oldu.

Yarın bir dolu işim var.

Bana acı çektirmek istemediğini söylemiştin.

Artık nerede olursan ol ben acı çekeceğim. Ve biliyorum ki sen de çekeceksin.

Yüreğim kanıyor, ciğerim yanıyor

olmasaydı sonumuz böyle..

O zaman neden ayrı kentlerde acı çekelim ki

Ve neden be kent İstanbul olmasın ki...

Eğer acı çekmek özgürlükse

İşte ikimizde özgürüz

Acı çekmek aşk demekse ikimizde aşık’ız

Farklı insanlara olsak da... Ne çıkar bundan.

Senin burada olman gerekiyor.

Yanımda olman gerekiyor.

Ben senin yanında olamasam da...

Senin için her şeyi yapacağımı biliyorsun.

Beni senden mahrum etme n’olur

Neden seni bu kadar çok seviyorum ki...

Bunu hiç düşündün mü ?

Ne var sende?

Yalnızca fotoğraflayamadığım gülüşün mü?

Eğer sen olmayacaksan ben neden olayım ki ?

Neden ama neden söyler misin bana,

Seni her şeyden ve herkesten çok seviyorken birbirimize acı çektiriyoruz.

Neden benin acılarımı sen, seninkileri de ben dindiremiyoruz.

Buna ne engel ki... Bunu neden anlamıyorum.

Bana çok kızıyorsun biliyorum. Bu mektuptan sonra benimle bir daha konuşmak bile istemeyeceksin belki. Bağışla n’olur.

Ben seni seviyorum diye sen de beni sevecek değilsin elbette.

İçim acıyor...

Keşke oraya hiç gelmeseydim demeyeceğim hiçbir zaman. Bunu benden bekleme. İyi ki geldim ve iyi ki seni tanıdım. Bunun için kendimi mutlu sayabilirim.

En azından seni sevdiğimi söyledim. Ya bunu da beceremeseydim...

İşte o zaman kahrolurdum.

Seni üzmek için yazmadım. Seni etkilemek için de değildi bilesin. Hoş zaten sen de yazdıklarımdan etkilenecek değilsin.

Yazmam gerekiyordu sadece..



Uyumak istemiyorum. Sen şimdi ne yapıyorsun bilmiyorum.

Sabah olmasını istiyorum bir an önce. Sesini yeniden duyabilmek için.
Dayanmalıyım... direnmeliyim...



Ben burada acıdan geberirken sana mutluluk dilemek erdem midir yoksa başka bir şey midir bilemem.

En iyisi bir süre bu şehirden, bu ülkeden gitmek olacak. Seni unutmak mümkün değil ama ne kadar uzak olursam o kadar iyi.

Ama şunu unutma. Bir gün ikimizin bu kısa öyküsü bir film olarak karşına çıkarsa şaşırma.

Yalnızca;

Dur,

Düşün,

Ve ağla...

Ve beni hatırla olmaz mı ?

De ki; “ bu adam beni gerçekten de çok sevmişti”

Onu anlamıştım ama yapacak bir şeyim de yoktu de...

Mutlu olmak varken bu dünyada,

Kendimize hüzün kentleri imal ettik ya ona yanarım.

Eğer her şeye rağmen bir daha görüşemeyeceksek, ve sesini duyamayacaksam eğer, gözlerindeki ışıltı hiç sönmesin. Ve o gülüşünün fotoğrafını kimse çekmesin.

Çünkü o bana ait.

Onu bari bana sakla olmaz mı?

Kendine iyi davran.

Ve Sevgiyle kal her zaman...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
15 Temmuz 2006       Mesaj #68
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Geride Kalanlar(Deneme)


Senden arda kalan yıkıntılar arasındayım... Yar gitti arkasına bakmadı, ağlamaklıyım! Be günle yaşamıştık, neler paylaşmıştık, bu kadar kolay mıydı sevgili terketmek!

Ah sevgili(!)

Sen benim her şeyimdin, benim sevdiğimdin, çok severdin hani, nasıl da gittin. Öksüz çocuklar gibi beni nasıl da sensizliğe mahkum ettin ya da kim bilir, belki de bırakmak zorunda kaldın. El ele tutuşup, hiç ayrılamayacağımızı terkedirdik, ayrılacağımızı bilircesine, her gittiğimiz yerde şarkımızı söylerdik..... Biz seninle hep gülerdik, ağlamayı beceremedik! ben ne kendimi sensiz düşünebilirim, ne de seni bensiz...
Olmaz olamaz. O zaman güneş doğar mı gökyüzüne, aynı güzellikle, ya çiçekler açar mı, hayat devam ediyor dercesine...
sende yapamazsın bensiz. gel bekliyorum.seni çok seviyorum...



.

Son düzenleyen GusinapsE; 15 Temmuz 2006 21:25
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #69
kambis - avatarı
Ziyaretçi


Biliyorum kızacaksın yine bana açma bu konuyu diyeceksin. Elimde değil bebeğim elimde değil. Aklıma geldikçe deli oluyorum çıldıracak derecede kıskanıyorum seni. Her akşam ayrılırken senden aklıma o geliyor. O’nun yanına gidiyorsun. Her yerde yanında. Evde, dışarıda, odanda hatta işyerine bile gelip seni benden koparabiliyor. Deli olmak üzereyim. Herkes ne oldu sana diyor. Durgunlaştın bu aralar. Sesin soluğun çıkmıyor diyorlar. Ortalığı birbirine katan ben artık bir köşede sessizce oturuyorum yalnızca ve düşünüyorum acaba ne yapıyorsun diye. Yanında onun olduğunu bile bile seni özlüyorum. Ve biliyorum ki o hep yanında olacak. Elimden bir şey gelmiyor. Bazen sana gel derken bile içim ağlıyor. Boş bir umuda bağlanıyorsun diyorum kendime. Ve ne çare seni çıkaramıyorum ne aklımdan ne de yüreğimden. Gideceksin ve 9 eylül cumartesi günü tamamen onun olacaksın artık. Ve ben sana en sevdiğim ay olan eylülde gel diyemeyeceğim. Çünkü gelemeyeceksin. Kim bilir belki ben gelirim oralara. Belki de senin haberin olmadan çok yakınında olurum. Tanımazsın bile beni. Öyle yoldan geçen biri olurum gözlerine bakarken. Belki bir otobüs durağında gözüne ilişirim artık tanıdık bir yüz olarak. Gülümsersin belki de günaydın derken. Belki de kim bu dersin içinden öylece bakan gözlerime. Bilmezsin ki gözlerinde yaşadığın ya da yaşamaya çalıştığın geçmiş bir aşkını aradığımı. Bilmezsin seni hala delicesine sevdiğimi. Bilmezsin o sessiz vedadan sonra bile verdiğim sözü tutarak seni beklediğimi. Belki gözüne bir yerlerden tanıdık gelirim. Ama ihtimal bile vermediğinden orda olacağıma sormak bile gelmez aklına. Yalnızca gözlerinden yüreğine bakan biri olurum sadece her sabah karşılaştığın. Bilmiyorum. Aklına gelir miyim ilerde bir gün. Hatırlar mısın beni bilmiyorum. Küçük yavrum dediğim biri vardı der misin. Hayatın hangimizi nereye sürükleyeceği belli değil. Ama şunu bil ki ben hep sende olacağım. Her şeyde her yerde seni anacağım. Ama sen bilmeyeceksin. Yalnızca hayatından sessizce çıktığım için kızacaksın bana. Ve bu kızgınlığını da benimle birlikte unutacaksın. Biliyorum. O otobüs durağında beni hiç tanımayacaksın.



Ve sen benim imkansız aşkım olacaksın…

Sen imkansızsın

Sensizlik imkansız

Aşk imkansız



Şarkısını mırıldanarak otobüse binip gideceğim bilmediğim yollara…

İçimde sen…

Ve can kırıklarımla…
f. sürmeli
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #70
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bana Hayatı Öğreten Adam(Deneme)

Gene aynı yerden yazıyorum sana... Sen aynı yerde misin bilinmez. Sevgilim gidişinin arkasından aylar geçti, yıla döndü. Belki geleceksin diye bekledim. Gelecek misin?
Giden unutulurmuş bebeğim.. Ben unutamadım, gidişinden sonra çok ağladım, sensizliğe dayanamadım, sensizlikte yandım. Sonra elime kalemimi alıp hep sana yazdım. Kitaplığımda çok şiirlerim var, çok sevdaları anlatan yazılar, hepsi sana...
Aslında sen unutulursun, gidenlerin hepsi unutulur ama ya yaşananlar... Unutmaya çalışırken hatırlana o anlar.. Sana bunları hatırlatıyorum ben unutmasam da belki sen unutmuşsundur diye... Ağlamıyorum da artık çünkü sen öğrettin bana gülmeyi, sen öğrettin bana hayatla alay etmeyi... Bana o kadar şey öğrettin ki, beni baştan yaratan sen oldun. Şimdi nasıl unutayım, kendime baktıkça hatırlıyorum seni...
Şimdi seni çok özlüyorum çok...ama biliyorum sende unutmadın beni gittiğin yerlerde...gözünde arkada olmasın sevdiğim beni bıraktığın yerde yaşıyorum seni... Sensizlikte zor çekilmiyor ama bunu bile öğrettin bana... Daha neler neler öğrettin... Tek başıma yaşayabileceğim bir aşk bıraktın bana...
Sen bana güzelliği, doğruluğu bıraktın ve bir gün beni arasan aynı yolda bulacaksın.
Senden sonra ayakta durmakta zorluk çektim, farkındasın biliyorum ara sıra yıkıldım. Şimdi ayakta durabiliyorum ama arada seni yanımda istiyorum. Bir arıyor sesini duyuyorum, yüzünü görmesem de rahatlıyorum. Sana bir defa sıkıca sarılmak istediğimi söylüyorum. Dayanamayacağını söylüyorsun. Şimdi sensiz yollardayım,gelmeyeceğini bilsem de beni bulunmayan bir dürüstlükle sevdiğini ve hep seveceğini biliyorum....

Benzer Konular

17 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Taslak Konular
19 Haziran 2014 / By_Dark Cevaplanmış
16 Ağustos 2014 / Misafir5 Cevaplanmış
3 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
15 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük