Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Sayfa 5

Güncelleme: 2 Haziran 2012 Gösterim: 265.243 Cevap: 628
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
21 Mayıs 2006       Mesaj #41
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Sahipsiz Aşk Mektubu

Sponsorlu Bağlantılar
Biliyorum okumayacaksın, ama yine de yazıyorum.
Okumayacaksın, çünkü göndermeyeceğim. Belki masamın
çekmecesinde, belki giymediğim bir gömleğin cebinde
bulacaklar yıllar sonra. Kimi aşk mektubu diyecek,
kimi umut dolu bir mektup... Kimi cümlelerin
içtenliğine bağlanacak, kimi soruların sertliğiyle
irkilecek... Eski bir kâğıt olacak şu an elimde
tuttuğum kâğıt şüphesiz. Bazı harfler okunmayacak,
bazı soru işaretleri de öyle. Kimi sorularım yargı
gibi anlaşılacak. Kimi noktalarım da silinecek.
Bitmemiş cümleler kalacak yıllar sonra, bugün
bitirdiğimi sandığım pek çok hatıradan geriye...

Seni mutlaka merak edecekler. Seni suçlayanlar
çoğunlukta olacak. Benim kendimi suçlayan
ifadelerimden bile bana acıyan çıkacak. Senin güzel
olduğuna hükmedecekler hemen. Güzel değilsen bile
alımlı olduğunda hemfikir kalacaklar. Seni sevdiğimi
tartışmayacaklar bile. Ama senin beni sevip sevmediğin
konusunda birbirlerine girecekler.

Sen okumayacaksın, ama okuyacakmışsın gibi yazıyorum
yine de. Okumayacaksın, çünkü göndermeyeceğim.
Yazdıktan sonra yırtıp atmayı da düşünmüyor değilim.
Yakmak, aklımdaki bir başka çözüm. Ama hayır,
saklayacağım. Okumayacak olsan da kelimelerimi
sevdiğini biliyorum. Sevdiğin için, benim sana
birşeyler yazdığımı hissedeceğini biliyorum. Ben
yazarken içinin ürperdiğini, gülen yüzünün
hüzünlendiğini, konuşan dilinin suskunlaştığını,
aklının karıştığını, kalbinin küt küt attığını
hissediyorum. Belki sırf bu yüzden yazıyorum.
Yazmıyorum da sanki sana dokunuyorum. Sanki kâğıdı
katlamıyor, sana sarılıyorum. Mektubu saklamıyorum da
sanki seni unutmaya çalışıyorum.

Hayır, okumayacaksın. Okumayacaksın çünkü
göndermeyeceğim. Göndermeyeceğim, çünkü adresin yok.
Belki postacıya tarif etsem bulur seni. Ama önce beni
çok iyi tanıması gerek. Benim de onu. Tanıması yetmez
anlaması da şart. Benim de onu. Benim için senin ne
anlam ifade ettiğini iyi bellemesi gerek. Bellemeli ki
seni bulabilsin. Bellemeli ki seni bulmak ayaklarını
yormasın, aklını usandırmasın. Ama göndermeyeceğim bu
mektubu. Okumayacaksın.

Bu mektubu göndermeyeceğim. Çünkü sahibini bilmiyorum.
Seni seviyorum ama kimsin bilmiyorum. Ne yüzünün
şekli, ne sesinin tonu, ne oturduğun evin manzarası.
Hangi vurguyla çıkar ağzından sevgin ve öfken? Hangi
renkleri seversin? Yemek önüne gelince elin gayri
ihtiyari tuzluğa gider mi? Bulmaca çözerken en çok
hangi soruda takılırsın? Büyüyünce ne olacağını
söylemiştin küçükken? Telefon gelince koşar mısın?
Mektup alınca ne hissedersin? Seni korkutan bir kapı
zilinin sebebi olmak istemem.

Hayır göndermeyeceğim. Bu mektubu okumayacaksın.
Çünkü ben ne istediğini bilmeyen biriyim. Ayaklarım
yere sağlam basmaz asla. Kararlılıklarım yoktur, asla
ama asla diyeceğim prensiplerim de. Kalabalıklar
içerisinde kolay seçilmem. Kütüphanelerin en dikkat
çekmez kitabıyımdır. Bazen öyle korkak, bazen öyle
sıradan, bazen öyle ufak tefeğimdir ki...
farkedemezsin beni.

Bu mektubu göndermeyeceğim. Çünkü ben yokum.

Göndermeyeceğim... Çünkü sen de yoksun!

kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
21 Mayıs 2006       Mesaj #42
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Aşkta Yarın yoktur

Sponsorlu Bağlantılar



Ask bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.


Sonra bir perde açılır ve yolculuk baslar. Bu yolculukta artik para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, is, anneler ve korkular yoktur.

Askın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...

Askta yarin yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru islemeye baslar, bilgeleşir.

Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.

Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.

Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde
yasayan kadının çıplak yalnızlığı da.

Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Askın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karısan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabin yazmadığı hakikatlere daha yakinizdir, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, ask varlığın değil, yokluğun acısıdır diye.

Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun asık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...

Ask çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.

Ve sonra ask bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...

İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...

Bazen denizler, kıyılar çeker insani. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez askların sızısıdır bu.

Bu sizi, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanin yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...

İste simdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi.

Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu... Birazdan sabah olacak...
Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, is, anneler ve korkular başlayacak...
Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse ask yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...
Hadi güne hazırlan. Yasadıklarımızı unutmaya çalış. Ask bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarin olacak...

Askta yarin yoktur sevgili...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Mayıs 2006       Mesaj #43
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Seni ne çok sevdim ben. Ne çok gözyaşı döktüm senin için. Geceleri sen yatağında meleklerin kanatlarıyla uçarken ben penceremin önünde senin rüyana girmek için dua ederdim. Bir bakışına, bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için dünyanın bütün çiçeklerini önüne sererdim.

Şiirler, şarkılar, sevgiler içimde tutuşan bir ateş, onun yangınında senin için kül kesildim. Ağır hastalar geceyi zor geçirir. Sabahı bekler kırgın yürekler, hasta umutlar, yalnız ruhlar. Yalnızdı gecelerim. Hastaydı gecelerim. Kan kaybından giden bir yaralı gibi umarsızdı gecelerim. Bir uçurumun kenarına beni taşıyan karabasandı gecelerim. Adına yalnızlık dedim. Sensizlik dedim.. Sen beni bilmedin, beni tanımadın, beni sevmedin.. Bu bir ölümdü, bu bir fermandı .. Bıçak kesmez artık beni, ip asmaz, çeküller yüreğimi taşımaz. Yaşamak mümkün değil, yalnızlık karanlık kapılarıyla üstüme kapandı. Amansız acılar içindeyim.

Ey Sevdiğim.. Ben seni ne çok sevdim. Dünya bildi, bir sen bilmedin. Yalnızlığın diğer adı aşka karşılık almamaktır. Kaçılamayacak kadar yakın, tutulamayacak kadar uzak bir yerdesin.. Benim aşkıma yalnızlık kucak açtı. Senin yokluğuna dokundum, içim yandı. Odamın çıldırtan sessizliğinde sana seslendim. Yankısı döndü dolaştı, senin kapıların bana kapalı. Kendi sesim yine bana ulaştı. Anladım ki beni hiç duymayacaksın.

Sana sitem edemem. Sana kırılamam. Bir tek dileğim var senden, son bir tek isteğim. O da MUTLU OLMAN.

MUTLU OL SEVDİĞİM.. BİRİCİĞİM.. AŞKIM. NEREYE, KİME GİDERSEN GİT YETER Kİ SEN MUTLU OL...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
25 Mayıs 2006       Mesaj #44
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Şimdi nerelerdesin? Bu sefer yazdıklarımın, yüreğimin acısının adresi yok! Satırları yazmakta bile zorlanıyorum. Sen gideli kelime haznem daraldı. Tek başıma kaldım buralarda...
Ansızın dalıyorum, sürekli yollara bakıyorum ve işin acı tarafı gelmeyeceğini de çok iyi biliyorum. Ah Sevgili! Çok hayallerimiz vardı. Hayata dair, aşka dair, ikimizin kaybettiklerine dair. Yazık! Hayallerimiz yarıda bile kalmadı.. Şimdi de mi kadere atılacak suç? "Kaderde var mı?" diyerek!

Sen yoksun ama ben gene sana yazıyorum her günün ardından(!)
Gözyaşlarımı, aşkımı, özlemimi yazıyorum ve sevgili her zamanki gibi seni özlemle bekliyorum. Bensiz üzülme olduğun yerlerde; çünkü ben seni yüreğimde taşıyorum, sensizken bile...

Kimseye söylemiyorum seni sevdiğimi sana bile (!) Çünkü içimde yaşıyorum seni, sen de beni... Bizim aşkımızın kuralı da bu, baştan beri belli..

Ah Sevgili(!) Özledim be seni.. Geleceksin biliyorum ve sabırla bekliyorum. Çünkü seni ölümsüz bir aşkla seviyorum.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #45
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
aşk kağıda dökülmüyor!!
Nasil bir yazgiydi bu, yazani yazdirani belli olmayan? Hangi kader çizgisiydi yollarini kesistiren? Hangi rüzgarlardi o güzel kadini, onun sakin küçük dünyasina getiren? Onu sakin denizlerden sürükleyip firtinali okyanuslara atan? Sirasi miydi bu askin, o ununu elemis elegini asmis, tüm sevdalari sürgünlere göndermisken?

Hangi acimasiz yazgiydi, onu yeniden aynalara baktiran. O aynalar ki, hiç yalan söylemeyi bilmezlerdi. Geçen yillarin birktigi izleri insanin yüzüne acimasizca vururlardi. Azaltamazdi ki kalan saçlarindaki aklari, yüzündeki çizgileri. Küçülüp, eriyordu, o güzel kadinin bellegine kazinmis resminin yaninda. Utaniyordu sevdasindan, askindan. Ona giden yollardaki uçurumlar, engeller büyüyordu. O, giderek uzak ve erisilmez bir tanriça oluyordu. Kâr etmiyordu hiçbir sey; bilge teselliler, kitaplarda okuduklari.

Ister itiraf etsin, ister etmesin, düstügü durumun bir tek tanimi vardi ve o da askti, sevdaydi. Ve o ömrümde hiç böyle sevdalanmamisti. Bu sevda, platonik, romantik gibi kliselere sigmayan bir sevginin ürünüydü. Sözcüklerle tanimlanamayan, gece gündüz her saat, her an onu düsündüren, ona özge bir sevdaydi. Ah, bu yürek degil miydi onu yakan, bu onulmaz sevdalara düsüren. Sevginin o mütis gücünü bu sevda ile ögrenmisti yeniden. Sevdigiyle sadece ayni mekanlarda olabilmenin bile ne büyük bir mutluluk oldugunu, onun sadece telefondan duyulan sesinin bile tüm gökyüzünü maviye çevirebilecegini, karanliklari aydinlatabilecegini bu sevda ile yasamisti. Ve askin insana çilginliklar yaptirabilecegini yeniden ta kaninda hissediyordu.

Asik oldugu kadinla olan en kisa ayriliklar bile ona dayanilmaz geliyordu. Simdi o yine uzaklardaydi. Ve ona olan hasreti aralarindaki mesafeler artikça artiyordu. Üstelik günlerdir ondan haber alamamak kendisini deli ediyordu. Ona merhaba diyebilmek, bir tek sözcük de olsa sesini duyabilmek için her yolu deniyordu. Ama tüm çabalari sonuçsuz kaliyordu. Gece gündüz, her an onu düsünüp ona ulasamamak, korkunç bir izdirapti. Kahrolmaktan baska hiçbir sey gelmiyordu, elinden. Bu griler grisi, mavi yoksunu gökyüzünün altinda çildirasiya özlüyordu o kadini, onun gözlerini, gözlerinin rengini, gülüsünü.

Ayrilik acisiydi bu, kolay degildi üstesinden gelmek. Haykirsaydi sevgisini pencerelerden, bagirsaydi adini sokalara, diner miydi acilari? Yilin son günde yagan karin beyazina dökseydi karanliklarini, aydinlanir miydi içi? Batmakta olan günesin kizilligina, sütmavisi kesilen gökyüzüne çizseydi askini, azalir miydi o kadina olan özlemi? Kalemini kanina batirip ak kagitlara yazsa bu aski, biter miydi hasret?

Bu son ayrilik, onu genç kadina olan sevgisini sorgulamaya zorluyordu. Akli, bu sevdanin, hiçbir gerçekliginin ve geleceginin olmadigini söylüyor; kendisi için hiçbir sey ifade etmedigin, senin sevdana gereksinimi olmayan o kadini neden seviyorsun? diye soruyordu. O ve kalbi akilina karsi inatla direniyorlardi. "Evet, deger", diyordu, "yüz kere, bin kere deger!". Çünkü o kadin yasamindan çiktiginda kendisini tekrar ölü hayatlarin, mavisi ve günesi olmayan günlerin bekledigini biliyordu. "Deger" diyordu, "herseye deger! Ugruna ölmeye, çilginliklar yapmaya, deli divane olmaya, Kerem gibi yanmaya deger!"

Niçin mi? Sadece o kadini görebilmek için, sadece sesini duyabilmek için, sadece güzel gözlerine bakabilmek için, o sicak, o çocuksu gülüsünü yasayabilmek için. Onu görünce heycanlanmak, onunla konusurken toy bir delikanli gibi ne söyleyecegini, ne diyecegini sasirmak için. Onunla birlikteyken, onu düsünürken tüm dünyayi, tüm kaygilari unutabilmek için.

Tektarafli sevdalarin seveni acilara bogabilecegini ta basindan biliyordu ve o acilari ak kagitlara dökerek, siirlestirip, öykülestirerek yenebilecegini düsünmüstü. Ama bunun olanaksiz oldugunu kisa zamanda anlamisti: Gerçek ask kendini yazdirmiyor, kagida dökülemiyordu. Ve o aska tutsak, asik oldugu kadin ona yasak olsa da, aska ihanet etmemek için; insani insan yapan o yüce duygudan yana olmak için; belki de sadece "onu seviyorum, o halde yasiyorum!", diyebilmek için, sonuna kadar direnecekti.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Haziran 2006       Mesaj #46
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İmkansız'a Mektup

Seni düşünüyorum sevgili...
Uykunun huzurlu kollarına kendimi bırakamadığım, yatağımda uykuyu bekleyerek dönüp durduğum gecelerde düşlüyorum seni.
Kelimelerden köprüler kurabilmek, bazen de söylemeden bilebilmek istiyorum seni. Senin kelimelerinde; benim içimin en derininde sakladıklarımı bulmak istiyorum. Dünyaya senin gözlerinden baktığımda; hiç yabancılık çekmeyeceğimi bilmek istiyorum. Yaşamlarımızın o incecik detaylarında bulduğumuz yakınlıkları, aynılıkları paylaşabilmek istiyorum.
“Kimse bilmez, anlamaz nasılsa hepsi bende saklı kalsın” diyerek biriktirdiğim bütün ”az”larımı seninle çoğaltacağımı hissetmek istiyorum.
Benim yaşamım yaşanamayacak kadar karmaşık olmadı hiç. Karamsar ve iç sıkıcı dönemlerim oldu. Hatta kendime acıdığım uzun dönemlerim bile oldu. Karamsar ya da iyimser olmanın sadece bir tercih etme hali olduğunu öğrendim zaman içinde. Somurttuğum da hep zifiri karanlıklar sarmaladı beni. Gülümsediğim zaman hep karşımda parlayan bir umut ışığı gördüm. Sırf bu yüzden sana dair, sadece senin olan gülücükler biriktiriyorum kocaman.
Cevaba ihtiyacı olmayan sorular sormak istiyorum. Soru işaretsiz cümleler düşlüyorum seninleyken.
Bazen kitap gibi kurallı kaideli, olmalı ilişkimiz. Sonra çoklukla bozmalıyız o kuralları.
Çünkü yaşarken kitap gibi olunamıyor bilirsin. Yaşarken her kelime kendi anlamını beraberinde getiriyor. Ancak yaşarken kelimesiz kalmaktan korkuyorum sevgili...
Kelimesizliğin soğuğunda üşümekten çok korkuyorum. Çok kelimem var sana koşmaya can atan. Hiçbirinin sonunda soru işareti, nokta, virgül, ünlem olmasın istiyorum.
Söyle sevgili; sence ben imkansız olanı mı istiyorum?
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
1 Temmuz 2006       Mesaj #47
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Sensiz gecen günlerimi de eskittim. Bunları okumasanda korkma aramıyacağım seni sormayacağım ama seni düşünmeme karışma oldumu.. Seni düşününce hayat daha bir güzel biraz fazla sigara içyorum o kadar.. Neden ayrı olmamıza rağmen sana hala kızamıyorum bilmiyorum kötü birşey de söyleyemiyorum belki hayatıma ayrı bir anlam kattığın kısa da olsa bir bölümünü güzel kıldığın içindir. Herneyse artık yoksun hiçbir şekilde. Belki özlüyorum seni, sesini ama ne kadar salak olduğumunda farkına vardım. Bu aralar kime şöyle bir göz kırpsam oda bana kırpıyor bunun farkına vardım.

Sağol be aşkım ..
Mutlu ol emi beni kısada olsa hem cok mutlu hemde cok mutsuz eden insan.

yolun açık olsun....
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
1 Temmuz 2006       Mesaj #48
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Gözyaşlarımla Sevdim SeniMsn Cry

Seni sevmek ne güzel...ıslak gözyaşlarım var ve artık korkularım var ürkek ceylanların misali..korkuyorum seni kaybetmekten..farklı şehirlerde nefes alan ama aynı sevgiye kosan iki yürek aynı bedende..

Bu zor zamanımda yanımda oldun..belki de gözbebeklerimden süzülen gözyaşlarını senin için akıttım..mutluluktan güzelim gözyaşlarım..seni seveceğim gözyaşlarımın ıslaklığında..ne edersin ne yaparsın aklımda olacaksın..gece kabuslarda uyandığım zaman seni arayacağım..uykularım tutmadığı zaman senin kollarını sarılacağım..Hayalinde yasamayı, dokunmadan sevmeyi, bilmeden nefes almayı ve mutluluklarda ağlamayı ve vuslatın hüzünlerinde beklemeyi öğrendim..her zaman seni bekleyeceğim..kalbimde sevgilerin ve avuçlarımda sana hasretinde biriktirdiğim ıslak gözyaşlarım...Artık seni severken dilim susuyor.Konuşan sadece kalbim..Kalbime bazen de gözyaşlarım eşlik ediyor.Sana olan sevdamı gözyaşlarımı süslüyorum:hasretine ise yarınlarda ansızın çıkıp gelecekmişsin gibi beklediğim umutlarımı ekliyorum...Sana gözyaşlarımı hediye ediyorum..Sana hüzünlerimdeki en güzel mutluluklarımı hediye ediyorum..Aç avuçlarını sevdamın ıslak taneleri düşsün.Kitli gönül kapılarını arala yaralı kalbime..Sana ve senin yüreğine sığınıyorum karanlığı emziren gecelerde..Güneşimi kaybettim senin gülüşlerinde ısınabilir miyim? Karnım aç senin mutluluklarınla kalbimi doyursam kızar mısın? Dudaklarımda ismin, kalbimde sevgin, gözlerimde ise hasretine dökülen sevgi daneleri..Yarın belki de uyanamayacağım yatağımdan..Sana yazdığım son yazıdır belki de:Belki bugün Azrail bana ölüm davetiyesine sunacak..Ve sakın unutma ismimi , cismimi unut ama ne olur gözyaşlarımda büyüttüğüm sevdamı unutma..Gidersem de kalbimi sana emanet ediyorum..Yarın belki de daha güzel olacak..Gözyaşlarımla ıslanan sevgim senin gülüşlerinle ısınacak.Güldüğünde ben senin tatlı tebessümlerindeki en güzel gülüş olacağım..Ağladığında ise toprağa hasret gözyaşın olacağım..Bil ki sabah o saclarını delicesine esen bir rüzgar olursa ; sakın korkma O benim ...Bu gece sana bir sevda kuşu yolluyorum..Seni sevdiğimi kulaklarına fısıldayacaklar...Gözyaşlarımı ise evindeki en güzel çiçeğin bulunduğu saksıya armağan edecekler..Seni seviyorum canım ...Nedensiz sevmelerimdeki en büyük sevdam..kalbim iki kişilik artık...Nefesim ise senin için...
DefectEd - avatarı
DefectEd
Ziyaretçi
1 Temmuz 2006       Mesaj #49
DefectEd - avatarı
Ziyaretçi
EYY! SEVGİLİ

ben ne söyleyimki sana
ayrılığın bu sonbaharında
gözleri yaşlı ağlamakta
ne anlatayım ben sana

günahtır keçiye sığınmak
yapmadığı şeyi
üstüne atmak
ne anlatayım ben sana

anlatamamki sana sevgimi
söyleyemem senin için öleceğimi
ne öleceğim senin için sen kimsin

yeni kızlar buluyorum seni sevdalara yelken açıyorum bu sefer kürek kullanmıyorum.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Temmuz 2006       Mesaj #50
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sen benim mucizemdin. İşte o mucizeye dokunmak aslında seni sonsuza dek kaybetmekmiş…Gece olurdu, seni düşünmekten öyle keyif alırdımki. Bütün gece seni düşünürdum, şarkılar seni hatırlatırdı. Gündüzümde insanlar, mücadele, kavgalar vardı ama gecemde yalnız sen vardın. Bu yüzden gecemi çok severdim. Yalnız sana aitti benim gecem. Yüreğim gibi.. Her gün gibi başlayıp biten. Dağları evi bilen kartalın sevmesi gibi sevdim seni. Omzumda yatan sendin. Bir yanımın yarısıydın. Sana diye gece nöbetlerine durdum. Her söz edene seni sordum. Her vazgeçişimde geri dönüşüm oldun. Bir cesaretim, sen cesaretsiz, ben hükümlü, sen saçlarımın akı..... Dağ beyazım, kor sıcağımdın.....Sen bendin,ben sendim..Gelirdin yanıma sokulurdun… Tüm dertlerden , kederlerden uzaklaşırdım gözlerinin içinde kendimi görürken… Nerden bilebilirdimki o gözlerinin koyu karanlığında bir gün kaybolacağımı ? Umutlarımın, hayallerimin, sevgimin, beklentilerimin, inançlarımın heba olacağını ? Sana ait gecelerimin bir bir yok olacağını? Nerden bilebilirdim ki ; o seyretmeye doyamadığım kara gözlerinde, kara bir ölümün beni beklediğini ? Artık özlenilmek değil unutulmak için işliyor saatler...
Kapkaranlık bir gecenin kollarında , tenimde kokunla dalıyorum bu yalnız geceye....Sen , sonsuza dek yoksun artık. Varolduğuna dair tek kanıt tenimdeki kokun..Ne gözlerindeki aşk dolu kıvılcımlar , ne bekleyiş içindeki sessizlikler , ne tenlerimizin şehveti , ne senin inlemelerin , ne fısıltılar , ne yalvarışlar , ne acılar...Hiçbirisi olmamış gibi yaşayacağız. Benim adına aşk dediğim ama senin asla inanmadığın , bende arkanda bıraktığın , yalnızlığa terk ettiğin tüm duyguları rafa kaldırıyoruz artık....ve SON SÖZ
Sevgide hayranlık vardır..Baktığı zaman insan sevdiğiyle, gurur duyar hem kendisiyle hem de değer verdiği bu eşsiz insanla.. Sevgide şeffaflık vardır.. Bütün roller ve giysiler sahnede bırakılır ve aşk sahnenin arkasında tertemiz bir şekilde yaşanır..İspatlama korkusu olmaksızın.. Kendine güvenin en güçlü hissedildiği ortamdır aşk..Sonra da karşıdaki insana güven tabi ki ..Güvenmeden sevilmez..Ben severimde kıskanırımda masalları çok etkisiz artık..Biz yeni çağın saf aşk savunucuları inanmıyoruz bu palavralara.. Aşıksan karşındaki insanı sanki ezelden beri tanıyor gibi güvenirsin ona da verdiği kararlara da..
Aşkta tereddüt olmaz..En başta hissedilmişse eğer hüküm verilmiştir..O aşk gerçek değildir..
Kafaya takılan her sorunun bir cevabı vardır gerçek aşklarda..Asla bir çarkıfelek değildir..
Tahmin hakkı yoktur çünkü tahmin edilecek bir cevap zaten emin değildir..Aşkta emin olunmadı mı zaten o sağlam bir temel değildir....

Benzer Konular

17 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Taslak Konular
19 Haziran 2014 / By_Dark Cevaplanmış
16 Ağustos 2014 / Misafir5 Cevaplanmış
3 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
15 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük