Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Sayfa 9

Güncelleme: 2 Haziran 2012 Gösterim: 265.511 Cevap: 628
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #81
arwen - avatarı
Ziyaretçi
ŞU ANDA SAHİP OLDUĞUM TEK ŞEYSİN.SENİ DÜŞÜNMEK BENİ YAŞATMAYA YETİYOR.GÜNLERİMİ SENİ DÜŞÜNEREK AVUTUYORUM. BANA AİT DEĞİLSİN. SENİ TUTAMADIM, SAÇLARINI OKŞAYAMADIM, TENİNİN SICAKLIĞINI HİSSEDEMEDİM, DUDAKLARINI ÖPEMEDİM AMA BUNLARI DÜŞÜNMEK, HAYAL ETMEK KALBİMİ DOLDURMAYA YETİYOR. SENDEN VAZGEÇMEYE YEMİN ETTİM, ADINI ANMAYACAĞIMA DAİRYEMİN ETTİM VE MANTIKEN SENDEN VAZGEÇTİM. ÇÜNKÜ BANA ACIDAN BAŞKABİR ŞEY VEREMEZSİN BANA AMA İÇİMDESİN KALBİM DEVAMLI ADINI ANIYOR VE BEN DIŞARIYA VURAMIYORUM, ÖLSEMDE VURAMAM .
DÜŞÜNCELERİMİ ETKİLEMEYİ BAŞARDIN VE KENDİNİ KALBİME KABUL ETTİRDİN.SENİNLE GEZDİM,SENİNLE GÜLDÜM, SENİNLE AĞLADIM. EVET HERKES İÇİN SEVİNDİRİCİ FAKAT BENİM İÇİN ACI BİR GERÇEK. "SENDEN VAZGEÇTİM". SEN BUNU ANLAYAMAZSIN, BENİM İÇİN ACI OLSADA BENİ SEVENLERİ DÜŞÜNEREK SENDEN VAZGEÇİYORUM VE HAYATA YENİDEN DÖNÜYORUM

Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #82
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
En güzel beraberlik seninle olmak diyorum, nasıl en korkunç yalnızlık sensiz olmaksa... Biraz önce buradaydın. aradan geçen zaman henüz kokunu bile dağıtamadı. Oturduğun koltukta ağırlığının izi duruyor. Dokunduğun her yerde sıcaklığın var, baktığın her şey de aydınlığın.

Sponsorlu Bağlantılar
Gittin mi? Ben şimdi yalnız mıyım? Duvarlar üzerime yıkılıyor, yüzümde

parçalanıyor aynalar, resim çerçeveleri. Tarifi mümkün olmayan bir boşluk içindeyim. Gözlerim kapıda, belki yine gelirsin diyorum. Uzaktan ayak sesleri geliyor. Sen değilsin gelen biliyorum, ama yine de bir ümit var içimde vazgeçemediğim.

Bir sigara yakıyorum ve seni arıyorum dumanın havada çizdiği şekillerde.

Sonra ne yapacağını bilmeyen ellerime bakıyorum bir zaman. Ellerim hala
ayrılırken ellerine temas etmenin hazzı içinde şaşkın ve kararsız.

Oysa , o ellerle şimdi şiirler yazabilirim senin için, sana yokluğumun
dayanılmazlığını anlatabilirim.

Zaman hayli ilerledi. Evine varmış olmalısın. Kulağım telefon sesinde. Beni
aramanı bekliyorum. Telefonun her çalışında umutla uzanıyor ellerim ahizeye.

Oysa hep bir başkası çıkıyor karşıma. Kahroluyorum. Senden başkasının
varlığına değil, sesine bile tahammülüm yok artık. Ağır dayanılmaz saatler geçiyor. Nihayet senin sesin telefonda. Beni anlayan, o özlemli kısık sesin.

derken bile yüreğimi heyecanla dolduran, kanımı tutuşturan
sesini işitmenin sevinci sarıyor her yerimi. Hiç bitmesin istiyorum konuşmamız.

Senden başka bir şey düşündüğüm yok, dünya umurumda değil. Konuşuyor konuşuyoruz ve diyorsun. Sana düşündüklerimi söyleyemiyorum. diyemiyorum.

Boğazıma bir şeyler düğümleniyor. Ellerimde soğuk, hissiz bir aletle
yapayalnız kalıyorum. Biraz önce sesini bana ileten telefona düşmanım şimdi.

Hırsla ve kinle bakıyorum bir zaman.

Sonra sevdiğin bir plağı çalmak geliyor aklıma. Birden seviniyorum.

Her şeye rağmen yine seninleyim, ne iyi. Beşinci senfoniyi dinliyorum.

Odayı orkestranın güçlü, tanrısal sesi dolduruyor. Hiç ayrılmadığımıza
ve ayrılmayacağımıza inanıyorum. Yüzyılların ardından bir Beethoven
sesleniyor, isyan ediyor zamana. Ve sonra bir başka plakta Schumann
ağlıyor, ben ağlıyorum, uzaklarda sen ağlıyorsun. Aşkın ve sanatın
ölümsüzlüğüne bir kere daha inanıyorum.

Artık seni sevdiğime pişman değilim.
mc_wanger - avatarı
mc_wanger
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #83
mc_wanger - avatarı
Ziyaretçi
onu ben okulda tanıdım aşkımı ona tam şöyluyecektim ki bi arkadas ben den önce davramışşş allahım ya o beni sevmiyor dusuncesine kapılmıştım ama ne olursa olsun sevecektim onun yanından hiç ayrılmıyordum anlamadı daha halen ama ben ona anlattacaktım ve arkadasımdan ayrıldııı oleyyyyyyyyy Msn Grin hemen ben çıkma teklifi edecektim kiiii ya kabul etmezse dusuncesıne kapıldım ama öleisye sewiyordum gözum başka kız görmuyordu sonra okullar açıllınca yinnneee o kız yineee gözum hep ondaYDI SEWİYORUM YAAAAAAA
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #84
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gözlerine baktığım zaman susmanın bir sebebi olmalı. Bana kendini anlat.

Korkularını, dileklerini söyle bana. Aşktan ne bekliyorsun? Dostluk mu? Al,
istediğin kadar..Yüreğimi apaçık önüne seriyorum işte! Orada sevdiğin, istediğin ne varsa al, senin olsun. Sana arzularımın ötesinden sesleniyorum.

Aydınlık! Sen en güzel aydınlık! Bizi bırakma.

Kalplerimizde girmediğin köşe kalmasın.

Çek, kurtar bizi insan yaratılışımızın korkunç karanlığından. İçimizde, ta derinlerde kükreyen o vahşi hayvanı sustur. Düşüncemizi tırmalayan o kanlı pençelerden kurtar bizi. Unutulmuşların dünyasında biz unutmak istemiyoruz.

Hadi sevdiğim sen de aç yüreğini. Dostluğun o ölümsüz ışığı dolsun içine.

Saçlarımı okşadığın zaman, annemin eli sanmalıyım ellerini. Dudaklarından yalnız aşkın hazzı değil, dostluğun doyulmaz içkisini de içmeliyim. Bana önce insanlığımı öğret, bana unutmamayı öğret. Seni hiç unutmak istemiyorum.

Bilinmeyen içkilerin en zevk dolu şarhoşluğunda yaşayalım seninle.

Kurtulalım bu korkulardan, bu çaresizliklerden.

Beni hiç unutmayacaksan sev, usanmayacaksan sev.

Birlikte yaşayacağımız her dakika ömrümüzün bir yılına bedel olmalı.

O dakikaları hatıraların sonsuz mezarlığına gömeceksek hiç yaşamayalım.

Önce zamandan kurtulmalıyız öyleyse, önce zamandan kurtulmalıyız. Birbirini yenilemeli saatlerimiz. Yarın bu günü aratmamalı. Yerçekiminden kurtulurcasına aşmalıyız zamanı seninle. O zamanı, o dost zamanları.

Bana dediğin an; mesafeler de anlamını kaybetmeli. Yolları dakikalarla, günleri kilometrelerle ölçmeliyiz. Beraberliğimiz, bütünlüğümüz hiç bitmemeli.

O hiç sönmeyen dostluk ateşinin çevresinde hep böyle elele, dizdize olalım.

Ne yağmur söndürmeli o ateşi ne rüzgar. Yüreklerimiz hep böyle ışıl ışıl
olmalı alevlerinde.

Hadi sevdiğim, sen de aç yüreğini. Bana kendinden bahset. Hep ben ol,
durmadan ben ol istiyorum. Dudaklarım kurudu bak! Bir yudum su ver
güzelliğinin pınarından. Acıktım dersem iyiliğinle doyur beni. Üşüyorsam;
yalnız dostluğunun ateşinde ısınsın ellerim.

Benim olma demiyorum. Ama önce ben ol. İnan, ben hep senin olacağım,
baştanbaşa sen olduğum için.

Aşkta kaybettiklerimizi dostlukta tamamlayalım.

Gel aydınlık bizi bekliyor...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Temmuz 2006       Mesaj #85
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
nefretimsin

Bir Mektup,

Sana bir mektup yazmak
istedim, okumadan
hislerimi duygularimi anlayabilecegim bir
mektup..
Belki bana olan kinin
dahada artacak, yada belki..
belki beni anlyacaksin bu mektupla..

Bu mektubu senden baskasi anlamayacak, nasil anlasin
benim hissettiklerimi hissetmiyorsa?
Benimkide laf,
bu mektubu senden baska
herkes anlayacaktir cunki
beni anlamayan bi sen
varsin bu dunyada..
Hersey daha guzel
olabilirdi biraz caba sarfetseydin, ama nerde
sende o yurek?!?
Zevklerim bile degisti
sayende..
Senin sevdiklerini bende
sevdim, seni uzenleri sildim kitabimdan!
Nerden bilecektim herseyin
boyle olacagini? Bilseydim gonlumu sana verirmiydim?
Beni incitmene izin
verirmiydim?
Gozumdeki yaslar bile
senden sikayetci..
Dunyada ugruna gozyasi
dokecek o kadar mukemmel
insan varken zavalli
gozlerim senin icin agliyor!
Ne kadar aci, ne kadar
kotu bir durum..
Ama olsun be delikanlim,
benim gozlerimde senin icin aglasin..
Belki bu yaslar seni
degistirir gunun birinde..
gecte olsa..
Aslinda hicbirsey icin hicbirzaman gec olmaz,
yeterki beni anlayacagin
gun gelsin.. Gerci beni anlamasanda olur,
kendini anlasan kendini
tanisan benim icin yeterde artar..
Seni tanidikca cok sey
kazandim,
insanlari tanidim,
hayati tanidim..
ama seni tanidikca kazandiklarimdan cok kaybettiklerim oldu,
insanlara olan guvenim
mesela..
Oysa ne kadar mutluydum
seni tanimadan once,
hersey cok guzeldi..
Asla birini sevmem derdim, dertsiz basimi derde sokmam derdim..
Sen hayatima girmekle en
buyuk hatayi yaptin,
sen-sakrak bir delikanlıyı yasayan bir olu haline getirdin..
Mutlu musun bari eserinle? Istedigin bu muydu?
Baskalarinin cektirdiklerinin intikamini
neden benden aldin?
Neden beni kendine asik ettin? neden?!?
Herseye ragmen gulumsuyorum, Rabbim insanlara cekemeyecegi cile vermez biliyorum..
Birgun gelecek senide unutacagim.. Adini bile anmayacagim!
Hayat boyle iste..
Sevmek, sevilmek, unutmak, unutulmak..
Hepsini yasar insan,
hem sever hem sevilir,
ve gun gelir unutur,
belkide unutulur..
En acisida bu olsa gerek; UNUTULMAK!
Gun gelecek bunu sende yasayacaksin,
o gun beni anlayacaksin..
Bu delikanlıya bu acilari ne hakla cektirdim diye soracaksin kendine.. Bende o gunu bekleyecegim ve seni o
gun yine affedecegim..

Seni sevdigimden ,seni istedigimden degil, senden intikam alabilmek icin..
cunku;

AFFETMEK
EN BUYUK INTIKAMDIR!!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Temmuz 2006       Mesaj #86
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dün bir şiir daha yazdım senin için.
Önce tuttum karşıma oturttum seni, konuşturdum, güldürdüm, ağlattım.

Her halin hoşuma gidiyordu.

Kadındın, ama önce insandın.

Güzeldin, ama önce iyiydin. Elbette seni yazacaktım, senin için yazacaktım.

Bana diyorlar.

Bir insana denir mi?

Benim yaşamam ve şiirim birbirinden ayrı şeyler değil ki !

Yaşarken şairliğimi yaşıyorum ben.

Yürürken, konuşurken, sevişirken hep şairliğimin içindeyim, o da benim içimde.

Birbirimizi tamamlıyoruz durmadan.

Sen hiç denize baktığın zaman bir orman gördün mü?

Dağların gökyüzüne en yakın olduğu yerde yeraltı nehirlerini düşündün mü hiç?

Öpüşürken, sevişirken açların, yoksulların yüreği çarptı mı sende?

Güldüğün zaman Afrika `da isimsiz bir zenciyi hatırlayıp, onun büyük acısını duydun mu derinden?

Senin o güzel gözlerin bende yalnız seni görüyor.

Seviyorsan beni seviyorsun, beni istiyorsun benden.

Oysaki ben sende bütün insanlığı, güzelliği seviyorum.

Al gözlerimi de kendine bir benim gözlerimle bak.

Gör, ne kadar erişilmez, ne kadar yüce olduğunu.

Her maddenin bir atomu olduğu gibi bir şiiriyeti de vardır.

Bilgin atomu parçalayan, sanatçı ise şiiriyeti bulan, işleyen ve onu sanat haline getiren insandır.

Şiir bir köprüdür madde ile ruh arasında. Şiir güzelliğin en yoğun
ifadesidir ve nefes alışıdır duygularımızın.

Atom gücü, elektik gücü gibi bir de şiir gücü vardır dünyada.

Sanatçı bu gücü ellerinde tutan kimsedir işte. Onu şiir, müzik, heykel ve resim haline getiren mutlu kişidir o..

Her zaman, her yerde söylemişimdir. diye.

Yazmamı bana çok görmeyin....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Temmuz 2006       Mesaj #87
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aylar sonra bugün yine tıpkı beni bıraktığın günkü gibi aynı şarkıyı koyup teybe bir sigara yaktım.Bu kez yağmur yağıyordu dışarıda ve ben yine camın kenarında aylar sonra bugün beni bırakıp gittiğin günkü acıyı duyumsadım içimde.Yağmur vardı dışarıda bu kez açık bıraktım pencereyi,bıraktım damlalar dilediğince ıslatsın beni ve kalemimden aylar sonra bugün yine senin için dökülen sözcükleri...Sigaramdan derin bir nefes çektim içime sen burada olsaydın kızardın bana 'içme şu zıkkımı' derdin.Dışarının soğuğu buğulandırırdı arabanın camlarını.Ben kucağına uzanırdım,sen saçlarımı okşardın.Bak aylar geçti bebeğim hani o hiç ayrılmayacağımız günler vardı ya işte onlar hiç gelmedi!Günlerce,gecelerce bekledim,ne yağmurlar ne baharlar eskitip bekledim ama gelmedi!Aylar sonra bugün yine senin için bu satırları yazarken güneş açıverdi kapkaranlık gökyüzüne.O bizim aşkımızın üzerine hiç doğmayan güneş aylar sonra bugün yağmurların ortasına doğuverdi işte.Birazdan gökkuşağı da çıkar belki o benim sensizliğimin karanlığını aylardır aydınlatamayan gökkuşağı bu yağmurlu kış gününün karanlığını aydınlatabilir belki.Neden beni bırakıp gitmiştin sanki?Oysa daha söyleyecek öyle çok şeyim vardı ki sana içimdeki sonsuz aşkıma dair...

Hiç görmedin senin için akan göz yaşlarımı,hiç bilmedin seni düşünürken nasıl dalıp gittiğimi!Hiç hissetmedin çöl ortasında vadiyi özler gibi seni özlediğimi.Unutmaya çalıştım unutmadım SEN,UNUTAMADIĞIMSIN...
SweeT-DeWiL - avatarı
SweeT-DeWiL
Ziyaretçi
26 Temmuz 2006       Mesaj #88
SweeT-DeWiL - avatarı
Ziyaretçi
SEVGİLİYE MEKTUP

kurusa yapraklar dursa akarsular
ben şair olsam sen şiirlerimde mısralar
adını yazsam satır satır
sultanım olsan bütün asır
tüm insanlık şahid olsa
kuşlar aşkımızı kıskanır
her köşede senin adın
her rüyada sen ve aşkın
her saniye aklımdasın
bir tanecik tek aşkım

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Temmuz 2006       Mesaj #89
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu iklimi sevdim sevgili. Eylül ya bu; orda da güzel, bur da bir başka. Doğa kabullenmiş yeniden uyanmak üzere uyumayı bir süre, hazırlanıyor işte kara bir kışa. Ben hüzün insanıyım, bu besbelli de, nedendir bilmem böyle bir son buluşta sevinişim benim. İnandığımdandır belki de yeniden doğacağına.

Biliyor musun, nazlanıyorum dokunmaya denize. Üşüyeceğimi düşünüp, bana kıyamayacağına getiriyorum olayın bir ucunu da. Ben bu iklimi sevdim sevgili, sevdim sevmesine de; gel gör ki, o sevmesin beni diye, yağıyorum elimden gelen her şeyi, sevip de alıkoymasın diye. Önce saçlarımı darmadağın toplayıp tepemde, ojelerimi çıkararak koyuldum işe. Düşünmeden, elime geçen ilk şeyleri giymeye başladım üzerime ve vazgeçemediğim tüm takılarımı koydum bir kenara. En ilginç olanı da ne biliyor musun sevgili, her seferinde kendimi bir kez daha sevdiğim aynaya bakmaz oldum.

Bir yanan meltem rüzgarı değerken tenime usul usul, burnumda yosun kokusu ve ben bir kar tanesinin saflığıyla yere düşmeyi bekliyorum salına salına. Şehrimin caddelerinin kimsesiz kalabalıklarını mı özlüyorum, kaçıyor muyum bu iklimin beni benden alışına alışmaktan anlayamıyorum ama bana yaraşmaz buralar öyle uzun zamanlar bilirim. Bilirim bu sakinlik koparır beni yaşamımdan, yaklaştırıp da kendime.


Saatlerce çiçek tohumları topluyorum bahçeden; akşam sefası, top kadife, aslan ağzı ve daha adını bilemediğim bir sürü renk renk çiçek, büyütüp sana hediye edeceğimi hayal ederek. Ve hepsine birer isim koyarız diye geçiriyorum içimden, gözlerim parlıyor. İşte böyle böyle oyalıyorum kendimi sevgili.

Rüzgarın karşısına dikildiğim zamanlarda, sen şefkatle izleye duruyorsun öylece dalgalanan saçlarımı. Ve sesin yankılanıyor ağızlardan çıkan her sözde. Deniz gözlerinden çalıyor, ay yüzünden geceleri sevgili. Sen bana bakma sevgili, bakma; eğer istesen, inan, ben de senin baktığın yerdeyim.

Gülen bir güne kavuşmayı bekleyen bir gecenin tam orta yerinde, alacakaranlık bir zamandayım yine sevgili. Ve griye çalıyor tüm beyazlar, ki karaları göremiyorum, Allah'tan gece rengi. Alışılmış bir hüzne bulanmışım yine.

N’olur yumma gözlerini sevgili, çağırdığım bu güneş ısıtmayacak beni. Aç avuçlarını da, içlerini öpmeyi özledim. Gülümse n’olur, açarım o zaman ben yüzünde. Ah sevgili, unutma beni...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
1 Ağustos 2006       Mesaj #90
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
isimsiz Melek

Gözlerini açmak için büyük mücadele etmesine rağmen henüz gözlerini açamıyordu. Nerede olduğunu ve kendini görmek istiyordu. Vücudu yeni şekillenmiş, artık bir bebeğe benzemeye başlamıştı. O dünyaya gelmeye hazırlanan, annesinin karnında mutlu mesut büyüyen bir cenindi. Kızdı ve isminin ne olacağını çok merak ediyordu. Arada bir ellerini hareket ettiriyor, bacaklarıyla neler yapabileceğini hesap etmeye çalışıyordu. En çok içinde bulunduğu yeri merak ediyordu. Kimi zaman sesler duyuyor, kulak kabartıp bu anlamadığı seslerin ne olduğunu dinliyordu. Acaba nasıl bir yerdeydi, ah gözlerini bir açabilseydi görebilecekti.

Yavaş yavaş sıkılmaya başlıyordu bulunduğu yerden. Henüz ismi koyulmamış minik kız bebeği bir an önce dışarı çıkmak istiyordu. O seslerin sahibini, annesini görmek istiyordu. Bazı zamanlar bulunduğu yerin üzerinde gezen birşey farkediyordu. Herhalde annesinin eli olmalıydı. Onu farkettiği anda heyecanlanıyor, henüz yeni çalışmaya başlayan kalbi küt küt atıyordu. Farklı birşeyler hissediyordu, sanki bir tutku, sanki değişik duyguların karışımı vardı annesinde.. Ah annesini bir görebilseydi..

Yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Anlaşılan artık zamanı gelmişti. Sonunda son zamanlarda oldukça fazla sıkıcı olan bu mekandan kurtuluyordu. Sonunda annesine kavuşabilecek, gözlerini açabilecek ve onu görebilecekti. Feryatlar eşliğinde bulunduğu yerden biraz daha ilerledi. Sert iki el onu bacaklarından tutup hızlıca çekti. Annesi öylesine bağırıyordu ki, kulakları acıdı. Ne olduğunu bile anlayamadan soğuk bir alana çıkmıştı. Sıkıcı yerde onu saran sıcak su bile yoktu. Sert eller hızla poposuna vurup, onu salladılar. Halen gözlerini açamamıştı, sadece bağıran annesini ve sert elli bir kadını hissedebiliyordu. Daha fazla dayanamayıp ağzını açarak oda " Anne ağlama.. Lütfen ağlama.. " diye bağırmaya başladı.

Üşümüş ve dinlenmiş bir halde kendine geldi. Kollarını ve ayaklarını oynatamıyordu. Anlayamadığı birşeye onu sımsıkı sarmışlardı. Aniden iki el bulunduğu yerden isimsiz miniği aldı ve kucağına yerleştirdi. Yüreği yine küt küt atmaya başlamıştı. Bir zamanlar sadece hissedebildiği o sevgi dolu, tutkulu eller onu alıp yumuşacık bir yere yerleştirmişti. Kendini alan kişinin annesi olduğunu çok iyi biliyordu. Annesini mutlaka görmeliydi.. Yavaşça gözkapaklarını kaldırmaya çalıştı. Koyu lacivert gözleri ufacık açılmıştı. Sislerin çekilmesinden sonra hayal meyal annesini gördü. Yaşlı gözlerle kendisine bakıyordu. "Acaba annem neden ağlıyor ?" diye düşündü. Herhalde kendisinin geldiğine çok sevinmiş olmalıydı. Soğuk nedeniyle annesinin göğüslerine başını yasladı. Annesinin kalbide tıpkı onunki gibi hızlı hızlı atıyordu. " Canım annem, biricik annem " diyerek tekrar bağırmaya başladı. Annesi yavaş ve şefkat dolu hareketlerle minik bebeğinin ağzına göğsünü verdi. Sonra uyumasını bekledi..

Sırtına giren buzdan bıçaklarla uyandı isimsiz minik bebek. Üşüyor ve titriyordu. Fakat hala annesinin kollarındaydı. Başını annesinin göğsüne iyice yasladı. Annesi bu soğukta nereye yürüyordu acaba ? Bir beşikte sallanırcasına, annesinin kucağında ilerlemeye devam etti. Çok uykusu vardı, eğer soğuk canını yakmasaydı bu şefkat dolu sıcak kollarda hemen uyuyabilirdi. Asla burdan ayrılmayacağım diye düşündü. O büyüyüp, abla oluncaya kadar hep annesinin kucağında kalacaktı. Böylesine sevgi dolu sıcacık yerden kim ayrılırdı ki.. Öylesine seviyordu ki annesini, konuşmayı öğrendiğinde ilk onun adını söyleyecekti. Şimdiye kadar görmediğine göre, galiba zaten babası yoktu, yada onu merak etmemişti. Hiç önemli değil diye düşündü, bu sıcak kucağa sahip, gözüyaşlı annesi onun için yeterdi..

Annesi durdu. İsimsiz bebek gözlerini açıp etrafa baktı. Ama heryer karanlık olduğundan hiç bir yeri göremedi. Neden durdu acaba annem diye düşünürken, yüzüne garip duygularla dansetmiş, ılık ve tuzlu bir damla düştü. Annesi, gözlerinden minik bebeğin yanağına damlalar damlatıyordu. Neler olduğunu anlayamıyordu, annesi neden ağlıyordu? Gözlerini kapattı. Göğsüne bir kağıt parçası sıkıştırıldı. Yanaklarında annesinin dudaklarını hissetti. Soğuktan çatlamış olmasına rağmen, tutku ve sevgi kokan dudaklar, isimsiz minik kızın yanaklarından yumuşakca öptü. Bu öpücüğü asla unutmayacaktı. Yaşadığı günlerde hissettiği en güzel duyguydu. İtinayla ve yavaşça yere bırakıldığını farkettti. " Hayır , hayır anne bırakma beni kucağından " diye haykırmaya başladı. Sıcacık ve sevgi dolu kucaktan, soğuk ve sert mermet bir zemine koyulmuştu. Hala haykırıyordu. Annesinin kucağından inmek istemiyordu, üstelik çok üşüyordu. Annesi arkasını döndü, bir kaç adım attı. " Anne, ne olur gitme, anneciğim lütfen beni bırakma! " diye son sesiyle tekrar haykırmaya başladı. Annesi durakladı. Geri döndü. İsimsiz bebek yavaşça sustu. Gelip tekrar kollarına almasını bekliyordu. Fakat annesi gelmedi, tekrar arkasına dönüp, feryatlar arasında hızlıca uzaklaşarak, gecenin, soğuğun ve merhametsizliğin karanlığında kayboldu..

Ne kadar ağlayıp haykırdığını bilmiyordu. Tek hissettiği soğuktu. İliklerine kadar üşüyor ve bir taraftanda belki gelir diye annesini çağırıyordu. Hareket etmeye çalıştı, belki kalkıp annesinin arkasından koşmalıydı. Fakat kollarını ve ayaklarını sıkıca bağlayan beyaz bezden dolayı hareket edemiyordu. Hareket etse bile koşmayı bilmiyordu ki.. Ama annesi için hemen öğrenebilirdi belki ? Soğuğun etkisiyle ayaklarını hissetmemeye başladı. Çırpınmaya çalışan kollarıda yavaş yavaş kayboluyordu. " Anneee.. " diye tekrar haykırdı. " Anneciğim neden beni bırakıp gittin, anneciğim yok oluyorum.. anneciğim lütfen gel beni al.. " haykırmaları boşunaydı. Gecenin ilerleyen saatlerinde haykırmalarına sadece sokak köpekleri yanıt veriyordu. Artık kollarınıda kaybetmişti. Ayaklarım, kollarım ve göğsüm neden kayboldu acaba diye düşündü. Annesizlikten olsa gerekti. Annesi onu bıraktığı için yavaş yavaş kayboluyordu. Yok olacağını, soğuk çenesine ilerleyince farketti. Artık hiç birşeyin anlamı kalmamıştı. Doğru düzgün düşünemiyordu bile. Neden buraya bırakılmış, neden terkedilmişti ? Henüz ismi bile koyulmadan, ne günah işlemişti ki ölüm cezasına çarptırılmıştı ?..

İsimsiz minik kız bebeğinin bırakıldığı cami avlusunda, sabah ezanları çınlamaya başladı. Bir bebeğin annesine " Geri dön anne " haykırmalarının, ınga sesine dönüştüğü yürek parçalayıcı serenat, Allahu Ekber seslerine karıştı. Martılar, sokak köpekleri, hiçbiri bu sahneye dayanamamış, son sesleriyle ağlıyorlardı. Minik bebek gözlerini kapattı. İki damla çıktı gözlerinden. Biri gözpınarının hemen yanında, diğeri ise yanağında donmuştu. Gözlerini son kez kapattı. Bir daha görmek istemiyordu. Ezanla beraber, miniğin seside kesildi. Bir mum alevi gibi yavaşça sönmüştü. O artık ruhları sıkan ve dünyanın sonunu hazırlayan siyah renkteki merhametsizliklere lanet eden, vicdansızlığa tutsak edilmiş bir melekti..

Benzer Konular

17 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Taslak Konular
19 Haziran 2014 / By_Dark Cevaplanmış
16 Ağustos 2014 / Misafir5 Cevaplanmış
3 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
15 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük