Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Sayfa 19

Güncelleme: 2 Haziran 2012 Gösterim: 277.718 Cevap: 628
Ayperisi - avatarı
Ayperisi
Ziyaretçi
7 Kasım 2006       Mesaj #181
Ayperisi - avatarı
Ziyaretçi
Adı hüzün olsun bu gerçeğin.
Ayrılığın tekil sızısını hissetmenin
Sponsorlu Bağlantılar
Ve senden sonraki yaşantımın,
Adı hüzün olsun!

Öteki renklerini aldığın,
Tek mevsimlik dünyamın,
Ve senden bana kalanların,
Rotasız başlayan yolculuğumun,
Her limanda yüzleştiğim sensizliğin,
Adı hüzün olsun!

Bir türlü gelmeyen geleceklerin,
Bir yarısı sende kalan geçmişin,
Ve her gün biraz daha kaybolan iyimserliğimin,
Adı hüzün olsun!

Gittikçe tuhaflaşan tavırlarımın,
Azalan ideallerimin,
Alışkanlık haline gelen sıradanlıkların
Birbirine benzeyen her günün
Adı hüzün olsun!

Aklımda kalan şarkı sözlerinin,
Anılarını sakladığım kirli odamın,
Yağan yağmurun,
Cama dayanmış soluk yüzümün,
İçimde ağlayan çocuğun,
Adı hüzün olsun!

Artık gelmeyeceğine olan inancımın,
Eksik yüreğimin, göremediğim renklerin,
Sensizliğin, yarım kalmışlığın,
Adı hüzün olsun!

Değişmeyen şeylerin,
Aynı filmin tekrarına benzeyen rüyaların,
Sadakatini elden bırakmayan gönlümün,
İçimdeki yalnız şairin, bu yaşantının,
Ve bu şiirin adı hüzün olsun!


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Kasım 2006       Mesaj #182
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
darkangelhyposynezy5ar0

Sponsorlu Bağlantılar

Bata çıka çamurlara,aldırmadan yalınayaklığıma,atıldım yittiğin denizlere...
Gözlerim mi görmez olmuştu seni,yoksa gerçekten gitmiş miydin denizaşırı başka başka şehirlere?
Ayırt edemedim ilk düştüğümde...

Dalgalara kafa tuttum,attım kulaçları bedenim boyu...Ufuktaki sen miydin?

Sana sarhoşluğumla yuttum suları,boğazımı yaktığını hiç önemsemeden.Asıl yanan sol yanımken,asıl yutkunduğum yalnız gecelerden kalma iç çekişlerimken...tek önemsediğimdin

Göz alabildiğine mavilikler içinde,tepemde uçuşan martılar,gün ışığı alnıma vururken,
Sular ardında bıraktığın köpüklere tam da yetişmişken ben...
Vurgun yedim en zayıf yerimden!!!

Kaç deniz ötedeydin,kaç mil uzaklıkta...Kim bilir bakarken kaybolduğum gözlerin şimdi hangi maviye dalmakta...

Sularını aşmaya mecalim kalmamış,tıkanıp kalmışım orta yerinde maviliklerin
Kimse kurtarmaya bile gelmemiş...

Aylar önce götürmüş seni bu derinlikler,
Bense kulaçlar önce yitirmişim nefesimi...
Gözlerin deniz,yüreğin derinmiş meğer
Nicedir renkten saymıyorum maviyi,anlamsız sen yoksan eğer...

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #183
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Şiraze’den Şiraze’ye Saklı Mektuplar…

birgün’dü
birgün’ün bir günüydü, yazıldı
.......
Yolun sonu hayat. Yolun başı hayat. Yol boyu hepten hayat. Sıkışıp kaldım şiraze. Diyorum çoğu zaman göklere dönüp yüzümü “emanet çok ağır.” Büküldükçe bükülüyorum şiraze. Çatlayan ellerim acıyor. Tırnaklarım acıyor. Saçlarım, kaşlarım, kirpiklerim acıyor. Kanıyorum gün boyu. Nasıl olayım işte, bunca sıkışmışlığın arasında heyhat’ım şiraze
Düşünüyorum çok zaman, “hayat üzerine kaç cümle kurdular” diye. Cümleler de hayatın kendisi de, hayattan olmayan bir ben miyim ne? Bul beni şiraze. Daha girmeden karanlığa tüm aydınlığımı yuttum. Başıma bir ayla takıp, olamayacağım her ne var ise el ettim. Bul beni şiraze. Gözümden tut, dilimden…
Bazen gecenin en sessiz anında göğe bir merdiven dayayıp çıkmak geçiyor içimden yukarılara. Aşağıda hayat. Yukarıda hayat. Aşağı yukarı hepten hayat şiraze. Tutup askıya asamıyorum. Dolaba koyup saklayamıyorum. Sandığa kilitleyemiyorum. Kilit üstüne kilit vuramıyorum. Şiraze, ben en var halimle yok olmanın telaşındayım. Dünyanın her anını hayata döndürememenin telaşındayım. Sonsuzluğumu yeşertememenin telaşındayım. Her mevsimi ruhuma aşılayamamanın telaşındayım. Telaş içinde bir ben’im şiraze.
İhsanı bol olana sevdalıyken, insana dair her şey ne kadar da az görünüyor gözüme. Verseler verseler ne kadarını verirler şiraze? Verirken kaç ölçer, kaç biçerler şiraze? Buralardayım. İkinci paragrafın üçüncü satır, sekizinci kelimesinde… Sayfalardan iki-yüz-yetmiş-dokuz… Okuya okuya bul beni şiraze. “Boşluk” diye bir şey yok, her kelime arası dolu. Her satır arası dolu. Her paragraf arası dolu. Sayfa kenarları dolu. Dopdoluyum şiraze.
“Aşk” desen aşk.
“Hasret” desen hasret.
“Acı” desen acı.
“Sevda” desen sevda.
“Renk” desen renk.
“Yol” desen yol.
“Işık” desen ışık.
Ne ise aradığın onunla doluyum şiraze.

Gül verdiler, dikenini de istedim. Dikensiz gül kokmuyor şiraze.
Gökyüzü verdiler, bulut da istedim. Bulutsuz gökyüzü dalgasız deniz gibi şiraze.
Kağıt verdiler, kalem de istedim. Kalemsiz kağıt boş şiraze.
Anladım ki, verenden hep isteniyor şiraze.
Verdikçe isteniyor, verdikçe dahası isteniyor şiraze.

Buralarda kalakaldım gibi. Öyle bir his işte. Durağanlaşmak. Lakin… hiçbir şey kalmıyor şiraze. Benimle birlikte hiçbir şey kalakalmıyor. Rüzgar katıp bulutları önüne götürüyor, pazardaki meyveler akşama satılıyor, sular akıyor, saat tik tak’larını sürdürüyor, buzdolabı gürültüyle çalışmaya devam ediyor, akşam oluyor, sabah oluyor, ağaçlar bir yapraklanıyor bir çiçekleniyor… Hiçbir şey kalakalmıyor şiraze.
“Önüm arkam, sağım solum sobe” diyorum. Kimseler yok. Sobeleyecek kimseler yok şiraze. Ben de duvardaki tabloyu, çekmecedeki düğmeleri, pencereden görünen evleri, yoldan geçen arabaları sobeliyorum. Sonra kaçıp saklanıyorum kendime. Kimse beni bulmuyor, bulamıyor şiraze.
hep seninle…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #184
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ayrılık bir yerde ne güzeldir.. En azından bir vakitler kavuşmuşluğun izlerini taşır. Ben seninle hiç ayrılmadım.. Çünkü, ben sana hiç kavuşamadım…Ben hep mutsuzluğa mahkum,ben hep yalnızlığa mahkum, ben hep özlemlere mahkum ve müebbet sensizlikle yaşadım… Ama yinede seni unutmayı hiçbir vakit istemedim.Her şeye rağmen sevdim seni, sensizliği, senin yanında geçen ancak bir o kadar ruhunun benden bağımsız olduğu saatleri…

Hayatıma girdin gireli “Türk Dili” dersi favorim oldu.. Çünkü dil bilgisi derslerim hep senin üzerine kurulu oluyordu.. Benim sözlüğümde platonik aşkın karşılığı seni sevmek, seni sevmenin karşılığı ise yalnızlık ve acı çekmekti…
Kurulmuş güzel cümlelerin hepsinin içinde adın geçerdi… Özne olurdun,nesne olurdun,yüklem olurdun..Cümlenin her hali yakışırdı sana ve adına..Benim sana eşlik ettiğim cümlelerse nedense hep devrik olurdu.. Ama ben en çok ikimizin ortak kurduğu o devrik cümleleri severdim….

Hep ansızın gelirdin!
sen geldiğinde zaman durur, her şey durur bir sen hareket halinde kalırdın gözümde.. Sen gidince her şey hareket eder bir ben dururdum.. sen gidince dünya kıyametim olurdu..
Geceleri sevmez oldum senli geçen gündüzlerin ardından..Gecede sen yoktun….Sen varken de gece yoktu benim için... Hep güçsüzüm hep acizim hep baştan mağlubum senin karşında...

Seni gördüğüm vakitler amansız bir acı kaplıyor her hücremi… Artık anladım ki seni görememek daha zormuş be sevgili! Şimdi her insanın yüzünde seni arıyorum ve herkesi, her şeyi bir parça sana benzetiyorum… Sana benziyor şu simit satan çocuk.. Sana benziyor şu deniz kıyısındaki delikanlı.. Sana benziyor şu ağaç, şu deniz, şu gökyüzü, şu çalı…
Alıştım artık yalnızlık denizinde kendimi serinletmeye.. ama farkında olmadan öyle çok açılmışım ki… Dönüşü yok artık bu yolculuğumun..
Biliyorum ki,Ben hep mutsuzluğa mahkum,
ben hep yalnızlığa mahkum,
Ben hep özlemlere mahkum
Ve müebbet sensizlikle yaşayacağım…

.feather

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #185
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Bir Hasret Mektubu

Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.

Biliyor musun, iki gözüm; bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bahar mı, kış mı, sonbahar mı, yaz mı; inan farkında değilim. Sıla ne yana düşer, gurbet ne yanda? Nerdeyim, nasılım? Bilmiyorum.

Derdim, kederim ne ? Biliyor musun yanıtını?... Neşemi, sevimcimi, yaşama gücümü yitirdim. O coşkulu, mutlu, umutlu günlerimi ne de çok özlüyorum. Öylesine bir özlem ki bu; ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Sevdiklerim, özlediklerim ve bana dost olanların her biri başka bir yerde; hiç birine kavuşamıyorum.

Dalları fırtınada kopmuş bir ağaç gibiyiz iki gözüm. Her dalımız bir sınır boyunda, her yaprağımız bir ülkeye savrulmuş. Bir yanımız vizeli, bir yanımız kaçak. Çocukluğumu, ilk gençliğimi, geçmişimi, memleketimi velhasıl eskiye ait herşeyimi nasıl özlüyorum biliyor musun? Özümü özlüyorum, özümü.....Kendim olabilmeyi, sözümde durmak için verdiğim çabayı, kendime dürüst olmak için kendimle olan mücadelemi, özümle barışık yaşamayı özlüyorum. En iyi sen bilirsin, bir huyumu terk etmek için sarf ettiğim gayreti. Doğaya, insanlara, hayvanlara, çocuklara olan sevgimi, tutkumu ve yüreğimdeki ateşi, dimağımdaki tadı da en iyi sen bilirsin.

Zaman geçiyor, hayat geçiyor, ömrümde akşam çanları çalmaya başladı bile. İnsanın mutlulukları, heyecanları, hayatı, yaşadıkları geride kalıyor iki gözüm. Bizim gibileri yıllar geçtikçe daha bir duygusallaşıyor. Toplumların gittikçe bencilleştiği, duyarsızlaştığı dünyamızda olup bitenler beni hüzünlendiriyor. Acaba bu durumun bilincinde ve farkında olan çevremizde kaç insan var ? Binbir düşünce üşüşüyor beynime. Anılarla, özlemlerle boğuşmak beni yıpratıyor. İç acısıyla dolu, yaralı, bin yerinden vurgun yemiş bir gönülle acılara karşı umarsız olmaya çalışıyorum ama olmuyor. Belki bir gün son bulacak ufuklarda solar hüznümüz. Hala bir şeyler bekleyerek bulutsu bir sise gömülüyor her şey.

Şimdi ise, gülmek-ağlamak arası monoton bir hayatın girdabında kaldım. Üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi. Silkinip çıkamıyorum. Gün ışığına, suya hasret bitkiler gibi tatsız ve tuzsuzum. İşte şimdi böyle bir insan oldum iki gözüm. Gayesiz ve huysuz . Evden sokağa her çıkışımda, penceremden dışarı her bakışımda, karabasan gibi çöken sis ve karanlık dokunuyor bana. Oysa ışık umut, umutsa hayat demektir. Ben mi o ışığı yitirdim, yoksa o ışık mı beni; bilmiyorum.

Nedense hep geçmişe bir özlem duygusu büyüyor içimde... İşte böyle iki gözüm. Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz ? Bilmiyorum. Bilsem de, benim için artık hiç bir önemi yok..........

Uzun yıllar önce sevdamı yüreğime yükleyip geldiğim bu yabancı ülkede, koynunda volkanları taşıyan bir dağ gibi sustum. Suskunluğumu delicesine haykırmak isterken, içime ağuları akıttım ve öylece sustum. Kara bir diken gibi yuttum ve içime yığılıp öğlece kalakaldım. İçimdeki yangını, yüreğimdeki yarayı, gözlerimdeki damlayı sorma. Hasretlere dayayıp başımı, hüzünle geçip giden günlere, gecelere döndüm sırtımı iki gözüm. Yorgun, yetim ve yaralı. Gönlümün duvarına kocaman bir sevda resmi çizdim, bir de ateş yaktım ocağıma dağ gibi.Ki, okyanuslar söndüremez.

İnsanlar, var olalı beri kabullenmiş sevdayı. Herkes kendi sevdasının Mecnunu; kendi hasretinin delisi olmuş. Kendi hikayesini, kendi sevdasını en büyük sanmış ve saymış; büyütmüş yüreğinde dağ dağ. Sabır sabır beyninin gergefine işlemiş. Benim sevdam da benim için dünyanın en büyük, en kutsal sevdası....

Ben ki, sevdanın çöllerinde ayrılıkların en büyük hasretini çektim Leyla mın. Ferhat oldum dağları deldim. Kerem oldum yaktım kendimi. Pir Sultan oldum asıldım, Nesimi oldum yüzüldüm. Kavuşmak için gönlümü yollara düşürdüm. Horlandım, ezildim, hakaretlere, işkencelere maruz kaldım.

Yüreğimdeki yangını, gözlerimdeki hicranı sorma iki gözüm. Acılarımı kimsesizliğime yükleyip, uzayıp giden yollara düştüm. Yorgun, yetim ve yaralı. Aşık oldum, yaktım kendimi. İçimde bin yangınla çıktım yola. Sevgilime şiirler yazmak, şarkılar bestelemek, türküler yakmak en büyük ibadetimdi. Kavuşmak ise en inanılmaz hayalim.

Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.

Aşk olmasa iki gözüm, içimde biriktirdiğim bu yangın olmasa, dolmasa iliklerime aşkın hasreti, bu yangın yüreğimi sarmasa, avuçlarımı yakmasa bu ateş, akar mı damarlarımdaki kan! Bir gün kavuşmak hayali olmasa, nasıl dayanılır bu yaşama, bu kimsesizliğe, bu gurbete, bu hasrete iki gözüm, nasıl?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #186
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Herkese son kez merhaba, çoğunuza da ilk kez…

Kendi kendimin katili olmaya karar verdim bugün, intihar diyorlar adına. Sebeplerini saymak güç. Kendime bile itiraf edemiyorum. Yalnızlığımla alakası yok bunun, mutsuz olmamla hiç. Evet, umutlarım ve hayallerim tükendi, nedir ki ama. Değersizlik hissi de önemli değil. İntihar dediğin şey için adam gibi sebeplerin olmalı. Öylesine katil olmaz insan. Hukuk zaten muallakta, katil ve maktul aynı kişi. Çöz çözebilirsen. Aynı hayat gibi.

Küçükken çok sevdiğim bir çizgi film vardı: Transformers. Her çeşit araca dönüşen robotlar. Büyüdüm, teknoloji de aldı başını gitti. Ama ortada tek bir robot göremedim böyle. Neyse dedim. Sonra bir zaman Şirinler’in peşine düştüm. Mantardan evler aradım otoyol kenarındaki çalılarda. Bulamadım hiçbir yerde. Neyse dedim. Alf vardı bir de, komik uzaylı yaratık. Uzaylılar gelmedi bir türlü, beklemekten sıkıldım. Neyse dedim. Örümcek Adam da bir alemdi bana. Örümceklere ısırttım elimi kolumu, yok olmuyor. Tek bir ağ salamadım etrafıma. Neyse dedim.

Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, her gece düşümdeydi benim. Kitabı okuduktan sonra ilk işim yüzmeyi öğrenmek oldu. Bir de baktım ki deniz simsiyah. Neyse dedim. Ormanda yaşayan iyi kalpli perilere de rastlamadım, kaçtılar mı benden nedir? Babama sordum, yok öyle bir şey dedi. Neyse dedim. Gökkuşağı diplerinde altın avına çıktım. Çıktım çıkmasına da, dibini bulamadım. Bu hayal bende hala mevcuttur ve muhtemelen doğrudur. Neyse dedim. Teksas, Zagor neden bizim mahalleye uğramaz diye üzülürdüm hep. Anneme sordum, yok öyle bir şey dedi. Neyse dedim.

Artık bir şey aramıyorum. Koşmuyorum yağmurda saf saf. Yağmuru bulut ağlaması, şimşeği de kızması sanırdım bulutun. Sonradan öğrendim ki, gayet bilimsel olaylarmış bunlar. Fena üzülmüştüm. Neyse dedim. Baktım ki böyle ‘’neyse neyse’’lerle geçmiyor hayat. Şöyle bir kaldırdım kafamı, insanlara baktım. Ne güzel dedim, kardeşlik dedim, dostluk dedim. Sonra bombalar geldi güm güm. Eve kapattım kendimi, soyundum sosyalliğimden. İyiydi üstelik, mutlu olmama ramak kalmıştı. Param bitti, çıkıp çalışmak gerekti. Paramla beraber, neyselerim de bitmişti.

Şimdi bu satırları yazmanın en zevkli yanı da şu. Bu mektubu okuyanlar, ‘’adam her yazısında saçmaladı, bunda da aynı şey…’’ diyecekler. Yani intihar mektubuma saçmalama süsü vererek, kendi kendimin katilliğini rahatça yapacağım. Kimse anlamayacak gerçek oluşunu, genç birinin gebermekte olduğunu. Neyse…
feather
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #187
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
YÜREĞİM KALEM OLSA
SAYFALAR YETEMEZ SENİ ANLATMAYA
BİŞEY VARDI İçİMDE BİŞEY...
RÜYAYLA GERçEK ARASINDA
ANLATAMADIĞIM BİŞEY
ADINI KOYAMADIĞIM
HİçBİŞEYE BENZETEMEDİĞİM
BİŞEY
DÜŞÜNCELERİMİ ZORLUYORDU BU ŞEY
öZLEMİN GöZYAŞINA
HASRETİN YANLIZLIĞA
VE YANLIZLIĞINDA öLÜME DöNÜŞTÜREN BİŞEY
öLÜMÜ GöRDÜKTEN SONRA
NEFES ALMANIN ZEVKİ GİBİ
İLK ACEMİ öPÜŞMELERDEKİ
HEYECAN GİBİ
VE SONRA KARAR VERDİM
BÜTÜN AŞKLARIMIN İSMİNİ KOYMAYA
O BİŞEYİ BULDUKTAN SONRA
Ayperisi - avatarı
Ayperisi
Ziyaretçi
9 Kasım 2006       Mesaj #188
Ayperisi - avatarı
Ziyaretçi
Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden
Sevdiğimiz şarkıları da
Pencareme konan yusufcukları da
Bana karanlığı bırak
Beni bırak, beni böyle bırak
Böyle ansızın, böyle yakışıksız
Böyle anlamsız, böyle dağınık
Öyle kapıda susuşun
Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun
Öyle sağlam, öyle birde vuruşun
Koy beni sensizliğe
Ve otursun içime kül gibi kor yangının

Şimdi gidiyorsun, git
Hadi git
Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git
Hadi kanatma
Hadi yıkma
Hadi dokunma
Zaten ben seni öylesine sevmiştim

Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #189
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Şimdi nerelerdesin? Bu sefer yazdıklarımın, yüreğimin acısının adresi yok! Satırları yazmakta bile zorlanıyorum. Sen gideli kelime haznem daraldı. Tek başıma kaldım buralarda...
Ansızın dalıyorum, sürekli yollara bakıyorum ve işin acı tarafı gelmeyeceğini de çok iyi biliyorum. Ah Sevgili! Çok hayallerimiz vardı. Hayata dair, aşka dair, ikimizin kaybettiklerine dair. Yazık! Hayallerimiz yarıda bile kalmadı.. Şimdi de mi kadere atılacak suç? "Kaderde var mı?" diyerek!

Sen yoksun ama ben gene sana yazıyorum her günün ardından(!)
Gözyaşlarımı, aşkımı, özlemimi yazıyorum ve sevgili her zamanki gibi seni özlemle bekliyorum. Bensiz üzülme olduğun yerlerde; çünkü ben seni yüreğimde taşıyorum, sensizken bile...

Kimseye söylemiyorum seni sevdiğimi sana bile (!) Çünkü içimde yaşıyorum seni, sen de beni... Bizim aşkımızın kuralı da bu, baştan beri belli..

Ah Sevgili(!) Özledim be seni.. Geleceksin biliyorum ve sabırla bekliyorum. Çünkü seni ölümsüz bir aşkla seviyorum.
firstlady - avatarı
firstlady
Ziyaretçi
10 Kasım 2006       Mesaj #190
firstlady - avatarı
Ziyaretçi

Hayat
Bir kompozisyon misali yaşıyoruz hayatı... Giriş, gelişme ve sonuç(!)

Giriş(!)

Sorunlar, ihanetler, gidenler yok bu sayfasında hayatın. Çünkü gidenlerin neden gittiğini, sorunların neden olduğunu bilmiyoruz Hayat bir sahneyse yani, en güzel bölümünde rol alıyoruz bu sahnenin. Ağlayanlara, yüzümüzü asarak bakıyoruz, niye acaba? Dercesine.... En ağır sorunun içinde de olsak parka gidiyoruz oyun oynamaya....

Gelişme(!)

İşte burada bitiyor hayaller,oyunlar,masallar....Şimdi karşımızda gerçekler. Ben bu bölümün her anında yaşadım seni. Aradım da bulamadım eski kişiliğini... Sende getirmişsin sevgilim aşkın son kullanma tarihini... Gizli ağlamalar başlıyor, gözyaşları saklanıyor. "Niye ağlıyorsun?" diye soranlara ne cevap verirsin sonra... Senin de hayatına giriyor, ihanetler,yalancı sevgiler ve beraberinde tutkulu aşklar ah hayatımızın bu sahnesinde oyun oynayabilseydik(!) Ne olurdu? anlamasaydık da olanlara ağlamasaydık! Gene de her başlangıç bir ayrılık değildir diyorum... Fakat ilginçtir teoride başlayabiliyorum yeni aşklara... Sen farkında değilsin ama yanımdasın gene de.. Bir gülüş olup yanağımda, ağladığımda gözyaşımsın ve sevgilim işte kalem olup yazdığımsın.... Sen hayat oyununda baş rolleri paylaştığım tek aşkımsın.

Sonuç(!)

Sonuç mu? Henüz yok ortada....

Nurgül Gündoğdu

Benzer Konular

17 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Taslak Konular
19 Haziran 2014 / By_Dark Cevaplanmış
16 Ağustos 2014 / Misafir5 Cevaplanmış
3 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
15 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük