Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Sayfa 46

Güncelleme: 2 Haziran 2012 Gösterim: 265.747 Cevap: 628
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
28 Eylül 2007       Mesaj #451
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
BÖYLESİNE SEVERKEN SENİ...!!!
Seni böylesine severken yokluğunu düşünmek kahrediyordu beni. Aramzıdaki mesafe umrumda değildi. Uzakte da olsan sen her zaman benimleydin. Yemekyerken, müzik dinlerken, yatağıma uzandığımda yanımdaydı hayalin. Artık senden başka bir şey düşünemez olmuştum. Aldırmıyordum geçen zamana ne de olsa her saniyesi her sanisesi seninle geçiyordu.

Sponsorlu Bağlantılar
Sabahlara kadar seni hayal ediyordum. Ne çok özlemişim seni bir bilsen.. Gece rüyaklarımda gündüz hayalerimdeydin. Uzakta bile olsan benimleydin. Her gelişinde umudum nefesim oluyordun. Her glişind ebir öncekinden daha çok heyecanlanıyordum. Son dakikalar geçmek bilmiyordu bir türlü. Sana bir an önce sarılmaktan başka bir şey düşünemiyordum.

Yanımda olduğun zaman gözlerimin içi gülüyordu. İçimdeki çocuğu susturamıyordum. Beni öpüyordun. Nasıl bir duygudur bu bilir misin? Böylesine severken seni bir gün geldi artık gözlerindeki o pırıltıyı göremez oldum. O gözler benim değilmiydi artık? Hayat bana oyun mu oynuyordu yoksa? Önce seni çıkardı karşıma, rolleri verdi ve sonra oyunu oyunu haber vermeden bitiriverdi. Seni benden almalı mıydı hayat? Böylesine sevmişken seni, daha fazla uzatamazmıydı bu oyunu?

Gitmeni hiç istemiyordum. Gidişinle yitecekdi umutlarım, gidişinle kesilecekti nefesim. Senin yokluğunu kim dolduracaktı? Kim süsleyecekti hayallerimi ? Kimi düşünecektim o bitmez tükenmez gecelerde ? Gittin gideli yalnızım buralarda. Bir öpüşün bir gülüşün yetecek hayata dönmeme. Böylesine severken seni, bu karanlık gecelere mahkum etme beni...

nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
28 Eylül 2007       Mesaj #452
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Gelme diyecektim, geldin... İyi ettin geldiğine. Nerdeyiz ? Bir şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz. İşte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçların arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl. Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz...

Sponsorlu Bağlantılar
Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yine de memnunum, iyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi. Ellerini ver, ellerini... Öpüşmeye susadım. Tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni. Titreme, yanıyorsun...

Koluma yat, sağ koluma, güçlü, erkek koluma. Dağılsın saçların, bırak. Nasıl olsa onları da öpeceğim tutam tutam... Kulak memelerini, gür kaşlarını, dudaklarını da öpeceğim. Dolgun dudaklarını, seven, sevdiren dudaklarını... Dişlerim dişlerine değecek. Yum gözlerini, artık yaşamıyoruz. Belki de yaşamak bu, bizim bilmediğimiz.

Öyleyse yeni yeni başlıyoruz yaşamalara, derin nefes almalara, o ölümsüz olmalara...

Bir ekşi elma ısırıyordum, dişlerim kamaşıyordu omuz başlarını gördükçe ve biraz sen oluyordum sevdikçe, seviştikçe...

"Işığı söndür" diyordun, inadına yakıyordum. Yalvarıyordun, çıldırıyordun. Hiç ağlamadın. Ağlasan ne değişecekti. Ama ağlamadın işte yükseldin, yüceleştin, tanrılaştın bir yerde. Öyle güzeldin anlatılmaz.

Alnımdan ter boşanıyordu, saçlarım yapış yapış olmuştu. Yüz merdiven inip yüz merdiven çıkıyordum bir dakikada. Derin bir kuyudan su çekiyordum. Bir mağara ağzında sana sesleniyordum. Karanlıklar içinde birbirimizi aydınlatıyorduk.

Sağır bir zamandı yaşadığımız. Sağır ve merhametsiz. Kör bir geceydi yumruklayan kapıyı, kör ve dilsiz...

Artık hiç sönmeyecektik biliyordum.

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
28 Eylül 2007       Mesaj #453
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
AYRILIĞIN İLANI...!!!
Gidiyor musun diye sorma bana. Gönderen sensin. Ne terk etmeyi istedim seni, ne de daha yaşamadığımız bu aşkın toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim bende senin kadar endişeli... Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana, ama inandıramadım seni. Sen sorgularken beni kafanda ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir tek sözün bağlardı beni sana, oysa sen hep susmanın koynunda...
Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku teslim alır bedenleri de. Sütten çıkmış ak kaşık değildim ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza. O dünya ki bazen minicik bir odada bazen kentin ortasında şekillendi. Nasıl da güzeldi... Zaten varsın diye her şey güzeldi ama sen buna inanmadın. Ah bu sorular. Yaşamak varken sevdayı delice, niye boğarız sorunlarla? Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben aşk dedikçe sen dur dedin. Ben seninleyim dedikçe sen hayır dedin. Zaten az konuşan sen olumsuz ne kadar sözcük varsa bulup çıkardın ortaya. Ben bir şey diyemedim.

Ne kadar zarar vermişim sana meğer... Nasıl değiştirmişim seni. Oysa hiç böyle düşünmemiştim. Kimseye zarar vermek istemem ben. Kimseyi olduğundan farklı bir hala getirmek istemem. Ama öyel oldu işte. Demek ki gitmelerin zamanı şimdi. Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı. Ne sevişmelerimiz kalır aklında ne sevda sözlerimiz. Rahat değilim diyordun ya rahat ol artık. Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı. Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan...Gidiyor musun diye sorma bana. Gönderen sensin. Ne terk etmeyi istedim seni, ne de daha yaşamadığımız bu aşkın toprağa gömmeyi. Senin kadar öfkeliyim bende senin kadar endişeli... Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana, ama inandıramadım seni. Sen sorgularken beni kafanda ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir tek sözün bağlardı beni sana, oysa sen hep susmanın koynunda...
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
28 Eylül 2007       Mesaj #454
nünü - avatarı
Ziyaretçi
hicbir duygumu ertelemedim ben. yasayacagim hicbir seyi sonraya
birakmadim. sonra diye bir seyin olmadigini biliyorum cünkü. hep
yarina dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanlari
beklemek benim isim degil.

ask zamana meydan okur ama sen karsi koyamazsın ona. orada durup
öylece bekleyemezsin gelecegi. bir adim atmalisin, bir el
uzatmalisin aska dogru. askin anahtari cesaret degil mi yar? cesur
olmak gerekmez mi bir sevdayi yasamak, bir sevdayi büyütmek icin?
kac gece yalniz gecti hesaplasana... kac gece bir sonraki günü
düsünerek gecti. neler yapabilirdik, neler yasayabilirdik
düsünsene... her sabahi birlikte karsilamak vardi seninle.
sevismekten yorgun düsmüs bedenini öpücüklerle yeni güne
hazirlayabilirdim. gözünü acar acmaz ilk gördügün sey ben olurdum ve
sen benim yüzümde mutlulugu görürdün.

bu kentin her yerinde, herkesin icinde el ele dolasabilirdik.
girmedigimiz sokak kalmazdi. bakislara aldirmadan sokagin ortasinda
sarilip öpebilirdim seni.

bir sarkiyi sözlerini bilmesek bile bagira cagira söyleyebilirdik.
sonra bir filme gider, bir kitap okur, denize bakar, bir martinin
bir lokma simit kapabilmek icin vapurlarin pesinden bikmadan ucusunu
izleyebilirdik.

paylastigimiz her an beynimize bir daha cikmamak üzere kazinirdi.

özlerdik birbirimizi delicesine. bir saati yalniz gecirsek, bir
sonraki saati iki saatlik yasardik. yasayamadigimiz o bir saatin
acisini cikarmak icin.

peki biz ne yaptik? aski bir bekleyisin sirtina yükleyip ona sadece
uzaktan bakmakla yetindik.

her an aski yasamak varken, her gün birbirimizi yeniden kesfetmek
varken, bu yolda birer kasif olmak varken, sürgünleri yasamaya
mahkum ettik birbirimizi.

bu sürgünlüge son vermenin zamani geldi artik. sana huzur vaad
etmiyorum. askta huzur arayan yanilir. ben tutkunum, en koyu, en
deli sevdanin sözcüsüyüm. onlar adina konusuyorum.

yarini olmayan zamanlarda hicbir seyi düsünmeden erimek adina
konusuyorum. gözlerinin icine bakip SENI SEVIYORUM demek istiyorum.
askin akisina kapilip hicbir kaygi duymadan gidebildigin yere kadar
gitmek istiyorum. kokunu icime cekmek, teninin sicakligiyla irkilmek
istiyorum. yasama senin adinla anlam katmak, mutlulugu bulmak ve bir
daha kaybetmemek istiyorum.

seni istiyorum! yarin, öbür gün, öbür hafta, öbür ay, öbür yil
degil, SIMDI!!!"
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ekim 2007       Mesaj #455
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Son Mektupum Olur Sana

Bu benim son mektubum
Ve son kez kalemi elime alışım
Bundan sonra sayfaları yırtar yakarım
Kalemimi kırar atarım
Böylece duygularımı dile getirirken
Ağladığım son mektubum olur sana.

kral
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
1 Ekim 2007       Mesaj #456
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Sözde aşklar sarmışken şu bedenimi, sen sarılma ne olur. Korkarım kendimden seni de onlardan sanıp, duygusuzca sararım diye. Biliyorum aslında bir daha kokunu duyamayacağımı ve kahkahanı. Ama özlüyorum, seni ve o günlerdeki beni. Senden sonra, seni kaybettiğim yetmiyormuş gibi içimi de kaybettim. Artık boş bakışlarım ve soğuk ellerim var. Hatırlar mısın? O soğuk İstanbul gecelerinde bile soğumazdı ellerim ve asla boş bakmazdı gözlerim hayata. Senden sonra o bebeksi kokumu da kaybettim yada en azından artık kimse almıyor o kokuyu. Keşke kaybettiklerim seninle gelebilecek kadar yakınımda olsalar. O zaman belki... Ama değil ve artık olamaz. O kadar kirlendim ki yüzümü bile tanıyamazsın. Sesime kadar kirletti hayat beni. Artık “seni seviyorum” derken titremiyor o senin çok sevdiğin La minör sesim. O kadar katılaştı ki kalbim, hani seni gördüğümde kuş kanadı gibi olurdu ya, artık atmıyor bile en mutlu olduğum sanılan zamanlarda. Saçlarım beyazladı mesela, hala uzunlar ama yarısını döktüm senden uzaklaşan yolda. Ve hala tahmin bile edemeyeceğin kadar inatçıyım dünyaya. Ve senden sonra daha bir kızgınım dökülen yapraklara. Ve senden sonra... Hala burkuyor içimi biliyor musun şu yağmur denen baş belam. Belki de eski benden tek kalan duygusal miras bu, yağmurun anlamsız ve yıpratıcı etkisi. Hala var yani içimde, bir parça dahi olsa romantizm. Bakma! Artık yapmıyorsam o küçük, mum ışığı muhabbetlerini, çalmıyorsam kalbimle gitarımı, senden sonrayı yaşadığım içindir. Bıraksalar da bir dönebilsem siyah beyaz olan, o adadaki günlere. Bak nasıl okurum aşk şiirlerini ilk ağızdan. Yok ama. Yapamaya bilirim. O kadar çok düştüm ve koştum ki, nefesim yetmeye bilir. Ne yaptığın ve hatta yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorum. Ama bildiğim ve emin olduğum tek bir şey var; eski seni ben bile bulamam artık. Çünkü ben ki, hep yere yakındım, bu hale geldim. Sen ki, ne yapmışsındır o yükseklikten düşünce sahteliğin tam içine. Yalan dokunuşlar yumruk etkisi yapmıştır ve kanatmıştır tenini, yardım içinmiş gibi uzanan ellerin sahteliği hele, kavurmuştur beyaz kalbini. Beraberken çoktuk, ikiydik ama tam bir iki. Tek olduk, çok bizi eritti yavaş yavaş. Ama mecburduk yalnızlığa. Ya çok geç kalsaydık, kopamasaydık, sevgimizden kaynaklanan yalnızlığa dalıp sonra da nefes almak için birbirimizden izin koparmaya çalışsaydık. Ya kirletseydik sevdamızı. Bak, o zaman hiç yaşayamamış olacaktık tam bir sevdayı... Yağmur durdu. Artık dönmeliyim yatağıma, bir de dıngırtısını çekmiyim yolcumun. İlk durakta inecek zaten... Seni özlüyorum.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ekim 2007       Mesaj #457
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Parmaklıkların Ben Yanından Mektup
Beyaz'a bulanmıştır her taraf
Bir tek ben,bir tek ben siyahım.
Masmavidir gökyüzü şimdi.
Neşelidir dalgalar kıyıya vururken.
Hayat türlü oyunlarına rağmen,
Türlü dolaplarla,devam ediyordur hala.
Sevgimi,
Evimi özledim.
Anamı,kardeşimi,babamı...
Batan güneşi özledim.
Mis kokuluydular çiçekler,özledim.
Gençliğimi,
Gezmeyi dostlarla,eğlenmeyi,
Gülmeyi özledim,gülmeyi...
Keşke parmaklıkların siz tarafında olsaydım,
İnanın ben sizi,sizi özledim...
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
1 Ekim 2007       Mesaj #458
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Bu gece bir kıvılcım işledik hasretin fitiline. Bu gece, az önce hiç sönmeyecek bir ateşi geleceğin rüzgarlarıyla körükledik bir yudumluk şarabın esaretinde… Öpüşmelerimiz bir yıldırım kadar hızlı ve tanrı gibi ateşliydi. Uzun yıllardan sonra terinin tuzlu denizinde boğulmak gibiydi dokunuşlarımız. Kaybolduk…

Şeffaf bir zamansızlığın patlamaya hazır kelimeleri vardı az önce. Az önce gözü kararmış iki aşıktık mantığın leş kokan gölgelerinde. Gerçeğin ta kendisi, ulaşılmazlığın abidesiydik sanki. Büyük bir oyunun ödülü ve başlangıcı mıydık yoksa?

Kelimeler dokunuşlarda gizli, dokunuşlar gözlerinin yalan tadındaki yaşlarında. Neydik az önce aşk denilen gecelerde?

Sana hasret bir ben gibiyken yudumluk şarapların yağlı melankolisinde, ne olduk şimdi?
Yalan mı?
Gerçek mi?

Yoksa sana olan tutkum hissetmekten mi ibaret tenini? Ne yanlış, ne doğru? Başı bağlı bir kaderin kulu muydum? Yoksa…

Yaşadım bir dolu geceyi koynunda. Terinle yenilendim, sesinle dalgalandım. Kükredim ve seni o kadar çok sevdim ki…

Seni o kadar çok sevdim ki…

Gittin az önce yüreğinde bin bir pişmanlık, mantığın kamçılarıyla. Seviyorsun oysa beni ve oynuyorsun aşkını. Aşkın ile var olan bu tende, tutkularınla savaşıyorsun şimdilerinde. Sanki tanrıçasın yöneten zamanı… Elimde tutsağın şarap bile gidişinin ardından çıldırmanın eşiğinde. Dalgalı… Buruk tadında kokun, kırmızısında ruhun.Sen az önce gittin… Ben hala az öncenin soluklarında yankılanıyorum, duvarlarımın tedirgin bakışları altında. Yatağım benden daha çok özlemiş kokunu, terk etmiyor seni ve beni. Terin hala göz yaşlarımda gizli.

Sanırım değişebilecek bir kaderin direkten dönen ruhlarıydık az önce. Yoksa tek dönen sen misin? Ya ben neredeyim? Ellerinde, dudaklarında, gömleğinin düğmelerinde miyim yoksa?

Sen evinde , ben şarkılarındayım şimdiyse ve bir yudum kalmışken gerçeğe kaybolmuştum teninde… Kayboldum az önce estirdiğin rüzgarın unutulmaz şarkılarında.

Kaybolmak sende,
var olmak bende…
Yok olmak teninde…

Kalem bile sustu gidişinin ardından. Kalan tek yankı seni istemek, seni yaşamak. Yaşarken seni yüzlerimize kazımak var olmanın izini…

Seninle olmak ve bizi değiştirebilmek…

Bu kadar mı güçsüzleşiyorum şimdilerinin ardından. Ya da taşıyamadığım hasretinin sövgüleri mi yaşanılan?Anlamıyorum…

Daha içimi dökemeden, seni senden alamadan, şarabını bitirmeden nereye gidiyorsun, kaçıyor musun? Sanırım bu da kaçışlarından biriydi ve beklide sonuncusuydu. Benden ve gerçeklerinden kaçıyorsun. Nasıl bir oyun bu nasıl bir oyuncusun sen? Kurallar erişilmez, kurallar anlamsız. Her şey sanki senin tarafında. Geliyorsun, gidiyorsun, yaşatıp öldürüyorsun. Nesin sen?

Kurtulmuştu oysa ruhum çelişkilerden. Kabullenilmiş bir geçmişin şimdilerini yaşıyordum var olana dek terimde, terimde ve dudaklarımda ve yatağımda… Oysa bir gidişinle yine dağıttın beni satırlara. Bizi ve bizim olabilecek hayalleri…

Hıh… Seviyorum hala seni bilsem de sevmemem gerektiğini. Sahip olduğum tek gerçek sensin söylesene nasıl sevemem seni? Nasıl yaşamayı sevemem ? Olmasan da varlığın ile yanımda ben seni yaşıyorum düşlerimde ! Bilmem sen ne yaşıyorsun bensizliklerinde…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ekim 2007       Mesaj #459
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Garip MektupKalbini dinledim.
Yumdum gözlerimi,seni hayal ettim.
Ruhumdaki yanlış notaları düşündüm.
Çalmayı denedim ama bir şeyler eksik.
Yanlış kişiyi mi sevdim yoksa.
Bana biri güzelliği öğretiyorsa,
Bakışlarıyla şiir yazdırıyorsa ve
Ruhu ruhumu okşuyorsa yanılmak mı bu?
Belki kaçmaktan,utanmaktan bıkacağım,
Belki sıkılıp çaresizce ağlayacağım.
Ama seni sevmekten yorulmayacağım.
Belki bitecek,belki de bitti.
Ama kalbim hala ağlıyor.
Sana yazmak istiyorum şiirimi,
Sana dökmek istiyorum içimi.
İlk defa bir kız için gözlerim doluyor,
Kalbim sıkışıyor,ruhum buruluyor.
Belki durup,düşünüp,dinleneceğim.
Belki hissedemediğim müzikleri duyacağım.
Belki de anlayamadığım yeşil bakışları anlayacağım.
Ama şiirlerimi hep sana yazacağım.
Ruhumu hep ruhunda hissedeceğim.

Düşün ki;dünya durdu,
Zaman akmıyor ve artık kalbim senin için atmıyor.
İşte o zaman uyanacağım ve durulacağım.
Sana sayısız teşekkürlerimi sunacağım.
Ve seni kalbimin diğer tarafına,
Unutulmayanların yanına atacağım...
Utku Çetinkaya
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
2 Ekim 2007       Mesaj #460
nünü - avatarı
Ziyaretçi
AŞK TUTKU VE KORKU



Hiç sevmeye korktun mu sen güzel kadın. Hayır, sevmeye korkmak değil de sevdiğini belli etmeye, hatta sevdiğini ve bir insani istediğini kendine itiraf etmekten korktun mu? Bu, zor bir sorudur, tıpkı yaşanmasının zorluğu gibidir.

Umut etmek öyle güzel ve keyiflidir ki, aşk gibi, aşkı yasamak gibi sevdiğin bir ruhla sevişmek gibidir. Zaten aşkı yaşatan önemli öğelerden biridir umut etmek. İnsan karşısındakini umut ettikçe , istedikçe, merak ettikçe ve arzu ettikçe aşk yasar. Aşkın bittiği an işte bu biraz önce saydığım duyguların bitmesiyle oluşur.

Birden bire henüz umut etme ve merak etme donemi yaşanırken hayal kırıklığına uğramaktan korkmaya başladığını düşün bir insanın.Simdi söyle bana hatırlandıkça kanımın daha da deli ve sıcak akmasına neden olan güzel kadın; korku; istemeyi, merak etmeyi, arzulamayı körletmez mi?

Seni sevdiğim ve seni arzuladığım gerçeği yüreğimde , ruhumda ve sana yönelen düşüncelerimde ayan beyan ortada. Bunu ne kendimden ne de senden gizlememe gerek yok.

Peki, ya önümüzde uzanan imkansızlıklar, zamansızlıklar ve mekansızlıklar nasıl bir korku duvarı örüyordur sence önümüze. Ah bilsen seninle aşk yasama düşüncesi ne güzeldir beynimin kıvrımlarının arasında dolanırken ismin. Ve bir bilsen nasıl bir korkudur seni yasayamadan bu aşka nokta koymaya yönelik büyüyen hayal kırıklığının gölgesinin olasılığı.

Seni sevmekten hic vazgeçmedim ben, ne birbirimizden korkup birbirimizden koptuğumuz o ilk ayrılığımızda, ne de simdi sana kavuşmanın imkansızlığını düşünürken...

Dudaklarının dudaklarımdaki tadı o ilk bakir öpüşmemizin ardından olduğu gibi duruyor. sokaklarda deli sevdalı kahkahalarla dolaşmamızın sevdalı anıları da olduğu gibi duruyor.

Seninle yakaladığımız o kendiliğinden oluşan enerji birlikteliğinden sonra sevdanın ve arzunun olmamasına imkan yok zaten. Bunu ne sen ne de ben yok edebiliriz. Ama düşün seni sevemeye ve özlemeye duyduğum korkuyu nasıl bitirebilirim? Sen özlemeye korktun mu hiç? Belki hiç düşünmedin bunu. Belki benim seni istediğim kadar istemedin beni, bu yüzden bu korkularımı da yasamadın

Söyle bana sevdiğim kadın; hiç özlemeye korktun mu sen? Duyacağın bir hayır cevabının korkusu ile aşkını tıka basa sevgilinin ismiyle dolu ruhunun derinliklerine atmaya çalıştın mi? ruhuna her değdiğinde sırf bu yüzden ellerin, göğsün, yüzün sevgilinin isminin hecelerine, yani aşkına, tutkusuna boyandı mı?

Tutku nasıl buyur bilir misin? Bu öyle böyle bir tutku, bir erkeğin bir kadını arzuladığı, istediği bir tutku da değildir. Bir erkeğin bütün yasanmış aşklarında arayıp da bulamadığı ama bu aşkta bulacağını düşündüğü tutkunun yaşanmadan elinden kayıp gideceği korkusunu yasadın mi?

Peki ya bu kadar korku ve sessiz isyana rağmen, sitemsizliğimin farkına vardın mı? Bu sitemsizliğin sevgiliyi üzmemek için nasıl da bilinç altı denen canavarda büyütülüp yüreğe kocaman darbeler vurmasına neden olduğunun ayardında misin?

Ben senin sevilmenin hazzı içinde şımarmana öyle sevdalı gülümsüyorum ki, biliyorum bu vurdumduymazlığını besliyorum aynı anda. Ama seviyorum seni, başka bir şey yapmak elimden gelmiyor. Aşkın emrettiği neyse onu yapıyor özlemlerim. Hasretlerim isminle kanasa da, aşkın emrettiği oluyor işte kadınım…

Bekliyorum seni, tutkuyla, hasretle ve sitemsiz.

Benzer Konular

17 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Taslak Konular
19 Haziran 2014 / By_Dark Cevaplanmış
16 Ağustos 2014 / Misafir5 Cevaplanmış
3 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
15 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük