Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 417

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.653.009 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4161
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sergüzeşt-i Aşk

Sponsorlu Bağlantılar


Aşkını dudağından yudum yudum içerken
Rüzgar mavi denizin saçlarını tarardı
Sükûtun kumsalında kendimizden geçerken
Tenimizden muzdarip kum güneşi arardı

Kalbimizi bırakıp sonsuz dalgalanışa
Sevişmenin fikrini koyardık baygın başa
Gölgemizde kalırken mehtaptaki temaşa
Rakkase sularını üstümüze salardı

Uykuyu güneşlere canan eden aylarda
Kavlimize besteler yaptırdı derin sevda
İstikbale saadet ektiğimiz koylarda
Ömrün o hoş deminin şen hatırası kaldı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4162
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Güzün hüznü,
Sararıp düşen yaprağın yakarışı,
Sponsorlu Bağlantılar
Göç eden kuşların vedası,
Ya da;
Doğayı saran ölüm sessizliği,
Gül'ün Bülbül'e ihaneti,
Veya;
Yaşamın baharına olan özleminden değil sevmemem...

Eylül'ü sevmiyorum!..
Çünkü,
Eylül'de;
Işığı olmayan,
Hain,
Soğuk bir karanlık,
Çöker içime...
Kişiliğim kırılır,
İradem zedelenir o anda.
Beynimin tüm kıvrımlarına,
Nüfuz eder,
Soğuk bir sıtmaya tutulurum,
Zangır zangır titremeye başlar,
Vücudumun her hücresi.
Ter basar her yanımı,
Gözbebeklerime kadar...

Kovmaya, kaçmaya çalışırım,
Ama çoğu zaman başaramam,
Ve yakalanırım,
Karanlığın soğuk ellerine...
Uykuda mıyım,
Uyanık mıyım bilemem,
Şizofrenik bir vaka olurum,
Ve esir alır beni bu anımda...

Beyaz perdede oynayan,
Bir filmin karakteri olurum bir an,
Bir yandan da,
Salonda seyirci...
Artık, gerçek ve hayal,
Karışmıştır birbirine.
Bir meçhulde,
Orta dünyada bir yerdeyim.
Işıklar söner,
Film başlar...

Tekmelerle kırılan kapılar,
Gözbağı,
Ve arkadan bağlanan eller,
Yakılan, yırtılan kitaplar, yazılar,
Yere düşen şiir dizelerinin acı çığlıkları...
İteleme ve dipçiklemelerle,
Çıkıyoruz yola...
İstikameti ve amacı belirsiz,
Bir zaman yolculuğu başlar,
İçimdeki Eylül karanlığına...

Ter kokan soğuk,
Yankılanan umutsuzluk çığlıkları,
Dolambaçlı labirentler,
Bir aşağı, bir yukarı,
Yedi demirkapı arkasında,
Yedi kat yerin dibinde,
Küf kokan,
Kan kokan,
Havasız, penceresiz bir oda...

Çullandı üzerime beş on kişi,
Coplar, sopalar, falakalar...
Çarmıha gerdiler,
Acım, bir damla yaş oldu gözlerimde,
Haykırışım arşa çıktı,
İsa'ya ulaştı gökyüzünde isyanım..
Açtım kenetlenen ellerimi,
Bir avuç ışık süzüldü ellerimden,
Yıldırım çarpmışa döndü karanlık,
Acıyla kıvrandı cehennem bekçileri...
Kör oldu karanlık,
Bir avuç ışık ile...

Yine de,
Acıdım onlara,
İnsan olduğum için.
Acıdım onlara,
Çocuklarımı sevdiğim için.
Çünkü;
İster insan, ister hayvan,
Ya da bitki..
Yani canlı veya cansız,
Yeryüzündeki her şey...
İşkenceyi haketmez,
İşkenceci olsa bile...

Eylül'ü sevmiyorum!..
Çünkü;
Geçmişe götürür beni...
Yazdığım romanları, öyküleri,
Duygularımla suladığım şiirlerimi çaldılar...
Uzun bir süre yazmadım,
Yazamadım.
Ve halen, roman yazmıyorum...
Çünkü;
Yıllarca önce yakılan,
Ya da toprağa gömülen,
Romanlarımın kahramanları,
Suphi, Melek, Samyel ve diğerleri,
Rüyama girip,
Acıyla haykırırlar,
Boğazıma sarılırlar...
Onları,
Ateşten ve yerin altından,
Kurtarmamı isterler...

Onları kurtaramadım...
Söylemeye de utandım...
Utandım Suphi'den,
Utandım onlarca şiirin,
Hüzün dolu bakışlarından,
Utandım...
Kendimden utandım,
Çaresizliğimden utandım...
Ve yemin ettim,
Bir daha roman yazmayacağım,
Kahramanlarını koruyamadığım sürece...

Eylül'ü sevmiyorum!..
Suphi, Melek, Samyel ve diğerlerini,
Yok ettiği için...
Eylül'ü sevmiyorum!..
Sevgi, aşk ve barış şiirlerimi,
Işığımı çaldıkları için...
Eylül'ü sevmiyorum!..
Binlerce,
Aydınlık beyni zincire vurduğu için...
Şimdi anladın mı?
Eylül'ü neden sevmediği mi!..
Sence, haksız mıyım?..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4163
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sen Nehri



geceyi lapa lapa böldüler sevdiğim
derinliğinde yansıttılar ölümün renkli elbisesini
yazmamalı insan ağrırken dişleri
yazmamalı düşerken gözlük burnun güncesinden
oysa eski zamanların lirik tanrıları
aşkı kutsal sayarken
Mısır’da piramitleri yapıyorduk biz
bir şişe bira ve bir dilim ekmek için
ama sen, Sen nehrine bakarak yalanlar söylüyordun bana
oltanın ucundaki balığın sana anlattığı acıklı öyküye dayanamayıp
özgürlüğe buluyordun levrekvari düşlerini
karpuzların hasat mevsimiydi
güneydeydim
yerkürenin en hüzünlü bitki örtüsünde
salyangozların yalnızlığı emdiği bir coğrafi bilinmezlikte
kurabiyeler yaparken gecikmiş ikindiye
televizyonların cinayet sahnelerinde koşuşuyordun odadan odaya
ağlamak bir kulis hatasıydı
gözyaşların dağılıyordu
ne zaman gülsen
gözyaşın kanadı kanayacak gibi oluyordu
ağladığında alfabelerim eksik kalıyordu hep
sabah içilen likörün akşama ne nanesi kalıyordu ne de muzu
Afrika’da tırnaklarını yiyerek yaşayan bir kabileydim gözlerinde
hüzünlü bir şiirin dörtlüğünde asmıştım kendimi
dağ köylerine acımtırak bir sis çökmüştü

sokakların arasında
yeşeren küfürlerin gençliğine kusarken gölgen
köşe başındaki köşk utancından yakıyordu kendini
bir intiharın beklendiği saatlerde
kaldırımların sızladığı duyulurdu
şehrin ortasından süzülen ırmak
aylarca kırmızı akardı
keserdi bileklerini terk edilen kentler
kutsal kitapların en bilindik ayeti olurdu bu
ve bütün ölüler akranlarını öperdi
odanın ortasında incecik dolaşan bu kan
eski aşkların kırıklığından

kime sorsalar
lapa lapa bölünür gece diyecekti
kime sorsan
kalarak gitmenin ziftini dökecekti fincanına

sen halâ Sen nehrinin
yanılgısında boğuyorsun sözlerimi
dudağımdaki Afrika’ya anlatırken
yenmiş bir aşkın kangrenli etlerini
PuS - avatarı
PuS
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4164
PuS - avatarı
Ziyaretçi
Onca yıldan sonra
Sana beslediğim o sevgimi alıp,
Çıkar giderim hayatından,
Hiç girmemiş gibi.
Ve …
Gecikmiş sevda deyip
Vururum sevgime zinciri.
Hatıralarım ve anılarım,
Bir köşede küflenirken,
Yalnızlığın kollarına atarım kendimi.
Ben seni tanırkende burdaydım,
Tanıdıktan sonrada burdayım.
Yabancısı değilimki bu yaşamın.
Ama ben ...
Sana olan aşkımı,
Kendi ellerimle işledim, ve
Sana sundum.
Her satırında ayrı bir tat
Her cümlesinde ayrı bir ad vardı.
Ve ...
Ben verdim o aşka canı
Ben verdim o sana doyumsuz heyacanı.
Ama sen ...
Bir zaman dilimi içerisinde yaşattın bana
Terkedilmişliği.
Ve ...
O tertemiz duygularımı
Kirletmeyide başarabildin nihayet.
Ve ben ...
Bulmak ve kaybetmek arasında
Hep böyle ıslanırken
Birgün ...
Evet birgün, bende kuruyacağım.
Canın cehenneme.
...BİTANEM...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4165
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Umud Türküsü


Ne sızlanırsın deli gönül
Gül ve geç yeis diyarından

Yarını gelmez günlerde
Karlı dağlar aşmadık mı
Sabaha kavuşmaz gecelerde
Pusulardan çıkmadık mı

Sırt sırta dövüşende
Ne hançerler yedik dostlardan
Vazgeçmedik yine de
Geçmedik dostluklardan

Gün doğdu, gün battı
Nehirler durdu, zaman aktı
Bizde ne inat bitti, ne sevda
Korkularımızı ektik toprağa

Gözyaşlarıyla suladık
Topraktan umudumuz bitti...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4166
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Uçurum


uçurum hayatlar...
olmak istemediğim bir dünya ve sen
ayağımın altındaki taş parçaları
yok olan ben
yok eden sen
nefes darlığı
uğultu ve gürültü
ölüm...
uzak ama bir o kadar yakın
hele ki uçurumun kenarındaysan
bilmiyorum
sonsuzluk gibi bir şey
komik..
PuS - avatarı
PuS
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4167
PuS - avatarı
Ziyaretçi

Bekle Askim mavi bir günde gelecegim,
Kollarinda darmadagin olacak saclarim,
Üzülme Askim toparlanacagiz birlikte,
Ayagada kalkacagiz, yürüyecegiz hemde kosacagiz.
Bu ask bir heves, gercek sevmiyor, sevgi yok, umut yok.
Guvenme güven yok, Diyenlere ispat,
Güveniyorum sana Askim! Bekle beni!
Dünyaya sevdamizi, sevginin bitmedigini,
Yarinlarda umut oldugunu ögretecek,
Hasretinden kanayan kalbim!!
Aglama Askim bak,
Denizler var, yagmurlar var, Ay var,
Cocuklar ve sokaklarda KEDILER var.
Senin gibi beni sonsuzlukta bekliyenlerim var!!
Inan bana Askim Sevdamizda ayrilik yok,
Sonsuzluk
Ve zamanin bittigi yerde kavusmak var!


Seni suya hasret toprak tadinda olumune seviyorum ve ölmekten korkmuyor ölumu özlüyorum
...BİTANEM...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4168
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ucu Yok Sevdamın


Seni bir hayat boyu sevebilirim ben..
Ölümün beni bu dünyadan ayırdığı son nokta,
İşte oraya kadar..
Belkide ondan sonrası da var benim için;
Seni kara toprakta bembeyaz kefenle bile sevebilirim ben..
Duyguların bittiği yer yok benim için;
Seni bir çiçeğin gözünde,
Seni bir çocuğun elma şekerinde,
Seni,sen benden uzaktayken bile sevebilirim ben..
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4169
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Umut

Solarken gün gecenin karasında
rüzgârlar fırtınasında gece
Bir yangın baslar gecede
gecede yüreğimde
Savururken rüzgarlar
yüreğimde yanan
duyguların küllerini
Savururken rüzgar gecede
Kesilir tüm sesler
kesilir gecede
gecenin sesi.

Ne bir ses duyulur artik
ne de alınacak bir nefes
tam bitti
bittim denilirken
sesi gelir uzağından umudun.

Aslında sessizliğinin sesidir
uzağında yankı bulan gecenin
iste umut ki
sesinde yatar gecede
gece sessizliğinin.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #4170
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Nemli Gülücükler!!



Ağlamaklı gözlerimle nemli gülücükler saçtım etrafıma
Ve ağlarken dostum oldu anıların o bitmeyen isyanlarda

Acılarımı ekledim sensiz bedenime yalnızlığıma
Ah o beni yakan hatıraların olmasa
ah seni andığımda kalbim hasretle dolmasa

Sen beni sevme aşka inanma aşksız yaşa
Elbet bir gün seni de yakacak aşk pişman olacaksın sonunda

Beni seni sensizliğime ekledim benim için orada yaşa
Ah bir de o beni yakan hatıraların olmasa
Seni her andığımda şu masum gözlerim dolmasa

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya