Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 756

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.654.204 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7551
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sevgiyi Düşlemek

Sponsorlu Bağlantılar
Sevgiyi işledim ilmek, ilmek, sabırla,
Bazen lâlezarda, bazen gonca gülde,
işledim sevgiyi sabırla,
Bir bağ bozumunda, elmada, üzümde,
işledim sevgiyi sabırla,
Bir güzelin gözünde,
Tarlada ekinler arasında, gelincikte,
Bir ormanda, tavşanlarda, karacalarda,
Sarı, esmer, çocuklarda,
işledim sevgiyi, ilmek, ilmek,
Tanrının yarattığı en yüce varlıkta insanda,
işledim ben sevgiyi, ilmek, ilmek düşlerimde,
işledim, sevgiyi ilmek, ilmek, sabırla,
Gökte uçan kuşlarda, arılarda, kelebekte,
Yeni doğmuş bebekte,
Düşledim sevgiyi ana kadında,.
işledim sevgiyi ilmek, ilmek, sabırla,
Beynimde, ruhumda, yüreğimde,

Çağlayarak akan, GÖNÜL PıNARlMDA.

TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7552
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
kolon y kareAlınyazısı Saati (İstanbul)kolon y kareYeryüzüne ayı indir o bir şehir olsun
Yaklaştıkça büyüyen
Sponsorlu Bağlantılar
Ayrıntıları setleri bahçeleri
Yumuşak çizgileriyle ortaya çıkan
İşte ben o şehri yaşadım yıllarca
İstanbul’da parça parça
Çeşmelerinde ayı yaşadım
Servilerinde ayla birlik bölündüm
Ayla birlik yaralandım
İstanbul mezarlıklarını aydınlatan ayla
Soludum bölük bölük ahiretin
Keskin çizgili özgürlüğünü
Kanlı canlı özgürlüğünü ay kesmesi
İçtim sıcak bir yaz günü içilen buz gibi bir vişne şurubu benzeri
Kutsallığın ballı biberli çilekli çile kevserini
İstanbul’dur bu otuz yıl kana kana yaşadığım
Taşlarına adeta resmim işledi
Ben İstanbul’da dağıldım zerre zerre
İstanbul damla damla içimde birikti Mermer tozu gelip gelip içimde oluştu bir şehir
Bu yeryüzünden ve gökyüzünden ötedeki şehirdir
O bir kılıçtır Doğudan Batıya uzanıp
Çin ipeğinden örülmüş şeytan kozasını bölen
Darbeleriyle Batı çeliğini lime lime eden
O Tanrı’nın kılıç halindeki hilali
İslam ruhunun kristalleşmiş heykeli
İçimin sesi rüyamın öfkesi merhametimin şehri
İstanbul’a gel oruç günleri gez gör ve dinle derinden
Taştaki oymalarını incele bir er gözüyle
Semerkant’tan kalkıp gelmiş erlerin gözüyle gör her yeri
Camileri mezarlıkları çeşmeleri ve sebilleri
Git Sümbülefendi’ye servilerden sor olan biteni
Merkezefendi’de tüket maddeyi yırt maddeciliğin kefenini
Bağdat’ta ebedi bağı ruhun ve ilahi hikmetlerin
Şam’da son sınırı manevi medeniyetlerin
Kozmik bakış metafizik sezgi
Bağdat’tan dal, Şam’dan yaprak Diyarbekir’den çizgi
Hep İstanbul’da kırık dökük
Parçalanmış silinmiş sönmüş
Hayaletler gibi kaçmış gizliliklere
Loş boşluklara sığınmış kan rengi bir huzur arzusu
Sabah Karacaahmet’te öte şafak kırmızısında savaş borusu
Sökün eder her sabah ufkun bir ucundan yeniçeriler
Su şırıltısından gök gürültüsüne değin
Bütün seslere düzen vermiş ebedi mehter
Yok olduysa bu şehir ruhu ruhuma sindi
Ben yaşadıkça o yaşayacak bende
Kimbilir belki o da dirilecek benimle
İslam Milletinin dirilişinde
O yeniden güneşin güneş ayın ay ve dünyanın dünya
İnsanın insan olduğu o günde
Ölümün biliyorum ey İstanbul diriliş içindir
Öyleyse indir ruhunun teslim bayraklarını indir göm toprağa
Doğrul ve kalk ayağa
Kemiklerinle etin arasında
Sonsuz güç topla korku ve muştuyla Mucize muştusuyla
Yüreğim yırtılıyor çınlıyor ağlıyor yüreğim
Fırtına yaprak yaprak dökülüyor
Gecenin tüyleri savruluyor havaya
Ölümümü kutlayan Arz oğullarıyla
Mübarek toprağın anlamından bile yoksun
Taşın demirin mermerin ve tozun metafizik kadrine bile düşman
Kabus ruhumu çalmak isteyen hırsız
Madde dönüşür binbir şeye ama ruh kaybolmaz
Altın madeni gibi pırıl pırıl kalır ve solmaz
Ve ben kardan geldim ama denizi üstlendim
Denizi yüklendim adeta denizle evlendim
Denizle yaşadım denizle öldüm
Öldükten sonra denizin gözlerini gördüm
Denizden denize yükseldim
Birliğin şarkısını işittim dinledim derinliklerinde
Sedeflerinden yapılmış İstanbul camilerinin taşları
Beyaz güvercin kanadı köpüklerinde kubbelerini gördüm camilerin
-Ama gizleyerek saklayarak itiraf etmeyerek-
Bursa’dan gelen yeşil bu denizi boyadı gökten sonra
Ve trenler şifreli düdükleriyle trajedileri perdelerken
Dönüp bir köşeden ötede kaybolurken Ben kayalarını denizin ahenkleştirdiği kıyılarda
Gerçeği koğaladım hayal meyal görünen kelimeler arkasında
Ve derken birden karaya sıçradım Ayasofya
Padişah türbeleriyle örtülmüş maskelenmiş şehzade mezarlarıyla
Kayboldu o deniz o kentle birlikte Rabbim bildir bana
olup biteni
O yeşil ötesi ışığı o güneşi tahlil eden su çizgisini
Ve sen ey Avrupa yerin dibine batacaksın bitmez tükenmez suçlarına karşılık
Ve derken Ayasofya yüzüme çarpan karanlık
Serin ve kilim nakışlı kızıl gözlü dev bir cam gibi
Ve kılıcımın ucunda Ayasofya küçük bir bilya gibi
Uçuyorum göklerin kubbesine bir ikram gibi
Gök sofrasında bir çeşni bir garnitür gibi
Kalk ve kavra ruhum bir kadavra gibi solan bu göksel yapıyı
Bir kartal taşırken yere düşmüş
Ve kalakalmış kaldığı yerde
Sonra karanlıklardan çıkan kartallar tünemiş üstüne
Yemişler ötesini berisini
Ey kozmiğin kemirdiği bir kent gibi yükselen yapı
Ey Allah’a açılan ve kapanan ulu kapı
Bir at gibi soluyorsun kulelerinle
Deniz öfkenin köpükleriyle benekli
Gel barışın köprüsü ol içimizde dışımızda
Yeniden sularından içelim kana kana
Savaşabilirim bugün bütün dünyayla
Gerekirse
Ruhumuzun susadığı hakikat olan
Evrensel İslam Barışının zaferi için
Aşk için Tanrı hakikati aşkı için
Göğe çıkan İsa yere insin diye
-Fazla çıkardılar göğe-
Gel ey Muhammed ve İsa hakikati
Burada sizi bekleyen bütün bir insanlık var
Bulutlar yaralı insanlar zehir saçan fırtınalar
Kara-düşünce fırtınalarıyla yüklü kurşun levha havaları
Savaşırım doğudan daha doğu
Doğrudan daha doğru olanı bulmak için
Zulme karşı savaşabilirim
İnsan başı yalnız Tanrı önünde eğilecektir
Ebedi hakikat budur
Bunun için savaşırım ben
Bunun için kanım helal olsun
Şehrimin altına özgür Tanrı aşkını yazmak
İstanbul’u yeniden Tanrı şehri yapmak
Bunun için savaşırım ben
Servi için savaşırım çınar için savaşırım
Tozlanmamış gün doğuşu için
Yıldızlar geceleri yeniden görünsün diye
Tuz deniz damlasında gülsün
Çam denizle gülüşsün
Su tenimizle barışsın
Ruhumuzla ışısın diye
Savaşçıyım ben atalarım gibi
İstanbul için savaşırım
Bağdat’ın dervişlik ortağı
Şam’ın kılıç kardeşi
Olan İstanbul için
Benim güneşimden öteye kimse gidemez
Benim güneşimin üstüne doğmadığı hayat hayat değil
“Benim duvarımdan yüksek duvar haraptır”
Gerçek özgürlüktür kölelik değil Tanrı’ya kulluk
İstanbul olacak yine gerçek özgürlüğün türküsü
Kıyamete kadar söylenecek türkü

Harabe-Gönlüm - avatarı
Harabe-Gönlüm
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7553
Harabe-Gönlüm - avatarı
Ziyaretçi
siir O Akşam GelmeliydinKanım dondu sandım, seni beklerken,
Gelenleri hep sen sandım bir tanem,
Herkes bana baktı belki acıdı,
Ben de böyle beklermişim demek ki !

Gelenlerden biri sen olmalıydın,
Dakkalar dursaydı kalbim dursaydı,
365 günde dün olmasaydı,
Ben de böyle beklermişim demek ki !

İçime aktı ılık bir sancı,
Ellerim terledi, ayaklarım titredi,
Dedim ya benim için çook önemliydi,
Ben de böyle beklermişim demek ki !

Allah ömür verdi hiç bekletmedim,
İnsanları üzmedim kendim üzüldüm,
Bu da son cezammış hayata küstüm,
Ben de böyle beklermişim demek ki !

Belki bu vedaydı son buluşmaydı,
Ne olurdu gelseydin, hiç mi hatırım yoktu,
Katı kalbinde hiç mi insaf kalmadı,
Ben de böyle beklermişim demek ki !

Bütün bunlar senin için hikaye,
Haklısın ben lades dedim bile bile,
Sen kazandın bravo al sana bir bye,
Ben de böyle beklermişim demek ki !
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7554
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
Barbaros Meydanıkolon y kareBiliyorum, ayıp be manasız
Ama peşlerinden gidiyorum
Gezmeye çıktıkları vakit
Ana kız.
Utanır da belki
Anasının sırtındaki
Yeldirmeden,
Kız bir adım önde gider
Sezdirmeden.
Beşiktaş’ta Barbaros meydanı
Sağı anıt, solu türbe
Ortası kare şeklinde,
Parkıdır yoksulların
Bilhassa yaz ayları.
Fidanların, meydanların önünde
Yontulu taşlar çepçevre.
Yer yer banklar konulmuş
Meydana dolmuş millet,
Sıra sıra oturmuş.
Ah genç kız kalbi,
Sıralara bakar elbet.
Meydanın ilerisi deniz kıyısı
Karaya çekilmiş kayıklar,
İskele gazinosu yanda
Sulara dökülmüş ışıklar,
Üsküdar şu karşısı...
O nemli topraklara
Ana çöker yorgun argın
Kalmış gözü arkada
Kendi ayakta kızın.
En gürültülü şarkılar
Çalarken plakta,
Onlar orda oturur
Denize bakarlar
Avunmaya muhtaç gençlik
Ey kız anası ihtiyarlar,
Ey denizlerden esen serinlik.
O dediğim yere yaz mevsiminde
Geceleri sık sık giderdim.
Elektrik direkleri dibinde
Toplananlar yok şimdi.
Toz toprak içinde
Güreş eder çocuklar
Top oynayanlar yok şimdi.
Kol kola gezinen genç kızlar,
Peşlerinde dolaşanlar yok şimdi.
Garip adamlar görürdüm:
İçmiştiler, müthiş.
Zayıf kadınlar görürdüm:
Bitmiştiler, bitmiş.
Evlerinde duramamış,
Kalkıp gelmişler.
O dediğim deniz kenarımda
Yavaş sesle konuşan
Kadınlar otururdu.
Kahkahayla gülüşen
Genç kızlar bulunurdu.
Hovarda hoyrat itişen
Delikanlılar dururdu.
Böyle miydi o vakitler burası
Mezarların, fidanların önünde
Beşiktaş’ın fakir fukarası
Hava alır, eğlenir dinlenirdi.
Gece yarısına doğru
Barbaros meyanı halkı,
Evlerine dağılırdı
Erkekli kadınlı.

Behçet Necatigil
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7555
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sen Deniz kokuyordun,

Sen Deniz kokuyordun,
Deniz sen kokuyor.
Dalgalarına her baktığımda
Hiç susmadı hep konuştu.
Hareketleri öyle anlamlı,
Öyle sakindi ki
Onu sessiz bir ayrılığa benzettim.
Kapılar kapayacak
Giderken
Ardında kalpler kıracaktı.
Sana,
Dermansız bir gökyüzü armağan ediyorum.
Bu huysuzluk,
Bu alınganlık neden?
Bak kuşlar uçuyor
Mevsimsiz yağan kar gibi
Dön hayata
Sen dön ki
Kuşlar kaçmasın
Kaçıpta buralardan ayrı kalması
n...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7556
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Acıyı görmek mi istiyorsun?
Gözlerime bak!
Dudaklarımda söyleyemediğim sana ait duyguları,
Bana her fırsatta bıraktığın yokluğunun acısını fark edeceksin.
O zaman anlayacaksın acının sende ne kadar masum durduğunu.

Ayrı yetişmiş güllerin birbirine hasreti gibi,
Umutla kurudum sensiz.
Ve sen hiç gözlerime bakıp beni sevdiğini söyleyemedin.
Oysa sırf bu kelime için kurduğum hayallerdi beni hayatta tutan
Bir boşluktan içeri girdim her gece,
Senli düşlerden sensiz karanlıklara süzülür gibi.

Ellerin nasıldı? Küçük müydüler? ve parmakların ince uzun mu?
Parmaklarını parmaklarımın arasında hissedip,
Seninle sahil boyu denizi hiç fark etmeden bir birimize bakıp yürüyemedik.
Gözlerinin yeşilinde geleceğe dair hayaller kuramadan,
sadece umut ettim gözlerini görebilmeyi.
Ve o gözlerinde ki ışıltıyla karanlık gecelerime yol göstermeni istedim.

Acıyı görmek mi istiyorsun.
Gözlerime bak!
Ve yaşanmamış boşa geçen anların hüzünlü şiir'ini oku,
Kirpiklerinden sıyrılıp yanaklarına düşen dizelerimde.

Bensiz yattığın o yataklarda benli hayaller kurma artık.
Sabahlara merhaba derken beni seven bir şair var deyip gurur duy sadece.
Ve hiç bilme o şairin senin için her gün defalarca öldüğünü.
Ve bil ki insan sevdiğiyle beraber olacak mahşerde.
Tek avuntum bu şimdilik.

Dünyada olamadığım anları mahşere bıraktım ben,
Ben seni bu dünyalık mı sevdim sandın?
Ölüm'müş,terk edilişmiş umurumda değil,gelme istersen.
Nasılsa bir gün hayat biletimi kestiğinde,
Kavuşma vakti olacak benim için ölüm.
Dudaklarımda ki acı tat?
Yoksa acı bir tebessüm mü olacak sana ulaşmayı beklemek?
Ne yazık hiç bilemeyeceğim.

Acıyı görmek mi istiyorsun?
Gözlerime bak!
Sen uzakta çok uzakta
Bensiz bir yaşamın anlamsız günlerini yaşamaktasın,
Benim gibi.

Seni seviyorum,
Gerçeğin ta kendisi bu iki kelime,
Sırf dudaklardan çıkması istenen değil de
İçimde taa içimde senin için atan bir kalbin feryadı,
Haykırışı bu sevdiğim.
Sana ulaşamasam da,
Biliyorum ki zavallı kalbim
Sana ait her şeyi saklıyor en gizli yerlerinde
Kanlı ve uykusuz gözyaşlarımın
Her gece aynalardan süzülmesi gibi acı veriyor uzaklarda oluşun.

Biliyorum beni sevdiğini
Acıyı tattığını da benden uzaklarda
Ama hiç bana sana ait bir şeyi vermedin?
Acı tek taraflı olsaydı,
Ne yürek dayanırdı ne yaşamın bir anlamı olurdu.
Ama yokluk kötü sevdiğim.
Bir beden olmak isteyen yüreklerde ayrı ayrı yaşamak kötü.

Sana her fırsatta koşmak isterken beni durdurmaların,
Yüzüne hasret kaldığım günlerde
Beni ısrarla kırışlarını hiç anlamış değilim.
Eminim yine okuyunca bu şiirimi büzeceksin dudaklarını
Ve eminim ağlayacaksın.
Ağlamak seni ben yapar sevdiğim
Ve beni sen yapanda içimde senin için yanan bir kalple yaşamak.
Her gün Üsküdar’da oturup kendimi dinlerim
Oysa konuşan sendin hep benimle,
Ne martıların vapurlara takılışı,
Ne işportacıların bağırışıydı fark ettiğim.
Ben denizi seyrederken gözlerinde boğulmayı sevdim.
Yosun tuttu gözyaşlarım sensizliğin dalgalarında.
Gözlerim ve ben her Üsküdar’a inişimizde
Bir gün seninle bir bankta oturup
Sadece ve sadece hiç konuşmadan gözlerine bakmak istedik.

Kaç zamandır bir hüzün dolaşıyor odamda.
Duvarlar bir şeyler söylüyor sanki
Adım adım yok oluşumu izliyorum
Her batan güneşin karanlığı getirmesiyle.
Sabahlara kadar uykusuz gözlerimle uzaklara,
karanlıklara bakıyorum mütemediyen
Kayan her yıldızda tek bir şey diliyorum?
Ve Senin için yalvardığım namazlarda secdeye kapanıp
Rabbime ettiğim dualarım,
Tuttuğum dilekle aynı olması ve sonra umudumu yitirmeden
Rabbimin bir bildiği var deyip
Kabul olmadığında dualarımın
Tekrar tekrar yalvarmalarım.

Seni okyanusların diplerinde
Bir midyenin içinde ki
İnciyi görme ihtimalimin olmadığı gibi kabul ettim aşkım
Ve seni hiç ulaşılamayacak dağların zirvesinde
Koklayamayacağım bir çiçek olduğunu fark ettiğimde
Tek bir şey düşündüm?

Dokunamadan tenine,
Öpemeden öpülesi dudaklarını mahşere erteledim vuslatı.
Ben o kargaşada ne yaparım bilmem ama
İnsan mahşerde sevdiğiyle beraberdir derler
Seni seviyorum meleğim.

Acımasız olan ne sensin ne de ben,
Bize gümüş tepsiyle sunulan hüzünlü bir hayat sadece
Ve kabul etmesi zor olan bu ayrılıklara katlanmak sanırım.
İnsan yaşamın değerini
Yüzü ve kalbi güldüğünde anlıyor
Anlıyor ki ölüm sadece toprağa girmek değil
Ve nefesi kesilene kadar yaşadığı her şeyin
Gözlerinin önünden geçmesi değil.
Ölüm sensizliğin sadece yaşarken verilen cezası sevdiğim.

Seni bulduğumda sevgi anlam kazandı
Her anımsadığımda yaşamamım oldu gülüşlerin
Hiç tükenmedi içimde senin için yanan ateş
Ve ben o ateşle yanmayı,
Sırf seni sevmek olduğu için
İnan bana çok sevdim.


Oysa
Doğum günüme sadece 10 gün kalmıştı
Eğer yanımda olsaydın
Yaşama daha bir sıkı sarılacaktım..
Şimdi ölüm ne anlam taşıyor?
Yaşamak ne anlam?
Hiç anlayamayacağım
Sensiz bedenim toprağa girmedikçe
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7557
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Rüzgarlardan kıskanırdım saçlarını
Dayanamazdım silmeye gözyaşlarını
Seninle yaşıyordum
Yazımı, kışımı, baharımı
Artık benim için bittin sevgili

Sarmaş dolaş kolkola gezerken
Göz göze saatlerce
Birbirimizi süzerken
Her an hasretine dayanamaz özlerken
Artık benim için bittin sevgili

Nasıl inanmıştım verdiğin sözlere
Zarar gelmesin diye siper olmuştum
Kem gözlere
Nazar mı değdi de
Acı çektirdin bizlere
Artık benim için bittin sevgili

Dillere destandı bizim aşkımız
Ne oldu ki değişti yazımız
Seni sevmekle dert küpü oldu başımız
Artık benim için bittin sevgili

Kıymetini bilmedin
Nasıl sevmiştim seni
Aşkınla mecnuna çevirmiştin beni
Seninle olmak istesem de
Dönemem artık geri
Artık benim için bittin sevgili

Özgür'dü bu mısraların kalemi
Bilemem artık sevebilir miyim birini
Sensizlik cehennem olsa da
Unuturum seni
Artık benim için bittin sevgili.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7558
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşkımı kırpıp dostluk yapamam!

Üzgünüm..
Üzgünlüğü üzecek kadar..
Ve özgürüm “prensim”
Sevdiğimi söyleyecek kadar…
Nasıl yapışmışsam hayatının en acılı yerine,
Zamansız..Hesapsız..
Giderim!
Acılarını yaralarımda yıkar,olmazsa peşime takar..
Giderim!
Dili tutulmuş şiirlerimi alır..
Geride bir tek sevmişliğim kalır..
Giderim!
Zor söylenen sözleri söylerim,
İncinme diye onları da kendime söylerim
Ama giderim..
Aşkımı kırpıp dostluk yapmam “prensim”
Krallıgını sana
Aynalardan gizlediklerimi zamana verir
Giderim!
Ben acımam.. ağlamam..
Yanmam gözlerinde
Ben yıkılmam “prensim”
Acılarımı sukunetle yönetirim
Çığlıklarımı titrek bir aşk melodisinde saklarım
Sayfalara akıtırım sensizliği
Kilometrelerce yazarım…
............
Sen okumayacaksın bilirim
Senin yerine ben okurum..
Yerine severim…
Hiç gocunmam “prensim”
Ben senin yerine de giderim….
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7559
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk ve Sevdalarım

Sevdalarım vardı ya
Gelip giden ruhuma
Sensiz dünyam dardı ya
Her şey senin uğruna

Güzellikte yarışak
Sevdiğim gel barışak
Sarmaş dolaş sarışak
Her şey senin uğruna

Adımızı yazalım
Gökyüzünde gezelim
Aşk gölünde yüzelim
Her şey senin uğruna

Sözler bitmez şairde
Çok mana var şiirde
Yalnız kaldım şehirde
Her şey senin uğruna

Duymaz bizi sağırlar
Yusuf seni ağırlar
Ardın sıra uğurlar
Her şey senin uğruna
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
24 Ağustos 2006       Mesaj #7560
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
Her Akşamki Yolumdakolon y kareHer akşamki yoluma koyulmuş gidiyorum.
Her akşamdan vücudum bu akşam daha yorgun.
Öyle istiyorum ki bu akşam biraz sükûn,
Bir cami eşiğine yatıversem diyorum
-Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum!
Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun;
Bu akşam, artık seni anmayan İstanbul`un
Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum.
Sonsuz sessizliğini dinlemek istiyorum.
Bilirim ki taşlığın bir döşek kadar ılık,
Sana az daha yakın yaşamak için artık,
Rabbim, ben yalnız zeytin ve ekmek istiyorum.

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya