Arama

Babam - Sayfa 17

Güncelleme: 19 Mart 2012 Gösterim: 131.082 Cevap: 756
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Kasım 2006       Mesaj #161
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı.

Sponsorlu Bağlantılar
Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.

Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.

Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.

Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.

Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü.

Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.

Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler.

Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu.

Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.

Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu..."Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
20 Kasım 2006       Mesaj #162
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bu nasıl insanlık bu nasıl zaman?
Günler Biribirini tutmuyor baba
Sponsorlu Bağlantılar
Kalmadı kimseye bende ki güven
Sözler biribirini tutmuyor baba

Herkes kendi bildiğini okuyor
Zulümler acılar yürek yakıyor
İnan insan yaşamaktan bıkıyor
Yıllar biribirini tutmuyor baba

İnsan hür olarak dünyaya gelir
Yanarsa bir yeri hep izi kalır
Bu günden yarını söyle kim bilir?
Günler biribirini tutmuyor baba

Necip der ki dertler tükenmez benden
Ne kimseye küskünüm nede ki senden
Kötüye gidiyor bak günü günden
Aylar biribirini tutmuyor baba.

CaNaRY - avatarı
CaNaRY
Ziyaretçi
12 Aralık 2006       Mesaj #163
CaNaRY - avatarı
Ziyaretçi
Babama mektup

Ne özledim seni bir bilsen
Nasıl tütüyorsun burnumda,
Yutkunamıyorum seni andıkça,
Hatta nefes alamıyorum
Cüzdanımdaki resmine baktıkça
Issız gecelerimde
Hayaline kapılıyorum sessizce
Şimdi olsaydı diyorum,
Okşasaydı saçlarımı,
Islak gözlerimi silebilseydi,
Bu kadar erken gitmeseydi de
Telimi duvağımı görebilseydi.
Yaşasaydı da dağ dağ gerilerde olsaydı.
Telefonda duyabilseydim sesini,
Rüzgârlar getirseydi kokusunu,
Bir mektubu bir selamı gelseydi
Yılda bir, hatta on yılda bir görseydim,
O benim buğulu gözlerimden
Ben onun mis kokulu ellerinden öpseydim.
Koklasaydı bağrına basa basa
Saçının her teline
Bin buse kondursaydım.
Göğsünde uyusaydım
Bastığı yerlere sürseydim yüzümü
Ama hasret koymasaydı gözümü
Babam deseydim doya doya
Beraber yudumlasaydık çaylarımızı
Beraber yaşasaydık yaşayamadıklarımızı
Sadece rüyamda değil,
Yanımda görebilseydim.
Babacığım keşke seninle aynı gün ölebilseydim.
Ardında aslında mutsuz bir nefes bıraktın,
Kulağımda çınlayan bir hoş ses bıraktın.
Hakkın yoktu, inan hiç hakkın yoktu
Beni çok erken yetim bıraktın.
Ah! Bir bilsen seni ne çok özledim.
İnan o çocuk ruhumla
Gelirsin diye yıllarca bekledim.
Hiç inanmadım öldüğüne,
O çizgili pijamalarınla
Pencerenin önünde buluvereceğim sandım hep,
Uzansam tutacağım sandım
Günde bin kez uzandım,
Bir kez bile tutamadım.
Gördüğüm her ak saçlı adamı
Sensin sandım zaman zaman
Karşımdasın gibi gördüm kimi an
Ama kayboldun duman duman.
Ah bir bilsen babacığım,
Bu yetimlik ne yaman.
Sen gittin gideli sevmiyorum bayramları,
Yalan değil kıskanıyorum
Babalı olanları...
Hele o babalar günü var ya babacığım;
O gün kahroluyorum.
Sanki, derin
Sanki, dipsiz kuyularda boğuluyorum.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Aralık 2006       Mesaj #164
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Babamı çocukluğumdan beri tanırım.Ne zaman kendimi kaybetsem kendimi onda bulurum.Onun kaybolmuş anılarında benim yarınım/dünüm gizlidir bilirim. Babama baksam aynaya bakmış gibi olurum.

Baba Enter rampa yukarı takatsizdi.Şimdi ise ben anlatmaktan acizim.Babamı bildim
bileli ağladığı olmamıştı.Ben görmedim. Ben görmedim ya başkası da görmemiştir. Çocukluğunu bilmem ama çocukluğumdan beri bilirim: Babamı.

Hayat pek çoğumuz için götürülmesi zor bir yük olabilir.Baba enter içinde yokuşu çıkmak , hem de 15 ton kömürle çıkmak zordu.Çıkılamıyordu.Frene köküne kadar basılmasına karşın kamyon gerisin geriye ağır ağır kaymaya başlamıştı.Üzerindeki 15 ton kömür fren borularını zorluyordu.Gece karanlık ,yokuş dik, etraf ıpıssız,insan çaresiz, makina mekaniğin sınırlarında, babam ölümle burun buruna.ben görmedim ben bildim.

Ben bilmezdim irade nedir.İrade herkesin çaresiz kaldığı yerde var olmaktır. Beton atıyorduk.Tahta kalıp süzülen bir kuş gibi ayaklarımızın altından gidiverdi.Demir iskeletin üstünde 5 kişi kalakaldık.Herkes çaresiz, ben afallamış, babam dimdik.Yıkılan kalıbı, dökülen betonu,dağılan herkesi toplayan o idi. Ama bir kamyon, eski bir kamyon, kömür yüklü eski bir kamyon nasıl durdurulurdu. Freni patlayan kamyonla 5 takla atarak karacabeyde koca bir tarlaya kömür eken o idi. Arka dingilin koparak koputun üstüne düşmesi hergün görülen bir şey değildir.Mesela ben hiç görmedim.

Ben babam kalp krizi geçirdiğinde ambulansta yanında idim.Elini tuttum. Babacım nasılsın dedim.Gözleriyle iyiyim diye işaret etti; aklım gitti.Kamyonun içinde ben olaydım arabayı istop ettirmek ,el ferenini çekip arabayı 1. vitese takmak aklıma gelirmiydi? Gelse böyle büyük bir riski alırmıydım? Babamın yanında olsam elinden tutarmıydım ? Risk alırmıydım ? Bambam risk almış ama arabayı durduramamıştı.Kamyon gerisin geriye kaymaya uçuruma doğru sürüklenmeye devam ediyordu.Sanırım yarabbi medet diye bağırmıştı. Yada en azından kalbinde böyle bir haykırışı geçirmişti.

Dedem gençliğinde kop dağına bakarak şu dağın bir yuları olsa da çekip düze indirsem dermiş.Düşünüyorum da kamyon uçuruma doğru agır ağır kayarken , gecenin en karanlık yerinde babamın aklına kim gelmişti.Biz çocukları mı , karısı mı , babası mı ,hepsi mi ,en çok hangisi. Bilmiyorum. Araba ağır ağır kayarken aşağı inip bir kaya bulup arka dingile taş koymak akla gelebilecek son çare.Denedi babam. Arka dingil bana mısın demeden taşı aştı ama taş iki tekerlek arasında takoz gibi şıkışıp kamyonu durdurdu.Uçuruma bir kaç metre kala.Yanında değildim ama 5. kata asansörle çimento çekerken asansörün direği kırıldığında yanındaydım.Dört adamla anca kurduğumuz yük asönsörünü(gırgır) dizlerinin üstüne alıp yüküyle birlikte kenara koyan babam idi.Allahım bir kuvvet verdi demişti.Hani çanakkale gazisi seyyit onbaşı var ya ruhu şad olsun.

Ben olsam böyle bir badireden sonra kamyonu orada bırakır yada sabahı beklerdim. Ötesi bana mantıksız gelirdi.Tek başına bir hak çaresini bulup kamyonu uçurumun kenarından gecenin içinden söküp sabaha karşı eve getiren babamdır.Çünkü cam da bekleyen biri vardır.

Yarın elbet bu gündür.Babacım ellerinden öperim.Geçmişe ait yaşananları anlatırken seni ilk kez gözlerin nemli gördüm.Sen gittin ben ağladım.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
12 Aralık 2006       Mesaj #165
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ağlamak kısmetmiş bize ezelde
Gel gönül seninle biz ağlayalım
Tükendi sermaye kalmadı elde
Gel gönül seninle biz ağlayalım

Kovdukça oturdu içime zillet
Rabbim, ne büyük dert, ne büyük illet
Ben gamlı kederli, gülerken millet
Gel gönül seninle biz ağlayalım

Ezdikçe sırtımı şu geçim derdi
Hep güldü geçtiler namerdi, merdi
Bir zaman beni de dostlar severdi
Gel gönül seninle biz ağlayalım

Baba ayakkabı, meret delindi
Tutmaz oldu, alt tarafı silindi
Baba suya giden bizim kilimdi
Gel gönül seninle biz ağlayalım

Baba ceketimi görmüyor musun?
Pantolon ne halde sormuyor musun?
Baba bana saat almıyor musun?
Gel gönül seninle biz ağlayalım

Baba bir bilezik bir küpe çok mu?
Bize de bir manto bir etek yok mu?
Soran yok aç mısın yahut da tok mu?
Gel gönül seninle biz ağlayalım

Baba ne getirdin, durma veriver
Baba ver de ondan sonra giriver
Baba elin boş mu hemen gidiver
Gel gönül seninle biz ağlayalım

Baba var mı ver yiyeyim durmadan
Baba büyüt beni tokat vurmadan
Baba durma çalış, koş oturmadan
Gel gönül seninle biz ağlayalım

Sabahleyin papucumu ararım
Bulamazsam ben hanıma sorarım
Saçlarımı ellerimle tararım
Gel gönül seninle biz ağlayalım

Ya Rab yardım eyle Ziya kuluna
İlet onu Habibinin yoluna
Evde ekmek, zeytin, soğan buluna
Gel gönül seninle biz ağlayalım



ÖMER ZİYA SOYYİĞİT
AriThmetiCs - avatarı
AriThmetiCs
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #166
AriThmetiCs - avatarı
Ziyaretçi
Çok uzaksın biliyorum
Belkide içimden bir an olsa dahi kaybolmadın
Çok uzaktasın biliyorum
Sen çok özledim ama
Babam benim küçük yaşta kaybetim seni
*****************************************
Şimdi olsaydın yaralarıma melhem olurdun
Bütün derlerimi dinleseydin
Bir çare bir çare diye üzülmezdim
Çünkü sen her zaman bir çare bulurdun ....
******************************************
Tek varlığım biricik babam
Babalar gününde yoksun
Ama hep ,içimdesin ve baş ucumda seni
Her zaman içimde hissederek yaşıyorum...
*************************************
Çok uzaktasın biliyorum
Belkide şu an bana bakıyorsun ve
Benimle gurur duyuyorsun
Oğlum bu diyorsun adam oldu diyorsun......
***************************************
Çok uzaktasın biliyorum
Her şey seni bana hatırlatan
Yıldızlardan bir parça koptu yüreğime
Sen benim biricik babam can ruhum tek teselim
Karanlık gecede en parlak yıldızda seni görüyorum
Ve bana ilham kaynağım oluyorsun çünkü sen benim Babamsın bağrına basardın gürkanım derdin
Seni çok seviyorum ve çok özlüyorum
Biricik babam...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #167
Misafir - avatarı
Ziyaretçi



benveolumir6

Oğlum ! Bunu demek şansını Allah bana verdiği için hamdolsun. Onun bende ve eşimde yarattığı olumlu enerjiyi tarif etmek çok zor. Oğlum sayesinde karı – koca olmaktan aile olmaya terfi ettik. Ortak amaçlar uğruna savaşmaya başladık. Bir çocuğumuzun olmasına karar vermemiz 7 senemizi aldı. Bazen eşim istedi, ben istemedim; bazen ben istedim, o istemedi. Arkadaşların ve komşuların çocuklarına sulanmaya başlayınca anladık ki bunun zamanı geldi. Doğduğunda, ilk iki yıl çok bir şey anlamadık. Bol bol uykusuz geçen geceler, dönülmez yol olduğunu fark ettiğimizanlar, kabullenme ve yeni hayata adaptasyon.

O şimdi 9 yaşında bir delikanlı. Annesine uzun uzun bakıp “niye baktın” diye sorunca, “senin güzelliğini seyrediyorum” diyerek eşimi kendine aşık eden, beni her sabah yolcu edip ‘kendine iyi bak’ diyen bir velet. Önce Power Rangers, sonra Actionman, şimdilerde Pokemon hastası, Matrix filmini beraberce 12 kere seyrettiğim, beraber müzik dinlediğim bir arkadaş. Annesi hastalandığında “babacığım merak etme ben evdeyim, sen gelene kadar annem bana emanet” diyerek güven veren bir büyük..

O, işin doğrusu, küçük vücudunun içinde bize emanet edilmiş bir büyük. Sevgiyi çok iyi bilen, büyüyen bir Cumhuriyet çocuğu. Bazen odasına gidip O’nu seyrediyorum, uyuyuşunu, ağzının hafif açık halini, hafif sararmış saçlarını, dokunmadan, okşamadan sadece hissederek sabırla…

Yakışıklı. 9 yılda 14 tane abla eskiten bir Kazanova. İnatçı kişiliğinin altında yatan öğrenme isteğini hep öne çıkaran biri. Bana bir şey soruyorsa, bilirim ki altında yatan başka nedenler vardır. Allah’ı seven bir insan. Duyguyla bağlanan ve kopamayan. O kadar duygusal ki, mutlu olması son derece zor.

Benim saçımı okşarsa muhakkak annesinin de saçını okşayan, yanlışlıkla bir yerinize vurunca hemen özür dileyen, biraz çekingen ama bir alıştımı susmak bilmeyen, bir fıkrayı 30 kere anlattığında ilk defa dinliyormuş gibi dinlemenizi isteyen akıl dolu bir sarışın.

O’nunla beraber olmak bana inanılmaz keyif veriyor. Hafta sonları beraberce gittiğimiz sinemalar, parklar, sabah kahvaltıları, anlamlı soruları, içten davranışı beni O’na bağlayan başlıca özellikler. O’nu çok ama çok seviyorum. O’nun yanında olmak, O’nun için yaşamak, O’na öğretmek bana mutluluk veriyor.

Oğlumu çok seviyorum, umarım ben O’nun en büyük hasreti olmam. Seksen yaşımdayken ellerimi okşayarak, bana “seni seviyorum” demesini hak ederim. Bende , benim babam kadar sevilirimve oğlumu bana aşık ederim. O’nu seksen yaşındaki babamın ilk torunu olarak kucağına koyduğum anda yaşadığımı, O da yaşar.

Size bir şey diyeyim mi ? Sevginin kuşaktan kuşağa geçmesi için fedakarlık gerekiyor, bundan kaçınmayın; sevginiz bol, evladınız sevgiliniz, sevginiz evladınız olsun !
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #168
arwen - avatarı
Ziyaretçi
O anı yazamam elim tutmuyor
Gözlerimden hala yaşlar akıyor
Eller bana öksüz diye bakıyor
Birde yetim kaldım,yalnızım baba



NURİ ÇELİK
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Aralık 2006       Mesaj #169
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BABAMA MEKTUP - Neşe Yılmaz

Ne özledim seni bir bilsen
Nasıl tütüyorsun burnumda,
Yutkunamıyorum seni andıkça,
Hatta nefes alamıyorum
Cüzdanımdaki resmine baktıkça
Issız gecelerimde
Hayaline kapılıyorum sessizce
Şimdi olsaydı diyorum,
Okşasaydı saçlarımı,
Islak gözlerimi silebilseydi,
Bu kadar erken gitmeseydi de
Telimi duvağımı görebilseydi.
Yaşasaydı da dağ dağ gerilerde olsaydı.
Telefonda duyabilseydim sesini,
Rüzgârlar getirseydi kokusunu,
Bir mektubu bir selamı gelseydi
Yılda bir, hatta on yılda bir görseydim,
O benim buğulu gözlerimden
Ben onun mis kokulu ellerinden öpseydim.
Koklasaydı bağrına basa basa
Saçının her teline
Bin buse kondursaydım.
Göğsünde uyusaydım
Bastığı yerlere sürseydim yüzümü
Ama hasret koymasaydı gözümü
Babam deseydim doya doya
Beraber yudumlasaydık çaylarımızı
Beraber yaşasaydık yaşayamadıklarımızı
Sadece rüyamda değil,
Yanımda görebilseydim.
Babacığım keşke seninle aynı gün ölebilseydim.
Ardında aslında mutsuz bir nefes bıraktın,
Kulağımda çınlayan bir hoş ses bıraktın.
Hakkın yoktu, inan hiç hakkın yoktu
Beni çok erken yetim bıraktın.
Ah! Bir bilsen seni ne çok özledim.
İnan o çocuk ruhumla
Gelirsin diye yıllarca bekledim.
Hiç inanmadım öldüğüne,
O çizgili pijamalarınla
Pencerenin önünde buluvereceğim sandım hep,
Uzansam tutacağım sandım
Günde bin kez uzandım,
Bir kez bile tutamadım.
Gördüğüm her ak saçlı adamı
Sensin sandım zaman zaman
Karşımdasın gibi gördüm kimi an
Ama kayboldun duman duman.
Ah bir bilsen babacığım,
Bu yetimlik ne yaman.
Sen gittin gideli sevmiyorum bayramları,
Yalan değil kıskanıyorum
Babalı olanları...
Hele o babalar günü var ya babacığım;
O gün kahroluyorum.
Sanki, derin
Sanki, dipsiz kuyularda boğuluyorum.


Neşe YILMAZ
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
15 Aralık 2006       Mesaj #170
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bugün yine seni
Rüyamda gördüm
Sevinmeli miydim
Bilemedim...

Düşünüyordun..
Elin başında
Saçların aynı,
Dudakların da...

Baba yine gel
Ama üzülme
Biz büyüyoruz
Merak etme

Baba yine gel
Ama düşünme
Sen çok düşündün
Sıra bizde...

Şimdi sen orda
Karda, ayazda
Toprak altında
Üşüyor musun...

Baba yine gel...



fatma özçelik

Benzer Konular

8 Ocak 2018 / Misafir Cevaplanmış
26 Ekim 2016 / Misafir Soru-Cevap