Arama

Yalnızlığıma (Yalnızlık) - Sayfa 53

Güncelleme: 21 Ekim 2014 Gösterim: 270.317 Cevap: 1.891
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
19 Şubat 2007       Mesaj #521
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kabusumsun

Sponsorlu Bağlantılar
biliyorum
gerçek değilsin, olamazsın asla
koyu karanlığın derinliğinde
içimi ürperten korkuyla
kötü bir kabussun yalnızca.

biliyorum
birazdan terden sırılsıklam olmuş bedenim
sıçrayacak aniden
açacağım gözlerimi
biliyorum olmayacaksın yanımda
olmamalısın asla.

derin bir nefes alacağım
rahatlayacağım sonsuzca
kıvrılıp sıcacık yatağımın içinde
huzuru hissedeceğim sensizlikte
ve tekrar derin bir uykunun kollarına atacağım
korkudan arınan bedenimi.

Ankara - 13.01.2002
Hülya Tümer
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Şubat 2007       Mesaj #522
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yalnız Bir Operaydı Son Yazdığın

Sponsorlu Bağlantılar
Yalnız bir operaydı son yazdığın
Beraber oynamak isterdim hayatımızın müzikalini
Sanırım iyi bir rol arkadaşı olurdun bu perdenin
Zira prova gerektirmez bu oyunda
Yeter sana bir önceki çektiklerin
Yorgun bir yolcu gibisin hayat yolunda
Son perdeyi oynamaktan çekinen ve ürken
İstediğin gücü al benden bu son tango için
Son tango, son mektup, yaşanan son şeyler
Kalın bir iz bırakır unutulmaz sayfalarda
Çığlıkları ulaşır kutup yıldızlarına
Ama güneşte kaybolur en parlak yıldızlar
Güneşin olmak isterim geceni aydınlatan
Taze bir nefes olayım ciğerlerine bayram ettiren
Yeni bir dimağın olayım unutulmazları unutturan
Baharın olayım kışta geçirdiğin soğuk ve fırtınalı
Karanlık günlerini sana unutturan
Yeni bir hayat vereyim sana geçmişi ağırlıklarından
Kurtulup bir tüy gibi hafif bahar esintisiyle
Rüzgarda dans eden yeşil gözlü meleğim ol
Güzel sözlü meleğim ol muhabbetine aşık olayım
Yeşil gözlerinden akan muhabbeti ruhuma sarayım
Sen benim ol ben senin tüm dertlerine ortak olayım


tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
20 Şubat 2007       Mesaj #523
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
SUSTUM
sustum!
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum..
Kendime konuşuyorum şimdi yalnız..
Yalnız yüreğime dokunuyorum sesime
Kimse duymuyor...
Sustum!
Sustu dudağımdaki şarkı,gözlerimdeki şiir,
Saraları yalayan şiir
Sokaklarında kahroldum şehir
Gözlerim konuşuyor yalnız!
Sustum!
Bin ah sürüp dudaklarıma...
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum
Sustu benimle deniz,
Sustu deli dalgalar,sustu martılar...
Umutlarımı sarıp rüzgarlara
Uzaklara savuruyorum her gece
Yıldız yayıp serpiyorum gökyüzüne!
Kimse görmüyor...

ERDEM-BENNER


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Şubat 2007       Mesaj #524
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Parçaların Bütünü Yalnızlık...


Gönlümden gül çalarken, aç olduğun için bunu yaptığını bilseydim... Bir gülden elde ettiğinle bir ömür doyacağını düşünebilseydim... Kan ter içinde kalana kadar koşmazdım peşinden yalnızlık...

Özlem de verirdim yanında... Ziyaret için geldiğini sandığım o mezar taşının başında... Fesleğenlerden neden almadın yalnızlık...

Bir kişilik yemek yapmak çok zordur bilirim... Misafir olurdum sana... Çocuk seslerinden katık yapardım ben de yalnızlık...

Günler ölmeden, yıllar doğmadan geçmez yalnızlık... Zaman sağır ve dilsiz... Umut sevap gibi kapkara gözlerimde yalnızlık...

Dertler deniz gibi, yüklenmişim omuzlarıma... Sana da can veririm gir içime yalnızlık...

Güneş göz yaşı dökerken yıldızlar telaşlanır... Karanlığın ardındaki ışık yalnızlık...

Çekip gitsem bu bedenden ait olduğum yere...
Parçaların bütünü yalnızlık...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Şubat 2007       Mesaj #525
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Elif Miktarı Yanlızlık


a24f5210e99465eca6fb80f3ve
Doğum ve ölüm tarihleri arasında var olan bir hayatın yorgunlarıyız. Yaşadığımız, bir garip yalnızlık hikâyesi. Etrafımızdaki yüzlerce insana rağmen yine kendimizi yalnız, çaresiz, kifayetsiz hissediyoruz. Bunca sınırlı arasında Sınırsız Olan’ı özledikçe büyüyor yalnızlığımız. Ruhumuzun vadilerinde gezinen yüzlerce insan dahi unutturmuyor, ‘hesabı yalnız verilen imtihanımızı.’ Aksine; her hikâye altını çiziyor yarımlığımızın.
Yalnızlık, yarım oluşumuzdur. Yalnızlık, ‘yalnızlığın mahsus olduğu varlığa’ duyulan özlemdir. Mecburiyettir. Alnımızda insan olmanın imzasıdır. Yalnızlık, şaire ‘Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge. / Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı.’ satırlarını yazdıran o müstearsız histir. O his ki; kalabalıklarda yaşanan bir tenhalıktır. Tenhalığımız, bize güç verebilir, gücümüzü de alabilir. Melankolik hisler içinde arabesk bir yalnızlığı tercih edersek, ruhumuz günden güne zayıflayacaktır. Ama mezarların neden tek kişilik kazıldığını düşünüp ‘yegâne’ olana inancımız artarsa yalnızlığımız bizi güçlü kılacaktır.
Sevdiklerimiz oldu, sevenlerimiz de oldu. Gidenler, dönenler oldu; gidip de dönmeyenler de. Doğanlar, ölenler oldu. Güneş bir görünüp bir kayboldu. Kayan yıldızlar dileklerimize umut oldu. En büyük hatamız, geçici olana ‘her şeyim’ demek oldu. Bir insan, bir eşya, bir mekâna ‘her şeyim’ dediğimizde, onu yitirmekle elimizde ‘hiçbir şey’ kalmamış oldu. Yürek coğrafyamızda yaşanmış onca devasa sevgi dahi hissettirmedi mi bize yalnızlığı? ‘Bitimsiz bir tat aramadık mı savruluşlarda? ‘ Kalbimizde dost yoğunluğunu en çok hissettiğimiz anda bile o anın geçici olduğunu bir an olsun çıkardık mı aklımızdan? Güzel anlar hiç bitmesin diye fotoğraf karelerine sığınmadık mı? Günde beş kez yalnızlığımızı itiraf etmedik mi? Avcumuzu açıp Tek Olan’a dua ederken, küçüklüğümüzden büyüklüğüne köprüler kurmadık mı?
Düştüğünde ‘acımadı ki’ diyen çocuklar gibi gizlemek istiyoruz acılarımızı. Düşlerimiz ipinden kopmuş balonlar gibi kaybolduğunda, bir kez daha anlıyoruz yalnızlık imtihanımızı. Kalbimizin özgül ağırlığını bir başka kalb taşıyamazken ve ancak gölgemiz kadar var olabilirken, bir başka kalbte nasıl beka bulabiliriz? Ve nasıl anlatabiliriz kendimizi, kendini dahi anlamamışlara? Bizi anlamayan insanlar arasında bir hayatın ardına düşerken, onlara kızmak, sınırlı oluşlarını yüzlerine vurmakta değil hüner. Asıl hüner, çaresizliğimizle onların çaresizliklerini birleştirip bir ‘çare’ bulabilmekte. Hiçbirimizin ‘yağmur’u sözcük biçiminde uymuyorken birbirine, hepimizinkinin uyduğu bir üçüncü yağmuru bulmalı. Etrafımızdaki insan yoğunluğuna rağmen, ruhumuzun pergelini ‘tek’ olanda sabit tutup, insanlar arasında bir ’sınırlı’ gibi yaşamalı.
İnsanların bizi anlamadığı anlar olur. Hattâ bizi tamamen yanlış anladıkları zamanlar da olur. En çok emeğimizin geçtiği, fedakârlık kapılarını sonuna kadar araladığımız insanlar, küçük bir noktaya takılıp bizi unutabilir. En çok ihtiyacımız olduğu anlarda en sevdiklerimizi bile yanımızda bulamayabiliriz. Ya da en güvendiklerimiz bizi şaşırtıp, kalbimizde çizikler olmasına sebep olabilir. Her kim, ’sürekli değişen’ anlamına gelen ‘kalb’e sahipse, sürekli değişecek ve hiçbir zaman tamamıyla ‘güvenli’ olmayacaktır. Hasılı bu dünyada insana dair ne varsa, hep bir yanı yarım ve bir yanı eksik kalacaktır. İnsan insana yetemez, ancak hayatına anlam katabilir, muhtaçlığını azaltabilir. Hayatın bütün karmaşası ve kalabalığı arasında hepimiz şahsî menkıbemizi yaşarız. Küçük hayatlarımız ve yalnızlıklarımız birbirine eklendiğinde kanaviçe misali, hal diliyle ‘herkesin her şeyi’ olan varlığı ifade ederiz.
‘Sıcaktan kaçan ve bir ağaç gölgesine sığınan adam, ne gariptir ki, ağaçtan hoşlanmaz da gölgeyi sever.’ Öyle ki, soru sorup cevap verme yeri olan aklımıza ve hissedip duyma yeri olan kalbimize ‘yegane’ olanı işaret ediyor. ‘Alâka-i kalbe lâyık olmayanlara’ haddinden fazla bağlanırken, yenilgi üstüne yenilgi yaşadığımızı anlatıyor. Ne nefis sadık bir yâr, ne de dünya kalıcı bir diyarken, tutundukça kavileşen bir bağa dikkat çekiyor. Şu mısralar da bu bağı ne güzel özetliyor: ‘Kimsesiz hiç kimse yok, herkesin var kimsesi. / Kimsesiz kaldım medet, ey kimsesizler kimsesi.’
Bu yaşadığımız bir yalnızlık hikâyesi. Elif gibi dik, elif kadar anlam dolu. Yanına gelen her harfe hayat katmasından ziyade, kendi sırlarıyla iç içe… Hüzün dolu ama mağrur bir başı var elifin. Bir başına ama sırtını dayadığı güçten dolayı çok kudretli. Kendi yalnızlığının farkındalığıyla birlikte ‘Tek ve Bir’ Olan Varlık’a ışık tutuyor. Hz. Muhammed (sas) ‘in Hira’daki, Gandhi’nin Hindistan’daki ve Bediüzzaman’ın Barla’daki yalnızlığı gibi… İnsana düşen; kendi ruh rıhtımına çekilip, dışarıdaki seslerden uzaklaşarak ‘yalnız’lığın şuuruna varmak ve içindeki sesleri çoğaltmak. Issız yerlerde kendi için bir evren olabilmek…Ve bütün sözlerin üstündeki o büyük sözü bulabilmek…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Şubat 2007       Mesaj #526
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yalnız Ben

Kavala Parkındayım,
Ben yalnız, dalgalar yalnız,
kayalar yalnız
Ufka bakıyorum, derin sessizlik
Yukarıda birkaç aile var,
He! bir de resim çektirenler...
Sakin bir müzik paylaşıyor yalnızlığımı
Ağlayan Kayalarda dalgaların sesi,
Rüzgârda otların hışırtısı,
Elimde kitap, aklımda düşünceler
Kendimi ilerideki bir kayaya benzetiyorum,
Tek başınayım, kalabalıkların arasında yalnız, sessiz...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Şubat 2007       Mesaj #527
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ada Yalnızlığı

keşfedilmeyi bekleyen
bir ada yalnızlığı yaşıyorum
varsın kimseler sormasın
ben sensizliği su diye içiyorum
kimseler bilmesin, varsın
sensizliği, onlardan bile sakınıyorum

bir ada yalnızlığı yaşıyorum
ormanlarım yeşil yeşil
mavilerim tertemiz,
çiçek çiçek baharlarım
kirlenmedi hiç bir yıldızım...
hiç bir ağacım...
ve de ateş kırmızısı giyen ayım...
varsın kimseler kirletmesin
su diye içiyorum ben sensizliği
kimseler el sürmesin

bir ada yalnızlığı yaşıyorum
varsın, kimseler keşfetmesin
ben sensizliği su diye,
kana kana avuçlarından içiyorum
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
21 Şubat 2007       Mesaj #528
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kaç Yaprakla Geçilir Zaman

Süleyman Üstün Hocama

görmeden kim anlatabilir
kar toplamış saçların güzelliğini
kim biriktirebilir saydamlığıyla acıtan
camkırığı gözlerin bereketini

kaç yaprakla geçilir zaman
fırtına kaç adımda ulaşır hoşgörüye
insan kolay çınar olmuyor
ömrünüz yaşamı borçlu kılıyor

yüreğimin kapıkomşusu sevgili hocam
sizinle düştü umudumun son rengi
bilmez miyiz direnç yola çıktı mı
dünya daraltıverir kendini

değirmendereli çınarlardan duydum geçende
kıskanıyorlarmış sizi...

Memnune Tunç
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
21 Şubat 2007       Mesaj #529
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
İstanbula kar yağıyordu,sabah olduğunda beyazlar giymişti sanki istanbul.
Prenses gibi soğuktu kimse yoktu sokaklarda sende kalbimde yoktun.
Üşüyordum ama üşüyen vücudum değil kalbimdi çünkü sensizdi.
Karanlık basınca daha bir üşüyordum ,yine söylüyorum kalbim sensizdi...
İşte istanbul yorgun şehir, nefes alınmayan belde.
İçim ürpertilerle dolu amansız korkularla.
Tane tana yıldız gibi yağan kar eritiyordu içimdeki ateşi ister istemez.
gecenin 3`dü ağlıyordum yanlızlığıma,benianlamayan insanlara.
Mutluluğu yakalayabilecekmiydim acaba
Unutma saati yaklaşıyor,her kederin tesellisi bulunur üzülmüyorum.
İnsan ne kadar sevse unutabilir.
Mevsimler,gelir geçer,yıllar geçer.
Hiç yaşanmamışcasına,hiç sevmemişcesine...
Unuturuz o günlerimizi
Herşeyi evet herşeyi unutabiliriz .
Bu sahte gözyaşları,yeminler.
Hani demiştinya söz verdim sana canım bekleyeceğim.
Boş bir tesellidir inandığımız.
Perde kapanıyor film bitiyor işte o hiç bitmeyecek sandığımız.
Benim kaybettiklerim sadece güvendiklerimdi
Ve şimdi yanlızlığımla başbaşayım.
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
21 Şubat 2007       Mesaj #530
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
ELİMDE KALDI UMUTLARIM
Her sabah hüzünle karışık bir umut var içimde
Sensizliğin hüznü yeni bir günün seni getireceği
Umuduyla bastırıyorum her doğan güneş yeni bir
Umut yeni bir arayış benim için belki sana kavuşacağım
Zamana bir gün daha yaklaşıyorum bugün değilse
Yarın kimbilir belki de yalnızca kendimi avutuyorum
Gittiğin günden beri hep yalnızlık şiirlerine takılıyor gözüm
Bir başıma değilim sensizlikten yalnızım
Terkedilip gitmek en çok nasıl koyar insana bir ben bilirim
Gitmelerin gidenlerin arkalarında bıraktığı
Çaresizliklerin koyu özlemleri,senin gidişin ateş gibi
Çöktü yüreğime hiçbir yağmur yetmedi içimdeki
Hasret ateşini küllendirmeye hiçbir sevgi yetmedi
Senin özlemini gidermeye ben her sabah beni sana
Götürecek yollarda yürüdüm senin duyacağın
Şarkıları söyledim yalnızca!Ve gelmeyişinin
Her akşamında aslında doğduğunu hiç anlamadığım
Güneşle beraber bende battım bir kez daha
Geceleri hep uyudum uyudum gün boyu çektiğim
Hasretini rüyalarımda biraz olsun giderebilmek
İçin herşeye iyi gelen yaraları iyileştiren zaman
Hiç bu kadar acıtmamıştı yüreğimi binbir umutla sarıldığım
Sabahlar artık hiç doğmaz oldu benim günümde
Gecemde karanlık şimdi,ne ay uğruyor gecelerime
Ne de sana benzettiğim yıldızlar parlıyor!ellerimde kaldı
Umutlarım sensizlik öyle kötü bir yara olduki içimde
Öyle büyük bir boşluk açtınki bir gün geri dönersen
Kendi yaptığın boşluğa sen bile yetmeyeceksin orası
Hep bomboş paramparça kalacak büsbütün cam kırıklarıyla
Kaplı kalbim ne zaman seni hatırlatacak en ufak bir şey
Görsem o kırıklarla dolu yeri batmaya başlıyor yüreğime
Sabahları yalnızca hüzünle uyanıyorum hiç bir şey
Beklemiyorum günden seni bile...varlığında sensizliği
Yaşamaktansa içimdeki boşluklarla boş umutlarımla
Sensizlikten alışırım alışmaya çalışırım yokluğuna...

Hakan Güney

Benzer Konular

27 Ekim 2008 / Misafir Genel Galeri
26 Temmuz 2009 / Misafir Genel Galeri
14 Mayıs 2007 / Misafir Genel Galeri
12 Nisan 2012 / Misafir Genel Galeri
17 Eylül 2016 / ThinkerBeLL Genel Galeri