Arama

Yalnızlığıma (Yalnızlık) - Sayfa 34

Güncelleme: 21 Ekim 2014 Gösterim: 302.496 Cevap: 1.891
nazlisu - avatarı
nazlisu
Ziyaretçi
3 Aralık 2006       Mesaj #331
nazlisu - avatarı
Ziyaretçi
içimdeki kara yel savurdu beni,
yalnızlığın kol gezdiği sisli limanlara
Sponsorlu Bağlantılar
savruldum ve her seferinde ağladım
yalnızlığımla başbaşa

pusulasını yitirmiş yüreğimi
kime açayım
yelkenleri kırık ruhumu
kiminle onarayım
kara yel vardı hep, içimde bir yerlerde
savrulmaktı, "yaşamak" dediğim...
yalnızlığın kol gezdiği sisli limanlara
savruldum ve ağladım
yalnızlığımla başbaşa

biliyordum,
sen ulaşılmaz bir uzaklıktaydın;
bense, çok uzak bir yalnızlıkta

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
3 Aralık 2006       Mesaj #332
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yalnizligin Ta Kendisi

Sponsorlu Bağlantılar
Sevdiklerinizden ayrilmak, bir insan için katlanilmasi en zor duygulardan biri. Giden için de ayri bir duygu yasar, geride kalan ise onun biraktiklariyla zamanini geçirir. Sevmek kimi zaman dayanilmasi en güç zorluklardan biri herhalde. Ayrilik yüregine demir atmissa ve paslanmaya birakilmissa, unutulmus bir mektup gibi sararmis ve katlanmis duyulari yasiyorsan, iste o zaman yasam uçurumun kenarinda esen firtinayla mücadele etmek kadar zordur. Bazen düsünürsün uçurumun en dip kösesinde kendini... Ne çikacagini bilmeden.
Yüreginin sizisi dinmeden, elin kanar, bacagin, yüzün... Ama aldirmazsin çünkü ayrilik acisi hepsini bastirmistir ve dersin yine basaramadim.
Ayriligi dindiremedim, o içimde yanan alev alev isigi söndüremedim dersin kendi kendine ama kimseler duymaz seni... Çünkü ayriligi yasamis yalnizligin en kuytu kösesinde ve çikmaz bir sokagin bas harfini almissindir, adin yalnizligin ta kendisindir'

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Aralık 2006       Mesaj #333
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gölgeli, yağmur çiseleyen
Güncesi kırık dökük bir gece
Tıpkı bizim gibi
Hüzün başımızla beraber
Yalnızlık yüreğimizin iç cebinde
Vefalar, sevmeler,
Bir tebessümlük özürler...
Bilemiyorum ki İnkar mı gelmeli kadın
Hayali sözler karmaşası
Asılsız dünyevi düşler belkide hepsi
Yaşamın yorgunluğundan düşen omuzlar
Ara sıcak sevdalar belkide eşikteki yanlızlıklar
Gün ağarmadan terk edilen öpüşler
Bir uzanıp bir geri çekilen o dost eller
Ve umuda yenik ıslak imgeler mi desin kadın
Bittiğimiz yerde inadına bütünleşenler
Biliyor musun insana hayata ve ötesine dair
Ne varsa aslında hepsine değer...kadın
Sen martı ol umuda kanat aç
Bense mavinin en koyu rengi
Sonra gel
Yasla başını omzuma
Biliyorsun ki kadın
Sustuğumuz yerde konuşur yüreklerimiz
insan gibi kadın gibi dost gibi
Ne söz isteriz, ne düş
Hayat biziz, kainat biz
Ölüm de biziz , ölümde biziz kadın
Haklısın ölememek de var
Sevememek, sevilememek gibi ölememek
Kahredip yakmalı mı
Bu gece şiirleri kadın yakmalı mı
Gitme yüreğimizde ki şu yalnızlık,
Gözlerimizde ki ağır hüzün silinmeden gitme
Yasla başını omzuma...
Sen umuda kanat açan martı, ben dalga dalga mavi
Dinle ikimizin yalnızlık ezgisi bu yüreğim dinle
feather
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Aralık 2006       Mesaj #334
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yalnızız

Yalnızız en kesif kalabalıkta
Ayrı dünyalarda gezer gönlümüz
Layık olamadık her ne yapsak ta!
Neticede abes, geçen günümüz

Isınmaz ellerim kara batırsam
Zehir vaktindeyiz burdan çıkınız
Ilık gölgelerle gönül eğleriz
Zaten beraberken bile yalnızız

Hayalet sanırız hakiki ruhu
Ard arda dizilir kibir ve gurur
Leyla olmaklığın nerede kaldı
İçimizde ümid, yaralı durur

Münafık hislerle zor mu savaşmak
En rahat ne ise, en doğru o mu?
Yalnızız.. ve bizde bu bir sevda ki
En doğruyu bozar, kırar atomu! .

Hünkar Dağlı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Aralık 2006       Mesaj #335
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
(¯`·._) YALNIZ' IN DURUMLARI (¯`·._)

Sen herşeyi süpürebilirsin; sonbaharı süpüremezsin,
Yalnızsa, sürekli bir sonbaharı süpürür hep.. Düşünemezsin.

Yanar sobasında yalnız'ın üşüyen bakışları.
Lambasında karınlığa dönük bir ışık titrer sönük-sönük.
Penceresi dışına kapanmıştır, kapısı içine örtük.

Yalnız, bin yıl yaşar kendini bir an'da.

Yalnız'ın nesi var, nesi yoksa tümü birdenbire'dir.

Yalnız, bir ordudur kendi çölünde..
Sonsuz savaşlarında hep yener, kendi ordusunu.

Yalnız'ın sakladığı bir şey vardır;
Boyuna yerini değiştirir, boyuna onu arar... Biri bulsa diye.

Yalnız, hem bilgesi, hem delisidir kendi dünyasının.
Ayrıca; hem efendisi, hem kölesidir kendisinin.
Tadını çıkaramaz görece'siz dünyasında hiçbirisinin.

Yalnız, sürekli dinleyendir söylenmemiş bir sözü.

Sözünde durması yalnız'ın yalancılığıdır kendisine..
Hep yüzüne vurur utancı. O yüzden gözlerini kaçırır gözlerinden.

Yalnız'ın odasında ikinci bir yalnızlıktır ayna.

Yalnız, hep uyanır ikinci uykusuna.

Yalnız, kendi ben'inin sen'idir.

Bir sözde saklanmış bir yalanı, bir gözde okuduğundan
bakmaz kendi gözlerine bile.

Her susadığında o, kendi çölündedir.

Kendi öyküsünü ne anlatabilen, ne de dinleyebilen.
Kendi türküsünü ne yazabilen, ne söyleyebilen.

Bir zamanlar güldüğünü anımsar da...
Yoğurur hüzün'ün çamurunu avuçlarında.

Yalnız, aranan tek görgü tanığıdır
yargılanmasında kendi davasının..
Her duruşması ertelenir kavgasının.

Yalnız, hem kaptanı, hem de tek
yolcusudur bakmakta olan gemisinin..
Onun için ne sonuncu ayrılabilir gemisinden, ne de ilkin.

Yalnız'ın adı okunduğunda okulda ya da yaşamda..
Kimse, "burda" deyemez.. Ama yok da..

Uykunun duvarında başladı..
Önceleri bir toz gölgesi sanki; sonra bir yumak yün gibi.
Ama şimdi iyice görüyor örümceğin ağını gün gibi.

Yalnız, duymuş olduğunun sağırı, görmüş olduğunun körüdür..
Ölür, ölür öldürür.. Öldürür, öldürür ölür.
Duyduklarını unutur, duyacaklarını düşünür.

Yalnız'ın adına hiç kimse konuşamaz..
O, kendi kendisinin sanığıdır.

Yalnız, önceden sezer sonra olacakları..
Paylaşacak biri vardır; anlatır, anlatır ona olanları, olmayacakları.

Her leke kendisiyle çıkar.
YALNIZLIK PAYLAŞILMAZ.
PAYLAŞILSA YALNIZLIK OLMAZ.


Yalnızlığım
Yalnızlığım
Kalp yarası yalnızlığım
Taşı bile yosun sarar
Seni kimle paylaşayım...

ReaLin - avatarı
ReaLin
Ziyaretçi
5 Aralık 2006       Mesaj #336
ReaLin - avatarı
Ziyaretçi
AFİLİ YALNIZLIK
Ölsem, ölsem, ölsem... hemen şimdi
Kaçsam, gitsem, kaçsam... tam da şimdi

Bu kez pek bir afili yalnızlık
Aldatan bir kadın kadar düşman
Ağzı bozuk üstelik... bırakmıyor acıtmadan
Bu kez pek bir afili yalnızlık
Ağlayan bir kadın kadar düşman
Tuzaklar kurmuş üstelik
Bırakmıyor acıtmadan

Bitiyorum her nefeste
Ne halim varsa gördüm
Çok koştum, çok yoruldum
Ve şimdi ben de düştüm...

Sövdüm, sövdüm, sövdüm... ben dünyaya
Acılara, sokaklara, ait olmaya, insanlara

Bu kez pek bir afili yalnızlık
Aldatan bir kadın kadar düşman
Ağzı bozuk üstelik... bırakmıyor acıtmadan
Bu kez pek bir afili yalnızlık
Ağlayan bir kadın kadar düşman
Tuzaklar kurmuş üstelik
Bırakmıyor acıtmadan

Bitiyorum her nefeste
Ne halim varsa gördüm
Çok koştum, çok yoruldum
Ve şimdi ben de düştüm...

Değmezmiş hiç uğraşmaya
Bu kez mecalim yok hiç dayanmaya... dayanmaya...

Bitiyorum her nefeste
Ne halim varsa gördüm
Çok koştum, çok yoruldum
Ve şimdi ben de düştüm...
EMRE AYDIN....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Aralık 2006       Mesaj #337
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
*** Yalnızlığa alışmalı... ***

Bavulları hep toplu durmalı insanın...

Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...

Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vaz­geçmeli...

İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...

Yalnızlığa alışmalı...



* * *



Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma... günümüz borsasının değer kaybeden hisse senet­lerinden biri artık...

Bireyin keşif çağı, geride kı­rık dökük yalnızlıklar bıraktı.

Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.



* * *



İşte o yüzden alışmalı yalnız­lığa...

Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan... Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... Hüzünlü bir şarkıyla paylaşı­lan gecelerde başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli... Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...

Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...

"Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşmılsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı güne...

Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kim­se yok" denmeli, "... belki de hiçbir zaman olmaya­cak..."

Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...



* * *



Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.

Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür.

O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan...

Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı... Kendiyle he­saplaşmaya çalışmalı...

Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır ol­malı...

Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...

Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...



* * *



Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...

Yollarla barışmalı...

Yalnızlığa alışmalı...
ReaLin - avatarı
ReaLin
Ziyaretçi
5 Aralık 2006       Mesaj #338
ReaLin - avatarı
Ziyaretçi
O GİTTİ GELMEZ BİRDAHA
NİYE BU BEKLEYİŞLER BOŞU BOŞUNA
SİL ARTIK YAŞINI,GÜLSÜN GÖZLERİN
DİNDİR YÜREĞİNDEKİ SANCIYI DELİ GÖNLÜM
SEVDİM MUTLU OLDUM,AĞLADIM DE
HAYALLERDE ONUNLA BİRLİKTEYDİM DE
SENİ DÖNMESENDE SEVERİM DE
UNUTMASANDA UNUTMUŞ GİBİ GÖRÜN DELİ GÖNLÜM
O DA BENİ SEVDİ DE,
HAYALLERİNDE HEP BEN VARDIM DE,
YÜZÜ GÜLSEDE KALBİ AĞLIYOR DE,
SENDE KENDİNİ KANDIR DELİ GÖNLÜM.
BİR HANÇER SAPLA YÜREGİNE
HADİ KENDİNE GEL
DÖN GERÇEK HAYATA
SENİN GEL DEMENLE GELMEZ O YAR
SENDE UNUT O ELA GÖZLERİ DELİ GÖNLÜM

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Aralık 2006       Mesaj #339
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
YALNIZLIK



"Bilmezler yalnız yaşamayanlar
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret
Bilmezler."


Şair Orhan Veli, yalnızlığı bu sözlerle anlatıyor. Günümüz toplumunda giderek artan bir olgu olarak karşımıza çıkıyor yalnızlık. Yine de bu olgunun tek bir tanımı yok. Üstelik yalnızlığın birden fazla türü var. Sosyal çevreye alışamamaktan, yabancı bir ülke de, yabancı bir kültürün içinde yaşamaktan, yaşlılıktan, iş yoğunluğundan ve daha birçok nedenden dolayı insanlar yalnızlık çekiyor.


Peki bizi birbirimize yakınlaştıran televizyon, internet, cep telefonu gibi teknolojik gelişmelere karşın yalnızlık neden artıyor?



Bu sorunun yanıtı belki sosyolojik olarak verilebilir. Dev bir organizma olarak toplum, sürekli değişiyor. Değişimler de gündelik hayatın yapısını gün geçtikçe dönüştürüyor. Ama şu da bir gerçek ki, insan sosyal bir canlı, yalnızlıktan rahatsız oluyor.


Yalnızlık denince aklınıza ne geliyor?


Bu soruya, dünyanın en kötü şeyi diye yanıt verenler de var; bir türlü yalnız kalamadığından şikayet edip, yalnızlığa övgüler düzenler de... Kuşkusuz, ideal olanı insanın istediği zaman yalnız kalabilmesi, istediğinde de yalnızlığından sıyrılıp diğer insanlar arasına karışabilmesi. Bununla birlikte yalnızlık dediğimizde anlaşılabilecek birden fazla şey var. Uzmanlar öncelikle yalnızlıkla tek başına olmanın birbirinden ayrılması gerektiğini düşünüyorlar. Onlara göre yalnızlık ve tek başına olmak birbirinden farklı, tamamen ayrı durumları tanımlamak için kullanılan sözcükler.


Yalnız kalmak, kişinin kendi seçiminde olan bir şey. Birçok insan günlük yaşamın stresinden sıyrılmak için, hobilerine ya da kitap okumaya zaman ayırabilmek için bir süre tek başına kalmayı seçer. Bu davranış, kişinin kendini yenileyebilmesi ve bireysel aktivitelerine zaman ayırabilmesi için gerekli bir davranış biçimidir. Kişiler tek başına kaldıkları ve kendilerine zaman ayırabildiklerinde mutlu ve huzurlu olurlar.


Madalyonun öbür yüzüyse yalnızlık olarak adlandırdığımız duygu. Yalnız olduklarını düşünen kişiler, tek başına kalmak isteyenlerin tersine bir boşluk ve bırakılmışlık duygusu yaşarlar. Bu da kişileri üzer; daha ağır hallerde psikolojik sorunlara neden olur. Kişi, kalabalık bir ortamda da kendini yalnız hissedebilir. Hatta kimi zaman aynı ailenin üyeleri yalnız oldukları için üzüntü duyabilirler.


Yalnızlık Türleri


İşin içinde insan olunca, bir sınıflandırma yapmak zor. Çünkü, duygular neredeyse her insanda farklı yaşanıyor; insanlar değişik durumlara değişik tepkiler veriyor. Bununla birlikte genel bir çerçeve çizildiğinde yalnızlığı çeşitli türlere ayırmak mümkün. Böyle olunca da yalnızlık çektiğini söyleyen kişilerin farklı türden duygular içinde olduklarını, farklı toplumsal koşullar içinde yaşadıklarını söyleyebiliriz.


Yalnızlık denince, önce gerçek anlamda, fiziksel olarak kimsenin olmadığı bir yerde yaşayan insanları düşünebiliriz. Toplumsal bir çevrede yaşamaya alışkın insanlar, kimsenin olmadığı yerlerde doğal olarak yalnızlık hissedeceklerdir. Daniel Defoe'nun ünlü roman kahramanı Robinson Crusoe'yu hatırlayalım. Robinson uzun yıllar tek başına yaşadığı ıssız adada toplumdan ayrı, yalıtılmış bir hayat sürmenin sıkıntısını sürekli taşıyordu. Yıllar sonra tek arkadaşı Cuma'nın adaya gelmesi onu çok heyecanlandırmıştı. Bu tür fiziksel yalnızlık, uzun sürdüğünde insanı toplumsal hayatın dışına itebilir. Uzun süre toplumdan ayrı yaşamış insanlar, yeniden sosyal yaşama girmede uyum sorunları yaşayabilirler.


Geçmiş yüzyıllarda bu türden yalnızlık derviş ya da keşişler gibi din adamlarının dinsel düşüncelere dalmak için sıklıkla başvurduğu bir durumdu. Günlük hayattan uzaklaşıp inzivaya çekilen din adamları, kendilerini yalnızca dinsel görevlerine adarlardı. Bu tür inziva, sonradan kurumsallaştı ve münzevihaneler, manastırlar ortaya çıktı. Manastırların genelde ulaşılmaz dağ başlarında ve kentlerden çok uzak olmasının nedeni bu. Bu tür manastırlara en güzel örnek Trabzon'daki Sümela Manastırı. Dik yamaçlar üzerin de kayalara oyularak yapılan manastır, bir yalnızlık kalesi gibi duruyor.


Günümüzde fiziksel yalnızlık, eğer yalnız kalmayı istemiyorsanız, elbette geçmişe göre çok daha zor. Yağmurlu bir günde, dışarı da yapacak hiçbir iş bulamayıp geçici olarak evde oturacağınız türden yalnızlıklar çok uzun süreli olmayacaktır. Bilim adamları kişinin yalnızlık duygularını kırmak için önce bunu istemesi gerektiğini düşünüyorlar. Yalnızlığın bir tanımı da "yalnızca içeriden açılan bir kafes" olduğu. Bu anlamda utangaç kişilerin işi zorlaşırken, daha girişken insanlar yalnızlıktan daha kolay kurtulabiliyorlar. Arkadaşlıklar, yalnızlığın bu türünün tanımlanmasında önemli bir faktör.


Yalnızlığın tanımı yapılırken, ne kadar arkadaşınız olduğu ve ne kadar olmasını istediğiniz tartışılıyor. Kuşkusuz, toplumun içinde yaşadığı halde hiç arkadaşı olmayan biri yalnızlık çekecektir. Bu türden bir yalnızlık duygusunda arkadaşlığın derecesi de önem kazanı yor. Arkadaşlık bağları dostluğa döndükçe, kişi yalnızlık duygusundan sıyrılıyor. Tam tersine yalnızca merhabalaşılan ya da yüzeysel sohbetler yapılan bir tanıdık, kişinin yalnızlık duygusunu üzerinden atmasına yardımcı olmuyor.


Kişinin çevresinde uyum içinde olacağı, birlikte vakit geçirmekten hoşlanacağı dostları olması için de gerekli koşullar var elbette. En basitinden, ortak zevklere sahip olma, benzer sosyalleşme evrelerinden geçmek gerekiyor. Benzer kültürler içinde yaşayan kişilerde bu durum daha kolayken, farklı kültürel kimlikler çatışma yaşayabiliyor. Sözgelimi, yabancı ülkeye giden biri, iletişim ve dil sorununu aşsa bile, farklı bir kültürün içinde olduğu için yalnızlık çekebiliyor. Kendini belli bir kimlikle tanımlayan gruplara girmek, her zaman kolay olmuyor. Aidiyet duygusu aşılayan bu tür gruplar, diğer insanları "ötek" olarak tanımlayıp dışlayabiliyorlar. Her ne kadar şair "yalnızlık paylaşılmaz" demişse de, bu gibi durumlarda "ötekiler" yalnız olmalarını paylaşarak bu durumdan kurtulabiliyorlar. Normalde birbiriyle çok anlaşamadığı düşünülen Türkler ya da Yunanlılar gibi insanların, gurbette kolayca arkadaş olmalarını buna bağlayabiliriz.


Bir diğer yalnızlık türüyse, insanın bir türlü kurtulamadığı, yalnızlığın yanında çevresindeki insanlara ve gelişen olaylara öfke duyabileceği türden bir yalnızlık. Bir kişinin, sevmediği insanların arasında kendisini yalnız hissetmesi doğal. Hoşlanmadığı olaylara tepki duyup kendini geri çekmesi ve içine kapanması da anlaşılabilir bir davranış. Fakat bu durumun sürekli olması ve her koşulda sürmesi uzmanlara göre psikolojik bir bozukluğa işaret ediyor olabilir. Psikanalistler, bu durumun durumun çocuğun büyüme döneminde yaşamış olabileceği bir rahatsızlıkla açıklanabileceği görüşündeler. Aile içinde sosyalleşmenin tam anlamıyla çocuğa öğretilemediği durumlarda, parçalanmış ailelerde, sevgi eksiği ile büyüyen çocuklarda, ergenlik dönemine gelindiğin de bu tür davranışların gözlemlenmesinin mümkün olacağı düşünülüyor.


En sık şikayet edilen yalnızlık türlerinden biriyse kişinin hayatında özel birinin olmayışı. İnsanlar yalnızlıklarını, bir kız-erkek arkadaş yardımıyla daha çabuk atıyorlar. İnsan, aile kurmak, yaşamının geri kalanını paylaşacağı bir eş bulmak, aşık olmak istiyor. Ne var ki doğru insanı bulmak her zaman kolay değil. Beyaz atlı prensi ya da rüyaların kadınını bekleyen biri, doğru insanı buluncaya kadar yalnızlık çekebilir. Bu türden yalnızlar gazetelerde, telefon hatlarında ya da internet sitelerinde hızla artan çöpçatanlık organizasyonlarının hedef kitleleri. 1960-70'li yıllarda gazetelere "yalnız kalp" rumuzuyla mektup yazan, 80'lerde amatör telsizinin başında "arkadaş arıyorum" diye seslenen günümüzde de internet ve cep telefonlarını bu iş için kullanan kişileri de bu tür bir yalnızlığın içine dahil etmek mümkün.


Elbette kişinin sevgi ihtiyacını bu kadar karikatürize etmek doğru değil. Çünkü özel bir kişi tarafından sevilmek kadar, o kişiyi sevmek de büyük bir ihtiyaç. Karşılıklı sevginin olmadığı durumlarda, yalnızlık duygusu kaybolmuyor. Yıllardır evli olan kişilerde bile yalnızlık duygusu, eğer sevgi yoksa, ortadan kalkmıyor. Sevmediği bir insanla evlendirilen kişilerde ya da zaman içinde birbirine sevgisini kaybeden evli çiftlerde yalnızlık duygusu gelişebiliyor.


En çok korkulan yalnızlık türlerinden biri de, yaşlılık döneminde yalnız kalmak. Kişiler "elden-ayaktan düşüp" hastalıklarla mücadele edeceklerini düşündükleri yaşlılık yıllarında kendileri ne destek olacak, bakacak birilerinin yanında olmayı istiyorlar. Bir bakımevinde ya da huzurevinde son yıllarını geçirme düşüncesi bile insanlara sevimsiz geliyor. Eşini kaybeden yaşlı insanlar da ömürlerinin sonuna kadar yalnızlık duygusundan kurtulamıyorlar. Bu yıllarda insanların en çok istediği, çocukları ve torunlarıyla birlikte vakit geçirmek. Böylece yalnız olmadıklarını bilmek, başları sıkıştığında yardım isteyecekleri kişiler olduğunu düşünmek insanları rahatlatıyor. Yalnız başına ölmek, öldükten günler sonra bile kimsenin bunun farkına varmaması düşüncesi insanları korkutuyor. Aile yapısının güçlü olduğu toplumlarda, bu duruma daha seyrek rastlanıyor. Aile, toplum içinde bir sosyal güvenlik kuruluşu gibi çalışıyor. Kişiye gereksinim duyduğu her şeyi vererek bireylerin kendini güvende hissetmesine yardımcı oluyor. Aile yapısı değişime uğradıkça, toplumun yaşam biçimi de değişiyor. Bu değişimin sonuçlarından biri de, yalnızlık duygusunun artması.

ReaLin - avatarı
ReaLin
Ziyaretçi
5 Aralık 2006       Mesaj #340
ReaLin - avatarı
Ziyaretçi
Yaşaya bileceğim kaç dünyam varki benim
Şimdi sensiz kaldı şu cansız bedenim
Olmuyor be gözüm olmuyor
Sensiz yaşamayı çok denedim.

Karartın dünyamı ne diye geldin
Böyle sevda olmaz ne diye sevdin
Olmuyor be gözüm olmuyor
Bırakta yakamı gideyim

Şu gönlüme rüzgar esmiyor
Dağlarım umutsuz aşılmıyor
Olmuyor be gözüm olmuyor
Nefessiz bü beden yaşanmıyor.......

Benzer Konular

27 Ekim 2008 / Misafir Genel Galeri
26 Temmuz 2009 / Misafir Genel Galeri
14 Mayıs 2007 / Misafir Genel Galeri
12 Nisan 2012 / Misafir Genel Galeri
17 Eylül 2016 / ThinkerBeLL Genel Galeri