Arama

Asla Bitmeyen Konu - Sayfa 12

Güncelleme: 22 Kasım 2018 Gösterim: 456.588 Cevap: 3.537
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mart 2006       Mesaj #111
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ten kafestir, ruhsa 1 kuş..
Kuş kafesinden sıyrıldıkça gönüller incelir, kanat çırpar alemlerde..
Sponsorlu Bağlantılar



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Mr-KaCaK - avatarı
Mr-KaCaK
Ziyaretçi
16 Mart 2006       Mesaj #112
Mr-KaCaK - avatarı
Ziyaretçi
Senin kısa Bir Hayatın var Yoksa Zamanmı Cok Yaslanıyor

Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Mart 2006       Mesaj #113
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
felluce (CD Extra)
Şiir: Ali Ulurasba Müzik : Gündoğar
Düzenleme : Bedirhan Gökçe

Medeniyetin Felluce çağındayım.
Ne tarafa dönsem kan,
Baba uyan,
Ey uyuyan dünya uyan.
Çocuğundur artık kanayan.
Baba uyan, uyandır kardeşimi,
Kim bizi postallar altında ezen?
Bizi kirleten kim?
Saçından sürüklenen kardeşim nerede?
Nerde kayarken dilek tuttuğum yıldızlar.
Kirpiklerime yağan sabah güneşi.
Elimi uzattığımda dokunduğum gökyüzü, nerede?
Nerede, her hafta pazara giderken
Sımsıkı tutunduğum o nasırlı ellerin?
Rahmet mi bu yağan baba?
Yoksa azap mı?
Sanki bir kapı açılıyor düşümde,
Masalımın ilk çağından,
Kör bir kuyuya düşüyorum.
Güneşin imparatorluğundan,
Karanlığın zaferi çıkıyor karşıma.
Yarım kalan düşlerimde.
Masal yüzlü bebekler ağlıyor hala.
Filistin duvarında,
Çocuğuna sarılan bir baba,
Kudurmuş bir işgali,
Dünyanın beynine kazıyor.
Necef de, Bağdat da, Çeçenya da,
Bir çağ yanıyor baba,
Bir çağ yanıyor ve bir kez daha yıkılıyorum.
Ve bir kez daha adım kanlarla
Zulmün kitabına yazılıyor.
Böyle mi olmalıydı baba.
Bükülmeyen bileyin,
Taşlarla kırılmalı.
Adın teröriste çıkmalıydı.
Senin katilin aklanmalı.
Bir imparatorluğun
Nazar boncuğu Mostar, yıkılmalıydı,
Böyle olmamalıydı baba.
Böyle olmamalıydı,
İşgale karşı koymanın bedeli
Senin kapanan gözlerini seyretmek,
Olmamalıydı.

Baba uyan, ne olur uyan
Evladındır artık kanayan.
Haçlı seferlerinde hep,
Hep ben ölmeliydim öyle mi?
Doğudan, batıya,
Her mezara kendimi gömmeliydim.
Böyle miydi baba?
Oysa Tuna nehri kadar özgürlüktüm ben,
Dicleydim, Fırattım vatandım ben.
Bir avuç su, bir karış toprak,
Değildim ben.
Baba ne kaldı şimdi Felluce den?
O da yanıyor şimdi, Musul gibi,
Kerkük gibi, Filistin gibi.
Yanıyor sapan taşlarının,
suskun dilindeki ateşten.
Kimin olursa olsun artık,
Bu kanlı zafer.
Adını kim koyarsa koysun bu zalim çağın.
Eğer camide vuruyorlarsa yaralı bir babayı camiden.
Bu zulme alkış tutan,
Bu zulme sessiz kalan,
Herkes utansın.
Baba uyan, evladındır şimdi kanayan.
Ey bana büyük, kainata küçük dünya,
Sen yabancı değilsin çocuk ölümlerine,
Ana yüreğinin böyle göğüsten sökülmesine,
Şahitliğin taa Kızılderili kabuslarından.
Çok ağladığın olmuş zenci kölelerin,
Zincirli bembeyaz ellerine.
Sen onları da kurtaramamışsın ya.
Eyvah! Eyvah!
Şimdi, şimdi ne Mescid-i Aksa,
Ne Süleyman mabedi,
Hatırla,
Alnından vurulan Ramazan’ı
Bayrama yetişemedi.
Şu kan kusan ağzında,
Bayat bir şekeri bile çiğneyemedin.
Uyan baba, baba uyan!
Utan ey uyuyan dünyam utan,
Düşlerime daha turnalar girecekti.
Uyan! Utan! Utan.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
21 Mart 2006       Mesaj #114
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ERKEKLERE YAPILMAYACAKLAR

Erkeklere toplum önünde bir şey öğretmeye kalkmayın, sadece baş başayken eğitebilirsiniz.Toplum Önünde 'her şeyi biliyor' olurlar..

Televizyonda maç seyrederken 'konsantre'olunca takımanmaçı kazandıracağını sanan tek canlı erkektir..

Erkeklerin algılamaları okadar düşüktür ki,takımın attığı golü yüz kere seyretmeden durumu anlayamazlar..

Erkek arkadaşınızın kalbini kırmadan terk etmenin tek yolu'senden bir çoçuk sahibi olmak istiyorum'emektir..

Eşine durmadan şişmanladığını söyleyen bir erkek kendi durumunu yıkanırken gömleği çekmiş olmasına bağlar.

Erkekler sabahları gazeteyi ilk okuyanın kendisi olmasını isterler,eğer ilk siz okursanız san ki' kadınına erkek eli değmiş' gibi erkeklikleri yara alır.

Erkekler duygusallığını ele verince otoritesi biter ve bu nedenle 'ilişkimiz hakkında konuşmak, istemiyorum ' lafı bir erkeğin kanını durduracak başka bir cümle yoktur.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Mart 2006       Mesaj #115
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gerçek Sevgi..
Bu duyguyu tatmayanınız yoktur heralde. Gerçek sevgiyi buldugunuzda o sizi asla
bırakmaz. Gerçek olanı görmek gercek olanı yaşamak cok güzeldir. Ve sevgi için
yapılmayacak şey kalmaz. Hayatın ne olumsuzlulugu olursa olsun, yaşamak
istemediklerini dahi unutturur insana. Bazen aklın sınırlarını zorlar, bazen
kural tanımaz...

Sevgi su gibidir. İhtiyaçtır. Düşünsenize susuzluktan neler oluyor. Sevgisiz
insan kurak toprağa benzer. O koskoca çatlaklarından sızacak bir damla suya
hasret kalır ya toprak, insan da bazen bir damla sevgiye hasret kalmaz mı?

Nedendir sizce? Nedendir yıllarca bekleyiş, nedendir mücedeleler, nedendir bir
buse için can vermek. İnanın böyledir, vardır sevgi...

Sen başkasın, ben başkayım, sen ordasın, ben buradayım diye bir şey
olmuyor.Yalnız yüreğinin sesine kulak veriyorsun. Bir şeyi istiyorsan gerçekten
iste ,yürekten iste....Sevgi, aşk kuralsızdır. Ne giyindiğin kıyafeti, ne
makamı, ne mesafeleri ne de başka bir şeyi dinler... Onun fermanı okunmaya
başladımı her şey susar. Her şey çaresiz kalır... Sevgi söz konusu olduğunda göz
hiç bir şeyi görmez. Hiç bir güç onu yıkamaz sanki...Çünkü; kendisi de güçlü bir
varlık haline gelir. Sevginin gücü vardır artık onda.Ruhunun derinliklerinden
gelen bu ezgi güçlenmeye başladıkça aşamayacağı engel yoktur .Çok ama çok
seversin. O, senin güzelliğine sevgisiyle güzellik katar ,yalnızlığını
unutturur. Sen ve o ikiniz. İki varlığın birlikte varolduğunu hissettirir sana.

Sevgiyi yakaladığınızda asla kaybetmemeye çalısın .Hele bu zamanda çıkarsız,
gercek sevgiler bulmak zor olmaya başladı. Katıksız sevin. Kendiniz için sevin,
yaşamı anlamlı kılmak için sevin. Sevin ki yağmurun, mevsimlerin m*******
öğrenin; güneşin sıcaklığını hissedin. Göreceksiniz bu hayat yetmeyecek size.
Sevgisiz olmayacak.

Unutmayın gerçek sevgiyi bir defa kaybederseniz, belki bir daha bulamazsınız...
Sevgiyle kalın...

Ayşegül Tuğlu


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
2 Nisan 2006       Mesaj #116
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Dünyada yaşayan çocuk sayısı: 2 milyar 850 milyon

•••

Dünyada bir günde ölen çocuk sayısı: 35 bin

•••

Her gün ishal nedeniyle hayatını kaybeden çocuk sayısı: 18 bin

•••

Yeterli beslenemeyen çocuk sayısı: 800 milyon

•••

Temiz su içemeyen çocuk sayısı: 400 milyon

•••

Yetersiz beslenmeden dolayı büyüme ve gelişme bozukluğu içinde büyüyen çocuk sayısı: 170 milyon

•••

Önlenebilir veya tedavi edilebilir hastalıklardan dolayı her yıl ölen çocuk sayısı: 4 milyon

•••

6-11 yaş arası hiç okula gitmeyen çocuk sayısı: 140 milyon

•••

Her 100 çocuktan kaçı okuma yazma bilmiyor: 24

•••

Türkiye’de her yıl doğan bebek sayısı: 1 milyon 360 bin

•••

Türkiye’de kimsesiz çocuk sayısı: 700 bin

•••

SHÇEK’in himaye ettiği çocuk sayısı: 21 bin

•••

Türkiye’de anne baba dayağı yiyen çocuk oranı: %72
Öğretmen dayağı yiyen çocuk oranı: %22

•••

Dünyada işçi çocuk sayısı: 300 milyon

•••

Dünyada sokakta yaşayan çocuk sayısı: 90 milyon

•••

Dünyada sağlıksız koşullarda yaşayan çocuk sayısı: 1 milyar 100 milyon

•••

Dünyada her yıl bir ay yaşamadan ölen bebek sayısı: 4 milyon

•••

Her yıl AIDS’in pençesine takılan çocuk sayısı: 1 milyon

•••

Her yıl AIDS nedeni ile hayatını kaybeden bebek sayısı: 500 bin

•••

Son 10 yılda yaşanan savaşlarda ölen çocuk sayısı: 2 milyon 325 bin

•••

Son on yılda aktif olarak savaşlara katılan çocuk sayısı: 300 bin

•••

Dünyada okula gidemeyen çocuk oranı: %20

•••

Irak’ta, ayda yalnızca 5 yaşın altında ölen çocuk sayısı: 5.000

•••

Çalışmak için okulu terk eden çocuk oranı: %57

•••

Çocuğuna özel olarak vakit ayırıp ilgilenen aile oranı: % 44

•••

Türkiye’de sokakta yaşayan çocuk sayısı: 20 bin

•••

Türkiye de 5 yıl sonra sokaklarda yaşama riski olan çocuk sayısı: 1.5 milyon
Eğer önlem alınmazsa sokakta yaşamak zorunda kalan çocuklardaki artış sayısı günde: 822
Eğer önlem alınmazsa sokakta yaşamak zorunda kalan çocuklardaki artış sayısı yılda: 300 bin
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Nisan 2006       Mesaj #117
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Amerika’nın en büyük şirketlerinden biri, yeni açtığı fabrika için gerekli olan 1200 makinayı bi Japon firmasına sipariş etmek zorunda kalmış. Başka çareleri yokmuş, çünkü Japonların geliştirdiği bi teknolojiymiş bu. Amerikalılar çekik gözlülere kıl olduklarından yapılan sözleşmeye onları sinir edecek maddeler eklemişler. Bi tanesinde de, 1200 makinadan en fazla 3'ünün bozuk çıkabileceğini, aksi takdirde, kesinlikle tek bir sent bile ödeme yapmayacaklarını belirtiyolarmış. Japonlar sözleşmeyi imzalamışlar imzalamasına ama “Ulan bu yankilere derslerini vermek lazım şimdi” demişler kendi aralarında. Neyse, siparişin teslim tarihi gelmiş. Gemi limana yanaşmış. Mallar indirilmiş, sayılmış, Amerikalılar bakmışlar 1197 makina var. Bunlar şaşırmışlar tabii, “Allah Allah noluyo” falan. Derken DHL’in kamyonu yanaşmış fabrikanın kapısına. Kargo kamyonunda 3 tane daha makina varmış. Kutuların üzerinde de kocaman kocaman harflerle “Dikkat bozuk!” yazıyormuş.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Nisan 2006       Mesaj #118
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aksiliğim üstümde sende kelimeler hep feraziye, gördüğün kadar arazi...

Kimse mükemmel değil ki. !

Ne umdun ki benden kadı kızı bile veremli...

Benim kusurum anca naz senin ki mesafei. !

Ahmak kişilik sensin, cevizi dişiyle kıran fake'sin...

Her geyikle muhabbette yanar dönersin. !

Ben rüzgarın aruz vezni sen kükürdü ancak...

Sus karıncalandı kalp söyle paşa nedir amac ?!

Bence ringe havlu at, Mach kırar kol bacak !

Esti gecti hayatımdan bir esen ve bin zafer...

Kazı kazan, kazandığım bir kadın ve bin keder !

Kaderdaşlar sıralı, kader sıvadı kolları !...

Bedava ekmek kalabalığı !

Zulûm taşıyla kanatıverdi başımı felek kafesi, düşüncemden seni de çaldı, elimde hırsız kellesi !
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Nisan 2006       Mesaj #119
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tolkien Evreninde Hayali Tarihsel Çağ
Tüm Tolkien hikayeleri açısından Güneşin Çağları asıl odak noktasını oluşturmakla birlikte, gökyüzünde güneş Otuzuncu Valarian Çağına yani Arda'nın yaradılışından 30.000 ölümlü yılı sonrasına kadar yükselmemektedir. Fakat Güneş Çağları boyunca geçen Güneş yılları süresi de oldukça uzundur. Yüzükler Savaşı ile Üçüncü Çağın sonuna dek, toplam 7.063 ölümlü yılı geçmiştir.
Valinor Yıllıklarındaki ilk kronolojilerde Tolkien, Arda'nın yaradılışından 29.980 ölümlü yılı sonra Melkor ve Büyük Örümcek Ungoliant'ın Valinor'da Ağaçların Çağlarına son vererek ağaçların ışıklarını sonsuza dek yokettiklerini anlatır. Fakat iki Valar, Yavanna ve Nienna, ağaçların kalıntılarından Parlak Isil adını taşıyan gümüş renkli bir çiçek ile Ateş-Altını Anor adını taşıyan altın renkli bir meyva kurtarmayı başarırlar.

Bunlar Demirci Aulë tarafından yapılan taşıyıcılara yerleştirilir ve yaradılışın 30.000. yılında bu parlak taşıyıcılar göğe yerleştirilir. Bunlar Ay ve Güneştir ve sonsuza dek Arda topraklarını aydınlatacaklardır.

Yıldızlara Yeniden Işık Verilmesinin Elflerin Uyanışını simgelemesi gibi, Güneşin Doğuşu da, İnsanların Uyanışını simgeler. İlk gün ışığı İnsanların gözüne değdiğinde yeni bir çağa uyandılar. Iluvatar, Zamanın başlangıcında ölümsüz elf ****** yaratarak Cuiviénen Gölüne sakladığı gibi, ölümlü İnsan ****** da yaratmış ve Orta Dünyanın doğusunda Rüzgar Dağlarının ardında bulunan ve Hildórien yani izleyicilerin ülkesine gizlemişti.

Maddi ve manevi dayanıklılık açısından, bu yeni insanlar Elflere göre çok daha zayıftı. Ölümlüydüler ve ömürleri Cücelerinkinden (Dwarves) bile kısaydı. Elfler, bu hastalıklı insanlara acıyarak onlara öğretebildikleri her şeyi öğrettiler ve bu sırada aslında ölümlülüğüm gizli bir güç olduğunun farkına vardılar. Çünkü bu yeni soy, değişen dünyanın niteliklerine çok daha kolay uyum sağlayabiliyordu ve çabucak ve büyük sayılarda ölümler meydana gelmesine rağmen, Orclar hariç tüm soylardan çok daha hızlı üreyebiliyorlardı.

Gezgin insanların kabileleri tüm Orta Dünya topraklarını dolaştı. Fakat bunlar arasında en iyi ve en dayanıklıları Edain, yani Beleriand'daki Eldar krallıklarına ilk ulaşanlardı. Güneşin İlk Çağı, Noldor Yüksek Elflerinin Eldamar'dan Melkor ya da onların taktığı ismi ile Morgoth yani Karanlık Düşmanın kovalayarak Orta Dünyaya geldikleri Kahramanlık Çağı idi. Morgoth yalnızca Işık Ağaçlarını yoketmekle kalmamış, Formenos'daki Elf kalesine saldırarak Noldor Yüksek Kralını öldürmüş ve Silmariller adıyla bilinen sihirli mücevherleri çalmıştı. Bu üç mücevher Noldor'un en önemli hazinesi idi ve Noldorlar tarafından Valar Ağaçlarının ışığından yapılmıştı. Bu mücevherleri ele geçirme mücadelesi Büyük Mücevherler Savaşına yol açtı ve Tolkien'e Silmarillion'un ana temasını sağladı. Bu mücadele altı yüz yıl sürdü ve bu dönemde altı büyük savaş maydana geldi.

Güneşin İlk Çağının başlangıcından yirmi ölümlü yılı kadar önce Morgoth, Işık Ağaçlarının ışığını söndürdü, Silmarilleri ele geçirdi ve Angband'a kaçtı. Beleriand Savaşları ise, on yıl kadar sonra, Morgoth Orc güçlerini Beleriand Elflerinin üzerine yolladığında başladı. Bu Ork çetelerinin yenilerek Angband'a geri püskürtüldüğü İlk Savaş idi. Güneşin Doğuşundan dört ölümlü yılı önce ise Dagor-os Giliath yani Yıldızların Altındaki Savaş adıyla bilinen İkinci Savaş meydana geldi. Morgoth'un orduları, kuzeybatı Beleriand'a henüz ulaşmış bulunan Noldor Elflerine saldırdı. Sayılarının düşmanlarına göre çok daha az olmasına rağmen, Noldor on gün boyunca savaştılar. Saldırganların tamamını öldürerek Orcları Angband'a geri çekilmeye zorladılar.
Güneşin İlk Çağının 56 yılında Morgoth, daha önce gönderdiği iki ordunun toplamından daha güçlü bir ordu meydana getirerek yolladı. Bu Üçüncü Savaş, Dagor Aglareb yani Zaferle Sonuçlanan Savaş olarak bilinir çünkü Elfler Morgoth'un Orc ordularını yenilgiye uğratmakla kalmamışlar, kaçış yollarını keserek onları tamamen yoketmişlerdir. Zafer o kadar kesindiki, bunun ardından Elfler dört yüz yıl boyunca Angband'ı kuşattılar. Bu dönemde Orclar zaman zaman Hithlum'u yağmaladılar ve 260 yılında Ejderha Glaurung saldırmayı denediyse de, bu dönemde Beleriand'da genel olarak barış hüküm sürdü. Morgoth'un hizmetkarlarından çok azı, Demir Dağların doğusuna geçmeye cesaret edebildi. Fakat sonunda Morgoth Uzun Barışı sona erdirdiğinde, bu iş için çok iyi hazırlanmıştı. 455 yılındaki saldırıda, Morgoth'un Orc orduları Balroglar ile Ateş Püskürten Ejderhalar önderliğindeydi. Bu Dördüncü Savaş, Dagor Bragollach yani Ani Ateşin Savaşı olarak bilinir. Bunun ardından da, Beşinci Savaş Ninaeth Arnodiad yani Sayısız Gözyaşının Savaşı meydana gelmiştir. Bu iki savaş Morgoth'un kesin zaferi ve Beleriand'daki Elf krallıklarının yokoluşu ile sonuçlanmıştır. 496 yılında Nargothrond yağmalanmıştır. Bundan kısa bir süre sonra Menegroth yokedilmiş ve 511 yılında da son Elf kalesi Gondolin düşmüştür.
Neredeyse yüz yıl boyunca Morgoth, Orta Dünya üzerindeki zalim hakimiyetini sürdürmüştür. Sonunda Valar ve Maiar, kötülüklerine daha fazla izin veremeyeceklerini anlamışlar ve 601 yılında üçüncü ve son kez Karanlık Düşmana saldırmışlardır; bu mücadele Öfke Savaşı ve Büyük Savaş adlarıyla bilinmektedir. Mücadele o kadar çetin olmuştur ki, yalnızca Angband değil, güzel Beleriand topraklarının tamamı da yokedilmiştir. Morgoth tüm canavar ve şeytanları ile birlikte hatta bir ateş püskürten ejderhalar ordusunu yardımına çağırdıysa da, yenilerek Boşluğa atılmaktan kurtulamamıştır. Beleriand tamamen yokolmuştur. Demir Dağları ile Mavi Dağlar parçalanmış, Beleriand sular altında kalmış ve sonunda tamamen batı denizine gömülmüştür. Böylece Güneşin İlk Çağı sona ermiştir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Harlem - avatarı
Harlem
Ziyaretçi
9 Nisan 2006       Mesaj #120
Harlem - avatarı
Ziyaretçi
Allahım !

BANA ÖYLE BİR GÖNÜL VER Kİ:

Bir kuruluşun tepe noktasında yetkili olsam bile,
bunu asla başka şekilde kullanmamalıyım.
Günlük yaşamda "ben" yerine, daha çok "sen" sözcüğünü kullanabileyim...


BANA ÖYLE BİR SEVGİ VER Kİ:

Sonsuz bir hazine gibi bitmesin, çoğalsın daha da sevdikçe,
doldursun sarsın çevremi.
Hatta düşmanlarımı da sevebileyim...


BANA ÖYLE BİR GÜÇ VER Kİ:

Herkesten daha çok çalışabileyim, tutsak düşmeyeyim
doğanın koşullarına, eşim ve çocuklarımı da mutlu et ki,
mutluluğu başkalarına da götürebileyim...


BANA ÖYLE BİR SAĞLIK VER Kİ:

Düşünebileyim, konuşabileyim.


BANA ÖYLE BİR ERDEM VER Kİ:

İbadet edebileyim, iyilik etmeyi ve sevinçten buğulanmış gözlerle, teşekkür
edenlere;
bir şey yapmadım, anımsamıyorum diyebileyim.


BANA ÖYLE BİR YETENEK VER Kİ:

İyi eş, baba, anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim.


BANA ÖYLE BİR UMUT VER Kİ:

Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için
karamsarlığa düşmeyeyim, herşeyden aklanmış olarak yaşama
yeniden başlamak üzere bağışlanabileceğimi bileyim.


BANA ÖYLE BİR ANLAYIŞ VER Kİ:

düşünebildiğim, yargılayabildiğim, inandığım, kahrolduğum, varolduğum şu
anda bu sözleri söyleyebildiğim için şükredebileyim.


BANA ÖYLE BİR TALİH VER Kİ :

Yıllar sonra beni hatırlayanlar "herkese iyilik eden, tüm insanları seven,
o düzeyde de sevilen bir kişiydi " diye konuşsanlar ve ben de huzur içinde
olabileyim.


BANA ÖYLE BİR İRADE VER Kİ:

Birgün yenilip, içimdeki şeytanın kurallarına doğru yönelirsem;
bu bir düşünce ise düşüncemi, bu bir adım ise ayağımı, bu bir uzanma ise
elimi durdurabileyim.


BANA ÖYLE BİR SABIR VER Kİ:

Sükûneti bulayım, durabileyim, düşünebileyim...

Benzer Konular

7 Ocak 2018 / ahmetseydi Forum Oyunları
29 Kasım 2016 / Kral_Aslan X-Sözlük