Arama

Anlayana - Sayfa 121

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 625.933 Cevap: 3.995
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
15 Eylül 2007       Mesaj #1201
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Anlayana Öyküler

Sponsorlu Bağlantılar
Dur bakalım yabancı ,
Ne yolcusun, ne hancı
Ne yağcısın ,ne yancı
Olmayasın yalancı ?"

Aman etmeyin ağalar:

"6' sında neydiysem ,
16' sında da oydum.
36' ya da bir yıl var ama ,
Değişmem herhal bu arada ."

Merak edersen hala kimim diye ,
Kulak ver şu hikayeye :

Bir yerlerde ,
Bir ahşap ev varmış.
Evin sakinleri,
Sağ oda benim ,
Sol oda senin diye kavga eder dururmuş .

Sağ odadakiler düğmelerini sağdan sola ,
Sol odadakiler çeketlerini soldan sağa iliklermiş .
Sol odadakiler, en soldaki benim diye birbirini ezer ,
Sağ odadakiler her kötülüğü ,
Sol odadakilerden bilirmiş .

Arada bir kavga kızışırsa eğer ,
Kapıdan gelir bekçiler ,
Bizimkilerin kafasına vurur
Kimini kayırır ,
Kimini ayırır .
Heryer gülbahçe olur.
Yada bekçi öyle sanır.

Bekçi çekilende kapıya ,
Herşey yeniden başlaya...

"Ahali böyle de ,
Ev nasıl derseniz ",beyler.
Geniş mi geniş ,
Ferah mı ferah ,
Deniz manzaralı ,
Dört bir yanı ...

Ah şu kavga olmayaydı ,
Ocakta aş kaynayaydı .
Sol kaşık ,
Sağ tabaktan alaydı .
Sağ çatal ,
Sol tencereye dalaydı ?
Azıdı zaten yemek ,
Adam olana akıl gerek!

Ama masal bu ya ,
Olmamış tabi ,
Akla uygun olan.
İlla çıkacak bir çapan...

Gün gelmiş ,
Sağcı, solcu kalmamış ...
Onlar meğer insaflı , yürekli imiş .
Hiç olmazsa evini severmiş .
Artık düzen bozulmuş .
Kimi bulduğunu yemiş ,
Kimi hiç bitirememiş .
Sonra toplanmış herkes, bir bakmış
Eyvah tencere boşalmış.
Bu sefer "hadi komşu yetiş!"
"Bakma sildiğimize bıyıkları ,
Biz az yedik ama çabuk bitmiş .
Doldur bakalım biraz ,
Öderiz yavaş yavaş . "

Tok ev çok çekmiş aç kediden ,
Derken bu arsız yemek sürerken ,
Nedir bu çıtırtı dört taraftan ?
Yok mu hiç duyan ?
Kurularmış dadanan !
Ama biliriz biz Hayyam'dan ,
Kurunun farkı olur mu yaştan ?
Yemiş o da utanmadan !
Kah yumurtadan ,
Kah villadan ,
Kah telefondan !
Ah!
Bu ev yapılmalı en baştan .

Bir de ortalık boş diye,
Kurular yerleşmiş tavana ağalar emme ,
Yiye yiye kalmamış tabi temel de ...

Kuru ,sende akıl yok mu ?
İbni Haldun'u okudun mu?
Evin damı yenir mi ?
Yiyip yiyip doymazsan ,
Tavan başa çökmez mi?

Ev sallanırken hafiften,
Bekçiler bakmış yine camdan .
Ama bu sefer "kaçılın" demiş komşular:
"Karışmayın bakayım bekçiler,
Hem size ne oluyor?
Herkes ev yıkılsın diye bakıyor.
Manzarası güzel ,
Arsası değerlidir ,
Borcu var, bizim sayılır!
Zaten hakeden oturmalıdır ,
Bak sıradayız nicedir ."

Sonra gülerek eklemiş komşular :
"Hem Kurular haklı ,
Herkes istediğini yapmalı,
Bu devir bitmeli ,
Eski resimler inmeli."

Ahali saf saf seyrederken,
Açgözler sarhoş haram yemekten ,
Son bir çatırtı gelmiş derinden ...

Uzun lafın kısası,
Böyle olunuyor demek ki ulusalcı ...

Sağ sol kavgasından bıkanlar ,
Kurudan kaşınanlar,
Haram yemeğe kızanlar ,
Bekçiden himmet ummayanlar ,
Evine sahip çıkanlar,
Odaları terkedip,
Sofada buluşurmuş
Her gece...
Önce gizli gizlice
Sonra ,
"Yeter artık ,
Nedir bu işkence ! "
"Kurulara güle güle,
Komşular hizaya çekile,
Bekçiler bekçilik görevine.
Artık borçla yemek kesile,
Mutfakta birileri yemek pişire ."

Şimdi ,
Acıyorsa içiniz bu aralar
Hiç bakmayın bana ağalar ,
Dost sanıp el açtıklarınız ,
Hep sırtınızdan yaralar .
Hala sağ,sol diyorsanız eğer ,
İdeoloji durumuysa tek değer,
Sizde pek bi körmüşsünüz meğer

Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
15 Eylül 2007       Mesaj #1202
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Sponsorlu Bağlantılar
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz...
Mercan adalarda bir liman..
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her alemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların.
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün

Orhan Veli

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Eylül 2007       Mesaj #1203
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yedi harflik bir hece oldun naçar kalışlarımda. Her kalış, ardı sıra bir susuşu getirdi yüreğime. Her susuş, bir çığlığa gebe… Çığlıklarım sessizliğime mi gitti ki; her harf dilime bir “sus” kondurdu? Yoksa haykırışlar mı çaldı o çığlıkları, iadesinde birer “sükut” vererek, sessizlik şuramda? Ah! Kalakalıyorum bir çıldırış’ın palavra provalarında. Ben’liğim hayat sahnesine perde aralıyor, susuşlarımdaki o haykırışlarla!


Müftehir yanlarım intihar ediyor, yırtılan aşk’ı gördükçe! Münadi bir kimlik yamıyor kelimelerim yüreğime. Attığım nidalardan yayılıyorsun Yar, duymuyorsun! Ses’lere taş çıkarırcasına sus’larım ketum dönüşlerle ait olduğu yere konuyor, hissetmiyorsun! Müspet bir geçmiş veriliyor sonra, olumluları olumsuz olan. “-sız/-siz” ekleri içimin en derin yerine takılıp olum/suz/luğu yok eden! Var’lığımı yok’luğuma ekliyor da ruhum, sancılı nefesler “ce!!!” diyip kaçıyorlar dilimin ucundan, ruhuma kazınmak için. Aldığım her nefeste, tekrarlanıyor kanayışlarım. Tekrarlıyorsun Sevdiğim; yine bihaber yüreğin!


Müsamaha göstermekten yorgun düşüyor, gözlerim. Yansıması uzlet olan bir bakış kaplıyor gözlerimi, avare çıldırışlarımda! Yakalanıyorum zamansız bir zamana. Her anı sen doluyor zamansızlığın, kaybediyorum an/sız bakışlarımı. Hırpalıyorum her zerresi lal olmuş bakışlarımı. Hırpalanmış bakışlarıma “sen”i kazıyorum, sessiz çığlıklarımla. Kulakların çınlıyor, duymuyor musun; Ey, adına “aşk”ı yüklediğim!


Kaçıyorum, beni kovalayan; tükenişlerde rol oynayan kelimelerden. Kendimi tükettim de Yar, seni veremem tükenişlerin o zalim ellerine! Çehremden süzülüyor “hicran”ım; “vuslat” yok’luklara gebe… Bu kadar mıydı Sevdiğim, “aşk”ın uğultusu?

Yetişemedim adımıma; geç kaldım hep, sen kalışlarımda! Kasvetli bir düş geçiyor beynimden, düş/üyorum. Yara bere içinde kalışlarım beni bana şikayet ediyor, seni sen’de düşürdüğüm için. İçim sız/lıyor tarif edemediğim tanımlarla.

Ayrılık diyor…
Kavuşma diyor…

Sonrası sessizlik…!

Kan ter içinde dürtülüyor, keskin harflerin içindeki ben’liğim. Sevdiğim! Münadi kimliğim son kez sesleniyor sana! Çıldırış’ım provasız çıkıyor bu sefer sahneye… Haykırışlardaki nidalarım sunuyor hayatımın son hamlesini! Kulak ver yok oluşuma…;

“hicran”a yar etmişim kendimi; “vuslat” bana kara sevda…

“aşk”ın iniltisiymiş bize verilen. Hicranlaşmış bir “vuslat”mış, yok oluşuma kazınan…

...
...
...

vuslat’ım sen’i benden ayırdı…
hicran’ım ben’i benden kopardı…



Öznesiz yaşanıyor artık hayatım, tümcesine anlamsızlıklar taktığım…!!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Eylül 2007       Mesaj #1204
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
" Arıza çıkarıyor diye hayıflandığın yüreğine…”

Yorgun bir gecenin ardından düşürüyorum tüm satırları. Eteklerinden topladığım deniz kabuklarını diziyorum gözlerimin çıplak yalnızlığına. Dilsiz kelimelerini sarıyorum dudaklarımın uçuk bağlamış yalnızlığına…Kekeme gecelerim sobelemişken beni, sen çöz beni…Sen sustur bana sırt dönmüş suskunlukları. Ulu orta yaz beni satırlara.. İlmekle beni mürekkebinin sevda kokan ucuna..Vur beni yollarına..Öldür beni gecelerinde..Sonra tekrar doğur beni dudaklarının iki yakasında. Sırtını dönmüşken tüm cümleler bari sen tut beni dilsiz öznelerimden...Varlığınla seninle yeniden tanımladığım kirpiklerimden öp beni..Senden uzaklarda gözlerim Kerbela sancısında kavrulurken, sen Yusuf gözlü aydınlıklar bırak demir kapıma. İnleyen sabahıma gözlerini doğur..Yüreğimin kekeme yalnızlığında tel tel yanarken dudaklarım sen yüreğime iliştir öznelerini. Notalarını sadece senin bildiğin şarkıları haykır bana. Kelepçeli olsa da kanatların, sen yüzünü Cennetime çevir..Sınırını bizim çizmediğimiz zamana inat topuklarını vur suskun ayaklarıma. Sesim ol sesimin kanadığı suskunluğumda. Hadi dudaklarında tazeliğimi yitirmeden söz ver bana; kader ne yaparsa yapsın adım dua olsun kıblesi sevda olan dudaklarına..Sürülse de bıçaklar boğazına, gözlerim aydınlığın olsun Züleyha boyu karanlığına..


Limanlarına al beni..Gözlerinin iç denizlerine kabul et beni. Deniz kokularını kat bozkır kurağı dudaklarıma...Adının geçmediği alfabemi yık..Kur yeniden dilimin cümlelerini..Çöz beni karanlıklarımdan. Bana giydirilmiş deli gömleğimi çıkar yüreğimden.. Sevdanı giydir üzerime…Sonra da gözlerini düşür gölgelerime..Öp beni gülüşleri yaralı kirpiklerime..Sarmala beni, yağmala bendeki beni..Düş beni zayi defterlerinden..Vur beni…Kanasa da yalnızlığım, sanadır nefes alışım..Düşürdüm kendimi beli kırık geçmişimden..Kırdım aynadaki basiretsiz gençliğimi..Gayri sana adanmışım.. Gayri sen olmuşsum…Ne önemi var bende olmayan benliğin..

Köklerimi söktüm bedenimden..Şimdi umut zamanı. Yeşerme zamanı..Dallanıp budanma zamanı…Hadi kendimin katili oldum..Gözlerinde temize çek beni…Zanlı geçmişime inat sen al beni kıyılarına..Al Bak işte yüreğim avuçlarımda..Ha düştü ha düşecek…Tut beni..Gayri nefesim, benliğim senin zabtına geçmiştir..Gayri ben SENİNİM..Sadece senin…

" Tüm sorularının cevabını gözlerimde bulan kadın; "

Gecikmişlerini bırak artık..Benim adıma düşsünsen de bırak ben seni yaşayım..Yorma kendini..Düşünme yarınlarımı..Sen yaşarken ben hep baki olacağım..Dilinin ucunda birikse de özlemin bırak yutkun benli yalnızlıkları..Gözlerinden düşmesin tek bir gözyaşı..Bize reva görülse de üçüncü sayfa cinayeti..Vurulalım be can vurulalım. Düşsek aynı kaldırıma..Üzerimiz gazete kağıtlarıyla ulu orta örtülse..Kanı çekilen ellerimiz birleşmişken direnmesek yaşamak için…Hani hep sana yakıştırdığım beyazı beraber giyinsek..Sonra da sussak..Ölümü kutsasak dudaklarımıza..Öznelerini yitirsek hayatın, devrilsek imla hatası bol cümlelere..Yutsak dudaklarımızda biriken ölüm acısının kutsal matemini..Sonra koşsak denizlerin üzerinde.. Birer birer aşsak uçurumları..Zılgıtlar kulaklarımızı tırmalasa da kızımıza kavuşsak..Bize ithaf edilecek binlerce suçu kabul edilip tüm faili meçhul aşk cinayetleri üstlensek..Kırılsa da kalemimiz, biz özgürlüğümüze kavuşmanın heyecanı ile binlerce türkü yaksak.. Zanlı sandalyesinde infazımız büyütülürken biz sevdanın baş harfine uzansak…Zan altında bırakılsa da sevdamız temize çekmek için tüketmeyelim kelimelerimizi. Bizi “ bizden “ daha iyi bilecek olmadığına göre ne yarar ki tüm bedbin sıfatların bize ithaf edilmesi..Neye yarar ki ölü bedenlere iftira kurşunlarının seferber edilmesi..Biz gökyüzüne iltica etmişken neye yarar ki kanatlarımızın kırılması…Adsız…Tanımsız bir yere gömülmek olsa da kaderimiz…Ellerimiz yan yana..İsimlerimiz ise yan yana…


Ölme diyorum sana.. Ölme..Sakın bensiz teslim etme nefesini Azrail’in avuçlarına.. Ben olmadan sakın kanatlanma sakat doğmuş yarınlara...Sehven olsa da bırak adımı adının yazmadan terk etme bu dünyayı..Peltek konuşan bir bebe sevdamızı haykırmadan gitmek yok gündüzleri kanamalı zamanlardan.Yağmurlu bir günde öpüşmeden, gözlerimiz gözlerimizde sevişmeden ayrılmak yok masal yüzlü sabahlardan..Sana diyorum sevgili..Sana…Gitmek yok diyorum..Noktasını koyma cümlelerin..Devrilse de imla bozuklukları üzerine sakın ödünç verme öznelerini.. Ben gelmeden sakın ölme işte.. Ölme diyorum..Ölme…


Çıkar üzerinden kekeme yalnızlığı.
Giyin üzerine beni…
Soyun dudaklarındaki umutsuzluğun koşul eklerini..
Haykır bizi…
Susabildiğin kadar sus kangren susmalarında..
Dudaklarımda birikmiş imla hatalarını çöz..
Dilsiz olsa yüreğin,
Sen gözlerinle konuş..


Çöz beni karanlıklarımdan..
Hadi aydınlığına doğur beni..
Vakit dar,
Vakit geç…
Olsun can be…
Kefenle her şeyini..
Ötele sana biçilmiş imla hatalarını..
Bırak cümlelerin öznesiz olsun..
Yaşamak için cümlelere gerek yok ki…
Hayat susarak da yaşanabilir çünkü..

Kapat perdelerini..
Sustur gözlerini..
Güneşi devir gecelerime…
Gözlerini çevir gözlerime..
Dudaklarını vur kirpiklerime..
Öznesiz bir hayatın da yaşanabileceğini göster..
Devrilse de imla bozuklukları,
Ölme sakın..
Ölme..

Kerbela,
Hasan ile Hüseyin’e kavuşmadan
Yitip gitme uzaklara..
Gitme diyorum…
Kudüs’te ettiğin dualara âmin sesi karışmadan
Ölme diyorum sana..
Ölme…

...

Yaşa beni,
Faili meçhul yanımla..
Yaşat beni,
Dilimin ucunda birikmiş
Yusuf yüzlü suskunluğumla…
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
17 Eylül 2007       Mesaj #1205
nünü - avatarı
Ziyaretçi


Sevmek inanmaktır.Güvenmektir duygulara.. Direnmektir sevmek.. Tüm acılara direnmek....*** Sevdiğini kendin gibi, kendinden de çok duyumsamaktırİki ten, iki kalp, iki gönül yoktur sevgide, tek bir yürek olunur.Sevmek paylaşmaktır, sevdiğinle kalbini bölüşmektir sevmek.Ve sevmek direnmektir, tüm acılarıyla direnmek.Sevmek sevilmeyi haketmesini bilmektir.Sevmek, sevgilinin baktığı yerde, sustuğu yerde olmaktır.Sevginin olduğu yerde dışa vurur istekler..Sevme özgürlüğünü istersin, sevginin kabul edilmesini istersin,bir gün gelir bu istekler de son bulur, kendinden istersin artık, sevgiliyi daha çok sevmek istersin, hataları, kusurlarıyla sonsuz kılmakistersin sevgini...Beklentilerin son bulduğu duraktır, sevda denizinin son limanıdır.Sevmek, sevgili için yaşamaktır.Onun eli, kolu, gözü, kalbi olmaktır. Sevmek vermektir, sevdiğin için, almasını bilmektir.. Güvenmektir duygulara sevmek..Sevdiğine seni seviyorum! diyebilmektir.Okuyabilmektir gözlerdeki sözcükleri. Haykırabilmektir sevgiyi hiç bağırmadan.. Sevmek sevgiliye bir nefes kadar, yakın olmaktır.Sevmek özveride bulunmaktır.Ve sevmek İNANMAKTIR !...İNANMAKTIR SEVMEK... İnanmaktır sevmek. Tüm içtenliğinle... Güvenmektir duygulara Okuyabilmektir gözlerdeki, sözcükleri Haykırabilmektir sevgiyi hiç bağırmadan Direnmektir sevmek.. Tüm acılara direnmek.... Sevdiğine seni seviyorum! diyebilmektir Anlatabilmektir sevdiğini.. Yazabilmektir en yüce aşk şiirlerini.. En güzel aşk sözleriyle... Bazı an'lar vardır; haykırmak gelse de içinden fısıltıyla söylersin ''seni seviyorum''ları.. Seni duymayacağını bildiğin sevgilerde.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Eylül 2007       Mesaj #1206
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk ve istismar


Yağmazdı üstümüze hüznün mürekkepleri
Sen bu acıları zarflayıp göndermeden
Şimdi,
Ayrılık ikliminden esiyor ıslanmış rüzgar

Bahar,
Kutuplardan ayağımıza gelen
Yorumsuz öpüşler mi bahar,

Ey sevgili,
Sesinde el sallayan çiçeklere
Her mekan dar.


Var/
mıdır vesikalık bir ürperti
ya da koynunda
Dağların üzerinde katlanmış
Hatıralardan ıslak kıvrımlar.
Sarar bedenini ince sızılar
Usul usul
Kuytu ormanlara iner
Bereketli derelerin ıslaklığı dilimde
Avuçlarımda
Uçmaya kabaran çifte kumrular

mütemadi
Sevişir,
Dağda kar
Ve rüzgar
Bir de biz yar.

Yüreğimin köpüklü aynalarında
Sen de istismar,
Ben de sevda yaşar.


Selim Tunçbilek
CyniX - avatarı
CyniX
Ziyaretçi
18 Eylül 2007       Mesaj #1207
CyniX - avatarı
Ziyaretçi
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Ümit Yaşar Oğuzcan
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
19 Eylül 2007       Mesaj #1208
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Benim Korkum Ölüm Değil

Geçen gün senin yanında aklıma ölümüm geldi
Sensizlik bir mızrak gibi saplandı kalbime
O son anı hatırladım, o seni koyup gidişimi
İlk defa bu kadar üzüldüm dünyaya geldiğime

Ölüm! Kaçınılmaz sonuç, o soğuk kelime
Bir gün ucuz bir ****** gibi koynuma girecek
Yüzümde gezinecek pis ve iğrenç elleri
Korkudan büyümüş gözlerimde hayaller can verecek

..........
..........

Ümit Yaşar Oğuzcan
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
19 Eylül 2007       Mesaj #1209
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Anlıyor Musun? Yine üsüyorum ve her yer karanlik yoksun biliyorum yok oldugun bir yerde yürüyorum seni öyle özlüyorum ki ...
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
19 Eylül 2007       Mesaj #1210
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Her Gece Sen

Her gece sen girersin rüyalarıma
Her gece sen...
Paramparça olur uykularım
Karanlığın en koyulaştığı yerde
Kapının çalındığını duyarım
Açınca soğuk bir rüzgar çarpar yüzüme
Sen yoksun...
Kilitlenir dudaklarım
Gözlerim karanlıklarda boşuna arar seni
Sen yoksun...
Yalnızlığımı kadehlere doldurup
Tek başıma içmeliyim bu gece
Kırmalıyım kitapları
Evleri ateşe vermeliyim
Sen yoksun...
Zaman gitgide uzar
Altmış saniye bir dakika
Altmış dakika bir saat
Ve sabahın olmasına daha beş saat var
Beklemek bir çeşit ölmektir
Sen yoksun...
Bu bana her gece binlerce ölüm demektir.

Neden ayrılsın ellerimiz her akşam üstü?
Gözlerime acı bir karanlık düşsün
Bir vapur alsın götürsün seni
Ben vapurlar dolusu kederimle yapayalnızım
Sen uzak bir körfezde özlemli, dalgın
Kıyılarına çarpıp ağladığı yerde dalgaların
Neden ay karşılardan yükseldiği zaman,
Başın omuzlarımda olmasın?
..........
..........

Ümit Yaşar Oğuzcan