Arama

Anlayana - Sayfa 214

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 627.460 Cevap: 3.995
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2009       Mesaj #2131
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sonbaharı bu belki de aşkın
Alışmak çok zor, ah bu yalnızlık
Sponsorlu Bağlantılar
Yalana döndü, kurtulamadık
Farkında olmadan sana alıştım
Sen başka yerde ben başka yerde
Soluyoruz vay aman
Başka dünyada başka rüyada
Yaşıyoruz o zaman
Hayatın kendisi bu
Herşey varmış icinde
Yollar ayrılıyormuş
Deli gibi sevsen bile...


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
12 Mart 2009       Mesaj #2132
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Beni Benimle Bırak

Sponsorlu Bağlantılar
Gün olur da hani bir gün benden bıkarsan
Gün olur da hani bu evden çıkıp gidersen
Sanma ki senden
Senin uğruna verdiklerimden
Geriye bir şey isterim sen ayrılırken
Sanma ki senin için yaptıklarımın
Hesabı sorulacaktır senden

Beni benimle bırak giderken
Başka bir şey istemem ayrılırken
Banabir tek beni bırak ne olur
Gerisi senin olsun

Bir başka alem seni benden alırsa
Bir başkasına olur a aşık olursan
Sanma ki senden
Senin uğruna verdiklerimden
Geriye bir şey isterim sen ayrılırken
Sanma ki senin için yaptıklarımın
Hesabı sorulacaktır senden

(Alıntı)


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Mart 2009       Mesaj #2133
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
SÖZ ! ..

Bilirsiniz Sözümde Hep Durmuşumdur Duracağım..
Sevgilime Sözverdim Ben Yirmi Yıl Yaşayacağım..
Düşmanlarım Sevinmesin Yirmi Yıl Sonra Yok Diye..
Belli Değil Yirmi Yıla Ne Zaman Başlayacağım.
sanar - avatarı
sanar
Kayıtlı Üye
16 Mart 2009       Mesaj #2134
sanar - avatarı
Kayıtlı Üye
Seni Unutamam

Ne kadar imkansızsa, yıldızları saymak
O kadar imkansızdır seni unutmak.
Her zaman aklımdasın.

Karacaoğlan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Mart 2009       Mesaj #2135
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yaLnıZ`ım
KaLaßaLıkLar araSında ßirßaşımayım ,
KaLaßaLık yaLnızLıkLardayım ..
TıkLım TıkLım yaLnıZım iŞte ..
Ne ßüyük ironidir ..
TıkLım tıkLım yaLnız oLmak ..
Ve imkansızı ßaşarmak ,
ßunca kaLaßaLıkta ;
yaLnız kaLmak ..
Ve çocukSu ßir ürperti iLe ,
hAyatının En koLay ve En Zor ..
En uzun ve En kıSa ..
En anLamLı ve En Saçma ..
En çok acı veren cümLesini kurmak ;

Uzat eLini .. yaLnızLık yaLnız kaLsın .. !
__________________
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
19 Mart 2009       Mesaj #2136
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Yine Bir Masal Anlatacağım…En gerçekten daha gerçek olan…Dünya Güzeli ve Dünya İyisi bir kızla bir erkeğin masalı bu…

Bu masalın Prens ve Prensesi onlar..Biri hayatı doğru dürüst yaşayamamış, hastalıklarla büyümüş, diğeri ise yanlış insanların neden olduğu yanlış hayatlarda savrulup gitmiş 2 güzel insan onlar.

Prenses doğaya, Prens insanlara direnme savaşı içindeyken karşılaşmışlar…İkisinin de ilk sözü..”Yaşamaya Sebep Seni Seçtim..Umudumsun..” olmuş…Birbirlerini çok sevmişler, dostça, sımsıcak, masmavi, yemyeşil..doğadaki bütün renkleri gökkuşağından daha fazlasını yaşayan bir sevgiymiş onlarınki…Siyah ve beyaz renklere tutkuları da ortak noktalarıymış…Çiçekleri de severmiş ikisi de..Papatyaları..Kardelenleri…Gelincikleri…Bütün kır çiçeklerini…Prens hergün kır çiçeklerinden bir sevgi demeti ile uyandırırmış Prensesini..Öperek uyandırmaktan daha içtenmiş inanın…Prenses her gün bu çiçeklerle dokurmuş Prensin hayatını…Akşamları çiçek tarlalarıymış buluşma yerleri…Zamanın nasıl geçtiğini anlamazlarmış bu renk ve çiçek kokulu hayatlarında…

Masalı burada kesiyorum..Okurken geçmiş zamanda yaşanmış bir AŞK hikayesi olduğunu anladığınızdan eminim…Burada kesiyorum..Ama burada bitmemesini diliyorum.

Daha önce de bir yazıda “bir değil birkaç kez okuyun” demiştim..Yine diyorum ki..Bir değil..İki değil..Defalarca okuyun..Özelikle Heren&BetüL ..defalarca okumalısınız..Ve lütfen yorum yapın..Bu masal burada bitmeli mi…Son yazın bu masala dilediğinizce…

Ben sadece..”hani yaşamaya sebep beni seçmiştin..umudundum” diye bitiriyorum…Belki başka çağlarda bitmeyen bir masaldır bu, hatta gelecek çağlarda hem tekrarlanacak..hem de yeni sonlarla yaşanacak…

31-Ocak-2007
Alıntı
ScarletSunShine - avatarı
ScarletSunShine
Ziyaretçi
20 Mart 2009       Mesaj #2137
ScarletSunShine - avatarı
Ziyaretçi
hzncd9
Yargısız bir infaza hüküm giydi aşk ve hükmünü yitirdi; ayrılığın darağacında idama mahkum oldu.

"Rüzgarlar, ağaçlar, gökyüzü ve yeryüzü ve şu umman, yıldızlar, şu asuman; hep var oldukça ve ben, burada oldukça, sen de olacaksın. Bedeli bu muydu sevmenin? Korkulara yenilir miydi savaşçı yürekler? Bunların hiçbirinin cevabını bilmiyorum şu an. Üzgünüm. Hoşça kal!"

Kalabalık yalnızlıklarla doluydu ayrılığın darağacına giden yol. Kalanlar vardı o kısacık yolda, düşenler; gücünü tüketerek dar zamanın öksesinde. Yitirmişlerdi yeni bir yaşama merhaba deme şansını; saramamışlardı yaralarını ve kanamışlardı oluk oluk. Yürüyenler vardı; koşanlar, arada bir durup arkasına bakanlar, umutlananlar, soluklananlar, ayakları geri geri gidenler. Korkaklar da vardı, cesurlar da. Kalabalıktı alabildiğine ayrılığın darağacına giden yol ve ben de o kalabalıkların içindeydim artık.
Arkamdan yükseliyordu yargıcımın sesi;
"Her gün biraz daha derinden hissediyorum yokluğunu." Ben yokluğunun en içindeydim oysa hep. "Uzaklaşıyorsun benden." Evet uzaklaşıyordum; uzaklaştırılmıştım çünkü. Ayaklarına prangaları vurarak ayrılığın darağacına yollamıştın aşkı. "Gökyüzü var oldukça, sen var oldukça değil. Yok oluyorum git gide, biliyorum. Hak ediyor muyum? Belki."
Verilmişti hükmü aşkın; geri dönüşsüzdü. Geri dönüşsüzdü darağacına giden yolculuğum; durup geriye bakmak anlamsızdı. Korkuyordum evet; kendime değildi korkum; güçlüydün biliyordum ama yine de yalnızlanmandan korkuyordum. Dönüşsüz yolculukların başladığı yerdeydim. Sen, gitmeliydin artık ve vazgeçmeliydin durup durup arkana bakmaktan.

"Gitmekten korkuyorum" diyordu yargıcım; "çünkü gitmenden korkuyorum." Ben, ölüyordum sen korkuyordun. Korkuyordum korku duymandan. "Korktuğum zaman ellerimi bir an bırakacağın hissinden de korkuyorum."
Ölüler nasıl tutabilirdi ki? Henüz bilmiyordum.
Çığlıklarımı susturamıyordum. Nasıl adaletsiz bir korkuydu o ve nasıl bir infazdı ki tüm korkuları içinde barındırıyordu. Adaletsiz, asaletsiz korkular. Yargıcına teselli veren mahkum gibi hissediyordum kendimi. Çaresizliğin ve saygısızlığın öfkeleri çöreklenmişti içime. Bir an sorunuydu artık bizim için son. Her şeye hazır olmalıydık. Susmalıydık. Yaklaşıyorduk son’a. Metanetin en gerekli olduğu anları yaşıyorduk ama o da, darağacına yaklaştıkça uzaklaşıyordu benden. Teselli arıyordu yüreğim; çaresizdi, geri dönüşsüzdü yolları.
"Nasıl izbe bir gecede bıraktın beni, nasıl izbe bir yerde tek başıma? Yolun sağı solu uçurum. Sesin yok, elin, gözlerin yok... Ne leylim bir gece. Uykular rakkase!"
"Her yıl bu zamanlar kanayacak yüreğim. Nasıl bir yer bu gittiğimiz, kör kuyu?"
Gelmişti vakit. Susmalıydık; susturamıyordum seni, yüreğimi susturamıyordum. Yaklaşırken darağacına ben, hiç olmadığı kadar titriyordun. Güçlü olmalı ve gitmeliydin hemen. Kasırgalara dayanaksızdın çünkü. Ben ise kasırganın kendisiydim artık ve meydan okuyordum uçurumlara. Tüm heybetiyle karşımdaydı son.

"Sen de mi gidecektin uğrunda ölümlere gidip geldiğim. Sen de mi hançer vuracaktın ayrılık yollarında? Bir sana susamıştım çöllerde bil ki; bir sendin susadığım. Olmasa da varlığın şimdi canım; yokluğunu varlığın sayarım…"
"Suçlama beni, bırakıp gidiyorum diye seni. Bağrımı yakan bir yaradır bu ayrılık şimdi. Belki kanımdadır sevişmelerin yangını, öylece girerken günlerin bağrına. Taşıyorum sımsıcak gülüşünü. Suçlama beni. Ben var oldukça, sen de bende olacaksın. Unutmak kolay mı sanıyorsun? Hiçbir şeyi unutmama özelliğimi bir tek sende sevdim. Suçlamıyorum, bırakıp gidiyorsun; biliyorum senin de yüreğini yakan bir yara bu ayrılık."
"Artık ışıklar sönmeli, kapanmalı kapılar, durulmalı sular. Artık son kez gelmeli ve gitmeliyiz ikimiz de. Yolundan çekilmeliyim. Ve benimle anılmamalısın."

Boğuluyordun, biliyordum. Kendi med cezirlerinden yorulmuştun. Korkularının esiriydin. Bir savaşçı değildin. Aşamadığın engellerin ardında yitip gidiyordun. Korkak mıydın? Belki! Ama bir vurgundu bu; yürek vurguncusuydun. Gidiyordun yiterek korkularının kuytusuna. Ve bilmiyordun, yakışmadığını savaşıma. Bir yıkımdı yaşanan evet. Gitmeliydin artık.

Ve tırmandım darağacının merdivenlerinden. Ayaklarım hayır, geri kaçmadı hiç. Eğmeden başımı iskemlenin üzerine çıktım. Ve gamsız kementle burun buruna geldim. Gözlerimin önündeydi işte ve anlamlı anlamlı sallanıyordu. Benden öncekilerin izleri görülüyordu garip bir şekilde; çığlıklarını da duyabiliyordum.
Çığlık çığlığaydı yargıcım da;
"Gittin. Bilmiyorum nerdesin? Belki de yüreğinin bir köşesindeyim, yaşamındayım senin ama şu terkedilmişlik duygusu gelip çöreklendi yüreğime, yapıştı; bırakıp gitmiyor. Bencil miyim? Belki."
Belki’siz bir bencillikti seninki evet. İzbesindeydim gecenin ve darağacının üzerindeydim; sınırındaydım varlıkla yokluğun. Terk eden sendin ellerimizi, terkedilmişliğimi çalan da sendin. Gasptı yaptığın tam da ve çöreklendirmiştin yüreğine terkedilmişliği.
Ben ise, henüz gitmemiştim, darağacındaydım. Nasıl izbe bir gecede nerelere yuvarlamıştın beni ki, görmüyor ve bilmiyordun; dahası duymuyordun da.
Az sonra boynuma geçeceğini düşündüğüm kementle burun buruna idim. Ve habersizdim; ihanetin kementi usulca boynuma geçmişti; fark etmemiş, hissetmemiştim. Bir ılıklık yayıldı önce yüreğime. İçimi titreten bir ılıklıktı bu. Farklı benden olmayan, bünyemin dışladığı. Neler oluyordu, bilmiyordum o an.
Savunmasızdım ve iskemlemi aniden tekmeleyişin oldu gidişin. O an anladım ki sen hançerlemiştin de beni; aldatmıştın. Ayrılığın darağacında hançerlemiştin aşkı. Ve ben bunu anladığımda kendimi o aşağılık kementte sallanıyor buldum. Son sözsüz, özsüz, bayağı bir son olmuştu bu.

Ağır bir ceza olmuştu evet ayrılığın. Asılmıştı yüreğimin duvarına verdiğin hüküm. Savunmasızdım; infazın da yargısız oldu.

Geçti. Saatler geçti önce; o her biri günler süren. Sonra birikti, aylara döndü; ve yıl nihayetinde. Şimdi yerkürenin en ıssız, en ücra köşesindeyim. Mezarımın üstü örtüsüz, topraksız; öylesine bırakıp gittiğin yerdeyim hala. Ve hala açık sensiz bebekleriyle gözlerim. Hala boynumda o aşşağılık kementinin izleri ve yüreğimde saplı hala hançerin.
"Ay gecede tutsak, sen uzaklıklara. Uzaklıklar değil ayı tutsak eden de, biziz tutsağı uzaklıkların. Birkaç saat süren bir tutum değil bizim tutulmuşluğumuz. Uzatmışız çağlardan çağlayıp gelen kementlere boynumuzu; parçalamak dururken sınırları. Azatsız köleleri olmuşuz acıların…"
Yüreğimde o hançer saplıyken nasıl direnebilirim zamana şimdi? Ve nasıl direnebilirim nefrete, o acımasız duyguya? O zamanın silahına, gittikçe keskinleşen ve belirginleşen duyguya. Sevgimle direneceğim desem de o nefret onunla beslenmiyor mu zaten? Ne kadar büyükse insanın aşkı o kadar da hazır değil midir nefret duymaya?
Bir yürekti açtığım; kaçmadım da hançerinden sevgili. Vur şimdi gecelerde sefil ihtiraslarla dolu kadehlere sen. Benimse içtiğim yokluğundur; dün de , ondan önce de…
"Zamana yenilmeyelim ne olur?!"
Yenildik, bitti. Işıklar söndü, kapandı kapılar ve duruldu sular.


Arda Edip
Son düzenleyen ahmed; 20 Mart 2009 13:28
ScarletSunShine - avatarı
ScarletSunShine
Ziyaretçi
20 Mart 2009       Mesaj #2138
ScarletSunShine - avatarı
Ziyaretçi
Bir vardın bir yoktun...

Anlayana

BİR VARDIN BİR YOKTUN
TIPKI BİR MASAL GİBİ

Neyin bedelini ödetti bana bu aşk…hayatıma girdiğin gün gideceğini biliyormuydum?..
ona rağmen mi sevdim seni?..ona rağmen mi vazgeçilmezim yaptım?…
ben mi istedim peki seni sevmeyi?..yoksa sen mi bildin kendini sevdirmeyi?…
aşk iki kişiliktir sevgili…ben hep tek başıma yaşadım bu aşkı…
sen gittin ben bekledim…masal gibiydin bir vardın bir yoktun…
beni önce uçurumun kenarına götürüp sıkı sıkı sarıyordun…sonra aşağı bırakıyordun…
tam düşecekken yine tutuyordun sıkıca…dengemi bozdun…yalanlarla oyaladın…
her yalan çıkmaza soktu beni…affettim hep…gururumu sattım senin için…
neden hep bıçak sırtında sevdim seni? …neden hiç hayaller kuramadım yarına dair?…
neden bu aşkı dolu dolu yaşama fırsatı vermedin bize?
Değerimdin benim…kıyamadığımdın…aşk’tı bendeki adın…ama yordun beni sevgili…
kangren olmuş bi aşktı bu…ve kesilmezse hayatımıza saracaktı…
ikimizde dirhem dirhem acı çeke çeke ölücektik sevgili…
ve ben senin acı çekmene dayanamazdım…o yüzden bu aşkı kesip attım sevgili…
aşk artık yoktu ama daha sonra farkettim ki ;içimdeki sen hala yaşıosun…
ve senin bana yaptığın gibi yaptım bende…yüreğimdeki uçurumun kenarına götürdüm seni…önce sıkıca sarıldım…ve sonra tutmamak üzere bıraktım aşağı…
sen kayıp giderken avuçlarımdan ölece baktım arkandan…düşüşünü seyrettim…ağladım…
isyan ettim hayata…sitem ettim sana…
başka birilerinin hayatında var olman dileğiyle,gözyaşlarıyla azat ettim seni…
Neyin bedelini ödediğimi hiç anlamadım ogünden sonra bile…
zamansız sevginin dedim…yanlış aşkın dedim…ama tatmin etmediği verdiğim cevaplar…sevmenin zamanı olmaz,aşkın yanlışı olmaz…sevmekte,aşkta herşeye rağmen güzel sevgili…
ona ödenmiş bir bedelin ağırlığını yükleyemezdim…
senin verdiğin acılara boyun eymenin bedeliydi belkide bu…
bunuda yalanlarının arasında bana yüklemiştin belkide…
ve ben senden başka hiç birşeyi görmeyen gözlerimle farkedememiştim…
Büyüdüm senden sonra…adımlarım sertleşti…aklım kalbime söz geçirmeyi öğrendi…
bedenim ruhuma daha sıkı sarılmaya başladı…gözlerim ayrıntıları bile görebiliyor…
zor oldu ama sesin kulaklarımdan silindi,başka sesleri duyabiliyorum artık…
bir tek ellerim alışamadı sensizliğe…boşluğa bile dokunamadım senden sonra…
bir tek onlara söz geçiremedim…Hangi hayatta var olursan ol…
ama artık kimseye acı verme sevgili…önce kendine bağlayıp,sonra masallara karışma…
unutma!!..dünya sana ait değil…
bıraktığın acıların bedelini ödeyeceğin bir yer mutlaka var.!!
ScarletSunShine - avatarı
ScarletSunShine
Ziyaretçi
20 Mart 2009       Mesaj #2139
ScarletSunShine - avatarı
Ziyaretçi
mnll3copyia6pz0hw1

Yenildiklerimle ipe attı darağacına sürükleri aşk beni

''Hoşçakal'' bile diyemedim!


O günün o saatin o Mutluluğun anına yazıyorum bunları

''Seni Seviyorum''!!

Gece karanlık ay daha şeklini almamış herşey için çok erken ama sen gittin ya benden,bende gittim artık bendenYakıştırdın ama musaAllah taşını,bıraktın sahipsiz caddelerde ismimiAdı konmamış ayrılıklarda bıraktın YüreğimiNe kadar masum bir aşktı bizimkisiÖlümü bile göze almıştık hani,hani hiç bitmeyecekti,içimizdeki kızgın Ateş sönmeyecekti haniHani sen gün gelip benim olacaktın !!!Unut demek kolay mı gelde bana bu asi yüreğime sorNeden istedin bunu benden aşkın adını ayrılık koyalım diyemiSavaşmadım mı senin için Ölüme her seferinde meydan okumadım mı ?!! Nasıl dalgasız deniz bir hiçse,ben sensiz sende bensiz bir hiçsinO günlerin hatrına aşk dolu gecelerimizin hatrına Hakkını helal et gözbebeğim

Hangi aşka,hangi zamana,hangi kadere,hangi şeytana yenildik ? Yoksa kendimize mi yenildik ?

Sevmek kolaydır,aşık olmak kolaydır ama yürütmek sonsuz kılmak kolaymıdır ?!!
Her gece insaf her gece İsyan peki bu İsyan neye zamana mı kaderemi ?Sorularla tek başıma yapayalnız bırakıp gittin Yüreğimin derinliklerini

Hiç bir eroin,hiç bir esrar hiç bir sigara bagımlı yapamadı beniAma seni tek çekişte bağımlı kıldı bu Gönlüm

Ne denmiş bi Şiirde ;

''Seni çekiyorum içime seninle sarhoş oluyorum''

Damarlarıma bir şırınga gibi yapıştınKelimeler anlamını yitirmiş,kifayetsizce anlam arıyolar kendi aralarındaKaç mevsim daha cekecewm seni içime ?Kaç kere daha ölecem ? Damarlarım daha nekadar sana karışacak ??

Hangi aşka,hangi zamana,hangi kadere,hangi şeytana yenildik ? Yoksa kendimize mi yenildik ?

Yenildik ya ne önemi var neye nasıl neden yenildiğimizinŞimdi beni soracak olursanız''Ucurumun bir adım gerisinde yeter diye bağırmaktayım''
Fırtına gibi girdin,alabora ettin ve kaçtın dagıttın tüm hücrelermi toz duman ettin beni ve hayallerimi sadece geride kalan kirli bir ''Ben''Hiç bukadar ölmeyi istememişti Yüreğim

Tüm ışıkları söndürün !!! Zifiride artık Belalarım,karanlıkta artık sevdalarımİçimde ki geceye nasıl hiç Güneş doğmayacaksa gecelerimdede ay hiç bir zaman şeklini alamayacak

''Yüreğim benim efendimdirOna İtahat ettim onun emrine göre Köpek oldum hareket ettim ve gene Köle olan ben oldumHiç bir zaman Aşkın efendisi olamadım,Hükmedemedim YüreğimeDedim ya Yüreğim efendi ben ise Köleydim hep o Hükmetti hep ben YenildimHep o Hükmetti hep ben Yenildim''

ve

Yenildiklerimle İpe attı,Darağacına sürükleri aşk beni!

YürüdümYaklaştımÇıktımBoynuma Taktın ve Sandalmeye vurdun !! ve ben giderken O dar ağacında bıraktım tüm Aşkımı,Hayallerimi

'' Hoşçakal'' bile diyemedim!
ScarletSunShine - avatarı
ScarletSunShine
Ziyaretçi
20 Mart 2009       Mesaj #2140
ScarletSunShine - avatarı
Ziyaretçi
bu mu sevda

Gün boyu üzerime yağan yağmurun ıslaklığını üzerimden atmadan, sarı bir mumun kör ışığının gölgesinde, ellerim titreyerek gözlerimden mahsunlaşan inci tanelerine aldırmadan yazıyorum bu mektubu... tıpkı ötekiler gibi...
Her zamanki gibi bugünde avucumuzun içinden akıp gidiyor zaman... çabalıyoruz.. inadına onu tutmaya çalışıyoruz ama gücümüz yetmiyor geçen zamanı geri getirmeye... kardelenin üzerine biriken su damlalarının sessizliğiyle zamanın bize kurduğu acımasız dünyada dalıyoruz hayallere... bizi saran doğayı unutup siyahın, beyazın farkına varmadan tükenmiş bedenimizle...

Az sonra doğacak olan güneşin göz kamaştıran güzelliğini unutup zamanın aldatmacası olan kapana takılıyoruz. herşeyin bundan ibaret olduğunu ve sadece bunların bizi mutlu ettiğini düşünüyoruz.. tedirginliği, ürkekliği ve hayal kurmayı bir yana bırakarak sevgiyi hep ama hep erteliyoruz... Çünkü özlediğimiz sevgiden delice korktuk, sevmek bizim için kapana kısılmaktı. kendimizi tanıyamadan çıkamazdık, çünkü sıradan geçit yoktu bize...SEVGİYE GEÇİT YOKTU(...)...
Sevdiğimize açılmak, onu ondan almaktı, bazen susmak herşeyi söylemekti bizce... bu yüzden hep korktuk, özlediğimiz canımızdan çok sevdiğimiz sevgiyi hep erteledik (...)... Oysa kendimize duymadığımız sevgiyi, şefkati onlara duyardık... Okuduğumuz yoksulluk romanlarında, gözyaşlarıyla seyrettiğimiz filimlerde hep onları görürdük...
Kimileri sevdiğini şarkılarda yaşatırdı; kimi eski cüzdanındaki soluk bir resimde... Ben ise hayallerle süslediğim sınırlı dünyamda yaşattım seni (...)... yüreğimde duyduğum bir bahar, bazen gecenin sessizliği, bazen çığlık, bazense ılık ılık yağan güz yağmuru oldu (...) ...Ansızın sen gelirdin gecelerime, uzun , geçmek bilmez beklemenin ardından, içimde hep gelememen korkusu olurdu ama sen hep gelirdin (...)...
Gün buluttan çıkar, zaman dururdu... Sen gelince herşey birbaşka olurdu (...)... Nergisler bir başka güzel kokar, kokusu inadına ama inadına etrafa yayılırdı... Gülüşün sihirli bir öpücük gibi canlandırırdı uyuyan her güzel şeyi... Hele umutları besleyen büyüten o sıcacık sesin...
Bütün bir baharın nazeniyle yüreğime kurulurdun, ellerini koyardın masama tutmak isterdim çok çok ama... Ama bir daha bırakamam diye tutamazdım, kıyamazdım incinirsin diye.. Ama sen hep gül kokardın, zozan gülüşün olurdu.. o zaman kumral saçların güneşte biraz daha sararırdı... Bu sararmış halinle temmuz başağına benzerdin.. Başak bereket demekti... Sen ise herşey (...)...
Bugün bütün sözcükleri yasemen kokusuyla yıkadım, belki onlardan bir umut kulubesi yaparım diye...
Zaman, düş, makam, giz, ten, çığlık, hasret, yağmur, sessizlik.... Ve belkide döner usulca kulağına fusıldar herşeyi:
''SENİ SEVİYORUM (...)...'' diye !!!
Son düzenleyen ahmed; 20 Mart 2009 23:48