Arama

Anlayana - Sayfa 68

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 624.039 Cevap: 3.995
the_pretty - avatarı
the_pretty
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #671
the_pretty - avatarı
Ziyaretçi
Senden Uzakta
bir ormanda sensiz yasadim
Sponsorlu Bağlantılar
her yer yemyesil senden uzakta
kuslar bulbuller guller icinde
seni sensiz yasadim senden uzakta

melekler huriler ceylanlar vardi
her yerde seni gordum senden uzakta
laleler sumbuller leylaklar vardi
bunlarla yasadim senden uzakta

gunesim ayim yildizim oldun
goklerde yasadim senden uzakta
sadece her gece ruyama doldun
ruyalarimda yasadin benden uzakta


bu asik yasari birakip gittin
sasirip kaldim senden uzakta
divane gonlumu hep sarhos ettin
pervane dolastim senden uzakta


Yasar Gurlek

HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
23 Şubat 2007       Mesaj #672
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Kendine iyi bak” bir veda degil elveda cümlesidir çogu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasini gizler içinde...
"Kendine iyi bak." Çünkü bundan sonra ben yaninda olmayacagim. Olamayacagim. Istesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmani istiyorum. Olur da bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.“
Sponsorlu Bağlantılar
“Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden baskasi olmayacak yaninda sana bakacak. Ben olmayacagim. Kendine iyi bak ve beni düsünme. Çünkü ben de seni düsünmeyecegim artik. Arama sakin beni, yazma, çünkü ben yazmayacagim. Sil beni yüreginden, çünkü ben silecegim. Fakat, yasanilan, paylasilan güzel seyler hatirina sana yürekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha dönmemek üzere gidiyorum.”
"Kendine iyi bak. Aramizda geçen herseye ragmen benden sonra iyi oldugunu bilmeyi tercih ederim. Aslinda bilmem çok önemli degil, iyi oldugunu varsayacagim ben. Seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni kendinle basbasa, yapayalniz birakiyorum ben. Biliyorum kendini birakacaksin benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum. Aslina bakarsan, çok da fazla umursamiyorum."
"Kendine iyi bak derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. Çünkü onlari ayirmak, eti tirnaktan ayirmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok aci vericidir, yürek parçaliyicidir. Her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine “Kendine Iyi Bak” gözleriyle ayrilirlar. Ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar…Ta ki son elveda mezar sessizligine bürününceye kadar…"
Tutkunun ötesinde sevenler, bir kez “Kendine Iyi Bak “ derler ve giderler. Onlar eti tirnaktan ayirmak yerine ölümü yeglerler. Onlar bu aciyi bir kezden fazla kaldiramayacaklarini bilirler.
"Kendine iyi bak" derler ve giderler. Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler. En büyük ihanet degil midir aslinda seni seveni, ihtiyaci olani yüzüstü birakip gitmek. "Kendine iyi bak" derler ve giderler. Seni suskunluga mahkum edip giderler. Seni parçalara ayirip, en büyük parçayi yanlarina alip giderler. Seni senden alip giderler.
Daha kötüsü suçlayamazsin onlari tüm bunlar için. Kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardir elbet. Suçlatmaz kendini. Savasmadiklari için kizarsin ama suçlayamazsin. Savasmislarsa, yenildikleri için kizarsin ama suçlayamazsin. Yenildigin için kizarsin ama suçlayamazsin… Ayriligin kaçinilmazligina inandirir seni, kendine iyi bak derler ve giderler. Elinden umutlarini, düslerini, sevgilerini alip giderler. Bir tek anilari birakirlar geride, bir de hatirladikça gözyaslarina bogulasin diye unutulmayan nagmeler.
Arkalarina bakmadan çekip giderler eger yalniz kalmissan, çünkü insafsizliklarini görmek istemezler. Hersey o saniye orada bitsin, kapansin bu sayfa isterler. Bitti diyemedikleri için, kendine iyi bak derler. Kirildim ve affedemiyorum; diyemedikleri için kendine iyi bak; derler. Seni istemiyorum artik, hayatimdan çikaracagim ama bil ki hiç unutmayacagim; diyemedikleri için kendine iyi bak derler. Biliyorum çok kanayacaksin ama daha iyisini yapamiyorum; diyemedikleri için kendine iyi bak derler. Vicdanlarini rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktir ve o yara asla kapanmayacaktir, bilirler.
"Kendine iyi bak" bir noktadir çogu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansin isterim ben. Oysa sen iyisin… Sen gözümdeki isik, dudagimdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin. Sen hayatima renk katan, sen yüregimdeki çarpinti, sen hayatimdaki nesesin. Sen yolumu aydinlatan, sen dert ortagim, sen gönül yoldasim, sen bir tanesin. Kendine iyi bak deme bana. Nokta koyma.
Keske böyle yasanmasaydi bazi seyler, keske affedebilsen beni, keske ben de affedebilsem… Keske döndürebilsek zamani geriye. Keske bugünkü aklimizla yasasak herseyi bastan. Nafile... Ama yine de, gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi? Sen eksikken, ben nasil tam olurum? Senden kalan boslugu kimlerle doldururum? Savassak, aramiza giren seytanla olmaz mi? Hani büyük asklar her türlü engeli asardi, hani gerçek dostluklar her sinavi geçerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanirdi? Hani hayatta hiç kirlenmeyecek degerler vardi? Hani en büyük zaferler, en kanli savaslarin ardindan kazanilirdi? Bunlarin hepsi yalan mi? Sahiden..., gitmesen olmaz mi? Bitmesek olmaz mi?……….
Peki o zaman... Senin istedigin gibi olsun... Öyleyse...Sen de Kendine Iyi Bak.
"Kendine iyi bak" derler, kursunu kafana sikip giderler... ...
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Şubat 2007       Mesaj #673
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kaderde senden ayrı düşmek de varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim..
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
Git gidebildiğin yere git diyordum
Oysa ki, senden kaçılmazmış
Yokluğuna bir gün bile dayanılmazmış.
Bilmiyordum.

Yine de dayanmağa çalışıyorum işte
Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye
Rüzgar güzel bir koku getirmişse
Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum
Yaşamak seninle bir başka zamanı
Bir başka zamanda seni yaşamak
Her şeyden önce sen
Elbette sen
Mutlaka sen
İster uzaklarda ol
İster yanı başımda dur
Sen ol yeter ki bu zaman içinde
Ben olmasam da olur
Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır
Bitmiyorsun
Çaresizliğim gün gibi aşikar
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin
İnceliğin ışık yüzüme vuran
Sen güneş kadar sıcak
Tabiat kadar gerçek
Sen bahçelerde çiçekler açtıran
Sudan, havadan, güneşten yüce varlık
Sen, o tek sevgi içimde
Sen görebildiğim tek aydınlık

Bir nefeste benim için al
Havasızlıktan öldürme beni
Bulutlara, yıldızlara benim için de bak
Susadım diyorsam
Bir yudum su içmelisin
Ben yorulduysam sen uyumalısın
Ellerim sevilmek istiyor
Saçlarım okşanmak istiyor
Dudaklarım öpülmek istiyor
Anlamalısın.

Ağaçların yeşili kalmadı
Gökyüzünün mavisi yok
Bu dağlar o dağlar değil
Rüzgarında kekik kokusu yok
Kim bu çaresiz adam
Bu kan çanağı gözler kimin
Kaç gecedir uykusu yok
Gündüzü yok
Gecesi yok
Yok
Yok
Anladım
Sensiz yaşanmaz bu dünyada
İmkanı yok.
featherrn6Ü.Y.O.
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
23 Şubat 2007       Mesaj #674
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Sustum!
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız...
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime
kimse duymuyor...
sustum
sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir
yaraları yalayan rüzgar
sokaklarında kahrolduğum şehir
gözlerim konuşuyor yalnız!

sustum!
bin ah sürüp dudaklarıma
ne kadar susulacaksa o kadar sustum!
sustu benimle deniz,
sustu deli dalgalar, sustu martılar...
umutlarımı sarıp rüzgarlara
uzaklara savuruyorum her gece
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne
kimse görmüyor...

saçı ağarmış hayaller
nemli kirpiklerle
bulutlandığında gözlerim
gökte şimşek olup çakıyorum
kimse görmüyor...

Sustum!
tuz basıp yaralarıma!
sustum
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi
yaslanıp yalnızlığın duvarına
gül döküp kalabalıklara
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi her gece
kimse bilmiyor...

sustum!
sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak
acılar konuşuyor şimdi yalnız
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir
atıyorum uçurumlardan
kimse görmüyor

sustum!
saçlarını kokluyorum rüzgarların
dudaklarından öpüyorum hayatı
içimde incecik bir sevgi ürperiyor
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme
gelmiyor beklediğim bahar
yaralar merhem tutmuyor
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara
mendil silmiyor
yağmur dinmiyor
sevdiğim bilmiyor

sustum
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu zaman
sustum
yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata
kimse duymuyor

sustum!
İçimdeki dalgalar kabardıkça volkanlar gibi
sustum
sustu dudaklarım, sustu gözyaşlarım
sustu gözlerimdei şiir
gönlümdeki nehir
bulutlar haykırdı isyanımı
şimşekler haykırdı
sadece ben duydum
sadece ben

ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat
kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi
yaralar merhem tutmuyor
geceler avutmuyor
ben sustum
acılarım konuşuyor yalnız

ben sustum!
susmuyor yüreğimi kavuran kasırga
pencereme vuran yağmur damlaları
susmuyor her gece dışarda inleyen rüzgar
gelmiyor bahar
kuşlar sevinmiyor
yıldızlar küs
ay üzgün
güneş doğmuyor
acılar dinmiyor içimde binlerce şiir kanıyor her gece
içimde binlerce şiir kanıyor her gece
kimse bilmiyor

sustum!
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret,
sustu hayat
sustu zaman
acılar konuşuyor yalnız
acılarım konuşuyor
kimse duymuyor...
duymuyor...
duymu...
duy........




Nuri Can
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Şubat 2007       Mesaj #675
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk Varsa ; Leyla Var Mecnun Yok !

İki dirhem bir çekirdek odaya girdiğinde bu yakıştırmanın ağırlık ölçüsü olarak okkanın kullanıldığı devirlerden kaldığını bilmiyordu. Okkanın dört yüzde birine denk gelen dirhemi tanımadığından olacak kendisine yapılan zarif nükteyi anlamadı ya da anlamamazlığa geldi. Bir Osmanlı altınının toplam iki dirhem ve bir çekirdek ağırlığa sahip olduğunu bilse belki de hiçbir zaman farkına varmadığı zarafetiyle tanışacak, ondan sonra hayatı her zamankinden daha kolay olacaktı. Oysa resmettiği Leylâ’nınkilerin eşi gece rengi gözlerini, her an kızarmaya hazır yanaklarını o güne kadar kimse ona hatırlatmamıştı. O sırada Leylâ ile Mecnun kitabının deseniyle uğraşıyor olması bir tesadüf olamazdı.
Bilgisayarına aktardığı Leylâ ile Mecnun’un minyatür desenleriyle sabahtan beri ince ince oynuyordu. İki sevdalıya çok geçmeden aynı kadehten aşk şarabı içirmesi gerekiyordu. “İki tende tek can; bir kabukta çifte badem…” diyordu dizeler. Bu seferki desenin her zamankinden daha zor gelmiş olmasının bir nedeni olabilir miydi? Yanıtı bildiğinden üzerinde fazla düşünmeden turuncunun en sarısını, morun en eflatunuyla yan yana getirdi. Mecnun’u bülbül yaptı bu sefer, Leylâ’yı ise gül. Gül gonca önce açılacaktı, bülbülse seyredecek. Diğer sahneyi beklemeyi dayanamadı çünkü gülün adı pek latifti, rengiyse cazip. Bülbülden sızan kanla solgun güle rengini verdi, beyaz gül aşkından mı yoksa utancından mı bilinmez oldu alı-al mor-u mor. Oysa gerçek hikayede önce gül mevsimi geçecek, bülbül lâl olacaktı. Tekrar gül mevsimi geldiğindeyse bülbül ötecek, gül naz edecekti.

Hiç görmemişti Mecnun’u. Ama cismini biliyordu. Mecnun ‘çılgın’ demekti. Mecnun’u Leylâ; ‘Leylâ’nın çılgını’. “Öyle bir delilik ki bin akla bedel. O ne çılgınlık ki bin usluluğa değer. İnce duyuşlar madeninden bir cevherdi bu hal. Bir kitaptı, filozofların içinden çıkamadıkları ilimlerle dolu.”
Leylâ içinse bir ay parçası diyorlardı. “Kara gözünden sürmenin utandığı, kara benine kara amberin tutulduğu, kara saçına kara misk’in esir olduğu, sevdalandığı. Kızıl dudakları gül, inci dişler güle düşmüş çiğ taneleri.” Leylâ’yı kendisi yaptı. Toprak damda dalga dalga köpürttü ikisini. Mecnun mecnun oldu. Ortalık kızardı. Leylâ’nın gözleriyse hala bakire. Kara kara bakmamaları için su doldurdu gözlerine. Sanki Leylâ onu çizmesinden önce yoktu, var etti; varlığından haberdar etti.
Yan masadan gördüm her şeyi. Resmederken sanki kıskandı Leylâ’yı. Öbür sayfada yalnız çizdi Mecnun’u. Çünkü her kavuşma bir ayrılıktı. İki sevdalının arasından dilsiz su geçirdi. Artık aralarında deniz vardı. Leylâ gözlerini Mecnun’a bıraktı kaybetmektense, Mecnun ise kendini çöle attı. Mecnun’un gözlerine Leylâ’nın vuslatını çizdi. Dilindeyse zaten sadece Leylâ’nın adı vardı. Mecnun’un yanına ahular, kuşlar koydu. Gözleri Leylâ’ya benziyor diye, çölde ceylanlarla arkadaş ettirdi. Leylâ’yıysa bir daha tanımadı Mecnun. Yürüdü ve Leylâ’dan ilahî aşka geçti.
Bir bütün idim ben Leylâ ile. Sense Leylâ’yım diyorsun. Sen Leylâ isen, beni yakmaya hayalin yeter, takatim yok sana kavuşmaya. Varlığı olmayan bir zerreye aynadan ne fayda? Kimse seni burada görmeden git. Ben ki varım, sen içimdesin, bunu bil!
Sabaha karşı bitirdi çizmeyi. Sabretmeyi öğrendi. Sabır göz pınarlarını kuruttu. Leylâ ile Mecnun aşkının hayali peşinde koşmaktansa soluk almadan beklemeyi öğrendi. Sevdanın içinde tek kişi vardı; seven. Sevileninse bundan haberi bile olmayabilirdi. En önemlisi aşkın kavuşmaktan, vuslattan kaçtığını öğrendi. Mecnun Leylâ’ya kavuşmuş olsaydı, ne Leylâ ‘Leylâ’ olurdu, ne de Mecnun aşkından mecnun.
C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #676
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi
siir05pic
siir05anitxt
.
Her güneş doğuşunda
Her güneş batışında
Seni anarım
Her gece ay ışığında
Senin için ağlarım
Her gün seni beklerim
Buluştuğumuz sessiz ve ıssız yerde
Bir gün geri dönersin diye
Saklıyorum sevgini yüreğimde
Bir gün geri dönersin diye
Gözyaşlarımı silmedim hala
Bir gün gelip görürsün diye
O zaman anlayacaksın
Ve sen de ağlayacaksın
Bu büyük sevgimi gördüğünde
İşte o zaman ben gideceğim
Ardıma bile bakmadan
Bekleyeceğim seni
Cennete gelirsin diye
Serkan Türkmen
siir05min2
siir05line



siir05line
siir05min

Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #677
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi

Sevda Yürek İşidir? / Anlayana


Yüreğinde sevda yeli eserse
Varsa yanağında kızıllığı aşkın
Korkma,güven kendine
En iyisini sen yazarsın,
sevda şiirlerinin
Sevda kitaplarının.
Yüreğinde koskocaman
Bir sevda taşıyorsan.
Beni öyle seviyorsan
Dağ mı dayanır beni seven yüreğe
Yol mu dayanır?
Yeter ki hayat ver
Düşür sevdamızı diline
Gerisi kime ne be gülüm
Kimin nesine?
Güzel türküleri güzeller söyler
Sende korkusuz söyle
Ne varsa aradığın
Bulmuş isen sen bende
Bende ise umudun
Benim umudum sende
Sevda yiğit işidir güzelim
Her dem güven kendine
Sakın atma bu sözümü yabana
Bu sözümü unutma
Sevda dediğim o ki
Zamanın senle dolmuş halidir bende
Senden gelir sana gider
Yiğitçe sevdaları yalnız yiğitler çeker
Korkma güven kendine
Bir yanım alevler misali aşk
Bir yanımda kara sevda yüreğim
Sevda yiğit işidir
Sen hiç korkma seviyorsan
BEN SENDEN YANAYIM


Gülabi Deniz

C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #678
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi
siir18top
siir18pic
siir18bar
siir18baslik1
Merhametsiz karanlık içindeyim
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum

Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum
Bütün şarkılar gibi kederli
Sokaklar, caddeler, evler bomboş
Yokluğun sırtıma saplandı bir bıçak gibi

Yokluğun sırtıma saplandı bir bıçak gibi
Akıtır taşa, toprağa kanımı
Dünya seninle aydınlık ve güzeldi
Şimdi bin güneş doğsa götürmez karanlığımı

Şimdi bin güneş doğsa götürmez karanlığımı
Yanmaz elinin değmediği ışıklar
Gel, o şarkıyı beraber söyleyelim
Tut ellerimden beni aydınlığı çıkar

Tut ellerimden beni aydınlığa çıkar
Yumdum gözlerimi seni düşünüyorum
Mavi denizlere, mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum
siir18sair1
siir18bar
siir18min2
siir18line




siir18min1

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #679
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Z o r

Şair olmak da zor, arif olmak da
Zaman çoktan geçti, vadem dolmakta,
Zor olanı seçtim nedense ben de
Gönlüm sevda ile oyalanmakta.

Hasan Sami Emiroğlu
C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #680
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi





siir10184 yaprak
siir10184 yaprak
siir10184 yaprak
siir10184 yaprak
siir10184 yaprak
siir10184 yaprak
siir10184 yaprak

siir10184 ustsolsiir10184siir10184 ustsag



siir10184 1
Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine,
ben her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim.
Sen yoktun...
Binlerce adım attım bu kentin sokaklarında. Her köşeyi,
her parkı, her ağacı ezberledim. Sevdaya bulanmış
her kaldırım taşında senin adını aradım.
Sen yoktun...
Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı.
Her bir hücremin acısını ta yüreğimde hissederken
beni enkazın altından çekip alacak elini aradım.
Sen yoktun...
Özlem şarkılarını ezberledim. Kimini bağıra bağıra,
kimini fısıltıyla söyledim. Karanlığa haykırdım hasretimi.
Sesimi duyacaksın diye bekledim.
Sen yoktun...
Senden gelecek bir tek haberi bekledim. Saatler asırlar gibi geldi,
geçmedi. Çalan her telefonu yüreğimin deli bir çağlayana dönen
atışlarıyla açtım. Senden başka duyduğum her seste hep aynı
hayâl kırıklığını yaşadım. Onlar beni duymak istiyordu, bense seni.
Sen yoktun...
Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına
uzattım her gece. Bir an önce sabah olsun diye uykunun
beni çekip almasını istedim. Olmadı.
Kaç gece sabahı ettim gözlerimi kapamadan, kaç gece
merdivendeki ayak seslerini dinledim gelen sensindir diye.
Sen yoktun...
Her yağmurla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine. Bulutlar
yalnızlığın işaretiydi benim için. Beni ıslatan yağmur olmadı.
Ben senin özleminle sırılsıklamdım her mevsim.
Hayat; merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun kıştan sonra
gelmez dediğim göçmen kuşların dönüşünü gördüm.
Sen yoktun...
Her istasyon her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım.
Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. Ya da yolculuklara
vurdum kendimi. Kimsenin uğramadığı köylere, adı duyulmamış
kasabalara gittim. Senden bir iz aradım.
Sen yoktun...
Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım. Kıyılarda tükettim
bekleyişlerimi. Hep sensiz gemiler geçti limanlardan.
Ben gemicilerin hasret türkülerine eşlik ettim.
Sen yoktun...
Gözümden bir tek damla yaş akmadı. Onlar sana aitti, sana
kalmalıydı. Kimselere söyleyemedim acılarımı, bekleyişimin
öyküsünü kimselere anlatamadım.
Nice fırtınalar koptu yüreğimde. Dalgalar dövdü hayallerimi.
Sığınacak bir liman, yaslanacak bir omuz aradım.
İçimi dökecek bir insan aradım.
Sen yoktun...
Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer
birer düştü sokaklara. Yıldızları saçına takıp gelmeni bekledim.
Ayı avucunda bana getirmeni bekledim. Ve bir güneş gibi doğup
aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı. Ama.
Sen yoktun...

Y.B
siir10184 1






siir10184 altsol siir10184 altsag