Arama

Anlayana - Sayfa 67

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 624.455 Cevap: 3.995
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #661
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
DİPSİZ KUYU

Sponsorlu Bağlantılar
Büyüyor içimde hasretin. Canımın çeperleri sızlıyor; ne odalara, ne sokaklara sığabiliyorum. Çıkarıp attım bileğimdeki saati, evdeki bütün saatleri kırdım. Saat tik-taklarının, önünde buluşulan saat kulelerinin, birbirini kovalayan akreplerin, yelkovanların anlamı yok artık; hiçbir şeyin anlamı yok. Zamanı durdurdum! Akrebin kıskançlığı sündü, uysal bir kuşa döndü. Birlikte okuduğumuz kitaplar ortak anılarımızın ağırlığıyla yaslı sırtlarını birbirine dayamış, sessizce hüznüme yoldaşlık ediyorlar. Ben onlara bakıyorum, onlar bana… Birine elimi atsam, ateş olup elimi yakıverecek sanki. Suskunum benim!.. Ben saçlarının o reyhan kokusunu içime çekerken sen Neruda’dan şiirler okurdun; kimi kez mırıl mırıl, kimi kez çavlanlaşan sesinle. O kitap içindeki şiirlerle birlikte senin gittiğin eylül sabahına ağlıyor şimdi. Biraz kulak kabartsam iç çekişlerini duyacak gibiyim. Çıldırmaktan korkuyorum!.. Beni bağışla sevgili, en çok sen kızardın bu hâlime görseydin, biliyorum…

Kar yağıyor dışarıda. Göksel bir kuşun beyaz tüyleri gibi… Ne çok severdin karda yürümeyi! Kırmızı atkın ve beren, soğuktan kızarmış yanakların, çakmak çakmak gözlerinle beliriveriyorsun gözlerimin önünde. Kartopu yapıyorsun minik, eldivenli ellerinle ve bana atıyorsun. Ah, senin o hâlini kucaklayamamanın, seni bir daha kucaklayamayacak olmanın çıldırtan hüznü!.. Ne çok anımız var, her mevsime bol bol yetecek kadar, ne çok anı! Sevgin her şeye, seni kuşatan her şeye yeterdi; sevginle beslenen her şey güler, güzelleşirdi. Bir gün bir kucak dolusu çiçek fidesiyle çıkagelmiştin, gözlerinden ışıklar taşırarak. Karagöz çiçekleri, petunyalar, hercai menekşeler… İçim kavruluyor. Nasıl severdin, nasıl her gün konuşurdun onlarla. Ah, onlarla birlikte ben de kurudum. Yok olup toprağa karışsam ben de onlar gibi, unutsam. Gökteki bir yıldız olsam, bulut olsam ya da bir avuç toprak. Rüyalarımda, gri bir boşluğun içinde, ağzını durmaksızın açıp kapayan, gözleri donuk ama pulları pırıl pırıl parlayan balıklar görüyorum. Boğuluyorlar. Soluk alamıyorlar. Suda değiller demek ki. Ama gri, puslu, sisli, tül gibi bir boşluğun içinde yüzüyorlar. Boğulmak üzere olan bir insan gibi soluk soluğa uyanıyorum.

Seninle her ânım bir şölendi. Seni ilk tanıdığım günden beri… Sen benim şölen soframdın. O yıllar önceki, bir ışık gibi yaşamıma girdiğin günden beri. Atkuyruğu saçın, boğazlı uçuk pembe kazağın, seni tüm yaşamın boyunca hep göreceğim gibi, elinin altında tutkuyla okşadığın bir kitapla. Genç doktor adaylarını ağlarına düşürmek için her türlü kurnazca taktiği deneyen diğer kızların arasında duru bir suyu andıran ferah güzelliğin ve içten tavırlarınla ışık gibi, aydınlık bir sabah gibi girdin yaşamıma. Soluğunun havaya karıştığı her yer benim cennetimdi. Şimdi yaşamım bir cehennem. Önce iğnelerle, ilaçlarla ayakta duruyordum; şimdi içkinin o koyu, yoğun, zihnimi uyuşturan esrikliğine sığınıyorum. Ben eskiden bir seninle içerdim, bir de dost sofralarında. Şimdi yalnız içiyorum, ya da tanımadığım tatsız, varlığıyla yokluğu benim için bir insanlarla… Kendimi öldüresiye içiyorum. Cömert bir ****** gibi alkol; cömert, arsız, sakınmasız; istediğini veriyor sana ama için için de çürütüyor seni. Biliyorsun ki bardaktaki, dudağına götürmekte sabırsızlandığın şu ateşten sıvı aslında bir yalan. Onu hem istiyorsun, hem de asla güvenemeyeceğini, ondan kurtulman gerektiğini biliyorsun. Kanına giriyor, seni zehirliyor ama zehirlerken de acılarını unutturuyor. Hep orada, elini uzattığın anda seni kucaklamaya, avutmaya hazır. Kaçmıyor, terk etmiyor seni. Sen kaçtın, sen terk ettin beni. Hani bir şarkı vardı; “Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın…” Sen beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın sevgili. Basamaksız, tutanaksız… Beni kör bir karanlığın içinde bırakıp gittin. Yönüm, günüm, güneşim yok artık. Aysız bir gecedeyim artık, dipsiz, kör bir gecede.

Bazen akşamüstleri amaçsızca yürüyorum. Saç sakal bir karış, gözlerim kan çanağı. Yürüyorum ve ayaklarım beni deniz kıyısına götürüyor. Seninle kumsala iner, ayakkabılarımızı çıkarır, ıslak kumların üzerinde yalınayak yürürdük. Senin ayaklarının izi küçücük, benimkilerse kocaman olurdu. Senin eteklerin, benim pantolonumun paçaları ıslanırdı, aldırmazdık. Kahkahandaki minik çıngırak sesleri dalgaların hışırtısına karışırdı. Sen kızardın çıngırak benzetmeme ama ben senin kahkahanda bir yaz balkonunda asılı, pembe deniz kabuklarıyla süslü bir çıngırağın rüzgârda çıkardığı berrak tınıyı bulurdum. Tenin gibi, gözlerin gibi, ruhun gibi…

En sade alyansı seçmiştin. Bana bırakıp da gittin. Çekmecede, benimkini de onun yanına koydum. Eve geliyorum, hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey düşünmeden uzanıyorum kanepeye, saatlerce öyle kalıyorum. Sen çok severdin bu kanepeyi, şu yastığa kim bilir kaç kez başını dayamışsındır! Ateş gibi yanan başımı ona dayıyorum. Kaç kez ıslanıp kurumuştur göz yaşlarımla!.. Küllükler ağzına kadar izmarit, yerlerde ayağıma takılan boş şişeler… Gelip birileri dökene, temizleyene kadar öylece kalıyorlar. Bir ölü ne kadar yaşarsa, ne kadar bu yaşamın içindeyse ben de o kadar yaşıyorum, o kadar içindeyim yaşamın…

Yarın sabah köşedeki çiçekçiye gideceğim, senin o çok sevdiğin beyaz şebboylardan bir buket yaptıracağım. Seni yattığın yerde son kez ziyaret edeceğim meleğim. Sonra bu şehirden ebediyen gideceğim, seni ve yüreğimdeki yangını da yanımda götürerek. Sonrası yok, bilmiyorum.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #662
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Xsentius

Sponsorlu Bağlantılar
Üç bin yıl öncesinden, bir Anadolu tapınağından günümüze kalan bir yazıt. Yazıttaki Xsentius
adının bir filozofa mı, yoksa Fethiye - Kas karayolu kenarındaki antik Likya kenti Ksantos'a mı ait olduğu, öğrenilememiş henüz.

"Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık, unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma.

İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Karşındakiler aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları. Çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Yalnız planlarının değil, başkalarının da tadını çıkarmaya çalış.

İşinle, ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir işi seçersen hayatında bir an bile yorulmuş olmazsın. İşini öyle sev ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma.

Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.

Aşka burun kıvırma sakın; o çölün ortasında yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.

Kaybetmeyi, ahlâksız bir kazanç edinmeye tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı ise, ömür boyu sürer. Bazı idealler, o kadar değerlidir ki o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras, dürüstlüktür.

Yılların akıp gitmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe.

Yapamayacağın şeylerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme... Evreni yargılamak olanaksız. Onun için gerekli kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol.

Doğduğun zamanı hatırla, sen ağlarken herkes sevinçle gülüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde. Sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, şefkatli, bağışlayıcı ol. Eninde sonunda bütün servetin yine sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine karşın bu dünya yine de insanoğlunun biricik, güzel mekanıdır."

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #663
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
İmkansız Aşk
Falcı kadın yalan söylüyor yalan
Bizi birbirimiz için yaratmış Tanrımız
Nasıl mümkün değilse
Yıldızları toplamak gökyüzünden
Öylesine imkansız bir şey aşkımız

Kurudu gölgesinde oturduğumuz ağaçlar
Bahçelerde sevdiğin çiçekler kalmadı
Sadece hatıralarda ebedi olan
Vazgeçemediğimiz, unutamadığımız
Onlar bile bize yar olmadı

Unut benden kalan ne varsa
Unutmak tesellidir yalnızlığın
Güneşi bir kadeh şarap gibi içip
Delicesine sarhoş olmak
En güzel tarafı imkansızlığın

Ümitlerimiz fırtınalı denizler ortasında
Bir hurda teknedir şimdi
Dalgalar dünden daha zalim
Rüzgar daha hoyrat
Ne bulut var ufuklarda ne gemi

Mevsimler toz pembe değil
Gündüzler gecedir, geceler zindan
Güneşin doğmasını beklemek boşuna
Boşuna artık medet ummak
Taş kalpli zamandan

İnan ki! Kırılmış bir ayna gibi
Paramparça, kırık dökük aşkımız
Çaresizliğin, ümitsizliğin türküsü
Türkülerin en içlisi, en hüzünlüsü
Büyük aşkımız
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
19 Şubat 2007       Mesaj #664
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
SEN

Bir uzun yol var aramızda,
Bir ucunda sen bir ucunda ben,
Bir ateş yanıyor içimde,
Ateşi sen dumanı ben,

Umut dolu gözyaşlarım,
Ağlatan sen ağlayan ben,
Ayrılık şarkısı söylerim,
Söyleten sen söyleeyen ben..

Cihan Oğuz
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
19 Şubat 2007       Mesaj #665
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
SAADET

Fosillerden,kurumuş dal parçalarından,
Kemik artıklarından elmas yapmak tabiat için neyse
Saadet de beşer için o dur,
Kıymetsiz şeylerden kıymetli bir şey yaratmak,
Ruhumuzdaki süprüntülerden paha mücevherler yapmak..
Zor ve meşakatli bir iş
Tabiatın her parçasında elmas bulamadığımız gibi
Her insanın ruhunda da saadet bulamayabiliriz...

Ama azda olsa,elmaslar gibi saadetler de var...

Ahmet Altan
C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
21 Şubat 2007       Mesaj #666
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi
Anladımki Olmuyor



Sen yoksun ya kendimi bulamıyorum
Anladımki sensiz hayat olmuyor olmuyor
Rüyalarımda düşümde göremiyorum
Anladımki sensiz hayat olmuyor olmuyor

Gecelerim bomboş gündüzlerim zindan
Gönül kuşum kafesde ahüzar figan
Nerelerdesin ey nazlım yaralı ceylan
Anladımki sensiz hayat olmuyor olmuyor

Sen yanımda olmayınca meğer
Ömür fani dünya boşmuş meğer
senin bir gülüşün iki cihana değer
Anladımki sensiz hayat olmuyor olmuyor
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #667
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu sana yazdığım son satırlar…
Bu dinlediğim son şarkı bizim üstümüze söylenmiş. Kilit vurdum kalbime, umutlarıma. Ne bundan böyle sevdaya dair bir şeyler beklenebilir yüreğimden ne de nefret edebilirim birinden. Ben hamal değilim ki; hep kahrını taşıyım ömrün. Alın artık üzerimden hayata dair ne varsa. Alın sevdaya dair acıları, paylaşın aranızda…

Sen sanıyorsun ki, kolay geliyor gidişin bana.. Arkanı döndüğün ilk anda gözlerim gülecek mi yeniden sanıyorsun? Söylesene! Sen ne sanıyorsun aşkı, sevgiyi, söylesene! Kolay olan, kaçmaksa, yalansa, vazgeçişse; ben zor olanı seçiyorum ve Seni Hala Seviyorum.

Sen öyle san, farzet ki her şey çok kolay… Gittiğini sandığın sen, giderken bende kalanlarını, yani seni, yani aşkı, yani bizi alamayacaksın benden…. Geri vermeyeceğim onları, benim onlar, bana ait.
Biliyor musun, acı olan asla gidişin değil.. Belki bir gün sevmeyi öğrendiğin de yanında ben olmayacağım.. Bir sabah gözlerini yeni doğan güne açtığında başkası olacak yatağında.. Benim içinse sadece “sen” var olacaksın baktığım her yerde… Ve işte ilk defa o gün sebepsiz ağlayacağım, o gün yağan yağmur gizlemeyecek gözyaşlarımı. Kim bilir belki de aynadaki hayalin ilk kez asacak suratını bana ve o sabah sensiz ve üşümüş uyanacağım!

Her şeyin bir bedeli var biliyorum ve bende bu bedeli ödüyorum. Ödediğim bedel sensizlik, yalnızlık, aşksızlık. Oysa yüreğim her şeye rağmen mutlu olmanı diliyor.

Seni bulduğum yerden başlıyorum yürümeye.. Seni düşünüyor ve gecenin ayazında üşüyorum. Veda bile etmeden gidişin geliyor aklıma, sadece susuyorum.
SENSİZİM ÜŞÜYORUM…

HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
22 Şubat 2007       Mesaj #668
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Hayat Cekilmeyen İnsanlarla Dolu
Benim Yolum Belli İşte benim yolumun Sonu
Benden nefret etmeyin Dertlerim Size Kabus Oldu
Gözlerime Yaş Degil Kan Doldu
Cevap bu hayat bu kadar acımasız mı oldu
Yeter serefsizler adiler Adi Şerefsizler
Sizi kim Sıker Sizler olun benden beter
Adım MC SERKAN dikkat edin köpekler
Tetigim hazırda kursunsa agzında az kaldı patlamaya
Kacacak Delik Arasana Üçe Kadar Sayıyorum
üçten Sonra Sakın Karsımda durma
Benden Sana abi nasihatı
Mezarını Erken Kazma
sana ACıdım hadi Git kendi Yoluna Kursunuma Yazık
Sıksam senin Kafaya
Korkma Oglum Korkma
Ama Bundan Sonra Sakın bana Kafa Tutma

Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #669
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sukut Gül Sahnelerin

Nazi işkencesi görüyor gönül

*hangi susa kapak atsa rahvan nalında hayat olan taşra güzergah (ayazmasına can ektiğin)
*yamaçlarda duvağını yitirmiş yelesinde usul edası kınalı bir ceylan bakışı örsen
*sise dizili günlerde nur uçkunu ruhun eğilip hangi şiire soluk bir gövde gölgesi görünsen
*hürmet ses vermeyen ıslık ışığını kaybetmiş yön fırtına harelerinde çığlık bir es/en çığlığa


*bilirim yalnız dil sürçmesidir daha konuşmak lehçesini çözemedikki kemiğe etin
*bakıp görmenin parlak ve hazin hazinesi gün(gece)batımından mı darda
*ardakalan kör yol kalbinin çivit hali bir hazan sancağında kurulu erozyon okyanusa nazır
*kapandığında perdelerin taş ve suyun ganimeti gözlerinin karasına oturmuştu ilkin
*hatırla gelecek dörtnala güz dört yanında Ay'ın koynundan kaçkın ve karanlık
*yüzünün dalga sesleri
*bin üzüntüden buzul bir alkışla bu üşümenin senfonisine hazır
*hazır gündelik bir zevkle şakşaklanan siyaha çalınan yoksul zenginlik
*menzili eksik gülünen gül fazlasıyla sulak bir alanda saçları dağınık
*ve artık pan(do)mimli renkler sukuta medcezir pelerinleri sahnelerin


*düşe yıldız damlarken düşüncende tahtırevan bir ırmak kuruyor Nazi işkencesi görüyor dedim ya gönül
*adımlarına romatizma çatıları kuruluyor kar sıkıntısı çekiyorsun nicedir
*ayaklarının altında deprem kuduruyor kristalini ciğnediğin ve geçtiğin safiyetten
*hangi bayrağa dadansan uzak liman uğrak halat sancısı
*incinmiş sarmaşık kızıl ve beyaz
*ten ve kan ah o kırık bir manayı menekşe yaprağıyla karşılayan geçmişin
*yenile yenile toprağı belledin bitti ölümle yaşam arası aşırı duyarlılıktan empati kavgan


*öğrendin sen olduğun için var/olan herşey bir kalkışma bir dayanışma barışa dair
*zentin dalı yetişmese de yetişir sözden öz çimen ah o güneş otu
*barış için dünle bugün alnında ömrünce yanıp tüten
*hüngür hüngür bir yasla kalp kalbe sıkışan eller yabancısı olduğun değil
*değil yalnız savaşla savaşa savaşa bu halyeti ruhiyyeden barış içindeliğin


*servettir ezik tebessümün ve avaz avaz matemin cevşen tozundan kazanılan
*bu Anka külü yeniden kanat çırpması insaniyetin!...


*ey Nazi işkencesi gören gönül rüzgar olsan da kuş tüyü gibi sarılmayı bileceksin
*güvercin kanadına dokunmadan beyazı maviyi göğü sevdiğin gibi hissedeceksin öpüşmeyi
*çünkü sahibisindir şimdi huşu kuşunu uçurmuş bir mabedin....

....her madenin cevherini gözyaşıyla ovuşturmuş bir bilgeliğin!...
AY_IŞIĞI - avatarı
AY_IŞIĞI
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #670
AY_IŞIĞI - avatarı
Ziyaretçi
Anlayana...

Güzelligin on par'etmez
Bu bendeki ask olmasa
Eglenecek yer bulaman
Gönlümdeki kösk olmasa.