Arama

Anlayana - Sayfa 90

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 625.180 Cevap: 3.995
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Nisan 2007       Mesaj #891
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
Sponsorlu Bağlantılar
ziyade gülüsürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylenirdi mercan koz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün

o şehrayin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam aşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün

Atilla İlhan

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Nisan 2007       Mesaj #892
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
erdal3sh9

Sponsorlu Bağlantılar


Çöl

Ben seni sessizlikle beklerken,
Çöl rüzgarlari bozar suskunlugumu.
Başka eller saçlarina dokunurken,
Kimse anlamaz sana susuzlugumu.

Bu kadar çaresiz olmasaydi aşklar keşke.
Seven, sevilmekle alsaydi mükafatini.
Seninle düştügüm bu amansiz dertte,
Bilemezsin yüregimin nasil sizladigini.

Dünyada her şaire bir çöl birakilir.
Kimisi bir ömür serap görür boşuna.
Kimisi yazdiklarina kanar, inanir.
Kimisi de benim gibi düşer sevgili ardina.


Sezgin Öndersever
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Nisan 2007       Mesaj #893
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ağlayan içindeki dikenlerdir

soygun başladı
sabahdı erkenden gözlerinde
akşam olduğunda sedefler ortacıkta
bir sahilde,buğuya bulaşmış yanaklarıyla
terkedilmişti
başkasından

kadındın
yüreğin dağ babalığını emerse
ancak bilebilecek sıcaklıkta
sahra bakışına ram
incecik incecikti
gülüşmelerin

ağlayan içindeki dikenlerdi
yıldızların kovduğu çocuklar
doluşmuştu kapından
incilerin ve mamuşkaların ardından
harap gölgeliklere geçerken yaşam
koşuşmuştu çoçuklar
ardınsıra kapından

şimdi hür özlemleri çoğaltırsın
aşk bulunmaz fırsat kalırken
iki parmağın hep tıkırdar
hep ağlar şafaktaki karıncadan atın
farkındaysan her akşam
her alaca güneşin ardından
bozgunu tutar omuzların
bir adamın arkasından

o adam benim
şehrin puslu aynasından
yarım gülümseyen
körkütük
parkesi Beyoğlu kokan
tanımazsın
şapkamı unuttum Kadıköy vapurunda
şansından

şimdi gel
ben sana kaldım

Ethem Vayvaylı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Nisan 2007       Mesaj #894
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
28sarilsam7pq

Değişen ben değilim
dönüşen savaş
yaşlanmakla ıslanmak aynı şey:

bir yağmurun gölgesinde ihtiyarlanmak

şimdi ölüm bile yetmiyor
acılarımızı tartmaya
dostlar
alıngan bir sahili pinekliyorlar
bir merhabayı bıçaklar gibi artık
selamlaşmalar

değişen ben değilim
dönüşen savaş

artık zaman bile yetmiyor
yaşadığımızı sanmaya

yine de ışıklar bu kenti
güzelmiş gibi gösteriyor
geceleri...

geceler...
yani
Ahmet Haşim in kafiyeleri...

seni aklıma düşüren
yerçekimi değil
yalancı yıldızlar
öyle uzaksın ki
üflesem soğuyacaksın
sarılsam okyanus

bir aşka yetecek kadar
ve anımsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü,
acılarımız
ve kafiyelerimiz var...

işte hepsi bu kadar...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #895
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gün kapımdan usulca yoluna gidiyor. Yeni bir yerde yeniden doğmak üzere.
Münferit bir yalnızlık günün son saatleri ve bu yalnızlık bir daha hiç böyle
yaşanamayacak biliyorum.

Gün hoyrat kullanılmış yine yavaşça kayıyor ellerimden. Peşi sıra hatıra
defterleri bu günün tarihiyle doluyor. Bu gün bir şey bırakmadı bana ve bir
şey yazamıyorum hatıralara. Günlüklerde bu günün tarihi en başa yazılıyor ve
altında bu gün anlatılıyor.

Gün usulca gidiyor da usulca bir ev sahibi evine giriyor yine. Kalemi eline
alıyor pervasızca yazıyor günü kağıda, nasılsa geri gelmeyecekti.

Gün usulca çekiliyor pencerelerden ve günün ardı sıra çekiliyor evlerin sis
perdeleri pencerelere. İçim içimi yiyor bir gün daha kayıyordu benden bir
gün daha. Korkuyorum yaşadığım, bildiğim, emin olduğum bir günü
kaybediyordum gelecek günün nasıl olduğunu bilmeden. Ama umutluydum ama
gözlerim yarına kesin inanıyordu. Gün usulca gitti. Geride yıkılmış
hayaller, yeni doğan umutlar, yeni doğan yarınlar ve dünküne mümasil bir
yalnızlık bırakıyordu.

Eğer umudum olmasaydı güneşleri yatırıp yeni bir güne yine yeniden
uyanmazdım...
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #896
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Anlayana



Bu eve ilk kez sensiz girdim bugün
Çökmüştü hep dimdik duran omuzlarım
Apartman boşluğuna düşen gölgemden
Ne kadar yorulduğumu anladım
Bir hıçkırık duydum sanki
Anahtarı çevirdiğimde
Bu ne dağınıklık be kardeşim?
Böylemiydim sen gitmeden önce..

Yeni serdiğim çarşafta dünyanın kiri
Üzerinde kıvranmış bu toprağın kafiri
Herkesin o olmaktan korktuğu biri
Sırtı kaşınmış baharlık aygır gibi..
Gıcırtısına hep söylendiğin bu yatak
Kalmazdı bu vakit sessiz
Olmazdı elbet böyle durgun
Yüreğim çamura bulanmış bir karabatak
Çırpındıkça kabaran bir ümitsizlik..eşsiz..
Kalbinden yakalamış o en amansız vurgun
Öylesine hür ve öyle ezik...

Masamın üzerindeki ölgün silik
Deşilmiş karnı gururu kadar devrik
Çayları etrafa saçılmış o isli demlik
Hüzün fışkırtıyor duvarlara
Kol geziyor silüetin
Ve yalnızlık...
Her yanda panik...
Anlayana.....
Osman Kılıç
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
7 Nisan 2007       Mesaj #897
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ayrılan

Aşkı doğuran şey nedir;
O yakınlığı, iki can arasında?
Ve kopuş ne zaman baslar?
Ne zaman biter bir sevda?

Bir kurt gibi içten içe
Gelişip büyür çürüme
Bir an gelir ki aynı mekandasınızdır
Ayrı duygusal zamanlarda

Ataol Behramoğlu
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
7 Nisan 2007       Mesaj #899
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Anlayana

Gönül gözü ile gören
Kelebeğe değil
Kozadaki tırtıla sevdalanırmış

Anlayana!

Ben bu yüreği gördüm
Bu yüzdendir ki;
iyi günde belki değil
kötü günde hep yanında olacağım…


Zeynep Sönmez
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
7 Nisan 2007       Mesaj #900
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
kurtulamam

Güneşe uzak bir gün daha…
Havada rüzgarın,yalnızlıktan keskin uğultusu,
Ve bedellerini ödeyemediğim sancılı ayrılıklar…
Karanlıktan,yalnızlıktan,ödenmeyen bedellerden kurtulamıyorum…

Benim sanki koca evrende hüznün emanetçisi,
Benim birtek kalabalığın ortasında terkedilmiş ihtiyar,
Benim,benden en uzak,en düşman,en yabancı…
Kendimden kurtulamıyorum…

Bir ormanın en kuytu,karanlık yerindeyim…
Isırgan otları var avuçlarımda…
Güzel bir çiçek alıyorum yerden,üstüne basmışlar…
Üstüne basılmış yetimliğim var…
Ve öksüz bedenimden kurtulamıyorum…

Dilimde aynı şarkı,aynı ev aynı dünya…
Farklı olan yalnız benmiyim?
Farksızmıyım yoksa ottan taşlardan…
Fukara hislerim,dökük gülüşlerim,ve çürümeye yüz tutmuş yüreğim…
Aynı anlardan,farklılıklardan,sahte gülüşümden kurtulamıyorum…

Kırık aynamda eskimiş çirkin yüzüm…
Bu yaşlı gözlerimi gülüyordu birzaman…
Fedakarıyım ömrümün,merhametin çocuğu..
Bu duygusal adamdan kurtulamıyorum…

Mezarlar görüyorum,üzerinde böcekler…
Babamda toprak oldu,sızlıyorum yürürken…
En sevdiğim adamdı babam…
Hiç tanımadığım,hiç öpmediğim,hiç koklamadığım…
O yüzden çiçekler ekiyorum bulduğum her toprağa,
Babam koksun diye,
Ciğerlerime babam dolsun diye…
Mezarlardan,babamın o acı yokluğundan kurtulamıyorum…

Ne çok şeyi özlüyorum,ne çok yazıyorum,ve ne çok yaşyorum…
ENGİN rüzgarlara söylüyorum söylenmemişleri…
Dilimin ucunda yitip giden,dünde kalan sözlerimi…
Ve keşkelerden,pişmanlıklardan,bu umutsuz umutlardan kurtulamıyorum…
Sürgünüm,yorgunum,kırgınım…
Asırlardır kanıyorum…
Kayıp giden sevdiklerimin yokluğundan kurtulamıyorum...