Arama

Kadın ve Erkek - Sayfa 12

Güncelleme: 1 Ekim 2016 Gösterim: 206.030 Cevap: 214
esaka - avatarı
esaka
Ziyaretçi
26 Haziran 2006       Mesaj #111
esaka - avatarı
Ziyaretçi
benim yakınımda olan bi olay var alakasız olabilir ama onu yazmak istiyorum birbirini seven bi çift gayet güzel ilişkileri vardı samimiydiler herşey normaldi yani 5 sene böyle sürdü ve bi anda çok küçük bi sebepten dolayı bitti bu çooooook kötü bişiey ben böyle olaylara şahit olunca açıkçası korkuyorum yani 5 sene dile kolay az bi zaman değil bi anda nasıl bırakırsın ki verilen sözler adilen yeminler falan silinip gitti büyük aşk bizimki dediğiniz aşklar böyle biterse kendinizi aşka nasıl bırakabilirsin ki asıl soru kadınlar ne ister değil erkeler neden gerçek sevemez (herkes üstüne alınmasın tabi )
Sponsorlu Bağlantılar
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Haziran 2006       Mesaj #112
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi

Bayanlar ustunluklerini yazmislar... Erkeklerde parantez icinde cevaplarini eklemisler...
Sponsorlu Bağlantılar

1- Sigaradan sararmis biyiklarimiz yok... (Valla ben de biyiksizim. Cevremdeki erkeklerin cogu biyiksiz. Biyikli olanlarinda cogu sigara icmiyor...)

2- Arabamizin yolda patlayan lastigini degistirmeyi bilmesek de olur. (Arabalar hakkinda bilmediginiz yegane sey lastik degistirmek mi ???)

3 - Pantolon giymek bizim icin fizyolojik olarak en az etek kadar rahattir. (Bizim zorlandigimizi kim soyledi ki?..)

4 - Kisiligimiz kullandigimiz arabanin beygir gucu ile dogru orantili olarak degismiyor. (Haklisiniz...Sizin kisiliginiz beraber oldugunuz erkegin cuzdan gucu ile degisiyor...)

5 - "Damsiz Girilmez" sozcugu bize bir sey ifade etmiyor... (Sizin giremediginiz yerlerin yaninda bizim damsiz giremedigimiz yerler devede kulak kalir, yavrummmm).

6 - Kirmizi isikta yanimizdaki arabanin bizden once cikmasi yada bir aracin bizi sollamasi hicbir sey demek degildir. (Bizim icin de cevremizdeki diger hemcinsimizin sahip oldugu mucevherat veya uzerindeki pahali giysi hicbir sey demek degildir...)

7 - Bedensel hareketlerimiz vucudumuzdaki olasi kaslari belirginlestirecek diye bir zorunlulugumuz yok... Kas olacak diye de bir zorunlulugumuz yok hatta. (Selulitler olmayacak gibi bir zorunlulugunuz var ama. Yaaaa...)

8- Kozmetik urunleri ve estetik cerrahinin olanaklarindan sonuna kadar yararlanabiliriz... (Buna hic bir itirazimiz yok. Lutfen aynen boyle devam edin...)

9 - Asik oluyoruz... Korkmadan. (Biz robot muyuz len? Bizde oluyoz. Azicik odumuz patliyor ama neden olanlar utansin...)

10 - Duygusal sacmaliklar adina kredi sahibiyiz...cicek ve cikolata istiyoruz.... (Istediginizin hepsi buysa sorun degil. Aliriz...Madlen mi olsun bitter mi?..)

11 - Evde, banyoda, kil- tuy dokmeyiz... (Hayiiiirrrrr...Yalaaaannnnnn.....Kuvetteki, lavabodaki, yataktaki ve yemekteki saclarin cogu size ait...)

12- 50 yasindan once hicbir erkege seks icin para odemek zorunda degiliz. (oderiz, ne olmus? Para bizim degil mi? Hem cinsellik icin para sacmak, para icin cinsellik sacmaktan daha makuldur... )

13 - Her sabah tras olmak zorunda degiliz. (Valla ben tras olmayi agda yaptirmaya tercih ederim sahsen...)

14 - Genellikle istedigimizi almamiz icin soylememiz yeterlidir.. (Baska seyler de yapmaniz gerekiyor ama...)

15 - Ayakta kalmak (!) icin 1,5 kaymakli kunefe yememiz gerekmiyor.. (Ayakta kalabilmeniz (!) icin 1,5 kaymakli kunefeden vazgecmeniz gerekiyor...)

16 - Bebeklik albumlerimiz sirtustu ve cirilciplak resimlerimizle dolu degil... (Yigidin mali meydandadir...)

17 - "Hadi amcalara goster pipini.." seklinde cocukluk anilarimiz olmaz... (Onu ilerleyen yillarda yapmak durumundasiniz ama...)

18 - Ucan tekmelerle birbirimizin agzini yuzunu kirdigimiz sporlar yapmiyoruz... (Vahsi bakislarla birbirinizin gozunu oydugunuz kiskanclik, haset, cekememe sporlariyla yeterince ugrasiyorsunuz...)

19 - Para cuzdanimiz bir sure sonra kavisli ve yuvarlak bir sekil almiyor. (Bizim de cantamiz zamanla bavula donusmuyor..)

20- Hayatimizda silaha yer yok. Hic iki kadinin silahla oynarken birbirini vurdugunu duydunuz mu? (Giyim, kusam?... Hic iki erkegin "aman tanrim benim elbisemin aynisindan giymis" diye mahvoldugunu duydunuz mu? Ayrica Ispanya''da bir istatistik yapmislar.Boga gureslerini seyretmeye gidenler agirlikli olarak kadinlarmis...)

esaka - avatarı
esaka
Ziyaretçi
26 Haziran 2006       Mesaj #113
esaka - avatarı
Ziyaretçi
hıhı eminim öyledirde bunu neden forma merak ediyonki yaptıgın hiç doğru değil kimsede arkadaşım o bi bilişimci demesin ne yaptıgını bilmiyo

MİLLET BEN ESAKA ERKEKLER NASILDIR DİYE ANLATMYA GEREK YOK BENCE KISADECASI BEN SÖYLİYİM ÖYLE SATIR SATIR MADDELERE AYIRMAK YOK ERKEKLER SADECE ERKEKDİR KONUYU KİLİTLEYEN KIZLARIN OLMASI TERAZİTE TARTI EMEGE SAYGI:::
Son düzenleyen esaka; 26 Haziran 2006 08:43 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
27 Haziran 2006       Mesaj #114
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
20 yaşındaki erkek müzik seti gibidir.Radyosu sussa teybi çalışır,teybi sussa pikapı çalışır..

25 yaşındaki erkek televizyon gibidir.bir kanalı kapansa,öbür kanalı yayın yapar.Bütün kanalları kapansa uydudan yayın yapar

30 yaşındaki erkek transistorlü radyo gibidir.hem pille çalışır hem elektrikle

35 yaşındaki erkek kompakt disk gibidir.Net ve temiz yayın yapar

40 yaşındaki erkek oto radyosu gibidir.motor stop edince oda stop eder

45 yaşınndaki erkek eglence programı gibidir.Yayını haftada birdir

50 yaşındaki erkek aktualite programı gibidir.Herşey vardır bir o yoktur

55 yaşındaki erkek sanat galerisi gibidir.Hünerli ellerden çıkan şahaserleri bünyesinde barındırır..

60 yaşındaki erkek teknik bir arıza gibidir..ustası gelmeden tamir edilemez
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
nobody34 - avatarı
nobody34
Ziyaretçi
1 Temmuz 2006       Mesaj #115
nobody34 - avatarı
Ziyaretçi


Kadınla erkek arasında 35 fark...
cid00f201c6989d95ee7d000400000a@11a0c039879144e
''Kadınla erkeğin farkı mı? Bundan basit ne var, biri göğüslü
kalçalıdır, öteki bıyıklı sakkallı...'' diye kestirip atanlardansanız,
çok yanılıyorsunuz. Çünkü bilim dünyası yıllardır inceleyip arıyor bu
farklılıkları. Her geçen gün de yenilerini buluyorlar. Ancak şu 35
fark hiç değişmiyor. Buyrun okuyun...


cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga1) Ergenlik Sivilcesi: Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır.Bu da
daha çok testosteron hormonundan kaynaklanmaktadır. Bu hormon yağ
bezlerini uyarır ve derideki gözeneklerin tıkanmasına,dolayısıyla da
sivilceye neden olur.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga2) Vücut Kokusu: Erkeklerin vücut kokusu kadınlardan çok daha güçlüdür.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga3) Saldırganlık: Erkekler kadınlardan daha saldırgan olup bedensel güç
kullanımına daha eğilimlidirler.Bunun açıklaması da testosterona
bağlanmaktadır.Buna karşılık kadınlar kelimelerle saldırır ve
savaşırlar.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga4) Spor: Spor konusunda erkekler kadınlardan daha hızlıdır ancak
kadınlar daha dayanıklıdırlar.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga5) Kan: Erkeklerde 4.5,kadınlarda 3.6 litre kan vardır.Erkek kanı daha
koyu kıvamlıdır,bir damlasında 1 milyon kan hücresi vardır.Toplam
olarak erkeklerde 1 santimetreküp kanda 5 milyon alyuvar vardır,bu da
kadınlara kıyasla yüzde yirmi fazlalık demektir. Erkeklerin tansiyonu
da kadınlardan yüksektir:140/88.Bu değer kadınlarda 130/80'dir.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga6) AIDS: Her dört AIDS hastasından sadece biri kadındır. Nedeni ise
kadınların baskın olan X krozomundan iki tane taşımasıdır. Çünkü bir
sağlıklı, bir hasta gene sahip olsalar bile sağlıklı gen hasta gene
baskın çıkar ve hasta değil taşıyıcı olurlar. Erkeklerde ise Y geni
hastalıklı X genini baskılayamaz.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga7) Yüzme Yeteneği: Kadınlar derilerinin altındakı yağ tabakası
nedeniyle daha iyi yüzerler.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga8) Yaş Dönümü: Kadınlar menopoz döneminde ateş basması,uykusuzluk,
şişmanlama, gece terlemeleri ve vajina kuruluğu gibi belirtiler
yaşarlar. Erkekler andropoz denen yaş döneminde hemen hemen hiçbir
bedensel belirti yaşamazlar.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga9) Vücut Isısı: Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga10) Su: Erkek vücudunun yüzde 60-70'i sudan ibarettir.Kadın
vücudundaki su oranı ise yüzde 50-60 arasındadır.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga11) Cinsel Organlar: Ana cinsel organlar erkekte vücudun dışında
bulunur ve kolayca yaralanabilir. Kadında vücudun içine gizlenmiş olup
korunmadadır.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga12) İskelet: Erkeklerin omuzları daha geniş, kolları ve bacakları daha
uzun, kemikleri daha ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık
kadınların kalça kemikleri daha geniş, eklemleri daha esnektir.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga13) Ses Telleri: Kadınların ses telleri daha kısa olduğundan sesleri
daha tizdir.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga14) Vücudun Ağırlık Noktası: Omuz ve kalça iskeletleri farklı
olduğundan, kadınların ağırlık noktası erkeklerinkinden daha
aşağıdadır.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga15) Duyu Organları: Kadınların işitme ve koklama duyuları daha
güçlüdür. Buna karşılık erkekler ışığa karşı daha hassastır. Erkek
gözü ayrıntıları daha iyi seçer.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga16) Enerji Harcaması: Erkekler hareketsiz halde,vücudun metrekaresi
başına ortalama 39,5 kalori yakarlar. Kadınlar ise 37 kalori. Erkeğin
günlük kalori ihtiyacı 2700 kalori, kadınınki 2000 kaloridir.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga17) Yağ: Erkeklerde kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu vardır.
Kadınlarda yağ dokusu vücudun yüzde 27'sini oluştururken, bu değer
erkeklerde yüzde 15'tir. Kadın vücudunda erkeklerden 3,5 kg daha fazla
yağ vardır. Yağ, erkeklerde karın bölgesinde toplanırken kadınlarda
daha çok kalça, baldır ve göbekte yoğunlaşır.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga18) Hastalıklar: Erkekler hayatları boyunca kadınlardan ortalama 40
gün daha az hastalanırlar.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga19) Dirsek: Kadınlar erkeklere kıyasla kollarını dirsekten 6 derece
daha fazla açabilirler.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga20) Kromozomlar: Erkek ve dişilerde toplam 46 kromozom vardır.
Bunların yarısı babadan, yarısı anneden gelir. Bu 46 kromozomun
içinden iki tane cinsiyet hormonu vardır ki; bu erkekte XY, kadında XX
olarak bulunur.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga21) Saçlar: Kadınların saçları daha sık ve daha dirençlidir. Saç
kökleri iki milim daha derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk
dökülmez.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga22) Deri: Erkeklerin toplam 1,8 metrekare, kadınların 1,6 metrekare
derileri vardır. Kadını derisi daha ince ve kuru,bu yüzden de daha
hassastır. Erkekte ter bezleri ve deri altı yağ bezleri daha fazla
olduğundan derisi yağlıdır ve daha çok terler.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga23) Akciğerler: Erkeklerin akciğerleri kadınlarınkinden yüzde 50 daha
geniş hacme sahiptir.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga24) Yemek: Aynı kilodaki kişilerden, erkekler kadınlardan daha çok
yemek ihtiyacı duyarlar; çünkü metabolizmaları daha hızlıdır.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga25) Antikorlar: Kadınlar daha çok antikor üretirler, bu yüzden de
erkeklere kıyasla bakteri ve virüs hastalıklarına daha seyrek
yakalanırlar.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga26) Ağlamak: Kadınlar erkeklerden 5 kat fazla ağlarlar.Genellikle de
saat 19.00-22.00 arası.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga27) Beyin: Erkek beyni yüzde 14 daha ağırdır. Buna karşılık kadınlarda
iki yarım küre arasındaki iletişim daha iyidir.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga28) Safrakesesi Taşı: Kadınların yüzde 20'sinde, erkeklerin yüzde
8'inde safrakesesi taşı oluşur.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga29) Kalp Atışı: Erkeklerin kalbi daha büyüktür ve daha yavaş çarpar:
Dakikada ortalama 72. Bu değer kadınlarda 80'dir.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga30) Gelişme: Buluğ çağına kadar kızlar erkeklerden daha hızlı büyürler
(10'a 8 oranında). Erkek çocuklar 14-15 yaşları arasında gelişmeye
başlarlar ve 20 yaşına kadar bu büyüme gerçekleşebilir. Kız çocukları
en hızlı 12-13 yaşları arasında gelişirken 17-18 yaşında bu gelişme
durur.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga31) Sıcaklık Duyarlılığı: Kadınlar kalın yağ dokuları nedeniyle soğuğa
daha dayanıklıdırlar.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga32) Yaşlanmak: Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanırlar. 55
yaşındaki bir kadın bedensel gücünün yüzde 90'ına sahiptir. Oysa aynı
yaştaki bir erkek gücünün sadece yüzde 70'ine sahiptir. 35 yaşındaki
bir erkeğin damar sistemi 50 yaşındaki bir kadınınkine eşdeğerdir.
Buna karşılık kadında sadece cilt daha ince olduğundan çabuk yaşlanıp
kırışır. Kadınlar yaşlanma olayını psikolojik olarak erkeklerden çok
daha kolay kabullenirler.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga33) Kaslar: Erkekler kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas gücüne
sahiptir. Buluğ çağında erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli,
kadınlarda 10 misli artar. Erkekler kadınlardan üçte bir oranında daha
güçlüdürler.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga34) Yaşam Süresi: Erkeklerin ortalama omrü 71,5 yıl, kadınların 78 yıldır.
cid00a001c697b0e1d48f400800000a@doga35) Solunum: Erkekler dakikada ortalama 16 kez soluk alıp verir.
Kadınlar ise dakikada 20-22 kez soluk alıp verir. Her iki cinsin günde
soludukları miktar ise aynı olup 12 bin litredir.
nobody34 - avatarı
nobody34
Ziyaretçi
1 Temmuz 2006       Mesaj #116
nobody34 - avatarı
Ziyaretçi
Kadınla erkek arasında 35 fark...

''Kadınla erkeğin farkı mı? Bundan basit ne var, biri göğüslükalçalıdır, öteki bıyıklı sakkallı...'' diye kestirip atanlardansanız,çok yanılıyorsunuz. Çünkü bilim dünyası yıllardır inceleyip arıyor bu farklılıkları. Her geçen gün de yenilerini buluyorlar. Ancak şu 35 fark hiç değişmiyor. Buyrun okuyun...


1) Ergenlik Sivilcesi: Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır.Bu da daha çok testosteron hormonundan kaynaklanmaktadır. Bu hormon yağ bezlerini uyarır ve derideki gözeneklerin tıkanmasına,dolayısıyla da
sivilceye neden olur.
2) Vücut Kokusu: Erkeklerin vücut kokusu kadınlardan çok daha güçlüdür.
3) Saldırganlık: Erkekler kadınlardan daha saldırgan olup bedensel güç kullanımına daha eğilimlidirler.Bunun açıklaması datestosteronabağlanmaktadır.Buna karşılık kadınlar kelimelerle saldırır ve savaşırlar.
4) Spor: Spor konusunda erkekler kadınlardan daha hızlıdır ancak kadınlar daha dayanıklıdırlar.
5) Kan: Erkeklerd4.5,kadınlarda 3.6 litre kan vardır.Erkek kanı daha koyu kıvamlıdır,bir damlasında 1 milyon kan hücresi vardır.Toplam olarak erkeklerde 1 santimetreküp kanda 5 milyon alyuvar vardır,bu da
kadınlara kıyasla yüzde yirmi fazlalık demektir. Erkeklerin tansiyonu da kadınlardan yüksektir:140/88.Bu değer kadınlarda 130/80'dir.
6) AIDS: Her dört AIDS hastasından sadece biri kadındır. Nedeni ise kadınların baskın olan X krozomundan iki tane taşımasıdır. Çünkü bir
sağlıklı, bir hasta gene sahip olsalar bile sağlıklı gen hasta gene baskın çıkar ve hasta değil taşıyıcı olurlar. Erkeklerde ise Y geni hastalıklı X genini baskılayamaz.
7) Yüzme Yeteneği: Kadınlar derilerinin altındakı yağ tabakası
nedeniyle daha iyi yüzerler.
8) Yaş Dönümü: Kadınlar menopoz döneminde ateş basması,uykusuzluk,
şişmanlama, gece terlemeleri ve vajina kuruluğu gibi belirtiler
yaşarlar. Erkekler andropoz denen yaş döneminde hemen hemen hiçbir bedensel belirti yaşamazlar.
9) Vücut Isısı: Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir.
10) Su: Erkek vücudunun yüzde 60-70'i sudan ibarettir.Kadın
vücudundaki su oranı ise yüzde 50-60 arasındadır.
11) Cinsel Organlar: Ana cinsel organlar erkekte vücudun dışında bulunur ve kolayca yaralanabilir. Kadında vücudun içine gizlenmiş olup
korunmadadır.
12) İskelet: Erkeklerin omuzları daha geniş, kolları ve bacakları dahauzun, kemikleri daha ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık kadınların kalça kemikleri daha geniş, eklemleri daha esnektir.
13) Ses Telleri: Kadınların ses telleri daha kısa olduğundan sesleri daha tizdir.
14) Vücudun Ağırlık Noktası: Omuz ve kalça iskeletleri farklı
olduğundan, kadınların ağırlık noktası erkeklerinkinden daha
aşağıdadır.
15) Duyu Organları: Kadınların işitme ve koklama duyuları daha
güçlüdür. Buna karşılık erkekler ışığa karşı daha hassastır. Erkek
gözü ayrıntıları daha iyi seçer.
16) Enerji Harcaması: Erkekler hareketsiz halde,vücudun metrekaresi başına ortalama 39,5 kalori yakarlar. Kadınlar ise 37 kalori. Erkeğin günlük kalori ihtiyacı 2700 kalori, kadınınki 2000 kaloridir.
17) Yağ: Erkeklerde kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu vardır.
Kadınlarda yağ dokusu vücudun yüzde 27'sini oluştururken, bu değer erkeklerde yüzde 15'tir. Kadın vücudunda erkeklerden 3,5 kg daha fazla yağ vardır. Yağ, erkeklerde karın bölgesinde toplanırken kadınlarda daha çok kalça, baldır ve göbekte yoğunlaşır.
18) Hastalıklar: Erkekler hayatları boyunca kadınlardan ortalama 40 gün daha az hastalanırlar.
19) Dirsek: Kadınlar erkeklere kıyasla kollarını dirsekten 6 derece daha fazla açabilirler.
20) Kromozomlar: Erkek ve dişilerde toplam 46 kromozom vardır. Bunların yarısı babadan, yarısı anneden gelir. Bu 46 kromozomuniçinden iki tane cinsiyet hormonu vardır ki; bu erkekte XY, kadında XX
olarak bulunur.
21) Saçlar: Kadınların saçları daha sık ve daha dirençlidir. Saç
kökleri iki milim daha derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk
dökülmez.
22) Deri: Erkeklerin toplam 1,8 metrekare, kadınların 1,6 metrekare derileri vardır. Kadını derisi daha ince ve kuru,bu yüzden de daha hassastır. Erkekte ter bezleri ve deri altı yağ bezleri daha fazla
olduğundan derisi yağlıdır ve daha çok terler.
23) Akciğerler: Erkeklerin akciğerleri kadınlarınkinden yüzde 50 daha geniş hacme sahiptir.
24) Yemek: Aynı kilodaki kişilerden, erkekler kadınlardan daha çok yemek ihtiyacı duyarlar; çünkü metabolizmaları daha hızlıdır.
25) Antikorlar: Kadınlar daha çok antikor üretirler, bu yüzden de erkeklere kıyasla bakteri ve virüs hastalıklarına daha seyrek
yakalanırlar.
26) Ağlamak: Kadınlar
erkeklerden 5 kat fazla ağlarlar.Genellikle de saat 19.00-22.00 arası.
27) Beyin: Erkek beyni yüzde 14 daha ağırdır. Buna karşılık kadınlarda iki yarım küre arasındaki iletişim daha iyidir.
28) Safrakesesi Taşı: Kadınların yüzde 20'sinde, erkeklerin yüzde
8'inde safrakesesi taşı oluşur.
29) Kalp Atışı: Erkeklerin kalbi daha büyüktür ve daha yavaş çarpar:Dakikada ortalama 72. Bu değer kadınlarda 80'dir.
30) Gelişme: Buluğ çağına kadar kızlar erkeklerden daha hızlı büyürler(10'a 8 oranında). Erkek çocuklar 14-15 yaşları arasında gelişmeye başlarlar ve 20 yaşına kadar bu büyüme gerçekleşebilir. Kız çocukları
en hızlı 12-13 yaşları arasında gelişirken 17-18 yaşında bu gelişme durur.
31) Sıcaklık Duyarlılığı: Kadınlar kalın yağ dokuları nedeniyle soğuğa daha dayanıklıdırlar.
32) Yaşlanmak: Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanırlar. 55yaşındaki bir kadın bedensel gücünün yüzde 90'ına sahiptir. Oysa aynı
yaştaki bir erkek gücünün sadece yüzde 70'ine sahiptir. 35 yaşındaki bir erkeğin damar sistemi 50 yaşındaki bir kadınınkine eşdeğerdir.
Buna karşılık kadında sadece cilt daha ince olduğundan çabuk yaşlanıp kırışır. Kadınlar yaşlanma olayını psikolojik olarak erkeklerden çok
daha kolay kabullenirler.
33) Kaslar: Erkekler kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas gücüne sahiptir. Buluğ çağında erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli,kadınlarda 10 misli artar. Erkekler kadınlardan üçte bir oranında daha
güçlüdürler.
34) Yaşam Süresi: Erkeklerin ortalama omrü 71,5 yıl, kadınların 78 yıldır.
35) Solunum: Erkekler dakikada ortalama 16 kez soluk alıp verir.
Kadınlar ise dakikada 20-22 kez soluk alıp verir. Her iki cinsin günde soludukları miktar ise aynı olup 12 bin litredir.
melish - avatarı
melish
Ziyaretçi
3 Temmuz 2006       Mesaj #117
melish - avatarı
Ziyaretçi
Güzel bir kadin televizyon gibidir. Ona bakmaktan kendini alamazsin. Bir yandan ona tutulmak istemezsin ama ne kadar kacarsan kac, bir kere yakalandin mi da vazgecemezsin...

Genc kizlar klimalar gibidirler. Ilk basta aranizdaki sicakligi cok iyi ayarlayabilirsin. Ama beraberliginiz eskimeye basladiginda durum kötülesir. Hele söyle aradan bir sene falan gecince mutlaka bir ariza cikar. Ve belki de ondan ayrilmaniz gerekir..

Fahiseler kola makineleri gibidir. Paran yoksa vermezler.

Mini etekler sehpa örtüsü gibidir. Buradaki amac, altindakini örtmekten ziyade onu ön plana cikararak estetik bir görünüm saglamaktir.

Bir kizin pesinden kosmak, dart oynamak gibidir. Genclikte tam 12'den vuramasan da, bir türlü devam etmekten kendini alamazsin. Sonradan ögrenirsin ki, cok puan almak icin hep 12'den vurmak gerekmez. Önemli olan, sirasiyla, dogru verleri vurmaktir...

Insanin karisini aldatmasi, burnunu karistirmasi gibidir. Kesinlikle yapilmamasi gerekir ama, bazilari kendilerini tutamayip yapiverirler. O zaman da kimseye görünüp, yakalanmak istemezler. Caktirmadan kurtulmak isterler.

Sevismek, bir radyo kanalini ayarlamak gibidir. Mutlu sona ulasmak icin epeyce bir süre ileri gidip gelmek geerekebilir. Tamam oldugunu cikan seslerden anlarsin..

Biriyle evlenmeye kalkmak, sayisal loto oynamak gibidir. Birtakim tahminler üzerine kuruludur. Tahminlerin hepsinin tutmasi imkansiz derecesinde zordur. Altida alti muhtesem olur, altida bes iyidir, altida dört mutluluk verir, altida üc buruk bir tesellidir, altida ücten asagisi ise her seyi yirtip attirir.

Bakire bir kizla beraber olmak, tahin pekmez yapmak gibidir. Cok tatli oldugu söylense de yapacagini yaptiktan sonra basa dönme sansinin olmadigi bilinmelidir.

Calisan bir erkek ile ev kadini karisi kalem ile kalemtras gibidir. Calisip, yipranan erkek karisinin yanina dönünce kendini yenilenmis, tazelenmis hisseder ama bir yandan da o farketmeden kadin hayatini yer bitirir.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
3 Temmuz 2006       Mesaj #118
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
KADIN VE ERKEK SÜNNETİ

Farklılık Efsanesi

Sami A. Aldeeb Abu-Sahlieh.

I. Farklılığın Dinsel Meşrulaştırılması

Dinsel normların erkek sünnetini meşrulaştırdığını düşüncesinin tersine, dinsel normlar, kadın ve erkek sünnetlerini hem meşrulaştırmak, hem de suçlamak için kullanılabilir.
1. Yahudiler Arasındaki Tartışma A) Tevrat Tevrat (Eski Ahit) kadın sünneti için herhangi bir kural bulundurmaz. Öte yandan Tevrat, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler açısından erkek sünnetinin temelini oluşturur. İki metin bu uygulamayı ilgilendirir :
"İbrahim 99 yaşında iken Tanrı ona gözüktü ve dedi ki, : Ben Ulu Tanrı'yım. Benim önümde yürü, ve masum ol. Seninle ve senden sonraki neslinle, size Tanrı olmak için, senden sonra da geçerli olacak bir anlaşma yapacağız. Sana ve nesline, şu an için yabancı olduğun Kenan ülkesini, daimi malınız olması için vereceğim, ve size Tanrı olacağım. Ve sen de, anlaşmayı uygulayacaksın, neslin de uygulayacak. İçinizdeki her erkek çocuk, sünnet edilecek. Kendi üstderini sünnet edeceksin, ve bu aramızdaki anlaşmanın delili olacak. Nesillerin süresince, her erkek sekiz günlük olduğunda, ki buna evinde doğan köle, ve paranla satın aldıkların da dahildir; sünnet edilecek. Böylece anlaşmamız senin etinde sonsuza kadar yaşayan bir anlaşma olacak. Sünnet olmayan herhangi bir erkek, toplumunuzdan dışlanacak; çünkü o, anlaşmayı bozmuştur."
"Tanrı Musa'ya dedi ki, “İsrail halkına söyle: Bir kadın, erkek çocuk doğurursa, yedi gün boyunca törensel olarak kirli sayılacaktır, tıpkı adet döneminde kirli sayıldığı gibi. Ve sekizinci günde, sünnet derisinin (üstderisinin) eti sünnet edilecek. Onun kanının saflaşması 33 gün sürecek. Bu süre boyunca kutsal olan hiçbir şeye dokunmayacak, mabede gelmeyecek. Eğer kız doğurursa, iki hafta için kirli sayılacak, kan-saflaşması 66 gün sürecek" (Leviticus. 12:1-5)."
Birinci metinde sünnet, Tanrı ile İbrahim arasındaki anlaşmanın bir işaretidir. Bu yüzden İbranicede sünnet, "Berit Milah", yani “kesme anlaşması” olarak adlandırılır. İkinci metin, sünnete çocuk ve annenin temizliği açısından değinir. Diğer pek çok metinde, Tevrat sünnetsizlerle sünnetlileri karşılaştırır. Sünnetsizler, “saf olmayanlardır”. Bu yüzden sünnetli olmayanların dini törenlere katılması yasaklanmıştır. (Exodus 12:48) Mabede girmeleri yasaklanmıştır (Ezekiel 44:9) hatta Kudüs'e girmeleri bile yasaktır. (Isaiah 52:1). Tevrat bazen fiziksel sünnet ile “kalbin ruhsal sünneti” (Jeremiah 4:4) ve kulakların sünneti (Jeremiah 6:10) arasında ayrım yapmıştır.
B) Şu Anki Tartışma
Yahudiler kadınları sünnet etmişlerdir. Etiyopyalı Yahudiler (Falacalar) buna devam da etmektedirler. Ama bizim bilgimize göre, Yahudiler arasında bu uygulama hakkında dini bir tartışma yoktur. Öte yandan şun tanıklık ediyoruz ki, Yahudi asıllı pek çok insan kadın sünnetine karşı mücadele ederken, erkek sünneti konusunda aynısını yapmaktan çekinmektedir. “Terre des Hommes” ve “Sentinelles” örgütlerinin kurucusu Edmond Kaiser'in durumudur bu. Yani birisi Afrikalılara ahlak vaazi verirken, Amerikalılara ve Yahudilere bir şey diyemez. Bu ikiyüzlülük, korkaklık ve kültürel emperyalizmdir.
Erkek sünneti; “dişe diş, göze göz” kanunu (Deuteronomy 19:21), zina edenlerin taşlanması (Deuteronomy 22:23), vs gibi diğer Tevrat uygulamalarını terketikleri halde, halen çok sayıda Yahudi tarafından uygulanmaya devam eder. Ne var ki çok eski zamanlardan beridir bazıları buna karşı çıkmıştır. Bazıları uygulamayı terk etmiş, hatta bazıları üstderilerini (sünnet derilerini) yeniden yapmışlardır. (I Maccabees 1:15; see also I Corinthians 7: 18): Tanrı'nın Yakub'un oğlu Esau'yu reddetmesi içi bir neden.
Yahudi dini otoriteleri sünnet olmayanlara karşı pek de anlayışlı değildiler. Elijah, uygulamayı terk edenlerden acıyla bahseder. (I Kings 19:10) Maccabes kitabı, Yahudi bağnazların, Israil topraklarında buldukları her sağlam çocuğu sünnet etmek için dolaştıklarından bahseder. (I Maccabees 2:45-46). Cohen'in yazdıklarına göre, sünnetin kaldırılmasını önlemek için hayatlarını verenler Yahudilerin gözünde bugün hala kahramandırlar.
Modern zamanlarda, erkek sünneti karşısındaki tartışma, dinsel topluluklara bağlılık yerine milliyete bağlılığı getirmeye çalışan Fransız Devrimi (1789) sırasında ortaya çıktı. 1842'de Frankfurt'ta bir grup Yahudi, sünnetin kaldırılmasını ve yerine kızlar ve erkekler için kan içermeyen eşitlikçi bir törenin getirilmesini protesto ettiler. 1866'da, 66 Viyanalı Yahudi doktor sünnet uygulamasına karşı bir dilekçe yazdılar. 1871'de, Augsburg'da rabbiler, Yahudi bir anneden doğan bir çocuğun, sünnet olmasa bile Yahudi sayılmasına karar verdiler. Herzl'in (İsrail'in kurucusu) oğlunun da doğduktan sonra sünnet olmadığı, ve ergenlik çağına kadar öyle kaldığı, ancak daha sonra Herzl'in havarilerinin ısrarı üzerine bıçak altına yattığı da dikkati çeken bir ayrıntıdır.
Bu tartışma ABD'ne Yahudi göçmenlerle taşındı. Reformist rabbiler, Yahudi dinini seçenlere sünnet şartı getirmeme kararı aldılar. Fakat Amerikan hastanelerinde doğumların artması ve sünnetin genelleştririlmesi ile yeni doğanların, doğumun üçüncü gününde Yahudi inançlarına uygun olmayan bir şekilde sünnet edilmeleri durumu ortaya çıktı. Bu durumu rabbiler, bazı Yahudi doktorları eğitmekle düzeltmeye çalıştılar. Ve dini evlilik törenlerinin kabul edilmesi ile birlikte, kaybettikleri zemini, sünnetli olmayanları evlendirmemekle yeniden kazanmaya çalıştılar. 2. Dünya Savaşının olayları sünnet uygulamasını güçlendirdi. 1979'da, Amerikan Rabbi Kongresi, sünnetin mecburi olduğuna ve dini kurallar ile yapılmak zorunda olduğuna karar verdi.
Şu anda ilerici Amerikan Yahudi çevrelerinde sünnet aleyhindeki tartışma, uygulamanın tıbbi yararları üzerinde, yeniden alevlenmiştir. Tıbbi çevrelerde sünnete karşı artan düşmanlık ve ülke çapında azalan sünnet oranları nedeniyle, Yahudiler tekrar yalnız başlarına karar vermek durumunda kalacaklardır. Yahudiler artık dini duygularının azalmasından dolayı dini sünneti seçmiyorlar, hastane sünnetini de geri çeviriyorlar. Bu durumla karşılaşan bazı Yahudi yazarlar, sünnet uygulamasının yumuşatılmasını istemektedirler, törenin sünnetten önce gelmesi, kızların da benzer bir törene katılmaları, hatta sünnet olmaları gibi. Ama bazıları, sakatlama olayının toptan kaldırılması ve kızlar ve erkekler için eşitlikçi bir törenle yetinilmesi gerektiğini savunuyorlar. Üstderiyi (sünnet derisi) kesmek yerine, bazıları sembolik olarak bir havuç kesmeyi öneriyorlar. Son olarak da bazıları, hem töreni, hem sakatlamayı reddediyorlar
Tartışma, bazı insan hakları savunucuları 1997 yılında "cinsel yaralama" olayı ile mücadele için bir dernek kurunca İsrail'e taşınır. Pek çok anababa, ailelerinin itirazına rağmen, çocukların istismarı ve kötü muameleyi yasaklayan Israil kanunlarını göstererek çocuklarını sünnet etmezler. Şarkıcı ve edebiyat eleştirmeni Menachem Ben, oğlunu kendi usülüne göre sünnet ettiğini açıklar: İncil'de bahsedildiği gibi "kalbin temizliği" şeklinde. Sünnetin yararlarından bahsedenlere karşı, sünnet sonucu oluşan enfeksiyonlardan ölenlerin, koruduğunu söylediği enfeksiyonlardan ölenlerden çok daha fazla olduğu ve penisi temiz tutmak için yıkamanın yeterli olduğunu söylerler. İbn Meymun (Maimonides)'den alıntı yaparak, sünnetin cinsel zevki azalttığını eklediler. Bu tavrı eleştiren baş rabbi Eliahu Bakshi Doron ise insanların kendilerinden nefret ettikleri için böyle düşündüklerini iddia eder. Ona göre "Yahudi olan herşeyin kötü olduğu inancı, Brith Milah'a da" sıçramıştır, "bu en önemli Yahudi işaretine, karşısında hiçbir şey söylenemeyecek zararsız basit prosedüre de sıçradı". Sünnetle oluşan zararlar hakkındaki iddialar bile, Rabbinin fikrinde, bu eski gelenek hakkındaki şüpheleri doğrulamazdı. “Kim ilkel, antik, ve acı verici bir şey ile uğraştığımız kararını verebilir. Yahudiler yıllarca böyle yaşadılar. Sünnet cinsel zevke zarar veriyor olsa bile bu bir trajedi değildir”
nobody34 - avatarı
nobody34
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #119
nobody34 - avatarı
Ziyaretçi
* KADIN & ERKEK*



* Kadınlar birer "ayaklı radar"dır... Bu yüzden erkekler onlara yalan söylerken çok zorlanır. Kadınlarda "vücut dilini, mimikleri, cümlelerin alt(gizli) anlamlarını algılayabilme" yeteneği erkektekinin 2 katı olarak belirlenmiş...

* Kadınlar yüksek sesle konuşmayı ve sesli düşünmeyi seviyor, erkeklerse her
ikisini de içinden yapmayı tercih ediyor... Bu yüzden kadınlar erkekleri "duygusuz bencil yaratıklar" olarak görürken, erkekler de kadınları "sürekli kafa ütüleyen başbelaları" olarak görüyor...

* Kadın problemlerini birlikte olduğu erkeğe açınca kendini daha rahatlamış hissediyor... Erkek ise, kadından duymak istediği şeyi duyamıyacağını biliyorsa hiç konuya bile girmiyor...

* Konuşmak ve kelimeleri özenle seçmek, erkek beyninde özel bir yetenek değil. Bu yüzden kendilerini sözcüklerle ifade etmekte çoğu zorlanır...

* Çoğu kadının erkeğini terketme nedeni ondan somut anlamda fazla şey alamaması değil, erkeğin onun duygularını anlayamadığını düşünmesidir...

* Kadınlar iletişim kurmak için günde 20.000 kelime, mimik ve jest kullanırken bu sayı erkeklerde sadece 7.000...

* Erkek derisi kadın derisinden daha ince... Bu yüzden kadınların kırışıkları erkeklerden fazla oluyor...

* Erkekler dokunma duyusunun hassaslığını daha ergenlik çağında kaybediyor... (Peki o hassasiyet bundan sonra hangi bölgede yoğunlaşıyor??)

* Bir kadın, ilişkisi iyi gitmiyorsa işine konsantre olamıyor... Bir erkek ise işi iyi gitmiyorsa ilişkisine konsantre olamıyor...

* Sevişmek için kadınların bir nedene ihtiyacı var, erkeklerin ise sadece bir ortama...

* Kadınlar sevdikleri erkekle seks yapmaya doyamıyor... Erkeklerse seks yapmaya doyamıyor...


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #120
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
T.C. ANAYASASI'NDA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ İLKESİ




Avrupa Birliği Antlaşmalarında, Yönergelerinde ve
Avrupa Komisyonu Tavsiye Kararlarında Kadın-Erkek Eşitliği


Avrupa'da ekonomik bütünleşme amacıyla kurulmuş olan (bugünkü adıyla) Avrupa Birliği'nde başından beri çalışma yaşamında kadın erkek eşitliği ortak bir politika olarak benimsenmiş ve geliştirilmiştir.

Başlangıçta 9 Mayıs 1950 tarihli "Schuman Bildirgesi"yle yola çıkan Almanya ve Fransa, Avrupa'da ekonomik bütünlüşmeyi gerçekleştirmek amacıyla İtalya ve Benelüks Devletlerinin de katılmasıyla Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu kurdular (1951). Bunu 25 Mart 1957 tarihinde Roma Antlaşmasıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) kurulması izledi. İşte AET'nin kurulmasıyla başlayan ve bugün Avrupa Birliği'nde egemen olan temel ilkelerden biri kadın erkek eşitliğinin sağlanmasıdır. AET Antlaşmasının 119.maddesiyle "eşit işe eşit ücret" ilkesinin tanınmasında olduğu gibi, somut olarak çalışma yaşamında eşitlikçi anlayışa 1992 tarihli Maastricht ve 1997 tarihli Amsterdam Antlaşmalarında da yer verilmiştir.

Zaman içinde antlaşma hükümleri doğrultusunda, "her iki cinse eşit davranma ilkesi" ve "fırsat eşitliği ilkesi" çerçevesinde kadının çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla Yönergeler çıkarılmış ve Avrupa Konseyi'nin Tavsiye kararlarında bu konuya özenle değinilmiştir. Birliğin Adalet Divanı'nın eşitlik konusunda verdiği kararlar da yol gösterici niteliktedir.

Avrupa Komisyonu 70'li yılların başından beri gerek geliştirilen eşit davranma ve fırsat eşitliği ilkeleri önerileriyle, gerek toplumsal duyarlılığın artırılmasını amaçlayan kampanyalarla, gerekse bu girişimlerin finansmanına katkıda bulunarak ve projelere destek vererek kadın erkek eşitliğinin sağlanması politikasını güçlendirmektedir. Bu amaca uygun hukuki düzenlemeler açısından çok önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Çıkarılan çok sayıda Yönerge, bakış açılarında ve davranışlarda değişimin gerçekleşmesi için gerek duyulan bir mevzuatın temelini oluşturacak noktaya gelmiştir. Ama yine de gerçek bir fırsat eşitliği için antlaşmalara hüküm koymak, Yönergeler çıkarmak, hatta üye devletlerin bunları iç hukuklarına uyarlamaları da yeterli olmamaktadır. Avrupa Birliği üyesi devletlerde de çoğu kez vatandaşların hukuk normlarıyla kendilerine tanınmış hakların bilincinde olmadıkları veya bu haklardan yararlanabilmek için gerekli mekanizmaları kullanmadıkları görülmektedir. Bu nedenle özellikle avukatların etkin çalışmalarına, AB mevzuatının uygulanmasının kolaylaştırılmasına öncelik verilmek istenmektedir. 1999 yılı Mart ayında Avrupa Birliği Kadın Hukukçular Derneği, Birliğe üye veya aday ülkelerde kadınların hakları konusunda bilgilendirilmelerine ve haklarını kullanabilmelerine destek oluşturmak amacıyla Avrupa Komisyonu'nun maddi katkısıyla kurulmuştur.

Avrupa Komisyonunca fırsat eşitliği konusunda yapılan açıklamada:
"Fırsat eşitliği kavramı, kadınların katkılarına da erkeklerinki kadar değer veren ve de mesleki ve ailevi görevler arasındaki dengeyi gözeten bir toplumsal yeniden yapılanmanın anahtarıdır. Fırsat eşitliği, kadınların ve erkeklerin insanlık onuruna saygılı ve her iki cinsin de yönetimde ve karar mekanizmalarında aynı derecede temsil edildiği bir kültürü teşvik etmektedir" denilmektedir.

AB Antlaşmalarında Kadın Erkek Eşitliğine İlişkin Kurallar:
Avrupa Birliği'nin kuruluşunda kadın erkek için eşit işe eşit ücret ilkesinin kabulüyle başlayan eşitlik politikası, daha sonra işe girmede, iş koşullarında, sosyal güvenlik gibi konularda hiç kimseye cinsiyeti nedeniyle doğrudan veya dolaylı ayrımcılık yapılmaması amacıyla giderek eşit davranma ilkesinin ve fırsat eşitliği ilkesinin kabulüyle geliştirilmiştir.

Avrupa Ekonomik Topluluğunun kurulmasına ilişkin 1957 tarihli Roma Antlaşmasının doğrudan uygulanan hükümleri arasında yer alan 119. maddesi hükmünde : "aynı iş için kadın-erkek işçiler arasında ücret eşitliği ilkesi her üye devlet tarafından ilk devre içinde (1.1.1958 - 31.12.1961) sağlanacaktır" denilmektedir.

1992 Maastricht Antlaşmasında ve antlaşmaya ekli Sosyal Şart'ta, Roma antlaşmasının 119. maddesinde düzenlenen eşit işe eşit ücret ilkesinin bir kez daha vurgulanmış olduğunu görüyoruz. Ayrıca Sosyal Şart'ın 2. maddesinde : Avrupa Topluluğunun kadın erkek eşitliği alanında üye devletlerde alınan önlemleri destekleyeceği ve geliştireceği belirtilmiştir.

6. maddede ise; kadınların işe girmede ve ilerlemede karşılaşacakları engellerin kaldırılması için önlem alınması gerektiği, bu gibi düzenlemelerin imtiyaz ya da ayrımcılık sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bilindiği gibi, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin 4. maddesinde de benzer bir hüküm vardır. Sözkonusu hükme göre, kadın erkek eşitliğini olgusal olarak sağlamak ve hızlandırmak için Sözleşme'ye taraf devletler geçici ve özel önlemler alabilirler.

1997 tarihli Amsterdam Antlaşmasının 2, 3, 13 ve 141. maddelerinde kadın erkek eşitliği konusunda somut olarak yaşama geçirilebilen hükümlere yer verilmiştir. Kadınlar ve erkeklere eşit davranma ilkesinin yaşama geçirilebilmesi için fırsat eşitliğinin tanınması gerektiği kuralı getirilmiştir. Amsterdam antlaşması ile Konsey'e cinsiyete dayalı ayrımcılığın kaldırılması için etkin kararlar alma yetkisi de tanınmıştır. Ayrıca Avrupa Birliği politikalarını oluşturan her alanda, kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.

Kadın Erkek Eşitliğine İlişkin AB Yönergeleri
Avrupa Birliği Yönergeleri, içeriği ve sonuçları bakımından yöneldiği üye devletleri hukuken bağlayıcı düzenlemelerdir, ancak prensip olarak doğrudan uygulanmazlar. Avrupa Birliğine üye devletlerin, yönergeleri kabul edip etmeme, ya da uygulamaya koyup koymama bakımından bir takdir yetkileri yoktur. Üye ülkeler, yönergelerde belirtilen süre içinde söz konusu yönergede belirlenen ilkeleri kendi iç hukukuna geçirmekle yükümlüdürler. Ulusal organlar, yönergede belirtilen hedeflere ulaşabilmek için, iç hukuk düzenlemelerinin türünü belirlemekte özgür kılınmışlardır. Eğer Yönergelerde belirtilen konu bir yasa ile düzenlenmesi gerekiyorsa yasa çıkartılması veya yeterli ise Bakanlar Kurulu kararı ile ya da sair şekilde yapılabilir. Yönergeler, prensip olarak doğrudan uygulanmamakla beraber, belirlenen süre içinde iç hukuka geçirilmemişse, Adalet Divanı kararlarında da belirtildiği gibi doğrudan uygulanabileceği kabul edilmektedir. Örneğin, Divan'ın Defrenne davasında verdiği 8.4.1976 tarihli kararında, Roma antlaşmasının 119. maddesinin eşit işe eşit ücret ilkesini düzenleyen 1. fıkrası doğrudan uygulanabilir nitelikte olduğu kabul edilmiştir. Divan'ın bir başka kararında da "bireylerin ulusal mahkemeler önünde görülen davalarda yönerge hükümlerini ileri sürebileceklerine" hükmedilmiştir.

Yönergelerden örnekler verecek olursak;

* Kadın erkek eşitliği konusundaki 1975 tarihli Yönerge'de: Roma antlaşmasının 119. maddesine atıfta bulunularak eşit veya eş değerde işe eşit ücret uygulamasında cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmaması öngörülmüştür. Yönergede yer alan kararların iki yıl içinde üye ülkelerce kendi iç hukuklarına geçirmeleri gerektiği belirtilmiştir.

* 1976 tarihli ikinci Yönerge, eşitlik yönergesi olarak anılmaktadır. İşe alınmada, mesleki eğitim ve ilerlemede ve çalışma koşullarında kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yöneliktir. Yönerge'de, hiç kimsenin doğrudan veya dolaylı olarak, cinsiyeti, özellikle medeni hali ve ailevi durumu nedeniyle mağdur edilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Konsey'in eşit davranma ilkesi olarak adlandırdığı bu ilke başlıca işe alınmada, mesleki eğitim ve ilerlemede ve çalışma koşulları açısından üye devletlerce yaşama geçirileceği öngörülmüştür.

İşe alınmada ayrımcılığa bir örnek verecek olursak; eleman aranıyor ilânında eğer "30 yaşını doldurmuş, askerlikle ilişkisi olmayan hukuk mezunu alınacaktır" denilmişse, bu ilanda ayrımcılık olduğunda kuşku yoktur. Söz konusu yönerge açısından, eşitliğin sağlanması için ilânda "30 yaşını doldurmuş, erkeklerde askerlikle ilişkisi olmayan hukuk mezunları alınacaktır" denilmesi gerekmektedir.

Yönerge'nin işe alınmada cinsiyete dayalı ayrımcılık yasağına ilişkin maddesine uyum sağlamak üzere örneğin, Alman Hukukunda Medeni Kanun (BGB) 611. Paragrafında "ayrımcılık yapılması halinde tazminat yükümü" getirilmiştir. Cinsiyete dayalı ayrımcılık nedeniyle işe alınmayan kişi işverenden, işe alınmak için yaptığı bütün zararlarının ve eğer başka bir işi reddetmişse bundan doğan zararının da tazminini isteyebilecektir; buna "güven zararının tazmini" denilmektedir.

Kadın ile erkek arasındaki biyolojik farklılık nedeniyle doğum öncesi ve sonrası izin hakkı açısından eşit davranma ilkesine istisna getirilmesi doğal olarak ayrımcılık şeklinde nitelendirilemez. Bu konuda, yine Almanya'dan bir örnek verecek olursak; 1985 tarihli bir yasa ile "zorunlu doğum iznini sadece annenin alabileceği, ancak doğum izni sonrası, annenin veya babanın -bakım izni-Erziehungsurlaub- alabileceği kuralına yer verilmiştir. Söz konusu kanuna göre, bu izin çocuğun 24. ayını doldurmasına kadar devam eder. Geçtiğimiz hafta içinde Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünce hazırlanmış olan benzer bir yasa Tasarısı Bakanlar Kuruluna sunulmuştur. Bu Tasarıya göre erkekler de isterlerse eşinin doğumundan sonra altı ay ücretsiz izin kullanabileceklerdir.

* 1997 tarihli Yönerge, cinsiyete dayalı ayrımcılığın varlığı halinde buna kaine olan olayları ileri sürdüğünde ispat külfetinin yer değiştirmesine ilişkindir. Ayrımcılığa uğrayan kişi yargıya başvurduğu zaman ispat külfetinden kurtulması, ispat güçlüğüne düşmemesi amaçlanmıştır. Yönergede, üye ülkelerin iç hukuklarında 1.1.2001 tarihine kadar bu konuda düzenleme yapmaları ve Komisyon'a bilgi vermeleri öngörülmüştür. İspat külfetinin yer değiştirmesine ilişkin olan bu Yönerge ile kadınların uğradıkları ayrımcılığın telafisi yoluna gidilmesi amaçlanmıştır. Örneğin, Kadın Hakları Komisyonumuz, Türk Medeni Kanun Tasarısının "Paylaşmalı Mal Ayrılığı" rejimine ilişkin 249. maddesinde yer alan "… bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş eşin, katkısı oranında hakkaniyete uygun bir bir bedel ödenmesini istemesi.." hükmünde ispat yükünün yer değiştirmesini önermiş ve ".. böyle bir katkının olmadığının ispatı istemde bulunulana aittir" cümlesinin eklenmesini istemiştir. Genellikle aile içinde emeği ya da diğer katkıları gözardı edilenler kadınlar olduğu dikkate alındığında, ispat yükünün istemde bulunana ait olması, onun mağduriyetini daha da artıracaktır. İşte sözkonusu Yönergede amaçlanan da bu gibi mağduriyetlerin önlenmesidir.

Avrupa Birliğinde, sosyal güvenlik sistemlerinde cinsiyet ayrımcılığının kaldırılması amacıyla kabul edilen diğer Yönergeler ve ayrıca Avrupa Komisyonu'nca fırsat eşitliğinin sağlanması için yapılan dörder yıllık faaliyet programlarının sonuçlarının yayınlanması, Adalet Divanının yol gösterici kararları eşitlik politikalarının sürdürülmesi açısından itici güç oluşturmaktadır.

Özetleyecek olursak, hem başlangıçta sadece ekonomik bütünleşme amacıyla kurulmuş olan Avrupa Ekonomik Topluluğunda ve hem de giderek demokratikleşmeyi de temel amaç edinen ve her üye devletin Kopenhag siyasi kriterlerini benimsemesini ön koşul olarak kabul eden Avrupa Birliğinde kadın erkek eşitliğinin sağlanmasının öncelikli bir yeri olmuştur. Eşit işe eşit ücret ilkesinin uygulanması amacıyla başlayan eşitlik politikası giderek eşit davranma ilkesinin yerleştirilmesine ve fırsat eşitliğinin sağlanmasına dönüşmüş, işyerinde cinsel tacizin "cinsiyete dayalı ayrımcılık" olduğu Yönerge ile kabul edilmiş ve günümüzde yaşamın her alanında ayrımcılığın kaldırılması amacıyla yeni bir Yönerge hazırlığına girişilmiştir.

Görüldüğü gibi, Avrupa Birliği politikaları arasında öncelikli bir yeri olan "kadın erkek eşitliği" başlangıçta sadece çalışma yaşamı ile sınırlı olarak ele alınmış iken, özellikle Amsterdam antlaşması doğrultusunda son yıllarda yaşamın her alanında dikkate alınmakta ve yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Avrupa Komisyonu kararlarında da, kadın ve erkek için fırsat eşitliğinin Avrupa Birliği politikaları içinde önemli bir gündem maddesi oluşturduğu, eşit fırsatların yaşamın her alanına ve karar mekanizmalarına entegre edilmesinin (mainstreaming) çok yönlü olumlu etkisi olacağı belirtilmiştir.

Ayrıca, kadına yönelik şiddetin ve iş yerinde cinsel tacizin önlenmesi konusunda Yönerge hazırlığı sürmektedir. Avrupa Birliği Kadın Hukukçuları Derneğinin (EWLA) (EWLA) 17-20 Mart 2000 tarihlerinde Berlin'de yapılan Kuruluş Kongresinde, kadına yönelik şiddetin bir insan hakları ihlali olduğu ve bu konuda yönerge çıkarılmasının önemli bir adım olacağı bir kez daha vurgulanmıştır. Şiddetin önlenmesi açısından yapılacak çalışmalara, projelere destek oluşturan Daphne programı Avrupa Birliğine üye ülkeler yanında aday ülkelerde de etkin bir şekilde kullanılmaktadır (32000D0293 Decision No 293/2000/EC of the European Parliament and of the Council of 24 January 2000 adopting a programme of Community action - the Daphne programme "2000 to 2003" on preventive measures to fight violence against children, young persons and women Official Journal L 034 , 09/02/2000 p. 0001 - 0005).

24.1.2000 tarihinde Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından Daphne Programının kabulü, Avrupa düzeyinde kadına yönelik şiddeti önleme konusunda atılmış olan somut bir adımdır. Daphne Programı kapsamında "şiddet" en geniş anlamıyla yorumlanmıştır. Buna göre; cinsel taciz, tecavüz, aile içi şiddet, ticari sömürü, kadın ticareti, işyerinde, eğitim kurumlarında tehdit ve sindirme amaçlı konuşmalar, baskılar ve bu gibi davranışlar "cinsiyete dayalı şiddet" olarak kabul edilmiştir. Avrupa Komisyonunun önerisi üzerine dört yıllık bir Topluluk Programı haline dönüştürülen (1.1.2000 - 31.12.2003) Daphne programına ayrılan bütçe 20 Milyon Euro'dur. Daphne aday ülkelerin projelerine de açılmıştır. Ancak, Türkiye henüz katılım payını yatırmadığı için bu programdan yararlanamamaktadır. Diğer AB ülkelerinin projelerine partner olarak katılabilmesi mümkündür. Yeni projeler için başvuru süresi 10 Şubat 2003 de sona erecektir.

Avrupa Birliğine üye devletlerin birçoğunda aile içi şiddetin önlenmesi ve şiddet uygulayanın cezalandırılması için çıkarılmış özel bir yasa yoktur. Bu bakımdan Türkiye'de Ailenin Korunmasına Dair 4320 sayılı Kanunun çıkarılmış olması önemli bir gelişmedir.

AB'ne giriş sürecinde kadın erkek eşitliğine uyum sağlanması için, Cumhuriyetin kuruluşunda görülen kararlı, istekli ve bilinçli eşitlik anlayışının günümüzde de aynı kararlılıkla sürdürülmesi gerekmektedir.

Atatürk ve devrimci arkadaşları, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile ülkede çağdaş uygar bir toplum düzeni ve demokratik bir hukuk devleti yaratmayı amaçlamışlar ve bunun da ancak kadın erkek birlikte elele gerçekleştirebileceği düşüncesiyle, eğitim başta olmak üzere her alanda eşit haklar tanıyan yasaların çıkarılmasına ve bunların yaşama geçirilmesine özen göstermişlerdir. Ama daha sonraki yıllarda kadın erkek eşitliği açısından aynı anlayış ve kararlılığın devam ettiğini söyleyebilmek ne yazıkki mümkün değildir. Ancak özellikle 1970'lerden sonra uluslararası alanda eşitlik politikalarında yaşanan gelişmelere paralel olarak ülkemizde de önemli adımlar atılmaya başlanmıştır. Örneğin, kadın sorununun bir demokrasi sorunu olduğu kabul edilmiş ve kadının statüsünün yükseltilmesi açısından önemli çalışmalar yapılmıştır. Yapılmış olan bu çalışmalar Avrupa Birliği eşitlik politikasıyla uyum sağlamaktadır.

Aslında Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmalarının başlatılması açısından, Türkiye'nin en hazırlıklı olduğu konuların başında kadın erkek eşitliği konusu gelmektedir. Çünkü, özellikle 1990'lı yılların başından itibaren bir yandan Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü tarafından kadın sorunları ele alınmış, Anayasamızın eşitlik ilkesi ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan taahhütler gözönünde tutularak çözüm önerileri getirilmiş; ve Ülke Raporları hazırlanmıştır. Bütün bu çalışmalar "Kadın Kuruluşları" ile elele yürütülmüş, böylece geniş kitlelerin de desteğini almıştır. Öte yandan, TBMM'de Kadın Erkek Eşitliğinin Araştırılması için kurulan Komisyon'un Raporunda, İnsan Hakları Üst Kurulunun Raporunda, Devlet Planlama Teşkilatının Beş Yıllık Kalkınma Planlarında, kadın sorunlarına çözüm önerileri getirilmiştir. Bu raporlarda değinilen çözüm önerilerine uygun hareket edilmesi, esas itibariyle Avrupa Birliğine uyum sürecinde yapılacak çalışmalarla paralellik göstermektedir.

Oysa, AB'ye uyum sürecinde "kadın erkek eşitliği açısından" Ulusal Programda kısa vadede yapılması taahhüt edilen:

1. Anayasa'nın 10. maddesi değişikliği, bildiğiniz gibi Anayasa 41. maddesinde sadece "ailede eşler arası eşitlik" ile geçiştirilmiştir;

2. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün Teşkilat Yasası çıkarılmamıştır;

3. Medeni Kanunun mal rejimleri bölümünde yer verilen yasal mal rejimi ise mevcut evlilikleri "evlenme tarihinden itibaren" kapsamamış, Kanun yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan evlilikler "eksik" bir eşit paylaşımla karşı karşıya bırakılmıştır.

Av.Nazan Moroğlu
İstanbul Barosu
Kadın Hakları Komisyonu Başkanı

Not: Yukarıdaki yazı İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu'nun KSSGM İle Birlikte düzenlediği "Avrupa Birliğine Giriş Sürecinde T.C. Anayasası ve Kadın Erkek Eşitliği" konulu Panelde yapılan konuşma metnidir. KSSGM yayını olarak aynı adlı kitapta yer almaktadır.

Benzer Konular

21 Haziran 2018 / Ziyaretçi Cevaplanmış
11 Şubat 2018 / Misafir Cevaplanmış
24 Ağustos 2012 / Misafir Sağlıklı Yaşam