Arama

Dini Şiirler / İlahiler - Sayfa 22

Güncelleme: 6 Ağustos 2020 Gösterim: 373.494 Cevap: 528
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
6 Temmuz 2006       Mesaj #211
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye
Uploading.com - The best file hosting service! - 22.wmv - (free bas--->verilen şifreyi kutucuğa gir--> start download saniye geri saydıktan sonra indir)

Sponsorlu Bağlantılar
Uploading.com - The best file hosting service! - 22.wmv -


(alıntı)
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
6 Temmuz 2006       Mesaj #212
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Hocam

Sponsorlu Bağlantılar


Kapattın gözünü açtın ağzını
Dediğini kendin duydun mu hocam
Dehşetle dinledim bütün va’zını
Bu dediklerine uydun mu hocam?

Kürsüde oturdun, kasılıp durdun
Nefsine zulmetmiş birini gördün
Bütün suçlarını yüzüne vurdun
Taşı gediğine koydun mu hocam?

Zavallı gafletten asi kul oldu
İş sana kalmışsa yandı kül oldu
Gösterdiğin hedef çıkmaz yol oldu
Milleti imandan soydun mu hocam?

Halimiz çok bozuk feci söyledin
Kolayı terkettin, güç’ü söyledin
Ateşle korkuttun, acı söyledin
Kendini kurtulmuş saydın mı hocam?

Bir çoğu pişmandır akıyor yaşı.
Diyorsun çoğunun haramdır aşı
Sallayarak beşi aldın maaşı
Söyle helalinden doydun mu hocam?

Uyarmak değil mi senin vazifen?
Parayla ölüye biçersin kefen
Her yaptığın işte vardır tarifen
Bedava bir nikah kıydın mı hocam?

Mikdat der geniştir Hakkın rahmeti
Affeder herkesi var merhameti
Bu yolda ettin mi, cahtı zahmeti
Bu dini hakkıyla yaydın mı hocam?

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #213
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sevgili Peygamberim



Sevgin ile seni andım,
Sevdim seni Peygamberim.
Seni andım, aydınlandım,
Sevdim seni Peygamberim.

Çağırarak kutlu ize,
Önder örnek oldun bize,
Sevgileri dize dize,
Sevdim seni Peygamberim.

Yüreğimde kutlu sözün,
Nurlar saçar o gül yüzün,
Geceleyin ve gündüzün,
Sevdim seni Peygamberim.

O anlattı İslâm nedir,
İlim, ahlâk, insan nedir,
Adın her an dilimdedir,
Sevdim seni Peygamberim.

Son peygamber, kutlu insan,
Dost ve düşman ona hayran,
Odur derde ilaç, derman,
Sevdim seni Peygamberim.

Rıfkı Kaymaz
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
11 Temmuz 2006       Mesaj #214
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye
wwwantolojicom4085618630bo

Haritanın, en beyaz noktasına, kan, düştü
Kırıldı, kırıldı adaletin kılıcı; kalkan, düştü,
Mahkumlar yargılıyor; hakimler, mahkum şimdi,
hakların temeline sanki bir volkan, bir volkan, düştü,
Firakınla, kavrulur çölde, kum, taneleri
Ahuların içinde sevdan, akkor gibidir,
Erdemin, bereketin, doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın, toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında, yürürsün bulutların,
Sensiz, yükü zehirdir, en, güzel, imbatların,
Devlerin, esrarını, aynalara sorsaydım,
çözülürdü, zihnimde buzlanmış düşünceler,
Okşadığın,
bir parça kumaş,
bir parça kumaş da ben, ben olsaydım…
Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gölgesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından
Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de, bir düş de ben, ben olsaydım,
Şehirler, kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; sanki asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki,
dertleri aşmaya umman, umman düştü,
Ayrılığın,
bağrımda büyüyen, bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz, doğrular eğri, beyaz bile karadır,
Sesini duymayanlar, girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin,
Şaşkınlığa açılır,
açılır gözleri, açılır görmeyenin,
Saatlerin ardında, hep, kendimi aradım
Bir, melal zincirine, takıldı, parmaklarım
Yeryüzünde,
seni bir görmüş,
bir görmüş de ben,
ben olsaydım..
Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin
Yağmur, bir gün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş, bir gülmüş de ben, ben olsaydım,
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar, üryan düştü
Toplumun gündemine, koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye,
dengeye ziyan düştü,
Islaklığı, sanadır, ahımın, efganımın
İçimde, hicranınla, tutuşuyor nağmeler,
Sendendir,
sendendir eskimeyen cevheri efkarımın,
Nazarın,
ok misali, karanlıkları deler,
Bu değirmen seninle dönüyor;
ahenk senin
renkleri birbirinden ayıran mihenk,
mihenk, senin,
Bir, hüzün ülkesine, gömülüp kaldı adım,
Kapanıyor,
kapanıyor yüzüme aralanan kapılar,
Sana hicret eden bir Kureyş,
bir Kureyş de ben, ben, olsaydım,
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefesinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş,
bir dirhem gümüş de ben, ben olsaydım,
Kardeşler arasına, heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın,
İnsanlık bahçemize sensizlikte hazan,
hazan düştü,
Yağmur,
Yağmur seni bekleyen bir taş da ben, ben olsaydım
Çölde, seni özleyen, bir kuş da, ben, olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım,
Sana, sana sırılsıklam bir bakış da, ben, olsaydım
Uğrunda, koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen, süzülen bir yaş da, ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da, ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de, ben olsaydım,
Yeryüzünde, seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım,
Sana hicret eden bir Kureyş de, ben, ben olsaydım,
Damar damar,
damar damar seninle, hep seninle, dolsaydım
Batılı yıkmak için,
kuşandığın kılıcın kabzasında, bir dirhem gümüş,
bir, dirhem gümüş de ben,
ben olsaydım, ben olsaydım …
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #215
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TEFEKKÜR
Alem içinde Adem,
Adem içinde Alem,
Ne mükemmel bir nizam,
Anlayabilse Adem !..
**
Tavuk mu yumurtadan,yumurta mı tavuktan?,
Çekirdek mi ağaçtan,ağaç mı çekirdekten?,
Nasıl yarar toprağı yumuşacık başaklar,
Bunca canlı mahlukat nasıl çıkar topraktan?
**
Bakıyorsun bir tohum ,koca ağaç oluyor,
Yemyeşil yaprakları kalbe huzur veriyor,
Çamur yiyor,sana meyve veriyor,
Ağzına layık , gel,kopar da ye diyor
**
Elma,armut,şeftali, nar,
Daha sayamadığım yüzlercesi ,binlercesi var..
Birbirinden lezzetli,sanki şeker ,bal,
Bunları bize,o ağaç mı veriyor ?
**
Maddenin en küçük parçası Atom,
Güneş sistemine bak ,aynı ona benziyor,
Ortada bir çekirdek,etrafında pervaneler…
Acep bize ne anlatmak istiyor ?..
**
Minicik mikrop mu güçlü,
yoksa sen mi güçlüsün ?,
koskoca insanı nasıl yere seriyor?,
**
Beden mi Ruh’a,yar,
Ruh’mu bedene dar?,
Yoksa tüm kainatı bir ,yaratan,yöneten mi var?
Aklım beynime sığmaz,sorular..,ah sorular...

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
22 Temmuz 2006       Mesaj #216
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Adım adım o zirveye gidersin..
Bir de o zirveden, düşmesi vardır
Nefes, nefes son durağa gelirsin
Bir de o durakta, inmesi vardır.
Burası son durak denildiğinde
Geriye dönüp de, bakması vardır..

Ana karnında yolculuk başlıyor
Dokuz ay, on günde neler oluyor
Rabbi'ne dönünce hesabı vardır
Çocuktu, okuldu, gençlikti derken
El bebek, gül bebek yıllar geçerken
Ömrunce yazılan, defteri vardır..

Alnını secdeye koydun, koymadın
Verilen ömrünü nasıl harcadın
Rabbi'ni, nebini bildin, bilmedin
Hayat sınavını verdin, vermedin
Hakk'ın huzuruna ne yüzle geldin
İnceden, inceye hesabı vardır..

Desem ki, yolculuğa hazır mısın?
Hesaba çekilmeye razı mısın?
Yoksa bu dünyada, kalıcı mısın?
Elinde mi, hesaba çekilmemek ?
Sorguya, suale var mı direnmek?
Bu yolun sonunda, yanmak da vardır.
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
23 Temmuz 2006       Mesaj #217
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye
UHUD
Günlerden cuma...
Uhut'a gelenler var.
Medine yolu toz duman...
Uhut'a gelenler var.
Bir dağılsa da şu hava,
Görsek Medine-i Münevvere'den Uhut'a gelenleri.
Bir görsek Allah Rasulü'nü
Ve eroğlu erleri...
Bakın göründüler işte;
Atının üzerinde evrenin efendisi!
Cihanın gözbebeği!
Uhut'un sevgilisi!
Sağında ve solunda ashab-ı güzin
Önündeyse iki üveyk yürüyor;
Biri Sad bin Muaz,
Diğeri Sad bin Übade.
Allah'ım bu ne edep
Atlarının bile başı yerde...
Bakın şu iki gence!
İkisi de onbeşinde...
Şu kısa boylu olanı Rafi' bin Hadic!
Parmaklarının ucuna basıyor ki
Boyu uzun görünsün!
İyi ok attığı söylenince
İzin veriyor efendimiz.
Diğer gençse Semüre bin Cündüp...
Ağlayarak peygamberinin yanına gidiyor.
Ya rasulallah! diyor,
Rafi'ye izin verdiniz. Bana niye izin yok?
Ben rafi'yi güreşte yeniyorum.
Efendimiz tebessüm buyuruyorlar.
Ve bu iki ana kuzusuna güreş tutturuyorlar.
Semüre Rafi'yi yenince güreşte,
Fahr-i kainat ona da izin veriyor.
Günlerden cumartesi...
Uhud'a gelenler var.
İşte Ayneyn Tepesi-Okçular Tepesi-
Başlarında Abdullah bin Cübeyr
Sultanı dinliyorlar.
Düşmanı yendiğimzi görsenizde
Size haber vermedikçe, adam göndermedikçe
Yerlerinizden ASLA ayrılmayın!
Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahi
Ben size adam göndermedikçe
Yerlerinizden asla ayrılmayın!
İki ordu da hazır...
İki ordu da harp nizamında...
Ve Uhud'un kalp atışları dışında yeryüzü nefes bile almıyor!
Sessizliği bozan Kureyş'in Sancaktarı'dır.
Söylediği her söz küfür kokulu...
Benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar!
Bu bir meydan okumadır.
Cevapsa bir çift ayak sesi...
Gözler Uhud toprağında yürüyen bu ayaklarda...
Kime ait bu adımlar ki bastığı toprak 'ALLAH' diyor!
Ve Esedullah namıyla Hz. Ali(R.A.) yürüyor.
Birkaç saniye, bir tek hamle...
ALLAH'ın(C.C.) Arslanı dimdik ayakta
Kureyş'in sancağı ise yerde...
Ardından bir başkası yükseltiyor sancağı
Ama bilmiyor ki bu defa kim var Uhud meydanında
Gökyüzünde yıldırımlar
Yeryüzünde Hamza var.
Asıl şimdi başladı Uhud'un türküsü.
Tam üç katı düşmanla Peygamber(A.S.M) ordusu
Göz göze ve diş dişe.
Uhud'da yiğitler var.
İşte: Ebu Lücane...
Kılıcın üzerinde bir yazı
Korkaklıkta ar
İlerlemekte şeref var!
İşte: Musab bin Umeyr...
Zırhını giyinince
Nasılda Peygamber'e(A.S.M.) benziyor.
Ve döne döne savaşan Hz. Hamza...
Ben Allah'ın(C.C.) Arslanı'yım diyor!
Ebu Katade'ye bakın.
Bakın bir ok fırlıyor müşrik yayından
Bir havayı yara yara geliyor.
Hedefte Rasulullah(A.S.M.) var.
İşte: Ebu Katade...
Okun Fahr-i Kainat'a(A.S.M) doğru gittiğini görünce
ALLAH'ı(C.C.) andı önce
Ve uzattı başını!
Ok Katade'nin gözüne saplandı.
Uhud'da yiğitler var...
Şirk ordusunu bozguna uğratan...
Ömer bin Hattab'a bakın
Gözleri çakmak çakmak...
Ama telaş var yüzünde Hz. Ömer'in(R.A.)
Bu ne hal ey Ömer...
Düşman hüsran yaşarken
Zafer kaznılmışken
Bu ne hal ey koca Ömer!
Niçin okçular tepesine bakıyorsun?
Neler oluyor orda?
Niye iniyor okçular Ayneyn Tepesi'nden?
Allah Rasulü(A.S.M) haber vermeden niye iniyorlar?
Ey Abdullah bin Cübeyr!
Durdursana okçuları!
Durun, Allah(C.C.) aşkına durun!
Arkanızdan düşman geliyor, inmeyin yerinizden.
Sahabe sendeliyor inmeyin yerinizden.
Kainat yalvarıyor inmeyin!
Sultanlar Sultanı'nı(A.S.M) incitecekler, inmeyin!

Peygamber(A.S.M) ordusu iki ateş arasında...
Efendimizin(A.S.M) etrafında on beş sahabe...
Bakın, mübarek elleri Rasulullah'ın(A.S.M.)
Yüzüne kapanıyor!
Kainatın affı için semaya kalkan eller
Şimdi kan içinde!
Yetiş Ey Ebu Ubeyde!
Nur saçan yüz kan içinde!

Zaman donuyor sanki,
Ve dudaklarının arasından birşey düşüyor.
Kıpkırmızı bir yakut gibi
Peygamberin(A.S.M.) mübarek dişi!
Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor.
Zaman donuyor sanki,
Ve gökler yırtılıyor!
Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor!
Kimse Uhud'a ilişmesin.
Çünkü bir ses geliyor altı yerden!
Muhammed'in(A.S.M.) dişi yere düşmesin!
Ve Cibril-i Emin yaratıldığı günden beri,
En hızlı inişiyle iniyor!
Çünkü altı yönden bir ses geliyor!
Yere düşmesin Muhammed'in(A.S.M.) dişi!

Kara bulutlar çöktü Uhud'a!
Bir ses ortalığı velveleye verdi:
Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!
Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!
'Eğer O(A.S.M.) öldürüldüyse ben niye yaşıyorum! '
Diyen Enes bin Nad atıdı küfrün alevleri arasına!
Artık yaşlı gözler Sevgili'yi(A.S.M.) arıyor.
Kab bin Malik Hz. sesi duyuldu:
'Rasuluh(A.S.M) yaşıyor,
Allah(C.C.) 'ın Rasulü(A.S.M.) yaşıyor,
Onu(A.S.M.) miğferinin arasından ışıl ışıl parlayan gözlerinden tanıdım.
Habibullah(A.S.M.) yaşıyor.
Onu(A.S.M.) şefkat dolu gözlerinden tanıdım.'

Ashab-ı Güzin'in sevincine bir bakın!
Uhud'un sevincine bir bakın!
Hz.Hamza duydu ya bu yeter!
Rasulullah(A.S.M.) yaşıyor ya bu yeter!
Yine daldı Hamza Kureyş'in dalgalarına!
Ama savaşırken bir ara sendeledi Hamza.
Ve boşlukta bir mızrak belirdi.
Ey Hamza! Uhud'u her anışımızda kaç mü'min girmek ister mızrakla senin arana?
Kaç mü'min keşke ben öleydim, keşke mızrak benim sineme saplansaydı der?
Ama Şehidlerin Seyyidi sensin!
Şehidlerin Efendisi sensin!
Uhud'da şehidler var...
Şehidlerin Seyyidi Hamza var Uhud'da!
Rasul-i Zişan'ın(A.S.M.) gözlerinden boşalan yaş,
Hamza'yı yıkar gibiydi!
Fahr-i Kainat(A.S.M.) hiç bu kadar elem duymamıştı!
Hiç bu kadar üzülmemişti!
Ve amcasına hiç böyle seslenmemişti:
'Ey Rasulullah'ın(A.S.M) amcası Hamza;
Ey Allah(C.C.) 'ın ve Rasulü'nün(A.S.M) Arslanı Hamza;
Ey hayırlar işleyen Hamza;
Ey Rasulullah'a(A.S.M) koruyucu olan Hamza;
Allah(C.C.) sana rahmet etsin!
Eğer senden sonra yas tutmak gerekseydi;
Sevinmeyi bırakıp sana yas tutardım! '
Ve bir ayet yankılanıyor Ahzab dağında:
(Bismillahirrahmanirrahim-Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!)
'Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki,
Onlar Allah(C.C.) 'a verdikleri sözde sadakat gösterdiler.
Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar
çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi.
Kimisi de şehid olmayı bekliyor.
Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.'
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Ağustos 2006       Mesaj #218
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Yâ Rab, canda buldum, bin bir adını;
Duydum, damar damar zikrin tadını!..
Her nefes kızaran ömrün odunu;
Bir gül ocağında, nâr eyledin Sen!..
Sevdâ kapısında söktün benimi;
Süsledin, bu eşsiz gül desenimi!..
Aslı toprak olan hâkir tenimi;
Nefhandan üfleyip, nûr eyledin Sen!..
Hakikat iksiri damladı dile;
Gönül, makam makam girdi menzile!..
Her zerrem aşk dedi, düştü bu hâle;
Sevdânın dilini, bir eyledin Sen!..
Kaynıyor içimde umut pınarı;
Ben miyim, âlemin oluş esrârı?!..
Kalbimi sis gibi saran efkârı;
Bu aşkın derdine, yâr eyledin Sen!..
Heyhât! Su misâli akıyor zaman.
Sabır tezgâhında, işlenir bu can!..
Bilmem usûl bu mu, böyle mi erkân?
Beni, bende bana, sır eyledin Sen!..
Yâ Rab, bu ne gamdır verdin Adem’e?..
Kerem et, hikmetin gelmez kaleme!..
Varlığın sığmazken cümle âleme;
Bir kulun gönlünde, yer eyledin Sen!..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Ağustos 2006       Mesaj #219
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Güneş mi doğar; hayır bu Senin gelişindir gel
Bu evreni evren, toprağı toprak kılmak Senin işindir gel
Topraklar ve dudaklar çatladı nasıl ansınlar adını
Rahmet kıl ey Sevgili bir damla su gönder gel
Kavruldu çiçekler menekşe boynun büktü binlerce yıl
Böylece Seni ve buyruğunu bekledi artık gel
Taşlar taş olmaktan bıktı toprak toprak olmaktan
Kurduğumuz bunca yapılar çöktü çökecek gör gel
Güç ne etsin soluk ne etsin Senden gelirmiş hepsi
Acı bu son soluktur bir bengisu ver gel
Güneşi gönderme bize ey Sevgili Sen doğ
Bizi ısıtamaz oldu artık başka güneşler gel
Yetmez mi bekleyişler gül tomurcuklarının
Ne bülbül ne gül kaldı gelmedi bahar gel
Güller yine tomurcuktur, izin ver açsınlar
Günlerce gül yüzün görmek için bekler gel
Seni nasıl çağırsak, bize ses ver ey
Biz bunca toplandık, bunca yürek Seni bekler gel...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Ağustos 2006       Mesaj #220
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ya Nebi! Şu halime bak!
Nasıl ki bağrı yanar, gün kızınca sahranın
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın!
Harim-i pakine can atmak istedim durdum
Gerildi karşıma yıllarca ailem, yurdum
"Tahammül et" dediler…Hangi bir zamana kadar?
Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var.
Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak
Önümde durmadı artık, ne hanuman ne ocak
Yıkıldı hepsi.. Ben aştım diyar-ı Sudan'ı
Üç ay "Tihame!" deyip çiğnedim beyabanı
Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada
Yetişmeyeydin eğer, ya Muhammed, imdada
Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin
Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin
İradem olduğu gündür senin iradene ram
Bir an için bana yollarda durmak haram
Bütün heyakili hilkatle hasbihal ettim
Leyale derdimi döktüm, cibali söylettim
Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü
Nucuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?
Azabı hecrine katlandım elli üç senedir
Sonunda alnıma çarpan bu zalim örtü nedir?
Beş-altı sineyi hicran içinde inleterek
Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek?
Demir nikaabını kaldır mezar-ı pakinden!
Bu hasta ruhumu artık kayırma hakinden!
Nedir o meşale? Nurun mu? Ya Resulallah!

Benzer Konular

2 Ekim 2006 / Misafir Din/İlahiyat
26 Ocak 2007 / Misafir Din/İlahiyat
2 Eylül 2006 / Misafir Müslümanlık/İslamiyet
1 Mart 2007 / NihLe Taslak Konular
14 Ağustos 2006 / Misafir Taslak Konular