Arama

Dini Şiirler / İlahiler - Sayfa 20

Güncelleme: 6 Ağustos 2020 Gösterim: 373.158 Cevap: 528
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
12 Haziran 2006       Mesaj #191
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Zahida! Aç gözün, sahraya bak da, ibret al!
Şu direksiz kubbe-i semaya bak da, ibret al!
Sponsorlu Bağlantılar

Görmek istersen, Cenab-ı kibriyanın kudretin,
her sabah, seher vakti, dünyaya bak da ibret al!

Padişah olsan da, derler “Er kişi niyetine”,
var, musallada yatan mevtâya bak da, ibret al!

Bir kefendir akıbet, sermaye-i beğ ve fakir,
varlığa mağrur olan, mecnun değil de, ya nedir?

KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
13 Haziran 2006       Mesaj #192
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
GERÇEK DOST
Geceymiş ben gündüz sandım,
Sponsorlu Bağlantılar
Ateş böceklerini yıldız sandım,
Bir kabus görmüşüm uyandım,
Huzura Gerçek Dost ile vardım.

Dünyayı gerçek sanıp aldandım,
Mavisi yeşilinde gaflette daldım,
Şu ömrüm bitmez ebedi sandım,
Gerçek Dosta gözümü kapadım.

Nefis verildi insana ama bir de akıl,
Nefis şımartıldı susturuldu hep akıl,
Hep nefsi dinledi, şeytana uydu kul,
Gerçek Dosta değil nefsine oldu kul.

Sensiz yapılanlar yıkıldı anlamadım,
Bütün tatların tadı kaçtı anlamadım,
Tüm güzeller çirkin oldu anlamadım,
Gerçek Dostu sağır olup duyamadım.

Her nefes de hayatı yeniden vermişsin,
Ben kördüm, bu gerçeği görememişim,
İnsan olabilmenin sırrına erememişim,
Gerçek o Dosta gerçek kul olamamışım.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Haziran 2006       Mesaj #193
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Allah Derim

Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;
Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!

Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Ebedi oluşun urbası kefen!
Kursa da boşluğa asma köprü, fen,
Allah derim, başka hiçbir şey demem!

Necip Fazıl Kısakürek
Zafercik - avatarı
Zafercik
Ziyaretçi
13 Haziran 2006       Mesaj #194
Zafercik - avatarı
Ziyaretçi
eLLErinize sağLık çok güzeL olmuş ALLAH razı olsun
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Haziran 2006       Mesaj #195
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ATEŞTE AÇAN GÜL

GÖNÜL EŞİĞİNE BOYUN EĞENDE
BAKIŞLARIN GÖZLERİME DEĞENDE
YALIN KILIÇ BİR AŞK ŞAHLANIR BENDE

GÜL ATEŞTE NASIL AÇAR EFENDİM?
KUL DEDİĞİN HER DEM NAÇAR EFENDİM

BENİ NE BEN NE AYNALAR TANIYOR
NERESİNDEN TUTSAM AKLIM KANIYOR
TOPRAK ŞERHA ŞERHA, GÖKLER YANIYOR

RÜYALARIM BİLE SOLDU EFENDİM
İNSANLIĞIM TALAN OLDU EFENDİM

BİLİRİM GÜN BATMAZ ŞEFKAT ÜLKENDE
BİR SIRLI UYKUYA DALSAM GÖLGENDE
GARİPLERİN HÜZNÜ MÜ VAR HEYBENDE?

HER NE YANA BAKSAM GURBET EFENDİM
YOLLAR TEKİN DEĞİL MEDET EFENDİM

HER GECE ÇAĞIRIR KIRK MELAL BENİ
SUSUZ KIYILARDAN ÇIKAR AL BENİ
HUZUR KOKAN BİR SEFERE SAL BENİ

KOYNUMDA VERDİĞİN FERMAN EFENDİM
YAKAMI BIRAKSIN ZAMAN EFENDİM

EY BİR ÖZGE MUHABBETİN ALİMİ
KİMSELERE ANLATAMAM HALİMİ
SEN BİLİRSİN İÇİMDEKİ ZALİMİ

CAN ÖĞÜTÜR DEĞİRMENİ EFENDİM
TUT ELİMDEN KALDIR BENİ EFENDİM....
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
14 Haziran 2006       Mesaj #196
arwen - avatarı
Ziyaretçi
YA RASULALLAH



Firkatin acısına can dayanmaz,
Bir gece geliver , Ya Rasulallah.
Tabibler yarama çare bulamaz,
Derdimin dermanı , Ya Rasulallah.

Kalplerin bağı , gönlümün huzuru,
Kaşın hilal , gözlerin çeşm-i ahu,
Yüzün güneş , rayihan gül kokusu,
Sen ayın ondördü , Ya Rasulallah.

Taş , toprak dekor canlı bir ahenksin,
Ulvi bir nasip , yegane rehbersin,
Hürmetle beklenen gül misafirsin,
Sen bahar müjdesi , Ya Rasulallah.

Ilgıt ılgıt esersin gönüllerde,
Davetin nurdur feyyaz şebnemlerde,
Sevgin büyüdü , devleşti kalplerde,
Sevgini çok görme , Ya Rasulallah.

Yoktur mislin , vücud-i mübareksin,
Gidilecek yol , en parlak çizgimsin,
Ummanlar gibi en derin fikrimsin,
Salat , selam sana , Ya Rasulallah.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Haziran 2006       Mesaj #197
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Seccaden kumlardı...
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı!

Mescit mü’min, minber mü’min...
Taşardı kubbelerden Tekbîr,
Dolardı kubbelere “âmin!”

Ve mübarek geceler, dualarımız,
Geri gelmeyen dualardı...
Geceler, ki pırıl pırıl,
Kandillerin yanardı.

Kapına gelenler, yâ Muhammed,
-Uzaktan, yakından-
Mü’min döndüler kapından!

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
İki dünyada aziz ümmet;
Muhammed ümmetiydi.

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey Resûl,
Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü’minlerin vardı...
Ve bir gün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme’nin kucağında
Abdullah’ın yetimi
Âmine’nin emaneti ağlardı.
Hatice’nin goncası,
Aişe’nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği
Göklerin resûlüydün...

Elçi geldin, elçiler gönderdin...
Ruhunu Allah’a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü” diyorlar.
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi, ey Nebî,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor;
Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe’ne siyahlar
Yakışmamıştır, yâ Muhammed
Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta;
Gurur, Kafdağı’nda derebeyi...
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği...
İyiliğin türbesine
Türbedâr oldu iyi.

Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir...
Fethedemedik, yâ Muhammed,
Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi...
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi...
Günahın kursağında
Haramların peteği!

Bayram yaptı yapanlar;
Semâve’yi boşaltıp
Sâve’yi dolduranlar...
Atını hendeklerden -bir atlayışta-
Aşırdı aşıranlar...
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman’lar!

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı...
Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun -yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Ne oldu, ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı, ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar, taşlar,
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar!

Uçsuz bucaksız çöllerde,
Yine, izler gelenlerin,
Yollar gideceklerindir.

Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir...
Örümcek ne havada,
Ne suda, ne yerdeydi;
Hakkı göremeyen
Gözlerdeydi!

Şu kuytu cinlerin mi;
Perilerin yurdu mu?
Şu yuva -ki, bilinmez-
Kuşları Hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?
Kuşlarını, bir sabah,
Medine’ye uçurdu mu?

Ey Abvâ’da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hâtıran, uyusun çöllerin
Ilık kumlarıyla örtülü!

Dinleyene, hâlâ,
Çöller ses verir;
“Yaleyl!” susar,
Uğultular gelir.
Mersiye okur Uhud,
Kaside söyler Bedir.
Sen de bir hac günü,
Başta Muhammed, yanında Ebû Bekir;
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü
Destan yap, ey şehir!

Ebû Bekir’de nûr, Osman’da nûrlar...
Kureyş uluları, karşılarında
Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
Ali’nin önünde kapılar açılır,
Ali’nin önünde eğilir surlar,
Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de
Hakk’ın yiğitleri, şehîd olurlar...
Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı,
Yerde kalmazdı ruh... kanatlıydı.

Konsun –yine- pervazlara güvercinler
“Hû hû”lara karışsın âminler.
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Vicdanlar, sakat çıkmadan,
Yâ Muhammed, yarına;
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Âdem oğullarına!

Yüreklerden taşsın
Yine, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr’ini;
Evliyâ, okusun Kur’ân’lar!
Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman’lar
Na’tını Galip yazsın,
Mevlid’ini Süleyman’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır...
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır...
Hacdan döner gibi gel;
Mi’râc’dan iner gibi gel;
Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat;
Hızır kanad, Cibril kanad;
Nisan kanad, bahar kanad;
Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad...
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilâl-i Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Arif Nihat Asya
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Haziran 2006       Mesaj #198
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gözyaşı



Bir sonbahar ve ardında kuruyan yapraklar
Dökülen gözyaşlarını andıran bir yağmur
Gökyüzünün ağlayışı ve
gökgörültüsü bir hıçkırık
Kana susamış isyankarlar gibi
içiyor toprak masumların gözlerinden akan
gözyaşlarını andıran yağmuru
Yağmur, yağ bağrıma
yanıyor filistin, bosna, ben ve çeçenya
Kuruyor içimde filizlenen fidanlar
Suya hasret, özgürlüğe hasret zambaklar
yeşermek istiyor, yaşamak istiyor onlar da
herkes ve herşey gibi
Hiç ağlamadan, yaz bulutu misali
gölge olmak istiyor çiçekler
Kızıl ejder ve vampirlerin içtiği kan değil

Ebu Leheb'ler ve Ebu Cehil'ler
dökün dökebildiğiniz kadar masum kanı
Dinmese de İslam yıldızlarının gözyaşı ve yağmur
dinmese de gökgörültüsünün radı ve hıçkırıklar
seviniyorum
diyorum ki; yaşasın kafirler için cehennem

Kanımızda boğulacaksınız en sonunda birer firavun misali
Hakkı bulacaksınız ama son nefeste
Yetmeyecek son nefes iman etmeye
yetmeyek
Sonbahar;
ne kadar uzun ve çileli olursan ol
senin kışını çıkardık yazına az kaldı
Sevinin ey insanlar, korkun ey ahmaklar
Gecelerimiz çok karardı
Zira çok kararan gecelerin sabahı yakın olur
Doğacak güneşimiz yakındır
Bu Güneş
bağrınızı yakacak
susuzluktan çatlayan toprak sizleri görünce haline şükredecek
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
14 Haziran 2006       Mesaj #199
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Bir gece


Ondört asır evvel yine böyle bir geceydi

Kumdan ayın ondördü bir öksüz çıkıverdi!
Lakin o ne hüsrandır ki: Hissetmedi gözler
Kaç bin senedir halbuki, bekleşmedelerdi

Dünya neye sahipse O'nun sevgisidir hep
Medyun O'na cem'iyyeti, medyun ona ferdi
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyyet
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.

M.AKİF ERSOY
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
15 Haziran 2006       Mesaj #200
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
EY İNSANOGLU

Ey insanoğlu! yaptığınla sevinme,ettiğinle yerinme
Ulu dağlarla yücelik yarışına girip,kendinle övünme

Senden büyük ALLAH vardır,onun sözü hep haktır
Büyüklenerek ona karşı gelene,cehennem müstehaktır

Kalemle yazı yazmayı o öğretti,bilmediğini belletti
Beşikten mezara dek, hiç durmadan seni gözetti

Nice nimetlerle bezedi etrafını,donattı bedenini
Akıl,idrak ve imanla güzelce süsledi her yerini

Sakın nankörlük edip de şeytana uyma hayasızca
Son pişmanlık fayda vermez,cehennemde yanınca

Uy onsekizbin alemin efendisi Hz. Muhammed'in sünnetine
Gir hiç tükenmek bilmeyen sonsuz nimetler cennetine.

Benzer Konular

2 Ekim 2006 / Misafir Din/İlahiyat
26 Ocak 2007 / Misafir Din/İlahiyat
2 Eylül 2006 / Misafir Müslümanlık/İslamiyet
1 Mart 2007 / NihLe Taslak Konular
14 Ağustos 2006 / Misafir Taslak Konular