Arama

Dini Şiirler / İlahiler - Sayfa 30

Güncelleme: 6 Ağustos 2020 Gösterim: 373.409 Cevap: 528
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
10 Şubat 2007       Mesaj #291
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Allah Allah Dedikçe

Sponsorlu Bağlantılar
Gelin Allah diyelim,
Kalpten pası silelim,
Alemler seyredelim,
Allah Allah dedikçe.

Nerde tevhid çekilir,
Melekler saf saf gelir,
Hepsi tekbir getirir,
Allah Allah dedikçe.

Zikri Hakka başlandı,
İsm-i Celal hızlandı,
Arş-ı A’la sallandı,
Allah Allah dedikçe.

Gönüller şadan olur
Kaygudan azad olur,
Can mülkü abad olur
Allah Allah dedikçe.

Gafil olma Naci ya!
Hakkı zikret daima,
Seni zikreder Hüda,
Allah Allah dedikçe.

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
14 Şubat 2007       Mesaj #292
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Yüzün dön, iltica eyle

Sponsorlu Bağlantılar


Ölüm vardır, gafil olma, sakın meyletme dünyaya!
Kapılma mal-ü emlake, sakın aldanma dünyaya.
Çalış emr-i ilahiyi yettikçe icraya!

Gelenler hep sefer eyler, muhakkak dar-ı ukbaya!
Yüzün dön, iltica eyle, Cenab-ı Zât-ı Mevlaya!

Bu dünya bir köprüdür, her gelen bir bir geçer durmaz!
Hani aba-ü ecdadın, ne oldu, kimseler sormaz.
Hani annen, baban nerde, bu dünya kimseye kalmaz.

Gelenler hep sefer eyler muhakkak dar-ı ukbaya.
Yüzün dön, iltica eyle, Cenab-ı Zât-ı Mevlaya!

Ecel bir gelir, ondan aceb kurtulan var mı?
Hiç ölmem diyenler ölmüş, bakın hiç kurtulan var mı?
Hani şahlar ve sultanlar, bakın hiç nişan var mı?

Gelenler hep sefer eyler muhakkak dar-ı ukbaya,
Yüzün dön, iltica eyle, Cenab-ı Zât-ı Mevlaya.

AlCoLiC - avatarı
AlCoLiC
Ziyaretçi
16 Şubat 2007       Mesaj #293
AlCoLiC - avatarı
Ziyaretçi

:: Miraç::

MİRAÇ

Kapatın gözlerinizi

Ve karanlığı seyredin.

İşte böyle bir gece.

Mekke’de bir gece

Yorgunluk havada

Gariplik suda

Simsiyah bir sessizlik

Uyku bile uykuda.

Kâbe’nin hatîm kısmında

Yanı üzre yatan biri var

Yıl hüzün yılı

Ebu Talib yok

Yıl hüzün yılı

Vefakâr eş

Haticetül kübrâ yok.

Kâbe’nin hatîm kısmında

Yanı üzre yatan biri var

Teselli arayan kalp

Hüzünle çarpan kalp

O’nun kalbi.

Ve ayak sesleri

Yıldızlar ışıldıyor.

Bu ayak sesleri göklerden

Yol veriyor yıldızlar.

Semâdan inenler var.

İzin verseydi Allah

Kâinat inerdi yere

Çünkü kâbe’nin hatîm kısmında yatan

Sultân-ı levlâk’tır.

Habîb-i zîşândır o

Nur-u hüda’dır.

Merhamet ufkunun nazlı güneşi

Kainatın biricik çiçeğidir o.

İzin verseydi allah

Âlemler inerdi yere

Oysa emir yalnız cebrail’e

Ve yalnız cebrail iner yere

Kalk ya rasulallah

Semada melekler seni bekler

Taif’te taşlanan yüzüne hasret

Alaya alınan sözüne hasret

Seni bekler melekler.

Yer yüzünde vefa yok mu?

Seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin.

Sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden?

Davetini hafife mı aldılar?

Üzülme ve aç gözlerini

Öteler bekliyor seni

Bu gece kainat adını anacak,

Aç gözlerini ki alemler nazarına kanacak.

Burak, senin için uçacak.

Aç gözlerini ya habiballah

Bu gecenin adına isra diyecek allah.

Ey yedi kat sema aç kapılarını,

Ve haber ver hasretle bekleyen peygamberlere

Deki hazreti Adem’e;

Cennetin kapısına adı yazılan

İsminin hatrına af istediğin

Salih oğul geliyor.

Söyle İsa’ya:

Kuytu köşelerde

Havarilerinle Allah’a sığınırken,

Bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığın

Ve insanlığa gelişini müjdelediğin

Ahmet geliyor.

Yusuf’a, İdris’e, Harun’a söyle

Musa’ya deki:

Vasıflarına hayran olup da

Ümmetinden olmak istediğin

Salih kardeş geliyor.

Müjde ver İbrahim Peygamber’e:

Dua dua yalvarıp

Gelmesini istediğin oğul geliyor

Aç kapılarını ey yedi kat sema

Bu gelen Muhammed Mustafa

Cebrail yol gösterir

Ve yürür sultanlar sultanı

Bu nasıl bir yürüyüştür.

Bu nasıl bir eda?

İnci inci ter mübarek alınlarında

Baştan ayağa edep var

Attığı her adımda.

Sultanım,

Cennetler gösterilirken o gece

Ümmetini hayal ettin mi cennette?

Cehennemin alevleri selamlarken seni,

Gözyaşlarını gördü mü Cebrail?

Ümmetim dedin mi?

Sen unutmazsın bizi bunda kuşku yok

Tahiyyat duası haber verdi bize

Sen bizi hiçbir yerde

Hiçbir zaman unutmadın

İnşallah biz de seni unutanlardan olmayız.

Allah seni unutturmasın bize.

Bir söz sultanının dediği gibi

Eğer günahlarımızdan dolayı girersek cehenneme

Ve Allah biran olsun açarsa ufkumuzu

Talaal bedru aleyna diyeceğiz.

Miraç gecesi

Yürüdü rasulullah

Cebrail önde

Bir gece yürüyüşüyle

Yürüdüler… Yükseldiler.

Yükseldikçe yükseldiler.

Cebrail durdu birden,

Ya rasulallah, benimle buraya kadar.

Efendimiz niçin diye sordu

Burası sidre-i münteha’dır

Bir adım daha atarsam, yanarım, kavrulurum.

Allah rasulu, sordular:

Nasıl gidilir sidre-i münteha’da?

Cibril-i emin cevap verdi:

Aşkla!

Aşkla gidilir ya rasulallah

Aşkla gidilir ya habiballah

Aşkla gidilir ya nebiyyallah

Yürü sultanım yol senindir!

Aşk vadisinde mühür senin.

Söz senindir hal senindir.

Muhabbetin adı sensin.

Varlıkların tadı sensin

Yürü ve selamını ilet

Gözü yaşlı ümmetinin

Sensiz bunca yetimin

İlet selamını

Ahir zamanın ahını

Yüceler yücesine ilet

Sultanım

Sen dönerken miraçtan

İlahi hediyelerle

Bizim için miraç olan

Beş vakit namazla,

Bakara suresinin son iki ayetiyle

Ve şirke düşmeyenin affedilebileceği müjdesiyle

Dönerken sen miraçtan

Biz ahir zamandan

Ebu Bekir edasıyla bakıyoruz sana

“O söylediyse doğrudur”

Rasulullah söylediyse doğrudur.

Ve bir ayetin sıcaklğı sarıyor

Kainatin kalbini:

Her türlü noksanlıktan münezzeh olan allah

Kulunu geceleyin mescid-i haram’dan alıp,

Kendisine bir takım ayetler gösterelim diye

Etrafını mübarek kıldığımız

Mescid-i aksa’ya götürdü.

Çünkü, işiten ve bilen odur.

Şimdi açın gözlerinizi

Ve mîrâc’a hazırlanın
Dursun Ali Erzincanlı


:: Uhud::..

Günlerden cuma...
Uhut'a gelenler var.
Medine yolu toz duman...
Uhut'a gelenler var.
Bir dağılsa da şu hava,
Görsek Medine-i Münevvere'den Uhut'a gelenleri.
Bir görsek Allah Rasulü'nü
Ve eroğlu erleri...
Bakın göründüler işte;
Atının üzerinde evrenin efendisi!
Cihanın gözbebeği!
Uhut'un sevgilisi!
Sağında ve solunda ashab-ı güzin
Önündeyse iki üveyk yürüyor;
Biri Sad bin Muaz,
Diğeri Sad bin Übade.
Allah'ım bu ne edep
Atlarının bile başı yerde...
Bakın şu iki gence!
İkisi de onbeşinde...
Şu kısa boylu olanı Rafi' bin Hadic!
Parmaklarının ucuna basıyor ki
Boyu uzun görünsün!
İyi ok attığı söylenince
İzin veriyor efendimiz.
Diğer gençse Semüre bin Cündüp...
Ağlayarak peygamberinin yanına gidiyor.
Ya rasulallah! diyor,
Rafi'ye izin verdiniz. Bana niye izin yok?
Ben rafi'yi güreşte yeniyorum.
Efendimiz tebessüm buyuruyorlar.
Ve bu iki ana kuzusuna güreş tutturuyorlar.
Semüre Rafi'yi yenince güreşte,
Fahr-i kainat ona da izin veriyor.
Günlerden cumartesi...
Uhud'a gelenler var.
İşte Ayneyn Tepesi-Okçular Tepesi-
Başlarında Abdullah bin Cübeyr
Sultanı dinliyorlar.
Düşmanı yendiğimzi görsenizde
Size haber vermedikçe, adam göndermedikçe
Yerlerinizden ASLA ayrılmayın!
Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahi
Ben size adam göndermedikçe
Yerlerinizden asla ayrılmayın!
İki ordu da hazır...
İki ordu da harp nizamında...
Ve Uhud'un kalp atışları dışında yeryüzü nefes bile almıyor!
Sessizliği bozan Kureyş'in Sancaktarı'dır.
Söylediği her söz küfür kokulu...
Benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar!
Bu bir meydan okumadır.
Cevapsa bir çift ayak sesi...
Gözler Uhud toprağında yürüyen bu ayaklarda...
Kime ait bu adımlar ki bastığı toprak 'ALLAH' diyor!
Ve Esedullah namıyla Hz. Ali(R.A.) yürüyor.
Birkaç saniye, bir tek hamle...
ALLAH'ın(C.C.) Arslanı dimdik ayakta
Kureyş'in sancağı ise yerde...
Ardından bir başkası yükseltiyor sancağı
Ama bilmiyor ki bu defa kim var Uhud meydanında
Gökyüzünde yıldırımlar
Yeryüzünde Hamza var.
Asıl şimdi başladı Uhud'un türküsü.
Tam üç katı düşmanla Peygamber(A.S.M) ordusu
Göz göze ve diş dişe.
Uhud'da yiğitler var.
İşte: Ebu Lücane...
Kılıcın üzerinde bir yazı
Korkaklıkta ar
İlerlemekte şeref var!
İşte: Musab bin Umeyr...
Zırhını giyinince
Nasılda Peygamber'e(A.S.M.) benziyor.
Ve döne döne savaşan Hz. Hamza...
Ben Allah'ın(C.C.) Arslanı'yım diyor!
Ebu Katade'ye bakın.
Bakın bir ok fırlıyor müşrik yayından
Bir havayı yara yara geliyor.
Hedefte Rasulullah(A.S.M.) var.
İşte: Ebu Katade...
Okun Fahr-i Kainat'a(A.S.M) doğru gittiğini görünce
ALLAH'ı(C.C.) andı önce
Ve uzattı başını!
Ok Katade'nin gözüne saplandı.
Uhud'da yiğitler var...
Şirk ordusunu bozguna uğratan...
Ömer bin Hattab'a bakın
Gözleri çakmak çakmak...
Ama telaş var yüzünde Hz. Ömer'in(R.A.)
Bu ne hal ey Ömer...
Düşman hüsran yaşarken
Zafer kaznılmışken
Bu ne hal ey koca Ömer!
Niçin okçular tepesine bakıyorsun?
Neler oluyor orda?
Niye iniyor okçular Ayneyn Tepesi'nden?
Allah Rasulü(A.S.M) haber vermeden niye iniyorlar?
Ey Abdullah bin Cübeyr!
Durdursana okçuları!
Durun, Allah(C.C.) aşkına durun!
Arkanızdan düşman geliyor, inmeyin yerinizden.
Sahabe sendeliyor inmeyin yerinizden.
Kainat yalvarıyor inmeyin!
Sultanlar Sultanı'nı(A.S.M) incitecekler, inmeyin!

Peygamber(A.S.M) ordusu iki ateş arasında...
Efendimizin(A.S.M) etrafında on beş sahabe...
Bakın, mübarek elleri Rasulullah'ın(A.S.M.)
Yüzüne kapanıyor!
Kainatın affı için semaya kalkan eller
Şimdi kan içinde!
Yetiş Ey Ebu Ubeyde!
Nur saçan yüz kan içinde!

Zaman donuyor sanki,
Ve dudaklarının arasından birşey düşüyor.
Kıpkırmızı bir yakut gibi
Peygamberin(A.S.M.) mübarek dişi!
Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor.
Zaman donuyor sanki,
Ve gökler yırtılıyor!
Uhud Dağı'nı bir titreme alıyor!
Kimse Uhud'a ilişmesin.
Çünkü bir ses geliyor altı yerden!
Muhammed'in(A.S.M.) dişi yere düşmesin!
Ve Cibril-i Emin yaratıldığı günden beri,
En hızlı inişiyle iniyor!
Çünkü altı yönden bir ses geliyor!
Yere düşmesin Muhammed'in(A.S.M.) dişi!

Kara bulutlar çöktü Uhud'a!
Bir ses ortalığı velveleye verdi:
Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!
Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!
'Eğer O(A.S.M.) öldürüldüyse ben niye yaşıyorum! '
Diyen Enes bin Nad atıdı küfrün alevleri arasına!
Artık yaşlı gözler Sevgili'yi(A.S.M.) arıyor.
Kab bin Malik Hz. sesi duyuldu:
'Rasuluh(A.S.M) yaşıyor,
Allah(C.C.) 'ın Rasulü(A.S.M.) yaşıyor,
Onu(A.S.M.) miğferinin arasından ışıl ışıl parlayan gözlerinden tanıdım.
Habibullah(A.S.M.) yaşıyor.
Onu(A.S.M.) şefkat dolu gözlerinden tanıdım.'

Ashab-ı Güzin'in sevincine bir bakın!
Uhud'un sevincine bir bakın!
Hz.Hamza duydu ya bu yeter!
Rasulullah(A.S.M.) yaşıyor ya bu yeter!
Yine daldı Hamza Kureyş'in dalgalarına!
Ama savaşırken bir ara sendeledi Hamza.
Ve boşlukta bir mızrak belirdi.
Ey Hamza! Uhud'u her anışımızda kaç mü'min girmek ister mızrakla senin arana?
Kaç mü'min keşke ben öleydim, keşke mızrak benim sineme saplansaydı der?
Ama Şehidlerin Seyyidi sensin!
Şehidlerin Efendisi sensin!
Uhud'da şehidler var...
Şehidlerin Seyyidi Hamza var Uhud'da!
Rasul-i Zişan'ın(A.S.M.) gözlerinden boşalan yaş,
Hamza'yı yıkar gibiydi!
Fahr-i Kainat(A.S.M.) hiç bu kadar elem duymamıştı!
Hiç bu kadar üzülmemişti!
Ve amcasına hiç böyle seslenmemişti:
'Ey Rasulullah'ın(A.S.M) amcası Hamza;
Ey Allah(C.C.) 'ın ve Rasulü'nün(A.S.M) Arslanı Hamza;
Ey hayırlar işleyen Hamza;
Ey Rasulullah'a(A.S.M) koruyucu olan Hamza;
Allah(C.C.) sana rahmet etsin!
Eğer senden sonra yas tutmak gerekseydi;
Sevinmeyi bırakıp sana yas tutardım! '
Ve bir ayet yankılanıyor Ahzab dağında:
(Bismillahirrahmanirrahim-Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla!)
'Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki,
Onlar Allah(C.C.) 'a verdikleri sözde sadakat gösterdiler.
Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar
çarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi.
Kimisi de şehid olmayı bekliyor.
Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.'
Dursun Ali Erzincanlı


40 Yaşındasın

Rahmetini umarak
Günahkar bir dille;
Allah Azze ve Celle

Ya Rasulallah,
Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,
Kalbimizden seyrediyoruz seni.

İşte
Bir yaşındasın,
Beni Sa'd yurdundasın
Sana süt anne olmadı kadınlar
Bu yüzden dargın bulutlar
Bir damla yağmur indirmiyor
Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sa'd yurdunda
Minicik bir bulut var gökyüzünde
Sana aşık...
Ayrılmıyor başucundan
Ve insanlar yağmur duasında...
Hz.Halime kucağına alıyor seni
Yüzünde bir gölgelik...Seni güneşten korumak için
Oysa minicik bulut gökyüzünde
Sana meftun, sana kilitli...
Ve dua eden rahibin kucağındasın
Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip
Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da
Ama sen unutmuyorsun
Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun
O minicik bulut ilişiyor bakışlarına
Büyüyor, büyüyor...
Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan
Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini
Çoğusu bilmiyor seni...

Altı yaşındasın
Medine-i Münevvere yolundasın
Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen
Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında
Sonra yolda, Ebva'da öksüzlük karşılıyor seni
Mekke'ye annesiz giriyorsun
Abdulmuttalip bir başka seviyor seni
Ebu Talip bir başka seviyor

Ya Rasulallah
Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında
Onlar anne deyince sen yere mi bakardın
Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva'ya
Kaç gece anne diye hıçkırdın
Efendim!
Senin yerine de anne dedik annemize
Senin yerine de baba dedik

Yirmi beş yaşındasın
Ve bambaşkasın
Kimse sana denk değil
Şefkat yayıyor kokun
Güven veriyor sesin
Sen Muhammed-ül Emin' sin

Otuz üç yaşındasın
Dalga dalga rahmet var

Otuz beş yaşındasın
Hadi gel bekletme yar
İniltiler çalıyor kapısını göklerin
Hadi gel bekletme yar
Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin...
Hadi gel ey Yâr!
Nurdağına davet var

İşte
Kırk yaşındasın
Hira Nur dağındasın
Cibril iniyor göklerden
Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor
Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ' Ah! ' sın
Karanlık gecelerimize sabahsın
Sen Nebiyullahsın
Sen Habibullahsın
Sen Rasulullahsın

Niye incittilerki seni sultanım
Niye işkence yaptılarki sana
Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar
Himayesiz kaldın diye mi
Kabe'deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne
' Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ' diyişin
Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza
Başına pislikler saçılıyor
Başlar feda o mübarek başına
Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar
Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru
Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla
' Bu koşan kimdir ' diye bir soru dolaşıyor boşlukta
Bu koşan kim?
Ve cevap veriyor biri:
Muhammed' in kızı Fatımatüz-Zehra
Velilerin anası...
Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın
Sana yeryüzünde en çok benzeyen
Gülmesi sen, ağlaması sen
' Ağlama kızım ' diyişin geliyor aklımıza
Niye çıkardılar ki yurdundan seni
Himayesiz kaldın diye mi
Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni
Seni yetim bulup barındıranı
Seni alemlere rahmet kılanı
Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun
Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun
'Seni bizim elimizden kim kurtaracak' diyorlardı
Sen,
Sen ' Allah! ' diyordun
Allah Azze ve Celle
Semayı haşyet kaplıyordu
Sen ' Allah! ' diyordun
Arş-ı Âla titriyordu
Bedir' de ' Allah! ' diyordun
Üç bin melek iniyordu alaca atlarda
Yüz yirmi beş bin sahabi:
' Anam babam sana feda olsun ' diyordu

Ya Rasulallah
Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun
Neccar Oğulları'nın küçük kızları seni görünce
Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi
' Beni seviyor musunuz ' diye sormuştun onlara
' Seni çok seviyoruz Ya Habiballah ' demişlerdi
Sen de:
' Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum' demiştin
Bu gün yaşayan gençler var
Neccar Oğulları'nın kızları diğil belki
Ama seni onlar da çok seviyor
Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar
Senden başka kimseleri yok
Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun

Altmış üç yaşındasın
Refik-i Âla duasındasın
Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu
Kenarları beyazdı
Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın
Ve mübarek ellerini dizine vurarak:
' Görüyor musunuz ne kadar güzel ' demiştin
Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti:
' Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah, onu bana ver '
Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile
İstendiğinde katiyyen ' hayır ' demediğini bile bile
' Peki ' dedin o zata
Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin
Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı
Aynı cübbeden yine yine diktirdiler
Ama giyinmek nasip olmadı
Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre' nin diliyle:
' Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne de evladımız olsaydı diyecekler '
Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini
' Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim'

Sultanım!
Ey Medine minberinde ' ümmeti, ümmeti ' diye hüznü giyen sevgili
Ey Mekke mihrabında alemler hesabına ' Allah! ' diyen sevgili
Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik
Rabbinden bize ne getirdi isen amenna
Duyduk, itaat ettik

Ya Rasulallah
Sen hâlâ kırk yaşındasın
Ve hâlâ ümmetinin başındasın...
Dursun Ali Erzincanlı


Ben Böyle Olmamalıydım

Ben, böyle olmamalıydım
İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.
İçime bir ateş düşmeliydi
Ayaklarımın feri kesilmeliydi.
Kendimden geçmeliydim sonra...
Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda
Ama bunu kimse duymamalıydı,
Seni, mahşere kadar saklamalıydım.
Ben böyle olmamalıydım
Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur
Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa
Çalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.
Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan
Ben hep sana yormalıydım.
Gece yıldızlarını serpince göre
Seni görmek için uyumalıydım.
Şarkılar kime söylenirse söylensin
Sana diye dinlemeliydim.
Türküler dolmalıydı odama,
Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses
Selvi boylu yâr sen olmalıydın
Kömür gözlüm ateşine düşeli
Senin için söylenmiş söz olmalıydı.
Bir mey yokluğuna ağlamalıydı delice
Bir keman, incecik çığlık olmalıydı
Ama bunu kimse bilmemeliydi,
Seni mahşere kadar saklamalıydım.
Böyle olmamalıydım,
Kelimeler Taif'i taşıyınca kulaklarıma
Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı,
Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.
Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.
Haremde bir ikindi vakti
Kem gözler çevrilince sana
Ve vefasız eller uzanınca yakana
İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.
Sen ötelere hazırlanırken,
Öteler senin için süslenirken,
Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,
Perdenin son kez kapanması gibi,
Kapanmalıydı gözlerim.
Sonra içime doğru gerilip,
Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,
'Allah(C.C.) ' deyip,
Düşmeliydim yere.
Ama bunu kimse bilmemeliydi.
Seni mahşere kadar saklamıydım.
Ve mahşer günü...
Uzaktan seni seyretsem.
Sana yakın olmak için can atsam.
Beni engelleseler,
'Sen kim yakınlık kim? ' deseler.
Ben ağlamaktan konuşamasam.
Gözlerini çevirsen bana.
'Benim cennetim bana bakan gözlerindir.'
Ve tebessüm etsen.
Ama bunu kimse görmese,
Seni ebede kadar saklasam.
Dursun Ali Erzincanlı

Gelseydin Sevgili!
Ümmü Mektum gibi
Seni görmeden sana sesleniyoruz
Alıp verdiğin nefesi duyar gibi
Sanki açınca gözlerimizi
Seni görecekmişiz gibi
Sana sesleniyoruz.
Senin huzurunda ses yükselmez.
Edeple konuşulur; edeple susulur.
Hele biz ki bu kapının dilencileri,
El açıp beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi ama
Şu araya giren yıllar olmasa
Medine’ne uzak yollar olmasa
İsmin anılınca yürek yanmasa
Kapında beklemekten başka
Bize bir şey düşmezdi.
Bekliyoruz Sultânım!
Rüyada olsa bile
Belki teşrif edersin diye
Hem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi.
Seni bekliyoruz.
Gelseydin,
Bizim için cennet olurdu gelişin.
Gelseydin,
Saadetli asrından gönderdiğin selâmını,
'Kardeşlerim' deyişini
Birbirimize nasıl anlattığımızı görürdün.
Gelseydin,
Dolaşsaydın sofralarımızı,
Bir tabak fazla görecektin,
Bir bardak, bir kaşık fazla...
Ve sofrada bir yer boş,
Baş köşe! ..
Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye.
Gelseydin,
Dolaşsaydın gecelerimizi,
O 'Kutlu Doğum' gecelerini,
Anneler görecektin.
Yeni doğmuşsun gibi,
Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi,
Mışıl mışıl uyuyasın diye
Seni sabahlara kadar
Hayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin.
Sevgili!
Gelseydin,
Medine-i Münevvere'den dünyaya yayılan Ashabın gibi,
Eyyüb Sultan gibi,
Kab bin Malik gibi,
Bir fecir vaktinde,
Henüz yirmisinde yirmi beşinde,
Bırakarak yurtlarını ocaklarını,
Hedeflerine ilahi rızayı koyan,
Arkalarına bakmayı ar sayan,
Yiğitler görecektin.
Onlar senin yiğidin,
Elleri, o öpülesi elleri,
Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken,
Senin köyünün hayaliyle ısındılar.
Gelseydin,
Gecenin zifiri karanlığında,
Uykunun en tatlı aralığında,
Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşa
Gençler görecektin.
Gözyaşı dökerken günahlarına,
Veysel Karani'den istediğin gibi,
İnsanlığa dua eden gençler görecektin.
Gelseydin,
Asr-ı saadet gibi olmasa da,
Koklanmaya değer güllerimiz vardı.
Yine senin ikliminde yetişen.
Ama sen gelseydin,
Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! !
Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek...
Hz.Vahşi gibi...
Hani sen Hane-i Saadet'ten Mescid-i Nebevi'ye giderken
Aişe annemiz ardından hayran hayran bakardı.
Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı'nınsa
Bakışları yerdeydi.
Edepten göz göze gelmezlerdi.
Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin.
Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü,
Bir de Ömer(R.A.) ...
Şimdi okununca Ezan-ı Muhammedi
Pencerelerde, kapı önlerinde,
Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var.
Gelseydin,
Ve yürüyüp geçseydin önümüzden,
Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize.
Sevgili!
Hakiki aşıkların sana doğru uçarken
Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti.
Dünya güzelliğiyle kollarını açarken
Bize düşen el açıp kapında beklemekti.
Sevgili!
Bekliyoruz! ...

:: Dursun Ali ERZİNCANLI::..


Sen Yoktun
Sen yoktun...
Hz Âdem’deydi nurun
Önce cenneti,
Sonra yeryüzünü şereflendirdin.
Âdem nuruna affedildi
Arafat bu affa şâhitti

Sen yoktun
Nuh’un gemisindeydi Nurun...
Dalgalar yeryüzünü boğarken
Taprağın bağrındaki su
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeple
Tûfan, nurunu selamladı edeple...

Sen yoktun...
Hz.İsmail’in alnındaydı Nurun
İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
“Rabbimiz” dedi,
“Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder,
Amin dedi on sekiz bin âlem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak
Amin dedi İsmail.
Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında.

Sen yoktun...
Hz.İsa “Ahmed” diye muştuladı seni
Alemlerin efendisi diye sana seslendi.
Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine..
Çünkü bu âlemin reisi geliyor...
Bekleyin Ahmed geliyor.
Kainata rahmet geliyor.
Havarilerin yüzünü okşayan,
Ölüleri dirilten bir nefes oldun
Ama sen yoktun...


Sen yoktun Sultânım,
Hz. Abdullah’ın alnındaydı Nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Huteyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı semada
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.
Ağlayarak süslediler ölüme...
Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.
Sen yokken,
Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi...
En son çocuk atılırken çukura
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi.
Melekler süslüyordu hirâyı.
Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,
Efendisine hazırlanıyordu mekke.
Âlem Efendisine hazırlanıyordu
Kainatın gözü Hz. Aminedeydi.
Toprak yalvarıyordu rabbine,
Allahım gönder artık diyordu.
Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada


Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,
Bir inişin vardı yer yüzüne...
Önünde cebrail!
Ardında yalın kılıç melekler!
Bir inişin vardı yer yüzüne...
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.

Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.
Herşey sus pus olmuştu.
Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!
Kainat bir isim duymak istiyordu.
Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden;
Muhammed!
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.
Muhammed!
Melekler öptü o nurdan ellerini.
Muhammed!
Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta!
Sana o adı veren rahmana kurbanız


Artık sen vardın
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra anne halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?
Kaldır şehadet parmağını,
Yağmurları salsın Allah.
Sonra tut ağacın yaprağını,
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.
Yeterki sen iste,
Sen iste yarasulallah
Deki ben kimim?
Dağlar, taşlar dile gelsin,
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
Ente Rasulullah desin.

Sen vardın
Bedir kârdı,
Uhut dardı
Hendek yârdı.
Yiğitlerin vardı.
Ölmek için yarışan yiğitler...


Hele bir enesin vardı senin.
Enes bin malik...
Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,
Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu.
Onlar da
“Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyince
Enes kükremiş:
“ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?
Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti.
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.
Hem de ne şehit ey nebi!
Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi.
Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...

Musab Bin Umeyr’in vardı senin.
Uhut’ta sancağını taşıyan.
Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki
Allah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi.

Ebu hureyren vardı...
Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı.
Sen anlardın,
Ya Ebâhir gel! Derdin.


Ve sen gittin...
Bir gidişle gittin
Ardında hüznün kaldı.
Hasretin kaldı göklerde.
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
Muhammed rasulullah demeye
Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.

Sonra günler ay,
Aylar yıl oldu.
Ve asırlar oldu
Sensizliğe açtık gözlerimizi.
Ama sen bırakmazsın bizi.
Sen varsın ey şehitlerin sultanı
Sen varsın!
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz.
Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip
Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin.
Ne anam var ne babam...
Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden.


Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!
Bırakma bizi ki; Allah;
Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor.
Bırakma bizi!
Hayatı seninle öğretti Rahman.
Kulluğu seninle tanıdık.
Duayı senden öğrendik sevgili!
Hz Ömer umre için senden izin isteyince,
“Kardeşcik” dedin ona,
Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?
Bizler Ömer değiliz ama
Bütün dualarımız senin için

Ey Rabbimiz!
Rasulünü anışımızdan haberdar et!
O’na binler salat, binler selam!
Habibine Makam-ı Mahmut’u ver
O’na vesileyi lutfet.
O’nu refik-i Âlâya yükselt
Bizi de affet
O’nun hatrına affet
Zatının hatrına Affet.
Dursun Ali Erzincanlı

Sözün Acıydı
Sözün acıydı, yolun dolambaçlı...
Yedi uzun yıl geçerek
Yedi yıl dolaştın durdun...

İçimden bir his şöyle diyor:
Ayrıl arkadaşlarından istasyonda
Sabahleyin git kente
İliklenmiş ceketinle
Bir dam ara
Ve bir arkadaşın çalarsa kapını
Aç! Haaa...Açma...
Yine de ört hislerini

Rastlarsan ana babana
İstanbul'da ya da başka bir yerde
Yürü git yabancı gibi
Yok ol köşede
Tanıma!
Sana armağanları olan şapkayla gizle yüzünü
Göster! Aaah! Gösterme, gösterme yüzünü
Yine de gizle, ört hislerini

İşte burada ye şu eti, çekinme
Git rastgele bir eve yağmur yağınca
Otur bir sandalyeye
Ama çok kalma
Şapkanı da unutma
Söylüyorum sana
Ört hislerini

Ne söylediysen bir daha söyleme
Düşüncelerini bir başkasında bulursan tanıma
Kimseye imzanı ya da resmini vermemişsen
Kimsenin yanında bullunmamış ve kimseyle konuşmamışsan
Nasıl yakalayabişlirler seni
Ört hislerini...

Dikkat! Ölümü düşündüğünde
Mezar taşın olmasın yattığın yeri belirten
Üzerinde bir yazıyla seni eleveren
Ölüm tarihiyle seni açığa çıkaran
Bir kez daha, son bir kez daha
Ört hislerini...

Sevdiğim söylüyor bensiz olamayacağını
Bu yüzden kendime dikkat ediyorum
Yolda yürürken önüme bakıyorum
Ve korkuyorum her yağmur damlasından
Sanki beni ezeceklermiş gibi...

Sen yine de bana bakma
Ne giydiğini yaz bana
Sıcak tutuyor mu?
Uyuduğun yeri yaz bana
Yumuşak mı?
Nasıl göründüğünü yaz bana
Yüzün aynı mı?
Sorulardır sana bütün verebildiğim
Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim
Yorgunsan uzatamam elimi
Ya da açsan besleyemem
Sanki bu dünyada hiç yokmuşum
Unutmuşum gibi seni...

Sözün acıydı, yolun dolambaçlı...
Yedi uzun yıl geçerek
Yedi yıl dolaştın durdun...
Dursun Ali Erzincanlı
Son düzenleyen AlCoLiC; 16 Şubat 2007 03:18 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
tamer_turkmen - avatarı
tamer_turkmen
Ziyaretçi
20 Şubat 2007       Mesaj #294
tamer_turkmen - avatarı
Ziyaretçi
YÜREKTEN DAMLALAR

Oglun artık çok büyüdü anne,
hak yoluna çıktı inandıgı dava ugruna
kavgalara karıstı korkmadan erkekçe
fikrini sundu yumrugunu vurdu içti andını
ben yolumdan dönmem zulme boyun egmem
egersem namerd olayım dedi...!
Ve cıktı geri dönüsü olmayan yollara
ekmegi gam her anı keder çile bu yolun
her bir sokagı can pazarı bu yolun
akar kan ardın sıra oluk oluk
sonu ise O en güzele varır bu yolun
öldü bilinen yolcusu ölmez bu yolun
cennette cemaalini görmek olur sonun...!
Vuracaklar anne biliyorum vuracaklar
en acımasız iskencelere maruz bırakacaklar
bedenimi ligme ligme edip hayvanlara sunacaklar
iste düsmanımın acımasız kimligi
ama korkmuyorum anne onlardan korkmuyorum
sıgındım beni yaradan Halık'a
onun ugruna bas koydum bu yola...!
Sizinle harbe yemin ettim and içtim
karanlık dünyanızda bulacaksınız bir gün beni
daha da karanlık olacagım sizler için
vurup öldüreceksiniz ya ben sizi ya siz beni
artık dönüs yok
geri adım atmak asla yok
sizden korkup susmak hiç ama hi yok...!
İkibin yılı askın bir geçmisiniz var
dinim üstünde ülkem üstünde oyunlarınız var
kardesimi kandırıp yoldan cıkarısınız var
bunları bilmezmiyiz, boyun egermiyiz alçaklar
bu söz burada bitmez daha çok işimiz var
hem dünyada hem mahserde
görülecek bir hesabınız var...!
Bekleme artık beni anne dönüsü olmayan yoldayım
hakkını helal et, bu sözlerim sana yüregimden damlar
sabret gör mevlam neyler ise güzel eyler
bir gece bulursan beni kapının önünde
param parça tanınmaz bir halde
aglama anne aglama dua et mevla'ya
bil ki bu iskenceyi görmeme bir sebeb var...!
TAMER TÜRKMEN
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
20 Şubat 2007       Mesaj #295
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Abdest Aldığın Zaman

Dökülür bedede cümle günahlar
Namaz işin abdest aldığın zaman
İki melek iki yanında durur
Sabah namazım kıldığın zaman

Dahi namazım terketme sakın
İsterisen ola imanın bütün
Hak kulum der sana Rasül ümetim
Öğle namazım kaldığın zaman

Gökten yere iner bütün melekler
Meleklere müştak olur felekler
Kabul olur anda bütün dilekler
İkindi namazın kıldığın zaman

Cennet bahçesin! Hak kendi bezer
Şad olur müminler içinde gezer
Kiramen Katibin sevabın yazar
Akşam namazım kıldığın zaman

Bu namazdır müminlerin burağı
Hak teala yakın eder ırağı
Cenneti ala olur anın durağı
Yatsı namazım kıldığın zaman

Ecel yastığına koyunca başın
Dökülür gözünden kan ile yaşın
İman Kur’an olur senin yoldaşın
Azraile canın verdiğin zaman
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
20 Şubat 2007       Mesaj #296
vain - avatarı
Ziyaretçi
Allahı anar Dosta koşanlar
Allahı anar.
Aşkla coşanlar
Allahı anar.

Hak yola uyan
Kalbini yuyan
Pek az uyuyan
Allahı anar.

Huzura varan
Edeble duran
Okuyan Kur'an
Allahı anar.

Rızadır kastı
Arayan dostu
Çıkarır postu
Allahı anar.

Hakta buluşan
Aşkla çalışan
Dili alışan
Allahı anar.

Baksana kardeş
Yanıyor ateş
Ay ile güneş
Allahı anar.

Kim ki imansız
Yanar amansız
Hep canlı cansız
Allahı anar.

Allaha dayan
Gafletten uyan
Bunu okuyan
Allahı anar.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
20 Şubat 2007       Mesaj #297
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Dünya geçicidir, burda kalınmaz,
ne kadar mal olsa, murad alınmaz,
gafil olma sakın, geri dönülmez!

Yürü dünya yürü, sonun virandır,
bin yılından sonra, ahir zamandır.

Hâlıkın dururken, mahluka tapma,
şeytana uyup da, yolundan sapma,
haramlara dalıp, dinini yıkma!

Yürü dünya yürü, sonun virandır,
bin yılından sonra, ahir zamandır!

Azık topladın mı yola çıkmaya?
Işık edindin mi aydınlanmaya?
İki melek gelir sual sormaya.

Yürü dünya yürü, sonun virandır,
bin yılından sonra, ahir zamandır!

Ölünce, çözerler belin, kuşağın,
gözüne görünmez, oğlun, uşağın,
yakasız kefendir, örtün, döşeğin.

Yürü dünya yürü, sonun virandır,
bin yılından sonra, ahir zamandır!

Paran, apartmanın arkada kalır,
ummadığın gelir, hepsini alır,
gayrılar yer, içer, senden sorulur.

Yürü dünya yürü, sonun virandır,
bin yılından sonra, ahir zamandır!

Münker Nekir gelir, çınarlar gibi,
gözleri yanıyor, şimşekler gibi,
sorguya çekerler, gök gürler gibi,

Yürü dünya yürü, sonun virandır,
bin yılından sonra, ahir zamandır!

Cehennemin, yedi türlü yapısı,
herbirinin ateşlendir kapısı,
seksen yıllık yoldan gelir kokusu.

Yürü dünya yürü, sonun virandır,
bin yılından sonra, ahir zamandır!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Şubat 2007       Mesaj #298
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
FARAN DAĞLARINDA AÇAN SEVGİLİ

Selam sana nazlı Nebi
Selam sana gözbebeği
Mevla'nın kudretiyle selam.

Selam sana nur-i dilara
Selam sana Hakk habibi
Rahman'ın kudretiyle selam.

Selam sana Andelib_i Zişan
Selam sana Muhammedi
Cebrail'in yüreğiyle selam
İbrahimce selam sana
Rahimce selam sana
Gafurca selam.

Selam sana ey yetimler padişahı
Selam sana Ahmedi nefesli yar
Eyyupça selam sana
Selam sana ya Habiballah
Selam sana ya Nebiallah
Selam sana ya Resulallah.

Ya Resulallah
Sen, sevmek için istenen
Can, dudakta istenen
Sevda ikliminin en güzel mevsiminin
En güzel çiçeğisin.

Cemre gibi düştün kainatın kışına
Bahar, senin elinde doğdu
Senin elinle indi toprağa
Öyle bir sevildin ki
Candan aziz bilerek
Uğruna can verildi
Ama bu, ölüm değildi
Adını bir kez anan
Bir kez gönülden anan
Rahmetin nur kaynağı gözlerinde dirildi
Şimdi biz de seni anıyoruz
Mevla'mızın yeminleriyle anıyoruz seni
Ey Faran Dağları'nda açan sevgili

Fecre
On geceye
Her şeyin çiftine ve tekine
Akşamın alacakaranlığına
Kararıp bürüdüğü zaman geceye
Açılıp aydınlattığı zaman
Gündüze and olsun ki
Sen olunca sitem yok
Serzeniş yok
Eyvah yok
Alemlere ambersin
O'ndan başka ilah yok
Sen, en son peygambersin.

Beni ilk öksüz oluşun vurdu
Yetim kalışın yaraladı önce
Elden ele dolaşmıştın
Herkesin gözbebeğiydin

Ama mahzun
Ama kederli
Bir yanın arşa kadar azamet
Bir yanın ürkek

Mekke akşamları yanar
Verdiğin her nefeste
Ve gökten inen bir sesle
Allah korumasına alır.

Senin derdin Allah'tı
Hüznün kederin Allah
Senin dostun Allah'tı
Sana en yakın Allah.

Biz seni göremedik ya Resulallah
Uhud Dağı'nı seyrettik
Okçular tepesinden bir sabah
Bir Medine sabahında
Uhud'u seyrettik
Seni göremedik
Ebu Ubeyde bin Cerrah sanki ordaydı
Sanki mübarek yüzüne batan miğfer halkalarını
Dişleriyle sökmek için nefes nefeseydi
Kalbi yerinden fırlayacakmış gibiydi
Seni öyle seviyordu ki
Tenine bir dikenin batması bile
O kalbi durdururdu.

Biz seni göremedik ya Resulallah
Uhud'u gördük bir sabah
Malik bin Sinan olamadık
Mübarek kanının, kanına karıştığı
Malik bin Sinan sanki oradaydı
Ve inemedik okçular tepesinden
Sanki sen inin demeden inersek
Uhud tekrar cehenneme dönerdi.

Ey Faran Dağları'nda açan sevgili
Güneşe ve onun ışığına
Ardından gelmekte olan aya
Onu ortaya koyan gündüze
Onu bürüyen geceye
Göğe ve onu meydana koyana
Yere ve onu yayana and olsun ki
Sen olunca sitem yok
Serzeniş yok
Eyvah yok
Alemlere ambersin
O'ndan başka ilah yok
Sen, en son peygambersin

Vazgeçtim seni hep ötelerde aramaktan
Seni yüzyıllar öncesine hapsetmekten vazgeçtim
Mesafelerden usandım ya Resulallah
Sana sesleniyorum

Alemlere rahmetsin
Seslenince yanımdasın
Burdasın
Günahkarım

Ama sen günahkarların umudusun
Temizle beni ya Resulallah!
Temizle beni ya Resulallah!
Temizle beni ya Resulallah!

Mescid-i Nebevi'de gördüm
Mübarek sözlerinden birini süsleyip duvara asmışlar:
"Benim şefaatim, ümmetimden büyük günahları olanlar için."
Buyurmuşsun
İçimde her şey üşür
Rüzgar üşür
Yağmur üşür
Dua üşür
Melekler üşür
Isıtırsan bir sen ısıtırsın
Medine'ye akan nur gibi ak kalbime
Ey ban u cihan
Yorgunum
Güçsüzüm
Çaresizim
Sen çaresizlerin yardımcısısın

Yüreğimi koşturdum
Sana doğru
Çatlarcasına koşturdum
Kimseye hakkım yok
Huzurunda sana ait varlıkları dava etmem
Ben bir davalıyım
Tükendim ya Resulallah
Hicretimi kabul et ya Resulallah!
Hicretimi kabul et ya Resulallah!
Hicretimi kabul et...
( Dursun Ali Erzincanlı)

SENİN GİBİ OLMALI

Seni seven, senin gibi olmalı.
Ve senin gibi sultânım, Allah’a kul olmalı.
Namaz, gözünün nuru...
Sen namaz için mihrâba yaklaşınca,
Yüz yirmi dört bin peygamber geçer sağına,
Solunda Ashâb-ı güzîn
Ve saf saf melekler...
Sonra milyonlarca veli
Edeple ardına geçer.
Müminler sıra sıra...
Canlı cansız tüm varlık...
Sen namazdasın
Ve kainat ardında...
Uzanır öpülesi ellerin.
O nurlu ellerin
Rahmân’ın dergâhına uzanır.
İsteyen sensin; veren Allah!
İste sen,
“Rabbin sana verecek ve sen hoşnut olacaksın.”
Sen iste ki
Allah’a yakarışın yüreklerimizi yaksın
Sen iste ki,
Âlemler sesini sesine katsın;
“Ver, ne olur Allah’ım!
Habib’in ne istiyorsa bize de ver Allah’ım!”
(Dursun Ali Erzincanlı)
Son düzenleyen Blue Blood; 23 Şubat 2007 15:05 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
23 Şubat 2007       Mesaj #299
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Yalvar güzel AllahaÖğüdüme darılma
Yalvar güzel Allaha!
Yolundan hiç ayrılma
Yalvar güzel Allaha!

Namazını kılarak
Orucunu tutarak
Zekatını vererek
Yalvar güzel Allaha!

Bir gün gözlerin görmez
Kulakların işitmez
Bu fırsat ele girmez
Yalvar güzel Allaha!

Sağlığı ganimet bil
Her saati nimet bil
Yalvarmayı izzet bil
Yalvar güzel Allaha!

Ömrü boşa geçirme
Nefsine kuvvet verme
Başkalarını yerme
Yalvar güzel Allaha!

Fırtına gibi esme
Salihlere hiç küsme
Allah’tan ümit kesme
Yalvar güzel Allaha!

Seherde yağar rahmet
Bilmelisin ganimet
Gitsin kalbdeki zulmet
Yalvar güzel Allaha!

Allah’ın adın yâd et
ruhun ve kalbin şâd et
Bülbül gibi feryat et
Yalvar güzel Allaha!
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #300
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
Bizden Selam Götürün

Yağan Nur-i Hüdaya
Merve ile Safa’ya
Muhammed Mustafa’ya
Bizden selam götürün

Yalvarıp Rabbimize
Dualar edin bize
Muazzam Kabe’mize
Bizden Selam götürün

Her yönelen Allah’a
Çıkar nurlu sabaha
Al-i Rasülullah’a
Bizden selam götürün

Benzer Konular

2 Ekim 2006 / Misafir Din/İlahiyat
26 Ocak 2007 / Misafir Din/İlahiyat
2 Eylül 2006 / Misafir Müslümanlık/İslamiyet
1 Mart 2007 / NihLe Taslak Konular
14 Ağustos 2006 / Misafir Taslak Konular