Arama

Dua Ufku - Sayfa 8

Güncelleme: 21 Aralık 2017 Gösterim: 163.062 Cevap: 212
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
23 Nisan 2006       Mesaj #71
arwen - avatarı
Ziyaretçi
SÖZLÜ DUA VE FİİLİ DUA
Allah yeryüzünde meydana gelen tüm olayları belli sebeplere bağlamıştır. Dünyadaki ve evrendeki herşey Allah'ın koyduğu kanun ve kurallara göre işler. Allah, sözlü duanın yanında insanların çabalarıyla dualarının gerçekleşmesini ne kadar arzuladıklarını göstermelerini beklemektedir. Bu da "fiili dua"dır.
Sponsorlu Bağlantılar
Fiili dua, kişinin herhangi bir arzusuna ulaşmak için elinden gelen herşeyi tamamen yapmasını ifade eder. Bir insanın üniversite imtihanına girmek için form doldurması, dershaneye gitmesi, ders çalışması bir duadır. Bununla birlikte tüm bu işleri yaparken Allah'ın kendisine başarı vermesi için istekte bulunması da bir duadır. Fiili dua, sözlü dua ile birlikte yapılması gereken temel bir ibadettir. Fiili ve sözlü duayı açıklayan bir başka örnek, tevbedir. İnsanın işlediği bir günaha karşılık tevbe etmesi ve bağışlanma dilemesi sözlü bir duadır. Ancak insanın sorumluluğu bununla bitmemektedir. Kendisini kötülükten koruması için Allah'a dua eden insanın, bu konuda bir çaba göstermesi, tercih yapması gereken durumlarda iradesine hakim olarak doğru olan yolu tercih etmesi gerekmektedir. Yani tevbe edip vazgeçtiği kötü davranışına bir daha geri dönmemelidir. Bunlar ise onun fiili duasıdır.
Bir işin gerçekleşmesi için dua edip oturan insanın yapmış olduğu hareket ne kadar yanlış ise, tüm çalışmaları ve tedbirleri aldıktan, yani fiili duasını tamamladıktan sonra "bu işi ben tamamladım" diyerek sözlü dua etmeyenin yapmış olduğu davranış da o derece yanlıştır.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
25 Nisan 2006       Mesaj #72
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Hangi dualar ne zaman kaç defa

Sponsorlu Bağlantılar
Hangi duaların ne zaman kaç defa okunacağını maddeler halinde yazarsanız, kesip onları sırası ile okurum.
CEVAP
Evden çıkarken (Bismillah, tevekkeltü alellah, la havle vela kuvvete illa billah) dedikten sonra Âyet-el-kürsi oku! Evine girerken Âyet-el-kürsi ve İhlas suresini oku ve evdekilere selam ver! Her gün sabah ve akşam namazını kılıp duadan sonra şunları oku!
1- Haşr suresinin son kısmı.
2- 7 defa (Allahümme ecirni minennar)
3- 7 defa (Hasbiyallahü la ilahe illa hü aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arşil-azim)

4- 10 defa (La ilahe illallahü vahdehü la-şerike-leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü yühyi ve yümit ve hüve ala külli şeyin kâdir)

5- 11 defa İhlas suresi.
6- 1 defa Felakve Nassureleri.

7- 67 defa istiğfar [Üçünü selamdan sonra okumuştun. Hepsi 70 eder.] En sonunda sübhane rabbike... âyetini oku! 5. 6. 7. maddeleri her namazdan sonra okumak çok faziletlidir.]

8- 100 defa (Sübhanallahi ve bi-hamdihi)

9- 25 defa (Estağfirullahellezi la ilahe illa hüverrahmanürrahim el-hayy-ül-kayyumüllezi la-yemutü ve etubü ileyh Rabbiğfir li)

10- 1 defa (Allahümme ma esbaha bi min nimetin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, la şerike leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükür) [Akşam (esbaha) yerine (emsa) denir.]

Günün müsait bir vaktinde her gün aşağıdakileri oku!
11- 3 defa (Bismillahillezi, la-yedurru maasmihi şeyün fil ardı vela fissema ve hüvessemiulalim)

12- 3 defa (Allahümme inni euzü bike min en üşrike bike şeyen ve ene âlemü ve estağfirüke li-ma la âlemü inneke, ente allamülguyub)

13- 25 defa (Allahümme barik li fil-mevt ve fi ma badelmevt)

14- 25 defa (Allahümmağfirli ve li-valideyye ve li-üstaziyye ve lil müminine vel müminat vel müslimine vel müslimat el ahya-i minhüm vel emvat bi-rahmetike ya erhamerrahimin)

15- Önce 100 defa (Salevat-ı şerife) sonra 500 defa (La havle vela kuvvete illa billah) ve tekrar yüz defa (Salevat-ı şerife)

16- En az 100 defa (La ilahe illallah) ve (Estağfirullah)
17- Kırk defa (La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez-zalimin)
18- Her gece Amenerresulü, Yasin ve Tebarekesureleri.

19- Yatağa abdestli gir, Euzü Besmele çek, sağ yanın üzerine kıbleye karşı yat, sağ avucunu sağ yanağının altına koy, Âyet-el-kürsi, üç ihlas, sonra Fatiha ve birer defa iki kul euzüyü oku. Sonra 3 defa (Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illahü) okuyup, 3.süne (el-hayyelkayyume ve etubü ileyh) ilave et. Daha sonra da on defa (La havle vela kuvvete illa billah) oku, 10.suna (hil aliyyil azim ellezi la ilahe illahü) ilave et! Uykudan uyanınca (Allahümmağfirli) de!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Nisan 2006       Mesaj #73
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
DUANIN KENDİSİ DUANIN SONUCUNDAN ÖNEMLİDİR.

Rabbimiz Musa aleyhisselama sormuştu: "elindeki nedir?" Musa aleyhisselam ise,"bu asamdır" dedi, "ona dayanırım, onunla hayvanlarıma yaprak silkelerim..." pekala, Musa aleyhisselam da, biliyordu ki Rabbi elindekinin ne olduğunu biliir. Üstelik asanın dayanmaya yaradığını, hayvanlara yaprak silkmekte kullanıldığını, her şeyi bilen Rabbe ayrıca söylemesi fazla gibi görünüyor... sizce de öyle değil mi? ama sorarım, siz de sevdiğinizin huzurunda olsanız, lafı uzatmak istemez misiniz? daha çok huzurda kalmak için yeni yeni konular bulmayı arzu etmez misiniz? konuştuğunuz konunun ne olduğu önemli değildir; önemli olan konuşmanızdır. çünkü konuşmak sizi huzurda tutacaktır... dua da böyledir işte, kulun Rabbiyle söyleşmesidir. ister ayakkabınızın kaybolan bağcığı gibi sıradan bir şey için, ister ebedi hayat gibi en başta gelen hacetimiz için dua etmek, Rabbin huzurunda kalma vesilesidir... mümin için duanın kabul olup olmasından daha önce, dua etmek gelir... çünkü dua, içeriği ne olursa olsun, sonucu nereye varırsa varsın, Sevgilinin huzurunda kalmaktır...

ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
25 Nisan 2006       Mesaj #74
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Tevbe-istiğfar nedir, nasıl yapılır

İstiğfar nedir?


CEVAP


İstiğfar etmek, (estağfirullah) demektir. Tevbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Tevbe, günahtan sonra o günahı bir daha yapmamaktır.) [İ.Ahmed]

Günahtan hemen sonra tevbe etmek farzdır. Tevbeyi geciktirmek de büyük günahtır. Bunun için de, ayrıca tevbe etmek gerekir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’a tevbe edin!) [Nur 31]
(Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever.) [Bekara 222]
(Allah’a tevbe-i nasuh yapınız!) [Tahrim 8]

Nasuh kelimesine 23 mana verilmiştir. Bunlardan en meşhuru günahlara pişman olup, istiğfar etmek ve bir daha işlememeye karar vermektir. Nasuh tevbesinin ne olduğunu soran zata Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Tevbe-i nasuh, günahkârın işlediği günahtan pişman olması, Allah’tan mağfiret dilemesi, bir daha böyle bir günah işlememesi demektir.) [Beyheki]

İstiğfarın fazileti çok fazladır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(İstiğfar okuyun, imdadınıza yetişirim.) [Hud 52]

Pişman olan affedilir


Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:


(Allahü teâlâ, günah işleyip pişman olanı, istiğfar etmeden önce affeder.) [Taberani]

(Küçük günahlarda ısrar edilirse küçük kalmaz. Büyük günahlara istiğfar edilirse büyük kalmaz.) [Deylemi]

(İstiğfar eden, günde 70 defa aynı günahı işlese ısrar etmiş sayılmaz.) [Tirmizi]


(Günde 70 defa istiğfar edenin, 700 günahı affolur.) [Beyheki]


(İstiğfara devam edeni, Allahü teâlâ, dertlerden, sıkıntılardan kurtarır. Ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai]

(Bir mümin günah işleyince, melek üç saat bekler, eğer o kimse istiğfar ederse, o günahı yazmaz.) [Hakim]

(Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, pişman olunca, Allahü teâlâ, tevbenizi kabul eder.) [İbni Mace]

(Günahlar kalbi paslandırır, karartır. Kalblerin cilası ise istiğfardır.) [Beyheki]


(Derdinizi ve devasını bildireyim. Derdiniz, günahlar, devası da istiğfardır.) [Hakim]

(Bir günahkâr, istiğfar eder, sonra bu günahı tekrar yapar, sonra istiğfar eder. Üçüncüde yine yapar, yine tevbe ve istiğfar ederse, dördüncü defa yapınca, büyük günah yazılır.) [Deylemi]

(Tevbe eden günah işlememiş gibi olur.) [İ.Mace]


(Günaha devam edip, dili ile istiğfar eden, rabbi ile alay etmiş sayılır.) [Beyheki]


(Herkes günah işler. Fakat günahkârların en iyisi tevbe edendir.) [Hakim]

(Günahına pişman olup abdest alıp, namaz kılanı ve günahı için istiğfar edeni, Allahü teâlâ affeder.) [Nesai]

(Kıyamette, amel defterinde çok istiğfar bulunana müjdeler olsun!) [Beyheki]

Tevbe edebilmek, Hak teâlânın büyük nimetlerinden biridir. Günah işleme korkusu ile tevbeyi asla geciktirmemelidir! Çünkü, hadis-i şerifte (Sonra yaparım diyenler helak oldu) buyuruldu. Yani tevbeyi ve diğer iyi işleri geciktirenler, bu günün işini yarına bırakanlar, aldandı, ziyan etti. (İ.Gazali)

Günah, kulun yanında küçük ve kıymetsiz görününce, Allahü teâlâ katında büyük olur. Kul küçük günahı büyük görünce, o günah Allahü teâlânın katında küçülür. Mümin, iman ve marifetiyle küçük günahları da büyük görür. Her günah işleyişte kalbi sızlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:


(Mümin, günahını dağ gibi görüp, üstüne düşeceğinden korkar. Münafık ise, burnunun üzerine konan ve hemen uçacak sinek gibi görür.) [Buhari]


Günah işlediğini bilmek
Şu halde, günah işlediğini bilmek büyük nimettir. O kişinin mümin olduğunu gösterir. Allahü teâlânın hakkı olan günahları için tevbe etmeli, pişmanlık ve üzüntü duymalı, günahı terk etmeli, kefaret olması için çok sevap işlemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Günah işlediğin zaman, karşılığında onu mahvedecek sevap işle!) [İ.Gazali]

Kul hakkının kefareti için, hak sahiplerine iyilik ve dua etmelidir! Hak sahibi ölmüş ise, o kimseyi rahmetle anmalı, çoluk çocuğuna ve varislerine ihsanda bulunmalıdır! Günahları için istiğfara devam etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ, istiğfara devam edeni, her sıkıntıdan kurtarır, her darlıkta bir genişlik verir ve ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai]

Günah işlemeye devam eden kimse unutkan olur, ahmaklaşır, aklı da azalır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Günah işleyenin bir aklı gider, bir daha geri dönmez.) [İ.Gazali]

Günahların hepsi Allahü teâlânın emrini yapmamak olduğundan büyüktür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ufacık bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.) [R.Nasıhin]

Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Kişi, bir günah yüzünden büyük azaba maruz kalabilir. Yüz bin sene ibadet eden makbul bir kulunu ebediyyen Cehenneme koyabilir. Mesela iki yüz bin sene itaat eden İblis, kibredip secde etmediği için sonsuz olarak Cehennemlik oldu. Âdem aleyhisselamın oğlu, bir adam öldürdüğü için ebedi Cehennemlik oldu. Her duası kabul olan Belam-ı Baura, bir günaha meylettiği için imansız gitti. Karun zekat vermediği için malı ile helak oldu.

Günahım çok, ne yapsam Allah beni affetmez demek doğru değildir. Çünkü cenab-ı Hak, tevbe edilen her günahı affeder. Bir kâfir, küfrüne tevbe ederse, mümin olur, bütün günahları affolur. Bir mümin de Allah’a şirk koşsa, sonra pişman olup tevbe etse Allah affeder. Bir âyet-i kerime meali:
(Ey günahta haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin! Zira Allah, bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer 53]


Kolaylaştırın Güçleştirmeyin!

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah’ın rahmetinden ümid kestirip [dinden] nefret ettirenlere Allah lânet etsin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin!) [Nesai]

(Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin!) [Taberani]

(İnsanlara Rablerinden bahsederken, korku ve sıkıntı veren şeylerden söz etmeyin!) [Beyheki]

(Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]

(Hak teâlâ buyurdu ki, kulumun, günahı göklere kadar yükselse, benden ümid kesmeyip, af dilerse affederim.) [Tirmizi]

(İhlâsla "La ilahe illallah" diyen Cennete girer. İhlâsla söylemek, söyleyeni haramlardan alıkoymasıdır.) [Taberani]

(Bir kimse, yakinen Allah’ın Rab, benim de Peygamber olduğuma inansa, Cehennem ona haram olur.) [Hakim]

(Allah, günahını affından büyük görene şiddetli gazap eder.) [Deylemi]
(İyilik ve ibadet edene büyük ecir verileceğini müjdeleyin, nefret ettirmeyin!) [Şir’a]


(Ömründe bir defa Allah’ı anan veya Ondan korkan müslüman Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]

(Allahü teâlâ buyurdu ki, "Ey kulum, af dilediğin müddetçe, günahlarının çokluğuna bakmadan affederim. Günahların bulutlara kadar yükselse de yine affederim. Yer dolusu günahla gelsen, yer dolusu mağfiretle karşılarım. Yeter ki iman ile gel!") [Tirmizi]

Faydalı Nasihat

Bir âlimin bildirdiği aşağıdaki nasihate uymaya çalışmalıdır!
Fırsat ganimettir. Ömrü faydasız işlerle geçirmemeli, Hak teâlânın rızasına uygun şeylere sarf etmelidir! Beş vakit namazı, tadil-i erkan ile ve cemaat ile eda etmelidir! Teheccüd namazlarını elden çıkarmamalı, seher vakitlerini istiğfarsız geçirmemeli, gaflet uykusuna dalmamalı, ölümü ve ahireti düşünmeli, haram olan dünya işlerinden yüz çevirip, ahiret işlerine yönelmelidir! Zaruri olan, dünya kazancı ile meşgul olup, diğer vakitleri, ahireti imar etmekle meşgul olmalıdır! Sözün kısası, masiva sevgisinden korunmalı ve dinin emrine uymakla meşgul olmalıdır! İş budur, bundan gayrisi hiçtir.




Kötülükten kaç

İstiğfar eyle
Ellerini aç
İstiğfar eyle

De ki Allah bir,
Nurlansın kabir
Yıkılsın kibir
İstiğfar eyle

Allah’a dayan
Nur ile boyan
Ölmeden uyan
istiğfar eyle

Büyüktür Hâlık
Gel huzura çık
Kapısı açık,
İstiğfar eyle

Şehadet getir
Hak yoluna gir
Kalmasın hiç kir
İstiğfar eyle
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
eylülün_umudu - avatarı
eylülün_umudu
Ziyaretçi
25 Nisan 2006       Mesaj #75
eylülün_umudu - avatarı
Ziyaretçi
ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞ COK GÜZEL


O YÜZ HER HATTI TEVHİD KALEMİNDEN BİR SATIR
O YÜZ Kİ GÖZ DEGDİGİNDE ALLAH'I HATIRLATIR...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #76
arwen - avatarı
Ziyaretçi
KURAN'DA DUA NASIL ANLATILIYOR?
En son ne zaman dua ettiğinizi düşündünüz mü?... Bu soruya farklı cevaplar verilebilir ama ortak nokta herkesin bir şekilde dua ettiği olacaktır. İnsanlar elbette her yerde, her ortamda, istedikleri herşey için Rabbimiz olan Allah'a dua edebilirler. Allah iman edenlerin her ortamda dua edebileceklerine, Kendini zikredebileceklerine aşağıdaki ayetlerle dikkat çekmiştir:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler kiMsn Happy "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." "Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur." "Rabbimiz, biz: "Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür." "Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin." Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam…" (Al-i İmran Suresi, 191-195)
Bunların yanısıra bir de duanın, en güzel, en makbul şekli vardır ki Kuran'da bunlar ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Yüksek Olmayan Bir Sesle, Yalnız Başına, İçin İçin Dua
Çok çaresiz ve sıkıntı içerisinde kaldığınız, Allah'a dua etme ihtiyacı hissettiğiniz bir anda dua etmek için nasıl bir ortamı tercih ettiğinizi hatırlıyor musunuz? Hiç şüphesiz gece yastığa başınızı koyduğunuzda ya da çok sessiz ve gürültüsüz, Allah'la başbaşa olabileceğinizi hissettiğiniz bir ortamda dua etmeyi tercih etmişsinizdir.
İbadetler sırasında manevi yoğunluk en fazla yalnız başına, kimsenin bilmediği zamanlarda, tam bir konsantrasyonun sağlanabildiği sırada yaşanır. İhtiyaçları, hataları veya eksikleri konusunda Allah'a dua etme gereksinimi duyan insan, yalnız başına ve için için dua etmeyi tercih eder. Buna güzel bir örnek Hz. Zekeriya'nın duasıdır. Kuran'da, onun Allah'tan ****** devam ettirecek bir varis isterken gizlice dua ettiğine işaret edilir:
Hani o Rabbine gizlice seslendiği zaman demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım." (Meryem Suresi, 3-4)
Duanın tanımı için "gücü sınırlı ve sonlu bir varlığın gücü sınırsız bir kudret karşısında acizliğini ortaya koyarak istekte bulunmasıdır" demiştik. Bu yüzden dua, gerçekten Allah'a karşı acizlik ve fakirlik bilinerek yapılmalıdır. Fakat elbette ki bu birtakım yapmacık hareketlerle, kalıpçı ve taklitçi düşünce yapısıyla sağlanamaz. Zaten gerçek anlamda samimi olan, acizliğini hisseden insan doğal olarak bunu yaşayacaktır. Kuran'da, müminlere şu şekilde dua etmeleri tavsiye edilir:
Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. (A'raf Suresi, 55)
Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret. Gaflete kapılanlardan olma. Şüphesiz Rabbinin Katında olanlar, O'na ibadet etmekten büyüklenmezler..." (A'raf Suresi, 205-206)
Kuran'da, duanın yalnızken, yalvararak ve için için yapılabileceğine dikkat çekilir. Dolayısıyla duanın nerede yapıldığı, dua sırasında düzenlenen "tören"in büyüklüğü, katılımın fazla olması ve dua eden şahsın sesinin çok fazla çıkması ölçü değildir.
Öncelikle bilinmelidir ki, duadaki yüksek ses tonları duanın Allah'a ulaşmasını ya da Allah'ın duaya icabetini kolaylaştırmaz. Dua ettiğimiz Rabbimiz, içimizden geçirdiğimiz düşünceleri bilen, herşeyden haberdar olan ve bize şah damarımızdan daha yakın olandır. (Kaf Suresi, 16) Bize bu kadar yakın olan Allah'a dua ederken sesimizi gereksiz yere yükseltmemizin bir anlamı yoktur. Kişi içinden dua edebileceği gibi, ancak kendisinin duyabileceği bir tonla da dua edebilir.
Kuran'da gerek ibadet sırasında, gerekse yaşamın her anında ses tonunun uygun tutulması gerektiği insanlara aşağıdaki ayetlerde şöyle bildirilir:
Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir. (Lokman Suresi, 19)
De ki: "Allah, diye çağırın, 'Rahman' diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse. (İsra Suresi, 110)
Görüldüğü gibi Kuran'da tarif edilen ibadet modeli gösterişten uzaktır. Başkaları görsün veya duysun diye yapılmaz, sadece Allah'a karşı olan vazifenin hakkıyla yerine getirilmesi amacını taşır. Kuran'da bunun üzerinde önemle durulur. Dua ile ilgili ayetlerde defalarca "dini Allah'a halis kılarak dua etmek"ten söz edilir. Bunun anlamı, dinin, yani ibadetin sadece ve sadece Allah için yapılması, O'ndan başkalarının rızasının kesinlikle aranmamasıdır:
O, Hayy (diri) olandır. O'ndan başka ilah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi'ne halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamdolsun. (Mü'min Suresi, 65)
Öyleyse, dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de. (Mü'min Suresi, 14)
De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız Kendisi'ne has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz." (A'raf Suresi, 29)
Din sadece Allah'ındır. İbadetlerin hepsi sadece O'nun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla yapılır. Bunun yegane yolu da O'nun istediği ve tarif ettiği gibi yapmaktır.
Duasını, ya da başka herhangi bir ibadetini Allah'a halis kılmadan yapanlar, yani etraflarındaki insanlara "takva" görünmek endişesinde olanlar büyük bir dalalet içindedirler. Allah Kuran'da onlardan şöyle söz eder:
İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, Onlar gösteriş yapmaktadırlar, (Maun Suresi, 4-6)
Allah'ın Varlığını Hissederek Dua
Duanın en önemli unsurlarından biri Allah'a olan kesin imandır. İnsan çaresiz kaldığı durumlarda Allah'ın varlığını ve kendisine sadece O'nun yardım edeceğini hiç şüphesiz bilir. Ancak insanın rahat zamanlarında da Allah'ın varlığını ve gücünün büyüklüğünü hissederek dua etmesi gerekmektedir. Aslında insan sadece dua sırasında değil, günlük yaşantısının her anında bu bilinçte olmalıdır.
Her an, Allah'ın varlığını ve yakınlığını hissederek dua etmelidir. Çünkü ancak Allah'ın varlığının farkında olan insan duanın anlamını ve önemini kavrar. Duanın özelliği, Allah ile kulu arasında özel ve sıcak bir bağlantı kurmasıdır. İnsan tüm sıkıntılarını ve isteklerini Allah'a açar, O'na yakarır ve Allah kulunun isteğine icabet eder, duasını karşılıksız bırakmaz.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Kuran'da dua hiçbir şekli kalıba sokulmaz. "Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin" (Nisa Suresi, 103) ayeti, insanın her durumda ve her şartta Allah'ı anıp O'na dua edebileceğini gösterir. Önemli olan şekil değil, dua eden kişinin samimiyet ve teslimiyetidir.
Bunun aksi bir anlayış ise, duayı gerçek anlamından çıkarır ve bir tür büyü ya da tılsım gibi görülmesine yol açar. Birtakım cahil insanların kendi kendilerine ürettikleri ağaçlara bez bağlama, suya üfleme gibi batıl inançlar bunun bir göstergesidir. Dikkat edilirse bu tür uygulamaların temel özelliği, bunları uygulayan kişilerin Kuran'ın mantığından uzak oluşlarıdır. Doğrudan Allah'a yönelip isteklerini O'ndan istemektense, birtakım batıl tören ya da semboller icad etmekte, duayı da bunlar aracılığıyla yapmaktadırlar. Kime dua ettiklerinin, kime yakardıklarının ise pek farkında değildirler. Dua için kullandıkları cisimlerde bir tür "keramet" olduğu zannındadırlar, ama sorulsa bunun ne demek olduğunu tarif edemezler. Türbe ziyaretlerini amacından saptırarak bu türbelerde yatan insanlara dua edenler, onlardan medet umanlar da aynı batıl ve sapık inanca sahiptirler.
Mümin ise "Rabbinin ismini zikret ve herşeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel" (Müzemmil Suresi, 8) emrine uyar, tüm bu batıl inanışlardan uzak olarak sadece ve sadece Allah'a döner, O'nun huzurunda boyun eğer ve Rabbimize yalvarır.
Korku ile Ümit Arasında Dua
Kuran'da Allah'ın "... merhametlilerin en merhametlisi..." (Enbiya Suresi, 83) olduğu belirtilmektedir. Yine Kuran'da hata yapanın Allah'tan bağışlanma dilemesi durumunda hiçbir günah ayrımı gözetilmeden affedileceği söylenmektedir. (Nisa Suresi, 110) Bu nedenle insanların dualarında Allah'ın "esirgeyen ve bağışlayan" sıfatlarını düşünmeleri, ümit içinde dua etmeleri gerekir. Kişinin yapmış olduğu hata ve bu yüzden duyduğu vicdan azabı ne kadar büyük olsa da, Allah'ın affediciliğinden ümit kesmesine neden değildir. Bununla paralel olarak insanın hata yapmaktan ve günah işlemekten dolayı içine girmiş olduğu ruh hali, onun umut içinde dua etmesine engel olmamalıdır. Çünkü Kuran'da sadece kafirlerin Allah'ın rahmetinden umut keseceği söylenir:
"... Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umudunu kesmez." (Yusuf Suresi, 87)
Öte yandan kimsenin mutlaka cennete layık olma gibi bir garantisi yoktur. Nitekim Allah Kuran'da; "Şüphesiz Rablerinin azabından emin olunamaz" (Mearic Suresi, 28) ayetiyle bu gerçeğe karşı insanları uyarmıştır. Bu nedenle de herkes Allah'tan gücünün yettiği kadar korkmak durumundadır. Öyle ise imtihan için dünyada bulunan insanın her zaman için sapması, dalalete düşmesi, şeytanın oyununa gelip Allah'ın yolundan dönmesi ihtimal dahilindedir. Bu konuda kimsenin bir garantisi yoktur. Bu nedenle insan duasında bir yandan Allah'ın rahmetini ümid ederken, bir yandan da O'nun rızasını yitirmekten korkmalıdır.
Nitekim gerçek bir mümini diğer insanlardan ayıran en önemli özelliklerden biri Allah korkusudur. Çünkü inanmayan bir insana göre cehennemin varlığı meçhuldür. Mümin ise cehennem tehlikesinin farkındadır. Ahiret gününe kesin bir bilgi ile inandığı için en büyük korkuyu yaşar. Sadece inanan ve Allah'a karşı büyüklenmekten kaçınan kişi bu korku ile hareket eder. Azabın gerçekliğinden ve şiddetinden emindir. Bu azapla karşılaşmamak için dünya hayatında risk sayılan hiçbir şeye yaklaşmaz. Ahiretteki o zorlu azaptan uzaklaşmayı ve sonsuz güzellikle karşılanacağı cenneti hak etmeyi ister. Müminin ahiret azabından korkusu duasına da yansımaktadır.
İşte bu yüzden Kuran'da korku ve ümit kavramları birlikte kullanılmıştır. Eğer insan duasında cehennem korkusunu hissetmiyorsa -ki bunun temelinde Allah korkusunun eksikliği yatmaktadır- ortada mutlaka bir tefekkür yani düşünüp anlama eksikliği vardır. İnsan cenneti kazanmak için ne kadar istekli bir şekilde dua ediyorsa, cehennemden kurtulmak için de o kadar istekli bir şekilde dua etmelidir. Yani cehennemden korkup, cennete kavuşmayı ümit etmelidir. Bu ruh halini ifade eden ayetlerden ikisi şöyledir:
"Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır." (Araf Suresi, 56)
"Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler." (Secde Suresi, 16)
Görüldüğü gibi korku ve umut, Kuran'da kastedilen duayı oluşturan iki temel histir. Kuran dikkatlice incelendiğinde zaten tüm ibadetlerde, ve yaşamın her anında bu iki hissin hayati önem taşıdığı rahatlıkla fark edilebilir.
Unutulmamalıdır ki dua Allah'a karşı hem büyük bir görev hem de bizim ebedi hayatımızı kurtaracak bir vesiledir. Çünkü Kuran'da Allah'a dua etmeyenlerin sonunun ebedi cehennem azabı olduğu haber verilir.
"Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir." (Mümin Suresi, 60)
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
28 Nisan 2006       Mesaj #77
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
"Kalpten Ölüm %30 Oranında Azaldı", "İyileşme % 11 Hızlandı", "Kısırlık Tedavisi %25 İlerledi" , "Toplu Dua AIDS'i İyileştirdi"…

Son günlerde gazetelerde yer alan bazı haberlerdeki bu başlıklar dikkat çekici bir araştırmanın sonuçlarının özeti niteliğindedir. Dua ile iyileşme süreci arasındaki bağlantıyı incelemek amacıyla yürütülen araştırmalar son derece önemli sonuçlar ortaya koymaktadır. Mind/Body Medicam Enstitüsü'nün kurucusu Dr. Herbert Benson tarafından 10 yıl boyunca devam eden ve 1800 kişinin katıldığı bir araştırma, bu alanda şimdiye kadarki en geçerli sonuçların elde edildiği araştırma olarak nitelendirilmektedir. ABD'de federal hükümetin 2.3 milyon dolar fon ayırdığı araştırmalarla ulaşılan sonuç, dua ve hastalıkların iyileşmesi arasında birebir bağlantı olduğudur.

Allah'tan Yardım Dilemek

dua eden dede"Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek" anlamlarına gelen dua, Kuran'a göre "insanın içten bir kalp ile Allah'a yönelmesi, O'na muhtaç bir varlık olduğunun bilinci ile sonsuz güç sahibi, Rahman ve Rahim olan Allah'tan yardım dilemesi"dir. Hastalık anları da insanın bu acizliğini daha net hissettiği, Allah'a yakınlaştığı anlardan biridir. Ayrıca hastalıklar Allah'ın takdiriyle gerçekleşen çok hikmetli bir imtihan, dünya hayatının geçici ve kusurlu olduğunu hatırlatan bir uyarı, sabreden ve tevekkül edenler için ahirette bir ecir kaynağıdır.

Allah bir ayette duaya şöyle dikkat çekmektedir:

Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mümin Suresi, 60)

İman etmeyen kimseler, bir hastalıkla muhatap olduklarında kendilerini iyileştirecek olanın, doktorlar, ilaç veya hastanenin üstün teknolojik imkanları olduğunu düşünürler. Sağlıklıyken vücutlarındaki sistemi çalıştıranın, hastalandıklarında şifa verenin, gerekli ilacı, doktoru var edenin Allah olduğunu düşünmezler. Pek çok kişi ancak doktor ve ilaçların yetersiz kaldığına kanaat getirince, Allah'a yönelir. Böyle bir durumdaki kişi, içinde bulunduğu zor durumdan onu ancak Allah'ın kurtarabileceğini anlayarak, yalnızca Allah'tan yardım diler. Allah bu ahlakı bir ayette şöyle bildirmektedir:

İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (Yunus Suresi, 12)

Halbuki insanın sağlıklıyken ya da bir zorluk, sıkıntı içinde olmadığında da dua etmesi, Allah'ın kendisine verdiği rahatlık, sağlık ve diğer tüm nimetler için şükretmesi gerekir.

Fiili Duanın Önemi

Dua ile ilgili çok önemli bir konu da şudur: Sözlü duanın yanı sıra kişinin fiili dua olarak çaba sarf etmesi de son derece önemlidir. Fiili dua, kişinin herhangi bir isteğine ulaşmak için elinden gelen herşeyi yapmasıdır. Örneğin hasta bir kişinin sözlü duanın yanı sıra mutlaka uzman bir doktora başvurması, kendisi için faydalı ilaçları kullanması, gerekli ise hastanede tedavi görmesi, hassas bir bakım altında olması da gerekebilir. Çünkü Allah dünyada meydana gelen tüm olayları belli sebeplere bağlamıştır. Dünyadaki ve evrendeki herşey Allah'ın koyduğu kanun ve kurallara göre işler. Dolayısıyla kişinin de bu sebeplere uygun olarak gerekli tedbirleri alması, ancak bunları etkili kılacak olanın Allah olduğunu bilerek, tevekkül, teslimiyet ve sabırla sonucunu Allah'tan beklemesi gerekir.

İmanın ve duanın hastaların üzerindeki olumlu etkisi ve tedavi sürecini hızlandırması doktorların da dikkatlerini çeken, tavsiye olarak dile getirdikleri bir konudur.

dua eden cocuklarDuanın İyileştirici Etkisine Örnekler

ABD'de yayınlanan ünlü haber dergisi Newsweek, 10 Kasım 2003 sayısında "Allah ve Sağlık: Din İyi Bir İlaç mı? Bilim Neden İnanmaya Başlıyor?" (God & Health: Is Religion Good Medicine? Why Science is Starting to Believe?) başlığı altında dinin iyileştirici etkisini kapak konusu yaptı. Allah inancının insanın moralini yükseltip hastalıktan daha kolay kurtulmasını sağladığına değinilen makalede, bilimin de inançlı insanların hastalıkları daha kolay ve çabuk atlattığına inanmaya başladığını bildirdi. Newsweek'in anketine göre, insanların %72'si dua ederek hastalıktan daha çabuk kurtulduklarına, duanın iyileşmeyi kolaylaştırdığına inanmaktadırlar. ABD ve İngiltere'de yapılan araştırmalarda da, hastalar için dua etmenin, hastaların rahatsızlık belirtilerini azalttığı ve iyileşme sürecini hızlandırdığı sonucu elde edilmiştir.

Michigan Üniversitesi'nin araştırmasına göre, dindarlarda depresyon ve stres daha az görülürken, Chicago'daki Rush Üniversitesi'nin araştırmasına göre, düzenli olarak ibadet ve dua edenlerin erken ölüm oranı, dine bağlı olmayanlara göre yüzde 25 daha az olarak tespit edilmiştir.

Bu konuda The New York Times gazetesinde yer alan bir habere göre ise bugüne kadar dua ve hastalıkların iyileşmesi arasındaki bağlantıyla ilgili olarak yapılan bazı önemli araştırmaları ve sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz:

Duke Üniversitesi'nin anjiyo operasyonu geçiren 750 hasta üzerinde yaptığı bir başka araştırmada da, "duanın iyileştirici gücü" bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Dua okuyan kalp hastalarının, ameliyattan sonraki birkaç yıl içinde ölüm oranlarının yüzde 30 daha az olduğu tespit edilmiştir.

St Luke's Hastanesinde tedavi gören kalp hastalarından, 466 tanesine din adamları dua okumuş, sonuç olarak kendileri için dua okunan hastaların %11 oranında daha çabuk iyileştiği ve rahatsızlık belirtilerinin azaldığı görülmüştür.

Columbia Üniversitesi'nin yaptığı araştırmada üreme sorunları yaşayan kişiler için düzenli olarak dua okunmuştur. Bu kişilerde döllenmenin başarı oranı %8'den %16'ya çıkmıştır. Embriyonun sağlıklı bir şekilde büyüme ihtimali ise %25'ten %50'ye yükselmiştir.

Bu konuda yapılan araştırmalar bu örneklerle sınırlı değildir. San Francisco Hastanesi'nde 393 kalp hastası üzerinde yapılan başka araştırmada, 150 hasta için düzenli olarak dua edilmiş, tanımadıkları kişilerin kendilerine dua ettiği bu hastaların, ilaç tedavisine daha çabuk cevap verdikleri ortaya çıkmıştır.

1998'de yayınladığı bir araştırmayla Dr. Elizabeth Targ Afrika'daki bazı AIDS hastalarının toplu yapılan dualarla iyileşme gösterdiklerini kaydetmiştir.

Bütün bu örnekler dua ile çeşitli hastalıkların iyileşmesi arasındaki bağlantının delillerindendir.

Her An, Her Konuda Allah'a Yönelmek Allah'ın Kuran'da bildirdiği dualardan bir kısmı şöyledir:

Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 83-84)

Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız. (Enbiya Suresi, 87-88)

Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın." Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi. (Enbiya Suresi, 89-90)

Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik. (Saffat Suresi, 75)

Daha evvel de belirttiğimiz gibi dua sadece hastalıktan ya da dünyevi sıkıntılardan, zorluklardan kurtulmak için olmamalıdır. Samimi iman eden bir kişi, her zaman Allah'a dua etmeli ve Allah'tan gelecek her karşılığa razı olmalıdır. Kuran'da pek çok ayetle bildirilen dua ibadetinin, günümüzde bilimsel olarak da faydalarının ispatlanması Kuran'ın mucizevi özelliklerinden biridir. Başka bir ayette duayla ilgili olarak Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
gölge_m - avatarı
gölge_m
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #78
gölge_m - avatarı
Ziyaretçi
BİR BEBEĞİN DUA SI
Ey gökleri ve Yeri ve içindekileri yoktan yaratan Rabbim!

Ben bir hiçtim,beni Sen Kudretinle yarattın.
Bana Sen vucüt verdin,hayat verdin,ruh verdin.
Bunları Sen ba ışlamasaydın e er,hiç kimse beni hiçlikten ve yokluktan çıkarıp bu dünyaya göndermezdi.

Ben bir anne ve babadan do dum.ama ben dünyaya gözümü açmadan önce,onlar da nasıl bir bebek beklediklerini bilmiyorlardı.
Bana Sen kendi diledi in gibi bir süret verdin.
Bana dünyada hiç kimseye vermedi in bir sima verdin.
Alemlerin Rabbi benim yüzümde,sadece bana ait bir eserini nasıl işlemiş,göreyim ve göstereyim diye.

Bana göz verdin,Senin eserlerini göreyim diye.
Bana kulak verdin,Senin yarattıklarının Seni nasıl zikrediyor işiteyim diye.
Bana akıl verdin,Seni bulayım diye.
Bana dil verdin,Seni zikredeyim diye.
Bana kalp verdin,Seni seveyim diye.
Dünya ve ahiretin bütün nimetlerini önüme serdin ve bana bir arzu verdinSenden isteyeyim diye

Vermek istedin.çünki vermek Senin şanındandır.
Onun için bana istemeyi ö rettin.
Aldı ım her nefes Senin Rahmetindendir Ya Rabbi.
Erişti im her nimet Senin ihsanındandır Ya Rabbi.
Neşem,sevinçim,mutluluk ve huzurum hep Sendendir Ya Rabbi.
Senin gizli açık nimetlerinin sayısını bilemem,hayal bile edemem.bilsem de saymakla bitiremem Ya Rabbi.
Yalnız üzerimdeki en büyük nimetini bilirim:
Bana şükretmeyi ög reten de Sensin Ya Rabbi

Ey Rabbimiz !
Rasulünü anışımızdan haberdar et !
O na binler salât,binler selâm olsun.
Habibine Makam-ı Mahmudu ver,
O na vesileyi lûtfet...
O nu Refik-i Alaya yükselt,
Bizi de affet....
Onun hatrına affet,
Zatının hatırına affet,
Ne olur affet bizi,
Bizi affet.... ne olur bizi affet...affet fizi
amin..amin...amin


AMİN...AMİN...AMİN...
Seherde açılan güller hürmetine
Zikrinle dönen diller hürmetine
Rükuya bükülen beller hürmetine
Hacalet nârına yakma ya Rabbî!

Yolunda kaim kullara bağışla
Rızana giden yollara bağışla
Arşına açılan ellere bağışla
Cahîm'in içine sokma ya Rabbi!

Secdeye kapanan başlar hürmetine
Aşkınla sızlayan döşler hürmetine
Gecelerde dökülen yaşlar hürmetine
Gazabınla bize bakma ya Rabbi!

Uhud'da yarılan yüze bağışla
Mi'rac'da gören göze bağışla
O anda geçen söze bağışla
Sırattan aşağı dökme ya Rabbi!

Cemi peygamberlerin canı hürmetine
Cihar-ı Yar-ı Güzin'in dini hürmetine
Uhud şehitlerinin kanı hürmetine
Suçlarımızı başa kakma ya Rabbi!

Muhammed Mustafa (a.s)'nın özüne bağışla
Fatıma-tüz-Zehra adlı kızına bağışla
Yetim yetemanın yüzüne bağışla
Huzurunda boynumuzu bükme ya Rabbi!

Kur'an-ı Kerim'de geçen kelam hürmetine
Mekke, Medine'deki âlem hürmetine
Arş, Kürs, Levh-ü Kalem hürmetine
Sualde fazla sıkma ya Rabbi!

İsmi, isminle bir yazılana bağışla
Din uğrunda kan döken gazilere bağışla
Kerbela'da can veren kuzulara bağışla
Dinsizlerle Nar'a sokma ya Rabbi!
Son düzenleyen gölge_m; 28 Nisan 2006 15:11 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
gölge_m - avatarı
gölge_m
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #79
gölge_m - avatarı
Ziyaretçi
gul102

Her zaman içlere inşirah salan âdât-ı sübhaniyesinden engin lütuflarıyla, kış mevsimlerinin ardından baharları, gecelerin arkasından gündüzleri, buhranlı zaman dilimlerinin peşinden de aydınlardan daha aydınlık bayram günlerini yaratan kainatın rabbi Yüce Allah’a, ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları ve çöllerdeki kum taneleri adedince hamd ve şükür; hürmetine evrenin yaratıldığı, sünnetine ins ü melek bütün varlığın hayran kaldığı, Habîb-i Hüdâ, Şefkat Peygamberi, efendimiz Hazreti Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa’ya, insanlık âleminin yüz akları olan âline ve ashabına da nihayetsiz salât ü selamlar ediyor, günlerin nevbahara döneceği, alacakaranlıkların yerini cennet yamaçları gibi yemyeşil bir iklimin alacağı demlerin heyecanıyla bir yandan ümitle bekliyor, bir yandan da Ulu Mevlâmız’a yalvarıyoruz:



Rabbimiz! Dünyaya, ukbâya ve bu iki diyar arasında bir geçit sayılan kabir âlemine ait endişelerimizi emn ü emana çevir.. dualarımıza icabet et.. beslediğimiz ümitlerimizi haybet ve hüsranla neticelendirme.. herhangi bir talep ve istek izhar etmediğimiz bir zamanda, Sen, rahmet ve merhametinin, lütuf ve inayetinin neticesi –değerlendirilip nemalandırılmaya açık– bir ilk mevhibe olarak bizleri varlık sahasına çıkardın; hayat nimetiyle şereflendirdin ve bunların da ötesinde imanla, İslam’la pâyelendirdin.

Yâ Rab! İşte bir kez daha kapına geldik. Rızan istikametindeki arzu ve recalarımızı kabulle karşılaman istikametinde içimizi Sana açıyoruz. Ne olur, salih kullarının niyazlarını kabul buyurduğun gibi bizim dualarımızı da kabul buyur!.

Ey bütün hamd ü senâların yegâne sahibi ve biricik mercii Yüce Rabbimiz! Hazinelerinden bizlere lutfettiğin bütün nimetler, kalblerimizi donattığın tüm zînetler ve ruhlarımıza sevdirdiğin topyekün güzellikler için biz de Sana hamd ve şükranlarımızı arzediyoruz. Bahtına düştük, halimize merhamet eyle ve lütfen bu kadar ikram ü i’zaz ve ihsanda bulunduktan sonra bunları geri almak suretiyle bizi ikab etme.. hoşnutluğundan mahrum bırakmak suretiyle cezalandırma!.. Sana doğru yürüdüğümüz rıza yolunda hususî inayetinle bizi teyi’d buyur ki, huzuruna yüzümüz ak olarak gelebilelim.


Rabbimiz! Niyazımıza hitam-ı misk olacağı mülahazasıyla bir kez daha yakîn-i etemmin biricik kahramanı ve beşeriyetin en şereflisi efendimiz Hazreti Muhammed’e, aile halkına ve arkadaşlarına salât ü selam ediyor ve dualarımızı kabul buyurmanı istirham ediyoruz. Lütfundan ve kereminden dileniyoruz, lütfen bizi duaları kabul olmayan tali’sizlerden eyleme! Amin!...

Son düzenleyen gölge_m; 28 Nisan 2006 15:26 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #80
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
gulan001

Yıldızların, gezegenlerin, ay ve güneşin, ırmakların, denizlerin ve dağların kendi lisanlarıyla sürekli zikir ve tesbihte bulundukları âlemlerin yaratıcısı Yüce Rabbimiz’e, O’nun üzerimizdeki sayılamayacak kadar çok nimetleri adedince hamd ü sena; yaratılışın gayesi, varlığın özü, peygamberlik hakîkatının zübdesi, kemâliyle Ferîd-i Kevn ü Zaman ve bihakkın Fahr-i Kainat, Cenab-ı Hakk’ın rahmaniyet ve rahîmiyetine en mücellâ, en parlak ayna Efendiler Efendisi Hazreti Muhammed Mustafa’ya, tertemiz, pırıl pırıl aile fertlerine, herbiri bir ilâ-yı kelimetullah kahramanı olan kıymetler üstü yol arkadaşlarına da sonsuz salât ü selam ediyor, hak ve hukukun alenen ayaklar altında çiğnendiği, inanan gönüllere karşı düşmanlık hisleriyle her zaman dopdolu olan insafsız tiranların kinlerini, gayzlarını hayasızca gözler önüne serdikleri, müminlerin kalblerine korku ve endişe salıp onları sindirmek için türlü türlü entrika ve komplolara başvurdukları şu tozlu-dumanlı günlerde, âciz, fakir, muhtaç, zayıf kulları olarak bir kez daha ellerimizi açıp kudreti sonsuz, merhameti nihayetsiz Rabbimiz’e içimizi döküyoruz:
Ya Erhamerrâhimîn ve ya Ekramelekramîn! Sen bizim yegane Mevlâmızsın. (Kafirlerin ise asla Mevlâ’sı yoktur. Yazıklar olsun onlara; kendilerine yazık ettiler ve ediyorlar.) Biz de derdimizi Sana şerhediyor, hâl-i pürmelâlimizi, kullukla asla bağdaştırılamayacak nâhoş hallerimizi Sana şikayet ediyoruz. Bilerek ya da bilmeyerek içine düştüğümüz günahlardan dolayı bizi azaba maruz bırakma, ikâba uğratma.. insî ve cinnî şeytanların gelip gelip inananların tepesine binmelerine, tebelleş olmalarına da müsaade etme.. enbiyâ-i izâmı ve rusül-ü kirâmı koruyup kurtardığın gibi bizleri de din ve diyanet düşmanlarının şerlerinden, tuzaklarından, hilelerinden kurtar ve her zaman sıyanet buyur!. O sevgili kullarının bazılarına dokunan zararı def ü ref’ etmiş, bazılarını içinde bulundukları sıkıntılardan çekip çıkarmış, diğer bazılarını da kefere ve fecerinin verebilecekleri zararlar karşısında hıfz u inayet seralarına almıştın.
Yâ Rabberrahîm! Bize dokunan ve dokunması muhtemel olan zararları da kaldır.. bizi gaflet, heva ve heves gayyalarından kurtar.. hata işlemekten, masiyetlere düşmekten, küfrün ve dalâletin karanlık vadilerine yuvarlanmaktan muhafaza buyur.. marifet basamaklarındaki derecelerimizi yükselt.. kurbiyetinin halavetini ve üns esintilerini gönüllerimize tattır.. bütün hal, hareket, tavır ve davranışlarımızda ruhumuzun heykelini ikâme etmeyi müyesser kıl.. dünyada ve ahirette sağanak sağanak yağdırdığın ve yağdıracağın lütuflarının kadr ü kıymetini bilmeyi de nasip eyle!.
Ellerimizi indirirken, yerlerin ve göklerin hürmetine yaratıldığı beşeriyetin kurtarıcısı Peygamber Efendimiz’e, âline ve ashabına bir kere daha salât ve selam ediyor, iki salât ü selam arasına sıkıştırılmış münacaatlara yüce huzurda mutlaka icabet edileceği recasıyla dualarımızın kabulunü bekliyoruz, Rabbimiz!

Benzer Konular

18 Kasım 2013 / ceyda Soru-Cevap
23 Eylül 2009 / spykoman Soru-Cevap
13 Aralık 2016 / nötrino Uzay Bilimleri
16 Aralık 2009 / _KleopatrA_ X-Sözlük
16 Aralık 2009 / _KleopatrA_ X-Sözlük